17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMI DOLAR AVRO STERLIN FAİZ [email protected] BORSA 9 15 AĞUSTOS 2020 CUMARTESİ ALTIN CUMHURİYET ALTIN 24 AYAR 7.3760 5.4 kuruş 8.7240 3.6 kuruş 9.7370 7.3 kuruş 13.83 Sabit 1.084 16.43 puan 3123.46 39 lira 464.71 5.61 lira Yanlış ekonomi politikaları ve Covid19 salgınının etkileri Türkiye’nin cari açığını büyüttü Döviz açığı tam gaz Haziran ayında 2.9 milyar doları aşan cari açık, ilk 6 ayda da 20 milyar dolara ulaştı. Uluslararası yatırımcıların çıkışı da sürdü. Merkez Bankası’nın Haziran 2020 ile ilgili dün açıkladığı ödemeler dengesi bilançosu, özellikle Covid19 salgınının ekonomi üstündeki etkisiyle Türkiye’nin bu yıl önemli bir cari açıkla karşı karşıya kalacağını gösterdi. Bu kapsamda haziran ayında cari işlemler Haziran 2019’a kıyasla 2 milyar 839 milyon dolar artarak 2 milyar 934 milyon dolar oldu. Geçen yılın ilk 6 ayında 135 milyon dolar fazla veren hesap, bu yılın 6 ayında ise 19 milyar 804 milyon dolar açık verdi. Ayrıca Haziran 2020 sonu itibarıyla son 12 aylık cari işlemler açığı ise 11.1 milyar dolara yükseldi. Bu rakam Mayıs 2020’de 8.2 milyar dolardı. DİBS’ten çıkıyor Bilançonun alt detaylarına bakınca, geçen yılın aynı ayında 3.4 milyar dolar net fazla veren hizmetler dengesi, bu hazi randa 294 milyon dolar net açık verdi. Portföy yatırımlarında aylık 1.5 milyar dolar tutarında net çıkış kaydedildi. Bu kapsamda yurtdışı yerleşikler hisse senedi piyasasında 31 milyon dolar ve devlet iç borçlanma senetlerinden (DİBS) 427 milyon dolar net satış yaptı. Resmi rezervlerde ise haziran ayında 7.7 milyar dolar net azalış gözlendi. Ayrıca net hata ve noksan hesabı ilk 6 ayda 1 milyar 918 milyon dolar açık verirken, haziranda ise 1 milyar 978 milyon dolar fazla oluştu. Beklenti yükseldi Öte yandan Merkez Bankası’nın ağustos ayı beklenti anketinde, temmuz anketinde 14.6 milyar dolar olan yıl sonu cari açık beklentisi 17.3 milyar dolara çıktı. Ayrıca yıl sonu TÜFE beklentisi yüzde 10.22’den yüzde 10.82’ye, dolar/ TL beklentisi 7.0188 liradan 7.3428 liraya yükseldi. l Ekonomi Servisi DOLARDA YENİ ZİRVE 7.38 LİRA Dolar/TL’de, Merkez Bankası’nın sıkılaştırma adımlarına rağmen baskı sürüyor. Akdeniz’deki gerilim de süreci etkiliyor. Dün, gün içinde 7.3850’yi gören dolar/ TL günü 7.38 seviyesinde kapattı. Kur, enflasyon korkusu yaratıyor TL’deki değer kaybı nedeniyle kur riskini azaltmak isteyen şirketler yabancı para yükümlülüklerini TL’ye çevirme yoluna giderken, artan maliyet baskısı ve zayıflayan alım gücü endişe yaratıyor. Reel sektör temsilcileri, yükseliş sürerse artan maliyetlerin ithal girdi ağırlıklı sektörler başta olmak üzere fiyatlara yansıtılmaya başlanacağına, bunun da enflasyonist etki yaratacağına işaret ediyor. İthalatçı ya da sadece iç piyasaya çalışan firmalardaki kur kaynaklı tahribatın çok daha yüksek olduğunu belirten TOBB Konfeksiyon ve Hazırgiyim Sanayi Meclis Başkanı Şeref Fayat, “Dolarla ithal edip TL’ye çeviriyor, içeride bir de vadeli TL fiyatla satıyorlar. Bu firmalar ciddi zarar yazıyor” derken, Türkiye Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Federasyonu Başkanı Alp Önder Özpamukçu, şu vurguyu yaptı: Kurdaki hareket bir süre daha devam ederse, stoklar eridikçe fiyatlara da yavaş yavaş yansıması başlar.” l Reuters Sanayi yerinde saydı Ortalama borcumuz 22 bin liraya yükseldi Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi’nin “Aylık Bülten, Haziran 2020” raporunda yer alan sonuçlar, yurttaşın kredi borcunun özellikle salgın döneminde daha da çoğaldığını ortaya koydu. TBB Risk Merkezi’nin haziran sonu verilerine göre, geçen yılın aynı dönemine kıyasla bireysel kredi borcu olan kişi sayısı 33 milyonu aşarak 33 milyon 169 bin kişi oldu. Bu kişilerin ortalama kredi borcu da 17 bin 522 liradan 22 bin 87 liraya yükseldi. Bu rakam Mart 2020’de de 20 bin 501 liraydı. Ayrıca son 1 yılda borçlu kişi sayısı 1 milyon 850 kişi, tutar 182.3 milyar lira arttı. Mart 2020’den bu yana da borçlu kişi sayısı 1 milyon 13 bin kişi, tutar 73.4 milyar lira yükseldi. Bireysel kredilerin detaylarına bakınca, özellikle son iki ayda borçlanmaya teşvik edici önlemlerle konut ve otomotiv kredilerinde de artışların hızlandığı görünüyor. Haziran 2020 itibarıyla 2 milyon 538 bin kişinin 242.3 milyar lira konut, 398 bin kişinin 26.7 milyar lira taşıt ve 27 milyon 676 bin kişinin de 350.1 milyar lira ihtiyaç kredisi borcu var. l Ekonomi Servisi Nisan ve mayıs aylarında büyük düşüş yaşanan sanayi üretimi, haziran ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 0.1 arttı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), dün açıklanan “Sanayi Üretim Endeksi, Haziran 2020” raporu, Covid 19 salgınının etkisiyle nisan (yüzde 31.3) ve mayıs (yüzde 19.4) ayında büyük darbe alan sanayi üretiminin haziranda toparlanmaya başladığını gösterdi. Ancak bu toparlanmada geçen yılın aynı ayındaki önemli düşüş baz etkisine neden oldu. Haziran 2020’de genel sanayi üretimi, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 0.1 arttı. Sanayi üretimi Haziran 2019’da ise yüzde 3.5 düşmüştü. Elektronik önde Haziran 2020’de sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, geçen yılın aynı ayına göre madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi yüzde 8, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 6.4 azalırken, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 1 arttı. İmalat sanayi kapsamın da dikkat çekici artış yüzde 21.5 ile elektronik ve bilgisayar imalatında görüldü. Otomotivde ise yüzde 20.4 düşüş var. Varank memnun Öte yandan sanayi üretimi, haziran ayında Mayıs 2020’ye göre yüzde 17.6 arttı. Bu kapsamda artış madencilik ve taşocakçılığı sektöründe yüzde 7.8, imalat sanayiinde yüzde 19 ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirmede yüzde 6.7 arttı. Ayrıca sanayi üretimi 2020 yılı ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 16.9 azaldı. Sonuçları yorumlayan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, “Sermaye ve ara malı kalemlerindeki çift haneye varan artışlar, yatırım talebi açısından da çok güçlü bir sinyal veriyor. Gösterdiğimiz bu aylık performansla, dünyada en hızlı toparlanan ilk beş ülkeden biri olduk” dedi. l Ekonomi Servisi Şekip Avdagiç İTO’dan vergi erteleme talebi İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, Merkez Bankası piyasadaki likiditeyi çekmek için peş peşe adımlar atarken, vergi ödemeleri ile piyasadan yeni para çekilişinin yaşanmaması gerektiğini açıkladı. Şekip Avdagiç, nedenle vergi ertelemesi isteyen Avdagiç, “Özel sektörün ekim ayından itibaren ödeme termini gelen ertelenmiş SGK primi, KDV, stopaj ve kurumlar ile Gelir Vergisi için 2021’de makul bir ödeme takvimi oluşturulmasını arzu ediyoruz” dedi. Avdagiç, Kısa Çalışma Ödeneği’nin de yılbaşına kadar uzatılmasını istedi. l Ekonomi Servisi BAKAN: BEDEL ÖDEME SIRASI BİZDE Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, ekonomide milli bağımsızlığın bir bedelinin olduğunu belirterek, “Bizim ecdadımız bu bedeli canı pahasına sayısız kere ödedi. Sıra bizde” dedi. Albayrak, sosyal medya hesabından yaptığı videolu paylaşımda, “Biz bugün bağımsızlık mücadelesinde taşın altına elimizi değil, yüreğimizi koyuyoruz” ifadelerini kullandı. l ANKARA/Cumhuriyet PERAKENDE SATIŞLAR AZALDI TÜİK’in “Perakende Satış Endeksleri, Haziran 2020” raporuna göre, sabit fiyatlarla perakende satış hacmi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0.8 azaldı. Bu kapsam da gıda dışı satışlar yüzde 2.8, otomotiv yakıtı yüzde 0.9 azalırken, gıda, içecek ve tütün yüzde 3 arttı. Satış hacmi bir önceki aya göre ise yüzde 16.5 arttı. l Ekonomi Servisi Salgında dijitalleşme Turkcell’e yaradı Turkcell Grubu’nun, salgın nedeniyle artan dijitalleşme ihtiyacı sayesinde tüm zamanların en iyi yarı yıl gelirini elde ettiği açıklandı. Gelir lerini geçen yılın aynı dönemine gö re yüzde 14,5 artışla 13 mil yar 582 milyon TL’ye çı karan Turkcell, 822 bin faturalı müşteri elde et ti. İlk 6 ayda net kâr ise 1 milyar 724 mil yon TL oldu. Yılın ikinci çeyreği ne ait finansal ve operasyo nel sonuç ların değer lendirildi ği toplan tıda konu Murat Erkan şan Turk cell CEO’su Murat Erkan, “Covid süreci dijital kanallardan gelen gelir payı hedefimize daha erken ulaşmamızı sağladı” dedi. Turkcell’in 2020 beklentilerini koruduğunu ve gelirde yüzde 1012 hatta daha yukarıda bir büyüme öngördüğünü anlatan Erkan, “3 milyar dolarlık yatırım hedefimizi koruyoruz. Döviz kuru riskimiz hemen hemen hiç yok. Finansal yapı olarak nakit pozisyonu en kuvvetli şirketlerden biriyiz” dedi. Varlık Fonu sonrası iş yapışta bir değişiklik öngörmediklerini de dile getiren Erkan, şöyle devam etti: “Turizmdeki yavaşlamanın bize ciddi etkisi oldu, toplam roaming gelirlerinin yüzde 85 civarı düştüğünü görüyoruz. Altı ayda 3 bin 149 kişiye istihdam sağlandı. Hedefimiz 7 bin. Online satışlarımızda üç yıllık hedefe altı ayda ulaştık.” Koç ‘çevik yönetim’le 4.4 milyar lira kâr etti İlk altı ayda zarara uçtu THY, Covid 19 salgınının etkisiyle yılın ikinci çeyreğinde 2.2 milyar lira, ilk 6 ayda yaklaşık 4.3 milyar TL net zarar açıkladı. Şirket 2019’un ikinci çeyreğinde 133 milyon TL net kâr, ilk 6 ayında 1.1 milyar TL net zarar açıklamıştı. Ayrıca ilk 6 aylık hasılat 33.5 milyar liradan 21.5 milyar liraya geriledi. l Ekonomi Servisi Koç Holding, yılın ilk yarısında 74 milyar TL gelir elde ederken, 4.4 milyar TL net kâr açıkladı. Koç Holding Üst Yöneticisi (CEO) Levent Çakıroğlu, küresel koronavirüs salgınının etkilerinin devam ettiği yılın ilk yarısında tüm gayretleriyle değer sağlamayı sürdürdüklerini vurguladı. Yılın ikinci çeyreğinde ekonomik açıdan hem keskin bir duraklamayı hem de hızlı bir toparlanmayı gözlemlediklerini aktaran Çakıroğlu, şu açıklamalarda bulundu: “Disiplinli yönetim anlayışımız, sağlam bilançomuz, dengeli portföy yapımız, 2016 yılında başlattığımız dijital dönüşüm programı çerçevesinde elde ettiğimiz dijital yetkinliklerimiz, çevik yönetimi miz, kuvvetli bayi teşkilatımız ve etkin tedarik zincirimiz sayesinde pandeminin menfi ekonomik etki lerini azaltabildik. Ülkemiz ekono misi, canlanan tüketici talebi neti cesinde ana ihracat pa zarlarımıza göre daha hızlı bir iyileşme gös terdi. Olumlu faiz or tamı ve ertelenen tü ketim talebinin ikinci çeyreğe yansıması ne ticesinde, beyaz eşya ve otomo tiv sektörle rinde hızlı bir toparlan ma yaşa dık.” l Ekonomi Servisi Levent Çakıroğlu Rakamlara sadece sevinin, arkasını sorgulamayın Türkiye, istikrarı ve öngörülebilirliği kalmayan bir ülke haline geldi. Ekonomide son yaşananlar üzerine yapılan tartışmalar, kimsenin önünü göremediğini açıkça gösteriyor. Merkez Bankası’nın önümüzdeki hafta yapılacak toplantıda faiz artırıp artırmayacağına ilişkin yapılan yorumlar, yapılması gerekenle yapılacağı tahmin edilen arasındaki farkın ne kadar büyüdüğünü ortaya koyuyor. Uzmanların tümü, piyasadaki faizlerin arttığını, Merkez’in politika faizini artırması gerektiğini söylüyor. “Merkez Bankası önümüzdeki hafta ne yapar” diye sorulduğunda ise kimse gerekeni yapacağını söyleyemiyor. Merkez’in piyasayı yoklamak için yaptığı repo ihalesinde faizin yüzde 11 olduğunu, bonolardaki faizin 1314’e, mevduat faizlerinin 12’ye ulaştığını hatırlatıp politika faizinin artması gerektiğini belirtiyorlar. Ancak Merkez’in gerekeni yapacağına güvenemedikleri için, “Geç likidite penceresini asıl fonlama faizi haline getirip bir süre onunla idare eder mi” diye sormadan edemiyorlar. Para politikasında sadeleşme korunacaktı, geç likidite penceresi iyice karıştırmaz mı diye sorduğunuzda, “olabilir” yanıtı veriyorlar. Sadece para politikasında değil ki, ekonominin her alanında “bugün şunu uygulayalım, yarın öbürünü yaparız” havasının hâkim olduğunu görüyoruz. Dün açıklanan sanayi üretim endeksinde beklentilerin üzerinde bir rakam gerçekleşti. İlgili bakanlar Twitter’dan açıklamalar yapıp, Avrupa’nın en iyisi olduğumuzu, bu duruma karamsarların üzüleceğini söylediler. Demek istiyorlar ki: Bu rakamı olduğu gibi alın sevinin, arkasını kurcalamayın. Örneğin, 2019 Haziran’da bayram vardı, bu yıl daha fazla çalışma günü üretimi artırdı, ikinci çeyrekte birinciye göre hâlâ yüzde 20.2’lik daralma var demeyin, istiyorlar. Haziranda sanayi üretimi pandemi öncesinin hâlâ gerisinde ama bir hareketin başladığını zaten herkes kabul ediyor. Ancak bununla birlikte ne kadar planlı bir hareket olduğunu da tartışmak gerekiyor. Örneğin haziranda başlayıp temmuz ve ağustosta süren canlanmada, kredileri zorla şişirmenin etkisini, bunun faiz ve kur baskılanarak yapıldığını, dış kaynak da bulunamayınca işlerin iyice sıkıştığını ve bu nedenle daha yeni kur dalgası yaşadığımızı sorgulamayalım mı? Kurlar ve faizlerin bir üst seviyede oluşacağı ortaya çıkınca, “rekabetçi kur” edebiyatına başlandığını söylemeyelim mi? Bunun yeni zamları tetikleyeceğini, enflasyonun daha da yükseleceğini, enflasyon yükseldikçe kurların ve faizlerin yeniden yükselmek zorunda kalacağını tartışmayalım mı? Buna rağmen Merkez Bankası’nın gerekli faiz artırımı yapamayacağı yönündeki piyasa endişesini dile getirmeyelim mi? Her alanda istikrarsızlık Rakamların arkasını kurcaladığınızda, her seferinde Türkiye ekonomisinin çok kötü yönetildiği ortaya çıkıyor. Ekonomiden anlayanların hepsi “Eğer daha dengeli, bilinçli, planlı, vizyonu olan bir politika uygulansaydı şimdi geldiğimiz noktadan çok daha iyi durumdaydık” diyor. Faizleri ve kurları baskılamadan, piyasa şartlarını sopa ile zorlamadan bir yönetim anlayışı güdülseydi, kesinlikle son yaşadığımız dalgayı yaşamazdık. Ama bunun için ekonomiyi yönetenlerin kafasında “İstikrar ve ekonominin öngörülebilirliğini sağlamak” kaygısı olmalı. Bunun yerine “sıkıştık, bugün bunu yaparız, gerekirse yarın tersini yaparız” aymazlığı olursa, ekonominin kazalara uğraması kaçınılmaz olur. Daha önce de yaşadık; vizyonu ve planı olmayan kötü yönetimler Türkiye ekonomisini krizlere soktu, halkı fakirleştirdi. Dün bir yerde gözüme çarptı; Hazine Bonosu ve hisse senedinin tümündeki yabancı sermaye miktarı 26 milyar dolara inmiş. Bu rakam 2013 yılında 150 milyar dolarmış… Bu rakamları sıcak para iyidir ya da kötüdür diye vermiyorum. Dikkat çekmek istediğim nokta, bu istikrarsızlığın nedeni. 2013’te sıcak para işimize geliyordu da şimdi işimize gelmiyor mu? Öyle olsa mevcut yönetim tüm hatalarına rağmen, daha geçen hafta “yabancı sermaye yakında gelmeye başlayacak” açıklaması yapmazdı. Yine sıcak para isteniyor ama bu sefer getirmeyi başaramıyorlar. Sermayeye aba altından sopa gösterip, sonra “Bak usulca açıyorum önünü, gel hadi” demekle bu işin olmayacağını göremediler. “Kapalı kapılar ardında kolunu büker işi hallederim” efelenmesinin bir maliyeti var. Yerlisi yabancısı tüm sermaye kârı gördüğü yere gelir, hele sıcak paracılar 2 puan fazla faiz için koşa koşa gelirler ama bunun da bir sınırı var. Fonlarını 26 milyar dolara kadar indiren yabancı yatırımcılar yerli muhataplarına açıkça söylüyorlar, “Tamam kâr görüyoruz ama yarın paramızı alıp çıkabileceğimiz konusunda yönetiminize güvenimiz yok” diyorlar. İşin kötüsü sadece ekonomide değil, Türkiye’de her alanda günlük politika tercihi ve bunun getirdiği istikrarsızlık hâkim anlayış haline geldi. Diplomaside son yaşananlara bakın, mevcut iktidarın bir zaman sırtını dayadığı Araplardaki Türkiye düşmanlığı had safhaya çıktı; şimdi BAE ile İsrail anlaşma yaptı diye ortalık ayağa kaldırılıyor. Yunanistan sorununda yıllardır yapılan ihmaller unutuldu, yeniden tepişme yaşanıyor, milliyetçilik köpürtülüyor. Dış politikanın tümüyle iç politika malzemesi haline getirildiğini tüm dünya gördü, bu nedenle caydırıcılığımız kalmıyor. İçeride Cumhurbaşkanlığı adaylığı sırasında her türlü belden aşağı darbeyi vurdukları Muharrem İnce’ye, şimdi kişisel hırsı nedeniyle CHP’yi bölmeye yeltenmesi üzerine, tüm koalisyon ortakları tarafından övgüler düzülüyor. Ekonomik ve diplomatik fiyaskolar görülmesin diye İnce, gündem yapılıyor. Ama artık mızrak çuvala sığmıyor…
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle