21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 29 TEMMUZ 2020 ÇARŞAMBA HABER İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi CHP kurultayı tamamlandı. Geçen hafta kurultaya dair görüşlerimi “ittifaklar, program ve siyaset” düzleminde ifade etmeye çalışmıştım. Bugün de sonuçlar üzerine birlikte düşünelim. Öncelikle, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kamuoyuna açıkladığı “İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi”nden söz etmekte yarar var. Bu beyannamenin Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına dair bir program ortaya koyduğu görülüyor. Programın oluşturulmasında özellikle olası ittifaklara göre bir doğrultu çizildiği de göze çarpıyor. Yani bir bakıma, tek adamcı başkanlık sisteminden demokratik bir siyasal yaşama, yeni bir anayasaya geçişin asgari programı. Bunda, yani siyasal geçişin program ilkelerinin bu şekilde sunulmasında sıra dışı bir durum yok, yerinde bir yaklaşım. Asıl meselenin, geçen yazıda da belirttiğim üzere, CHP’nin kendi kimliğini ve diğer partilerle program farkını daha açık bir biçimde ilan etmesi gereken alanda, yani ekonomik ve sosyal politikalar alanında olduğunu ise yeniden ifade etmekte yarar var. Açıklanan beyannamede ekonomik ve sosyal meselelerin de ittifaklar siyasetine göre şekillendirildiğini, Türkiye’nin büyüme ve paylaşım sistemini doğrudan tartıştıracak bir program ruhunun bulunmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Oysa Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurultaydan önce gazetemizde çıkan perspektif yazısında ağırlık buradaydı. Devletçiliğin güncellenmesinden, kamulaştırmalardan söz eden bir yazının ruhunun bu bildirgeye yansımadığı ortada. Görünen o ki CHP, siyasal merkeze yönelirken sosyal ve ekonomik program açısından da kendisini merkezin, yani “sorgulanamaz ekonomik gerçeklikler”in alanına hapsediyor, eleştirelliğini o alanın sınırları içinde inşa ediyor. Nitekim beyannamenin ekonomiye ve sosyal alana dair kimi maddelerinin alt başlıklarına bakınca, farklı sosyal kesimleri aynı anda mutlu etmek için ilave edilmiş, oldukça eklektik, hatta birbiriyle çelişkili ifadelerin olduğunu söylemek mümkün. Örneğin eğitimle ilgili 9. madde, bu her kesime seslenme arzusunun nasıl tuhaf sonuçlar verebileceğinin kanıtı. 9.1 numaralı alt başlıkta “Eğitim, Türkiye’nin kalkınma stratejisinin en önemli, en temel parçası olarak yeniden ve tüm paydaşlarıyla birlikte planlanacaktır” ifadesi yer alıyor. Eğitim, kalkınma stratejisine göre yapılandırılacak, bunu anlıyoruz. Ancak hemen altına, 9.2 numaralı altbaşlığa bakınca da, “eğitim politikalarının tek hedefi fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” nesiller yetiştirmek olacağı ifade edilmiş. Öyleyse 9.2 en başa yazılmalıydı; aksi halde hem sınırlarını ekonominin ihtiyaçlarının çizdiği bir bilim, düşünce, eğitim hayatı, müfredatı oluşturup sonra da “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” nesiller yetiştirmek birbiriyle çelişir. Her birikim sistemi, sınırlarını kendisinin çizdiği bir fikir, irfan ve vicdan dünyası ister. İzlenen kalkınma stratejisinin öncüleri, “felsefe dersleri gereksiz, ekonomik gelişmemize katkısı yok” derse, bu dersler kaldırılacak mı? ‘İşçisin sen işçi kal’ mı? 9. maddenin 4 numaralı altbaşlığına bakalım tam da bu noktada. “Tüm organize sanayi bölgelerinde iş garantili, yatılı “Teknoloji liseleri” kurulacak, sanayicinin ihtiyaç duyduğu eleman sorunu çözülecektir” denilmiş. İyi de, bunu zaten AKP yıllardır söylüyor; yoksul halk çocuklarını sermayenin ucuz ve güvencesiz işgücü haline getirmek için yer yer uygulanan, genişletilmeye çalışılan bu politikanın altı doldurulmadan sunulması, sanayi kesimine hoş görünmek adına mantıklı mı? Bu okullara kim gidecek? Hangi aileler, çocuklarını gönderecek? Elbette yoksul ailelerin çocukları. CHP programı, Halkçı ve Kamucu bir eğitimden söz etmeli; eğitimdeki fırsat eşitsizlikleriyle mücadele edeceğini, “işçisin sen işçi kal” diyen düzeni değiştireceğini açıklıkla ilan edebilmeli. Var mı? Bildirgede halkçılık yok, devletçilik ya da kamuculuk yok, laiklik yok. CHP bunları, yani kendi tarihsel birikimini bugünün şartlarına göre sentezleyerek, uyarlayarak mı ilerleyecek, yoksa bunları yok sayarak ittifaklarına göre mi kendi dilini, programını, sözcüklerini seçecek? Beyannamenin başında, “Egemenliğimizi hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakmayacağız” ifadesi ye alıyor. “İşte halkçılık” diyebilirsiniz. Ancak beyannamenin genel ruhu, egemenliğin hiçbir kişiye bırakılmamasının yollarını gösterirken, hiçbir zümreye ya da sınıfa bırakılmamasının yollarını gösterme konusunda oldukça çekingen, çelişkili. Kaldı ki, bugün egemenliğin bir kişiye geçişinin yolunu yapan da egemenliğin bir zümreye, bir sınıfa bırakılmasının önünü açan ekonomik programlar değil mi? Net olmak lazım. ÖLÜM ORUCUNDAKI AVUKATLAR Timtik ve Uysal için ‘aciliyet’ uyarısı Halkın Hukuk Bürosu, adil yargılanma talebiyle ölüm orucunda olan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ın sağlık durumlarının aciliyetine dikkat çekerek, bir an önce Adli Tıp Kurumu’na (ATK) sevklerinin yapılması için mahkemeye toplu dilekçe verdi. İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi Timtik ve Ünsal’ın sağlık durumlarının tespiti için Adli Tıp Kurumu’na (ATK) sevk edilmelerine karar vermişti. Halkın Hukuk Bürosu avukatları, sevk işleminin bayram tatili sonrasına bırakılmasının onların zaten kritik olan sağlık durumunu daha da zora sokacağını belirtti. l İSTANBUL/Cumhuriyet ADD’den 81 ilde Erbaş hakkında suç duyurusu Ayasofya’nın ibadete açılışı sırasında Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü isim vermeden lanetleyen Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş hakkında suç duyuruları yapılmaya dün de devam edildi. İYİ Parti ve Halkın Kurtuluş Partisi’nin ardından Atatürkçü Düşünce Derneği de (ADD) Erbaş hakkında “Atatürk’e hakaret” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” gerekçeleriyle 81 ilde ki 350 şube ile suç duyurusunda bulundu. Konuya ilişkin savcılıklara verilen dilekçede “Şüpheli Ali Erbaş İstanbul’u düşman işgalinden kurtaran kurucu liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmetle anmak yerine lanet okumak suretiyle alenen hakaret etmiş ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmiştir. Şüpheli, Ayasofya’da cuma namazı kıldırmasını Atatürk’e borçludur” ifadeleri yer aldı. l ANKARA/Cumhuriyet SAMSUN ADD, DİLEKÇEYİ VERDİ ‘DERGİ TOPLATILSIN’ Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Samsun Şubesi de 350 şubenin ortak katılımıyla Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş hakkında “Atatürk’e hakaret” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” gerekçeleriyle suç duyurusunda bulundu. Samsun Adliye Sarayı önünde toplanan gruba, ADD Samsun İl Başkanı Işık Özkefeli hazırlanan dilekçelerden verdi. l CEMİL CİĞERİM/SAMSUN Atatürkçü Düşünce Derneği, Gerçek Hayat dergisinde yer alan, “Şimdi değilse ne zaman, sen değilsen kim? Hilafet için toparlanın” ifadeleri nedeniyle derginin imtiyaz sahibi Mustafa Albayrak ve Genel Yayın Yönetmeni Kemal Özer başta olmak üzere 12 kişi hakkında suç duyurusunda bulundu. Hilafet çağrısının, ADD’nin kuruluş nedeni dikkate alındığında, kurumsal kimliğine karşı da işlenmiş suç olduğu aktarılan suç duyurusunda, “Haklarında kamu davası açılması, derginin 27 Temmuz sayısının toplatılması ve internet erişiminin engellenmesi” talep edildi. l ANKARA AYM, 5 YIL ÖNCEKI LAIK EĞITIM EYLEMIYLE ILGILI KARARINI VERDI: Sendikal eylem haktır Eğitim Sen üyelerinin Haziran Hareketi’nin çağrısıyla Şubat 2015’te İzmir’de “Laik ve bilimsel eğitim” sloganıyla düzenlediği eyleme yönelik polis engeli, AYM tarafından hak ihlali olarak değerlendirildi. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), dokuz Eğitim Sen üye ve yöneticisinin laik ve bilimsel eğitim yürüyüşüne yönelik polis müdahalesiyle ilgili 14 Mart 2016 ve 4 Nisan 2016 tarihlerinde yaptığı bireysel başvurulara ilişkin verdiği karar, dün Resmi Gazete’de yayımlandı. Savaş Candemir, Mehmet Bari Akkan, Meral Emine Kantar, Orhan Bayram, Süleyman Sönmez, Hasanali Kılıç, Tekin Çelik, Bora Evren Yılmaz ve Barış Eke’nin yaptığı dokuz bireysel başvuruyu birleştiren AYM, yapılan itirazları haklı buldu. AYM, 13 Şubat 2015’te Haziran Hareketi’nin çağrısıyla, İzmir’de Eğitim Sen üye ve yöneticilerinin de katıldığı eyleme yönelik polis engeli ve müdahalesinin, anayasal haklara aykırı olduğunu vurguladı. Kararda, anayasanın “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir” diyen 34’üncü maddesinin ihlal edildiği belirtilerek dosyanın, başvurucuların itirazlarını reddeden İzmir 5. Sulh Ceza Hâkimliği’ne yeniden yargılama yapılmak üzerine gönderildiği kaydedildi. AYM, başvurucuların tazminat taleplerini ise reddetti. l Haber Merkezi İŞKENCEYE 90 BİN TL TAZMİNAT AYM, Çorum’da 27 Eylül 2002’de gözaltına alınan Feride Kaya’nın götürüldüğü jandarma karakolunda 2 gün boyunca elektrik verilerek işkence edilmesi nedeniyle devleti 90 bin TL tazminat ödemeye mahkum etti. İşkence gördüğünü belirten Kaya, sağlık kontrolüne götürüldüğü hastanede söylemesine rağmen doktorların işkence izlerini rapora geçirmediğini de kaydetti. Savcılık soruşturması sonucunda iki doktor hakkında görevi kötüye kullanma, iki jandarma hakkında ise kötü muameleden dava açıldı. Dava sonunda jandarmalar beraat etti, doktorların davası ise zamanaşımı nedeniyle düştü. Kararda, işkencenin sabit olduğu, ancak kimin yaptığının tespit edilemediği kaydedildi. Yar gıtay, askerlerle ilgili kararı bozsa da dava zamanaşımından düştü. Kaya, sürecin sonunda AYM’ye bi reysel başvuruda bulundu. Kararın gerekçesinde, “Kötü muamele yapılmasına neden olan saikin önemi ne kadar yüksek olursa olsun yaşam hakkı gibi en zor koşullarda bile işkence, eziyet veya insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yapılamaz” denildi. Kötü muamele iddiası nedeniyle yürütülen soruşturmada birden çok sağlık raporu düzenlendiği ve bu raporların birçoğunda başvurucunun iddialarının desteklendiği anlatılan kararda, şu değerlendirme yapıldı: “Başvurucuya kasti olarak uygulanan muamelenin amacı, süresi, sağlık raporlarına yansıyan fiziksel ve ruhsal et kisi de dikkate alındığında ve söz konusu fiillerin devlet görevlileri tarafından bilinçli olarak yapıldığı göz önünde bulundurulduğunda işkence olarak nitelendirilmesi mümkün görülmüş ve anayasanın 17. maddesi kapsamında devletin negatif yükümlülüğüne aykırı davranıldığı sonucuna ulaşılmıştır.” Zamanaşımı uyarısı Kararda, “Kötü muamele yasağı bağlamındaki soruşturmaların hızlı bir şekilde tamamlanarak zamanaşımına uğramasına imkân verilmemesi şeklindeki pozitif yükümlülük kapsamında adli makamların yeteri kadar hassas davranmadığı ve işkence suçunu oluşturan hukuka aykırı eylemlere hoşgörü göstererek kayıtsız kaldığı kanaatine ulaşılmıştır” denildi. l ANKARA/Cumhuriyet Kalın: Hilafet tartışması suni gündem Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, katıldığı bir televizyon programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Ayasofya Camisi’nin açılışında Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş’ın hutbesine yönelik eleştirilere yanıt veren Kalın, “Vakfiyeden alıntı yaptı. Hutbede Atatürk’e dil uzatılması diye bir şey söz konusu değil. Böyle bir niyeti olmadığını da açık şekilde ifade etti” dedi. Hilafet tartışmalarına da değinen Kalın, “Rejim tartışması çıkarmak suni bir gündemdir. HDP hariç Meclis’teki tüm partilerin destek verdiği Ayasofya’nın açılması kararı üzerinden rejim tartışması çıkarmak bizi hedeften saptırmaktır” dedi. l Haber Merkezi AKİT yine hedef gösterdi Yeni Akit gazetesi, haberinde Ayasofya’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İhanet” ve Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın “Lanet” sözlerine suç duyurusunda bulunan Halkın Kurtuluş Partisi için “Ayasofya’nın ibadete açılmasını hazmedemeyen azgın azınlık, tarihi camiyi ibadete açan Erdoğan ile Erbaş hakkında suç duyurusunda bulundu” diye yazdı. l İç Politika VEFAT 12 Mart ve 12 Eylül’ün karanlık günlerinden yaşamının son anına kadar demokrasi ve toplum sağlığı için uğraş veren sevgili dostumuz; hekim, halk sağlıkçısı ve siyasetçi DR. UĞUR CILASUN aramızdan ayrıldı. Sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, eşitlikçi sağlık politikalarının oluşturulması ve demokrasi mücadelesi için harcadığı emek ve uğraşıları unutulmayacak… Saygıyla anıyoruz. ABDULLAH ILKER, ALI GÜRLEK, ALI AĞZITEMIZ, AYTEN YILDIRIM, BINNUR ÖZSES, CELAL YILDIRIM, ERDAL ATABEK, FAIK ALTINTAŞ, GAZI ZORER, HÜSEYIN EMINOĞLU, HÜSNÜ ÇUHADAR, IBRAHIM KURT, IHSAN ÖVER, LEVENT ÖZSES, MEHMET OKÇUOĞLU, MURAT FIRAT, MUHARREM ARMUTLU, MURAT ERSOY, MÜNEVVER GÜNER, NILGÜN ÖZŞAHIN, RAGIP ÇAM, RIFAT YÜZBAŞIOĞLU, SALIH GÜL, SEDAT AZAK, SINAN YILDIZ, ŞADIYE ÇETINTAŞ, ŞÜKRÜ GÜNER, TAMER TAŞKAN, TARIK IŞMEN, TATYOS BEBEK, YUSUF KILIÇ ERDOĞAN, AÇILIŞ TÖRENINDE KONUŞTU: Diğer inançları hedef alsaydık Sümela olmazdı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Süme şının bir turnusol kâğıdı işlevi gördüğünü ve Anado la Manastırı 2. Etap Açı lu’daki bin yıllık varlığı ka lış Töreni ve Trabzon Aya bullenmeyenlerin kinlerini sofya Camii Restorasyon kustuğunu söyleyen Erdo Sonrası Açılış Töreni’ne ğan, şunları söyledi: canlı bağlantıyla katıldı. “Milletimizin değerle Erdoğan, “Eğer biz iddia rine husumet duyanlar edildiği gibi diğer inanç Erdoğan Ayasofya üzerinden ger ların sembollerini hedef çek niyetlerini ortaya koy alan bir millet olsaydık, beş asırdır du. Bu kesimlerin Ortahisar Ayasof elimizde olan bu manastırın yerin ya Camii için de diyecekleri bellidir. de yeller eserdi” dedi. Maalesef sürekli bel altı vurarak ka Erdoğan, “Sümela Manastırı ülkemi zanım elde etmeye alışmış olanlar zin tanıtımının önemli eserlerindendir. içeride ve dışarıda aynı sinsilikle yo Yaklaşık 1600 yıllık mazisi olan Süme la devam ediyorlar. Mağdurların ve la Manastırı, korunarak bugünlere gel mazlumların feryadı arşı kaplamış miştir. 15 Ağustos’ta Ortodoks vatan ken artık kimse hakikatin üzerine içi daşlarımız Sümela Manastırı’nda Mer boş kavramlarla kapatamaz. Ama ne yem Ana ayinini yeniden yapabilecek yaparlarsa yapsınlar artık yolun so ler” diye konuştu. Ayasofya’nın açılı nu görünüyor.” l İç Politika KAVALA’NIN TUTUKLULUĞU 1000 GÜNÜ AŞTI ABD ve AB: Serbest bırakın İş insanı Osman Kavala’nın tutukluluk süresinin 1000 da şu ifadelere yer verdi: “Kavala’nın davası, günü aşmasının ardın Türkiye’nin, temel insan hak dan hem ABD’den hem de larına saygı ve hukukun üs AB’den serbest bırakılsın tünlüğü gibi temel alanlar çağrısı geldi. da Türkiye’nin geriye doğ ABD Dışişleri Bakanlı ru gittiğinin işaretidir. Aday ğı Sözcü Yardımcısı Cale Brown, Kavala ile ilgili açık ülke ve Avrupa Konseyi’nin Kavala uzun dönem üyesi olarak lamasında, “ABD, uluslarara Türk yetkililer, Avrupa İnsan sı yükümlülükler ve taahhütlere saygı Hakları Mahkemesi’nin hükümlerini, duyulmasının öneminin altını çiziyor. uygun bir şekilde takip etmelidir. AB, Türkiye’yi, adalet ve hukukun üstünlü Kavala’nın ve diğerlerinin davalarını ğüne yönelik kendi taahhüdünü yeri yakından izlemeye devam edecek.” ne getirmeye ve Kavala’yı serbest bı Kavala’nın eşi Ayşe Buğra ise “Bin rakmaya, davasının adil, şeffaf ve hız gündür özgürlüğünden yoksun olan lı şekilde çözüme kavuşturulması için Kavala ne yapmış diye somut fiillere gayret göstermeye çağırıyoruz” dedi. dayanan bir cevap yok. Bin gün işken Avrupa Birliği de (AB) Kavala’nın ce süreci haline geldi.” tutukluluğuyla ilgili açıklamasın l İSTANBUL/Cumhuriyet DIŞİŞLERİ TEPKİ GÖSTERDİ Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Osman Kavala’nın tutukluluğunun sonlandırılması çağrısı yapan açıklamasının, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığını söyledi. Aksoy, “Bağım sız mahkemeler tarafından yürütülen bu sürece herkes saygı duymak zorundadır. Hiçbir devlet veya hiç kimse Türk mahkemelerine yargı süreçleri hakkında emir veremez” tepkisini gösterdi. l ANKARA / Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle