26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 13 29 HAZİRAN 2020 PAZARTESİ ‘Bu topraklarda FARKLI olan dışlanıyor’ “İçinden doğduğu kadına karşı bile hıncı olan bir toplumda, LGBTİ birey olmanın zorluğu yadsınamaz” Yasemin Mori, her yaptığı işle sınırlarını zorlayan, yeni denemeler yapan bir isim. Bu yı lın başında yayımladığı “Rampa Stampa”dan sonra şimdi de “Beni Ba na Bırak” isimli yeni şarkısını dinleyi cileriyle buluşturdu. Biz de bu vesileyle salgın sü recini nasıl geçirdiğini, hayranlarının beklenti ve arayışlarını konuştuk. ORHUN n Bu dönemi nasıl ge ATMIŞ çirdiniz? Instagram’da paylaştığınız resminiz de olduğu gibi hakikaten medeniye timiz çöküyor mu sizce? Medeniyet diye adlandırdığımız, in san gelişimine belli ölçüde katkı sağ lamış fakat artık sonuna yaklaştığımız bu tuhaf, uygunsuz hatta ahlak dışı sistem bir biçimde çöküp yenileniyor, insana ve doğaya daha saygılı, daha yaşanılabilir bir uygarlık yaratabilme miz için iyiye evriliyordur diye ümit ediyorum. Bu süreçte sevdiklerini kay bedenlere öncelikle başsağlığı diliyo rum; ekonomik olarak zorlanan, işin den olan büyük bir kesim var ve bu da yöneticilerin işlerini ne kadar “müt hiş” yaptıklarının göstergesi! Bunları üzülerek izlemek dışında salgının başlattığı değişimin, dönüşü mü, yavaşlamayı, kitlesel ayaklanma ları, güç değişimlerini çok anlamlı ve insanlığa yararlı buluyorum. Böyle fe laket zamanlarında insanlar birbirle rine kenetleniyor, sevgi, saygı çoğalı yor, bütünleşme duygusu artıyor, ken dilerindeki gücü fark ediyorlar. Bu dö nüşüm bana iyi geldi. Sorgulamaya va kit bile bulamadığımız, tek kaygısı tü ketimin çoğalması olan sistem bizi öy lesine ele geçirmişti ki sanatıma, ha yata bir anlam yüklemekte zorlanma ya başlamıştım. ‘Utanç verici işler yapıldı’ n Her yeni albünüzde veya şarkınızda insanlar tarzınızı, değişiminizi sorguluyor. Bu tür sorgula maları, eski albümlere benzetme çabalarını, arayışları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bence genel olarak ülkemizde bir nostalji hastalığı var. İnsanlar bugünün koşullarından, bugünkü Türkiye’nin sosyal ve politik ikliminden memnun değil. Kendimizi dünyadaki gelişmelerden uzak, dışlanmış ve mutsuz hissediyoruz. Bu da sanatsal beklentileri en aza düşürüyor. Bugün en iyi, en “hip” gece kulüplerine gittiğinizde 90’lar popunun çalması da insanlarda hiçbir yenilik arayışının olmadığını, eski zamanlara bir liman gibi sığındıklarının göstergesi. Tabii ülkede son 10 yılda popüler müzik alanında son derece utanç verici işlerin yapılıp bunların kulaklara pompalanmasının bu reddedişte bir payı var. Kendi dinleyicime gelecek olursam, “Hayvanlar”da yakaladığımız tadı ve sinerjiyi durmadan talep eden bir kitlem var, tüm albümleri birbirine kırdıranlar da... Onları da anlayışla karşılıyorum ama aradan geçen 12 yıl sonunda bunun hâlâ konu olması bana komik ve saçma geliyor. Bu benim müzikal yolculuğum, hayatın akışında kendi yönümü, felsefemi geleceğe dönük bir biçimde tasarladığım bir hayal dünyası. Bu hayaller gerçek hayatla çarpıştıkça üretimlerim de ona göre şekilleniyor. n “Beni Bana Bırak” nasıl bir ruh haliyle ortaya çıktı? Kendi özel hikâyemde yaşadığım konuların genel manzarada da yer bulmasını çok önemsiyorum. “Be ni Bana Bırak” aşk içinde yaşadığım bir güç savaşının hikâyesi. İncitebi len tarafın, her ne kadar gücü elinde bulunduran tarafmış gibi gözükse de esasen kendi güçsüzlüğüne yeni len olduğunu anladığım ve kendine sığınmanın insanın kendi gü cünü fark ede bilmesi için ne kadar önem li oldu ğu ile Yasemin Mori özdeştiğim bir za man dı. Be ni baş kalı ğımla kabul et, beni se nin istedi ğin gibi oldu ğum için değil, ben olduğum için tüm farklılıklarımla ka bul et dercesine, her şeyin üs tesinden gelebilecek tek gücün ken dim olmak olduğunu anladığım ve tüm dünya size tersini söylese de bu dünyada kendimiz olabildiğimizce varolabiliyoruz. Kendisi olabilecek kadar cesur olabilenlere biraz saygı istercesine “beni bana bırak” işte. Dönüşümü çağırıyoruz n Şarkı benim aklıma direkt olarak farklılıkların dışlandığı, kadınların, LGBTİ bireylerin nefret söylemlerine, üstelik en üst makamlardan maruz bırakılmalarına tepkiymiş gibi geldi. Tabii ki öyle bir tarafı da var. Bu topraklarda farklı olan, varoluşuyla soru sorduran, fark yaratan, farkındalık yaratan herkes dışlanıyor, şiddet ve tepki görüyor... İçinden doğduğu kadına karşı bile hıncı olan bir toplumda, LGBTİ birey olmanın zorluğu yadsınamaz. Düzenin içerisinde yargılayıcı, saldırgan ve ezici olan, diğerlerinin seçimleri ve yaşayışlarına saygı duymayan, başkalarının varoluşları ile kafayı bozanlar, kendileri olamayan, felsefi noksanlıkları, korkuları ve bütünleşemediği olgular olan insanlar ve ne yazık ki Türkiye toplumunu şu an şekillendiren ve bu hepimizi ayrıştıran kutupları yaratan insanlar. Siyasal, toplumsal, sosyal değişimi, dönüşümü var gücümüzle çağırıyoruz. Irmak Altıner ile Pride haftası ile de çok güzel denk gelen yeni bir video versiyon yayımladık hatta cuma günü. Doyasıya kendisi olma becerisini gösteren, varoluş şekliyle bize ilham veren kişilikler ile özgür ve önyargısız bir dünya için bayrağımızı açıyoruz. Başkalığımızın güzelliğini daha da görünebilir hale getirmek için de her daim burada olacağız. Eylülde n “Rampa Stampa” ve “Beni Bana Bırak” yeni albüm habercileri mi? yeni şarkı Rampa Stampa ile yeni bir devrin sinyalini verdik ve gaza bastık. Görsel dünyayı yaratırken de epey emek harcıyoruz. Irmak Altıner ile son dönemde öyle çok kafa patlattık ki işin görsel anlatım boyutuna. Geçen hafta çıkardığımız “Beni Bana Bırak” ile devam ediyoruz, eylül ayında yeni bir single daha çıkaracağız. Böyle tek tek gitmek ne güzelmiş, bana çok iyi geldi. Osmanlı konuşulacak Yapı Kredi Kültür Sanat’ın internet üzerinden düzenlediği canlı söyleşileri, yeni konular ve konuklarla devam ediyor. Yeni söyleşide Haşim Şahin ve Gürsel Korat, 30 Haziran Salı günü saat 18.00’de herkese açık ve ücretsiz olarak düzenlenecek söyleşide konuşacak. Şahin, Osmanlı sufîliği üzerine çalışmalarıyla tanınıyor. Şahin, geçen günlerde YKY’den çıkan “Dervişler, Fakihler, Gaziler / Erken Osmanlı Döneminde Dinî Zümreler (13001400)” adlı kitabında bir yandan Osmanlı Beyliği’nin kuruluş dönemindeki sufi topluluklar ile mutasavvıfların ve gazilerin etkin rolünü incelerken, bir yandan da Osmanlı tarihinin bu en kapalı döneminin kapsamlı analizini yapıyor. “Zaman Yeli”, “Güvercine Ağıt” ve “Kalenderiye” adlı romanlarında Anadolu dervişlerini anlatan ve zamanın heterodoks din kavrayışını romanlarının arka planına yerleştiren Gürsel Korat ise bu döneme edebiyattan bakıyor. Söyleşide bir romancı ve tarihçinin aynı döneme yaklaşımındaki benzerlik ve farklılıklar, kurgu/gerçeklik, resmi tarih/gayri resmi tarih ilişkisi de konuşulacak. Söyleşiye “https://bit.ly/ ykkscanlietkinlik11” linki aracılığyla, Microsoft Teams uygulaması üzerinden katılabilirsiniz. Emma Nicholson Oyuncu gözüyle senaryo Oyuncu Demet Akbağ, yeni tip koronavirüs (Covid19) tedbirleri doğrultusunda çevrimiçi olarak düzenlenen “Senaryo Sohbetleri” programına konuk oldu. Etkinlik, DenizBank ve Türkiye Sinema Audiovisuel Kültür Vakfı (TÜRSAK) işbirliğinde hayata geçirilen “4. DenizBank İlk Senaryo İlk Film Yarışması” kapsamında YouTube’dan canlı olarak yayımlandı. Moderatörlüğünü Bora Talat Oyacı’nın üstlendiği programda Akbağ, “Oyuncu Gözüyle Senaryo” başlıklı bir konuşma yaparak, takipçilerinin soru larını yanıtladı. Farklı roller oynamaktan keyif aldığı nı belirten Akbağ, “Karakterleri çözmeyi, onları keşfetmeyi, onlarla arkadaşlık etmeyi, onlara bir şeyler söyletmeyi, bir yürüyüş, bir duruş, bir hal, bir tavır bulmayı seviyorum. Buçok cezbedici bir durum. Benim senaryoyu okurken role karşı iştah duymama sebep olan şey bu. Onu anlamaya çalışmak. Bir de mutlaka okurken o oynayacağım kadın, bir yerlerde isteyerek değil, farkında olmadan kaydettiğim birilerinin karışımı oluyor” dedi. Demet Akbağ Louvre Müzesi 4 ayda 45 milyon $ kaybetti 4 aylık bir aranın ardından 6 Temmuz’da kapılarını açmaya hazırlanan dünyanın en büyük ve en popüler müzesi Louvre’un kapalı olduğu süre boyunca 45 milyon dolar kaybettiği düşünülüyor. Müzenin yüzde 70’i açık kalacak Louvre Müzesi, sınırlı bir kapasiteyle kapılarını açıyor. Müzenin yüzde 70’i açık kalacak, dolayısıyla 30 binden fazla eser görülebilecek. Ziyaretçi sayısı günde 50 bini bulan müzenin, bu yaz, günde 10 bin ziyaretçiyi aşmaması bekleniyor. Müze, salı günleri hariç sabah 09.00 akşam 18.00 saatleri arasında ziyarete açık olacak. Louvre ziyareti sırasında ise maske takmak ve hidroalkolik jel kullanmak zorunlu olacak. Fatih portresinin düşündürdükleri Tarihte İstanbul’u fethetmesiyle olduğu kadar, ilim, edebiyat ve sanata yönelik derin ilgisiyle de ayrı bir yeri olan Fatih Sultan Mehmet’in Venedikli ressam Gentile Bellini tarafından yapıldığı tahmin edilen bir portresi 25 Haziran’da Londra’da müzayedeye kondu. Kültür mirasımızın bu değerli parçası İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun çabalarıyla satın alındı ve artık ait olduğu yere, yani İstanbul’a dönecek. İBB’yi bu başarısından dolayı kutlamak gerek. Fatih’in tartışılmayan yönleri Portrede Fatih’in karşısındaki ikinci figürün Cem Sultan olup olmadığı tartışılıyor. İlber (Ortaylı) Hoca, o figürün Cem Sultan olduğunu ifade ederken onun Fatih’in tercih edeceği bir taht adayı olduğunu belirtiyor. Murat Bardakçı ise bunun mümkün olamayacağını söyleyerek, hem o sırada Cem’in İstanbul’da bulunmadığını hem de “hükümdar babanın oğlu ile beraber resmedilmesinin Şark’ın geleneklerine ve protokollerine ters” düştüğünü vurguluyor. Gerçi Fatih’in İstanbul’a Venedikli bir ressam getirterek portresini yaptırtmasının da gelenek ve protokollere pek uymadığı düşünülebilir ama yine de bu tartışmayı tarihçilere bırakmalıyız. JeanFrançois Solnon’un Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan “Osmanlı İmparatorluğu ve Avrupa” kitabında, hem Bellini’nin İstanbul yolculuğu hem de Fatih’in sıra dışı ilgi alanları hakkında ilginç bilgiler veriliyor. Bu sıra dışılığın Batılıları olduğu kadar saray çevresini de epey şaşırttığı, hatta sarstığı anlaşılıyor. Fatih’in ölümünden sonra, Cem Sultan ile girdiği iktidar mücadelesini kazanan II. Beyazıt’ın babasının koleksiyonunu hemen sattırması da aradaki bu çatışmanın göstergesidir. Dolayısıyla Londra’daki müzayedede söz konusu tablonun satın alınması, bir anlamda 540 yıllık bir hatayı gidermiş, çember tamamlanmıştır. Mazhar Şevket İpşiroğlu ve Sabahattin Eyüboğlu’nun birlikte kaleme aldıkları, İstanbul’un fethinin 500. yıldönümünde yayımlanan “Fatih Albümüne Bir Bakış”ın (daha ileriki tarihlerde bu albümün Yavuz Sultan Selim tarafından saraya getirildiği sonucuna varılmıştır) önsözünde şöyle deniyor: “Avrupa’nın ortaçağdan çıkmasında, ‘insan’a ve ‘tabiat’a çevrilmede en tesirli rolü oynamış olan resim sanatının, Fatih zamanında bu derece ehemmiyet kazanması, İtalyan ressamlarının İstanbul’a davet edilmeleri bir tesadüf eseri sayılamaz. Fatih’in, etrafına rağmen, Garp resmine gösterdiği alaka, sadece kendi benzer suretini görmek arzusuyla izah edilemez. (...) Fatih devrindeki resim hareketi böyle geniş ölçüde bir zihniyet değişimine bağlanmamış ve hayata karışma temayülleri göstermemiş olsaydı, eserleri yakmaya kadar varan şiddetli tepkiyi izah etmek mümkün olabilir miydi?” Fatih’i, ilki 1913’te İttihat ve Terakki tarafından düzenlenmiş “Fetih Kutlamaları”ndaki hamasi ve siyasi şablonun dışında, bu geniş ilgi alanıyla, onu farklılaştıran yaklaşımıyla tartışmaya başlayabildiğimizde, ülkemize yeniden kazandırılan tablonun değeri de daha iyi anlaşılacaktır. ‘Çözüm(leme)’ Pandemi nedeniyle internet üzerinden gerçekleştirilen 9. Türkiye Yayıncılar Kurulu Online’ın kapanış konuşmasını yapan Murathan Mungan’ın krizler karşısında, gerçek bir “her şeye rağmenciliğe”, bir “iç güce” sahip olunması gereğine yaptığı vurguyu önemli buldum. Zaten çok uzun süredir krizlerle yaşayan bir ülkede bu şiar her alana, her konuya uygulanabilir: Her şeye rağmen elimizden gelenin en iyisini yapalım, iç gücümüze güvenelim. İşte bu ortamda İzmir’de “her şeye rağmen” diyen bir dergi çıkmaya başladı: “Çözüm(leme).” Genel yayın yönetmenliğini Utku Erişik’in yaptığı iki aylık derginin ilk iki sayısı (mayıshaziran ve temmuzağustos) okura Halikarnas Balıkçısı’ndan esinlenerek “merhaba” dedi. Formatıyla, mizanpajıyla, fotoğraf yerine kullanılan çizimleriyle, her yazının sonuna eklenen “yorumçözümleme” paragraflarıyla gerçekten değişik ve albenili bir dergi söz konusu. Umarım “iç güç”leri, yollarını “her şeye rağmen” açık etsin... görevden alındı Her yıl en iyi orijinal roman ödülü dağıtan Booker Vakfı’nın başkan yardımcısı Emma Nicholson sosyal medya paylaşımlarındaki homofobik ve transfobik ifadeler nedeniyle görevinden alındı. Damian Barr, Marlon James, Helen Macdonald, Alexander Chee ve Sarah Perry’nin de aralarında bulunduğu yazarlar, vakfa bu doğrultuda çağrı yapmıştı. Vakfın eski başkanı Sir Michael Harris Caine’in eski eşi ve Birleşik Krallık Muhafazakâr Parti üyesi de olan Nicholson, 2013 yılında eşcinsel evliliklerin yasallaşmasına karşı oy kullanmıştı. Emma Nicholson, trans model Munroe Bergdorf için ‘garip yaratık’ ifadesini kullanmıştı. Tarihi eserler molozların arasına atıldı Adana Tufanbeyli ilçesinin Yerel Haber Sitesi, Toroslar Ses Haber, pazar yerinde bulunan açık alana moloz yığınlarının atıldığını ve bu yığınların arasında tarihi eserlerin olduğunu fotoğraflayarak, yetkilileri uyardı. Yerel gazeteci Ertan Kutluana’nın bildirdiğine göre; Adana Tufanbeyli Belediyesi, ilçe pazar yerinin yanındaki açık araziye moloz dökmeye başladı. Bu molozların arasında Roma dönemine ait mermer kaideler ve mimari blok taşlar bulunuyor. Antik taşların, bir dönem binaların temellerini sağlamlaştırmak için Şar Komana antik kentinden söküldüğü, daha sonra belediye binası çevresine bırakıldığı tahmin ediliyor. Haber sonrası halk da tepki göstererek, taşların nasıl oraya geldiğinin açıklanmasını istedi. Siyahi sanatçılar Hollywod’a seslendi 300’den fazla siyahi sanatçı ve yönetici, eğlence sektörüne hitaben detini protesto eden gösteride polis copuyla şiddete uğramış ve 7 yazdıkları açık mektup ile sektöre, si kez plastik mermilerin hedefi ol yahi toplumlara yeteneklere daha faz muştu. Sampson, mektubu “Aven la yatırım yapma ve polis şiddetini gers: Aktris Tessa Thompson ile daha az yüceltme çağrısında bulun Black Lives Matter kurucuları Pat du. Aralarında ünlü oyuncular Idris El risse Cullors ve Melina Abdullah ba, Viola Davis ve Michael B. Jordan’ın ile birlikte yazarak Variety ile pay da yer aldığı imzacı sanatçılar, laştı. Mektupta, menajerlik ajans Hollywood’a seslendi. Variety.com ile Kendrick Sampson larındaki siyahi menajer sayısının paylaşılan mektubu, kaleme alan isim azlığına, sendikaların bu konuda lerden biri oyuncu Kendrick Sampson’dı. zorluklar yaşayan oyuncuların yanında olma Hollywood’u polistense siyahi topluluklara ya yışına ve stüdyo/yapım şirketlerinde üst dü tırım yapmaya davet eden mektubun yazarı zey pozisyonlarda çok az sayıda Afrikan Ame Sampson, Los Angeles’ta katıldığı, polis şid rikanın çalışıyor olduğuna dikkat çekiliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle