22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 13 27 HAZİRAN 2020 CUMARTESİ YAZDIĞIN MI, UNUTTUĞUN MU, KONUŞTUĞUN MU? Hangisi gerçek dilin NotreDame de Sion Fransız Lisesi ile NotreDame de Sion’lular Derneği tarafından 2008 yılından bu yana düzenlenen NDS Edebiyat Ödülü’nü bu yıl, İran kökenli Fransız yazar Maryam Madjidi, “Marx ve Oyuncak Bebek” adlı romanıyla kazandı. Severek yaptığım işlerden biri; on yılı geçti, zaman zaman çok zorlanmama, yorulmama, kızmama, üzülmeme neden olmasına ve bu yıl bırakayım artık dememe rağmen, kendimi yine orada, o toplantılarda YAZGÜLÜ bulduğum bir görev: ALDOĞAN NDS Edebiyat Ödülü jüri üyeliği! Şundan ötürü zor: Bir yazarın eserini ele alıyor, değerlendiriyor ve diğerlerinden daha iyi olduğuna 10 kişilik jürinin diğer üyelerini ikna ediyorsunuz! Üzerinde çok büyük emek olan bir eseri hiç beğenmiyor ve eliyorsunuz. Tabii ki bu takdiri de, elemeyi de ortak kabul edilmiş pek çok kritere bağlı olarak yapıyorsunuz ama yine de ne büyük sorumluluk, ne külfet, ne keyif? On yıldır, bir yıl Türk, bir yıl Fransızca yazan yazarlar arasından birini “İşte bu!” diye seçiyorsunuz. Ben bu görevi, edebiyatı, romanları, öyküleri sevdiğim kadar, Harbiye’de Radyo Evi’nin karşısındaki birkaç yılımı geçirmiş olduğum okulu da sevdiğim için bırakamıyor, vazgeçemiyorum. Oraya her gittiğimde büyük avlu, küçük bahçe, toplantı odası, sınıflar, ders arasında koşuşan gençler, sergi salonu, konser mekânı derken küçük bir kızken buralarda ne büyük heyecanla koşuştuğumu da hatırlıyorum. Neyse fazla nostalji yapmayalım. Yenilikçi ve girişimci müdür Mr. Lansalut’nun büyük vizyonla başlattığı ve NDS Mezunlar Derneği katkılarıyla onuncu yılını aşan ödül, edebiyat dünyasında da saygın bir yer edindi. Çünkü hepsi bu okulun mezunu, ama kendi alanlarının da önemli isimleri olan jüri üyeleri görev lerini büyük ciddiyetle yaptı. Yayınevlerinin yolladığı eserler tek tek incelenip tartışıldı ve birinciler seçildi. Bu yılki kazananımız İran asıllı Maryam Madjidi. 1980 yılında Tahran’da doğan ama altı yaşında ailesiyle Fransa’ya göç eden Maryam, ilk romanı “Marx ve Oyuncak Bebek”te çocukluğuna dönüyor ve kucağında bebeğiyle geldiği Paris’in varoş mahallelerinde dilini bilmediği arkadaşları ve okuluyla bir göçmen çocuk olarak neler yaşadığını anlatıyor. Jüri başkanı Tomris Alpay’ın da değindiği gibi, romanın asıl yürek yakan yanı, Maryam bir başka ülkeye gelirken sadece vatanını, doğduğu toprakları değil, anadilini de bırakmıştır. “Maryam Madjidi, kişisel serüveninden hareketle DoğuBatı uygarlıkları arasındaki uçuruma mercek tutarak yersiz yurtsuzluğun Seçici Kurul NDS Edebiyat Ödülü Jüri Üyeleri: Tomris Alpay (Jüri Başkanı) Yazgülü Aldoğan, Liz Behmoaras, Emel Kefeli, Arzu Öztürkmen, Mayda Saris, Zeynep Sabuncu, Özlem Yüzak, Mine Haksal. Maryam Madjidi MARYAM Maryam Madjidi, 1980 yılında Tahran’da doğdu. Altı ya MADJIDI şındayken ailesiyle birlikte Paris’e yerleşti. Paris’in varoşları ve şık KIMDIR? mahallelerindeki ortaokul ve liselerde, motor hareketleri gelişme miş çocuklara ve zihinsel engellilere, Çinli ve Türk öğrencilere, tutuklulara öğretmenlik yaptıktan sonra, günümüzde yabancı çocuklara Fransızca öğretiyor. Dört yıl Pekin’de, iki yıl İstanbul’da yaşadı. insanın gerçek kimliği olabilmesi fikrine kanat açıyor. “Marx ve Oyuncak Bebek”, yazarın ilk romanı olmasına rağmen bir ilk kitaptan çok daha fazlasını içinde barındırıyor: Okuru ilk satırlardan başlayarak saran şiirsel bir anlatımla insanın köklerinden uzağa savruluşunu, sonra hep yeniden yuvaya dönüşünü ustalıkla dile getirme becerisi.” Barış Tut tarafından Türkçeye çevrilen roman Profil Kitap yayınevi tarafından 2018’de yayımlandı. Roman, 2017’de de Fransa’da Goncourt İlk Roman Ödülü’ne değer görüldü. NDS Edebiyat Ödülü törenleri, her yıl mayıs ayında Fransa’nın Türkiye Büyükelçisi himayesinde Fransız Sarayı’nda yapılıyordu; ancak bu sene pandemi koşulları nedeniyle daha ilerideki bir tarihte yazarın katılımıyla gerçekleşecek. SALT ARAŞTIRMA FONLARI Sekiz projeye toplam 120 bin TL SALT Araştırma Fonları’yla bu yıl, Türkiye’de sosyal ve ekonomik tarih ile 1950’ler sonrası mimarlık, tasarım ve sanat konulu 114 başvuru arasından seçilen sekiz projenin her birine 15 bin TL değerinde destek veriliyor. İki sanat araştırmasının fonlarını, Türkiye’deki sanat ve kültür platformlarının gelişimine sürdürülebilir bir katkı sunmayı amaçlayan ABD merkezli CultureIst sağlıyor. Art On, Beyoğlu’nda Meşrutiyet Caddesi’nde ziyaretçilerini ağırlıyor. ‘Ebedi Yaz’ Art On’da Art On İstanbul’da, 24 sanatçının yer aldığı “Ebedi Yaz” sergisi açıldı. Sergide eserler tavandan zemine kadar kalabalık bir yerleştirme ile sunuluyor. Galerinin açıklamasına göre “Ebedi Yaz”, koronavirüs salgını nedeniyle geçirilen zor zamanlarda tarihe “bir buluşma ve dayanışma” örneği olarak not düşmek üzere kurgulanan bir sergi. Açıklamada serginin usta sanatçılarla genç isimleri, galeri temsiliyetinde olan ve olmayan sanatçıları Art On çatısı altında bir araya getiren sergi, çoklu görme olasılıklarını ortaya sererek izleyiciyle sanat eseri arasında yakın bir ilişki kurmayı amaçladığı belirtiliyor. Sergi, 29 Ağustos’a kadar ziyaret edilebilecek. Bade Nosa Bade Nosa’nın yeni teklisi çıktı Müzisyen ve şarkı yazarı Bade Nosa’nın yeni teklisi “28” Ada Müzik etiketiyle yayımlandı. “28” şarkısının sözü ve müziği Bade Nosa’ya ait. Prodüksiyon ve düzenlemesini Emre Malikler’in yaptığı şarkıya klasik ve akustik gitarda Emre Can Sarısayın, trompette ise Can Ömer Uygan eşlik ediyor. 2020 OĞUZ TANSEL YAZIN Yoğun ilgiye iki armağan ÖDÜLÜ Oğuz Tansel Yazın Ödülü, bu yıl bir kitap ve bir dosya olmak üzere iki eser arasında paylaştırıldı. Çocuk ve gençlik kültürüne, edebiyatına bilimsel ve özgün yaklaşımları nedeniyle Doç. Dr. Ebru Güzel’in “Eşikteki Çocuk #tween” adlı yapıtı ve Dr. Esra Uslu’nun “Ödüllü Çocuk ve Gençlik Kitaplarında Toplumsal Bir Sorun Olarak Grup Düşmanlıkları: Kalıpyargı, Önyargı, Ayrımcılık” adlı doktora çalışması oybirliğiyle ödüle değer bulundu. Ödülün seçici kurulunda Adnan Binyazar, Prof. Dr. Selahattin Dilidüzgün, İlhan Gülek, Prof. Dr. Sedat Sever (Başkan) ve Metin Turan görev aldı. Ödülle ilgili yapılan açıklamada, “Yoğun bir ilgi çeken Oğuz Tansel Çocuk Yazını Araştırma Ödülü’ne bu yıl çok değerli eser sahipleri başvurmuştur. Bu nedenle, her yıl sadece tek bir esere verilen ödül, seçici kurulun önerisi üzerine, bu yıl bir kitap ve bir dosya olmak üzere iki esere verilmiştir” denildi. Bilkent Üniversitesi Oğuz Tansel Türk Edebiyatı Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin düzenlediği ödül töreninin 4 Temmuz Cumartesi 20.30’da internet üzerinden yapılacağı açıklandı. Oğuz Tansel Yazın Ödülü, Tansel’i anılarda yaşatmak, Atatürkçü ve devrimci kişiliğini, düşüncelerini ve yapıtlarını gelecek kuşaklara aktarmak, genç kuşakların dil duyarlılığını artırmak, yazınsal becerilerini değerlendirmek amacıyla veriliyor. Oğuz Tansel Yazını Ödülü bu yıl çocuk yazını dalında verildi. Hukuka saldırı yaşama saldırıdır Koronalı günlerde hekimlerimiz olanca özveriyle amansız bir savaş verirken bir başka mesleğin insanları da yaşamı savunmaya çalışıyor. Cumhuriyet’in 23 Haziran günlü manşeti “Adalete Barikat” idi. Baro başkanlarının adalete yürüyüşü, devletin gücü ve barikatıyla engellenmişti. Yaşamın, doğanın, insanların, tüm canlıların hakları anlamına gelen “hukuk”, tarih boyunca hep çiğnenerek bugüne geldiği ve son yüz yıldır payımızı epeyce aldığımız için sıra dışı bir olay değildi yaşanan. Yaşamı, toplumu düzenleyen kuralları, yasaları, hakları konu alan hukuk bilimine de ağır bir yara açan bu engellemeyi görünce yakın tarihimizde hukuka, hukukçulara açılan yaraları, ilişkimizi düşündüm. 12 Mart’a kadar İlk anımsadığım, Yargıtay Başkanı İmran Öktem’in 3 Mayıs 1969’daki cenazesine gerici saldırısı sonrasında hukukçularımızın cüppeleriyle katıldığı Anıtkabir’e görkemli yürüyüşü ve mitingiydi. Gazi Eğitim Enstitüsü’ne girip Ankara’da yaşamaya başladıktan sonra yakından gördüğüm, devrimci gençliğin de partisi olan Türkiye İşçi Partisi’nin önderi Mehmet Ali Aybar, aynı zamanda İstanbul Hukuk’taki devletler hukuku doçentliğine ta 1946’da son verilen bir bilim adamı ve hukuk savaşçısı idi. 1966’da Vietnam’da işlediği insanlık suçları nedeniyle ABB’yi yargılayıp mahkum eden Russell Mahkemesi’nin başkanlığını yapmıştı. Cumhuriyet gazetesindeki “Pencere”sinden her sabah iyimser, umut salan, bilgiyle ve birikimle donanmış, soran, sorgulayan, merak ettiren, sevgileri çoğaltan güller atan, Hacıbektaş’ta ölüm yıldönümünde (21 Haziran) andığımız İlhan Selçuk, İstanbul Hukuk’u bitirmişti. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, İlk Meclis yıllarından gelen bir büyük aydınlatıcı hukuk hocasıydı. Uğur Mumcu Yön’de, Devrim’de yeni ufuklar açıyordu. Sosyalist hâkim Ali Faik Cihan’ın Sosyalist Türkiye adlı kitabı elimizden düşmüyordu. TÖS boykotunda Niğde Savcısı olan İsmet Kemal Karadayı’yı tanıdık. Susuz Yaz’ın Necati Cumalı’sı avukat, Deniz Gezmiş hukuk öğrencisiydi. 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinin yiğit hukukçuları Tek kişilik ordu Muammer Aksoy, ak saçlı Bahri Savcı, anayasanın anlamını öğreten Mümtaz Soysal, Münci Kapani, Tarık Zafer Tunaya, Bülent Nuri Esen hukukun efsane hocalarıydı. Çetin Özek, Murat Sarıca, Bülent Tanör, İlhan Arsel, Çetin Yetkin yazdıklarıyla hukukun onurunu savunuyordu. 12 Mart ve 12 Eylül sıkıyönetimleri döneminde hukukun yüz akı olan; TİP’i, DİSK’i, TÖS’ü, TÖBDER’i, Barış Derneği’ni, gençleri savunan hukukçularımızla buluştuk: Niyazi Ağırnaslı, Halit Çelenk, Gülçin Çaylıgil, Necla Fertan, Nevzat Helvacı, Orhan Adli Apaydın, İlhan Dişçi, İsmail Çevik, Oltadaki Balık Türkiye’yi armağan eden Emin Değer, Güney Dinç ve daha onlarcası... Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz, 24 Mart 1978’de kontrgerillayı araştırdığı için öldürüldü. 7 Nisan 1978’de Uygarlık Tarihi’nin hocası Server Tanilli’yi tekerlekli sandalyede yaşamak zorunda bıraktılar. TİP Adana İl Başkanı Av. Ceyhun Can 10 Eylül 1979’da, Prof. Ümit Yaşar Doğanay 20 Kasım 1979’da, CHP Nevşehir İl Başkanı, halkın avukatı Mehmet Zeki Tekiner 17 Haziran 1980’de kurşunla aramızdan alındılar. Gümüşhane Baro Bşk. Ali Günday 25 Temmuz 1995’te, çevreci avukat Cihan Eren 22 Temmuz 2005’te, Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin, 17 Mayıs 2006’da Savcı Mehmet Selim Kiraz 31 Mart 2015’te, Diyarbakır Baro Bşk. barış elçisi Tahir Elçi 28 Kasım 2015’te öldürüldü. HHH Yaşamı savunmak için hukukçular, 1990’lı yıllardan bugüne kadar da müthiş bir savaşım verdi. Hiçbir şey birdenbire olmaz. Hukuk savaşımımız müthiş bir birikimdir... muratbeser@muratbeser.com Fatih Erkoç ‘Fatih Erkoç’ (Aura Records / Rainbow45 Records) Çiğdem Erken ‘Uyandım Yoksun’ (Ada Müzik) Pop dünyamızdaki en yetenekli sanatçılardan Fatih Erkoç. Ana çalgısı trombon olmasına rağmen, eline aldığı her enstrümanı iyi çalan, üstelik harikulade bir sese sahip bulunan Erkoç’un, sahip olduğu özellikleri alt alta yazıp topladığınızda ortaya çıkar ki, layık olduğu değeri görememiş isimler listesinin bir satırını teşkil eder. 1999 yılında kaset ve CD formatında çıkan altıncı solo albümü “Fatih Erkoç”, 21 yılın ardından ilk kez (açılır kapaklı tasarımı ve şarkı sözlerinin de yer aldığı 4 sayfa insert ile) plak olarak basıldı; hem de yalnızca 500 adet. 11 şarkılık albümde ikisi Aylin Nacar, biri Ayşe Bir gül Yılmaz’a ait üç şarkı sözü dışında imzalar Erkoç’a aitti. Davul programlarını Bülent Uludağ yazmış, bir parçada İmer Demirer nefesli çalmış, geri kalanı Erkoç çalmış, yapımcılığı ise Sıtkı Sırtanadolu ile üstlenmişti. O nedenle Erkoç’un bu albümü, sahip olduğu tüm meziyetleri sergilemesi itibarıyla ayrı bir yerde durur. Erkoç, iyi bir popçu olduğu kadar iyi de bir caz müzisyeni; teşbihte hata olmaz, o bizim Stevie Wonder’ımız desek yeri. İnce ruhlu şarkılarıyla “Fatih Erkoç” ise dönemini temsil eden en güzel pop albümlerinden biri. Pop kaliteli olacaksa bu plak örnek gösterilebilir. Şarkıcı, besteci, piyanist, tiyatro müzisyeni Çiğdem Erken’in albümleri, bir televizyon dizisinin bir sonraki bölümüne kaldığı yerden devam eden bölümleri gibi. Her şarkı bir öncekini açıklıyor, her şarkı bir sonrakini kovalıyor. Ama her bölümde konu gelişiyor, içindeki karakterler olgunlaşıyor. Çiğdem’in dördüncü albümü “Uyandım Yoksun” genç kızlık arayışlarından sıyrılmış şehirli bir kadının hayatı sorgulayan dünyasına kapı aralıyor. Çiğdem’in sanat hayatı çeyrek asrı geride bırakırken yazdığı şarkılar da giderek duruluyor, sadeleşiyor. Sadeleşen şey sadece Çiğdem’in sözleri değil, aynı zamanda müziği de aynı dinginlik içinde. Yapımcı (aynı zamanda iki şarkının söz ve müziğini imzalayan) Doğan “Redd” Duru’nun dokunuşlarının bunda epey payı var. Çalanlar listesi de kalabalık: Levent Özer, Volkan Topakoğlu, Berke Özgümüş, Cem Tuncer, Derya Türkan, Şenova Ülker, Didem Erken, Özge Metin, Özge Fışkın, Gürtuğ Gök, Bayramcan Boy, Nurkan Renda, Halil Sezai, Çağan Irmak... Eski albümlerine oranla hayli sakin bir albüm “Uyandım Yoksun”, ayrıca mütemadiyen hüzünlü. Piyanosunun başındaki melankolik kadının inişli çıkışlı, kalbi kırık hikâyesi, di’li geçmiş zaman ile şimdiki zaman kipi arasında sürüyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle