23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 22 HAZİRAN 2020 PAZARTESİ HABER/YORUM Gazeteciliğin ‘günceli’ Seçimle gelen faşizm Demokrasi halkın egemenliğine dayalı bir düzendir. Ancak demokrasinin var olabilmesi için belli koşulların gerçekleşmesi gerekir. Çok partili serbest seçimli sistem bunlardan sadece birisidir. Diğerleri, yasama, yürütme, yargı arasında güçler ayrılığı; düşünce, ifade, yayın ve örgütlenme özgürlüğü; laiklik; ekonomik ve sosyal adalet; eğitimli vatandaş yapısıdır. Cehaletin olduğu bir ülkede halk egemen olmaz, halkın eğitimsizliğini sömüren çıkar odakları egemen olur. Ekonomik ve sosyal adaletin olmadığı yerde halk egemen olmaz, sermaye sınıfı egemen olur. Yasama, yürütme, yargı arasında güçler ayrılığının ve düşünce, ifade, yayın, örgütlenme özgürlüğünün olmadığı yerde halk egemen olmaz, kral, çar, padişah, diktatör egemen olur. Laikliğin olmadığı yerde halk egemen olmaz, din egemen olur, teokrasi geçerli olur. Teokrasi, gücünü somut bir olgu ve gerçeklik olan halktan değil, soyut ve varlığı tartışmalı bir kurgu olan “Tanrı”dan alır. HHH Demokrasinin olması için bu koşulların hepsinin birden geçerli olması gerekir. Bu nedenle, demokrasi yolunda mücadele eden ülkeler vardır, ancak demokratik bir düzen henüz kurulamamıştır. Yine de bu mücadelede, Batı Avrupa ülkeleri gibi, daha fazla mesafe almış, daha demokratik ülkeler vardır. Buna rağmen, bu ülkelerin bazılarında da, demokrasi yolunda kesintiler yaşanmıştır. Almanya’da Adolf Hitler’in liderliğindeki Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin (NSDAP) serbest seçimlerle iktidara gelmesiyle, faşist bir diktatörlük kurulmuştur. Sosyalizmle ve işçi hareketleriyle uzaktan yakından ilgisi olmayan, bir yandan komünizm, sosyal demokrasi ve Marksizm karşıtlığı, bir yandan da şovenizm, ırkçılık ve antisemitizm üzerine kurulan bu parti, sosyalizmin anlamını da çarpıtmaya çalışmıştır. 1928 seçimlerinde oyların yüzde 2’sini alarak meclise giren NSDAP, ekonomik krizin de etkisiyle, 1930 seçimlerinde oylarını yüzde 18’e çıkararak ikinci parti, 1932 seçimlerinde oyların yüzde 37’sini alarak birinci parti oldu, ancak mecliste mutlak çoğunluğu sağlayamadığı için, seçimler aynı yıl tekrarlandı, tekrar edilen seçimlerde oyların yüzde 33’ünü aldı ve yine birinci parti oldu. Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg, NSDAP’nin merkez sağ partilerin de desteğini alacağını düşünerek, hükümeti kurma görevini Hitler’e verdi. Bu seçimlerde, Almanya Sosyal Demokrat Partisi ve Almanya Komünist Partisi’nin toplam oyu yüzde 37 idi. Ancak Almanya’da sol ikiye bölündüğü için, Naziler aradan sıyrılarak iktidara geldiler. HHH Hitler 1933 yılının Ocak ayında görevi alır almaz seçimlerin yenilenmesi kararını aldı. 1933 yılının şubat ayında da, Almanya parlamentosunda büyük bir yangın çıktı. Başbakan Hitler, yangını komünistlerin çıkardığını ve meclisi sabote ettiklerini iddia ederek, cumhurbaşkanından olağanüstü hal ilan edilmesini istedi. Cumhurbaşkanının bu isteği yerine getirmesiyle, temel hak ve özgürlükler rafa kaldırıldı, komünist ve sosyal demokrat siyasetçiler, gazeteciler ve yazarlar tutuklandı, seçimlerde muhalefetin özgür bir kampanya yürütmesi engellendi, mart ayında yapılan seçimlerde, NSDAP “oyların yüzde 43’ünü alarak seçimi kazandı”. Bu Almanya’da Nazi döneminde yapılan ilk ve son çok partili seçim oldu. Hitler, bundan sonra, meclisten, başbakana olağanüstü yetkiler tanıyan yasalar çıkarttı, muhalif siyasi partileri, sendikaları ve sol örgütleri kapattı, parti devletini ve diktatörlüğünü kurdu, başka ülkeleri işgal etti, Musevi soykırımı gerçekleştirdi, yaklaşık 50 milyon insanın ölümüyle sonuçlanan İkinci Dünya Savaşı’na neden oldu. Nazilerin 1945 yılındaki savaş yenilgisiyle, Almanya demokrasi mücadelesine kaldığı yerden devam etti, sadece çok partili serbest seçimlerle demokrasinin sağlanamayacağını, demokrasinin demokrasiyi ortadan kaldırma hakkı olmadığını, acı bir biçimde öğrendi. NSDAP kapatılıp yasaklandı, yasadışı bir çete ilan edildi. 1949 yılında NSDAP’nin devamı olarak kurulan SRP de, 1952 yılında, Anayasa Mahkemesi tarafından, anayasaya ve demokrasiye aykırı bir düzeni amaçladığı için kapatıldı. Türkiye’nin de Almanya’dan alacağı çok ders var! Üç Türk denizci serbest bırakıldı İzmir’den tekne ile çıktıkları dünya turu sırasında Eritre’de gözaltına alınan ve 57 gündür haber alınamayan denizciler Selim Ekmekçioğlu, İbrahim Iğnak ve Erman Lütfü, Dışişleri Bakanlığı’nın devreye girmesiyle serbest bırakıldı. Eşinin arayarak iki arkadaşıyla birlikte serbest bırakıldıklarını ilettiği Şeyda Ekmekçioğlu, “Günlerdir haber alamadık. Uykusuz günlerimiz eşimin sesini duymakla son buldu” dedi. l İZMİR Köşesinden yıllarca Türkiye’nin “Güncel”ini kaleme alan, Ankara gazeteciliğinin simge ismi, gazetemiz yazarı Cüneyt Arcayürek’i, ölümünün 5. yılında özlemle anacağız. Arcayürek, salt köşe yazılarında değil, başta “Çankaya” olmak üzere yazdığı pek çok kitapla da Türkiye’nin yakın tarihine ışık tutmuş, “Johnson Mektubu” haberiyle de bir dönemin haberciliğine damga vurmuştu. Milli Mücadele’ye katılmak için İstanbul’dan İnebolu’ya, oradan da kağnılarla Anadolu’ya geçen genç öğretmen çift İzzet Bey ve Mesrure Hanım’ın oğlu olarak 1928’de Ankara’da doğan Arcayürek, çocukluk yıllarında cumhuriyetin kurucusu Atatürk’le de tanışma şansını yakalayan isimlerden biriydi. Yazı ve söyleşilerinde, Ulu Önder’le karşılaşmasını şöyle anlatmıştı: “Atatürk her yıl baharda, Ankara Kız Lisesi öğrencilerini Marmara Köşkü’nde kabul edermiş. Ben de iki defa katıldım. Afet İnan okulda tarih öğretmeni, annem de orada çalışıyor. Atatürk Orman Çiftliği’nde, önünde Marmara Denizi şeklinde havuzu olan bir köşk vardı. Öğrenciler orada hoşça vakit geçirir, ‘Geliyor’ denilince de sıraya girilir, Atatürk, yanında birileri ile gelir ve talebeleri teftiş ederdi. Ben de annemin yanında, başım öne eğik dururdum. İkisinde de benim önümde Ankara gazeteciliğinin simgelerinden, gazetemiz yazarı Cüneyt Arcayürek’i 5. ölüm yıldönümünde özlemle anıyoruz Sayısız habere, köşe yazısına imza atan Cüneyt Arcayürek, 13 Mayıs 2015’te çoklu organ yetmezliği nedeniyle yoğun bakıma alındı. Kısa bir süre sonra, 23 Haziran 2015’te yaşamını yitirdi. Cüneyt Arcayürek durdu, çenemden tutup başımı kaldırdı, yanağımı okşadı ve elini öptürdü. Fakat ben bakamazdım, dev gibi görünürdü bana. Hatırladığım, uzun parmakları ve yumuşacık elleriydi.” ‘Nefes almak gibiydi...’ Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi, yazarımız Mustafa Balbay uzun yıllar birlikte çalıştığı usta gazeteci Arcayürek’i, şu sözlerle anlattı: “Cüneyt Arcayürek, gazeteci doğmuş bir meslek büyüğümüzdü. Tıp eğitimini bırakıp gazeteciliğe başlaması bunun ilk gös tergesi. Türkiye’nin siyasi tarihini araştırmak isteyenler, özellikle 1950 sonrası için Arcayürek’in kitaplarına, köşe yazılarına bakmadan yapamazlar. Son nefesine kadar köşe yazılarını sürdürdü. Onun için yazmak, nefes alıp vermek gibi bir şeydi. En büyük hassasiyeti Atatürk Cumhuriyetinin temel değerleriydi. Gazeteciliğin en yüksek katının muhabirlik olduğunu en iyi yaşayanlardandı. Özgürce yazmak için gerektiğinde devletin en üst yöneticisini karşısına almaktan çekinmezdi.” l ANKARA / Cumhuriyet Dört işçinin katledildiği saldırıda iki tutuklama Şırnak’n Silopi ilçesinde Cudi Dağı’na doğru devam eden yol yapım çalışmasına akaryakıt taşıyan araca yönelik PKK’li teröristlerce el yapımı patlayıcı ile düzenlenen ve 4 işçinin şehit edildiği saldırıyla ilgili gözaltına alınan 2 şüpheli O.Ö. ve S.Ö. çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. 17 Haziran’da düzenlenen saldırı sonucunda Nesim Beştaş, Osman Tuncay, Hacı Atilla ve Emin Eruğul şehit olmuştu. l DHA K. IRAK’TAN ACI HABER Milli Savunma Bakanlığı, Kuzey Irak’ta devam eden PençeKaplan Operasyonu’nda çıkan çatışmada yaralanan Piyade Uzman Onbaşı Ertuğrul Köse’nin (22) kaldırıldığı hastanede kurtarılamayarak şehit olduğunu duyurdu. Bakanlık çatışmada iki teröristin etkisiz hale getirildiğini açıkladı. Şehit Köse’nin acı haberi memleketi Osmaniye’deki ailesine ulaştı. Şehidin naaşının bugün Osmaniye Merkez Asri Mezarlık Camii’nde kılınacak cenaze namazının ardından defnedileceği öğrenildi. l DHA/İHA Ertuğrul Köse BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Şarkı söylemeyi meslek edinmiş kimse. 2/ Ebeler tarafından kullanılan doğum iskemlesi... Doğal ve tarihsel özelliklerinden dolayı koruma altına alınan alan. 3/ “Ben sana mecburum bilemezsin / adını gibi aklımda tutuyorum” (Attilâ İlhan)... Resmi bir erkek giysisi. 4/ Balede kullanılan bir dans figürü... Arkadaş, dost. 5/ Bir olayı belli bir görüşe göre açıklama. 6/ Yaşamı fizikselkimyasal güçlerle değil de özel bir yaşam gücüyle açıklayan öğreti. 7/ Baryum elementinin simgesi. İyilik, lütuf. 8/ Ekvator bölgelerinde yetişen bir meyve... Oyunda cezalı çocuk. 9/ Sayfa çevresine çekilen çizgi... Oğuzların Üçok kolundan bir Türk boyu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tuvalara özgü, gırtlaktan şarkı söyleme biçimi... Doğan kuşunun erkeği. 2/ Yengeç ta 1 234 5 678 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 MAS T AR İ Y E 2 AYAR EFES 1 3 TAR İ K ATA 2 4 AT İ K İM 5 N A T O RUM İ 3 6 AV NA İ M 4 7 HAS STATÜ 8 İ RUA İ MA R 5 9 VAKVAK İ YE 6 kımyıldızı yöresinde bir 7 yıldız kümesi. 3/ Yatılı olmayan, gündüzlü... Sevinç 8 belirten bir ünlem. 4/ İla 9 ve... Aralıksız yinelenen ve artık düşünmeksizin yapılan eylemlerin tümü. 5/ Mimarlık ta “sahın” anlamında kullanılan sözcük... Kırgızların ünlü destanı. 6/ Bir nota... Lantan elementinin simgesi. 7/ Nedeni bilinmeyen hastalıklar için kullanılan sözcük. 8/ “Şu dünyanın imiş kapısı / Geldi geçti ak günümün hepisi” (Karacaoğlan)... Asya’da yaşayan hörgüçlü bir sığır cinsi. 9/ Telli bir çalgı... Küçük ve sert taneli bir buğday cinsi. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr 22 HAZİRAN 2020 SAYI: 34589 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 03:25 05:25 13:11 17:11 20:47 22:38 Ankara 03:17 05:13 12:56 16:53 20:28 22:15 İzmir 03:51 05:41 13:18 17:13 20:46 22:28 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com ABD’yle ortak çalışmanın iki tehlikesi TürkAmerikan ilişkilerinde hangi sorunlar var? En büyük sorun ABD’nin PKK’ye her türlü desteği vermesi ve bu örgütün Suriye koluna, tıpkı daha önce Irak’ta Barzani’ye yaptığı gibi bir devletçik kurdurmaya çalışmasıdır. Bir diğer sorun, ABD’nin FETÖ’yü desteklemesi ve Fethullah Gülen’i Türkiye’ye iade etmemesidir. Öte yandan ABD’nin Doğu Akdeniz’de Türkiye karşıtı cepheyle hareket ediyor olması da önemli sorunlardan biridir. S400 sorunu, Washington’a göre TürkAmerikan ilişkilerindeki en önemli sorundur. F35 sorunu ise S400 sorununa bağlanmış bir alt sorundur. Ama S400 aynı zamanda Ankara açısından bir karttır. Halkbank gibi konular da yine temel sorunlarda kullanılan kartlardandır. Kuşkusuz başka sorunlar da vardır ama bugün ele alacağımız konu çerçevesindeki belli başlı sorunlar bunlardır. Çıkarlar tablosu Erdoğan’ın “ittifakı sürdürme” mektubu, Çavuşoğlu’nun “ortak çalışma” ilanı, “ABD’yle yeniden ortak çalışmanın getirileri” üzerine Kalın’dan Oktay’a pek çok AKP’linin açıklamaları… Şimdi soru şu: Türkiye Libya’da ABD’yle ortak çalışabilme noktasına nasıl geldi? Tüm diğer sorunlar, sorun olma özelliğini korurken, hiçbir sorun yokmuş gibi Libya’da ortak çalışma yapılabilir mi? Bunun mümkün olmadığı ortada… Libya’da TürkAmerikan ortak çalışması için iki tarafın da çıkar ortaklığı gerekir. Washington için tablo şöyle: Birincisi, Libya’da ortak çalışmayı TürkRus ilişkilerini baltalamanın bir fırsatı olarak görüyorlar. İkincisi, bunun Suriye’ye olumlu yansıyacağını düşünüyorlar; ona uygun hazırlıklar da (Sezar yasası, Barzani PKK anlaşması) yapıyorlar. Üçüncüsü Rusya’nın Kuzey Afrika’daki varlığına karşı, “anlaşma yapılmış” bir Türkiye’nin dengeleyici olacağını varsayıyorlar. Ankara için de tablo şöyle: Birincisi, Libya’da ABD ile ortak çalışmanın Rusya’ya karşı pozisyonu güçlendireceğini hesaplıyorlar. İkincisi, bu işbirliğinin sıkışık ekonomik tablolar için bir anahtar görevi göreceğini düşünüyorlar. Üçüncüsü ve en kritiği, bunun Suriye’de bir getiri oluşturmasını planlıyorlar! S400 ve Halkbank tavizleri Tüm bu çıkarlar tablosu, ortak çalışma için yeterli mi? Pek mümkün görünmüyor. Bu gibi durumlarda “çıkarları” destekleyen “tavizlerin” de masada olması gerekir. İşte o noktada karşımıza S400 ve Halkbank konuları çıkıyor. S400’de durum ne? Sistem nisanda çalıştırılacaktı, salgın “bahanesiyle” ertelendi. Bahane diyoruz, çünkü birincisi salgın bir silah sistemini çalıştırmaya engel değildir, ikincisi de madem 1 Haziran’da normalleşme başladı, o zaman sistem artık çalıştırabilir! Görünen o ki “ortak çalışma”nın nasıl ilerleyeceğine bağlı olarak S400 Ankara tarafından bir pazarlık kartı olarak kullanılmaya devam edecek. Halkbank’ta durum ne? Son olarak Trump’ın Halkbank davasının savcısı Geoffrey Berman’ı görevden aldığı açıklandı. (Berman’ın görevden alınmadan hemen önce istifa ettiği de belirtiliyor). Trump’ın eski ulusal güvenlik danışmanı Bolton’ın kitabında yazdığına göre Trump bu konuda Erdoğan’a şunu demişti: “Halkbank sorunu Obama döneminden kalma savcılar değiştiğinde çözülecek.” Nitekim Erdoğan daha önce “Trump’la Halk Bankası konusunu konuştum. İki bakanımıza yaptırım kalktı” demişti, bir süre sonra da Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla serbest bırakılmıştı. Fırat’ın doğusuna tahkimat Gelelim asıl meseleye; bu ortak çalışmanın Suriye’ye nasıl yansıyacağına, bu konuda Ankara ve Washington’un beklentilerine… Washington açısından Suriye meselesinde temel hedef en başından beri Suriye’nin kuzeyinde bir Amerikan koridoru kurmaktır. Bunu, Irak’ın kuzeyindeki koridorla birleştirip Doğu Akdeniz’e açmak istemektedir. Bu olmadı; Türkiye’nin koridora müdahalesinden Esad yönetiminin iyi direnmesine kadar bir dizi nedenle ABD hedefini gerçekleştiremedi. Ancak bir fırsattan yararlanarak hedefini ileride gerçekleştirebilmek üzere parçalı olarak ayakta tuttu: AKP’nin Fırat’ın batısında ÖSO koridoru kurma hayalini bir fırsata dönüştürerek Fırat’ın doğusundaki PYD koridorunu korudu. Nitekim Fırat’ın doğusu Ankara’nın gündeminden uzun bir süre önce düşmüştü! Şimdi ABD Libya’daki ortak çalışmayı da fırsata çevirerek Fırat’ın doğusunu tahkim ediyor. Nasıl? Barzani ile PKK’nin Suriye kolu PYD’yi anlaştırarak! Tuzak ortada: Fırat’ın doğusundaki özerk yapının “dokunulmazlığı”, artık AKP’nin müttefiki Barzani de içinde yer aldığından, biraz daha artacaktır! Ne yapmalı? 1. Libya, Doğu Akdeniz ve Suriye artık tek cephedir ve Libya’da ABD’yle ortak çalışma, Türkiye’yi Doğu Akdeniz ve Suriye’de taviz vermeye zorlar. 2. Fırat’ın batısında ÖSO koridoru kurma ajandası olan, Fırat’ın doğusundaki Amerikan koridoruna razı olur! Ankara’nın son tahlilde savaşlara gebelik yapan jeopolitikçi anlayıştan çıkıp, Atatürk’ün “komşularla barış ve güvenlik kuşağı” kurma anlayışına dönmesi, “beka” meselesidir!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle