19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 20 HAZİRAN 2020 CUMARTESİ EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ HABER 80 baro başkanı, iktidarın baro planına karşı Ankara’ya yürüyüş başlattı İktidarcılık Devlet teorisi gelişkindir, birikimlidir. Siyaset bilimi, devleti geçmişten günümüze doğuşuyla, gelişimiyle, sosyal kökleri ve işlevleriyle farklı merceklerden incelemeyi sürdürecektir. Biz bugün daha sınırlı bir olguya bakalım; hemen hemen tüm anayasa hukuku ya da siyaset bilimi giriş kitaplarında devletin unsurlarından söz edilirken üç boyuta dikkat çekilir: Devlet bir insan topluluğuyla (millet/halk), bir coğrafya, yani toprak boyutuyla (ülkevatan) ve bunların yanında, zorlama/yaptırım tekeline sahip egemen bir iktidarın varlığıyla birlikte tanımlanır. Biri yoksa devlet de yoktur. Öyleyse herkes üzerinde zorlama gücüne sahip bir iktidar olmak, devleti olsa olsa diğer iktidar biçimlerinden ayırır; ama tek başına devleti tanımlamaya yetmez. Örneğin anne babanın çocukları üzerinde bir iktidarı vardır. Ahmet’in, Ayşe’nin annesinin, babasının çocuklarına ders çalışmadıkları için oyun oynamayı yasaklamaları sadece Ahmet’i ve Ayşe’yi bağlar; ama siyasal iktidar bu yasağı getirirse bütün çocukları bağlar. Ancak sadece zorlayıcı iktidar gücü, tek başına devleti tanımlamaya yetmez. İnsan ve ülke unsuru da gerek. Issız bir adaya düştünüz ya da dünyada tek başınıza kaldınız. Bir de aynanız var. Sabahtan akşama kadar aynanın karşısına geçip kendinize hayranlıkla bakabilir, sert bakışlarla emirler yağdırabilirsiniz. Güçlüsünüz, iktidarsınız; ama devlet olmaya yeter mi? Yetmez. Demek ki devlet sadece iktidar unsurundan oluşmaz. Hal böyleyken yine de diğer unsurları yok sayıp iktidarla eşitlerseniz, devleti kendinden menkul, insani ilişkilerden bağımsız bir güç olarak görmeye, göstermeye de başlarsınız. Devlete kutsallık atfeden anlayışlar, devleti öncesiz ve sonrasız, ilahi bir kudret olarak, insani ilişki ve ihtiyaçlardan bağımsız gören yaklaşımlar tam da böyle yayılır. Otoriter sağ iktidarlar bunu bilinçli yapar. İbni Haldun’dan dem vururlar; ama onun devleti tarihsel, toplumsal koşullarla temellendiren dünyevi anlayışını yok sayarlar. Öyleyse aydınlanma ve demokrasi mücadelesi, sadece dini sömürenlere, dinle sömürenlere karşı değildir; bizzat devleti insanüstü, insandan bağımsız bir iktidar eleştirilmezliğine kavuşturmak isteyen anlayışlara karşı da bir mücadeledir bu. Vatan ve insan Açık ki devleti bu dünyalılaştırma, onun vatan ve insan unsurunu görünür kılmakla; salt kendinden menkul bir iktidar olarak görülmesinin önüne geçmekle mümkündür. Devlet, satıh olarak vatan unsurunu gerektirir. Devleti vatan toprağı unsuruyla daha fazla tanımlarsanız; toprağın üstüne ve altına, ormana, doğaya, tarlaya, parka, bahçeye, dağına, suyuna, satılan fabrikalarına sahip çıkmak göreviyle de karşılaşırsınız. Ülke, vatan sadece hattıyla değil; bütün sathıyla savunulur; madene, imar ve inşaat rantına, santrala, talana feda edilen ormanı, tarım arazisini, börtü böceği ve kuşu korumak da bu kapsama girer. Yönetenlerin bu unsuru dışlayıp devleti iktidarla eşitlemesinin altında, bu görevleri örtmenin, özel çıkarı kamunun önüne koymanın izleri de vardır. Bir de insan unsuru var dedik; modern çağda millet diyoruz. Devletler insan içindir; o insanların emeğiyle ayaktadır. Vergisiyle, emeğiyle ayakta tutan; canıyla kanıyla bağımsızlığı sağlayıp devleti kuran insandır. Bu yüzden de partisine, görüşüne, yaptığı eleştiriye göre ayrıma tabi tutulamaz. Hakarete, ayrımcılığa maruz bırakılamaz. Yine bu yüzden, devleti oluşturan millet unsuru karpuz gibi ikiye bölünemez, birbirine karşı kutuplaştırılamaz, sınırlı bir bölümü ayrıcalıklardan yararlanırken büyük çoğunluğu ürettiğinden, yarattığından, hak ettiğinden dışlanarak yaşamaya hiç zorlanamaz. Devlet, kamusal çıkar içindir; şahıslar için değil. Bizde sürekli devletten, milletten dem vuran yönetimlerin devlet derken, insan unsurunu böyle dışarıda bırakıp devleti şahsi iktidarla eşitlemeleri bir de bundandır. İnsan unsurunu devletin ayrımsız bileşeni olarak kabul etmek, dışlayan ve kutuplaştıran siyaset tarzlarının inkârını gerektirir çünkü. İşte tam da bu nedenlerle; devleti sadece iktidar unsuruyla, iktidar olmakla eşitleyen bir anlayış hâkim oldukça, iktidarı kaybetme ve muhalefete düşme fikri de en büyük korkuya dönmekte, iktidarda kalmak için her ideolojik biçime bürünülmekte, iktidar için ilkeler feda edilebilmekte, iktidar için ittifaklar bozulup ittifaklar kurulabilmektedir. Devleti iktidarla eşitlemenin sonuçları bunlar; adına devletçilik değil, iktidarcılık diyorum. Twitter hesaplarına yeşil top koymakla, etik ilkeler icat etmekle, sorunu hep kendisi dışındakilerde görmekle ilgisi yok yani. Savunma Durakoğlu yürüyor AKP hükümetinin avukatlık yasasına ve baroların yapısına yönelik müdahale hazırlığına kar şı, 80 baro başkanı dün bulundukları illerden Ankara’ya doğru “Savunma Yürüyüşü”nü başlattı. Yürüyüşler, sem bolik olarak 20 kilometre ZEHRA ÖZDİLEK ile sınırlandırıldı. 20 kilometrelik yürüyüşün ardından yola araçla devam edi lecek. 80 baro başkanının pazartesi gü nü Ankara’da olması bekleniyor. İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu dün sabah saatlerinde yü rüyüş için Kartal’da bulunan İstanbul Anadolu Adalet Sarayı’na geldi. Yürü yüş öncesi basın açıklaması yapan Du rakoğlu, “Mesleğimizin çok ciddi so runları var. Bu teklif geri çekilmeli. Si yasal iktidarın hiçbir tavır gösterme mesi nedeniyle yapabileceğimiz hiç bir şey kalmamıştı” dedi. Türkiye’de ilk kez 80 baronun bir tavır koyarak bu değişikliklere karşı olduklarını ifa de eden Durakoğlu, “Biz bu ülkenin 80 barosu olarak çok zor bir araya gelebi liyoruz. Ama ilk kez böyle bir konum da bir araya gelebilmeyi başardık” di ye konuştu. Türkiye’nin dört bir yanın da baro başkanlarının Ankara’ya doğ ru yürüdüğünü kaydeden İstanbul Ba ODALARDAN BAROLARA DESTEK Açıklamanın ardından İstanbul Barosu’na kayıtlı avukatlar, İstanbul Eczacı Odası, İstanbul Diş Hekimleri Odası, İstanbul Tabip Odası, İstanbul Veteriner Hekimler Odası, TMMOB İl Koordinasyon Kurulu üyeleri, İstanbul Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası temsilcileri ve CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, Durakoğlu ile 300 metre birlikte yürüdü. Ardından, grup İstanbul Barosu Başkanı Durakoğlu’nu alkışlarla uğurladı. rosu Başkanı Durakoğlu, şöyle devam etti: “Avukatlık yasa tasarısında yapılması düşünülen değişiklik, aslında sadece avukatları ya da baroları ilgilendiren bir değişiklik değildir. Birden fazla baronun getirilmesine ilişkin tasarım açık bir biçimde halkın hak arama özgürlüğüne getirilmiş bir sınırlamadır.” Başkan Mehmet Durakoğlu, “Yolun bundan sonrasını tek başıma yürüyeceğim. Beni uğurlamaya geldiğiniz için çok teşekkür ediyorum” diyerek, kendisine eşlik edenlerden ayrıldı. Maske ve sosyal mesafeye dikkat ederek yürüyüşüne başlayan Durakoğlu’na güvenlik görevlileri eşlik etti. Bazı avukatlar ise araç ile Durakoğlu’nu takip etti. Yaklaşık 2 saatlik yürüyüşün ardından 15 dakika mola veren Durakoğlu Pendik çıkışına kadar yürüdü. Ardından Durakoğlu yoluna araç ile devam etti. l İSTANBUL ‘İHANET VE BÖLME PROJESI’ İzmir Barosu’nun, Ankara’ya başlattığı yürüyüş İzmir Adliyesi C Blok önünde başladı. “Savunma savunmasız değildir” yazılı pankart arkasında toplanan avukatlara, İzmir Tabip Odası, KESK, İzmir Emek ve Demokrasi Güçlerinin temsilcileri de destek verdi. İzmir Barosu Baş kanı Özkan Yücel, avukatların meslek örgütü olan barolara yönelik bir saldırıyla karşı karşıya kaldığını ifade ederek, “Bir ihanet projesiyle, bölme, parçalama, ele geçirme projesiyle karşı karşıyayız” dedi. Yücel, “Suskunluğumuz, sesimiz olmadığı şeklinde algılanmasın. Söyleye ceklerimiz var. Yola çıkmaya, mücadele etmeye hazırız. Bu teslimiyet projesini kabul etmediğimizi, asla kabullenmeyeceğimizi ve meslek örgütlerimizin ele geçirilmesine izin vermeyeceğimizi bir kez daha duyurmaya gidiyoruz” diye konuştu. l İZMİR / Cumhuriyet AMASYA BARO BAŞKANI DERINDERE, YASA TEKLİFİ KONUSUNDA HÜKÜMETİ UYARDI ‘Beka sorunu ortaya çıkar’ MEHMET MENEKŞE Derindere Başkan Derindere ve beraberindeki avukatlar teklife karşı. Amasya Baro Başkanı Av. A. Melik Derindere ve Yönetim Kurulu üyeleri, avukat meslektaşları “Savunma Yürüyüşü” eylemine Amasya Adliyesi önünden başladı. Amasya Baro Başkanı Avukat Melik Derindere, “Yasa teklifiyle getirilmek istenen çoklu barodur. Bu barolar üzerinden yargının siyasallaşması anlamına gelmektedir. Yargı si yasallaşırsa, yargıya çok az olan güven ortadan kalkacaktır. Bunu kabul etmek, barolar üzerinden böyle bir projenin gerçekleştirilmesini istemek, bunu kabul etmek mümkün değildir. Bağımsız baro olmadıktan sonra bağımsız yargı olamaz. Bağımsız yargının olmadığı yerde Türkiye’nin beka sorunu başlar. Biz sadece meslektaşlarımız için değil, tüm vatandaşlarımız için yürüyoruz” dedi. l AMASYA Baroların yapısını ve seçim sistemini değiştirme planında geri adım atılmaması üzerine “Savunma Yürüyüşü”yle Ankara’ya gidecek baro başkanları, Türkiye Barolar Birliği’ni olağanüstü toplantıya davet edecek. Barolar, yasa teklifinin TBMM sürecini takip edip bir dizi eylem yapacak. KURTULUŞ ARI YAĞMUR AVUKATLARI DURDURAMADI Doğruyol 80 baro başkanıyla Ankara’ya yürüyüş başlatan Yalova Baro Başkanı Fedayi Doğruyol’a baroya bağlı avukatlar da destek verdi. Ellerinde taşıdıkları dövizlerle yola çıkan Doğruyol ve avukatlar yağmura yakalandı. Sağanak yağış altında slogan atarak yürüyen avukatlar bir süre sonra yürüyüşü sonlandırmak zorunda kaldı. ‘BU YÜRÜYÜŞ DEMOKRATİK HAKKIMIZ’ Mersin Barosu Başkanı Bilgin Yeşilboğaz da Mersin Adliyesi önünden yürüyüşü başlattı. Yürüyüşe avukatlar, milletvekilleri ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri destek verdi. Yürüyüşe başlamadan önce açıklama yapan başkan Bilgin Yeşilboğaz, “80 baro olarak düzenlemiş olduğumuz ilk eylemimizi başlatıyoruz. İlk eylemimiz Ankara’ya yürümek, Meclis’e ve Anıtkabir’e ziyaret olacaktır. 1 Haziran’daki sonuç bildirgemizde açıkladığımız üzere, demokratik hak arama yollarını kullanmaya başlıyoruz. Sesimizin duyulmasını istedik. 80 barodan başkanlarımız kendi illerinden yürüyüş başlattı” dedi. ‘SESİMİZİ DUYSUNLAR’ Candemir Kocaeli Barosu Başkanı Bahar Gültekin Candemir yürüyüşe başlamadan önce adliye önünde toplanan avukatlarla birlikte açıklama yaptı. Candemir “Ümit ediyorum sesimizi duyarlar” diye konuştu. Açıklamanın ardından Candemir, kendisine eşlik eden 8 avukatla birlikte yürüyüşe başladı. l DHA/İHA Şentop yeniden aday SELDA GÜNEYSU AKP İzmir Milletvekili ve partinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adayı Binali Yıldırım’ın “yeniden TBMM Başkanlığı için aday olmayacağını” açıklamasının ardından TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un adaylığı kesinleşti. AKP Grup Başkanı Naci Bostancı, AKP’nin Şentop’u aday göstereceğini açıkladı. TBMM’de, belirlenen takvime göre en geç 12 Temmuz’da yeni TBMM Başkanı seçilecek. Koltuk için AKP’de, 30 Haziran’da bir temayyül yoklaması yapılması öngörülüyordu. Cumhuriyet’in edindiği bilgiye göre, Yıldırım AKP kulislerinde “Şentop’un adının öne çıkması” ne deniyle, yeniden aday olmak istemedi. AKP’de, “Yıldırım’ın, yeniden TBMM Başkanlığı için parti içinde istediği desteği bulamadığı” konuşuluyor. Bahçeli’ye ziyaret Yıldırım’ın aday olmayacağını açıklamasının ardından “adaylığı kesinleşen” Şentop, dün sürpriz şekilde MHP lideri Devlet Bahçeli’yi ziyaret etti. Şentop’un Bahçeli’den “TBMM Başkanlığı seçimleri” için destek isteyerek “Cumhur İttifakı olarak bir olalım” dediği belirtildi. Bahçeli’nin de “Cumhur İttifakı’nın daha önce olduğu gibi TBMM Başkanlığı seçimlerinde ittifak ruhuna uygun hareket edeceğini” ifade ettiği kaydedildi. l ANKARA Müyesser Yıldız için özgürlük eylemi İzmir Gazeteciler Cemiyeti, gazeteci Müyesser Yıldız’ın tutuklanmasına tepki amaçlı dün Twitter üzerinden #müyessereözgürlük hashtag’i ile eylem düzenledi. İzmir Gazeteciler Cemiyeti “Müyesser Yıldız sadece gazetecidir ve gazetecilik suç değildir. Suçlu değildir, onun yaptığı yalnızca gazetecilik tir. Müyesser Yıldız derhal serbest kalmalıdır. Gazeteci Müyesser Yıldız casus değil, gazetecidir. Gazetecileri susturamazsınız” açıklamasını yaptı. l İZMİR / Cumhuriyet ‘Kulaçoğlu için adalet’ Sosyal medyada “İsimsizler Hareketi” adı altında platform kurduğu yönünde haberlerle hedef haline gelen ve tutuklanan Taylan Kulaçoğlu için ailesi ve avukatları İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde açıklama yaptı. Burhaniye Cezaevi’nde tutuklu olan Kulaçoğlu için yapılan açıklamaya Kulaçoğlu’nun annesi Saliha Kulaçoğlu, ablası Özen Kulaçoğlu, avukatı Tamer Doğan ve İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri katıldı. Doğan, müvekkilinin hukuksuz bir şekilde, iktidarın yargıya müdahalesi sonucu tutuklandığını söyledi. Dükkânlarına bile el konulduğunu kaydeden anne Ku laçoğlu, artan saldırılar nedeniyle oğlunun hayatından endişe duymaya başladığını ifade etti. Kulaçoğlu, “Muhalif olmak suç mu? Bir anne olarak oğlumla gurur duyuyorum. Oğlum için adalet istiyorum” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle