19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İNCELEME TASARIM: SERPİL ÜNAY 11 20 HAZİRAN 2020 CUMARTESİ 1971’in ilk ayları 12 Mart’ın kurgulanmasında, çatışmacılık, provo kazanımlarında, gelir dağılımı sosyal devlet açılımında güçlü yol kasyonla son kozların oynanma alanı gibi.. 1961 Anayasası, özgür alan solun kazanılmış hakları için direnir.. Sağ ittifakın kamu gücüdüşünce, siyasal, toplumsal, meslek, sendikal örgütlenme hakları nü elinde tutan siyasal iktidar ile sermaye ittifakı saldırıları yükselir.. Cumhuriyet’in 1. sayfasına yansıyan çatışmacılıkların yoğunluğu, kimin elinin kimin cebinde olduğunun çok da doğru algılanmasına engel oluştu ran boyutlardadır. Şiddet dozu provokas yonların karmaşasında ortalık toz du man olmuştur. Bugünün sosyal medya sının çok yakınılan yalan üzerinden se naryolarla, çamur atmaları ile gerçekle rin çarpıtılması inanılmazdır. İsterseniz dönem analizine 3 Ocak günlü gazetemizin birinci sayfasında ki haberlerden başlayalım. Başbakanlık, toplumsal örgütlenmelerin yaşamın her alanına dönük soldan güçlü dinamikler içindeki gelişmelerine karşı, sağdan it tifaklar cephesi ile kamuda yerleşik ik tidar gücünün kullanılmasında giderek sertleşen icraatlar çerçevesinde bastırıl ması siyasetinde yeni adımlarla yürü yor.. Gazetemizde manşete alınan habe re göre, “Üniversite reform ve güvenlik tasarıları” Başbakanlık’a verilmiş. “Eyle me katılan öğrenci okuldan çıkarılacak” bilgisi başlığa taşınmış.. Oysa hükümetin kamuda tam gün ça lışma zorunluluğunu kaldıran, özelde ti caret kapılarını açan uygulamasına karşı direnen doktorlar, mühendisler, eğitim ciler başta, meslek örgütlerinin hazırla nan ortak ilk raporların sonuçlarının yer aldığı habere göre, kamunun ilgili hiz met alanlarında uygulamanın başından ortaya çıkan açıklar büyük. Bir başka haberin için de ise teknik personelin de direnişe geçtiği bilgi si veriliyor, İstanbul’un elektriğinin de zaman zaman kesi leceği bildi riliyor. İsterse niz gelinmiş noktada, ay nı günün ta 3 Ocak 1971 rihini taşı yan Nadir Nadi’nin “Teşhis ve analiz” başlıklı yoru muna bir göze atalım; “İster cici demokrasi diyelim, ister göstermelik demokrasi, içinde yaşadığı mız rejimin aslında bir hasta demokrasi olduğu, artık şüpheye yer bırakmayacak biçimde anlaşılmıştır..” diye söze giriyor. Sunay’ın “Takriri Sükun” devrini anım satan önerisini de eleştiriyor, “İyileştire lim derken hasta demokrasiyi öldürmek ten başka ne sonuç verebilecektir” sor gulamasını yapıyor. 27 Mayıs düşmanla rı, eski DP mirasçıları, ırkçılar, turancı lar, din tüccarları ve benzerlerine danış manın sonucunu, “Bu devrim düşmanlı ğıdır, bilim düşmanlığıdır, 27 Mayıs düş manlığıdır” olarak tanımlıyor. Devamla, yaşanan kaos ortamının şid detini yansıtan şu önemli satırbaşlarının altını çiziyor: “Sık sık kullandıkları ‘aşırı uçlar’ deyi mi yürüttükleri politikayı örtmeye yara yan bir paravanadan başka bir şey değil dir./Hangi aşırı uç?/ Devrim ilkeleri söz konusu oldu mu, bunlar en aşırı Atatürk düşmanlarına kanat germekte, fikirden söz edildi mi, ilerici gençlerin ‘faili meç hul’ cinayetlere kurban gitmesine göz yummakta, üstelik ölenleri saldırgan di ye tanıtmaktan çekinmemektedirler. Evet, teşhise yanaşılmayacağına göre biz hasta demokrasimize bir tedavi yön temi bulunabileceğini hiç sanmıyoruz./ Alınacak tedbirler hastalığı daha da ağır laştırmaktan başka işe yaramayacaktır.” 5 Ocak günlü sayfamızda İstan bul Üniversitesi’nin 1968 eylemleri, rüzgârlarında alınmış uzlaşmalı kararlar kapsamında, senato tarafından “Öğren 12 Mart, sol yükselişe karşı, rövanş hamle olur.. ci hareketlerinin bilimsel yönden araştırılması” konusunda görevlendirilmiş bilimsel komisyonun raporu dikkat çekiyor. Hikmet Altuğ, Kazım Arısan, Özcan Köknel gibi uzman proföserlerin içinde olduğu komisyonun uzun soluklu bilimsel çalışmalarının ürünü rapordan çıkan sonuçlar kapsamında “Üniversite bilim dışı baskılara karşı çıkmayı bilmeli” sonucu geniş haberin başlığına alınmış. 1876’dan hazırlanış tarihine Türkiye’deki bütün öğrenci eylemlerinin kısa bir özgeçmişi yapılmış. Üniversite reformu, ülke sorunları, ideolojik eylemler olmak üzere üç ayrı çerçevede incelenmiş. Üniversiteleri yetersizliğe çeken sorunlar ile dönemlerin ideolojik etkileşimleri irdelenmiş. TÖS: Türk ulusu daha fazla aldatılmasın 5 Ocak günü TÖS genel yönetim kurulunun sürdürdüğü çalışmalar sonucunda günün sorunlarına ilişkin görüşleri kamuoyuna duyurulmuş. Türkiye’nin bazı çıkar çevrelerinin Türkiye’nin kalkınmasını engellemek isteğinin altı çizilerek içinde kıvranılan bunalımdan çıkış yolunda TÖS’ün öncelikli ilkeleri sıralanmış.. Atatürk’ün “istiklali tam” ilkesine içtenlikle sahip çıkılması istenirken, toprak reformu, ağa, bey, tefeci gibi ortaçağ kalıntılarından acil çıkış, kooperatiflerin kurulması, yeraltı, yerüstü servetlerinin yabancıların elinden kurtarılması, eğitim ve sağlığın ticaret konusu yapılmaması...istenmiş. 6 Ocak günlü sayfada Türkiye Sağlık Hizmetleri Güçbirliği’nin İstanbul ve Ankara’daki ihtar direnişlerine yer verilmiş. 7 Ocak günlü gazetemizin birinci sayfasını sizinle olduğu gibi paylaşmak gerek. Haber ve yorumlar, eylemlerin başlık ve fotoğrafları dönemin yaşanılanlarına çok çıplak ayna tutmuş.. 7 Ocak 1971 8 Ocak günlü Ankara kaynaklı haberimiz ise Demirel hükümetinin üniversitelerin sindirilmelerini hedef alan yasasının içeriğinden bilgileri aktarıyor.. Öğretim üyeleri izinsiz bildiri yayımlayamayacak, üniversite polisi tasarısı tamam. Öğrenciler için 2 yılda bir kurulacak öğrenci temsilciliği dışında tüm örgütlenmeler yasaklanıyor. 9 Ocak günlü gazetenin kupürünü ise yaşanan çelişkilerin birkaç yüzü 9 Ocak 1971 nü birden göstermesi nedeniyle yine yorumsuz paylaşmalıyız. 11 Ocak günlü gazetemizin kupürünü ise örgütlü çalışanların, toplumsal sorunlarına dönük hakları için direnişlerinden vazgeçmediklerinin belgesi olarak paylaşmaktayız. 11 Ocak 1971 Özel yüksekokullar anayasaya aykırı 13 Ocak günlü gazetemizde Anayasa Mahkemesi’nin özel yüksekokulların anayasaya aykırı olduğuna ilişkin kararı yer almış. İptal kararına gerekçe olan maddeler ile iptalin 6 ay sonra yürürlüğe gireceğinin bilgileri var. Türkİş’te partiler üstü politikaya karşı 15 Ocak günlü gazetemizde Türkİş’in sola kaymasının istendiği, karşı çıkışın haberi var. 196770 yıllarının tereddütsüz davaya ihanet dönemi olarak değerlendirilebileceği vurgulaması yapılmış. Partiler üstü politikanın terk edilmesi istenmiş. Türkİş’in demokrasi ve özgürlüklere bağlı sol bir karargâhta yerini alması gerektiği savunulmuş. Kızılcahamam’da yapılan Türkİş yönetim toplantısında, Genelİş Başkanı Abdullah Baştürk, Ulaşİş Federasyonu Başkanı Feridun Şakir Övünç, Yolİş Federasyonu Başkanı Halit Mısırlıoğlu, Petrolİş Başkanı İsmail Topkar’ın ortak çıkışlarında, partiler üstü politika ile tam bir çıkmaza girildiğinin altı çizilmiş. Ulusal kalkınma için sendikal hareketin demokratik sosyalizm yolunda yürümesi gereğinin saptaması yapılmış. 16 Ocak günlü çelişkili pencerelerden gelişmelerin haberleri içinde Nurcuların 812 yaşlarındaki kimsesiz çocukları topladıkları haberin yanında, Eğitim Bakanı’nın üniversiteleri zapturapt altına almak isteyen yasada uzlaşma yolunda toplantı düzenlemesi var. Türkİş’te dörtler raporu üzerinden süren tartışmaların gelişmeleri de var. Demirel, faşist ve komünist bir idare gelemeyeceği te zinde ısrarlı. 16 Ocak ve 17 Ocak günlü çarpıcı bir başka haberlerin içeriğinde ise adi bir banka soygununun Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının üzerine atılmak istenmesinin provokasyonundan ayrı ayrı haberler var. ODTÜ Rektörü, üniversitenin bu banka soygunu üzerinden aranmasının soyguncuları bulma gayesinin dışında olduğunun sitemini yapıyor. Deniz Gezmiş’e banka soygunu tuzağı Avukatları, Deniz Gezmiş’i Sadun Tanju, Ergin Konuksever imzalı ortak röportajda anlatıyor. Devrimci gençliğin ağır bir suçlama altına sokulduğunu söylüyorlar. SBF yönetimi hükümetin yasaklar getirmeyi amaçlayan raporunu “karanlık bir gidişe doğru başlangıç” olarak ağır bir dille eleştiriyor. Türkİş’te dörtler raporu üzerinden sert tartışmalar büyüyor. 18 Ocak günlü Cumhuriyet’in manşetinde Deniz Gezmiş’in babasından açık mektup yayımlanıyor. Gezmiş’in arkadaşları son üç yılının iki yılını cezaevlerinde geçirdiğinin gelişmelerini ayrıntılarıyla anlatıyorlar. Deniz Gezmiş’in adının kullanıldığı İş Bankası Emek Şubesi soygununa ilişkin tanık iddiaları karşılıksız kalıyor. Anı günün haberleri içinde Prof. İnönü’nün evinin önünde patlatılan bombanın bilgisi de var. 21 Ocak günlü haberlerde manşette üniversitede jandarma istemeyen öğrencilerin eylemleri var. ODTÜ süresiz olarak kapatılıyor. MİT’in soyguna ilişkin haberinde ise 3 avcı botu ile Karadeniz sahilinde Deniz Gezmiş’in aranmakta olduğu bilgisi var. Isparta kaynaklı göbekteki 4 sütunluk geniş kutunun içinde ise Sait Arif Terzioğlu fotoğraflarıyla, küçük öğrencilerin yakalanıp köylerine gönderildikleri, Atatürk’ü hedef almış Nurculuk kampının röportajlı gelişmelerinin aktarımları var. 22 Ocak günlü sayfamızın manşeti de, çelişkili İş Bankası, Emek Şubesi soygunu ile ilişkili.. Aranan öğrencilerden Özdemir, Selahattin Güler’e verdiği röportajda bir aydan beri İstanbul’da olduğunu kanıtlamış. Soygun suçlamaları üzerinden çok sayıda çelişkili haber yanında Senato’da çıkan tartışmalarda Ataklı ile AKP’li Akgün’ün dövüştükleri verilmiş. Yer darlığını gözeterek Ali Ulvi’nin “Moskof casusu yakalandı, Kolera! Kolera! Kolera!” banka soygunu yanında gazete okuyan Demirel’i çizdiği karikatürünü paylaşamıyorum. 23 Ocak günlü gazete manşetimizi İTÜ ve İstanbul Üniversitesi’nden gelen tedbirler yayasına karşı “Kışla nizamı getiriliyor” eleştirileri ile, Milli Güvenlik Kurulu kararlarına ayrılmış. Kararların ilk kez Demirel tarafından açıklanmadığı, Genel Sekreter Orgeneral Alpkaya’nın açıklamasında ise “Yeni tedbirler uygun görüldü” vurgulaması ile yetinildiğine yer verilmiş. Soygunla ilişkili tutuklanan Seven ve Baca’ya ilişkin haberde ise 2 tanığın tutuklanan öğrenciler yerine bir polisle bir gazeteciyi gösterdikleri belirtilmiş. SBF yurduna düşman karargâhı gibi giren polisin yurda girmesinden 3 saat sonra arama kararının çıkarıldığı belirtilmiş. Nur okullarının baskınlarına ilişkin yeni haberler de var. 29 Ocak günlü gazete haberleri içinde ise 11 Mart 1971 Madanoğlu’nun, Güvenlik Kurulu’nu suçlayan açıklaması yer almış. 30 Ocak günü bir başka haberde ise Ecevit, “Gençliği kanlı olaylara polis itiyor” suçlamasını getirmiş. 31 Ocak günlü gazetenin göbeğinde ise DEVGENÇ’in devlet eğitimine karşı düzenlenmiş, geniş katılımlı protesto yürüyüşünün fotoğraflı haberi var. Ben gün gün sıralamaktan yoruldum. İlişkili benzer haberlerin gün gün yoğunluğunda eksilme yaşanmadı. 1 Şubat günü Barolar Birliği hükümetin tedbirler paketine ihtiyaç olmadığı ağır eleştirisi var. TÖS Adapazarı mitingi saldırıya uğruyor. Midyat kaymakamı ve mal müdürünün evlerine kurşun yağdırılıyor. 2 Şubat günlü gazetemizin kupüründen, gecikmeli ulaşan TİP Amasya İl Başkanı’nın öldürülmesi olayına ilişkin, önceden yapılmış tehditleri de içeren haberin kupürüne yer vermek istedik. Bu kez yan yana düştükleri için Ali Ulvi’nin 2 Şubat 1971 karikatürünü de paylaşabiliriz. 10 Şubat günlü Ümit Gürtuna imzalı haberimizde, Tağmaç’ın Sunay’a ilettiği görüşlere yer verilmiş. “Durum 27 Mayıs öncesi gibi” değerlendirmesi yapılmış. Tabandan gelen baskılara rağmen komuta zincirinin, askerin yönetime el koymasını uygun görmediği belirtilmiş. 11 Şubat günlü TÖS Danışma Kurulu toplantısının saptamaları çok çarpıcı. Genel Başkan Fakir Baykurt, “Faşizm gelmiştir. Aklı başında hiçbir insan bu düzenin yananda olamaz”, Senatör Yıldız “Beygir kafasıyla iş yapılan memlekette, elbette öğretmene yular takılacaktır” demişler. 6 Mart günlü gazetenin manşetinde ODTÜ’nün yine bir savaş alanına döndüğünün, 22 kişinin yaralandığının gelişmeleri ile çarpıcı fotoğraf görüntüleri var.. Kestirmeden bıktırmama adına daha fazla söze gerek kalmadığı ile yetinerek 11 Mart ile 12 Mart askeri darbesinin ertesi günü, 13 Mart günü yayımlanmış gazetenin birinci sayfalarının kupürleri ile nokta koyalım mı dersiniz?.. 13 Mart 1971 İnsanı, hayvanı, bitkisi aç Türkiye Hani şu günümüzde de olayların, provokasyonların kaos gündemlerinin tuzağında, ülkeyi patlamaya sürükleyen ekonomik, sosyal, siyasal koşulların bir türlü, demokratik ortam içinde tartışılamadığı gerçeğinden hep yakınıp duruyoruz ya.. Ders verici, bir o kadar da çarpıcı verilerle dolu bir örnek olarak hazırlanması 1970’li dönemde aylarımı almış, 1971 yılının 4 Ocak ile 12 Ocak tarihleri arasında yayımlanmış bir yazı dizisini sizinle de paylaşmak isterim. Kişisel emeğimi bir yana bırakarak dönemin bilim insanlarının çok uzun yılları kapsayan, çok uzun soluklu bilimsel çalışmalarının ürünü ortaya konulmuş gerçekler üzerinden bu ülkede darbeye gidilen yolda yaşanmışlıkların verilerini paylaşmanın kaçınılmaz olduğunu düşündüğüm için.. İnsanı, hayvanı, bitkisi aç bir Tür sağ basında neden o ka dar ağır eleştirilere ko 10 Ocak 1971 nu yapıldığını kavrayabi kiye gerçeğinde gelgitlerin, siyasal lecek kadar deneyimli, bi çalkantıların, askeri ve sivil darbe linçli değildim. “Ülkemizde açlık ler geçişli kaoslarının yaşanmasının tan ölen mi var ki?” anlamına gelen kaçınılmaz olacağı üzerinde düşün eleştirilerle eğlenip durmalarına şa mek, gerçeklerden kaçmamak adı şırmıştım. Çünkü ben sadece bilim na çözümler üretebilmek için.. El insanlarımızın dönemin içinde yap bette her dönemin kendine özgü tıkları çok değerli bilimsel çalışma koşulları, nedensonuç ilişkilerinde ların kocaman kocaman raporları etkin roller oynar. Ancak değişmez nı, kongre yayınlarını okurla paylaş kural, çözüm üretmenin demokra makla yetinmiştim.. İnsanı, hayva si, hakhukuk adalet düzeni içinde nı, bitkisi aç bir Türkiye’nin çarpı gerçekleştirilememesinden odak cı bilimsel verilerini istatistiklerle, lanmaz mı? tablolarla aktarmıştım.. Dizinin yayımlandığı tarihlerde Kabaca en çarpıcı verileri ile iyi beslenen Nişantaşı’nda doğmuş bir bebeğin boy, kafatası gelişimi verileri ile Boston standardını yakaladığını, Rami’deki çocukların geriye düşmelerini ve çok daha da vahim örnekleri aktarmıştım. Aynı ölçekler içinde o tarihlerde hayvan varlığında hiç yetersiz olmayan ülkemizde, hayvanların süt ve et verimi eksikliklerini yine bilimsel raporlarla okurla paylaşmak istemiştim. Verimli topraklarımızda tarımdaki yoksunluk bir başka sorunların yumağı.. Hepsi birbiriyle bağlantılı ilişkili sorunlar yumağından veriler bilim insanlarının toplumsal duyarlılıkları ve sorumluluklarının ürünü. Şaşkın sürprizi o tarihte okumayı atlamış olduğum için arşivdeki arkadaşlarımdan utanmış olarak aldım. Nadir Nadi 13 Ocak günlü köşesinde, ülkemiz sorunlarına yönelik gerçeklere bakmadan provokasyonlar tuzaklarla çözüm üretme çabalarına yönelttiği ağır eleştirisinde, “Boşuna çaba” başlığını atarken, tam da bu sorunlara ilişkin bilimsel verileri, insanı, hayvanı, bitkisi ile aç Türkiye’nin tablosunun gerçeği üzerinde durmuş. Türkiye’nin bitkisi, hayvanı, insanı ile yani tüm canlı organizmaları ile bir açlar ülkesi haline gelmek üzere olduğunun altını çizmiş. “Bu durumun toplumun katlarında tepki yaratmaması olur mu” sorgulamasını yaparak, on yılda nüfusun 8 milyon artışına karşılık, üretim gücünün yerinde saymasını eleştirmiş. 4 Ocak 1971
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle