19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 [email protected] 15 HAZİRAN 2020 PAZARTESİ EDİTÖR: ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR TASARIM: SERHAN EREN OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ZIYA MÜEZZINOĞLU: Bir ‘devlet adamı’nı daha yitirdik ALEV COŞKUN Yetenekli, çok çalışkan, dürüst, Cumhuriyet ilkelerine sadık, devlet adamı kuşağının son temsilcilerinden olan maliyeci Ziya Müezzinoğlu’nu yitirdik. Efsane “bürokrat” ve devlet adamı tanımı Müezzinoğlu’na uyuyordu. Maliye Müfettişi, Hazine Genel Müdürü, 1961 Anayasası’nı hazırlayan Kurucu Meclis üyesi, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı, OECD nezdinde Türk Başdelegesi, Bonn Büyükelçisi, Kıbrıs Ekonomisi Genel Koordinatörü, Kayseri Senatörü, Maliye Bakanı. Bir ömre bu kadar üst düzey makamları sığdıran, bürokrasi içinde adı “Kara Ziya” olan efsane devlet adamı... Ziya Müezzinoğlu, 1919 yılında Kayseri’de doğdu ve SBF’den 1942 yılında 23 yaşında mezun oldu. Kariyerini maliye alanında yaptı, “Efsane Maliye Bakanı” olarak tanındı. KESİŞEN YAŞAM Müezzinoğlu ile yaşamımız birkaç kez kesişti. 1961 Anayasası’nı hazırlayan Kurucu Meclis üyeliğine 25 yaşında seçilmiştim. Maliye Bakanlığı’nın en parlak ve genç Hazine Genel Müdürü olan 42 yaşındaki Ziya Müezzinoğlu, CHP kontenjanından Kurucu Meclis’e girmişti. Onun seçilmesini bizzat İsmet İnönü sağlamıştı. Kurucu Meclis’ten sonra yeni kurulan Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı’na, 1962 yılında Başbakan İsmet İnönü tarafından getirildi. Daha sonra Avrupa Ekonomi Topluluğu’nda daimi delege ve daha sonra Bonn Büyükelçisi oldu. 1978 yılında Ecevit’in kurduğu hükümette; Kayseri Senatörü Ziya Müezzinoğlu Maliye Bakanı oldu, ben de hükümetin en genç bakanlarından birisi olarak Turizm Bakanı oldum. Ziya Müezzinoğlu, 58 yaşında, ben ise henüz 42 yaşındaydım. O dönem turizmde atılım yıllarıydı. Maliye Bakanı Müezzinoğlu ile çok yakın olarak çalıştım. O aslında bizim gibi gençlerin “bürokrasi ağabeyi” idi. Müezzinoğlu, ele aldığı konuyu çok ciddi olarak inceleyen, eskilerin tanımlamasıyla “dosyasına hâkim” bir bürokrat ve bakandı. 1980 darbesinden sonra, “1961 Anayayası ve Çağdaş Demokrasi Vakfı” yönetim kurulunda da birlikte çalıştık. İlgilendiği konuya o derece egemen olurdu ki, konuya o derece ciddiyetle eğilirdi ki, onu gerek bürokraside gerek politikada gülerken gören olmamıştı. Bu nedenle adı “Kara Ziya” olarak anılırdı. Ziya Müezzinoğlu, 2016 yılında anılarını “İki Türkiye” adı ile yayımladı. (Tarihçi Kitabevi, 2016) Müezzinoğlu şöyle diyor: Ziya Müezzinoğlu, 2016 yılında anılarını “İki Türkiye” adı ile yayımladı. (Tarihçi Kitabevi, 2016) “1920’lerde doğmuş olan bizler, Cumhuriyet’in ilk kuşağı olarak benzer ülkelere örnek olduk... Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun şimdilerde anlatılması güç heyecanını ve mutluluğunu yaşadık. Önderimiz Atatürk’ün çağdaş uygarlık düzeyine erişmiş bir ulus olma ülküsüyle, özlemiyle büyüdük...” Anılarına “İki Türkiye” adını veren Müezzinoğlu, sonuç kısmında şöyle diyor: İKİ TÜRKİYE GERÇEĞİ “Toplumumuzun çağdaş görüntü veren kesimi ile neredeyse hâlâ Cumhuriyet döneminin başlarındaki görüntüyü veren kesimi, bana iki ayrı Türkiye’nin varlığını ve en büyük beklentim olan ‘çağdaş gelişmiş Türkiye özlemimin’ gerçekleşmediğini düşündürür. (...) İki ayrı Türkiye görüntüsünü sunan ikili sosyoekonomik yapı farkının azalmamasından şimdilerde daha önemli ve kaygı ve rici olan, siyasal iktidarın toplumun tümünü kavramayan politikalarıdır. ‘Benden ve öteki’ ayrımının, yakın zamana kadar biri diğerine örnek model oluşturmuş söz konusu iki toplum arasında soğuklaşmaya, yabancılaşmaya neden olduğunu ve zaten var olan farklılıkları körüklediğini kaygıyla gözlemliyorum. Bu politikanın yalnızca kalkınma atılımına zarar vermekle kalmayıp, muhtaç olduğumuz toplumsal kaynaşmaya da ulusal bütünlüğe de zarar verecek mahiyette olduğu kaygısını da taşıyorum. Kitabımı, en azından ‘özlediğim Türkiye gerçekleşmedi ama umutluyum, gerçekleşme yolunda’ diye sonlandırmak isterim...” Ziya Müezzinoğlu... İlk “Cumhuriyet Kuşağı”nın efsane devlet adamı... Vatana, Cumhuriyet Türkiyesi’ne; bürokrat, diplomat, politikacı, bakan olarak yaptıkların ve verdiğin katkılar için sana teşekkür ediyoruz. Işıklar içinde uyu... Mustafa Necati adını yok edeceğinizi mi sanıyorsunuz? ERDAL ATICI EĞİTİMCİ / YAZAR Atatürk’ün devrimci Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati’nin yaşadığı, Ankara Mithatpaşa Caddesi üzerindeki evi sessiz sedasız “Nuri Pakdil Edebiyat Müzesi” yapılmış. Anımsatalım; bu ev, Hüseyin Çelik’in Milli Eğitim Bakanlığı döneminde de kuru fasulyeci yapılmak istenmiş, kamuoyu tepkisi sonucunda bundan vazgeçilmişti. “Nuri Pakdil kimdir, dünya görüşü, Cumhuriyete bakışı, Atatürk’le ilgili duygu ve düşünceleri nedir” sorusu üzerinde durmayacağım. O başka bir yazının konusu olsun... Baştan söyleyeyim, ne yaparsanız yapın, Mustafa Necati adını başta biz eğitimcilerin yüreğinden öyle kolay kolay çıkartamaz, Türk tarihinden de asla silemezsiniz. Neden silemezsiniz, tane tane anlatalım... Bir kere Mustafa Necati ateşli bir Kuvayı Milliyecidir. “Ateşi ve ihaneti görmüş” Yunan’a karşı savaşmış, iyi bir örgütçü... Yunanlıların İzmir’i işgal etmeye hazırlandıkları gün, kendisi gibi vatanseverlerle birlikte ortaya çıkıp hiç çekincesiz, kapı kapı dolaşarak halkı örgütlemişlerdir. İşgalden bir gün önce de halkı ‘maşatlık’ta toplayıp, silahlı direnişe çağıranlar, yine Mustafa Necati ve arkadaşlarıdır... Yunanlılar İzmir’e çıktıktan sonra ilk aradıkları adamlardan biri Mustafa Necati’dir... İzmir’de yakalanacağını anlayınca İstanbul’a kaçmış, orada rahat çalışamayacağını anlayınca da Balıkesir’e gelip Balıkesir Müdafaai Hukuk grubuna katılmıştır. İşgal günlerinde, Ege ve Marmara Bölgesi’nde bir Kuvayı Milliye müfreze komutanı olarak; “kalemi, süngüsü ve inancı” ile canla başla savaşmıştır. Hem okumuş yazmış aydın hem de çarıklıdır yani... Ankara’da açılan TBMM’ye Mustafa Necati, Saruhan Milletvekili olarak girmiş, bu arada yeni devlet de kurulmuştu. İçte yeni kurulan devlete karşı isyan edenler için Samsun ve Kastamonu çevresine bakan İstiklal Mahkemesi’ne başkan oldu. Ateşten gömlek giydi ve hiç çekinmeden de bu görevi yaptı. 1923’te İskân Bakanı, 1924’te Adalet Bakanı oldu. 1925’te Milli Eğitim Bakanlığı’na getirildi. Birbirinden önemli bakanlıklara getirilen otuz yaşlarında, Mustafa Kemal Paşa’nın çok güvendiği ateş gibi bir delikanlıydı... Milli Eğitim Bakanı olarak neler yaptı onu da kısaca özetleyelim: Talim Terbiye ve Teftiş Kurulları’nı kurdu. İlkokul müfredat programını yaparak ulusal bilince dayalı Milli Eğitimi başlattı. Milli Eğitim kadrolarından gerici, tutucu, yobaz kesimleri uzaklaştırdı. Nafi Atuf Kansu gibi ilerici, bilim yanlısı, uygar, çağdaş eğitimden yana kadroları getirdi. Okuryazarlığı yaygınlaştırmak, kültürün kolayca yayılmasını sağlamak için gericilere savaş açarak “Yeni Türk Abacesi”ni kabul ettirdi. “Millet Mektepleri”ni açtı. “Gazi Eğitim Enstitüsü”nü, “Köy Öğretmen Okulları”nı açtı. Karma eğitime geçildi. Öğretmenliğe yeni başlayanlara her bir öğretmene mektup yazarak onları özendirdi. Eğitimcilerden seçilen 133 kişiyi yurtdışına uzmanlık için gönderdi. Öğretmenlere rehberlik yapmak için bilimsel bir dergi çıkarmaya başladı... 35 yıl gibi kısacık ömrüne; koca bir Ku rutuluş Savaşı, İstiklal Mahkemesi Başkanlığı, Cumhuriyetin ilk yıllarında üç önemli bakanlık ve bu bakanlıklarda büyük devrimleri sığdıran Mustafa Necati; 1 Ocak 1929’da apandisit patlaması gibi şimdilerde basit bir sağlık sorunundan dolayı bu dünyadan ayrıldı. Biz eğitimciler için Mustafa Necati: “Devrimin Kutupyıldızıdır.” Atatürk’ün “Devrimci Milli Eğitim Bakanı”dır. Yeni kurulan yoksul devletin olanaksızlıklarına, saltanat ve halifelik taraftarlarının saldırılarına karşın eğitimde büyük devrimler onun zamanında gerçekleştirilmiş, başarılı olmuştur. Asıl önemlisi de Mustafa Necati, milleti kulluktan özgür vatandaşlığa doğru sürükleyecek bir eğitim sürecini başlatmıştır. Gericilere boyun eğmediği gibi çağdaş, bilimden yana, uygarlıktan yana bir eğitimin en büyük savunucusu ve uygulayıcısı olmuştur. Mustafa Necati, Türk halkını uyandırmak için çok hızlı harekete geçmiş ve on yıllarda zor gerçekleşecek devrimleri üç yılda gerçekleştirmiştir. Bugün, onun çok eğitim kurumunun önüne heykeli dikilecekken, kendi yaşadığı ev, adına müze yapılacakken, bir başkasının adına müze yapılması üzücüdür, üzücü olduğu kadar da düşündürücüdür. Son olarak bir kez daha şunu vurgulamak isteriz ki, Mustafa Necati gibi cesur, korkusuz ve başarılı bir Cumhuriyet kahramanının adı, ideali ve fikirleri yok edilemez! Türkiye Cumhuriyeti yaşadığı sürece, Mustafa Necati, adı da, Türk milletinin kalbinde daima yaşayacaktır. 6 ayda ‘tarih’ nasıl değişti? Tarih: 29 Kasım 2019... Safranbolu’da bulunan Karabük Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü oybirliğiyle bir karar alır... Tescillenen karar şöyledir: “Zonguldak’taki Kız Meslek Lisesi kültür varlığıdır...” Tarih: 12 Haziran 2020... Aynı kurul üyeleri bu kez, “Zonguldak’taki Kız Meslek Lisesi’nin kültür varlığı olarak tescilini iptal eden karara” imza atar... Karar, bu kez oyçokluğuyla alınmıştır... HHH Peki... Oybirliğiyle kültür varlığı olarak kabul edilen bir okulun tescili, aynı kurul tarafından neden iptal edildi? 6 ayda ne değişti? Yanıt basit... Zonguldak’ta 400 yataklı Atatürk Devlet Hastanesi’nin inşaatı devam ederken projede hasta ve hasta yakınları için bir otopark alanının olmadığı anlaşılır... Hastaneye en yakın konumdaki tarihi Zonguldak Kız Meslek Lisesi yıkılıp yerine otopark yapılması istenir... Ne var ki bu süreçte yazının girişinde bahsettiğim gibi Karabük Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, okulun kültür varlığı olarak tescil işlemlerine başlanmasına karar verir... Skandal da bu noktada patlak verir!.. Sonra ne mi olur?.. CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’dan dinleyelim: “Tescil kararından sonra kurul üyeleri teker teker bakanlığa çağrıldılar. Kurulun daha öncesinde oybirliği ile aldığı karar 12 Haziran’da Karabük’te yerinde izlediğim toplantıda kabul edilmedi, 6 ay önce varılan kanaatler bugün baskılar karşısında değiştirildi. Ancak ne var ki gerçekler ve doğrular eğilip bükülemez, nabza göre değişmez. AK Parti’nin bu yıkım ve talan sevdası Zonguldak’ta infialler yaratmaya devam etmektedir. Peşine düştükleri rant ne kadar büyükse bakanlıklar üzerinden, kurul üyelerine tek tek baskılar yapılması şeklinde tecelli etmiştir.” HHH Aslına bakarsınız, Anadolu’nun küçük bir kenti Karabük’te üç gün önce 12 Haziran’da yapılan kurul toplantısı bir Türkiye fotoğrafını yansıtmaktadır. Şimdilerde alevlenen Ayasofya tartışmasını da aynı bu bakış açısıyla değerlendirebiliriz. Bir yıl önce “Önce Sultanahmet’i doldurun, sonra bakarız” diyen anlayış şimdi konuyu ülkenin bir numaralı gündem maddesi yapmaya çalışıyor. Ufukta baskın bir seçim mi var ne!.. ÜNIVERSITE ADAYLARINI UNUTMADIK... Koronalı günlerde üniversiteye giriş sınavlarına hazırlanan sevgili öğrenciler, sizleri unutmadık. Bu gerilimli günlerinizde yanınızdayız... 2728 Haziran’da yapılacak YKS’ye iki hafta kala son deneme sınavlarını bugün ve çarşamba gü nü sizlerle buluşturuyoruz. Bu alanda 36 yıllık birikimi ve uzmanlığı çok iyi bilinen Palme Yayınları’na öğrencilerimize verdiği bu önemli destek için teşekkürler... Sınava girecek 2.5 milyon adaya, gençlerimize şimdiden başarılar diliyorum... ÇIKTI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle