28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 6 MAYIS 2020 ÇARŞAMBA gorus@cumhuriyet.com.tr TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN OLAYLAR VE GÖRÜŞLER DİBE VURAN SİYASET VE ÇIKIŞ YOLU Şeyh Edebali’nin Öğüdü CEVAT ÖNEŞ Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) 18 yıldır tek başına ve/veya Cumhur İttifakı olarak, gerçekleştirdiği “hegemon iktidar” döneminin ortaya çıkardığı gerçek sonuçların değerlendirilmesi, Türkiye’nin ulusal çıkarları, toplumsalbireysel yaşam koşulları, gelecek kaygıları bakımından, hayati önemi haizdir. Covit19 pandemi sürecinde; Türkiye siyasetlerinin, insantoplum dinamikleri, sistemrejimyönetişim bakımından, kaçınılmaz olarak, krizden çıkış yolları için yapmakta oldukları/yapacakları, yeni arayışlar ve yönelişler için de, benzer analizler önem kazanmaktadır. Öfke, uysallık, suçlamak, acizlik, yanılgı, hoş görme, adalet, şom ağız, haksız yorum, bölmek, bütünlemek, teklik, ehliyet, insan gibi kavramların sosyolojik, hukuki, siyasi, kültürel, ahlaki içerikleriyle, zamanımızın evrensel değerleri olarak, tüm insanlığa mal edildiklerini de yaşayarak görebiliyoruz. Söz konusu değerlerle, düşünce yapılarının, davranışların şekillendirilmesinde, siyaset aktörlerinin oynayabildikleri roller dikkate alındığında, öncelikle iktidar mensupları ve destekçileri bakımından, çok ciddi sorunlarla karşılaşılmaktadır. Cumhuriyet ve kurucu Değerleri Türkiye’nin Cumhuriyet’e geçiş serüveni, 20’nci yüzyılın mucizevi gerçekliğidir. Ortaçağın karanlık dünyasından kurtulma, dünya savaşlarının yıkıcı sonuçlarını kontrol edebilme, faşizmko Nitelikli demokrasi ile taçlandırılmış Cumhuriyetin kurucu değerlerinin şekillendirdiği, insan odaklı bir düşüncesiyasetüretim pratiği çerçevesinde sorunlarımız çözülebilir. Her türlü terörü, demokrasi dışı yaklaşımları reddederek ulusalbölgeselküresel düzeyde, demokrasi güçlerinin en geniş ittifakları ve işbirliği çerçevesinde olumlu sonuçlar alınabilir. münizm gibi özgürlükçü olmayan rejimlerin benimsenmemesi, emperyalizm karşısında, tam bağımsızlığın korunabilmesi, çağdaş uygarlık hedeflerine ulaşılması gibi UlusVatanİnsanBarışAdalet değerlerinin şekillendirildiği bir modele geçiş yürüyüşüdür. Kısaca nitelikli demokrasi yaratılması mücadelesinin, zihinsel ve iradi gücüdür. Cumhuriyetin kurucu değer dinamiklerinin sulandırılması, karşı çıkılması ve sapkın yeni tarih yazılması arayışları karşısında, tüm demokratların, tüm yurtseverlerin, tüm gerçek milliyetçilerin ve samimi inananların oluşturabilecekleri potansiyelden çıkabilecek ittifaklar ve işbirliği çalışmaları, günümüz ve geleceğimizin kaderini çizecektir. ‘Dönüşüm Endeksi’ 18 yıldır iktidarda olan AKP’nin siyaseti ve devlet yönetimi pratiği dibe vurmuştur. AKP’nin siyasal İslamcılığı da kullanabilen oportünist zihniyetiyle, ulusaltoplumsal çıkarlarımız bakımından, yeni bir çıkış yolunun olamayacağı gerçeği ile karşı karşıya bulunulmaktadır. Merkezi Almanya’da bulunan Bertelsman Vakfı’nın, iki yılda bir yayımladığı “Dönüşüm Endeksi” araştırma raporunun, Türkiye bölümünde: 4 2017’deki anayasa değişikliği referandumunun ardından, Haziran 2018’de, yeni sisteme geçilmesiyle (cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi), Türk siyasetinde yeni bir dönemin başladığına atıfta bulunularak, parlamenter sistemin yerine, aşırı güçlü bir cumhurbaşkanının olduğu, yeni bir başkanlık sisteminin geldiği, de facto “diktatörlük” olduğu, 4 Türkiye’nin artık bir “ demokrasi “ olarak sınıflandırılamayacağı, 4 “Demokrasi Statüsü” sıralamasında, 10 üzerinden 4.9 puanla, 137 ülke arasında 77’nci sırada yer aldığı, 4 “Ilımlı otokrasiler” grubunda yer verildiği, 4 “Hukuk devleti” ve “demokratik kurumların istikrarlılığı” kaleminde, sırasıyla 3.50 ve 3 puan aldığı, 4 Ortadoğu ve Afrika devletleri arasında gösterildiği, 4 “Yönetişim Endeksi” sıralamasında 95’inci olduğu, 4 Son 10 yıldır güçler ayrılığı ilkesinin zayıfladığı, pandeminin de bu yönelişi güçlendireceği, gibi gerçekçi tespitler yapılmaktadır. Üzülerek ifade etmeliyiz ki, kötü yönetişim ve zihniyetten kaynaklanan söz konusu sonuçları, Türkiye’nin potansiyeli, yaratıcı insan yapısı hak etmemektedir. Bu sonuçların, medeni dünya ile olan siyasi, ekonomik, kültürel ilişkilere verebileceği zararları değerlendirmek zorundayız. Ekonomi Ekonomiticaretsanayi şartları kırılgan olan Türkiye’nin, Covid19 pandemisine hazırlıksız yakalanması, negatif etkilenme derecesinin de yüksek olacağının işaretlerini vermektedir. TÜİK’in 29 Nisan’da açıklanan “Ekonomik Güven Endeksi, Nisan 2020” raporuna göre, güven endeksi önceki aya kıyasla 44.1 azalarak 51.3 puana düştü. Moody’s, Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 5 küçüleceği tahminini açıkladı. Moody’s G20’nin gelişmiş ekonomilerinin de bu yıl yüzde 5.8 küçüleceğine işaret etmektedir. 2008 ekonomik krizini önceden tahmin eden Nauriel Roubini’ ye göre, küresel olarak da: 4 1929 buhranı benzeri büyük bir depresyonla karşılaşılabileceği, 4 İşsizlik, eşitsizlik şartlarının gelişeceği, 4 Temerrütler ve iflasların artacağı, 4 Ekonomik yavaşlamanın görüleceği, 4 Demokrasi karşıtı popülist yönetimlerin güç kazanabileceği, gibi tahminleri dikkatleri çekmektedir. Türkiye’nin, üretim, ihracat yetersizlikleri, istihdam sorunu, artan genel genç işsizliği, devletözel sektör borçlarının ödenmesinde ve kredi temininde karşılaşılacak sorunların ağırlığı, siyasisosyalgüvenlik meselelerimizi de etkileyebilecek boyutlardadır. Osmanlı devletinin kurucusu Osman Bey’e, aynı zamanda İslam âlimi olan kayınpederi Şeyh Edebali’ye atfedilen nasihati meşhurdur. AKP iktidarının kitlesel algı oluşturma mekanizması tarafından da, etkili şekilde kullanılmakta olan bu hikâyede, şu sözler dikkatleri çeker: “Ey oğul!. Bundan sonra bölmek bize, bütünleşmek sana... Teklik sadece Allah’a mahsustur. Tek başına karara durup, hoyrat dünyanın dayanılmaz ağırlığını kaldırmayasın. İşlerini ehil kişilerle, ehil kişilere danışarak tutasın. Danışırsan yol alırsın, danışmazsan yolda takılıp kalırsın oğul.. ‘Şunu da unutma! İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın.’ 12061326 yıllarında yaşayan Şeyh Edebali’nin sözleri, şüphesiz dönemin sultanına ve yerine geçenlere yöneliktir. Ancak tarihi gerçekleri de perdeleyerek, Osmanlı güzellemeleriyle, Cumhuriyet dinamiklerinin yok edilmeleri için sistematik çalışmaların yapılmakta olduğu günümüzde, her vicdanlı insanın da benimsediği, içselleştirilmesi gereken sözlerin, mevcut iktidar yöneticileri üzerinde değerlendirilmesinin vereceği sonuçlar, uyandırıcı olabilecek mahiyettedir. “HERKES NE ZAMAN ÖLÜR; ELBET GÜLÜNÜN SOLDUĞU AKŞAM!” TURGUT UYAR SONUÇ ‘Örgütlenme, liyakat ve yeterlilik’ İç ve dış politika Salgın sürecinde ağırlaşacağı gözlenebilen, sosyopolitik, sosyoekonomik şartlar ve sosyopsikolojik koşullar, ulusalbölgeselküresel düzeyde, devlettopluminsan üzerinde, çok taraflı etkileşimler gösterirken, sistemrejimittifaklaryönetişim bakımından da, yeni arayışları, yönelişleri ortaya çıkarmaktadır. Demokrasi karşıtı, popülist yönetim ve liderlerin çıkarlara dayanan, fırsatçı yaklaşımları karşısında, özgürlükçü, çevreci, insani değerlerihakları önceleyen yaklaşımların geleceği de tartışılan konulardandır. Gelişmeler, ülkelerin iç ve dış politikaları arasında ki bütünlük ve sistemrejimyönetişim niteliklerinin, sorunların karşılanabilmesinde ve çözümlemelerde önem kazandığını göstermektedir. Meseleye Türkiye özelinde yaklaşıldığında: 4 Dış politikaların, iç politikalar için, iktidar odaklı olarak araç sallaştırılmakta oluşu, 4 Muhalefetin parçalanması ve etkisizleştirilmesi çalışmalarının sistematik şekilde yapılması, 4 TBMM’nin yetkinliğinin kaybettirilişi, 4 İdeolojik hedeflerle siyaset üretimi ve pratiği, 4 Kuvvetler ayrılığı sisteminden, merkezitekli yönetime dö nüştürme gayretleri, 4 Bilim, liyakat, tecrübe ve anayasa, hukuk sistemine dayanan yönetişim şartlarının erozyona uğratılması, 4 Süreklilik kazandırılan kimlik ve dinci siyaset ve söylemlerle, sosyal zeminde ayrıştırılan vasatlar, gibi sıralayabileceğimiz, çok önemli sebepler, milli potansiyelimizin, ülketoplum ve insanımızın mutluluğu için kullanılabilmesinin önüne engeller çıkarmakta, kaygılarımızı artırmaktadır. Türkiye şartları, Türkiye demokrasi ittifakı bileşenleri için iktidar olabilme gibi onurlu bir yürüyüşün kapılarını açmaktadır. Türkiye’nin objektif ve sübjektif şartları da, milli ve evrensel değerlerle geliştirilen Cumhuriyetin kurucu değerlerinin şekillendirdiği vizyon hedeflerinde, yeniden kurtuluşun mümkün olduğunu göstermektedir. Bunun için de, CHP’nin öncü rolünü üstlendiği Demokrasi Cephesi’nde ilkeli, yapıcı, inşa edici hazırlık çalışmalarına ivedilikle başlanılması, öncelikli meselelerdendir. Laiklik Laiklik, anayasamızın tartışılmaz ve değiştirilemez hükümleri içerisinde yerini almıştır. Cumhuriyet’in kurucu değerlerinin, muasır medeniyeti yakalama ve geçme hedeflerinin de öncelikli temel unsurlarındandır. Türkiye’nin karanlık dünyadan ve zihniyetlerinden çıkışının da anahtarıdır diyebiliriz. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın, “eşcinsellik ve nikâhsız yaşamayı” salgının sebebi gösteren sözleri ile siyasi iktidar ve destekleyicilerinin açıklamalarıyla oluşan şartlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşu, gelecek vizyonu ve evrensel değerler içerisindeki yeri bakımından, bir ZİHNİYET sorununa açıklık kazandırmıştır. Siyasal İslamcı ve/veya oportünist kimliğe sahip bu zihniyetin; siyaset, ekonomi, sosyalkültürel hayat, milli eğitimden dış politikaya kadar, yaşamımızın bütünlüğünü etkilemekte oluşu düşündürücüdür. Ayrıca yargı sisteminde de, bağımsızlık ve tarafsızlığı etkiler şekilde, görünür olan yansımalar, siyasetin ve devlet kurumsal yapılarının hukuki meşruiyet çerçevesi içerisine çekilmesi ihtiyacının, öncelikli önemine işaret etmektedir. Diğer taraftan, AKP’den koparak, demokrasi mücadelesi için yola çıktıkları iddiasında bulunan, Demokrasi ve Atılım Partisi ( DEVA) ile Gelecek Partisi’nin, bu konuda şeffaf olmayan açıklamalarının, demokrat kesimlerde yarattığı tereddütün not edilmesi de önemlidir. Siyasal İslamcı renkleri etkili şekilde kullanmakta olan, oportünist bir zihniyetin kuşatması içerisinde bulunulmaktadır. Nitelikli demokrasi ile taçlandırılmış Cumhuriyetin kurucu değerlerinin şekillendirdiği, insan odaklı bir düşüncesiyasetüretim pratiği çerçevesinde, sorunlarımız çözülebilir. Her türlü terörü, demokrasi dışı yaklaşımları reddederek ulusalbölgeselküresel düzeyde, demokrasi güçlerinin en ge niş ittifakları ve işbirliği çerçevesinde pozitif sonuçlar alınabilir. Demokrasi ittifakının başarısı, temel sorunların çözümü ve gerçek anlamda bir toplumsal barış için, HDP’nin, Türkiye partisi olma iddiasının gereği olarak terör örgütü ile arasına mesafe koyması, bu konuda atacağı adımlarla kamuoyunu inandırması, HDP’nin bu konuda göstereceği cesur ve karar tutumun da, önyargılardan arındırılarak değerlendirilmesi, tüm aktörlerin tarihi sorumluluklarındandır. Demokrasi cephesinde, örgütlenmeeğitimkadrolaşmada liyakat ve yeterlilik meselesi, geleceği de şekillendiren öncelikli temel konulardandır. Mevcut ve muhtemel sorunlar ile risklerin, önceden görülebilmesi ve çözümleri için Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin ihtiyaca cevap verebilecek nitelikte, güncel olarak uygulamada bulundurulmasının önemini, COVID19 tekrar hatırlatmıştır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle