28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 6 MAYIS 2020 ÇARŞAMBA HABER/YORUM Maske fiyatı, kamuculuk ve planlama Haftalardır yurttaşına maske dağıtmayı beceremeyen zihniyet, sonunda, fiyatını denetlemek kaydıyla, maske satışını serbest bıraktı. Kendisi maske dağıtamayan, muhtarların ve belediyelerin dağıtmasını da istemeyenler, milletin kesesinden, ABD dahil 50 ülkeye tıbbi malzeme yollamakla övünüyorlar. Peki, bu durumun sorumlusu kim? Sebebi ne? Kaynaklar mı yetersiz? Maske maliyeti mi yüksek? Planlama sorunu mu var? Eşgüdüm eksikliği mi? Yanıtı birlikte arayalım. Bir zamanlar kendi kendini besleyen 7 ülkeden biri olan Türkiye, şimdi 126 ülkeden 133 çeşit tarım ve hayvancılık ürünü ithal ediyor. İthal ettiğimiz ürünler arasında arpa da var saman da. Patates de var soğan da. Mercimek de var fasulye de. Kavun da var karpuz da. İthalat yaptığımız ülkeler arasında Kanada da var Mısır da. İsrail de var Suriye de. Çin de var Meksika da. İran da var Şili de. Liste uzun… (Mustafa Önsel, “İthal etmediğimiz ne kaldı?”, OdaTv, 16.11.2017). Fransa’nın, Türkiye’nin eski bir tarım bakanına, Fransız tarımına yaptığı katkı nedeniyle, devlet nişanı vermesi boşuna mı? Sorun, maske maliyeti de değil. Maske satışı yasaklanana dek, piyasada 5 liraya satılan maskeleri, Sivas Halk Eğitim Merkezi, halen 18 kuruşa üretip hastanelere ve sağlık ocaklarına bağışlıyor. Kaynak meselesine gelelim. Türkiye’nin kendi kaynağı var. Dışarıdan alınan krediler, borçlar var. Sağcı iktidarların çok sevdiği özelleştirme geliri var. Sorun, bunların öncelikle nerelere kullanıldığı. Üretim için kullanılıp kullanılmadığı. Kullanılırken tasarrufun, verimliliğin gözetilip gözetilmediği. Sadece özelleştirme gelirlerine bakalım. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın Faaliyet Raporu’na göre, 1986’dan 2019 sonuna dek yapılan özelleştirmelerden elde edilen gelir, 70.3 milyar dolar. Bunun 62.1 milyar dolarlık bölümü, mevcut iktidar zamanında yapılmış. Öyle ki İngiliz vatandaşı da olan, geçmişte ekonomi ve maliye bakanlığı yapan Mehmet Şimşek, “Özelleştirilecek kurum kalmadığı için, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın yeniden yapılandırılacağını” açıklamış. Planlamadan vazgeçmenin ağır bedeli Tarihimize bakalım. Sanayinin hızlı büyüdüğü dönemleri anımsayalım. 1929’daki Büyük İktisadi Buhran’a rağmen, 19301939 yıllarında çok iyiyiz. Sanayi planları hayatımızdadır artık. 19621979 arasında da iyiyiz. Adıyla sanıyla Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) hayatımızdadır çünkü. İthal ikameci politikalar, önceliklerin doğru saptanması, kaynak tahsisinde sanayinin önceliklerinin gözetilmesi sayesinde, ulusal gelir ve tarımsal üretim artmıştır. Hem de 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı nedeniyle sıkışan ekonomiye ve ambargoya, 1973 ve 1979’daki petrol krizlerine karşın.      Şimdi yukarıdaki soruyu yanıtlayalım. Tüm bunlar, kamuculuğu, halkçılığı, planlamayı unutmanın sonucudur. Bütüncül kalkınmayı, ulusal kalkınmayı bir kenara koyup, bölge kalkınma ajansları kurup, Türkiye’yi 26 bölgeye ayırmanın, bunu da “kalkınma ajansları reformu” diye sunmanın sonucudur. Ulusalı, toplumsalı, sınıfsalı dışlayıp, feodali ve federali öne çıkarmanın sonucudur. Özetle, cumhuriyetin kuruluş felsefesinden ve Atatürk’ten uzaklaşmanın sonucudur. 6 MAYIS 2020 SAYI: 34545 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 04:07 05:49 13:06 16:58 20:13 21:47 Ankara 03:57 05:36 12:50 16:41 19:55 21:27 İzmir 04:26 06:02 13:13 17:02 20:14 21:43 Bir süredir hem TV programlarımda hem de bu köşede şehir hastanelerinin perde arkasını soruşturan, yeni bilgi ve belgelerle sorular soran haberleri paylaşıyorum. Pazartesi günü Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan çok sert sözlerle muhalefete yüklenirken kamu özel işbirliği ve ödeme garantili ihaleleri eleştirenlere de ağır ithamlarda bulundu. Ben, AKP öncesindeki iktidarları da, yolsuzluk çarkları nedeniyle eleştiren, deşifre eden, o dönemleri haber ve kitaplara konu eden bir gazeteci olarak, “AKP’ye özel bir kin ile değil” gazetecilik gereği, geçmişte olduğu gibi hükümeti takip ediyorum. Bilgi ve belgeler ışığında sorular soruyorum... Erdoğan’ın “rüyam” dediği şehir hastanelerinin Türkiye ekonomisi için bir kâbus olduğunu görüyor ve söylüyorum. Bilgi ve belgelere dayanarak, konunun tarafı olan Sağlık Bakanlığı’na da çağrıda bulunuyor, yanıt vermesini bekliyorum. HHH Biliyorsunuz, şehir hastaneleri, arsasını devletin ücretsiz verdiği alanlara kuruluyor ve müteahhitler yaptıkları hastaneleri devlete kiralıyor... Şehir hastanelerinin hasta bulabilmesi için, devlet hastaneleri kapatılıyor. Yani devlet, hastanelerin sahibi olmak yerine “kiracı” konumuna geçiyor. Geçen haftaki köşemde, bir yıllık kira parası karşılığı bir devlet hastanesinin inşa edilebileceğini yazmıştım. Konunun muhataplarından bir açıklama gelmedi. Bu hafta devam ediyorum... Sözleşmeleri sır gibi saklanan şehir hastanelerinde güvenlikten yemeğe, görüntüleme hizmetlerinden çamaşırhaneye kadar tüm iş ve hizmetler de müteahhitlere verildi. Yani bu kalemler için devlete ayrı ayrı fatura kesiliyor. Yani müteahhitlerin hizmet karşılığı 25 yıl boyunca kesecekleri faturaları da bizler ödeyeceğiz... Peki, bu faturalar nasıl denetleniyor? İlk kez duyacağınız birkaç örnek, neden sıkı denetim yapılması gerektiğini ortaya seriyor: Kemoterapi ilaç hazırlama işinin birim maliyeti, Elazığ Şehir Hastanesi’nde 1 TL, Eskişehir Şehir Hastanesi’nde 37 TL 50 kuruş, Isparta Ş.H’de 90 TL 91 Şehir Hastaneleri gerçeği: Faturalar arasındaki fahiş fiyat farkları! Yani müteahhitlere verecek parayı buluyorsunuz ama kendi hastanenizi yapamıyorsunuz, öyle mi? Ayrıca planlanan 25 hastanenin 10’unu devlet tekrar kendisi yapmak için harekete geçti. Çünkü Türkiye bütçesi, garantili ödeme ayrıcalığı ile yapılan bu hastanelerin maliyetini kaldıracak gibi değil... HHH Hani cebimizden para kuruş, Mersin Ş.H’de 176 TL 64 kuruş, Adana Ş.H’de 355 TL 95 kuruş!.. Aynı iş 1 TL’den 355 TL’ye kadar geniş bir yelpazede nasıl fatura edilebiliyor? Devlet, aynı iş için Adana Ş.H’ye, Elazığ Ş.H’nin 355 katı para ödüyor... Kemoterapi ilaç hazırlama işi dışında, uygulama faturası da farklılık gösteriyor: Birim maliyet olarak Eskişehir Ş.H’de 1 TL olan uygulama işi, Isparta Ş.H’de 1.52 TL, Adana Ş.H’de 2.82 TL, Mersin Ş.H’de 5.52 TL... Aynı iş için 6 kat fazla fatura kesiliyor ve kimse nedenini sormuyor... HHH Şehir hastanelerinin çamaşır hizmetlerinden atık bertaraf işlerine kadar birçok kalemde faturalar arasında yüzlerce kat fark var. Neden? HHH Bu soruları soruyor olmamızın, hastane yapımına karşı olmakla ne ilgisi var? Devlet kendi imkânları ile hastane yapabilecekken neden kiracı konumuna düşüyor ve olağanüstü maliyetler üstleniyor? Diyorlar ki devlet hastaneleri eskimişti... Birçoğu için bu açıklama gerçeği yansıtmıyor. Ankara’da iyi durumdaki 6 devlet hastanesi kapatıldı. Çünkü kurulacak şehir hastanesi için ihtiyaç yaratıldı... Diyorlar ki devletin hastane yapacak parası yok... Nasıl yok? Her yıl kiraladığı hastanelere milyarlarca lirayı devlet ödemiyor mu? Yine başka yerde göremeyeceğiniz bir rakam: üç yılda bütçeden şehir hastaneleri için ayrılan pay 50 milyar TL’yi buluyor. çıkmayacaktı? CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Faik Öztrak, ekonomiyi çok iyi bilen, 2001 krizinde Hazine Müsteşarlığı yapan, hazırladığı krizden çıkış paketi ile AKP iktidarının ilk yıllarındaki ekonomik rahatlamada katkısı olan bir isim... Soruşturduğumuz şehir hastaneleri ve KÖİ (kamuözel işbirliği) projeleri ile ilgili “Hani cebimizden para çıkmayacaktı” diye soruyor. Çünkü bu projeler topluma bu masal ile anlatıldı. Öztrak, Türk ekonomisinin önündeki en büyük ve riskli kara deliğin hazine garantili ödemeler şeklinde yapılan otoyollar, köprü ve tüneller ile şehir hastaneleri olduğunu söylüyor. Her alanda TL’ye geçildi ama şehir hastaneleri hariç! Cebimizden olağanüstü rakamlar çıkacağını yine ilk kez duyacağınız örneklerle açıklayayım. Bilkent Şehir Hastanesi... Yıllık 289 milyon TL kiralama bedeli belirlenmişti. Dolar kurundaki artış kiraya yansıtıldığı için 2020 Mayıs ayı itibarıyla aynı hastanenin kirası 1 milyar 103 milyon liraya yükseldi! Çünkü şehir hastanelerini yapan müteahhitler ile dolar kuru üzerinden sözleşme yapıldı ve kur farkları üç ayda bir sözleşmeye yansıtılıyor. Kocaeli Şehir Hastanesi... 225 milyon 480 bin TL bedelle devlete kiralandı. Kur farkı ile bugün kiranın ulaştığı rakam 885 milyon TL! Derin bir nefes alın ve buraya kadar yazdıklarımı yeniden okuyun... Ev kiralarını, AVM’leri, dükkânları, tüm ticari sözleşmeleri, kamu iktisadi teşekküllerindeki dolar bazlı tüm sözleşmeleri TL’ye çeviren iktidar, nedense şehir hastanelerinin kirasını dolar üzerinden ödemeye devam etmiş! Kim kazanıyor, kim kaybediyor?! HHH Sözleşmeler: Devletin aleyhine müteahhidin lehine... Sır gibi saklanan sözleşmelerde ne var? İlginç detaylar aktaracağım: Örneğin, müteahhit kendi kusuru ile işi tamamlayamazsa bile devlet projeyi tamamlayacak. Devlet, sözleşmeden kaynaklı kusurlar ile ilgili müteahhidin sorumluluğuna gitmek için mahkeme kararı getirmek zorunda ancak aynı konuda müteahhit tebliğde bulunarak devletin sorumluluğuna gidebiliyor. HHH Bazı şehir hastanelerinde teslim edilmeyen malzemelerin, sanki teslim edilmiş gibi paraları ödenmiş, bitmeyen inşaatlar sanki tamamlanmış gibi müteahhitlere alacakları verilmiş. Çok sayıda tespit var: Örneğin bir hastanede helikopter pisti yapılmadığı halde parası ödenmiş; bir başkasında, tüp bebek merkezi olmadığı halde müteahhide tüp bebek merkezi yapılmış gibi para ödenmiş... Düşünün, milyarlar akıyor... Bu paraları, faturaları sorgulayan var mı? Sayıştay’ın kolu kanadı kırıldı... Sınırlı denetim yapabiliyor ve o denetimlerden bile burada anlattığım gibi skandal olaylar çıkıyor. Denetim birimleri, denetlemekle sorumlu oldukları kişilere bağlı! HHH Prof. Dr. Duran Bülbül... Büyük bir titizlikle bütçe ödemeleri, Sayıştay raporları ve bir dizi mali tabloyu analiz ederek şehir hastaneleri ile ilgili inceleme raporu hazırladı. Bülbül, “siyaseten kimseye ve hiçbir partiye kin gütmeden, yalnızca olgulara dayalı olarak” Türkiye’nin gündemine oturan incelemeyi benimle paylaştı. Sağlık Bakanlığı ve sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen, milyar dolarlık servetleri ile “en zenginler” kulübünün yeni rekortmenleri olan müteahhitler de suskun... Sevgili okur; Yeniden soruyorum; Kim kazanıyor, kim kaybediyor? CHP’li Kaya: Kadın ve erkek atletler farklı otellerde konaklatılıyor Atletlere ‘haremselamlık’ SELDA GÜNEYSU CHP Genel Başkan Yardımcısı Yıldırım Kaya, Türkiye Atletizm Federasyonu (TAF) Başkanlığı’nın, 1 0cak 2 Şubat tarihleri arasında düzenlenen Olimpik Kadro Hazırlık Kampları’nda, sporcuların kadın ve erkek olarak ayrılarak, “farklı otellerde konaklatıldığını” söyledi. Gençlik ve Spor Bakanı Muharrem Kasapoğlu ise “TAF Başkanlığı 2020 yılı kamp programını bilimsel gerçekler çerçevesinde hazırlamakta ve uygulamaktadır” savunma yaptı. CHP’li Kaya, Bakan Kasapoğlu’nun yanıtlaması üzere Meclis Başkanlığı’na bir önerge verdi. 1 0cak 2 Şubat 2020 tarihleri arasında düzenlenen “Olimpik Kadro Hazır lık Kampları”nda, “sporcuların kadın ve erkek olarak ayrılarak farklı otellerde konaklamalarının sağlandığını” söyleyen Kaya, önergesinde şunları kaydetti: “Örneğin Antalya kampında erkek sporcular Lea Life, kadınlar ise Acropol’de konaklamaktadır. İstanbul kampında ise erkekler Royal, kadınlar ise Gönen Otelleri’nde konaklamaktadır. Kadın ve erkek sporcuların aynı otelde konaklamalarının ne gibi mahsurları vardır? Karma sporcu kamplarının kaldırılmaya başlanmasındaki amaç nedir?” ‘Bilimsel planlanıyor’ Önergeyi yanıtlayan Kasapoğlu ise sorulara dikkat çeken şu yanıtları verdi: “TAF Başkanlığı 2020 yılı kamp programını bilimsel gerçekler çerçevesinde hazırlamakta ve uygulamaktadır. 1 Ocak 2 Şubat 2020 tarihlerinde Antalya’da yapılan Milli Takım kampına 81 kişi, 2 Ocak 2 Şubat 2020 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenen Milli Takım kampına 140 kişi davet edilmiştir. Mersin, Adana, İzmir, Bursa, Ankara ve Diyarbakır illerinde de kamplar devam etmektedir. İstanbul ve Antalya illerinde Milli Takım kampına katılan sporcu sayısının fazla olması nedeniyle kamplar farklı otellerde yapılmıştır. TAF Başkanlığı kampları, teknik kurulun değerlendirme ve tavsiyeleri doğrultusunda katılımcı sayısı da dahil olmak üzere teknik kapsamda planlanmakta olup takvim ve program dahilinde sorunsuz olarak devam etmektedir.” l ANKARA AYM: Haksız tutuklanan muhtarın maaşı ödenmeli Anayasa Mahkemesi (AYM), Kastamonu’nun İhsangazi ilçesine bağlı Elçelebi köyünde muhtarlık yaparken 2007 yılında “suç örgütü üyesi” olduğu iddiasıyla tutuklanıp beraat eden Doğan Depişgen adlı muhtara, tutuklu kaldığı 15 aylık süre boyunca verilmeyen muhtarlık maaşının ödenmemesini hak ihlali saydı. AYM, mülkiyet hakkının korunmasına hükmederek, muhtara maaşının ödenmesini istedi. l ANKARA DANIŞTAY SEÇIMLERINDE TARTIŞMALI ISIM Zeki Yiğit Zerrin Güngör’ün yaş haddinden emekliye ayrılmasıyla boşalan Danıştay Başkanlığı için yapılan seçimin ilk gününden sonuç çıkmadı. Seçime bugün devam edilecek. Yarışta öne çıkan adaylardan Zeki Yiğit, YSK üyesi olarak görev yaparken İstanbul seçimlerinin yenilenmesi yönünde oy kullanmıştı. Seçimde, 3. Daire Başkanı Mehmet Ali Samur, 10. Daire Üyesi Nizamettin Kalaman, 8. Daire Üyesi Zeki Yiğit, 5. Daire Başkanı Fethi Aslan ve 4. Daire Başkanı Enver Kaya yarıştı. l ANKARA/Cumhuriyet KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 23 4 5 6789 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Osmanlı 1 M A R İ M B A N Devleti’nde 2 A Y O L İ K L E dışarıya 3 satılan mal 4 lardan alınan gümrük vergisi. 2/ Kimononun 5 6 7 DAK RES İ F R FALSO E İ RON İ NAR GAR VE UT AK KA LOR İ beline bağla 8 L İ L A A M U T nan ve daha 9 K A R U M M İ çok ipekten yapılan uzun Japon kemeri... Bir tür pa muklu kumaş. 3/ Kadınların çarşaf yeri ne kullandıkları hafif üstlük. 4/ Utanma, hayâ... Geminin sol yanı. 5/ İlaç... Tütün dizmek, kurutmak ve işlemek için kulla nılan üstü kapalı sergi. 6/ Kaba örgülü büyük çuval... Ankara’daki özel bir tiyatronun kısa yazılışı. 7/ Üstü kapalı olarak anlatma... Çok ince gözenekli dokuma. 8/ Türk müziğinde kullanılan zilsiz büyük tef. 9/ Tanrı tarafından Da vut Peygamber’e gönderildiğine inanılan kutsal kitap... Bayağı, sıradan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir lisans ya da marka sahibinin, bu hakkını başkasına devretmesi karşılığın da aldığı bedel. 2/ Afyonkarahisar ilinde bir göl... Âşık, vurgun. 3/ Satrançta bir taş... Bir göz rengi. 4/ Sıkı dokunmuş bir tür pamuklu kumaş... Bir gösterme sıfa tı. 5/ Leyleğe benzer bir kuş... Yakacak odun için kullanılan, 1 metreküpe eşit oylum ölçüsü birimi. 6/ Büyük piliç... Ses. 7/ Victor Hugo’nun, “NotreDame’ın Kamburu” adlı romanındaki Çingene kı zın adı. 8/ Şeker üretiminde, billurlaşan şeker alındıktan sonra kalan posa... İlkel benlik. 9/ Eski Mısır’da güneş tanrısı... Bir kadın giysisi. ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle