24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 MAYIS 2020 CUMARTESİ 11 BAŞKANA HİZMET ETTİ Beyaz Saray’da 55 yıl boyunca 11 baş görevlisi olarak başlayan Jerman, 1960’ta Kenndy döneminde uşak ola kana hizmet veren uşak Wilson Roosevelt Jerman (91), koronavirüse ye rak atandı. 1960’tan 2012 yılına kadar 11 ABD başkanına hizmet etti. nik düşerek yaşamını yitirdi. Beyaz Saray’da çalışmaya1957’de temizlik Jerman, 2012'de Obama tarafından ödülle onurlandırıldı. l Dış Haberler Herkese Bilim Teknoloji dergisinin katkılarıyla hazırlanmıştır EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: EMİNE BİLGET YÜZEBILEN ILK DINOZOR TÜRÜ F as’ta bulunan bir kuyruk fosili, dinozorların sadece karada değil denizde de hüküm sürdüğünü gösteriyor. Nature’da yayımlanan çalışmaya göre, 7 metreyi bulabilen boyuyla Spinosaurus aegyptiacus, diğer dinozorlarınkinden çok günümüz timsahlarınınkine benzer şekilde işlev gören geniş bir kuyruğa sahipti. Fas’taki kazılarda genç bir “Spinosaurus”un kuyruğunun yaklaşık yüzde 80’ini oluşturan kemikler bulundu ama kuyruk diğer dinozorlarınkine pek benzemiyordu. Bir yüzgeç gibi uzun ve düz olan kuyruğun suda nasıl performans göstereceğini test etmek için araştırmacı lar kuyruğun plastik bir modelini oluşturup robotik bir mekanizmaya bağladı. Denemelerde kuyruğun, suda diğer dinozor kuyruklarına kıyasla 8 kat daha fazla itme oluşturduğu görüldü. Suda yüksek hareket becerisi sağlayan kuyruk, timsahlar ve semenderler gibi karada da hareket edebilen su hayvanlarının kuyrukları gibi işlev görüyordu. Araştırmalar “Spinosaurus”un iyi bir yüzücü olabileceğini gösterirken kuyruk fosilinin bulunduğu bölgenin denizden uzak oluşu, bu dinozorların hem suda hem de karada yaşamlarını sürdürdüklerine işaret ediyor. l www.livescience.com 7 metrelik boyuyla adeta yüzen dev: Spinosaurus aegyptiacus BEBEK DÜNYANIN DOĞUMU Bilim insanları, bebek gezegenlerin doğumuna doğrudan kanıt olabilecek yeni görüntüler elde etti. Araştırma, evrene dağılmış haldeki binlerce dış gezegenin oluşumunu anlamamıza yardım edecek. Avrupa Güney Gözlemevi’nden Anthony Boccaletti, “Bugüne kadar binlerce dış gezegen keşfedildi, ancak bunların nasıl oluştuğuna dair çok az şey biliniyordu” dedi. Yeni görüntüler, 520 ışık yılı uzaklıktaki AB Aurigae yıldızının etrafında oluşan devasa bir toz ve gaz spiralini gösteriyor. Bu spiraller bebek dünyaların doğumu anlamına geliyor. l Independent Türkçe 10 MADDEDE DİJİTAL KÜLTÜR TANOL TÜRKOĞLU 10 MADDEDE TEKNOLOJİNİN ELEKTRİK TÜKETİMİ n İnternet yılda 70 milyar kWh (kilowattsaat) elektrik tüketiyor. n Dünyadaki mobil telefonlar yılda 2 kWh, tabletler ise 12 kWh elektrik tüketiyor. n Elektriğin % 36’sını iletişim ağları, % 34’ünü bilgisayarlar, % 30’unu veri merkezleri tüketiyor. n Sadece Google dünya elektriğinin yüz binde 13’ünü tüketiyor. n Mobil cihazı USB’den yedi dakika şarj etmenin tüketime etkisi 0.003 kWh. n YouTube’da 5 dakika video izlemek 0.065 kWh tüketiyor. n Dijital cihazların çalışması için gereken elektrik oranının yıllık artışı (% 7), tüm dünyanın tükettiği elektriğin artışından (% 3) daha yüksek. n Elektriğin % 55’ini teknoloji kullanıcıları, % 45’ini teknoloji üreticileri tüketiyor. n Teknoloji üreticilerinin elektrik tüketimi dağılımı; bilgisayar (% 17), TV (% 11), akıllı telefon (% 11). n Bitcoin ise yılda 20 tWh (terrawatt saat) elektrik tüketiyor. Kaynak: DigitalInformationWorld.com Eren Akdoğan BİLİM İNSANLARINA GÖRE YÜZÜMÜZE DOKUNMAMAK NEDEN HAYLI GÜÇ? Yatıştırıcı etkisi büyük 5 yaşındaki Eren, ABD’de üstün zekâlılar okuluna giren ilk Türk oldu. Eren’in süper kahramanı: ATATÜRK ABD’deki üstün zekâlılar okulu Edison Regional Gifted Center’a ilk kez bir Türk, tam bursla kabul edildi. Devletin yaptığı ve sadece 28 öğrenci alınacak sınavda 3 bin 500 öğrenci yarıştı. 153 IQ’suyla 5 yaşındaki Eren Akdoğan birinci oldu. IBM’de bulut bilişim ve yapay zekâ alanında çalışmalar yapan Erman Akdoğan ile bilişim uzmanı Esra Serin Akdoğan çifti, 5 yaşında Eren ve 3 yaşında Deniz adında 2 çocuğuyla Şikago’da yaşıyor. ABD’de devletin yılda bir kez üstün zekâlı çocukları belirlemek için yaptığı “Regional Gifted Centers Admissions Testing” sınavına Eren’i, devam ettiği James G. Blaine kreşindeki öğretmenleri yönlendirdi. Robot mühendisi Eren’in babası Erman Akdoğan, “Eren’in, süper kahramanı Süperman değildi. Süper kahramanı, ‘Kötü adamları kovalayan büyük komutan’ dediği Atatürk’tü. Meraklı, çok soru soran bir yapısı var. Kitaplar, futbol, basketbol, satranç, canlılar, doğa olayları ve robotlarla çok ilgili. 3 yaşında, ‘Robot mühendisi olacağım’ dediğinde de şaşırmıştık” dedi. l Haber Merkezi Derleyen: RITA URGAN Koronavirüse karşı korunmanın en temel yollarından biri elleri sabunla yıkamak ve yüzümüze dokunmamak. Ancak insanların ellerini yüzlerine, gözlerine ve ağızlarına götürmekten kaçınmaları o kadar da kolay değil. 2015’te American Journal of Infection Control dergisinde yayımlanan bir araştırma, bulaşıcı hastalıkların önlenmesi konusunda eğitim gören tıp öğrencilerinin bir saatlik ders sırasında ortalama 23 kez yüzlerine dokunduklarını ortaya koyuyor. Leipzig Üniversitesi ruhbilimcilerinden Martin Grunwald, kendine dokunmanın iletişim amacı taşımayan bir eylem olduğunu, bunun tüm bilişsel ve duygusal süreçlerde kilit rol oynadığını belirtiyor. Kaliforniya Üniversitesi’nden Dacher Keltner’e göre de yüzümüze dokunmak bir tür kendi kendini yatıştırma işlevini görüyor. Dokunmanın sakinleştirici ve gerginliği azaltıcı oksitosin hormonunun salgılanmasına yol açtığı yönünde bilimsel kanıtlar olduğuna dikkat çeken Keltner, bunun dışında insanların kur yapmak ya da “tıpkı bir tiyatro perdesi gibi toplumsal bir dram sahnesinden bir başkasına geçmek” amacıyla da ellerini yüzlerine götürdüklerini belirtiyor. Peki, insanların yüzlerine dokunmaktan kaçınmaları neden öylesine güç? ABD’deki Kentucky Kaygı ve Kaygı Bağlantılı Bozukluklar Merkezi ruhbilim uzmanlarından Kevin Chap man, “Ellerin yüze götürülmesi gerçekte insanların farkında olmadan yineledikleri en temel alışkanlıklarından biri” diyor. Küçük yaşta öğretiliyor İster makyaj yaparken ister dişleri fırçalarken ya da saçları tararken olsun, insanlara küçük yaşlardan başlayarak sürekli yüzlerine dokunmaları öğretiliyor. Her gün düzenli uygulanan tüm bu alışkanlıkları kimi zaman mikropların kol gezdiği bir bakkal ya da markette gözleri kaşımak gibi, istem dışı birtakım davranışlara da yol açabiliyor. Chapman’a göre, insanlardaki bu Koronavirüs uyarılarından biri de ellerimizi yüzümüze götürmemek. Ancak bu çok da kolay değil. Uzmanlara göre bu, çocuk yaştan beri farkında olmadan yaptığımız temel bir alışkanlık. Üstelik sürekli “yüzünüze dokunmayın” uyarısı sonucu, daha fazla kaygıya kapılıp ellerimizi istemeden daha çok yüzümüze götürebiliyoruz. eğilim, sürekli yinelenen alışkanlıkların bir sonucu olmanın yanı sıra bir diğer faktör daha var. O da toplumda dış görünüşe verilen önem. İnsanlar toplum içine çıktıklarında nasıl göründüklerini önemserler. Ağzın kenarında yiyecek kırıntılarının kalmış olması bir kişinin pasaklı olduğunun ve dış görünüşüne özen göstermediğinin bir işareti olarak algılanabiliyor. Öyle ki yüze dokunmak insanların dış görünüşlerine çekidüzen vermelerine olanak tanıdığı gibi, başkalarına aklı başında ve davranışlarının bilincinde olduklarını kanıtlamalarının da bir yolu. l Live Science İnsanların otomatik pilota bağlandıkları bu içgüdüsel alışkanlıktan vazgeçmelerini sağlayacak kesin bir yol olmamakla birlikte uzmanlar, bu bağlamda en önemli unsurun farkındalık olduğuna dikkat çekiyor. Böyle bir farkındalık oluştuğunda da insanların ellerini yüzlerine götürmeye kalkıştıklarında bunu bir yere not etmelerinin, ya da stres topu, yoğrulabilir silgi gibi şeylerle elleri oyalamanın yüze dokunma dürtüsünü gidermeye yardımcı olabileceğini belirtiyorlar. Tat a edinmeSktrdeesbitroypolu Kuşların sırrı ne? KENTLERE UYUM SAĞLIYORLAR lgısını değiş Frontiers in Ecology and Evolution’da yapılan bir çalışma, kuşların kaotik kent koşullarıyla başa çıkmada iki alternatif özelliğe sahip olduklarını gösteriyor: Görece büyük beyne sahip olmak veya daha sık üremek. Kentlerin birçok tür için zorlu bir ortam sunduğunu ve bu nedenle çoğu zaman doğal yaşam alanlarında çok daha düşük biyolojik çeşitliliğe imkân verdiğini belirten araştırmacılar, kent şartlarıyla başa çıkabilen türler hakkında bilgi edinmenin önemli olduğunu, çünkü günlük yaşamımızda bu türlerle temas halinde olduğumuzu ve bu türlerin kentsel çevre üzerinde önemli etkileri olabileceğini ifade ediyor. 27 kentten 629 kuş... Daha büyük beyinleri olan kuşların birtakım avantajlara sahip olduğunu, yeni besin kaynakları bulmada ve insan kaynaklı tehlikelerden kaçınmada daha küçük beyinli kuşlara kıyasla daha başarılı olduklarını gösteren birçok çalışma mevcut. Ancak araştırmacılar, güvercin gibi görece küçük beyinli bazı türlerin de şehirlere nasıl bu kadar iyi uyum sağlayabildiğini henüz açıklayamadı. Bu kuşların kentsel yaşama uyum sağlamalarını neyin sağladığını ortaya çıkarmak isteyen araştırmacılar, beyin ve vücut büyüklüğü, azami ömür, küresel dağılım ve üreme sıklığını içeren veri tabanlarını inceledikleri çalışmalarında 27 kentten 629’dan fazla kuş türü hakkında ayrıntılı verileri ve müze koleksiyonlarını kullandılar. Çalışmanın sonucu, beyin büyüklüğünün önemli bir rol oynadığını doğruladı, ancak başarıya giden tek yolun bu olmadığını da işaret etti. Çalışmaya göre, kentlere uyum sağlamaya yardımcı olan özellik, karga veya martı gibi türler için, yeni koşulların zorluklarıyla başa çıkmayı kolaylaştıran görece büyük beyin, güvercin gibi küçük beyinli türler için ise üreme sıklığı. İlginç bir şekilde, vücutlarına oranla ortalama beyin büyüklüğüne sahip kuşlar kent koşullarında yaşama olasılığı en düşük olanlar. l https://phys.org/ news/202003bigbrainsbabiesbirdsurban.html Karga veya martı gibi türler için yeni koşulların zorluklarıyla başa çıkmayı kolaylaştıran unsur görece büyük beyinlerinin olması, güvercin gibi küçük beyinli türler için ise üreme sıklığı. FİNCANIN RENGİ BILE ETKILIYOR Yemek yediğimiz veya bir şey içtiğimiz zaman tüm duyular devreye giriyor. Uyarıların, duyu organlarında beyinde işlenmesi sırasında karmaşık etkileşimler ortaya çıkıyor. Duyu uyarıları bunlarla güçlenebildiği gibi engellenebiliyorlar da. Mesela fincan renginin bile tat algımızı etkileyebileceği biliniyor. Ayrıca kinin gibi acı maddeler, tatlı aromaları ve tatlıya duyulan iştahı engeller. Bu yüzden zayıflamak isteyenlerin abur cubur yeme isteğine karşı acı bir şey içmeleri veya yemeleri önerilir. Kafein de belli başlı tat reseptörünü tatlıya karşı köreltebiliyor. Fakat kahvenin bir bütün olarak tat algımız üzerinde ne şekilde etkili olduğu pek bilinmiyordu. Aarhus Üniversitesi’nden Alexander Fjaeldstad ve Henrique Fernandes,156 katılımcıyla bir test yaptı. Katılımcılar, bir fincan espresso veya kafeinsiz kahve içmeden ve içtikten sonra ayrıntılı bir koku ve tat testini tamamladılar. Ve ortaya ilginç bir sonuç çıktı: Acı kahve beklenilenin tam aksi bir etki yapıyor. Kahve, tat algısını engellemek yerine daha yoğun olarak algılamamıza yol açıyor. Bu da kahvenin yanında bir parça çikolatanın niçin iyi gittiğini açıklıyor. Yoğun tat alma duygusu kahve içiminden hemen sonra ortaya çıkıyor. Ve bu etki hem kafeinli hem de kafeinsiz kahvede ortaya çıkıyor. Bilim insanları bu yüzden reaksiyonun kafein ve merkezi sinir sistemi üzerindeki etkisiyle ilgili olmadığını, bunun yerine bu etkiden kahve içindeki bazı acı maddelerin sorumlu olduğunu düşünüyor. Ancak bunların hangi maddeler olduğu bilinmiyor. tiriyor 900’Ü AŞKIN AROMA VAR... Kavrulmuş kahvede 900’ün üzerinde aroma var ve bunların birçoğu tat duyusu üzerinde etkili olabilir. Ayrıca kahvenin tat duyumuzu değiştiren mekanizması da henüz karanlıkta. Ancak bilindiği kadarıyla tatlı ve acı, tat reseptörlerindeki tip 22 hücreleri tarafından kaydediliyor. Gerçi tatlı ve acı için olan reseptörler aynı hücrede bulunmuyor ama aynı hücreler arası sinyal yolunu kullanıyor. Bu yüzden teorik olarak kahve, Tip II hücreleri veya sinyal yolları üzerinde etkili olabilir. Fakat bir mekanizmanın tat duyularının işlenmesi sırasında da devreye girdiği düşünülebilir. Araştırmacılar, bundan sonraki çalışmalarında bu gizi çözmeye çalışacak. l Chemosensory Sensitivity after Coffee Consumption is Not Static: ShortTherm Effects on Gustatory and Olfactory Sensitivity.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle