28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 23 MAYIS 2020 CUMARTESİ EDİTÖR: ELİF TOKBAY İstanbul Sözleşmesi kâğıt üstünde kalmasaydı Nadira’yı koruyabilirdi Göçmen kadınlar HABER Nadira Nasıl Öldü? TUĞBA ÖZER 3 Yazı dizimizin 3’üncü bölümünde, Nadira Kadirova’nın ölümüne ilişkin soruşturmaya müdahil olan 132 kadın avukattan Kübra Ekmen ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Genel Temsilcisi Gülsüm Kav’a söz verdik. Kadın hakları mücadelesi veren iki kadın da üstüne basa basa aynı noktayı işaret ediyor: İstanbul Sözleşmesi! Kimsesi olmayan... “Nadira Kadirova göçmen bir ev işçisiydi. Emeği sömürülen bir kadındı. Bu ülkede göçmen bir kadın olmanın verdiği dezavantajlara sahipti” diyerek söze başlıyor avukat Kübra Ekmen. Kadın avukatlar olarak dosyaya neden dahil olduklarını ise şu sözlerle anlatıyor: “Bu olayın daha görünür kılınması, bu ve benzeri olaylarda kadınların yalnız olmadıklarını hissettirmek, kadın dayanışmasına vurgu yapmak için biz dosyaya müdahil olduk. Biz, Türkiye’de kimsesi olmayan bir kadını savunmak için, ona sahip çıkmak için bu dosyaya dahil olduk. Nadira’nın sahipsiz olduğunu düşünüyoruz. Dosyaya dahil olan kadın avukatlar, Nadira için eylemler yapan kadınlar olarak bir çaba gösteriyor olsak da Nadira’yla ilgili dosyayı incelediğimizde delillerin evrensel standartlara uymayan şekilde, özensiz incelenmiş olduğunu görüyoruz.” Soruşturma sürecindeki incelemenin, Nadira’nın göçmen bir kadın işçi olması durumundan ve olayın AKP’li bir milletvekilinin evinde gerçekleşmesi konularından bağımsız olamayacağını ifade eden Ekmen, dosyaya ilişkin gördüğü eksiklikleri, “Bu duruma maalesef Türkiye’de sık rastlanıyor. Biz birilerini bir şeyle itham etmektense diyoruz ki, gerçek neyse o ortaya çıkarılsın. Nadira intihar mı etti, intihara mı sürüklendi yoksa öldürüldü mü? Bunlarla ilgili teknik olarak eksiklikler var. Örneğin psikolojik rapor alınmamış. Nadira’nın hayata tutunma çabasıyla ilgili veriler görüyoruz dosyada. İleriye dönük planlar yaptığına ilişkin emareler ver. Bunların hiçbiri dikkate alınmamış. Dosyadaki bulgular, Nadira’nın hayatıyla ilgili yaptığı planlar dikkate alınmış olsaydı intiharı planlayan bir kadın olmadığı belki de ortaya çıkacaktı” diyerek ifade ediyor. kolay hedef GÜLSÜM KAV: Nadira dosyasında arkadaşının ifadelerine ve bazı şüpheli beyanlara baktığımızda korunmaya ihtiyacı olduğu görülüyor. Korunma kanunu etkin uygulanmıyor ülkemizde. Uygulansaydı Nadira da belki bundan yararlanabilirdi. Gülsüm Kav KÜBRA EKMEN: İnceleme, Nadira’nın göçmen bir kadın işçi olması ve olayın AKP’li bir milletvekilinin evinde meydana gelmesi konularından bağımsız olamaz. Soruşturmanın kapatılma zamanı, toplumsal tepkinin önünü kesme amaçlı bir hamle. Kübra Ekmen Şilili kadınların başlattığı Las Tesis eylemi Türkiye’de de düzenlenmiş, şarkı sözlerindeki iktidarları sorumlu tutan ifadeler otoriteyi rahatsız etmişti. ‘Nadira’nın şüpheli ölümünü takip edeceğiz’ Tepkinin önünü kesmek Ekmen, dosyanın kapatılması konusunda ise zamanlamaya dikkat çekiyor. Karantina sürecinde yargıdaki işleyişte değişiklikler olduğunu hatırlatan Ekmen, “Biz itirazımızı kontrol etmek üzere gittiğimizde adliyede muhatap bulamadık ve dosyanın aslında bir sulh ceza mahkemesine bile tevdi edilmediğini öğrenmiştik. Bize, mahkeme kalemleri tarafından dosyanın muhtemelen karantina sonrasında ele alınacağı söylenmişti. Ama sonrasında pandemi sürecinde bir cuma günü mesai bitiminde aniden dosyanın kapatıldığı haberini aldık. Biraz da herkes evlerindeyken toplumsal tepkinin önünü kesmek için amaçlı bir hamle yapıldığını düşünüyoruz” ifadelerini kullanıyor. Şule Çet davasını da hatırlatan Ekmen, “Türkiye’de kadın cinayetleri başlangıçta intihar olarak değerlendirilmek isteniyor. İhbarı yapan erkeklerin ihbarına güveniliyor. Maalesef bu durumların üzerine gidildiğinde, bu genelde kadın mücadelesi sayesinde gerçekleşiyor, altından çoğunlukla intihar çıkmıyor. Biz bu konularda yargıya güvenemez hale geldik ve ayrıca bir mücadele yürütmek gerektiğini düşünüyoruz. Bunun böyle olmaması gerekiyor” diyor. “Göçmen kadınlar Türkiye’de hem emek hem de cinsel sömürüye maruz kalabiliyorlar kaldıkları evlerde” diyen Ekmen, İstanbul Sözleşmesi’nin bu konudaki önemine değiniyor: “İstanbul Sözleşmesi’nde göçmen kadınları koruyan 4. madde var bu; göçmen kadınların durumlarına bakılmaksızın uğradıkları toplumsal cinsiyete dayalı şiddette sığınma hakkı olduğunu söylüyor. Fakat bu kâğıt üzerinde kalıyor, uygulanamıyor. Kadınlar maruz kaldıkları cinsel şiddet ve emek sömürüsü karşısında sessiz kalmak zorunda kalıyorlar. Nadira’nın ölümünü ‘şüphe li bir ölüm’ olarak değerlen İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NE DİYOR? diren Gülsüm Kav “Biz kadın lar olarak bütünüyle kuşkudayız, gerçeğin ortaya çıkarıldığı İstanbul Sözleşmesi, yalnızca ta 61). Bu maddeler, toplumsal cinsiye raf ülkenin vatandaşı olan kadınları te duyarlı bir yaklaşım sağlanmasına na ikna değiliz” diyor. Ardından, değil göçmen kadınları da kapsıyor. ilişkin yükümlülükler içermektedir. Türkiye’de şüpheli kadın ölümle Sözleşmedeki sığınmacı ve göç Bu gruptaki kadınlar, hukuki durum rinde artış görüldüğünü de belir men kadınlar hakkındaki madde larındaki, kendi ülkelerinden ayrılma terek şöyle devam ediyor: “Son şöyle: “Sözleşme, taraf devlet va gerekçelerindeki ve yaşam koşulla raporumuzda da yazdık. ‘Şüp tandaşı olmayan kadınlara da koru rındaki farklılıklara karşın toplumsal heli ölüm’ konusu bizim için çok önem taşıyor. Bu konuda sembol olmuş, gerçeği ortaya çıkardığımız davalarımız da var. ma sağlamakta ve sığınmacı ve hukuki durumu ne olursa olsun göçmen kadınlara ilişkin özel düzenlemelere yer vermektedir (m.59, 60, cinsiyete dayalı şiddet fiillerine maruz kalmaya daha açıktırlar, ayrıca şiddetin aşılmasında da güçlükler ve engellerle karşılaşmaktadırlar.” Nadira’nın ölümünün diğer şüp heli ölümlerden farkı, onun ekmek parası için buraya gelmiş olması. Misafirimizdi Nadira, daha fazla dikkat göstermemiz gereken bir gruptaydı.” İstanbul Sözleşmesi’ne göre yapılması gereken olay yeri inceleme, delil toplamadan başlamak üzere otopsinin ve bütün dosyanın titizlikle hazırlanması gerekirken bunun böyle olduğundan hiç emin değiliz. Şüpheli ölümlerde maalesef ki tecrübe kazanmış Bir sorun alanı Kav da tıpkı Erkmen gibi Türkiye’deki göçmen kadın işçi sorununa değiniyor: “Türkiye’deki bir mücadelemiz var. Yıllar önce Esin Güneş kardeşimizin, Siirt’te kayalıklardan atılmasının ‘intihar’ denilerek kapatıldığı dosyayı biz açtırarak cinayeti kanıtlamıştık. Biz yine gerçeklerin ortaya çıkarılmasının yollarını arayacağız. göçmen kadınlar büyük bir ço ğunlukla bakım işinde çalışıyor lar. Dünya çapında yaşanan ba kım krizi, ucuz emek gücü ola rak görülen göçmen kadınlar üzerinden yürütülüyor. Gerek iş le ilgili şartları gerekse kaldıkları yerler açısından felaket örnekler görüyoruz. Sendika ve iş güven cesi gibi haklardan yararlanamı yor bu kadınlar. O yüzden bu ko nu başlı başına bir sorun alanı. Göçmen kadınlar ‘kolay’ hedef olarak görülebiliyor tüm bu nedenlerle.” maya ihtiyacı olduğuna ilişkin beyanlar var. Ama korunma kanunu etkin uygulanmıyor ülkemizde. Etkin uygulansaydı Nadira da belki bundan yararla Adalet sağlanmadı nabilirdi. Sözleşme; bir kadın zarar gördüyse, etkin soruşturma, cezasız bırakmama, hiç değilse zara Kav “İstanbul Sözleşmesi bize diyor ki, ‘Kadın rın ondan sonra telafisi için yapılacak olan her şe lara yönelik suçları önlemek için tedbirler almalı yi yapmayı söyler. Bütün bunlar bu dosyada ger sın. Kadınların eşit yaşadığı bir toplum kurmalısın. çekleşmedi. Etkin ceza ver, adalet sağlansın diyor Kadınlar olarak biz Türkiye’de erkeklerle eşitlikten İstanbul Sözleşmesi. Biz daha soruşturma kısmını uzağız. Göçmen kadınlar ise çok daha eşitsiz bir yeterince yapamadığımız için burada onarıcı adale muamele görüyor. Sözleşme ayrıca diyor ki; şartlar tin sağlanmadığını görüyoruz” diye anlatıyor. ne olursa olsun bir kadın tehdit altındaysa onu ko Kav, “Biz platform olarak Nadira’nın şüpheli ölü rumalısın. Nadira dosyasında arkadaşının ifadele münü takip etmeye devam edeceğiz” diyerek söz rine ve bazı şüpheli beyanlara baktığımızda korun lerini noktalıyor. B İ T T İ Dini de istismar etmeyin İlahiyatçılar: Kuran’da çocuk çocuğu da yaşta evliliği teşvik eden ayet yok KÜBRA KÖKLÜ Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan ve İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muttalip Kutluk Özgüven’in dini referanslarla çocuk istismarını ve erken yaşta evliliği özendiren açıklamalarına ilahiyatçılardan tepki geldi. Prof. Dr. Muttalip Kutluk Özgüven’in “1217 kız çocuklarının vücutları ilk çocuğu doğurmak için mükemmel” demesinin ardından Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan da katıldığı bir can lı yayında “Anadolu’da yıllardan beri büyüklerimiz 141516 yaşında evlenmiş, mutlu yuva kurmuşlardır. 15 yaşında biri cinsel olgunluğa eriştiğine göre rızası geçerlidir” diye konuşmuştu. Kuran’da yok İLÂHIYATÇI YAZAR CEMIL KILIÇ: İslam’da evlilik için iki şart vardır. Çocuğun ergenliğe ulaşmaşı ve reşit olması. Kuran’da da bu konuda çok açık ifadeler mevcut. Nisa suresinin 6. ayetinde evlilik için buluğ çağına ulaşmakla birlikte aynı zamanda reşitlik aranmaktadır. Reşit olmak için de 18 yaşında olunması gerekiyor. Bugün modern hukukta da böyle bir düzenleme mevcut. Dolasıyla 12,13,14 ve 15 yaşlarındaki bir çocuğun evlendirilmesi veya evlenebileceğini söylemek Kuranı Kerim’e uygun değildir. Modern hukuka zaten aykırıdır. Ancak Talak suresinde geçen bir ifade istismar edilip yanlış anlatılmaktadır. Ayette geçen ‘henüz adet görmemiş kadınlarımız’ ifadesiyle buluğ çağına ulaşmamış kız çocuklarıyla da evlenilebilir gibi bir yanlış yorum yapılıyor. Oysa orada istisnai bir durumdan bahsedilmektedir. Bir takım rahatsızlıklar nedeniyle 18 yaşına gelmiş ve henüz adet görmemiş kadınlarımız olabilir. Biyolojik olarak da bu mümkündür. Orada kastedilen bu kadınlardır. Bu ayet istismar ediliyor. 12 yaşındaki ne erkek ne de kız çocuğunun evlendirilmesi dine uygundur. Bu istismarı dinle savunamazsınız. ‘Suç işlemiştir’ İHSAN ELIAÇIK: Muhafazakâr ve dindar diye bildiğimiz insanların birçoğu dinlerini yüzeysel biliyor. Derinlemesine bir bilgileri yok. Kuranı Kerim’i ana dillerinde okumuyorlar. Bir siyasetçi kalkıp din adına kız çocuklarıyla evlenilebileceğini, Anadolu’da yaygın bir gelenek olduğunu söylüyor. Bu söylemlerin dinle bir alakası yoktur. Din dediğimiz zaman akla gelen ilk şey Kuranı Kerim’dir. Siyasetçi bunu söylüyorsa Kuran’dan delil getirmesi gerekir. Kuran’da da yaşla ilgili bir ibare yoktur. Sadece kız çocuklarının evlenmesi için reşit olması ve adet görmesi gerektiği yazar. Bir kız çocuğuna, bir çocuk teslim edebilmek için kız çocuğunun reşit olması gerekir. Nikah çağı biyolojiktir. Reşit olmak da sosyaldir. 18 yaşından küçük erkek ve kız çocuklarının aile kurmaları doğru değildir. Çünkü kendileri çocuktur. Reşit olup aile kuran bireylerde bile büyük sorunlar yaşanırken çocukların bu sorumluluğu kaldırması beklenemez. İyi bir şeymiş gibi de önerilemez. Bu siyasetçinin 18 yaşından küçük kız çocuklarının evlendirilmesi ile ilgili söylemleri hem Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne hem de Türk Ceza Yasasına aykırıdır. Bu kişi suç işlemiştir. l İSTANBUL yeni baskısı ve yeni kapağıyla, CUMHURİYET KİTAPLARI ile yeniden okurlarıyla... ? ş7"32.8%8ó818=8#ş/ş<258=^? L??????????c?šL???Oe?r??ğ??cuš???
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle