16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 8 NİSAN 2020 ÇARŞAMBA EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ HABER Cezaevleri yoğunluğu en yüksek ülke Türkiye’de her 100 bin kişiden 329’u hapis Prangalar ülkesi BİK ŞARTI TEPKİ ÇEKTİ ‘Muhalif basın cezaevine giremeyecek’ ALİCAN ULUDAĞ AKP ve MHP’nin hazırladığı infaz paketiyle cezaevlerine gazetelerin girmesi zorlaştırıldı. “Basın İlan Kurumu (BİK) aracılığıyla resmi ilan ve reklam yayınlama hakkı bulunmayan gazetelerin, ceza infaz kurumuna kabul edilemeyeğine” ilişkin düzenlemeye tepki gösteren avukat Mustafa Gökhan Tekşen, bunun basına yönelik yeni kısıtlamalar olduğunu kaydetti. Basın özgürlüğü davalarına bakan Avukat Tekşen, teklifin hem basın özgürlüğü hem de haber alma hakkına açık şekilde aykırı olduğunu belirtti. Tekşen, şu değerlendirmeyi yaptı: “Öncelikle; resmi ilan ve reklam yayınlama cezası almak ile hükümlü veya tutuklunun okuduğu gazete içeriğine ulaşamaması arasında mantıksal hiçbir bağ yoktur. BİK; üyelerinin 1/3’ü Cumhurbaşkanı tarafından atanmakta ve son dönem uygulamalarından görüldüğü üzere de Cumhuriyet, BirGün, Evrensel gibi hak temelli gazetecilik yapan kuruluşlara resmi ilan ve reklam yasağı vererek hem finansal sıkıntıya sokmakta hem de ‘istenmeyen gazetecilik’ uyarısında bulunmaktadır. Düşünün; Cumhuriyet gazetesine BİK tarafından resmi ilan yayımlama yasağı verilmiş olsun. Gazetenin tutuklu olan yazarı Barış Terkoğlu cezaevinde yazı yazdığı gazeteye ulaşamama yaptırımı ile karşı karşıya kalacak. Türkiye’de tutuklu gazeteciliğin kapsamlı bir sorun olduğu da düşünüldüğünde yasa teklifinin ne denli tehlikeli olduğu anlaşılacaktır.” AYM’ye başvurulmalı Anayasa Mahkemesi’nin cezaevine girişi engellenen birçok yayınla ilgili ihlal kararı verdiğini anımsatan Tekşen, şu ifadeleri kullandı: “COVID19 salgını fırsat bilinerek ifade özgürlüğünü daraltan ve yandaş basın gazetelerini cezaevine sokup tek taraflı bir veri akışına sebebiyet verecek nitelikteki uygulamanın yasal basamağını oluşturma gayretinden süratle dönülmelidir. AYM’ye iptal davası açılması ilk atılabilecek adımdır.” l ANKARA Tartışmalı infaz paketinin görüşmeleri TBMM’de başlarken Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi, Avrupa ülkelerindeki cezaevlerinin du rumuyla ilgili bir rapor hazırladı. Rapora gö HÜSEYİN HAYATSEVER re Türkiye, Avrupa’da Rusya’nın ardın dan nüfusa oranla en yüksek tutukluhükümlü sayısına sa hip ikinci ülke oldu. Avrupa Konseyi ülkelerinde ortalama her 100 bin kişinin 125’i ceza evinde bulunuyor. Rapora gö re, Rusya’da bu sayı 386 iken Türkiye’de ise her 100 bin ki şiden 329’u cezaevinde bulu Avrupa Konseyi raporuna göre, Türkiye’de cezaevlerinin yüzde 123 oranında dolu olduğu, personel başına ise ortalamanın 5 katı hükümlü düştüğü açıklandı. nuyor. Raporda, Türkiye’nin Avrupa ülkeleri içinde en yoğun cezaevi nüfusuna sahip olduğuna da dikkat çekildi. Türkiye’deki cezaevlerinde toplam kapasitenin yüzde 23 oranında daha fazla tutukluhükümlü bulunuyor. Rapora göre Türkiye, cezaevi personeli başına en fazla tutukluhükümlü düşen ülke oldu. Rapora göre, Avrupa Konseyi ülkelerinin tümünde ortalama 1 cezaevi personeline 1.6 tutukluhükümlü düşerken Türkiye’de cezaevlerinde 1 cezaevi personeli ba şına 4.9 tutukluhükümlü var. Raporda, Türkiye’de 2009’da her 100 bin kişinin 161’i cezaevinde bulunurken bu oranın 2019’da 100 binde 329’a yükseldiği tespiti yapıldı. Büyük artış Bu verilerle Türkiye, son 10 yılda yaşanan yüzde 103 oranında artışla Avrupa’da cezaevinde bulunan nüfus oranı en fazla yükselen ülke oldu. Sadece 2018 ile 2019 arasındaki artış oranının ise yüzde 13 olması dikkat çekti. l ANKARA CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’DAN PORTAKAL’A SUÇ DUYURUSU Portakal ‘niyet okumuş’ Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, sunucu Fatih Portakal hakkında “sosyal medyada yalan ve halkı manipüle etmeye yönelik ifadeler paylaştığı” gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki günkü konuşmasında Milli Mücadele döneminde yayımlanan Tekâlifi Milliye Yasası’na değinmiş ve bazı maddelerini okumuştu. Portakal da Erdoğan’ın konuşmasının ardından sosyal medya hesabından “Tekalifi Milliye hatırlatılıp ‘zor günlerden geçiyoruz’ denilerek mevduatı veya tasarrufu olanlardan para istenmesin bir de. Korona sonrası ödeyelim derlermiş bir de. Olmaz olmaz diyemiyorum maalesef” paylaşımını yapmıştı. Erdoğan, Portakal hakkında suç duyurusunda bulundu. Yazılı açıklama yapan Erdoğan’ın avukatı Ahmet Özel, Erdoğan’ın “tarihsel bir örneklik olarak Tekâlifi Milliye Kanunu’ndan bahsettiğini”, Portakal’ın ise sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım ile “Erdoğan’ın kastetmediği ve söy lemediği birtakım iddialarla tasarruf ve mevduat sahiplerinden zorla para isteneceği yönünde beyanlarda bulunduğunu” öne sürdü. Özel, “Bunlar tamamen yalan ve halkı manipüle etmeye yönelik ifadeler. Bu nedenle Fatih Portakal hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na Türk Ceza Kanunu ve BDDK mevzuatı kapsamında tarafımızca suç duyurusunda bulunulmuştur” dedi. ‘Para istenmeyecek’ İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen dilekçede, Portakal hakkında Cumhurbaşkanına hakaret suçu ve resen belirlenecek suçlar gereğince soruşturma yapılıp hakkın da kamu davası açılması istendi. Erdoğan’ın kullandığı ifadelerin “kasten çarpıtıldığı” iddia edilen dilekçede, Portakal’ın sosyal medya paylaşımı ile Erdoğan’ın konuşmasını “gerçek manasından uzaklaştırılarak kamuoyunda yanlış algı oluşturmayı amaçladığı” öne sürüldü. Dilekçede, “Şüpheli, niyet okuyuculuğu yaparak Sayın Cumhurbaşkanımızın tarihsel bir olaydan ve o olay özünde milli dayanışma ruhundan bahsetmesini farklı bir bağlamda manipülasyon amacıyla kullanmıştır. Şüphelinin ifade ettiği gibi kesinlikle hiçbir vatandaştan zorla para istenmesi söz konusu dahi olamaz” denildi. l ANKARA/Cumhuriyet 20012020 ARASINDA BINDEN FAZLA SALGIN ORTAYA ÇIKTI. 5’İ KÜRESEL KRİZE YOL AÇTI Erdoğan, salgını 15 Temmuz gibi kullanmak mı istiyor? Koronavirüs salgınına karşı AKP’nin izlediği yolu şöyle özetleyebiliriz: Toplumun reflekslerini dikkate alıp tepkilere göre önlem almak. Zira sahra hastanelerinden İstanbul için gerekli özel adımlara kadar alınması gereken pek çok önlem, kamuoyu baskısı yükselince alınıyor. Bunu tarifi şudur: AKP krizi çözmekten çok, yönetmek istiyor. AKP’nin pek çok konuya böyle baktığını biliyoruz ama bu farklı. Türkiye’nin toplam gücünün kullanılması gereken bir salgın işgaliyle karşı karşıyayız. AKP neden böyle bir yol izliyor? HHH Sorunun yanıtı Erdoğan’ın önceki akşamki sözlerinde. Erdoğan, “Rabb’imizin ‘Sizin hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır olabilir’ diyerek tarif ettiği bir süreçten geçtiğimize inanıyorum” dedi, devam etti: “Yaşadığımız koronavirüs salgınının ardından dünyada hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı açıkça görülüyor. Diğer ülkelerin ve insanların sırtından kendilerine sahte bir refah düzeni kuranların devri artık kapanıyor. Ekonominin sadece paradan, borsadan, faizden, spekülatif araçlardan ibaret bulunmadığı, aslolanın yeterli üretim ve adil dağılım olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Devlet ve vatandaşları arasındaki siyasi, ekonomik ve sosyal ilişkilerin yeniden tanımlanacağı bir döneme giriyoruz... Eğitimden sağlığa, ulaşımdan sanayiye, tarımdan enerjiye kadar her alanda inşa edeceğimiz güçlü altyapının semeresini alacağımız bir devrin eşiğindeyiz... Asıl büyük mücadelemiz salgın sonrasında başlayacaktır. Üretimi mutlaka sürdürme vurgusu yapmamızın sebebi budur... Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşmasının önündeki engeller adeta kendiliğinden kalkıyor...” İsim verilmeyip bu sözleri kimin söylediği sorulsa pek çok kişi şu yanıtı verecektir: AKP’nin yıllardır izlediği yanlış politikaların bilincinde olan, paran kadar sağlık, paran kadar eğitim politikalarına karşı çıkan, bu gidişe alternatif üretme gücündeki bir kişi! Sanki, 17 yılda Türkiye’ye 1 tril yon dolar sokup, Türkiye’den 3 trilyon dolar çıkmasını sağlayan başka bir iktidar... Sanki, bugüne kadar üretimi öteleyen, eğitim, sağlık, tarım altyapılarını ihmal eden başka bir iktidar... Sanki, sağlıkta uluslararası tekellerin dümen suyuna girip üniversite hastanelerini çökerten, sağlık garantili değil, hasta garantili “şehir hastaneleri” adı altında sağlık işletmeleri yapan başka bir iktidar... Sanki, aşı üreten kurumları, SSK’nin ilaç fabrikalarını satıp Türkiye’yi ilaçta çokuluslu şirketlere muhtaç eden başka bir iktidar... Sanki, yerli tohum üretmeyi suç sayan başka bir iktidar... Şimdi AKP geldi, bu kötü gidişe dur diyecek yepyeni bir gelecek vaat ediyor! HHH Gün gerçekten de Türkiye’nin bütün gücünü birleştirerek bu salgını yenme, devamında sosyal hukuk devletini ilkesine göre yenilenme günü... Ancak yukarıda özetlediğimiz tablo, AKP’nin bu süreci de iktidarını güçlendirme, parti devleti kavramından öte partiyi tümüyle devlet yerine koyma hedefinde olduğunu gösteriyor. Akla, “15 Temmuz’u Allah’ın bir lütfu olarak” görme anlayışını getiriyor. Türkiye’nin parlamenter sistemden uzaklaştıkça krizlere, belirsizliklere yaklaştığını yaşayarak gördük. Koronavirüs salgını sürecinde ve sonrasında da aynı anlayışın izlenmesi daha kötü sonuçlar verecektir. Erdoğan’ın Tekâlifi Milliye’ye bu kadar çok sarılması aslında devlet hazinesinin ne durumda olduğunu gösteriyor. Gerçeği ancak bu yolla anlatabileceğini düşünmüş olmalı! Erdoğan’ın çok dara düşünce bile olsa Atatürk’ü anması güzel... Ama anmak yetmez anlamak gerekir... Tekâlifi Milliye’de Atatürk’ü ya yanlış anladı ya da kendi istediği gibi anlamak istiyor. Atatürk, “zaferden sonra ödenecek” diye o adımı attı. Üç kelimede iki büyük mesaj var: 1 Zaferden emin... 2 Ödenecek... İkisini de 2 yıl içinde gerçekleştirdi... Sizin 18 yılda geldiğiniz nokta ise ortada... Mızraklı’ya verilen cezanın gerekçeli kararı açıklandı Küresel tehlikeler çağı DOÇ. DR. CAVIT IŞIK YAVUZ Bugünkü halk sağlığı kavramı ve biliminin temellerinin “hız lı sanayileşmenin yarattığı sos yal ve sağlık sorunlarına karşı oluşan tepkiler bağlamında” or taya çıktığını söyleyebiliriz. Özel likle sanayileşme süreci sonra sı yoğunlaşan eşitsizlikler, sos yal sorunlar, bulaşıcı hastalıklar, sağlıksız kentleşme ve nüfus ar tışı, toplumsal hareketlerle iç içe olan bu alanın ortaya çıkmasına neden olan belli başlı faktörler dir. Bu gelişim sürecinde bula şıcı hastalıkların önemli etkisi olduğunu görüyoruz. Günümüzde bulunduğu muz dönem “Küreselleşen sağ lık tehlikeleri çağı.” Bir yandan yeni ortaya çıkan enfeksiyon hastalıklarının, diğer yandan da “geri dönen”; yani var olan ama azalmış enfeksiyon hasta rilerine gö lıklarının yeniden ortaya çıktı re sadece ğı çağ. İklim krizinin etkilerinin 20012016 belki de en üst noktaya çıkaca Prof. Dr. Yavuz ğı çağ. Elbetteki yoksulluğun, yılları arasında 168 eşitsizliğin, hava kirliliğinin, kro ülkede halk sağlığını tehdit eden nik hastalıkların, şişmanlığın, göç binden fazla salgın ortaya çık ve göçmenliğin, çatışma ve sa tı. Bu dönemde “halk sağlığı kri vaşların da küreselleştiğini unut zine” yol açan dört hastalık kü madan. Küresel sağlık etkilerinin resel bir tehdit oluşturdu. Bunlar: ve hızın çağı. SARS, (2003), Pandemik H1N1 İşte yeni koronavirüs hastalı (Domuz gribi, 2009), MERSCoV ğı da bu dönemde karşımıza çık (2012–2015), ebola (2014) idi. tı. Tıpkı 21. yüzyılın ilk yirmi yılın Şimdi beşincisiyle karşı karşıya da ortaya çıkan diğer küresel en yız: COVID2019. feksiyon tehditlerinde olduğu gi Bunun yanında DSÖ’nün “kü bi Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) resel sağlık tehditleri arasında” “Uluslararası Halk Sağlığı Acil da “pandemi” başlığına yer ver Durumu” ilan etmiş oldu. Da diğini görüyoruz. DSÖ, 2019 yı ha doğrusu “Uluslararası Endişe lında küresel sağlığı tehdit eden Oluşturan Halk Sağlığı Acil Du 10 başlık sıralarken dört başlık rumu”. 2005 yılında yürürlüğe gi ta enfeksiyon hastalıklarına yer ren Uluslararası Sağlık Düzenle veriyor: Küresel grip pandemi meleri kapsamında ilan edilen bu si, ebola ve diğer tehlikeli en acil durumlar, son yirmi yılda adı feksiyon etkenleri (zika, nipah, nı sık duyduğumuz enfeksiyon MERS, SARS başlıcaları), Dang lar nedeniyle ilan edildi. DSÖ ve Humması (Dengue Fever, sivrisi Prag’daki ünlü John Lennon duvarına da koronavirüs damgasını vurdu. nek aracılığıyla bulaşan bir virüs hastalığı) ve HIV. Dolayısıyla bir “pandemi” olasılığını hep gündemde tutuyor. ‘Hastalık X’ listede DSÖ’nün bir de “öncelikli hastalıklar listesi” var. Bu liste ilk olarak 2015 yılında yayımlandı ve salgın potansiyeli nedeniyle halk sağlığı acil durum riski taşıyan hastalıkları ve bu hastalıklara yönelik araştırma ve incelemeleri öncelemeyi kapsıyor. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, ebola virüs ve Marburg virüs hastalığı, Lassa ateşi, MERSCoV ve SARS, nipah virüsü hastalığı, Rift Vadisi hastalığı, zika hastalığı ve “Hastalık X”. Bu “Hastalık X” terimi ile kastedilen, “ciddi bir uluslararası salgın oluşturan ve bilinmeyen bir patojenden kaynaklanabilecek hastalık”. Kim bilir belki de liste güncellendiğinde listenin yeni üyesi COVID2019 olacak. Hızlanan yaşam, uzlaşım, et kileşim, küreselleşen birçok olgu ile birlikte enfeksiyon hastalıklarının da hızla yayılımı söz konusu artık. Bu durumun ciddiyeti elbetteki yayılıma konu olan enfeksiyon etkinin ve yol açtığı hastalıkların özellikleriyle yakından ilişkili. Yayılım hızına ilişkin endişelerin de temel kaynağını ABD Hastalık Kontrol Merkezi’nin şu cümlesi özetliyor: “Bir patojen, uzak bir köyden 36 saat içinde tüm kıtalardaki büyük şehirlere gidebiliyorsa, ulusal güvenliğimize yönelik tehdit her zamankinden daha büyüktür. Bu konuda riski artıran faktörler arasında önemli faktörlerden biri de zayıf halk sağlığı yapıları”. Yeni yüzyıl yeni tehlikelerle geliyor ve halk sağlığı kavramı ve bilimi geçmişten geleceğe önemini arttırarak sürdürüyor. İklim krizi ve pandemiler, bu yüzyılın yeni halk sağlığı tehditleri arasında ilk sıralarda. TTB Halk Sağlığı Kolu İçişleri Bakanlığı’nca terör soruşturması kapsamında görevinden alındıktan sonra hakkında terör örgütü üyeliğinden açılan davada 9 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılan eski Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı’nın cezasının gerekçeli kararı açıklandı. Mızraklı’nın seçilmeden önce çalıştığı özel hastanede hasta kaydı girişi yapılmadan Lice’de yaralanan bir teröriste bağırsak ameliyatı yaptığı, terör örgütü yöneticileriyle sıklıkla görüştüğü, KCK’nin sözde Türkiye Meclisi içinde doğal delege olarak illegal faaliyetlerde bulunduğu kaydedildi. Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi kararında Mızraklı’nın KCK yapılanmasına dahil olup sağlık komitesinde yer aldığına dikkat çekti. Gerekçeli kararda örgüte sürekli yardım ettiği, örgüt propagandasına dönüşen eylemlere katılarak sosyal paylaşımlarının da terör örgütünün ideolojisini benimser nitelikle olduğu belirtildi. Kararda, Mızraklı’nın terör örgütü üyeleri arasında kayıt altına alınamayan para transferlerine kuryelik yaptığına da yer verilirken, bu faaliyetlerin terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olmadan, örgütle organik bağ kurmadan mümkün olamayacağı ifade edildi. l İç Politika Aydın’da gazeteci Ulucan’a gözaltı Aydın Büyükşehir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Cem Ulucan, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşım nedeniyle polis tarafından gözaltına alındı. Nazilli İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne giderek ifade veren Ulucan, savcının ta lebi üzerine mevcutlu olarak adliyeye sevk edildi. Ulucan hakkında, Türk Ceza Kanunu’nun 216. maddesi kapsamında, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” gerekçesiyle soruşturma açıldığı öğrenildi. l İZMİR / Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle