16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: ELİF TOKBAY 3 27 NİSAN 2020 PAZARTESİ 230/7 0 240/1 3 0 140/6 0 260/10 0 250/3 0 170/1 0 120/2 0 220/3 0 280 /9 0 200/9 0 210/5 0 210/1 2 0 190/6 0 220/1 4 0 210/50 100/2 0 220/9 0 220/1 3 0 150/3 0 190/1 1 0 120/6 0 230/1 3 0 TARİHTE BUGÜN 1495: Osmanlı Padişahı I. Süleyman doğdu. Kanuni Sultan Süleyman, Avrupa’da “Muhteşem Süleyman” olarak anıldı. 1927: Türkiye’de ilk radyo yayını başladı. 1934: Haftalık resmi tatil, cuma gününden pazara alındı. Türkiye Leyla’nın sesini duydu Baba Gülüşken İsveç’te iki hafta önce koronavirüs teşhisi konulmasına karşın hastaneden eve gönderilen kronik kalp hastası Emrullah Gülüşken (47) için seferber olundu. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, babasının durumunu bir videoyla anlatan kızı Leyla’ya, “Sevgili Leyla, sesini duyduk, İsveç’e geliyoruz” diyerek müjdeyi verdi. Gülüşken, İsveç’e gön derilen ambulans uçakla Ankara’ya getirildi. Gülüşken’in çocukları, Samira, Mahmut ve Emir Ali de aynı uçağa bindirildi. Uçak, dün Türkiye saatiyle 11.00’de havalandı; 15.00 sıralarında da Ankara’ya indi. Koca “Sevgili Leyla, 25 bin hastamızı iyileştirdik. İnşallah Emrullah Bey de iyileşecek” ifadelerini kullandı. l ANKARA / Cumhuriyet Ankara’ya getirildi Leyla Gülüşken Sağlık hizmetine ulaşamayan kronik hastalar için bakanlık planlama yapmalı Çok geç olmadan Kanser, kalpdamar, diyabet, böbrek yetersizliği, akciğer hastalıkları gibi kronik hastalığı olanlar ile gebeler kontrol ve tedavi için hastanelere ulaşmakta zorluk çekiyor. Dr. Ergün Demir ve Dr. Güray Kılıç, “Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu, kronik hastalıklar ve Covid19 dışı hastalıklar için harekete geçmeli” çağrısı yaptı. Demir ve Kılıç, SİBEL “Salgın sürecinde, diğer BAHÇETEPE sağlık sorunlarının göz ar dı edilmeden toplumun gereksinim duyduğu sağlık hizmetlerinin sunulması ve ulaşılabilir olmasının sağlanması, sağlık hizmetlerinin planlanması Sağlık Bakanlığı’nın yükümlülüğündedir. Kronik hastalığı olanların evde yaşamlarını yitirmemeleri için, Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu kronik hastaların sağlık kuruluşlarına erişimini sağlamak için planlama yapmalıdır” dediler. Tedavi gecikiyor “Hastanelerden virüs kapma korkusu, riskli hastalıkların tedavi süreçlerini olumsuz etkilemektedir” diyen Demir ve Kılıç, özetle şunları kaydetti: “Salgın nedeniyle yüksek risk grubunda yer alan hastalar sağlık kuruluşlarına erişimde sıkıntı yaşamaktadırlar. Hastanelere tedavi için başvuranların sayısında büyük düşüş gözlemlenmektedir. Bu durum tedavi süreçlerini olumsuz etkilemektedir. Müdahale edilemeyen hastalar evde yaşamını yitirmekte veya sağlık kuruluşuna müracaat ettiğinde çok gecikmiş olmaktadırlar. Bu bağlamda karar vericilere önerimizdir. Tanı almış hastaların tedavilerinin aksamaması, yakınmaları olan hastaların ise erken tanı alabilmeleri için, fiziksel mesafeyi koruyarak sağlık hizmetlerine erişim sağlanmalıdır. Ayrıca bağışıklama, bebekçocuk ve gebe izlemlerinin aksamasına izin verilmemelidir.” Prof. Dr. Alpay Azap: ‘Test kaçağı’ grup var Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, Türkiye’de kamuoyuyla paylaşılan koronavirüs vakalarının yalnızca PCR testi pozitif çıkan hastalar olduğunu belirterek mevcut vaka kadar daha koronavirüs hastası olabileceğini söy ledi. Medyascope’a açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Azap, Türkiye’de koronavirüs testi negatif çıksa da klinik bulguları koronavirüse işaret eden hastaların kayıtlarının tutulduğunu, söz konusu hastalara da koronavirüs Prof. Dr. Azap hastası gibi yaklaşıldığını söyledi. Hastalığın tanısında kullanılan PCR testlerinin çok duyarlı olmadığını anımsatan Prof. Azap, hastanın öyküsündeki ipuçları ve klinik bulguları göz önünde bulundurularak tedaviye başlandığını da sözlerine ekledi. Olası vakaların sonradan da toplam rakama dahil edilebileceğini ifade eden Prof. Azap, kamuoyuyla paylaşılan rakamların yalnızca PCR testi pozitif çıkmış kişilerden oluştuğunu söyleyerek “Testin yakalayamadığı bu grup toplam sayıyı en fazla bir kat artırır” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet 85 yaşındaki annesi Vahide Köse ile yaşayan Köse, yoğun bakımda uyanır uyanmaz ilk olarak annesini sorduğunu anlattı. Selçuk Köse Sertoğullarından YENIDEN DOĞMAK GIBI Koronavirüsü 35 gün süren tedavisinin ardından yenen Göğüs Cerrahisi Uzmanı Dr. Selçuk Köse (55), “Benim için gerçekten yeniden doğmak gibi oldu. Yürümeyi öğrendim. Önce yürüteçler ile ardından da destek alarak yürümeye başladım. Şimdi artık desteksiz yürüyebiliyorum. Keza yemek yeme, küçük el becerileri... Bunlar la ilgili ilk başta motor hareketlerim çok zayıftı, kas gücümde ciddi bir zafiyet vardı” dedi. Bakırköy Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde çalışan Köse, Mart ayının başında çalıştığı hastanede koronavirüse yakalanmıştı. Yoğun bakımda kaldığı 23 gün süresince bir kez 6 dakika kalbi duran doktor, yeniden hayata döndürüldü. ‘40 yaş üstü dikkat’ İzmir’de koronavirüs tanısı konulan göğüs hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Bünyamin Sertoğullarından (45) sağlığına kavuşmasının ardından izin kullanmadan görevine başladı. Sertoğullarından, “Özellikle 40 yaş üzerindeki vatandaşlarımız çok dikkat etmeli. Rahat olunmaması lazım” dedi. l DHA Alpler’e Türk bayrağı İsviçre Alpleri ve Avrupa’nın en yüksek zirvelerinden Matterhorn Dağı’na koronavirüs salgınıyla mücadeleye destek amacıyla Türk bayrağı yansıtıldı. Matterhorn Dağı’na farklı günlerde farklı ülkelerin bayrakları koronavirüsüyle mücadeleye destek amacıyla yansıtılıyor. l AA Mahalle karantinaya alındı Cezaevinden tahliye oldu testi pozitif çıktı Ağrı’nın Patnos ilçesindeki ceza infaz kurumundan 12 Nisan’da tahliye olup Van’ın İpekyolu ilçesindeki Yalım Erez Mahallesi 4. Sokak’taki evine gelen S.K’nin daha sonra yapılan koronavirüs testinin pozitif çıkması üzerine mahallenin bir kısmı karantinaya alındı. Van Valiliği’nden ya pılan açıklamada, S.K’nin eşi A.K’nin de dün koronavirüs testinin pozitif çıkması üzerine hastaneye sevk edilmesinin ardından, S.K’nin ikametgâhının ve çevresinin karantina altına alındığı ifade edildi. l İHA Yurtdışında 16 can kaybı daha Dışişleri Bakanlığı, son 2 günde yurtdışında 16 Türk vatandaşının koronavirüs nedeniyle hayatını kaybettiğini açıkladı. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, bugüne kadar 70 ülkeden 40 bini aşkın vatandaşın Türkiye’ye getirildiği belirtildi. 27 bin 67 vatandaşın salgın nedeniyle yurtlarda kaldığı ve gözlem süresi sona eren 33 bin 131 vatandaşın da yurtlardan tahliye edildiği ifade edildi. l Haber Merkezi Bakan Koca, dünkü vaka sayısının son 20 günün en düşüğü olduğunu söyledi Ölüm sayısı 100’ün altına indi Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, dün 2 bin 357 kişiye daha koronavirüs tanısı konduğunu ve toplam vaka sayısının 110 bin 130’a yükseldiğini açıkladı. Koca, dün yaşamını yitiren 99 kişi ile birlikte yaşamını yitiren toplam kişi sayısının 2 bin 805’e ulaştığını bildirdi. Bakan Koca, salgınla ilgili son verileri sosyal medya hesabından, “Temaslı sayısı ve temas ortamı azaldığı için 50 bine varan günlük test kapasitemizin 30 bini kullanıldı. Son 20 gün içinde yeni vaka sayısının en düşük olduğu gün, bugün Bakan Koca (dün) oldu. Yoğun bakım desteği alan hastalarımızın sayısındaki azalma devam etti” ifadeleri ile açıkladı. Açıklanan verilere göre, dün yapılan 30 bin 177 testten 2 bin 357’si pozitif çıkarken iyileşen hasta sayısı ise 3 bin 558 oldu. Son veriler ile birlikte toplam rakamlar şu şekilde: “Toplam test sayısı 889 bin 742. Toplam yoğun bakım hasta sayısı bin 776. Toplam entübe hasta sayısı 883. Toplam iyileşen hasta sayısı 29 bin 140.” Öte yandan, toplam test sayısının 898 bin 972 olması gerekirken Koca’nın bunu 889 bin 972 olarak bildirilmesi dikkat çekti. Bakanlık daha sonra hatayı düzelti. l ANKARA/Cumhuriyet Bilal Erdoğan’ın tuzunun kokusu “ T uzu uzatır mısın” diye ne kolay söylüyoruz. Öyle ya, para değil, pul değil, tuz bu. Oysa 8 asır önce Sadi, Gülistan’da devlet adamlığı dersi veriyordu. Nuşrevanı Âdil, avda vurduğu hayvanı kebap yaparken tuzun olmadığını fark etti. Uşağını en yakın köye gönderdi ve “Tuzu para ile al, köyden keyfi tuz almak gelenek olmasın” diye de tembihledi. “Aman efendim” dediler yanındakiler tabii, “bir parça tuzun muhasebesini etmeye değer mi” diye sordular. Nuşrevanı Âdil, “zulmün esası önceleri cihanda az imiş, sonra her gelen bir parça artırınca bugünkü hale varmış” yanıtını verdi. Sadi, devlet adamlarını şöyle uyarıyordu: “Ahalinin bahçesinden padişah bir elma yerse, uşakları ağacı kökünden çıkarır. Padişah, birinden yarım yumurta almakla zulmü uygun görecek olursa, padişahın askerleri bin tavuğu şişe geçirir.” Sadi, şimdi maskeler yüzdeyken bile dağıtılan ihaleleri, kamunun arazilerine konan vakıfları, “vergiden kaçınarak” Kızılay üzerinden dağıtılan paraları görse ne derdi? Devlet içinde devlet gibi olanlar Günlerdir korona sebebiyle belediyelerin yardım topladığı hesaplara el konulmasını tartışıyoruz. Meğer belediyelerin halk için yardım toplaması “devlet içinde devlet” olmakmış. “Gitti geldi İçişleri Bakanı” sanki aynı şeymiş gibi “ya teröristler de yardım kampanyası düzenlerse” bile dedi. Haliyle benim aklıma birkaç koğuş ötemdeki Murat geldi. Murat dediğim Murat Ağırel. İmza gününden hapishaneye getirilen Yeniçağ yazarı son olarak Sarmal kitabını yazmıştı. Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı’ndan TÜRGEV’e, Ensar’dan TÜGVA’ya son dönem pıtrak gibi çoğalan yandaş vakıfları anlatıyordu. Osmanlı’dan bugüne uzanan az sayıdaki kurumsallaşma örneğinden biri olan vakıfların kimi grupların kamudan nemalanma aracına dönüştüğünü Sarmal gözümüze sokuyor. Arazilerin, binaların hatta AVM’lerin üzerine oturan vakıflar, tam anlamıyla “devlet içinde devletler” olmuş. Çocuklar devlet yurdu yerine onların yurtlarına, devletin okulları yerine onların okullarına gidiyor. Bütün imkânlar devletten geldiği halde, halk vakıflara teşekkür ediyor. Bu sayede her bir vakıf, örgütlenme ve ideolojik eğitim merkezi halinde büyümeyi sürdürüyor. Önce arazi sonra okçuluk Merak ediyorum. Bizim çocuklar hep Lego oynuyor ya, Bilal Erdoğan da çocukken okla mı oynuyormuş. Yok, kendisi anlatsın: “Geleneksel sporlarla tanışmam Okçular Vakfı’nın kurulmasıyla oldu. 2012’den önce geleneksel sporlara karşı bir ilgim yoktu. Benim çocukluğumun geçtiği mahallelerin hemen üstü olan bir bölgenin Okçular Tekkesi olduğunu 2012’de öğrendim.” Çocuğunuz Lego isteyince muhtemelen oyuncakçıdan gidip alırsınız. Gençlikten orta yaşa geçmiş oğlunuz, “okçuluk diye bir şey varmış” derse ne yaparsınız? Oyuncakçıdan ok almakla bitmez tabii. Bir vakıf kurarsınız, sonrası gelir zaten! Okçular Vakfı diye bildiğimiz, Okmeydanı Spor ve Eğitim Vakfı, 5 Eylül 2012 tarihinde kuruldu. 19 Aralık 2012 günlü Resmi Gazetede yayımlandı. Mal varlığı mütevazıydı, 70 bin liraydı. Tabii birilerinin hazırladığı “varlığı” saymazsak! Şöyle anlatalım, 550 yıllık tarihi Okçular Tekkesi’nin arazisinde OkSpor isimli futbol takımı ve çevresinde de gecekondular vardı. 2005 yılında önce gecekondular yıkıldı. Sonra da 18 bin metrekarelik kulüp arazisine el konuldu. Herkes Beyoğlu Belediyesi’nin bütçeleriyle Okçular Tekkesi, mescidi, Hünkâr Kasrı, konferans salonu, müze ve kütüphane ile birlikte tabiri caizse yeniden yaratıldı. 29 Mayıs 2013’te Recep Tayyip Erdoğan tarafından tesisler açıldığında artık dev yapı çiçeği burnundaki Okçular Vakfı’nındı. Yani… Sanki Okmeydanı’ndaki arazi önce değerlenmiş, hazırlanmış, en sonunda Bilal Erdoğan’ın kapısını çalıp, “Bilal Bey ben çok kıymetli bir araziyi, gelin üstüme vakıf kurun” demiş. Çünkü arazi üzerindeki dönüşüm 2005’te başlarken Bilal Erdoğan tesislerin açılmasına bir yıldan az bir süre kala okçuluğu keşfedip kısa sürede vakıf kurarak araziyi devraldı. Adeta ‘Paralel Federasyon’ Vakıf arazisine yapılanlar saydığımızdan ibaret değil. Topkapı Sarayı Müzesi’nden okçuluk ile ilgili eserler sergilensin diye buradaki müzeye götürüldü. Araziye 300 araçlık bir de otopark yapıldı. Söz konusu arazinin İstanbul ve Beyoğlu belediyeleri tarafından restore edildiğini söylemiştik. Peki, vakfın kurucuları arasında Bilal Erdoğan’dan başka kimler var? İki tanesini hemen söyleyelim: Ahmet Misbah Demircan ve Hüseyin Ersan Topbaş. Biri dönemin AKP’li Beyoğlu Belediye Başkanı, öbürü dönemin AKP’li İBB Başkanı Kadir Topbaş’ın oğlu. Yani, belediye başkanları devletin arazisine oğul Erdoğan’la birlikte vakıf kuruyor, belediyenin imkânlarını o vakıf için harcıyordu. Bu kadar değil… Restorasyonu İBB iştiraki Kiptaş ile birlikte Güryapı firması yaptı. Güryapı Restorasyon’un sahibi Hasan Gürsoy da Tayyip Erdoğan’ın imam hatipten okul arkadaşı. İstiklâl Caddesi’nde bir yıl bile kalamayan granit taş döşeme ihalesi de Süleymaniye Camii restorasyonu ihalesi de Güryapı’ya verilmişti. Tabii birçok kamu işi de… Diyeceksiniz ki Bilal Erdoğan 2012’de okçuluğu keşfetmeden önce Türkiye’de okçuluk yok muydu? Tabi ki vardı. Yüzyıllardır süren sporun Türkiye’de federasyonu da var. Türkiye Okçular Federasyonu. Ancak Bilal Erdoğan’ın Okçular Vakfı, Cumhurbaşkanı Erdoğan imzasıyla 21 Şubat 2019’da Resmi Gazetede yayımlanan kararla buna alternatif Türkiye Geleneksel Tür Okçuluk Federasyonu’nu kurdu. Adeta “paralel federasyon” gibi… Hikâye uzayıp gidiyor. Beykoz Belediyesi, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’ndan kiraladığı Alibahadır Mesire Alanı’nın kullanım hakkını 2043 yılına kadar vakfa verdi. Belediye, bu alanı düzenleyip devrederken 18 milyon lira harcamıştı. Emlakkonut, Halkalı’daki projesinden dev bir alanı vakfa tahsis etti. Sözcü’den Çiğdem Toker’in ortaya çıkardığı İBB’nin 2018 yılı faaliyet raporu, İBB’nin Okçular Vakfı’na karşılığı 16 milyon 600 bin lira olan destekte bulunduğunu gösteriyordu. Bu destekler, malzeme, hizmet, personel gibi çeşitli kalemlerle sağlanmıştı. Her iş belediyeden Bitmiyor değil mi? Ağırel’in kitabından öğreniyoruz ki İBB iştiraki olan, işi raylı taşımacılık olan Metro AŞ gibi şirketler, nedense “Okçuluk hizmet alımı” ihalesi açmışlar, bu ihaleleri de yüz binlerce liraya tabii ki Okçuluk Vakfı kazanmış. Vakfın düzenlediği Fetih Kupası için İBB şirketleri yüz binlerce liralık peyzaj yapmış, organizasyona reklam desteği vermiş. Kurulduğundan bugüne çok şey değil ama zaman zaman isimler değişti. Bugün, vakfın başkanı Haydar Ali Yıldız. Ne tesadüf, o da AKP’li Beyoğlu Belediye Başkanı. Hani şu mikrofon açık kalınca Bilal Erdoğan’a söylediği, “bakalım şu dönüşümden de bir iki şey bina olarak aldık mı yeterli bize” sözlerini herkesin duyduğu arkadaşı. Kısacası, okçuluk kadar 12’den vurmak da önemli! Kendi okuyla vurduğu av hayvanına döktüğü bir tutam tuzu köylüden parasıyla alan Nuşrevan Âdil, “vurmaktan” başka bir şey anlayan Okçular Vakfı’nı görse ne derdi acaba? Tahminim var: Bu tuz fena kokmuş! Uygur hastaneye kaldırıldı Uzun yıllar DİSK Yeraltı Maden İş Sen tün arkadaşlara selamı var. Ömrü, faşiz dikası başkanlığı yapan me ve sınıf düşman Çetin Uygur’un, koro larına karşı mücade navirüs şüphesi ile Kar le ile geçen Çetin Uy tal Eğitim ve Araştır gur, uzun yıllar Divriği ma Hastanesi’ne kaldırıldığı öğrenildi. Div madenlerinde çalışan Çetin Uygur işçilerin yanında sen riği Gazetesi’nin habe dikal mücadelede, di rinde, Uygur’un kendisini iyi his renişte ve grevde geçti” denildi. settiği belirtilirken “Uygur’un bü l İç Politika
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle