16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ [email protected] TASARIM: SERPİL ÜNAY 11 27 NİSAN 2020 PAZARTESİ Anadolu iş dünyası ve büyükşehirlerde yaşayanların en önemli endişesi belirsizlik 3.5 milyon KOBİ zorda TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan: Korona nedeniyle büyük işletmelerin yüzde 11’i, mikro ve küçük ölçekli işletmelerimizin yüzde 36’sı faaliyetlerini durdurma kararı aldı. Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, şirketlerin yüzde 34’ünün koronavirüs krizine, iş sürekliliği ile acil durum eylem planı olmadan yakalandığını söyledi. “Her açıdan zor bir dönem bizi bekliyor. Salgının hem insan sağlığı hem de ekonomik olarak etkilerini çok şiddetli yaşıyoruz, yaşayacağız” diyen Turan, üyelerinden bankaların kişiye özgü farklı yaklaşımlar geliştirdiğini, finansmana erişimi güçleştirdiğini hatta imkânsız hale getirdiğine dair şikâyetler aldıklarını ifade etti. Öngörü yapmanın zor olduğu puslu bir dönemde olunduğuna dikkat çeken Turan, “2020’de negatif büyüme bekliyoruz. İşsizlik de yüzde 20’lere çıkabilir” diye konuştu. Sosyal, psikolojik ve toplumsal travmaların yaşanmasının önüne geçmek için kamu, özel sektör ve iş örgütlerinin daha fazla sorumluluk alması gerektiğini vurgulayan TÜRKONFED Başkanı Orhan Turan ile koronanın ekonomiye etkilerini konuştuk. Yüzde 36’sı durdu n TÜRKONFED olarak sürekli “önce küçüğü düşün” vurgunuz vardı. Şu anda küçük işletmeler ne durumda? TÜRKONFED olarak 2011’den bugüne “Önce Küçüğü Düşün!” diyoruz. Ekonominin yüzde 99’ini oluşturan, yaklaşık 3.5 milyon KOBİ’mizin, ekonomik kriz karşısında kırılgan bir yapıya sahip olmaları nedeniyle, finansmana erişimden ödeme ve tahsilat sorunlarına kadar pek çok sıkıntı ile karşı karşıya kaldığını söylüyoruz. KOBİ’lerin hayatta kalmasını sağlamamız gereken olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. KOBİ ağırlıklı 780 işletmenin katıldığı araştırmamızın yanı sıra 30 federasyon ve 266 derneğimiz yaptığımız görüşmelerimiz, KOBİ’lerimizin bu dönemde sıkıntılarının arttığını görüyoruz. TÜRKONFEDTÜSİAD ve UNDP Türkiye işbirliğiyle kurduğumuz Hedefler İçin İş Dünyası Platformumuzun COVID19 İşletme Etki ve İhtiyaç Anketi’ne göre büyük işletmelerin yüzde 11’i, mikro ve küçük ölçekli işletmelerimizin yüzde 36’sı faaliyetlerinin durdurma kararı aldı. Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde işletmelerin yüzde 71’i cirolarının yarısını kaybettiğini söylüyor. KOBİ’lerimizin yüzde 80’i fatura, vergi ve SGK ödemelerinde erteleme, yüzde 77’si ise vergi indirimine ihtiyaç duyduklarını belirtiyor. Yüzde 26’sı çalışanlar için psikososyal destek, yüzde 24’ü de tıbbi ve koruyucu malzeme desteğine ihtiyacı olduğunu söylüyor. Aynı gemideyiz n Şu anda üyelerinizin iş faaliyetlerinde nasıl bir durum söz konusu? Önemli olan bu noktada hepimizin aynı gemide olduğunun bilinciyle, “ortak akıl ve ortak vizyon” ortaya koymaktır. Araştırmamıza göre üye işletmelerimizin yarısından fazlası cirosunun yüzde 50 azaldığını ifade ediyor. Cirosu yüzde 2550 arasında azalan işletmelerin oranı yüzde 22 oldu. “Cirom arttı” diyenlerin oranı ise sadece yüzde 2. Özellikle turizm, tarım, tekstil, otomotiv ve imalat sektöründe faaliyet gösteren KOBİ’ler, etkin ve etkili desteklere ihtiyaç duyuyor. TÜRKKONFED Başkanı Orhan Turhan, “Hepimiz aynı gemideyiz; çalışanlar da şirket patronları da devlet de. Ekonomik ve Sosyal Konsey’in çalışması ve icracı bir kimlikle tedbir ve tedaviyi ortaya koyması çok önemli” diyor. Orhan Turhan En önemli endişe belirsizlik n Üyelerinizin en fazla endişelendikleri alanlar neler? Elbette öncelikle sağlık. Bu noktada üretim süreçlerinde maske gibi koruyucu malzeme ihtiyaçlarını dile getiriyorlar. Anadolu iş dünyası ve büyükşehirlerde yaşayanların en önemli endişesi belirsizlik. Finansmana erişim, nakit ihtiyacı ve ödeme sorunları korona günlerinde ağırlığını fazlasıyla hissettiriyor. Seferberlik ilan edilmeli n Bu sorunların çözümüne yönelik hangi adımlar atılmalı? Bölgelerden gelen sonuçlar, mevcut ekonomik tedbirlerin yeterli kalmayacağına, bu tedbirlerin kapsamının ve kaynak miktarının artırılması gerektiğine işaret ediyor. Türkiye genelinde bir “Mücbir Sebep” halinin olduğunu göz önünde bulundurarak sadece tedarik zinciri güvenliği açısından stratejik sektörlerimizin değil, tüm sektörlerimizin adil, şeffaf, hesap verir hükümet müdahalesine ihtiyacı bulunuyor. KGF’den İşsizlik Fonu’na, finans sektöründen merkezi ve yerel yönetimlere kadar uzanacak bir eşgüdüm, yolumuzu da rotamızı da netleştirecektir. Tüm kredi ve kamu ödemelerinin en az 6 ay faizsiz ertelenmesi gerekiyor. Bu olağanüstü dönemde, ülke olarak Sosyal ve Ekonomik Seferberlik ilan etmemiz gerekiyor. En önemlisi güven aşılamak. Ekonomik Sosyal Konsey’in geniş bir katılım ve kapsayıcılıkla toplanması, çıkış için önemli bir adım olacaktır. Bankalardan kişi ayırımı Hiper enflasyon tuzağına dikkat n IMF’nin Türkiye ekonomisi için bu yıl yüzde 5 küçülme öngörüsü var. Sizin bu dönem n Özellikle özel bankaların kredi kullandırmadığına dönük ciddi eleştiriler var, gerçekten krediye ulaş miz bankaların kişiye özgü farklı yaklaşımlar geliştirmesinin, finansmana erişimi güçleştirdiği hatta imkânsız hale de büyüme işsizlik, enflasyon makta zorlanıyor musunuz? getirdiğini de vurguluyor. Hepimiz ay öngörünüz nedir? Dünyanın olduğu gibi ülkemi zin de bir büyüme patinajına ve Salgının ne zaman sonlanacağının bilinmemesi ve bu durumun oluşturduğu endişe, yatırım planlarının askı nı gemideysek, özellikle böyle bir dönemde gereken fedakârlıkları yapmak ve sektörfirma ayrımı gözetmeden kre hiper enflasyon tuzağına dikkat etmesi gerekliliğini ortaya koyuyor. “KurEnflasyonFaiz” sarmalından ancak ortak akıl ve kap ya alınmasına neden oldu. Şu anda pek çok işletme, 2020 planlarını yeniden oluşturdu. Faaliyetlerini durdurmak veya kapasitelerini düşürmek durumun di kanallarını açmak, finans sektörümüzün en önemli sorumluluklarından biri olmalı. n Türkiye ekonomisi zaten zor bir sayıcı işbirlikleriyle alınacak tedbirler sayesinde çıkabiliriz. Öngörü yapmanın zor olduğu puslu bir dönemdeyiz. Tünelin ucunda da kalan işletmeler, şu anda maaşları ödeyebilmek için kredi çekme ihtiyacı duyuyor. Ancak bankaların Ekonomik Tedbir Paketi’ne destek programla dönemden geçiyordu, iş dünyası bu sürece nasıl yakalandı? İşletmelerimizin yüzde 34’ü bu krize, iş sürekliliği ile acil durum eylem sağlık açısından bir ışık var ancak o tünelin uzunluğunu, ekonomik olarak alacağımız olağanüstü tedbirler belirleyecek. rı açıkladığını görsek de kredi musluklarının açılmasında iştahsız davranıyorlar. Likidite kapanı içerisindeyiz. Kredi talebinin artmasının önemli bir nede planı olmadan yakalandı. Üstelik uzaktan çalışmaya en uzak ekonomik yapı taşımız olarak KOBİ’lerimiz öne çıktı. Dokuz kişiye kadar çalışanı olan işlet 2020’de negatif yönlü bir büyüme bekliyoruz. Bu noktada işsizlikte ciddi bir tırmanış yaşanması ihtimali çok net görülüyor. Kri ni vadesi geçmiş alacakların ödenmemesi üzerine sıkıntıya düşen KOBİ’lerin daha fazla kullanmaya ihtiyaç duyması. KGF’de sıkıntı çekildiğine, kaynakların melerin uzaktan çalışmaya yüzde 57 ile uygun olmadığını tespit ettik. Korona Ekonomik Kurulu zin ekonomik ve sosyal bir travmaya dönüşmemesi için istihdamı koruyan, hatta yeni istihdamı teşvik eden politikaların üretilmesi gerekiyor. İşsizliğin etkili ve doğru kullanılmadığına dair de görüşler geliyor. KOBİ’lerimizin finansman sıkıntıları, faaliyetlerini durdurma noktasına gelmelerine yol açtı. İşletmeleri oluşturuyoruz n Türkiye ekonomisi için bir kurtuluş reçetesi var mı, neler öneriyorsunuz? Hepimiz aynı IMF’ye kapı kapatılmamalı de korona döneminde yüzde 20’lere çıkması muhtemel. gemideyiz; çalışanlar da şirket pat Her 3 gençten 1’inin işsiz olduğu bir noktaya gelmemesi için tek yo n Ekonomik İstikrar Kalkanı paketinde bir dizi önlem açıklandı, bu sorunları çözmeye ne derece çare olacak? Kaynak nereden bulunacak? lumuz kat GSMH’nin yüzde 2’sine denk gelen 100 milyar liştirmeliyiz. Sosyal devlet anlayışı ile atılacak adımlar şu dönemde top ronları da devlet de. Uz lumsal psikoloji için ilaç gibi gelecektir. Bu laşma dönemde her sesin, her rengin ve her düşün cenin en büyük zenginliğimiz olduğunun bilinciyle ma değer TL’lik Ekonomi Tedbir Paketi’nin yeterli olmayacağı an çalışmalıyız. Dünya Bankası ve IMF’nin korona sürecin li üretim, laşılıyor. Orta vadede bunun 45 katı bir kaynağın planlan de ülkelere kullandırdığı bir destek mekanizması söz üretim, ması gerekecektir. Tüm planlarımızı çalışanların işini kaybet konusu. Tüm kapıları kapatmak yerine, küresel sorunla üretim... meyeceği ve işletmelerin kapanmayacağı senaryolar üzeri rın kapsayıcı ve küresel işbirliği ile çözüleceği penceresini ne kurgulamalıyız. Çalışanlarımız ile sosyal dayanışmamızı ge her zaman açık tutmakta yarar görüyoruz. ile ortak akıl ile ortak noktada buluşup üretim, yatırım ve çalışma hayatına dair sıkıntıları gidermemiz önem kazanıyor. Ekonomik ve Sosyal Konsey’in çalışması ve icracı bir kimlikle tedbir ve tedaviyi ortaya koyması çok önemli. Özellikle gelecek 18 ayda, üretim ve istihdamdaki düşüşleri önlemek ve eski düzeylerine geri getirmek büyük çaba gerektirecektir. Biz de kendi bünyemizde “Korona Ekonomik Kurulu” oluşturup, kamunun çözüm ortağı olmayı arzu ediyoruz. Toplumun endişe ve kaygılarını giderecek güvencelerle aynı zamanda tüm sektörleri ilgilendiren temel sıkıntıları da ele alacak çerçevede tedbirlerin genişletilmesi gerekiyor. Kısa vadede üçüncü çeyrekte kıpırdanmanın başlayacağı, toparlanmanın 2021’de gerçekleşeceği görülüyor. Ancak geçmiş dönemdeki bir toparlanma ya da ekonomik hayata devam edilmesi pek mümkün değil. n 3 ay işten çıkarmayı yasaklayan yasa TBMM’de kabul edildi, nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu gibi çalışmaların zorlayıcı tedbirlerle yapılması yerine, ortak bir uzlaşmayla işçi, işveren ve ilgili kurumların bir araya gelmesiyle yapılmasının yerinde olacağını düşünüyoruz. Sosyal, psikolojik ve toplumsal travmaların yaşanmasının önüne geçmek için kamu, özel sektör, iş ve işveren örgütleri olarak daha fazla sorumluluk almamız gereken bir dönemdeyiz. Sağlık, sosyal ve ekonomik alanda yaşanacak travmaları ancak birlikte hareket etmemizden alacağımız güçle çözebiliriz. Başka çıkış yolumuz yok. Küresel açlık krizi kapıda Geçen hafta Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Dünya Gıda Programı’nın (WFP) Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne verdikleri rapora göre, küresel gıda güvenliği açısından zaten kötü bir yıl olması beklenen 2020’de, Covid19 salgınıyla, “kutsal kitaplardakileri anımsatacak” bir küresel açlık krizi kapımızda. Son 20 yılda, stratejik tarım ürünlerinde net ithalatçı konumuna gelen AKP Türkiyesi’nde de bir açlık krizi olasılığı giderek güçleniyor. Covid19 etkileri Güvenlik Konseyi toplantısında, WFP Başkanı David Beasly, “2020’de, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana görülen en büyük insani krizle karşı karşıya kalınabileceğine” ilişkin geçen yıl yaptığı uyarılarını anımsatmış. Covid19 salgını bunun üzerine geldi. Beasley, “Daha şimdiden bir mükemmel fırtınaya bakıyoruz” diyor. Kuraklık, su baskınları, aşırı sıcak dalgaları, yangınlar, çekirge sürüleri gibi iklim krizine bağlı felaketler, Suriye, Yemen, Güney Sudan, Burkina Faso, Merkezi Sahel bölgelerinde yerel savaşlar, Lübnan’da ekonomik kriz, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde, Sudan’da, Etiyopya’da başarısız devletler, tüm bunlardan kaynaklanan büyük sığınmacı nüfusu hareketleri, 2020 yılının insanlığın önemli bir kısmı için çok zor geçeceğini gösteriyordu. Gelişmiş ülkelerde de ekonomik koşullar bozulmaya başlıyordu. Beasley ve FAO Başkanı Qu Dongyu’nun Güvenlik Konseyi’ne sundukları rapor, 2020 yılına girerken, her akşam 850 milyon kişinin yatağa aç gittiğini, 55 ülkede 135 milyon kişinin açlık kriziyle yüz yüze olduğunu gösteriyor. Bu durumun üzerine gelen Covid19 salgınının, üç kanaldan küresel gıda krizini derinleştirmesi, açların nüfusuna 130 milyon kişi daha eklemesi bekleniyor. Birincisi, virüsle mücadele çabalarından kaynaklanan, ulusal düzeyde karantina, eve kapanma, sosyal mesafe uygulamaları, yaygın iş ve gelir kaybına yol açtı. İkincisi, göçmen işçi dövizlerinde, ihracat gelirlerinde ve petrol fiyatlarındaki ani gerileme birçok ülkede döviz kıtlığı yarattı. Üçüncüsü, virüs salgını, kimi ürünler için ekim, kimileri için hasat mevsimine denk geldi: Tarım üretiminde ve taşımacılığında gıda tedarikini, fiyatlarını etkileyen aksamalar yarattı. Uluslararası Gıda Politikaları Araştırma Enstitüsü’nün başkanı Johan Swinnen’e göre, ekim, hasat ve taşımacılık alanındaki lojistik sorunlar özellikle gıda ithal eden ülkelerde açlık krizi yaratabilecek. Daha şimdiden, Hindistan, Kolombiya, Honduras, Güney Afrika, gibi ülkelerde açlık isyanları, dükkân yağmaları yaşanıyor. Ve AKP Türkiyesi Bir zamanlar kendine yeterli olmakla övünen Türkiye, son 20 yılda tarımda stratejik ürünlerde net ithalatçı durumuna geldi. TÜİK Dış Ticaret İstatistikleri, 2002, 2007 ve 2019 yıllarına bakınca, canlı hayvanlar (1), süt yumurta (4), yaş sebze meyve kök ve yumrular (78), hububat (10), yağlı tohumlar, saman, kaba yem (12), hayvansal ve bitkisel yağlar (15) kalemlerinde ithalatın sürekli arttığı, 1, 10, 12, 15 kategorilerinde net ithalatçı konumuna düşüldüğü görülüyor. Ticaret dengesi canlı hayvanlar kaleminde 2002 yılında fazla verirken, 2007 yılında 16 milyon 842 bin 121 USD açık vermiş. Açık 2019’a gelindiğinde yüzde 166 artarak, 625 milyon 962 bin 470 USD olmuş. Gıda güvenliği açısından, stratejik ürün olarak kabul edilen hububatta, 2002 yılında 295 milyon 130 bin 918 USD olan açık, 2019’a gelindiğinde, 3 milyar 139 milyon 303 bin 934 USD olmuş. Kaç kat arttığını hesaplamayı size bırakıyorum. Dahası, 2007 yılında, 1.4 YTL, 1 USD alıyordu, bugünlerde 1 USD alabilmek için 67 YTL gerekiyor. Demek ki, hububat açığı akla zarar biçimde artarken, ithalatı yapabilecek (ve dış borcu ödeyebilecek) doları almak için gereken YTL miktarı da yaklaşık yüzde 400 artmış. TL’deki bu aşınmanın mazot ve gübre fiyatları üzerindeki etkisine, küresel ısınmanın ve toprak erozyonunun, HES projelerinin çevre katliamı, tarım ve hayvancılık üzerindeki yıkıcı etkileri, rejimin rant uğruna yaptığı ağaç katliamı da eklenince, AKP Türkiyesi’nin gıda sürdürülebilirliği klasmanında, 67 ülke içinde 58. olmasına şaşmamak gerekir. Hükümetin son ekonomi paketinde tarıma ilişkin hemen hiçbir önlemin alınmamış olması da yukardaki resmi hazırlayan akılla çok uyumludur. Şimdi bu resmin üzerine Covid19 salgının getirmeye başladıklarını ekleyelim. “Rejim ülkeyi felakete sürüklüyor” derken haksız mıyım? Netaş’tan yeni nesil eğitim Netaş destekçisi olduğu Teknolojide Kadın Derneği Wtech ile teknolojiye genç liderler kazandırmak üzere işbirliğine gitti. Wtech’in belirlediği 50 öğrenciye yüksek teknoloji eğitim merkezinde kişisel gelişim odaklı eğitim verilecek. 6 ay sürecek eğitimde 38 konu yer alıyor. Netaş İcra Kurulu Üyesi Yasemin Akad, “Sürdürülebilir bir yaşam, teknoloji becerilerine sahip yeni nesil ile mümkün” diye konuştu. Anadolu’nun kadın gücü ‘Bereket’li Müze ve ören yerlerindeki ticari alanların işletmesini yapan Anadolu Kültürel Girişimcilik (AKG) tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteği ve Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğü’nün (DÖSİMM) işbirliği ile başlattığı “Anadolu’nun Kadın Gücü” yarışmasında birinciliği “bereket” motifi kazandı. Geleneksel motifleri ve kültürel değerleri modernize ederek günümüze taşıyan ürünlere dönüştürmeyi teşvik etmek amacıyla 5 ayrı kategoride düzenlenen yarışmaya, 51 ilden ve bir yurtdışından olmak üzere 710 kadın üretici ve tasarımcı katıldı. Yarışmada beş kategori birincisine 10 bin TL ön alım garantisi verilirken, yarışma katılımcıları tedarikçi zincirine alınıyor ve yerel üretimlerde destekleniyorlar. Patentte Türkiye atağa geçiyor Türk Patent ve Marka Kurumu Başkanı Habip Asan, dün kutlanan Dünya Fikri Mülkiyet Günü nedeniyle bir açıklama yaptı. Bu yılın temasının “Yeşil Bir Gelecek İçin Yenilik” olarak belirlendiğini belirten Asan, “Bu zorlu süreç yenilikçi ürünlere sahip olmanın hayati önemini gözler önüne sermiştir. Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı verilerine göre Türkiye ilk defa uluslararası patent başvurularında ilk 15 ülke arasına girerek 13’üncü sıraya yerleşmiştir” dedi. Fırat İçmeli Ofis.com’un yeni genel müdürü oldu Ofis malzemeleri tedarikçisi Ofix.com genel müdürlüğüne Fırat İçmeli atandı. TED Ankara Koleji, sonrasında 1998 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan İçmeli, Kalevit Roca, Doğuş Otomotiv, Bosch Otomotiv’de satış ve pazarlama bölümlerinde yönetici olarak çalıştı. İçmeli en son görev yaptığı Mimar Holding’de grup şirketlerinden Ofix.com’un genel müdürlüğüne atandı. İçmeli “Hedefimiz sürdürülebilir ve kârlı büyüme olacak. Rekabet yoğun sektörde gerekli değişimlerle amacımıza ulaşacağız” dedi. l Ekonomi Servisi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle