28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 19 NİSAN 2020 PAZAR EDİTÖR: ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR TASARIM: MEHMET AMAN OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Bir salgın üç profesör DR. CEYHUN İRGİL Koronavirüs nedeniyle sağlığın, bilimin değerini ve önemini anladık. Televizyon ekranları bilim insanları ile dolu. Hocalar anlatıyor, dinliyoruz. Öğrencileri doktorlar, hemşireler, sağlık çalışanları sahada mücadele ediyor. Cephede virüsle savaş var. Cephenin önünde yaralananları, şehit düşenleri duyuyoruz her gün... Aslında bu insanlar her zaman sahadaydı. Biz onları görmüyorduk. Görmediğimiz gibi geçmişte çok eziyet ettik. Şiddete maruz kaldılar. Sadece fiziksel şiddet değil, çoğu zaman toplumun fark etmediği lince maruz kaldılar. İşten atıldılar. İtibarsızlaştırıldılar. Duymadık. Şimdi görünür oldular ve toplumun bazı gerçekleri ve öykülerini bilmesi gerekir. Biri Prof. Dr. Ahmet Saltık... Aynı iktidar döneminde önce “hain” denen iki hocaya, şimdi “kahraman” deniliyor. Kendileri gibi düşünmeyen herkesi hainlikle suçlayanlar, tarihten hiç ders almıyorlar... Şehit oğlu Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Prof. Dr. Ahmet Saltık Prof. Dr. Ercüment Ovalı Prof. Dr. Tayfun Uzbay Sağlığı öğretim üyesi. Halk sağlığı camiasının saygı duyulan, hocaların hocası... Özü sözü bir bilinen, doğru bildiğini korkusuzca söyleyen bir halk adamı... Bilime, bilgiye ve öğrencilere adanmış bir hayat... Ülkenin ve dünyanın konusu olunca, bu deneyimi ve birikimi ile herkesin ilk başvuracağı kişilerden biriydi. “Salgın yönetimi” konusunda doğal olarak televizyonlar ve medya, hocayı hemen buldu. Oysa televizyonlara, medyaya çıkan biri değildi. Ahmet Hoca, salgın yönetimi konusunda iktidarı eleştirince, konu ile ilgili bilimsel gerçekleri de anlatınca, trollerin hoşuna gitmedi. Yaptığı açıklamada, iktidarı eleştirip “Siyasi otoritenin, Türkiye’deki tek adam rejiminin bir kez daha takkesini önüne koyup düşünmesi lazım” deyince troller “vatan haini, Ermeni dölü, Temmuz 1980 günü şehit olmuştu. (Halis Zeki Saltık şehit edildiğinde 47 yaşındaydı, oğlu Prof. Saltık, 27 yaşında tıp doktoruydu ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinde uzmanlık eğitimi alıyordu. Üçüncü çocuğu Hülya Saltık ise İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi idi, onun mezuniyetini göremedi.) Ayrıca hakaret ettikleri Prof. Dr. Saltık’ın başarılı bilim yaşamı ve özgeçmişini bilselerdi daha çok utanırlardı. Tüm okullarını birincilikle bitiren, TTB Yüksek Onur Kurulu üyesi olan hoca, ülkemizde hem Tıbbiye hem de Mülkiye’den mezun olan ilk insandı. Öyküsü unutulan ama koronalı günlerimizde baş tacı edilen bir başka profesör... Ülkece koronavirüs ile tanışmamışken bu virüsün amcaoğlu SARS salgını yüzlerce can almıştı. SARS’ın da doğum yeri Çin’di. Dünya o dönem de harıl harıl laboratuvarlarda bu virüse kafa yordu. de tüm televizyonlarında umudun adıydı hoca... Kumpas davalar sürecinde her gün gazetelerinde “vatan haini”, televizyonlarında “halk düşmanı” ilan ettikleri genç profesöre güzellemeler yazılıyordu. FETÖ’cülerle el ele verip hayatını kararttıkları Prof. Dr. Ercüment Ovalı’nın fotoğraflarını manşetlere koyup “Türkiye’nin büyük başarısı” deniyordu. Hapisten çıkınca işsizdi. Laboratuvarını, ekibini dağıtmışlardı. Yılmadı. Acıbadem Üniversitesi’ne başvurdu. Vakıf üniversitesi olduğu için çalışmasına izin verdiler. Tekrar laboratuvarda çalışmaya başladı. Kan ve kök hücrelerinden ürettiği “dermoplastik” çalışmasıyla ABD’de “Deneysel Araştırma” ödülünü kazandı. Yüzlerce çalışma arasında birinci oldu. Eren’e adanan ödül PKK’nın şehit ettiği çocuk Eren Bül FETÖ’cü gibi iftiralar atarak ölüm tehdit leri savurdular. ‘Milli aşı’ bül, “Biri de çıkıp demiyor ki Eren iyi ki varsın” diye bir paylaşımda bulunmuştu. Prof. Dr. Ahmet Saltık, siyasi iktidarın 2007 yılında genç bir profesör, aşı ça Prof. Dr. Ercüment Ovalı, Orlando’da ödü vahim bir hata içerisinde olduğunu belir lışmalarını yayımladı. “Milli aşı” ve kan lünü alırken “Herkes Atatürk bakışlı ço terek “İzlediği politikalar daha çok insa ser aşıları için çalışan bir laboratuvarın cuk için, Eren için ödülü kaldırdığımı bil nın ölümüne, daha çok insanın hastalan mesul müdürüydü. sin. Ödülümü Atatürk bakışlı Eren’e adı masına ve uzayan salgın nedeniyle ekono O dönem “milli” proje hazırlayan diğer yorum” dedi. minin daha da ağır çöküşüne yol açıyor” leri gibi birilerinin dikkatini çekti. Hayat çok acımasız... Linç et, işinden ifadelerini kullanmıştı. Üstelik yürekli bir Atatürkçü ve Kuva at, aşı çalışmalarını engelle... Koronavirüse karşı yaptığı kritik uya yi Milliyeciydi. Mart 2020, şimdi hocanın aşı bulması rı ve önerilerine karşı, iftiralar ile ölüm Malum FETÖ’nün Ergenekon kumpa için dua edip, yere göğe sığdıramayıp al tehditleri savurdukları, “vatan haini” de sında bir kulp buldular. kışlıyorlar. dikleri Ahmet Hoca ile ilgili bilmedikle 6 Temmuz 2008’de Ergenekon tertibin Prof. Dr. Ercüment Ovalı’nın ömür bo ri ve bu saldırıları yapanların utanacağı de önce gözaltına alındı, sonra tutuklan yu hapsini, hatta idamını isteyenler, bir gerçek vardı: Ahmet Hoca, şehit çocu dı. 6 yıl 3 ay hapis cezası aldı. Üniver şimdi televizyonlarında, gazetelerinde ğuydu... siteden attılar. Çalışmaları yarım kaldı. “Türkiye’nin umudu” diyorlar. Alkış kı Prof. Saltık’ın babası Başkomiser Ha Adı, Prof. Dr. Ercüment Ovalı... yamet hocanın bulmayı umut ettiği aşıyı lis Zeki Saltık, İstanbul görevi başında 7 12 yıl sonra ülkenin koronalı günlerin bekliyor. Siyasal İslamcıların tarihsel açmazı bu... “Adalet bir gün herkese lazım olacaktır...” Akıl ve bilimden uzak, hurafe ve tuzaklara yakın durmanın tarifsiz ızdırabı. Casusluktan yargılandı Salgının, öyküsü unutulan bir başka profesörü ise Prof. Dr. Tayfun Avukat Mustafa Yuvanç’ın titiz ve detaylı çalışması Uzbay’dı. “İngilizceTürkçe Hukuk Terimleri Sözlüğü”, hukuk alanında bir Her akşam televizyon kanallarında saygı ile dinlenen Profesör Tayfun Uz boşluğu dolduruyor. Ciltli özel kapağı ve içeriğiyle, yıllar boyu bay, Türkiye’nin saygın bir farmakolo bir başvuru kaynağı olarak faydalanabilecek bir yapıt... ji uzmanıydı. Çok değil 7 yıl önce, GATA Tıbbi Farmakoloji’nin başkanıydı. TÜBİTAK Tıp Kurulu, Sağlık Bakan lığı Bilim Komisyonu, Eczacılık Akade misi Bilim Kurulu üyesiydi. Roche Araştırma Ödülü vardı, Eczacı lık Akademisi Ödülü vardı, Popüler Bi lim Ödülü vardı. Yedi kitabı vardı... 7 yıl önce ilaçlarımız “Milli olsun, ya bancıların eline bakmayalım” dediği için, ilaç tröstlerinin hedefi olmuş ve CIA maşası FETÖ tarafından “vatan ha ini” ilan edilip tutuklandı. Casusluktan yargılandı. Hapse atıldı. Türkiye, koronavirüs belası ile yıl larca eziyet edilen ve haksızlığa uğra yan hocayı hatırladı ama ona yapılanlar unutulmuştu. Hocayı hatırlatan Yılmaz Özdil’in ifa desi ile “Kendi canının derdine düşen sayın ahalimiz, canını kurtarsın diye Profesör Tayfun Uzbay’ın ağzının içine bakıyor”du. Bir salgın... Üç profesör... Aynı iktidar döneminde önce “hain” denen iki hocaya, şimdi “kahraman” deniliyor. Bir diğeri şehit oğlu, saygın hocaya da şimdi “hain” diyorlar. Kendileri gibi düşünmeyen herkesi www.galeatiyayinevi.com galeatiyayincilik gletiyayincilik galeati2017 hainlikle suçlayanlar, tarihten hiç ders almıyorlar... Özgür medya ve bağımsız muhalefet, demokrasinin vitaminleridir Örtülü bir af yasasını, bu yasayı kabul edecek Meclis çoğunluğuna sahip olmadığı için, “İnfaz düzenlemesi” adıyla çıkaran ve buna özel maddeler ekleyerek, medya mensuplarının ve muhaliflerin (özellikle de Cumhurbaşkanı eleştirenlerin) ceza ve infaz koşullarını ağırlaştıran iktidar, sonunda baklayı ağzından çıkardı: Bağımsız muhalefeti ve özgür medyayı, COVID19’a benzeterek virüs olarak niteledi. HHH Ben bu görüşe katılmıyorum: Muhalefet ve medya, demokratik rejimin virüsleri değil, vitaminleridir. 1) Her rejimde iktidar vardır ama bağımsız muhalefet sadece demokratik rejimlerde olur. 2) Özgür medya, bir rejimdeki yasama, yürütme ve yargı erklerine ilave olarak sadece demokratik rejimlerde dördüncü kuvvet olarak kabul edilir. Bir başka deyişle, muhalefet ve medya, demokratik rejimlerde virüsler değil, onları güçlendiren, hatta onların var olmalarını sağlayan vitaminlerdir. Eğer bir rejimde bağımsız muhalefet ve özgür medya yoksa o rejim demokratik değildir. HHH Türkiye Cumhuriyeti, demokratik rejimi tanımlayan ve bu rejimi hedefleyen bir anayasaya sahiptir: I. Devletin şekli MADDE 1. Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. II. Cumhuriyetin nitelikleri MADDE 2. Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. III. Devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, milli marşı ve başkenti MADDE 3. Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı “İstiklal Marşı”dır. Başkenti Ankara’dır. IV. Değiştirilemeyecek hükümler MADDE 4. Anayasanın 1’inci maddesindeki devletin şeklinin cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2’nci maddesindeki cumhuriyetin nitelikleri ve 3’üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez. HHH Anayasanın bu açık hükümlerine karşın, cezaevleri, muhalefet partilerine mensup politikacılar ve medya mensupları ile doludur. Konunun bir rejim, bir de insani boyutu var. Rejim boyutunu yukarıda yazdım. İnsani boyutuna bakarsak: Bu satırları koronavirüs salgını dolayısıyla ilan edilmiş olan sokağa çıkma yasağı altındaki bir kentte, İstanbul’da yazıyorum. Bu yazıyı, yasağın ilan edildiği 32 kentte okuyanlara, iki günlük hafta sonu “ev hapsinin” bile insanlara ne kadar ağır geldiğini, kendi hissettikleri duygular bağlamında anımsatmak isterim. (Ayrıca bu vesile ile bütün ekonomik ve psikolojik sakıncalarına karşın, COVID19 ile mücadele için, bütün yurtta derhal iki haftalık sokağa çıkma yasağı ilan edilmesinden yana olduğumu da belirteyim.) Lütfen biraz empati yapın: Haksız, hukuksuz ve adaletsiz olarak hapis yattığını düşünen (bir bölümü de gerçekten öyle olan) insanların bir de salgın hastalığa yakalanma ve ölüm tehlikesiyle burun buruna yaşadıklarını düşünün! HHH Özgür medya ve bağımsız muhalefet virüs müdür, vitamin midir sorusunun yanıtı Anayasa’nın ikinci maddesinde açıkça verilmiştir. Olayın hem rejim boyutunu hem de insani boyutunu çözmek için çok basit bir şey istiyorum: Anayasa’nın ikinci maddesinde tanımlanan Türkiye Cumhuriyeti’nin özelliklerine uyulsun! 10 NİSAN 16 NİSAN Cumhur İttifakı, infaz paketiyle yargı disiplin cezasını kaldırarak suç örgütü liderine kapıları sonuna kadar açtı. Çakıcı’nın infaz yasasından yararlanabilmesi için yargı hızlı işledi. Çakıcı’nın cezaevi ikinci müdürüne hakaretten dolayı verilen disiplin cezası, itiraz üzerine infaz hâkimliği tarafından kaldırıldı. Çakıcı ile birlikte yaklaşık 90 bin, devlete değil millete, yurttaşa karşı suç işlemiş tutuklu ve hükümlü devlet affıyla cezaevlerinden çıktı. Gazeteciler ise yine kapıların arkasında kaldı. Pergola yıkıldı Cumhurbaşkanı İletişim Danışmanı Fahrettin Altun’un, yasalara göre izinsiz çivi bile çakılamayan Kuzguncuk’ta bulunan evinin yanındaki vakıf arazisinde peyzaj çalışması yaptığı ortaya çıktı. Çalışmayı haberleştiren gazetemize jet hızıyla soruşturma açıldı. CHP, konuyla ilgili suç duyurusunda bulundu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 10 Nisan gecesi geç saatlerde yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla hafta sonu büyükşehir statüsündeki 30 il ile Zonguldak sınırları içinde sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini duyurdu. Soylu’nun açıklamasının ardından çok sayıda yurttaş ihtiyaçları için marketlere akın etti. Yasağın geç duyurulduğu eleştirileri üzerine Soylu istifa etti. İstifanın ardından Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, istifanın kabul edilmediğini, Soylu’nun görevine devam edeceğini açıkladı. Salda’da iş makineleri Burdur’un Yeşilova ilçesindeki Salda Gölü’ne iş makinelerinin girdiğini gösteren bir videonun sosyal medyada yayılması üzerine yurttaşlardan tepki geldi. Tepkiler üzerine sosyal medya hesabından açıklamada bulunan Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, “Görüntülerle ilgili gerekli soruşturmayı başlattık” dedi. Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Fatih Portakal’ın sunduğu FOX Ana Haber’e 3 kez yayın durdurma cezası verdi. RTÜK, ayrıca FOX TV’ye üst limitten idari para cezası, TELE 1’e ve Halk TV’ye ceza uyguladı. İşçiye sefalet paketi Koronavirüs salgınına karşı ekonomik önlemler içeren kanun teklifi, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. Yasa ile işverene, işçiye 3 ay ücretsiz izin verme hakkı tanındı. Bu dönem için emekçiye günlük 39 lira layık görüldü. Kısa çalışma ödeneği ve işsizlik maaşı gibi seçeneklerin bypass edildiği uygulama üç daha uzatılabilecek. Yasa ile grev ve toplusözleşme yapma hakkı da üç ay durduruldu. Çarklar yine işveren için döndü, işçi ayda 1117 lira ile geçinmeye mahkum edildi. Ülkedeki kötü ekonomi yönetiminin getirdiği sorunlara salgınla yaşanan daralma ve küresel dalgalanma lirada değer kaybını hızlandırdı. Dolar 7 liraya kadar tırmandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle