17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 27 MART 2020 CUMA DOLAR AVRO [email protected] STERLIN FAİZ TASARIM: SERPİL ÜNAY BORSA EKONOMİ ALTIN CUMHURİYET ALTIN 24 AYAR 6.4020 6.3 kuruş 7.0270 3.9 kuruş 7.7160 10.40 kuruş 11.28 0.38 puan 91.528 2.465 puan 2274.35 11.57 lira 336.94 2.5 lira Koronavirüs salgını 1929 Bunalımı’ndan beri en büyük kriz olarak tanımlanıyor YAKIN PLAN [email protected] Eczacıbaşı: Ağlar gelişecek, yönetim biçimleri değişecek Türkiye Bilişim Vakfı Başkanı Faruk Eczacıbaşı, dünyayı altüst eden krizin etkisinin çok derin olacağını düşünüyor. 5G gibi dünyayı sarmalayan internet yapısının önüne geçilemeyeceğini söylüyor. “Şimdi en kilit kelime network (ağ yapısı)” diyen Eczacıbaşı, “Dünyanın bilimsel olarak birbirine ihtiyacı olduğunu gördük. Bugün sağlık toplulukları birbirine destek halinde. Çünkü amaç aynı” vurgusunu yapıyor. Eczacıbaşı’nın en önemli öngörüsü ise yönetim sistemlerinin değişeceğine ilişkin. Şunları söylüyor: “Dünya nüfusunun yaş ortalaması 30. Liderlerin yaş ortalaması ise 64. Gençlerin küresel ısınma, çevre sorunları, gelir adaletsizliği gibi gündemi var. İnternetle birlikte hiyerarşik yapı da kırılmaya başladı. Eskiden kalan kurumlar yetersiz kaldı. Bu salgından sonra büyük değişim olacak. Yeni yönetim sistemleri çıkacak.” 20 bin akademisyen Eczacıbaşı, bu salgından sağ salim çıktığımızda, yeni çalışma koşullarının da gündemde olacağını belirtiyor. Küreselleşmenin bittiği, her ülkenin kendi kendine yetmeye başladığı görüşüne ise katılmadığını ekliyor. Sanayide Endüstri 4.0’ın geri kaldığı, 5.0’a geçildiği bir dönemde Türkiye’nin yeni dünyaya hazır olup olmadığı sorusunu ise şöyle yanıtlıyor: “Dünyada 20 bin akademisyenimiz var. Türkiye’nin insan gücü açısından çok iyi olduğunu düşünüyorum. Güçlü bir entelektüel mirasımız var. Dünyada iddialı olabiliriz. Türkiye’nin düşünmesi gereken, bu yeni dünyada hangi özellikleriyle gelişebileceği konusu.” Faruk Eczacıbaşı Sarmısak fiyatı yüzde 100 arttı Uzmanların koronavirüse karşı bağışıklık sistemini güçlendirmek için önerdiği sarmısağa olan talep, koronavirüs salgını ile birlikte arttı. Kastamonu’da üretilen, tadı ve aromasıyla ün yapan Taşköprü sarmısağının fiyatı da talebin artması ile birlikte yüzde 100 artarak 25 liradan 50 liraya yükseldi. Son 50 yılın en ciddi fiyat artışını yaşadığı belirtilen sarmısak, sezona 1012 liradan başlayıp, eylülekim aylarında 2530 liraya çıkmıştı. Koronavirüsün, Taşköprü sarımsağına olan talebi yüzde 200 artırdığını, büyük marketlerdeki fiyatların 80 liraya kadar çıkacağı ifade ediliyor. Tüketici ise dertli. Bir haftada yüzde 100 zam gelmesine tepki gösteriyor. Öte yandan, Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Genel Müdürü Ahmet Güldal, Türkiye’de gıda ürünü arzında kesinti olmayacağını belirterek “İnsanlar evlerinde durdukları sürece tüketebilecekleri kadar miktarda ürün alsın. Uzun aylar kullanılacak ürün stoklamaya gerek yok. Bazı ürünlerin son kullanma tarihi var” dedi. l İHA Haksız zamlara 10 milyon TL ceza Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, haksız fiyat artışı nedeniyle 198 firmaya toplam 10 milyon 90 bin 60 lira para cezası uygulandığını açıkladı. Söz konusu aykırılıkların devamı halinde para cezasının 10 katına kadar artırılması imkânını bulunduğuna işaret eden Pekcan, “Temel ihtiyaç ve gıda maddelerinin arz zinciri güvenliğinin sağlanması için ithalatçılar, üreticiler, satıcılar nezdinde gerekli denetim faaliyetlerine ara vermeden devam edilecek” dedi. l AA Açgözlü büyümenin sonu mu geliyor? Dünyayı önümüzdeki on yıl sağlığın yanı sıra ekonomik ve sosyolojik büyük kırılma bekliyor. Gelecekbilimcilere göre açgözlülüğün bittiği yeni bir dünya geliyor. Dünya nüfusunun yüzde 38’i yani yaklaşık 3 milyar insan, koronavirüs nedeniyle evine hapsoldu. Çin’de başlayıp 195 ülkeye yayılan virüs, tarihte 1929 Bunalımı’ndan sonra en büyük kriz olarak tanımlanıyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre 25 milyon insan bu nedenle işini yitirecek. Bugün beyaz yakalılar ofislerini evlerine taşıdı. Mavi yakalıların ise böyle bir şansı yok! Peki, başka nasıl gelişmeler bekliyor bizi? Süregenleşmesi muhtemel bu tür krizler bizi nasıl davranmaya itecek? İnsanlık hayatta kalabilmek için üretim ve yaşam biçimini yeni koşullara nasıl uyarlayacak? Bu soruları görüşlerine değer verdiğim iki kişiye yönelttim. Biri Türkiye Bilişim Vakfı Başkanı Faruk Eczacıbaşı. Diğeri ise dünyanın en etkili 100 fütüristi arasında sayılan ve “T İnsan” adlı bir kitabı da bulunan Ufuk Tarhan. Sadelik gelecek Önce Tarhan’la başlayalım... Tarhan “Açgözlü, doymak bilmez dönemlerimizden birinin daha sonuna gelmiş bulunuyoruz” diye özetliyor bugünkü durumumuzu... Tarhan’a göre dünya bugüne iklim değişikliğinden denizlerin kirlenmesine açgözlülükle ortaya çıkardığı türlü sorunları hep halının altına süpürmüştü. Ve her zaman olduğu gibi zor oyunu bozdu, bir virüs geldi ve balonu patlattı! Tarhan, bunun herkese oturun düşünün mesajı verdiğini ekliyor. Bu salgının ardından da kaotik iflaslar, iş kayıpları ve sosyolojik karmaşa yaşanacağını söylüyor. “Önümüzdeki on yıl kritik” diyen Tarhan, en büyük değişim işaretini “Dünya, ben değil, biz bilincine yönelecek” diye özetliyor. “Şimdi dünya bir SWOT analiz yapıyor” diyen Tarhan’a bu analizden sizce ne Ufuk Tarhan çıkacak diye sordum ve şu başlıkları aldım: “İletişimde 5G’ye ve gündelik yaşamda da kripto paraya geçilecek. Yapay zekâ kullanımı ve robotla üretim ve hizmet artacak. Bu krizde su tüketimi patladı. Su arıtma sistemleri gelişecek. Krizde dünyada ilk kez karbon salımı düştü. Petrol bitecek, yenilenebilir enerji yükselecek. Kendimize yetmeyi öğreneceğiz. Konvansiyonel tarıma, çiftçiliğe yeniden dönülecek. Küçük esnaf yeniden önem kazanacak. Bugün boşalan işyerleri, yarın maliyetleriyle yüke dönüşecek. Plazalar, AVM’ler, okullar farklılaşacak. Popülist politikaları yürütenler de süpürülüp gidecek.” Akıllı şehirler, dijital çiftlikler öne çıkıyor l Salgın bitse de insan insana temas virüs korkusuyla artmayacak. l Ofis yerine evden çalışma sürecek. Teknoloji bilgisi zayıf olanlar bile internetten toplantı yapılacak programları öğrendi. l Boş kalan ofisler, binalar dijital çiftliklere, uzmanlık hastaneleri gibi özel amaçlara ayrılacak. l Eğitimde değişim olmalı diyorduk. O da başladı. Eğitimin uzaktan olabileceği de ortaya çıktı. Online eğitim ve iletişim kanallarının kullanımı eskisin den de önemli olacak. l Yeni dönemde yenilenebilir enerji, akılı şehirler, teknoloji temelli sektörler, genetik, kimya, ilaç, temiz su sağlayan teknolojiler öne çıkacak. l İnsanlar ve eşyalar sadeleşecek. Kullanışlı, çok amaçlı, akıllı materyallerle giyinecek, örtüneceğiz. Bu alanlarda çalışan, araştıran, üreten insanlar, KOBİ’ler, yeni bilimsel, dijital esnaf çığ gibi artacak. l Küçük çevrelerde, evlerde yaşayacak, hemen her yerde çalışabilecek, da ha az malla mülkle yetineceğiz. l Daha az seyahat edip, gezeceğiz. Ba zı işler, buluşmalar, görüşmeler, kültürel geziler gibi faaliyetler için bizzat bulunmamız gerekmediğini fark edeceğiz. l Online ve diğer teknolojilerle anlatıma, üretmeye, tasarlamaya, paylaşmaya ve yaymaya haâkim olan, beceri geliştirenler asla işsiz kalmayacak. l Gençler yeteneklerini öne çıkaracak. Tamircilik, dijital işçilik ve kodlama öğrenecek. Fırsat da var, bütün eğitimler şimdi bedava. ‘Neoliberalizmin maskesi düştü’ Küresel koronavirüs (Covid19) salgınıyla mücadele sürecinde yaşanan açmazlar ve başarısızlıklar, dünyaya hâkim olan düzenin de sorgulanmasına neden oluyor. Bu tartışmaya katılan isimlerden olan CHP’li Umut Oran, “Korona nedeniyle yaşanan olayların tamamı tarihin akışını da değiştirecek ve yarınların ‘yeni dünya düzenine’ etki edecektir” dedi. Covid19 ile, neoliberal politikaların halkın hiçbir temel talebine çare olmadığının bir kez daha ortaya çıktığını ve Türkiye’nin de bu çaresizliği yaşayan ülkelerden biri olduğunu belirten Oran, şöyle devam etti: “1970’li yıllardan itibaren ‘devlet kumaş mı üretir, devlet süt mü üretir’ diye diye ‘halkın tüm servetini gasp edenler’, bugün aşı geliştirecek bir devlet kurumunun, acil durumlarda tüm gücüyle ihtiyaç duyulan ürünleri üretecek devlet kurumla CHP’li Umut Oran, koronavirüs nedeniyle yaşanan olayların, Türkiye için de yeni bir düzene işaret ettiğini vurguladı. rının eksikliğini hissetmektedir.” Topyekun planlama Gelinen noktada “hayatta en hakiki yol göstericinin ilim ve fen” olduğuna şüphe duymamak gerektiğini belirten Oran, “Geleceği inşa edecek olan da aydınlanmış nesillerdir. Kaynaklarımızı, planlı bir şekilde ‘akla, bilime ve eğitime’ özgülemek tek çıkar yoldur” diye konuştu. Oran, bu kapsamda yapılması ge reken şeylerinden birinin de, özel leştirmeler sonrası içi boşaltılmış, eski teknolojiye dayalı şirketle ri “millileştirmek” değil, yeni tek nolojiye dayalı, modern “milli şir ketleri” bizzat devlet eliyle kur mak ve ekonomiyi topyekun plan lamak olduğunu ifade etti. Dünya ve Türkiye’de siyaset kurumunun bu süreçte güven kaybettiğini be lirten Oran, virüs tehlikesi ortadan kalktığında İtal ya, İspanya, Fransa başta olmak üzere tüm dünya da mevcut siyasi partile rin ve süreci yöneteme yen siyasi liderlerin ta rih sahnesinden çekileceğini, siyasi partile rin dönüşe ceği anlattı. Umut Oran l Ekonomi Servisi Garanti’den ‘sağlığa’ 10 milyon TL Garanti BBVA’nın, virüs salgınıyla mücadeleye destek için, devlet üniversitesi hastanele rinin acil ihtiyaç duyduğu teçhizat eksiklerini karşılamak amacıyla 10 milyon TL’lik bir fon ayırdığı açıklandı. Bu fon Recep Baştuğ la teknik teçhizatın yanı sıra, özellikle tüm sağlık çalışanlarının ihtiyaç duyduğu maske, siperlik, eldiven, koruyucu tulum, bone, su geçirmez önlük ve ayaklık gibi malzemelerin acil şekilde karşılanması hedefleniyor. Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ, “Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Çalışanlarımız ve toplumun sağlığı açısından aldığımız önlemlerin yanında eko nomik anlamda açıkladığımız desteklerle bu sürece elimizden gelen katkıyı sağlamaya çalışıyoruz. Ancak çok daha önemlisi, son derece tehlikeli bu salgına karşı ülkece verdiğimiz savaşa dayanışma içinde destek olabilmek. Hastanelerimizin ve sağlık çalışanlarının çok hızlı büyüyen ihtiyaçları karşısında bizim de destek vermemiz, elimizi taşın altına koymamız son derece önemli” dedi. Virüsün gücü zayıflığından mı? 24saatlik soluksuz yayınlarda en çok gösterilen doğru el yıkama sahnelerine, bıktırıcılık dozuna vardırılmış sokağa çıkmama uyarılarına karşın, Başkan Erdoğan’ın, sorumlu bakanları, yetkin uzmanlarının kararlara ilişkin açıklamalarında da en uzun bölümleri kapsıyor olmaları, önlemlerin insan sağlığı, canının korunmasına dönük büyük eksikliklerinin saklanabilmesi amaçlı, stratejik dikkat dağıtma mı? Yoksa toplumun bir kesiminin kalın kafalılığını, “Allah’ın takdiri” kör inanç ve algısını da yansıtan, gerçeğinde Cumhuriyet tarihimizin en uzun süreli iktidarının, dünyada bir benzeri olmayan Tekadam rejiminin otoriter gücüne karşın, devletin kaynaklarının, olanaklarının tükenmişliğinde içine düşülen çaresizlik mi? Son yayımlanan, ister Başkan Erdoğan, isterse bakanları ya da danışmanlarının yaptıkları, hangi kanalın hangi yayını olursa olsun, hemen kesilip yapılan canlı bağlantılardaki önemli gündemli, önemli karar toplantılarını gözlerinizin önüne getirin.. Öncesinden beklentileri önemleri üzerinden altı çizilmiş sayısız sorun, soru üzerinden bir soğuk suskunluk havası egemen oluyor. Ardından yapılan kasıtsız haberlerin içine, katılmış esprili vurgulamalar ilgimi çekiyor.. Başkan Erdoğan, küçük isimleriyle seslendiği bakan ve uzmanlarına şaka yollu takılırken, hem el yıkama yanlışlarına, hem de uygun mesafe koruma sınırlarına uyumsuzluklarla ilişkin uyarıları, gündemin ağırlığı, içeriği ile uyumsuz sevimli başlık konularını oluşturmaları dikkatimi çekiyor.. HHH Gerçekten de en güvenilir önlem, en ucuzundan bir sabunla el yıkama değil mi? Pahalı pahalı havalı maskeler, eldivenler, koruyucu marka ürünler boşu boşuna para tuzağı. Virüs, sabunlu suyla eller doğru dürüst yıkandığında akıveriyor. Bu arada eldivenlere, işe yarar maskelere en çok sağlık elemanlarının gereksinimi olduğu gerçeği de ortaya çıkmış bulunuyor. Bir adım ileri asıl virüsle savaşan hastanelere, doktorlara, sağlık çalışanlarına yeterince donanım yapılamadığı için tehdit altında düştükleri gerçeği ile yüzleşiliyor. Yeterince dinlenemedikleri, beslenemedikleri, sayıları, kadroları çok yetersiz kaldığı için yaşanılacak sorunların boyutlarından asıl korkuluyor. Derken çarpık kentleşme, doğa tahribatı ile yaratılmış ağır susuzluk sorunu sonradan akla geliyor. Rötarlı, ellerinizi sık sık yıkayın, ama muslukları çok açmayın, su israfı yapmayın uyarısı geliyor. Sonrasında yoksul insanların her sokağa çıkışta giydikleri paltoları, tüm giysileri toptan 60 derecede çamaşır makinesinde yıkamaya kalkışamayacakları, sokağa bile çıkamayacak konumlara gelecekleriyle yüzleşiliyor. Daha bir uzmanlaşabilen, insandan yana duruş koyabilenler havalandırarak virüsten arındırma bilgilerini paylaşıyorlar. Sıra çıkılmaması istenen evlerin halleri, koşulları, sorunlarına gelince, hele de çocukların evden eğitim yapabilmeleri, hem de gerçekten yararlanabilmeleri gerçekleriyle yüzleşilince işler daha bir sarpa sarıyor. Başarılarına övgüler dizilen bakanlara ilişkin saklanan gerçekler üzerinden eleştiriler çoğalıyor. Aslında her zayıf virüs karşısında alınması zorunla en basit önlemler üzerinden, koşulları yaratılmadan devletin katkıları, gerekleri yerine getirilmeden ortaya konmuş dayatmaların yan ürünleri, yeni yeni sorunlar zincirleri, yumağı ile yüzleşiliyor.. 10 günde 10 kadın cinayeti, kadın çığlığı inanın ama en sürpriz olmayanı.. Sürprizler en çok tıkış evlerde çok ağır yoksunluk, yoksulluk koşullarından bile çıkmayacak.. Sürprizler zayıf virüsün varoluşu ile doğrudan bağlantılı çok kolay, hızlı insandan insana geçişkenliğinde en ağır bedelleri ödeyeceklerin dünya ve ülkemiz ölçeğinde giderek patlayan gelir dağılımı adaletsizliği, çaresizlik patlamalarında. Dün sabah dünyanın en zengini, insanlığı en çok sömüren ülkesinden Amerika’dan New York Belediye Başkanı’nın haykırış çığlığını duymadınız mı? Dünyanın en zengin ülkesinin en görkemli kentinde en çok ölümün yaşanacağını haykırması, Marksist ideolojiden bir münafıkın isyanı mı? Bizde Amerikan Başkanı’na yaptığı ağır eleştiriler, hakaretler doğrudan çok uzun soluklu hapiste tutuklu kalma “Cumhurbaşkanına hakaret” suçunu oluşturmaz mı? 5 milyarlık anlaşma Türkiye Varlık Fonu (TVF) ile Çin İhracat ve Kredi Sigortası Kurumu (Sinosure) arasında Türkiye’deki enerji, petrokimya ve madencilik projelerine yatırım için 5 milyar dolara kadar sigorta desteği sunulması için mutabakat belgesi imzalandı. TVF tarafından yapılan açıklamada, “Sinosure ilgili projelerin finansman şartlarına bağlı olarak 5 milyar ABD Doları’na kadar sigorta desteği de sunabilecek. l Ekonomi Servisi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle