Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 22 MART 2020 PAZAR HABER/YORUM Karantina günlüğü (1) Biliyorum hepiniz bu başlığa bakınca Latin Amerikalı yazar Marquez’den kopya çektiğimi söyleyeceksiniz. Doğrudur, onun kitabının adı Kolera Günlerinde Aşk idi, ben de birazcık esinlendim. Haklıyım, şimdilik dört etkinliğim iptal edildi, ben güneş enerjisiyle yaşamıyorum, bütçem epeyce sarsıldı. “68 Yılında On Dokuz Yaşındaysan Hep On Dokuz Yaşındasın!” adlı biyografi kitabımı yeni bitirdim. Yeni bir kitaba başlamam zor. Film izlemekten, dizi izlemekten fenalık geldi, sadece polisiye okuyabiliyorum. Açıkça söyleyeyim, daral geldi. Ben de kendimi pencerelere atıp sokağı izlemeye başladım. Harika bir hikâye beni buldu. Bir annekız, yan apartmanın kapısındaki çöp arabasını boşaltıyorlar. Kutular kutular, anne onları uyduruk el arabasına yüklerken kızı da yardım ediyor. Ne var bunda diyeceksiniz, bekleyin, kızımız en çok dört yaşında, şirin mi şirin ama öyle bir ciddiyetle kendine uygun kutuları üst üste diziyor ki şaşıp kalıyorum, düzelttiği kutuları arabaya boyu yetmediği için annesine uzatıyor, minnacık bir şey. Saçları kıvır kıvır. Sonra belli ki, kızın ablası bir başka arabayla onların yanına geliyor, abla ve anne sanki küçük kız yanlarında yokmuş gibi hızlı hızlı yürümeye başlıyorlar. Bizim minik, iki tane tuğla bulmuş, onların ardından koşturuyor, sonra bir bakıyor ki iki tuğla taşıyamayacak, birini bırakıp ötekini kucağına alıyor ve koşturuyor, anne abla ben bıraktığımda gözden kaybolmuşlardı. Küçük kız tuğlasıyla koşturuyordu. Bu arada sokağa ters yönden bir el arabası daha giriyor ve ansızın çok yaşlı bacakları titreyen ama maskeli bir adam ortaya çıkıyor. El arabasını süren genç adam öyle yolunda gidiyor, bizim yaşlı adam öyle bir korkuyor ki kendini karşı kaldırıma atmak isterken hop, kötü bir şekilde düşüyor. Ortada el arabasını kullanan gençten başkası yok; genç, yaşlı adamı kucaklayıp kaldırıma çıkarıyor, bu arada adamın maskesi kaymış, adam en yüksek sesiyle bağırıyor: “Bana dokunma, bana dokunma!” “Canım iyice sıkkın, bari pazara gideyim.” Düştüm yola, minibüse bindim birkaç kişi var. Hemen bir çırpıda şoförün yanındaki tek kişilik koltuğa oturdum. Şoför, “Sana helal olsun, öyle gençler var ki bu koltuğa üç hamlede ancak oturabiliyorlar” dedi. Şoförün bu iltifatı karşısında koltuklarım kabardı, (altmış yaşın üstündekileri neredeyse düşman ilan ettiler ya) ve muhabbet başladı. Tam arkamda genç, güzel bir kadın oturuyor, işten evine dönüyormuş. Güzellik ve kişisel bakım ürünleri satan ünlü bir mağazada satış elemanıymış. “Size maske eldiven taktırıyorlar mı” diye sordum. “Hayır, taktırmıyorlar” dedi. “Müşterileri korkutmamak için bize yasak var.” Benden önce şoför atıldı: “Sen de çalışma kızım.” Kadın neredeyse ağlayacak: “Nasıl çalışmazsın, kocam yedi aydır işsiz, eve ben bakıyorum.” Hep birlikte sustuk. Tam pazara girdim kız kardeşim aradı, Güler Yücel’in öldüğünü söyledi. Pazardan çıkıp her zaman gittiğim kahvede oturuyorum ve Gülerli günlerimi düşünmeye başlıyorum: Datça’dayım, Güler’de. Güler, gülerek “Işıl bu gece sinema seyredeceğiz” diyor. “Nasıl?” Güler anlatıyor, yan tarafımızda güzel bir pansiyon var, işletmecisi şen şakrak, güzel mi güzel, sürekli dans ederek iş yapan genç bir kadın. Ailesi onu imam hatipte okutmuş ama o aileye başkaldırıp bir barda barmaid olarak çalışmaya başlamış. O sırada Türkiye’de yaşayan epey paralı bir Fransız ona âşık olup Fransa’ya davet etmiş. O da gitmiş, orada ülkemizin çok önemli işadamlarıyla arkadaş olmuş. Bu arada harika Fransızca öğrenmiş. Sonracığıma bir Türk işadamı ona âşık olup şimdi çalıştırdığı pansiyonu almış. Adam iş icabı daha çok İstanbul’da, arada geliyor. Ancak o gün adam, Fransız âşığın Datça’ya geleceğini öğrenmiş ve uçağa atladığı gibi pansiyonda soluğu almış. Çantasında silah olduğu söyleniyor. Şimdi bu Fransız âşığı korumak gerek. Peki, bu iş kime düşecek? Bilin bakalım. Güler, oyun kurucudur, işleri çözer. Çözdük de. Zavallı korkudan titriyordu. İşadamı, Fransız âşığı bulamayınca gönlü rahat işine gitti, ardından Fransız âşık gizlice pansiyona götürüldü. Üç gün aşk karantinasında kaldı. Gülerciğim çok güzel bir hayatın oldu. Hoşça kal. Ben şimdi gene dışarı çıkıyorum, bu kez deniz kenarına gidip yeni hikâyeler yakalama niyetindeyim. 22 MART 2020 SAYI: 34500 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 05:32 06:57 13:16 16:42 19:25 20:45 Ankara 05:18 06:42 13:00 16:27 19:09 20:28 İzmir 05:43 07:05 13:23 16:50 19:32 20:49 Mine ablam, demir parmaklıklarla örülmüş, mavi gökyüzünü kısmen görebildiğim kahverengi penceremin önündeki masada eski gazeteleri tekrar gözden geçirirken, senin köşe yazını tekrar okudum. Sonra sebebini bilmediğim bir şekilde yüzüme tebessüm geldi. Fethiye’deki senin o insanın içini ısıtan şen kahkahaların aklıma geldi. Düşündükçe daha çok tebessüm etmeye, hatta gülmeye başladım. Hani gardiyanlar görse, bu adam kendi kendine gülmeye başladı diye, cezaevi yönetimine bildirirler... Bugün dokuzuncu günü tutukluluğumun. Neden burada tutulduğum sorusunun cevabı, kitabım SARMAL* ve yoksul halkın paralarının nerelere harcandığını sorgulamamdır. Beni tutuklayan 5. Sulh Ceza Mahkemesi, tutukluluk gerekçesi yaratabilmek için çok zorlanmış. “Paylaşmış olduğum tweet’i gelen tepkiler nedeniyle silmek istedim, ancak yapamadım. Çünkü hesaplarım yasadışı şekilde ele geçirildi” dedim. Mahkeme Başkanı, delilleri karartmaya çalışmış, dedi. Oysa ki tüm tweet’lerimi, hesaplarımı ele geçirenler zaten silmişti. Bununla ilgili savcılığa suç duyurusu yaptığımı söyleyerek dilekçe örneğini sundum, “Ben UYAP’a giremedim” dedi. Bunlar benim tutuklanma gerekçem. Gülme, vallahi bu nedenlerle tutuklandım. Aklım almıyor, ama durum böyle. Şuradan bir çıkalım, hemen yanına geleceğim. Sıkı sıkı sarılacağım sana. Bana kızsan da, öfkelensen de beni sevdiğini biliyorum. Çünkü ben de seni çok seviyorum. Harika yazılarını tuklayan mahkeme ler, çalışmıyor. Du ruşmalar erteleniyor, 60 yaş üstü yargı mensupları evlerin de mahsur ve adliye bürolarında çalışan lar da virüs kaparım endişesiyle; de ‘Sarmal’ tutuklusundan mir parmaklıkları görünmez ol mektup var duğu ölçüde dehşet verici bir korkunun mah da okumaya devam ediyorum. pusları oldular. Esaretten özgürlüğe selam olsun. Düşün ki camileri cuma namazları Silivri 9. Kısım C3/No.18 na kapatmak, koronavirüse vesile ve MURAT AĞIREL bu iktidara nasip oldu, Murat’cığım! 16.03.2020 Sokaklarda in cin top oynuyor, açık HHH olan AVM’lere bile kimse gitmiyor. El Murat’cığım, bette ki bin odalı sarayına kapanan ile Nasıl bir ah çektiysen; seni haksız, hukuksuz bir suçlamayla içeri aldıklarından beri Türkiye tutuklu... Hatta dünya tutuklu. Koronavirüs, yeryüzündeki hiçbir mahkemenin yaptıramayacağı tek göz kiralık odasına tıkılanın sıkıntısı aynı değil. Ama sonuçta hepsi, hepimiz aynı korkunun tutuklularıyız. Ve anladık, beşten büyük dünya tek virüsten küçükmüş aslında... Bilirim, seni ne zulüm korkutur, ne ölüm. 2007 yılından beri büyümesi nı yaptı ve insanlığı korkuya hapsetti. ni, olgunlaşmasını izlediğim yiğit oğ Ev karantinası kimi ülkelerde zorun lum, senin kara üzüm gözlerinde cö lu, dışarı çıkan polis gücüyle içeri so mertliğin ışığı, bin yıllık bağ kökünün kuluyor. Türkiye’de ise “gönüllü mah inatçı yaşam gücü, sınırsız cesareti surluk” biçiminde uygulanıyor. Ama vardır. O ışık söndürülemez, o cesa göze görünmeyen düşman öylesi ret bükülmez. ne hızla yayılıyor ki, dışarı çıkmak zo Ama bizler senin için, senin gibi runda olanlar içeride kalmak için yurt yazdı, çizdi, konuştu diye yasaları hi çapında, topyekun dışarı çıkma ya çe sayarak, ileri tutarı olmayan uy sağı istiyorlar. duruk gerekçelerle, aslında hepimizi İlahi adalete bakar mısın? susturmak ve sindirmek için tutukla Sana olduğu gibi kitap yazdı di nan meslektaşlarımız için çok korku ye gazetecileri, “şahsıma hakaret tvi yoruz. Maruz kaldığınız hukuksuzlu ti attı” gerekçesiyle her yaştan insa ğa derhal son verilmesini ve herkesin nı ve iktidarın kayırdığı beleşçi süslü zaten gönüllü hapsolduğu şu salgın manlardan olmadığı için işsiz bırakı zamanı, en azından evinizde, aileleri lan gençleri gözlerini kırpmadan tu nizle birlikte olmanızı istiyoruz. Sosyal medyada, #TutukluGazetecilereÖzgürlük kampanyası başladı. Yıllar önce beni de savunan ilkeli ve inançlı hukukçu Av. Celal Ülgen ile irtibattayız. Celal Hoca, senin tahliye edilmen için İstanbul Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği’ne vereceği dilekçeyi bana “Bu karanlığı da yırtacağız!” notuyla gönderdi. Kallavi bir hukuk dersi olan dilekçe, 18 maddede senin için verilen tutuklama kararının yasadışılığını kanıtlıyor. Dilekçenin en vurucu tümcesi, “Bu ülkede CMK ya vardır. Ya da yoktur. CMK var ise kimse kendi anladıgˆı ve anlamak istedigˆi s¸ekliyle CMK’yi lafzından ve ögˆretideki kurallarından ayrı yorumlayamaz ve uygulayamaz” saptaması. Bakalım bu ülkede CMK mi üstün, yoksa kanunun üstünde tepinenler mi? Geçen cuma, değerli Av. Onur Cingil de koronavirüs salgını ile ilgili olarak bir tahliye dilekçesi verdi. Demir parmaklıklar ardına kapatılan masumların biricik endişesi, unutulmaktır. Hele hücrede, yalnızlığıyla baş başaysa... Gördüğün gibi unutulmadın! Unutturamazlar. Sen, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Hülya Kılınç, Ferhat Çelik, Aydın Keser... Hepiniz gurur kaynağımız, taşıdığımız meşaleyi devralacak taze kan, dürüstler kuşağısınız. Hele bir çık, seni ev karantinasında doya doya güldüreceğim. Hele bir çık, kafamı yolsuzluk raporlarınla Fethiye koylarında yüzerken bile ütülemene ses çıkarmayacağım! Seni sevgiyle sarmalıyorum, canım Muratım. Tutuklatan Sarmal’ından, sevgi sarmalıma geçmeye hazır ol. Ablan *Kırmızı Kedi, 2020 “Dünya lideri” ile tövbe tövbe, sıkar elbet. “Bir daha bu CHP’liler camileri kapattı diyemeyeceğiz. (TCK: 299. 5 yıl!) Onlar harp zamanı Ama bu unvanı birkaç cami kapatmıştı. dalgaya almaya kalkan Biz hepsini kapattık. münafıklarla doya doya Üstelik cumayı dalga geçebilirsiniz. ve kandilleri bile Trump melunu, Merkel haspası, Macron moronu, Virüs muamelesi... yasakladık. Yarın meydanlarda henüz “pandemi”nin CHP’liler, p’sini, ağzına Dünya tıp öğrencilerini, Allah’tan almamışken, Sayın Reyiz’in, emekli doktorları ve korkmadınız, virüsten bu unvanın hakkını şahsen hemşireleri bile göreve korktunuz. Bütün camileri verdiği belgelendi. çağrılırken Reyiz ne yazık kapattınız, derse ne Ve dünya âleme ibret, ki başkanlık ettiği “virüs diyeceğiz?!” “Küresel salgın geliyor toplantısı”na, muhalefeti Hadisler, inananlar, için bin Dikkat!” diye, tam 11.5 geçtik, Türk Tabipleri Birliği’ne yıllık gerçeği haykırır. ay önce özel bir genelge bile mikrop muamelesi yaptı. Koalisyonları lanetledi yayımladığı ortaya çıktı: Toplantıya almadı. durdu. “CUMHURBAŞKANLIĞI Acaba neden? Ama tek kişilik kıytırık GENELGE 2019/5 İtirazı TTB’nin Türk’üne mi, partilerle, sonradan yanılıp af Tarih 12 Nisan 2019 Tabip’liğine mi Birliği’ne mi? dileyeceği cemaatlerle bile “‘(...)Virüslerin genetik İnşallah sadece koalisyonlar kurdu. yapısında meydana gelen “Birliği”nedir! Bu arada nüfus değişikliklere bağlı, yeni tipte Ama bu zihniyet ülkemiz kâğıtlarından “din” hanesini bir influenza virüsü ortaya için, koronadan daha az kaldırdı. çıkabilmekte ve insandan tehlikeli değildir. Zinayı da suç olmaktan insana kolayca geçiş Saray’ı dolduran çıkardı. CHP bunların yapabilmektedir. danışmanlar arasından bir istismarını hiç yapmadı. Bu pandemi (küresel salgın) serdengeçti çıksa da keşke Şimdi de sıra cami döneminde herhangi bir kendisine hatırlatsa! kapatmaya geldi. Aklı başında aksaklığa yol açmamak için HHH hiç kimse elbette buna karşı gerekli tedbirler alınacak ve Ev karantinasında vakit bol. çıkamaz. ‘Pandemik İnfluenza Ulusal “Ağacı kesecek baltanın Ne diyelim, Allah çaresiz Hazırlık Planı’ (..) ile Sağlık sapı ormandan alınır!” bırakmasın! Bakanlığı teşkilatlarında her diye bir ayet hadis bulur HHH türlü destek bütün kamu muyum diye internette eşinip Maliyeti devlet sırrı, dünyaya kurumlarınca ivedilikle duruyorsunuz. nam salan ve halka gündelik sağlanacaktır. “Kul, başkasında kınadığını maliyeti milyonlarca TL’lik Bilgilerini ve gereğini rica yaşamadan, (yaşatmadan) Sarayı dururken, koronavirüs ederim. ölmez!” diye bir hadise toplantısını neden Çankaya Recep Tayyip Erdoğan” (Hz. Muhammed sözü) Köşkü’nde yaptı. HHH rastlıyorsunuz. (Bu hadisi Saray’ı canından çok Çok zor günlerden Doğan Hızlan’ın bir sohbette sevdiğinden ve hiç değilse geçiyoruz Oktay Ekşi’ye de söylediğini orası steril kalsın diye olabilir Korona taç demekmiş. anımsıyorsunuz, birden.) mi? Çok şükür, bizde taç Gözünüz bir yandan da Önceki gece sağlıkçılara geleneği yok. WhatsApp’ta, Twitter’da akıp alkış desteği vermek üzere Ama Reyiz, şimdilik, duran mesajlarda. Emine Hanım’la balkonda ülkemizin başının tacı. Hiç kimse mükemmel değil. poz verdi. Dileyelim o da bunun 1968 Mülkiyelisi olduğu Ama bizim okur işkilli. Sorup farkında olsun. halde önce “Tayyipçi” olup, duruyor: Her fırsatta gençlere sonra da nedamet getiren “Orası Saray balkonuna sunduğu dindarlık ve kindarlık eski milletvekili de çok. Grup benzemiyor. Acaba, Saray rol modelliğine hiç değilse paylaşımında bunlardan biri virüs kapmasın diye başka biraz ara versin. şöyle yazmış: yerde mi kalıyorlar?” KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Ocak: Mezarı bulunsun Cumartesi Anneleri, koronavirüs salgını nedeniyle bu haftaki eylemlerini sosyal medya üzerinden gerçekleştirdiler. 782. haftanın açıklaması Cumartesi Anneleri Twitter hesabından canlı olarak yayımlandı. Açıklamayı yapan İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon’undan Besna Tosun, “Bu kararla ailelerimizin, her hafta taleplerimizi kamuoyuna taşıyan gazetecilerin hatta bize şiddet uygulayan emniyet güçlerinin salgından korunmasını amaçladık” dedi. Cumartesi Anneleri ayrıca, 21 Mart 1995’te gözaltına alındıktan sonra cenazesi Kimsesizler Mezarlığı’nda bulunan Hasan Ocak’ı, gözaltında kaybedilişinin 25. yılında bir video yayımlayarak andı. Videoda Ocak’ın annesi Emine Ocak ise “Merhabalar, 25 senedir Hasan için yola çıktık. Bir mezarı bulunsun, herkesin mezarı bulunsun” diyerek adalet talebini yineledi. l İSTANBUL/Cumhuriyet ‘Yakınlarımızı kurtarın’ çağrısı MEHMET KIZMAZ Türkiye, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne destek verirken General Halife Hafter’e bağlı güçlerin ise Libya’da çalışan 15 Türk vatandaşını, şubat ayının başında alıkoyduğu ve hâlâ serbest bırakmadığı ortaya çıktı. Libya’da alıkonulanların yakınları, hükümetin Libya’ya asker göndermesi nedeniyle kaçırıldığını savunarak, yetkililerin bir an önce devreye girmesini istedi. Kentte birlikte restoran işleten İlker Sağlık (42) ile Halil Gözel (53) ve yanlarında çalışan Nurettin Çalık, 6 Şubat’ta, Hafter taraftarlarınca dükkândan alıkonuldu. Çalık’ın kuzeni Ümit Çalık, “Libya’da tanıdığım bir Türk ustam, ‘Elimizden geleni yaptık. Bunu ancak resmi kurumlar çözer’ dedi” diye konuştu. Aynı lokantadan 3 kişiyle birlikte alıkonulan Yusuf Gürün’ün (32) abisi Muhsin Gürün, “Sağ mı bilmiyoruz. Türk askerlerinin Libya’dan çıkması için koz olarak mı kullanacaklar bilemiyoruz” dedi. Eşini iple boğan kadın tutuklandı KÜBRA KÖKLÜ Ankara Keçiören’de yaşayan Elif Katar (46), 25 yıldır şiddet gördüğü eşi İsmail Katar’ı önceki gün boğarak öldürdü. 25 yıldır hem psikolojik hem de fiziksel şiddete maruz kaldığı iddia edilen Elif Katar, eve alkollü gelen İsmail Katar ile tartıştı. Evde bulunan çiftin 3 oğlu da tartışmaya dahil olunca arbede çıktı. Cumhuriyet’e konuşan Elif Katar’ın avukatı Aykut Öztürk, “Elif, evlendiği günden beri şiddetin her türlüsüne maruz kalan bir kadın. Birçok kez boşanmak istemiş. Eşinin, kumar ve alkol bağımlılığı var. Türkiye’de Elif gibi çok kadın var” ifadelerini kullandı. Fethiye’de iki kişi evinde ölü bulundu Muğla Fethiye’deki villada birlikte yaşayan İngiliz uyruklu Viviant Bants (63) ile Hasan Tayfun Baransel (71), dün bıçaklanmış halde ölü bulundu. İncelemenin ardından 2 kişinin cesedi otopsi için Muğla Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Cinayetler hakkında soruşturma başlatıldı. l DHA