Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 28 ŞUBAT 2020 CUMA EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN KÜLTÜR KADINLARIN GURUR VE HÜZÜN VEREN HIKÂYELERI BELGESELE TAŞINDI 100 yılda öne çıkan kadınlar ORHUN ATMIŞ Cumhuriyetin ilk gününden bugüne, toplumsal yaşamımıza damga vuran kadınlara saygı duruşu niteliğindeki “Kadınımızın Hatıra Defteri” belgeseli Nebil Özgentürk yönetmenliğinde hayat buldu. DenizBank’ın desteğiyle 1920’den 2020’ye kadınların başarı öykülerinin anlatıldığı, toplam 5 bölüm ve 200 dakikadan oluşan belgeselde bilimde, sanatta, sporda, edebiyatta iz bırakan, adını dünyaya duyuran kadınların ilham dolu hayat hikâyeleri ekrana taşınıyor. İlk bölüm 8 Mart’ta HaberTürk’te yayımlanacak. Belgeselin ön gösterimi önceki gün Deniz Kule’de yapıldı. 40 dakikalık belgeselde Türkan Saylan ve Yıldız Kenter’in hayat hikâyeleri izleyenlere duygu ve gurur dolu anlar yaşattı. İlk olarak Saylan’ın çocukluğundan itibaren toplumun iyiliği için yaptığı çalışmalar ve başarıları gururdan gözlerimizi yaşarttı. Yaşamının son zamanlarında Ergenekon davaları sırasında ona yaşatılanlar ise bu kez üzüntüyle ka rışık öfkenin dışavurumu olarak gözyaşla sinde Muazzez İlmiye Çığ’dan Maci rının akmasına neden oldu. de Tanır’a, Halide Edip Adıvar’dan Ner Yıldız Kenter’in ülke tiyatrosu, sinema min Abadan Unat’a, Adile Naşit’ten Yıldız sına katkısının anlatıldığı belgesel de iz Kenter’e, Safiye Ayla’dan Leyla Gencer’e, leyenlerin beğe Türkan Saylan’dan nisini topladı. Yıl Halet Çambel’e, Til dız ve Müşfik da Kemal’den Duy Kenter’in Kenter gu Asena’ya, Sel Tiyatrosu’nu yaşat da Bağcan’dan Sezen mak için sarf etti Aksu’ya mesleklerin ği çaba, umutlarını de ilkleri başarmış pek hiç kaybetmeden çok özel isim, kimi za ömürleri boyun man hüzünlendiren, ki ca tiyatro sanatına katkı sağlamak için yaptıkları ve o tiyat Belgeselde Yıldız yaşamöyküsüne de Kenter’in değiniliyor. mi zaman gülümseten sımsıcak öyküleriyle yer alıyor. rodan uğurlanışları doğal olarak duygusal anlar yaşattı. ‘Çok şey borçluyuz’ Belgeselde Yıldız Kenter ve Türkan DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, Saylan için canlandırmalı iki kısa film çe gecede yaptığı konuşmada “Belgeseli kimi de yapıldı. Saylan’a tiyatro oyun mizde, Cumhuriyet tarihine adını yazdı cusu Güler Öktem hayat verirken, Yıl ran, gelecek nesillerin geriye dönüp bak dız Kenter’i, öğrencisi Güneş Berberoğlu tıklarında ‘çok şey borçluyuz’ diyecek canlandırdı. leri kadınlarımızın hepimize güç veren “Kadınımızın Hatıra Defteri” proje hikâyelerini derledik. Yeni nesilleri geç Hakan Ateş Nebil Özgentürk Cihan Ünal mişimizin mirasıyla buluşturan böyle anlamlı bir çalışmanın destekçisi olmaktan gurur duyuyoruz” diye konuştu. ‘Selamımız olsun’ Gece sonunda gazetemize konuşan Özgentürk, “Bir yanımda değerli bir ailenin üyesi Serenad Bağcan, bir yanımda belgeselimizin gerçek kahramanı Cihan Ağabey (Ünal), ben heyecandan ölüyorum. Kadınlara minicik bir katkımız olursa, bir selamımız olursa ne mutlu. Ben diyorum ki bu kadar acıların yaşandığı bir dönemde sadece 8 Mart değil, her gün kadın günü olsun” dedi. Cihan Ünal ise çok zevkle, duygulanarak ve gururlanarak izlediğini söylerken, “Çok anlamlı. Nebil de hakkını vererek seslendirmiş, öbür bölümleri inanın şimdiden merak ediyorum” diye konuştu. YAŞAR KEMAL ÖLÜMÜNÜN 5. YILINDA ANILIYOR Doğduğu köyde anma ‘Sonsuzluk VİZYONDAKİLER: Üzerinde’ Andersson’un Binbir Gece Masalları’nın anlatıcısı Şehrazad’ın anlatım dilinden esinlenerek yazıp yönettiği bu film, seyirciyi insanlık tarihinde rüya gibi, düşsel bir gezintiye çıkarıyor. Yaşar Kemal, ölümünün 5. yılında doğduğu Hemite Köyü’nde bugün saat13.00’de Yaşar Kemal Parkı içerisinde Kültür Evi önünde etkinliklerle anılacak. Yaşar Kemal Çukurova Kültürün Tanıtma ve Yaşatma Derneği ile Osmaniye Ozanlar, Şairler ve Yazarlar Derneği (OŞYAD) tarafından düzenlenecek etkinlikte; açılış konuşması, Yaşar Kemal’in özgeçmişinin okunması, öğrenciler tarafından ağıt ve şiirlerin okunması, şair ve ozanların eserlerini yorumlamaları yapılacak. Etkinlik, ‘İnce Memet’ anıtı ziyareti ile sona erecek. Yaşar Kemal için ‘Merhaba’ dinletisi Yapı Kredi Kültür Sanat yayıncısı olduğu Yaşar Kemal’i beşinci ölüm yıldönümü olan bu akşam 19.00’da Ferhat Livaneli Orkestrası’nın şiirlerinden ilhamla bestelenen eserleri seslendireceği “Merhaba” dinletisiyle anacak. Müzik yazarı Murat Meriç ise, dinleti boyunca seslendirilen eserlerin hikâyelerini anlatacak. Tam 52 yıl önce 1967’de rahmetli Cengiz TuncerAydın Emeç ikilisince kurulup gerek çıkardığı kitaplarla gerekse yayıncılığımıza getirdiği çeşitli yeniliklerle adından söz ettiren (benim de grafiker olarak çalıştığım) e Yayınları’nın geniş okur yığınlarına ulaşan ilk kitabı olan Polonyalı yazar Jerzy Kosinski’nin unutulmaz romanından Çek yönetmen Vaclav Marhoul’un uyarladığı ve son Venedik festivalinde UNICEF ödülünü kazanan “Boyalı Kuş” filmini tam yazmaya hazırlanırken filmin gösterilmesinin nisan ayına ertelendiği haberi gelince mecburen yeni haftanın filmleri üstüne bir tanıtım yazısı yazmak farz oldu. ‘Sonsuzluk Üzerinde’den ‘Kelly Çetesi’ne Tabii ki sevdiğim İsveçli usta sinemacı Roy BIR AILEDEN ÇETE YARATMAK ORHUN ATMIŞ Britanya İmparatorluğu’nun “suçlularını” Avustralya’ya sürdüğü yıllar. 1800’lü yılların ortaları, Ned Kelly de kardeşleri ve annesiyle birlikte ceza almış babasının peşinden dünyanın bir ucuna gelmek zorunda kalmış. İrlandalı aile, doğuştan düşmanlık hissettikleri İngilizlerin zulmünden burada da nasiplerini alıyorlar. Bir yandan da Küçük Ned (Edward), babasının annesine kötü davranmasından ve sorumsuzluğundan bıkmış. Annesi tarafından yeterince “erkek” olamayan babasının yerini alacağı öğüdüyle büyütülüyor. Hatta “adam olabilmesi” için annesi tarafından bir hayduta satılıyor. Hapse giriyor, çıkıyor ve dövüşerek hayatını sürdürüyor. Annesine öfkeyle geri dönse de ondan kopamıyor, toksik erkeklik bütün bünyesini sarmış vaziyette. İşlerin iyice sarpa sarıp annesinin de hapse girmesiyle “delilik” evresine geçen Ned, geri döndüğünde hiç anla şamadığı kardeşle rini de alıp çetesi ni kuruyor. İnsan ların en çok deli lerden korktuğunu söyleyen kardeşi ni dinleyerek, kadın elbiseleri giyip polis leri öldürmeye, kaçır maya başlıyorlar. Kor kutuculukları tüm kıtaya yayılıyor. Amaçları artık an nelerini kurtarmak... Geniş ve kaliteli oyun cu kadrosu olan “Kelly Çetesi’nin Gerçek “Kelly Çetesi’nin Gerçek Hikâyesi”, şiddet Hikâyesi”, şiddet sahnele sahnelerinde rinde çetenin dehşetini ya çetenin şatıyor gerçekten de. Diğer dehşetini yandan başrolümüz Ned’in yaşatıyor. içindeki saf ve iyi niyetli hali, ge çirdiği değişimin nedenleriyle birlikte net bir şekilde ortaya koyuyor. Andersson’un yeni eseri “Sonsuzluk ÜzerineAbout Endlessness”, yeni haftanın tüm sinefillere salık vereceğim en önemli filmi benim için. Roy Andersson’un Binbir Gece Masalları’nın anlatıcısı Şehrazad’ın anlatım dilinden esinlenerek yazıp yönettiği bu film, seyirciyi insanlık tarihinde 78 dakikalık ama rüya gibi, düşsel bir gezintiye çıkarıyor.”Sonsuzluk Üzerinde”den akılda kalanlar, 2.Dünya savaşının silindir gibi ezip geçtiği Köln kentinden bir çift, bardaktan boşanırcasına yağan bir yağmurun altında kızını doğum günü kutlamasına götürmeye çalışan bir baba, bir kafenin dışında dans eden genç kızlar, Tanrı’ya inancını yitirmiş bir rahip, hiç âşık olmamış, genç bir adam ve Hitler’in artık yenildiğini anladığı an... Avustralya’nın en ünlü haydutu olan Ned Kelly’nin hayat hikâyesini ve çetesini anlatan “Kelly Çetesi’nin Gerçek HikayesiTrue History of the Kelly Gang”, bu pervasız, gözü kara kanun kaçağının yaşamını, Avustralya’nın vahşi geçmişiyle beraber, hem de daha önce hiç anlatılmayan kısımlarıyla birlikte beyazperdeye taşıyan, dramla karışık bir biyografik suç filmi. Shaun Grant’ın yazdığı senaryodan yönetmen Justin Kurzel’in çektiği “Kelly Çetesi’nin Gerçek Hikâyesi”nde George MacKay, Charlie Hunnam, Nicholas Hoult, Essie Davis gibi oyunculara kısa bir rolde görünen, en ta nınmış Avustralyalı aktör olan Russell Crowe da eşlik ediyor. FantastikBilimkurgu türünün yolunu açan yazarlardan, H.G.Wells’in en ünlü eserlerinden “Görünmez AdamThe Invisible Man”in senaristyönetmen Leigh Whannell tarafından uyarlanan yeni bir versiyonu da gösterimde. Zengin, varlıklı bir bilim insanı olan kocasından kendisine şiddet uyguladığı ve sürekli taciz ettiği için boşanmış olan Cecilia Kass’ın (Elisabeth Moss) intihar eden tacizci kocası tarafından ken disine yüklü bir miras bırakıldığının bildirilmesiyle yaşadığı dehşetengiz olayları ve bunlardan kurtulma mücadelesini aktarırken Cecilia’nın gittikçe akıl sağlığının da bozulmasını da öne çıkaran bu bilimkurgusal korkugerilim karışımı filmde, Storm Reid, Oliver JacksonCohen, Aldis Hodge, başroldeki Elizabeth Moss’a eşlik eden öteki oyuncular. Yeni aldığı akıllı telefonda bulunan işletim sistemi Jexi’yle birlikte hayatı tümüyle değişen Phil’in (Adam Devine) yeni hayatını konu edinen “Jexi” ise, haftanın seyredilebilir tek yabancı komedisi. Haftanın yerli filmleri Sinemamızın önde gelen yönetmenlerinden Serdar Akar’ın imzasını taşıyan, bir bölümü çok dinli, çok dilli, çok kimlikli Makedonya’da çekilmiş “Acı Kiraz”, birbirinden farklı, çetin ve zorlu hayatları konu edinen bir dram. Yıllarca tiyatro yaptıktan sonra “Behzat Ç.” dizisiyle ünlenen Erdal Beşikçioğlu’nun başrolünü üstlendiği “Acı Kiraz”, Belçim Bilgin, Ertan Saban, Bülent Şakrak, Luran Ahmedi ve Halil Ergün’den oluşan sağlam oyuncu kadrosuyla göz alıyor. Yurdumuzun görülmesi gereken bölgelerini görmek amacıyla İstanbul’dan yola düşerek bir tatil gezisine çıkan toptan gıdacı Cavit’le (Selahattin Taşdöğen) ailesinin, Cavit’in askerlik arkadaşı Cemil’i ziyaret etmek için Afyon’a uğramalarıyla başlarından geçenleri aktaran “Geçerken Uğradım” ise Onur Bilgin’in yönetmenliğini üstlendiği, yerli malı, tipik bir aile komedisi. Nicedir “3 harfli”lerden seçilen film adlarıyla sinemamızda yeni bir korku türü yaratan akımın yeni bir örneği olan “Semur 2: Cinlerin Büyüsü”, arkadaşlarıyla birlikte dedesinden kalma bir mektubun peşine düşen Alesia’nın geçmişinde yaşadıklarıyla yeniden yüzleşmesini anlatıyor. Burak Çelik’in yönettiği filmde Furkan Karaca Bora Altınışık, Cansel Aydos oynuyor. Farklı coğrafyalardan on sanatçının ve İstanbul zanaatkârlarının buluşması Şehrin misafir sanatçıları Sokrates 50kuşağı yazarları, yazın dünyasına, üzerinden yüzyıllar geçse de değerini yitirmeyen klasikleri okuyarak girmiştir. Cemal Süreya, Edip Cansever, Turgut Uyar gibi şairlerin, Yaşar Kemal gibi bir romancının, Adnan Özyalçıner, Onat Kutlar gibi öykücülerin beslendikleri kültürün kaynağı klasiklerdir. Bugünkü kuşaklar ise, cep harçlıklarını bir araya getirerek onların şiirlerinden oyunlar kurguluyor. Kültürel silsile Kültür, silsile izler; onların öncesinde de, dünya klasiklerinin yabancı sözcüklerden arıtılmış bir Türkçeyle okullara ulaşımını sağlayan Hasan Âli Yücel gibi Maarif Bakanları, Nurullah Ataç, Sabahattin Eyuboğlu, Melih Cevdet Anday, Vedat Günyol, Orhan Veli Kanık gibi, yazar çevirmenler var. En başta Homeros, Platon, Sokrates, Dante, Cervantes, Shakespeare, Montaigne, Balzac, Stendhal, Goethe olmak üzere, yayınevlerinin kataloglarında önce bu yazarların yapıtları yer alır. Son altmış yıl içinde klasikleri içlerine sindiremeyen bağnaz kafalılar, girişimde bulunmuşlarsa da, gelişim önlenememiştir. Önemli bir çeviri Sokrates’in Savunması, dünya klasiklerinin başında gelir. Aydınlanmaya karşı çıkanlar, o ilkçağ düşünürünü suçlayarak yargıçların önüne çıkardılar. Suçu neydi Sokrates’in? Devletin tanıdığı tanrıları yadsımak, onların yerine yeni tanrılar önermek, düşünceleriyle gençleri kötü yola sürüklemek... Oysa Sokrates, konuşmalarında soyluluk gütmeyi, zenginliği kötülük sayıyor, en kötüsünün de bilgisizlik olduğunu söylüyordu gençlere. “Bildiğim tek şey bilmediğimdir” sözü de Sokrates’indir. Bu çağın öğrencileri, Sokrates dönemini yaşıyorlarmış gibi, okullarda bildiklerini değil bilmediklerini öğrenmeye adıyorlar ilk gençlik dönemlerini. Platon’un Kriton ya da Görev Üstüne adlı diyaloğunu (Can Yayınları) çeviren Samih Rifat, kitabın başına, Sokrates’in yaşamını aydınlatan bir önsöz yazmış, sonuna da ilginç bilgiler eklemiş. Devlete/yargıya güven Sokrates’in dostu Kriton varlıklı bir kişiydi. Bütün servetini verip onu ülkeden kaçırmak ister. Sokrates ona şu sözleriyle karşı çıkar: Diyelim ki, tam buradan kaçacağımız sırada; Yasalar ve Devlet karşımıza dikilseler ve dile gelip bize şunları sorsalar: “Söyle bize Sokrates, nedir bu yaptığın? Bu işte amacın, bizi hem Yasalar’ı hem de tüm Devlet’i elinden geldiği kadarıyla yıkmak değil de nedir? Hangi devlet ayakta kalabilir, orada yargı kararlarının hiçbir gücü kalmaz ve kişiler onu ayaklar altına alabilirse?” Bir; 2500 yıl öncesinde devlete ve yasaya saygı erdem sayılırken, bu kavramlar çağımızda neredeyse vicdanlardan silinecek! Burada sözü, kitabın çevirmeni Samih Rifat’ın yorumuna bırakalım: Düşünüyorum da, bugünün insanı için nasıl da içi boşalmış kavramlar bunlar! En azından yakın çevremi, kentimi, ülkemi gözümün önüne getiriyorum. Kaç kişi kaldı acaba bizim buralarda, birilerine, özellikle de “site”ye karşı görevleri olduğunu gerçekten düşünen? Sokaktaki insandan, yaşamın önünde sürüklenip giden, kolay yönlendirilir yığınlardan, Sokrates’in deyimiyle “kalabalık”tan söz etmiyorum. Düşünenlerden, okumuş yazmışlardan, yine onun deyimiyle “dediğine bakılması gereken” kişilerden söz ediyorum daha çok. Herkesin kendi kabuğuna, kendi zırhının arkasına çekildiği, toplumdan, özellikle de devletten umudu kestiği, herkesin birbirini sollamaya çalıştığı ve her şeyden, ama her şeyden önce kendi çıkarını kolladığı bir dünyada, dörtnala kalkmış bir işticaretborsadalavere dünyasında “site”nin bir anlamı kaldı mı? Rembrandt’ın gizemi... Rembrandt’ın başyapıtı Gece Nöbeti (Night Watch/1642) Amsterdam’da bulunan Rijksmuseum’da halka açık şekilde restorasyona alındı. Canlı olarak da izlenebilecek restorasyon sırasında Hollandalı ressamın uyguladığı gizemli teknik ve boya formülasyonların bilimsel olarak ortaya çıkarılması umuluyor. AYÇA HAN İstanbul Modern, farklı coğrafyalardan 10 sanatçıyı İstanbul’daki zanaatkârlarla birlikte üretim yapmak üzere buluşturdu. Zanaat ustalarıyla çalışmalar yapan sanatçıların yeni yapıtları, 23 Ağustos’a kadar “Misafirler: Sanatçılar ve Zanaatkârlar” adlı sergide görülebilecek. İstanbul Modern 2018 yılında, İstanbul Kalkınma Ajansı’nın (İSTKA) desteğiyle bir program başlattı; Uluslararası Misafir Sanatçı Programı. Program kapsamında Baku’dan Londra’ya, Meksiko’dan Kopenhag’a on farklı coğrafyadan sanatçı, İstanbul’a gelerek şehrin zanaatkârlarıyla buluştu. Küratörlüğünü Öykü Özsoy ve Ümit Mesci’nin üstlendiği sergide; ahşap oymadan halı dokumaya, metal sıvamadan yorgancılığa kadar pek çok zanaa tın ustasıyla bir araya gelen sanatçıların yeni ürettikleri eserler bulunuyor. Sanat ve zanaatın buluşması Eski Türk geleneklerinde zanaatkârlık, usta çırak ilişkisinin önemi üzerine kuruludur. Bir zanaatı öğrenmek için ustadan “el almak” gerekir. Sergi için üretim yapan sanatçılar da, İstanbul’un köklü zanaat kültürünü onlara el veren ustalardan öğreniyor. Program için büyük önem taşıyan zanaatkârlar arasında metal ustası Artin Aharon, metal sıvama ustası Lokman Çilingir, döşeme ustası Abdullah Doğan, heykeltıraş Betina Hobeş, ebru ustası Nesime Kantar, yorgancı Abdullah Karahan, nakışçı Özgü Karcı, yazma ustası Veliye Martı, halı üreticisi Erhan Ör, metal dövü ustası Zeki Topbaş ve marangoz Gökmen Uzun yer alıyor. Sergide, sanatçıların araştırma gezile rini ve zanaatkârlarla birlikte yürüttükle ri çalışmaları izleyebileceğiniz, bu süreci zanaatkârların ağzından dinleyebileceği niz videolar da görülebiliyor. Finlandiya’dan gelen sanatçı Outi Londra’dan gelen sanatçı Rana Begum, metal sıvama Pieski’nin kökeni, Finlandiya dışında Nor atölyesinde usta Lokman Çilingir’le birlikte çalıştı. veç, İsveç ve Rusya’ya dağılmış bir halk olan Sami’lere dayanıyor. İstanbul’da yaz rimizin güzel bir örneğini izleyiciye sunuyor. macılık üzerine çalışmaya karar veren sanat İstanbul Modern’in iki katına yayılan sergi çı, Türk coğrafyasında kullanılan desenlerin izi de, Baku’dan Faig Ahmed’in, Londralı sanat ni sürerken, Sami kültüründeki tanrıça motifle çı Rana Begum’un, Kudüs’te yaşayan Ben riyle benzerlikler yakalıyor. Pieski yazmalarında, ji Boyadgian’ın, Meksika’nın Meksiko kentin Anadolu’daki ana tanrıça kültürü ile ilişkilendiri den Rodrigo Hernández’in; Amsterdam’dan len ve kilim desenlerinde sıkça görülebilen “eli Servet Kocayiğit’in; Kopenhaglı sanatçı iki belinde” figürü ile Sami mitolojisinde Uksáhkká, lisi Randi ve Katrine’in; çalışmalarını İs Juksáhkká ve Sáráhkká adlı tanrıçaların Şaman kenderiye ve Philadelphia’da sürdüren Wa davullarında kullanılan simgelerini bir arada kul el Shawky’nin ve Berlinli sanatçı Jorinde lanmış. Sanatçının eserleri, kültürel benzerlikle Voigt’in eserleri ziyaretçileri bekliyor.