18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 27 ŞUBAT 2020 PERŞEMBE EDİTÖR: CAFER KURT TASARIM: İLKNUR FİLİZ HABER/YORUM İdlib için Z Raporu Suriye’de tablo artık şöyledir: ABD PKK/YPG’den, Rusya Şam yönetiminden (Esad), AKP hükümeti de cihatçı örgütlerden vazgeçmeyecek... IŞİD, ABD’nin PKK’yi “meşru aktör” yapabilmek için yararlandığı “kullanışlı düşman”dı. Benzer şekilde Nusra da (yeni ismiyle HTŞ) AKP’nin ÖSO’yu iç ve dış kamuoyuna onaylatabilmek için yararlanmaya çalıştığı “radikal grup”tur... AKP’nin paralı ordusu: ÖSO Dahası AKP’nin son süreçte içeriye “Kuvayi Milliye”, dışarıya da “Suriye Milli Ordusu” diye yutturmaya çalıştığı “çokuluslu” ÖSO, sahadaki görevi bakımından da artık uluslararasılaşmıştır... ÖSO, AKP’nin Libya’dan Bosna’ya, Kafkaslar’dan Sincian’a uzanan coğrafyada “profesyonel savaşçılık” yapan cihatçıları Esad’ı devirmek üzere ithal ettiği alt örgütlerden oluşan bir çatı örgüttü. Bundan böyle İdlib’de de, Trablus’ta da daha yüksek fiyat veren çıkana kadar AKP’nin paralı ordusudur! ÖSO Libya’da Ankara’nın ÖSO’yu Suriye’den sonra Libya’da da kullandığı artık resmi bir durumdur: Erdoğan bu durumu “uluslararası hukuki sorun” olup olmadığını umursamadan 22 Şubat’ta ilan etmiştir: “Gayrimeşru Hafter’e, ücretli, lejyoner Hafter’e karşı biz yönetici kahraman askerlerimiz ve Suriye Milli Ordusu’ndan ekiplerimizle beraber oradayız ve mücadeleyi orada sürdürüyorlar. Tabii birkaç tane şehidimiz var.” Ve Erdoğan üç gün sonra 25 Şubat’ta da, ÖSO’nun Libya’da olduğunu bir kez daha belirtti: “Bizim Libya’da iki tane şehidimiz var. Suriye Milli Ordusu’ndan şu anda orada bulunanlar var. Suriye Milli Ordusu’ndan oraya gidenlerin ortak paydaları var.” Önemle belirtelim: Paralı askerleri başka ülkelerin de kullanıyor olması, AKP hükümetine bu konuda bir haklılık ya da meşruiyet sağlamaz. Günü geldiğinde bu konu ülkemizin önüne farklı şekillerde getirilir maalesef... ÖSO’nun kışkırtıcı faaliyetleri ÖSO, AKP’nin iç kamuoyuna karşı yutturmaya çalıştığı bir “Kuvayi Milliye” örgütlenmesi değildir. Kuvayi Milliye, bir ulusun emperyalist işgale karşı içinden çıkardığı silahlı direniş örgütlenmesiydi. Bir kere ÖSO üyelerinin tamamı Suriyeli bile değil! Dahası vatan savunması yapmıyor, tersine vatanını savunan Esad yönetimine karşı ücret karşılığında savaşıyor! Yazık ki Ankara ders almıyor, anımsayın: Kırşehir’de eğitdonat programından geçirilip, üstüne kamuflaj, sırtına tüfek, cebine para konulan ilk grubun üyelerinin büyük kısmı, sınırı geçer geçmez örgüt değiştirmişti! Ve bugün: ÖSO’nun Türk ordusu ile Suriye ordusunu karşı karşıya getirmek için bu yılın başından beri girdiği kışkırtıcı faaliyetlerin “Z Raporu”, siyasi iklim değiştiğinde arşivden çıkacaktır mutlaka... Stratejideki yanlışlık Bu Z Raporu’nu şundan çıkardık: AKP hükümeti hâlâ Moskova’nın Türkiye’yi kaybetmeyi göze alamayarak son dakikada da olsa fren yapacağını ve İdlib’i kendisine bırakacağını umuyor! Benzer durum ABD ile de yaşanmıştı. Öyle ki Erdoğan defalarca ABD’ye “benden yana mısın, PKK’den yana mı” diye sormuş, yanıtı sahada almasına rağmen sormaya devam etmişti... Türkiye elbette çok değerli. Ancak yukarıda belirttiğimiz gibi stratejisi değişmediği müddetçe Washington PKK’den, Moskova da Şam’dan (Esad) vazgeçmeyecek! Türkiye yanlış stratejisini, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı gibi kısmen doğru olan taktik hamlelerle düzeltemedi. Ankara stratejisini düzeltmediği sürece, bulunabilecek en doğru taktik bile işe yarayamayacaktır. Ankara, Şam’ı düşman gören, Esad yönetimini devirmeyi esas alan yanlış stratejisini değiştirmediği sürece maalesef bölge kaybedecek! Ne yapmalı? Strateji, taktik gibi konular öyle zor ve karışık değildir. Ve bakmasını bilince, aslında siyasi tablo da çok sadedir. Şöyle: Esad’ı devirme stratejisi belirlenmeden önce Türkiye’nin Suriyeli sığınmacı sorunu da, Suriye’nin kuzeyinde YPG koridoru sorunu da, IŞİD sorunu da yoktu! Nokta! 27 ŞUBAT 2020 SAYI: 34476 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 06:11 07:36 13:22 16:26 18:58 20:17 Ankara 05:56 07:19 13:06 16:12 18:44 20:01 İzmir 06:20 07:41 13:29 16:37 19:08 20:24 Fenerbahçeli olarak itiraf etmeliyim, o pankart kabul edilemez: “SENİ DE SENİ SEVENİ DE SEVMİYORUZ”. Gerçekle örtüşmesi imkânsız! O stattakilerin aile mensuplarının, iş ortaklarının, arkadaşlarının önemli bir kısmı başka takımdan ve çoğu da Galatasaraylı. Spor, bir keyif. Spor, insanlar ve ülkeler arası dostluğu, diyaloğu, barışı, tevazu içinde kazanmayı, metanet içinde kaybetmeyi öğreten, yaşam üstünden felsefi bir duruşun vesilesi. Fenerbahçe tarihine yakışmayan bu cümleyi unutalım ve bu yakışıksız tavır bir daha görünmesin statlarda. Ali Koç’a kimler, niçin saldırıyor? Koç’un tribünlerden nasıl aşağıya atladığı konuşuluyor: “Ne Ali Koç’a ne de Fenerbahçe Başkanı’na yakıştı” diyorlar. Kesinlikle yaşanmamalıydı. Ama ben o anda Koç’a haksızca nasıl sataşıldığını kelimesi kelimesine tahmin edebiliyorum. Başkan Ali Koç, sevgili arkadaşım Ali, Fenerbahçe’ye maddi manevi varlığını, tüm zamanını verdiği için, kulübü sahiplenip aşırı sevdiği için bu spontane tepkiyi verdi. Keşke o patlama yaşanmasaydı, ama kendisini anlayabiliyorum. Bir gerçek var: Hatırlayalım ilk demeçleri ve kamuoyundaki imrenme havasını; Koç, Türk futboluna çağ atlatmak ve barış taşımak için başa geldi. Ama ne yazık ki, ağır rekabet, hakem kavgaları, 3 Temmuz pisliğinin artıklarının yarattığı gürültüler, Koç bu ortama barış getiremeden onu içine çekti, kendi kaosunun içinde onu eritti. Ben Koç’un kendini bulup, etrafındaki etkenlerden sıyrılıp o futbol devrimlerini yapacağı güne dönmesini bekliyorum. Şu gerçeği de unutmayalım: İktidar, Gezi olayları hakkında çarpık düşüncelerin ortalıkta uçuştuğu bir dönemde, Divan Oteli’nin nasıl bir revire dönüştüğünü, Gezicilere nasıl destek verdiğini unutmadı. Zaten “ağır Atatürkçülük suçlaması” (!) Bir kulübün röntgeni ile karşı karşıya olan Koç ailesi ve Ali Koç, yandaş basının ortak saldırı hedefi. Damat Bey’in de arka planda Trabzon için çalışmaya nasıl devam ettiğini gururla anlattığı video da ortalıkta dönmeye devam ediyor! Cumhurbaşkanlığı danışmanları ise açık açık Koç’a ağır suçlamalar yöneltiyor! Şu günlerde yalnız Trabzonlular veya FETÖ’cüler veya iktidar değil, her önüne gelen saldırıyor Ali Koç’a ve Fenerbahçe’ye... Ama maalesef yalnız onlar değil, Fenerbahçeliler de saldırıyor. Bu çok ucuz bir tavır. Daha 34 hafta önce, Koç ve Yanal isimlerini slogan ve şarkılarla elleri patlayıncaya kadar alkışlayanlar, işler kötü gidince, bu sefer hemen kan içici bir saldırganlığa geçiş yapabiliyor! Bu büyük bir hayal kırıklığı! Bu kadar ucuz mu aşk ve kin arasında gidip gelen duygularınız, bu kadar güvenilmez mi? Peki, Ekici’nin füze frikiği girse ne yapacaklardı? Ya da hakem, “Fenerbahçe’ye kaybettirme” misyonu ile maça çıkmamış olsa, ilkyarıda üst üste 15 faul çalıp gol olana kadar topu Galatasaraylılara teslim etmese, Jailson’un topa müdahalesine akıl almaz şekilde penaltı çalmasa, ne yapacaklardı? Bu arada kimse yanlış anlamasın, bu maçı tabii ki Galatasaray kazanmayı hak etti. Çok daha iyi oynadı. Ama her takım “daha iyi” oynadığı bir maçı illa kazanmaz: Nasıl Fenerbahçe çok iyi oynadığı Kayseri ve Trabzon maçlarını kaybettiyse, Galatasaray da çok iyi oynadığı bu maçı kazanamayabilirdi; ama “hakem kararıyla” üç puanı aldılar. Hiçbir G.Saraylı, düşen Muriç, düşüren Marcao olsa, o pozisyona penaltı çalınmasını hazmedemezdi! Ama sonuçta belki de bu mağlubiyet Fenerbahçe için iyi oldu. Çünkü son yıllarda takım Saraçoğlu’nda ezeli rakibine karşı kazanmaya değil, rekor için sanki yenilmemeye oynuyordu! Fenerbahçe’nin intiharvari hamleleri Koç Başkanlığı döneminde yaşananları tek başına ele alamayız. 2006’da Denizli felaketiyle başlayan negatif süreç, Kadıköy’de Galatasaray’a karşı 21 yıl sonra gelen mağlubiyetle belki yeni bir viraj aldı. 3 Temmuz’un da bu 14 yılın ortasında yer aldığını unutmayalım. Üç kere son hafta kaybedilen şampiyonluklar (ikisi kendi sahasındaki maçlardan sonra), Avrupa Kupası’na yarıfinalde veda etmek, Aziz Yıldırım’ın hapse girip çıkması, Alex’in kovulması, defalarca Türkiye Kupası’nın finalde kaybedilmesi, başkanlığın olaylı bir kongrede değişmesi, hep bu 14 yıla sığan dramatik anlardı. Yıldırım dönemini tesisleşme başarıları dışında ilk aklıma gelen, FB’ye en büyük zararları veren o ünlü cümle: “Hiç kimse Fenerbahçe’den daha büyük değildir”. Bu cümle kullanılarak yalnız Alex değil, Van Hooijdonk, Gökhan Gönül, Caner Erkin, Mustafa Denizli, Zico ilk döneminde Ersun Yanal kapı dışarı edildi. Terraneo’nun Emre, Egemen, Webo başta olmak üzere takımı boşaltması, Kocaman’ın Alex’ten sonra Stoch’u takımdan çıkarması, daha sonra da Koç döneminde Comolli’nin aynı şeyi yaparak önce takımın iskeleti üç Brezilyalıyı (Josef, Guiliano ve Fernandao), ertesi sene Valbuena’yı satması, bütün bu hamlelerin ortak noktası yıldızların harcanmasıydı: “Fenerbahçe’de hiçbir başarı cezasız kalmaz.” 15 yıldır harcanan isimlerin yerine alınanlar ise bugün yüz milyonlarca Avro ile biriken borcu oluşturdu. Sabırsız hoca değişimleri yıkım getirir Fenerbahçe, “Hemen şampiyon olmamız lazım” sabırsızlığından vazgeçmezse, daha 15 yıl şampiyon olamaz. Artık “Basarız 80 milyon Avro’yu, taş gibi takım yaparız” dönemi sona erdi. Zaten UEFA izin vermiyor. Yanal’ın takıntılarından kurtulması, çakma mevki oyuncuları arama sendromlarına son vermesi lazım. Yönetimin BENCE, Yanal’a sahip çıkarak beklenilenin tersine, uzun bir kontrat sunması lazım. Çünkü şu anda her yeni hoca, 10 kişinin gitmesi, 10 oyuncunun da transferi demektir. Bu da yine birbirini tanımayan bir takım ve bu yeni hocaya güvenmeyen taraftarlar demektir. Kulübün bunu kaldıracak hali yok. Fenerbahçe’nin her yıl skorlara göre hoca azleden bir takım olmaktan çıkması lazım. G.Saray maçı öncesi, Yanal’a açık çek verilseydi, durum çok farklı olabilirdi. Terim maça ne kadar özgüvenle çıktıysa, Yanal da “kazanamazsa Ersun gider” baskısı altında kırılmış olarak çıktı. Aynı medya, baskıya Trabzon kupa yarıfinali öncesi devam ediyor! Halbuki Yanal’a sahip çıkılsa, bu yıl kupa ve süper kupa kazanılabilir! Fenerbahçe’nin Mahfi Eğilmez’in açık mektubunda dediği gibi, gençleri takıma monte etmeye yönelmeli. Benim buna ekleyeceğim Alex, Deivid, Luciano gibi Brezilyalı eski yıldızlara sahip bir Fenerbahçe’ye, acilen onların seçeceği geleceğin yıldızlarının monte edilmesi! Taraftara düşen ise bu yıkıcı nihilist aceleci tavrı bırakıp gerçeklerle yüzleşmek. Bunu yapmazlarsa Fenerbahçe’ye fayda yerine büyük zarar verecekler. Prof. Sözbilir, depremlerin geçmişini araştırma projesinin FETÖ yüzünden geciktiğini söyledi Profesörün hendek savaşı MEHMET İNMEZ İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, Türkiye’de depremlerin geçmişini araştırmak ve ileride kaç şiddetinde deprem üreteceğini belirlemek için başlanılan projenin aksadığını söyledi. Sözbilir, “Paleosismoloji Projesi” kapsamında açılması gereken 2 bin 500 hendeğin sadece 500’ünün açıldığını belirtti. Projeye 2011 yılında başlandığını, 2023’e kadar bitirilmesi gerektiğini belirten Sözbilir, “Projeyi AFAD’da FETÖ yapılanması gerekçesiyle defalarca durdurdular. 2 yıl sonra tekrar başladı. Bu kez üniversiteler ve bilim adamları devre dışı bırakıldı. Yıllarca hendek savaşı verdik. FETÖ, bize de risine giriyoruz. Yani insanın iç organlarına girmek gibi bir şey. Bizde bu hendeklerde fayın her türlü geçmişini görüyoruz.” Projenin durdurulmaması için elinden geleni yaptığını ifa de eden Sözbilir, “AFAD’a defa larca mektup yazdım. Her de Prof. Dr. Hasan Sözbilir fasında ret cevabı aldım. Bu kez Cumhurbaşkanı’na mek zarar verdi. Bilimde 2 yıllık gecik tup yazdım. Oradan da cevap me çok uzun bir süre. O bölgele alamayınca proje hazırladım ve rin kırılmalarını ve geçmişini öğ TÜBİTAK’a başvurdum. Ancak renemedik” dedi. üçüncüsünde kabul oldu. Müca Aksama nedeniyle oluşacak delem sonrası proje 2017’de de depremler ve önlemlerle ilgili ye tekrar başladı. Bu kez AFAD dev terince bilgi sahibi olamadıklarını re dışı bırakıldı ve projeyi MTA anlatan Sözbilir, “Paleosismoloji üstlendi. Ama sadece hendek açı Projesi” hakkında şu bilgileri ver yor. Üniversite ve bilim olmadan di: “Deprem sonrası oluşan kırı hendek açmanın bir anlamı yok. ğa dik ve paralel hendek, 4 metre Üniversiteleri ve bilim insanlarını derinliğinde 50 metre uzunluğun bu projeye dahil etmek gerekir” da hendekler açılıyor ve fayın içe diye konuştu. l İZMİR BAŞKALE’DE ÖLÜ SAYISI 10’A YÜKSELDI Van’ın Başkale ilçesindeki depremde yaralanan 14 yaşındaki Emirhan Acar, tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Merkez üssü İran’ın Hoy kenti olan 5.9 büyüklüğündeki depremde Gelenler Mahallesi’nde enkaz altından kurtarılan Acar’ın ölümüyle depremde yaşamını yitirenlerin sayısı 10’a yükseldi. Emirhan’ın depreme kahvaltı için gittiği amcasının evinde yakalandığı, ailesinin evinde ise sadece çatlak oluştuğu öğrenildi. l AA KPSS BIRINCISI MÜLAKATTA ELENDI! 2019 KPSS sınavında coğrafya alanında Türkiye 1.’si olan Alparslan Uysal, sözleşmeli öğretmen ataması için girdiği mülakattan 55 alarak elendiğini söyledi. Uysal, sosyal medyadan sınav sonucunu paylaşarak “Sözlü sınav sonucunda puanım düşürüldü ve öğretmenlik hakkım elimden alındı” ifadelerini kullandı. Aynı sınavda 84 puan alarak Türkiye 6.’sı olan Hüseyin Arvuz da mülakattan 54 puan alarak elendiğini iddia etti. l İSTANBUL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] ÇAVUŞOĞLU’NDAN SERT TEPKİ İSKEÇE MÜFTÜSÜNE HAPİS CEZASI Yunanistan’da bir cenaze töreniyle ilgili “resmi makamı gasp etmek ve dini töreni engellemek” suçlamasıyla yargılanan İskeçe seçilmiş müftüsü Ahmet Mete, tecilli olmak kaydıyla 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. Verilen cezaya tepki gösteren Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, dün sosyal medyadan yaptığı paylaşımda, “AB üyesi bir ülkede, seçilmiş bir müftü cenaze namazını kıldırdığı için hapis cezası alıyor. Dünyanın hangi ülkesinde bir rahip, bir haham veya başka bir din adamı bu dini vecibeden mahrum bırakılmıştır? Böyle bir uygulama dünyanın en kötü rejimlerinde bile görülmemiştir” ifadelerini kullandı. Mete’ye, 3 yıl içinde suç işlemesi durumunda hapis cezası uygulanacak. l ANKARA/Cumhuriyet BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 23 4 5 6789 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Yeşile 1 İ KONOSKOP çalar mavi 2 R İ S A L E B R renk. 2/ Bir grubun temel görüşlerini belirleyen, öğretisini ortaya koyan 3 4 5 6 7 DK BOL ERO E L İ F BUL LAV PARKE EK TATU T MAŞA L A S E kişi. 3/ Bri 8 E B E M T Ö R çin atası olan 9 K E R K E N E Z bir iskambil oyunu... Çiftlik uşağı. 4/ Bir renk... Jüpi ter gezegeninin bir uydusu... Gelecek. 5/ Van Gölü’nde, kilisesiyle ünlü bir ada. 6/ Trabzon ilinde bir yayla... Ünsüzle biten bir sözcüğün ünlüyle başlayan sözcüğe bağla narak okunması. 7/ Kazakistan’ın başkenti Nursultan’ın eski adı... Aldatma işi, hile. 8/ “Ne yaş döker, ne âşık ağlar / Tarihe ka rıştı eski sevdalar” (F.N. Çamlıbel)... Bakır elementinin simgesi. 9/ Gemi kiralama. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Türk süsleme ve işleme sanatlarında kullanılan zikzak biçimli motif. 2/ Adalet ten ayrılmayan... Bir şeyin özünü oluştu ran ana öğe. 3/ Değme, dokunma... Eski Yunan ve Roma uygarlıklarıyla ilgili olan. 4/ Temel özelliği sivrilik olan bir sanat ve mimarlık biçemi... Mesafe. 5/ Toprağın nemi... Anlayışsız, görgüsüz kimse. 6/ Çok iri ve zehirsiz bir yılan... Birkaç renkli ip likten yapılmış dokuma. 7/ “Mayasıl” da denen deri hastalığı... Tümör. 8/ Tayin. 9/ Gemi kamaralarını aydınlatmak için güver telerde açılan yuvarlak camlı kaporta.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle