02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 25 ARALIK 2020 CUMA HABER HSK, Adalet Bakan Yardımcısı Şaban Yılmaz’ı İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olarak atadı Bakanlıktan başsavcılığa HRANT DİNK DAVASI Mütalaa sonrası kaçış iddiası Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin kamu görevlilerinin yargılandığı davada mahkeme, yurtdışına kaçış planı yaptıkları belirtilen sanıklardan Ali Öz ve Ecevit Emir hakkında ev hapsi kararı verdi. Emre Cingöz için de İstanbul’u terk etmeme ve adli kontrolü uygulanmasına karar verdi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşmada mahkeme başkanı Akın Gürlek, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden gelen bir yazıyı okudu. Yazıda dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz ve İstanbul İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat S¸ube Müdürlüğü görevlileri Ecevit Emir ile Emre Cingöz’ün esas hakkındaki mütalaanın açıklanmasından sonra yurtdışına kaçmaya ilişkin Gürcistan’da bazı kişilerle irtibat kurduğu, arayışa girdiği ve buna dair çalışmalar yaptıkları belirtildi. Duruşmada savunma yapan eski İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç’in avukatı, müvekkilinin yükümlülüğü olmamasına karşın gelen istihbaratı İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bildirdiğini belirterek “İstanbul Emniyeti üstüne düşeni yapmamıştır. Bunu biz söylemiyoruz, AİHM söylüyor. Müvekkilim Yasin Hayal’in istihbarata konu eylemi gerçekleştirebilecek vasıfta birisi olduğunu da raporlara eklemiştir” dedi. Duruşma 6 Ocak tarihine ertelendi. l İSTANBUL/Cumhuriyet 71 BARODAN AÇIKLAMA Avukatlardan ‘dayatma’ tepkisi TBMM’ye sunulan “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi”ne barolar tepki gösterdi. 71 baro yaptığı ortak açıklamada, avukatların “kolluk görevlisi” haline getirileceği belirtilereke düzenlemenin geri çekilmesini istedi. “Avukatlığın Özüne Aykırı Bu Düzenleme Kabul Edilemez” başlığı taşıyan açıklamada, söz konusu teklifle avukatlara ihbarcılık dayatıldığı ve savunma hakkının yok sayıldığına dikkat çekildi. Açıklamada şunlar kaydedildi: “Avukata mesleğini ifa ederken; izleme, tanıma, şüpheli işlem bildirimi, şüpheli para muhafazası gibi yükümlülükler yüklemek, avukatı kolluk görevlisi haline getirmek, dahası CMK 161. madde ile birlikte değerlendirildiğinde avukatı savcının emrine sokmak ve avukatlığın bağımsızlık unsurunu ortadan kaldırmak anlamına gelmektedir... Evrensel hukuk kuralları, tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler, iç mevzuatımız açıktır. Avukatlar, işleri nedeniyle vâkıf olduğu bilgileri, paylaşamaz, paylaşmaya zorlanamaz. Aksi düzenlemeler, savunma hakkını ve hukuk devletini yok eder. Yargı fonksiyonu bütünüyle sakatlanır. Bu düzenlemeden derhal vazgeçilmelidir.” Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, avukatlara yönelik düzenlemenin yanlış yorumlanabileceğini ve aşırı kısıtlamalara sebebiyet verebileceğini belirterek, “Savunma hakkını ihlal eder” dedi. l Haber Merkezi CAMI REHBERLIĞİ YÖNETMELIĞI Diyanet’ten garip değişiklik MUSTAFA ÇAKIR Diyanet İşleri Başkanlığı, başka ülkelerde eğitim görmüş kişelere cami rehberi olma yolunu açtı. Diyanet atama ve yer değiştirme yönetmeliğinde dikkat çeken bir değişiklik yaptı. Cami rehberi olarak atanabilmek için, “En az ortaöğrenim düzeyinde dini öğrenim görmüş olmak. Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı’ndan yeterli puanı almış olmak veya buna denk kabul edilen belgeye sahip olmak. Sınavda başarılı olmak” şartları aranıyordu. Değişiklikle Diyanet’in belirleyeceği dillerin resmi olarak konuşulduğu ülkelerde en az ortaöğretimini tamamladığını belgelendirenler de cami rehberi olarak atanabilecek. l ANKARA Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) kararnamesiyle, Adalet Bakan Yardımcısı Şaban Yılmaz İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Akça ise Ankara Cumhuriyet Başsavcısı oldu. HSK Birinci Dairesi, 9 ilin başsavcısını, adli yargıda 324, idari yargıda 61 hâkim ve savcıyı kapsayan mazeret kararnamesini yayımladı. Kararnameye göre, tartışmalı bir şekilde Yargıtay üyeliğine seçilen İrfan Fidan’dan boşalan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na Adalet Bakan Yardımcısı Şaban Yılmaz, Yargıtay üyeliğine seçilen Yüksel Kocaman’dan boşalan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na ise Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Akça getirildi. Ahmet Akça’dan boşalan Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı’na Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Gökhan Karaköse getirildi. Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı’na Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcısı Tolgahan Öztoprak atandı. Daha önce Mardin ve Rize doğumlu olan Yılmaz, darbe girişiminin komuta merkezi olan Akıncı Üssü soruşturmalarını yürüttü. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na atanan Akça, eski Başbakan Yıldırım’a ilişkin kararla gündeme gelmişti. Polatlı’da da görev yapan Öztoprak, 15 Temmuz’dan sonra açılan bazı davalarda aktif rol oynadı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na atanan Şaban Yılmaz, 1970’te Rize’de doğdu. 1993’te İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olan Yılmaz, Ankara Batı Başsavcılığı döneminde 15 Temmuz darbe girişiminin komuta merkezi olan Akıncı Üssü merkezli soruşturmaları yürüttü. Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü görevlerinde bulunan Yılmaz, 8 Temmuz 2019’da Adalet Bakanlığı Bakan Yardımcısı olarak atandı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın hemşerisi olan Yılmaz’ın adının, yerel basında, 31 Mart 2019 seçiminde “AKP’den Rize Belediye Başkan Adaylığı” için geçtiği iddia edilmişti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na atanan Ahmet Akça ise 1973 Ankara doğumlu. Bir dönem Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Parlamenter Suçları Soruşturma Bürosu’nda da görev yapan Ahmet Akça, eski Başbakan Binali Yıldırım’a ilişkin verdiği bir kararla gündeme gelmişti. Yıldırım, 2018’de, 28 Şubat davasının devam ettiği süreçte “Hak ettikleri en ağır cezayı alacaklar” açıklaması yapmış, Yıldırım’ın açıklamaları nedeniyle suç duyurusunda bulunulmuştu. Akça, “adil yargılamayı etkileme” gerekçesiyle yapılan suç duyurusuna ilişkin, Yıldırım’ın açıklamalarının “göreviyle” ilgili olduğunu savunarak “kovuşturmaya yer yok” kararı vermişti. Akça, karardan birkaç ay sonra Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı’na atandı. l ANKARA/Cumhuriyet Gençlik ve Spor Bakanlığı sınavı tartışma yarattı, personel itiraza hazırlanıyor Mülakata şüphe düştü BAĞIMSIZ MADENİŞ: ISIMLER EKSIK, SOMA HÜKÜMLÜLERI LISTEDE Emekçiden tazminat listesine itiraz Bağımsız Madenİş Sendikası Avukatı Mürsel Ünder, Soma Kömür İşletmesi’nden tazminat alacak kişilerin listesinde, alacaklı 3 bin 334 işçinin yarısının yer almadığını, 301 madencinin ölümüne ilişkin davada hapis cezası alanların ise yer aldığını duyurdu. Sendikanın Örgütlenme Uzmanı Kamil Kartal, “Listelerde katillerin isimleri var, düzeltilmeli” dedi. Anka’nın haberine göre, 13 Mayıs 2014’teki maden faciasında ölen madencilerin arkadaşları, Eynez Ocağı, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.’nin işlettiği Işıklar, Atabacası ve Geventepe ocaklarında çalışan işçiler tazminatsız bir şekilde işten atıldı. Eylemlerin yankı bulmasının ardından TBMM’de düzenleme yapılarak, Soma Kömür İşletmesi’nde çalışan madencilere tazminat ödeneceği söylendi. Ünder, tazminat alacakların listesinin eksik olduğuna işaret ederek “Gerekçe, Soma Kömür İşletmeleri’nin SGK’ya bildirdiği ‘ahlaki nedenle işten çıkarılma ve kendi isteğiyle ayrılma’ anlamına gelen çıkış kodlarıyla işçileri işten atması. Kıdem tazminatı alacak kişilerin yazılı olduğu listede, 301 işçinin ölümüne ilişkin açılan davada yargılanıp ceza alan kişilerin de yer aldığını öğrendik. Bu, listenin çarpık olarak hazırlandığının göstergesi” diye konuştu. MUSTAFA ÇAKIR Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın görevde yükselme ve unvan değişikliği yazılı ve sözlü sınavlarını kazanan kişilere ait tüm listeyi ayrıntılı olarak yayımlamaması tartışma yarattı. Yazılıda yüksek puan aldığı halde mülakatta elenen personel itiraza hazırlanıyor. Bakanlığın 25 Temmuz’da yaptığı görevde yükselme ve unvan değişikliği yazılı sınavında başarılı olanlar için sözlü sınav yapıldı. Sınav sonuçları 21 Aralık’ta açıklandı. Türkiye KamuSen’e bağlı Türk BüroSen, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na gönderdiği yazıda, sınav sonuçları açıklanmış olsa da mülakat sonucuna göre kazananların listesinin yayımlanmadığına dikkat çekti. Sendika, “Mülakat puanlarının hakkaniyete aykırı olarak verildiği yönünde kanaat oluşturmuştur” dedi. Sendika, sınavın objektifliği konusunda personelin şüpheye düşmemesi için yazılı ve sözlü sınav sonuçlarının ayrıntılı yer aldığı listenin yayımlanmasının şeffaflık açısından büyük önem taşıdığını vurguladı. Türk BüroSen’den alınan bilgiye göre mülakata toplam1341 kişi girdi. Sınavın ardından sendikaya üyelerinden çok sayıda başvuru geldi. Örneğin yazılıda 9095 alan bazı personele, sözlüde 60 verildiği, yazılıda 60 alan bazı personelin de sözlüde 95 aldığı iddiaları dile getirildi. Bu nedenle de yazılıda yüksek puan aldığı halde sözlüde daha düşük alan bazı personelin elendiği iddialar arasında yer aldı. l ANKARA AKP’LİLER MİZAH FESTİVALİNE KARŞI KAMPANYA BAŞLATTI Festivale manipülasyon gölgesi Uluslararası İzmir Mizah Festivali’nde AKP’liler tarafından hedef gösterilen karikatüristler Jean Plantu ve Michel Kichka’nın da katılacağı “Dünya Karikatüründe Toplumsal Eleştiri ve Mizah” başlıklı söyleşi iptal edildi. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden yapılan açıklamada iddiaların gerçekdışı olduğu belirtilerek “Bazı siyasetçilerin şovenpopülist söylemlerinin de etkisiyle estirilmeye çalışılan hava hoşgörü ve huzur ortamını baltalamıştır” denildi. Karikatüristler Plantu ile Kichka’nın İslam karşıtı çizimleri olduğunu iddia eden AKP’liler sosyal medya üzerinden tepki kampanyası düzenledi. Bunun üzerine program iptal edildi. İptal kararı üzerine İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden yapılan açıklamada, “Charlie Hebdo dergisinden herhangi bir karikatürist İzmir Uluslararası Mizah Festivali’ne davet edilmemiştir. Etkinliğe katılan karikatür ve mizahçılar içinden iki ismin aleyhinde bazı olumsuz açıklama ve yayınlar yapıldığı görülmektedir. Festival etkinliğindeki konuşmacılar arasında yer alan şimdi kışkırtıcı yayınlara konu edilen dünyaca ünlü iki karikatürist Kichka ve Plantu ise önceki yıllarda ülkemizi ziyaret ederek bakan ve başbakan yardımcısı düzeyinde kabul görmüş, üst düzey tebrik ve takdirlere mazhar olmuş isimlerdir” denildi. Açıklamada oturumlara katılan 10 karikatürist dahil hiçbir katılımcıya ücret ödenmediği belirtildi. AKP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Hamza Dağ, festivale Türk ve İslam karşıtı karikatüristlerin davet edildiği iddiasında bulunarak organizasyonun ilgili bölümünden vazgeçilmesini istemişti. ‘Zavallı bir durum’ AKP’nin kampanyasına tepki gösteren CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, “İzmir’in organize ettiği uluslararası bir festivalin ucuz bir manipülasyona kurban edilmesini, ‘kazanımmış’ gibi servis edip ‘bayram etmeleri’, üzülerek belirtmeliyim ki, zavallı bir durum. İzmir gibi özgür, demokrat ve huzurlu bir kenti böyle bir duruma düşürdükleri için, onlar adına büyük bir utanç içindeyiz” dedi. l İZMİR / Cumhuriyet CHP’li İlgezdi’den cezaevi için kapsamlı rapor 2 milyon ihlal başvurusu CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi’nin hana göre her 30 dakikada 10 mahpus, karşılaştığı kötü muameleyi bilzırladığı raporda, cezaevlerinde dirdi” dedi. İktidarın iddiaların üzeson 10 yılda infaz hâkimliklerine rine gitmemesinin hak ihlallerini arbaşvurarak hak talebinde bulutırdığını kaydeden İlgezdi, raponan ya da koşulların kötülüğünrunda şu ifadelere yer verdi: “Devden, onur kırıcı muameleden ve letin kendilerine tanıdığı barınma, fırsat eşitsizliğinden kaynaklı İlgezdi ısınma, giyinme, beslenme, temizşikâyetlerini dile getiren mahpus lik, tedavi, eğitim ve başka kuruma sayısı 2 milyona yaklaştı. geçme gibi haklardan yararlanamadıklarıÇıplak arama iddialarıyla ilgili tartışnı belirterek infaz hâkimliğine başvuru yamalar sürerken İlgezdi hazırladığı Cezapan mahpus sayısı 2010 yılında 17 bin 280 evi Raporu’nda Adalet Bakanlığı tarafıniken 2019 sonu itibarıyla 319 bin 807’ye dan açıklanan İnfaz Hâkimliği İş Durumu yükseldi. 2019 yılında her 10 dakikada alverilerine dikkate çekti. İlgezdi, “2010 ve tı tutuklu ya da hükümlünün hak talebinde 2019’da tam 1 milyon 691 bin 131 mah bulunduğu ya da gördüğü kötü muameleyi pus, infaz hâkimliklerine başvuru yaptı. Bu bildirdiği ortaya çıktı.” l ANKARA SABIHA GÖKÇEN’I İŞGAL DAVASINDA CEZA YAĞDI FETÖ’nün 15 Temmuz Darbe Girişimi esnasında Sabiha Gökçen Havalimanı’nı ele geçirmeye çalıştıkları gerekçesiyle 24 sanığın Yargıtay’ın bozma kararının ardından yeniden yargılandığı davada mahkeme, tutuklu sanıklardan eski Üsteğmen Cemil Esen’in 14 yıl 2 ay hapis ile cezalandırılmasına hükmetti. ‘Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım’ suçundan eski Üsteğmen Uğur Can Bekhan 15 yıl, eski Astsubay Sinan Torunoğlu 13 yıl 4 ay hapis cezası aldı. 12 yıl 6 ay hapis cezasına alan diğer 21 sanık ise tutuklu kaldıkları süre dikkate alarak tahliye edildi. l İHA En iyi savunma ‘hörelenmek’ midir? “Takmıyorum.” “Tanımıyorum.” “Irgalamaz.” “Yok hükmünde.” “Boşlukta.” Bir nevi “Saymeyoz...” tavrıdır bu. Yaptığı vahim hatayı bile bile “Biz böyleyiz. Yerseniz. Canınız cehenneme” demektir, evrenselçağdaş hukuk normlarının suratına tükürükler saçarak. Devletin en tepelerinden başlayarak koalisyon ortağına ve bakanına kadar, AİHM’nin son kararına gelen tepkiler yukarıdaki fillerle özetlenebilir. Zaten başka türlüsünü de beklemiyorduk, bu tükenmiş iktidardan. Çünkü, artık sadece “öfkeli reaksiyon” anlamında sarf ettikleri cümleler değil, “normal, sakin(!) günlük bildirim” anlamındaki sözleri de tamamen bir savrulmuşluk ve ne dediğini artık hiç umursamayan bir başıbozukluk ve çaresizlik duygusunun eseridir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en övünülecek dış politika adımları arasında sayılması gereken, “Avrupa Medeni Milletler Ailesi’ne duhul” anlamına gelecek adımların ürünü “AİHM denetimi”ne tabi olma (güçlü bir ahittir bu) halini, buruşturup atmak anlamına gelen bu tepkiler, sadece kendi insanına “çağdaş hukuk ve insanlık normlarını layık görmemek” değil, aynı zamanda “biz, kendimizi artık o aileye mensup saymıyoruz” demektir. Strasburg’daki mahkemenin Büyük Dairesi’nin (Grand Chamber) iradesini tanıdığımız ve anayasamızın 90’ıncı maddesi ile de “hukuki üstünlüğünü” kabullendiğimizi kayda geçirdiğimiz bir sürecin, buruşturulup çöp kutusuna atılmasıdır. AİHM’nin Selahattin Demirtaş kararını “ama o bir terörist” diye elinin tersi ile itivermek, ya kararı hiç okumamış (okumaya tenezzül bile etmemiş) olduklarını ya da bile bile ülkeyi zaten içine sürükledikleri kesif karanlığı daha da vahim hale getirmenin bir yeni adımıdır. Zaten yaptıkları açıklamalardan öyle anlaşılıyor ki kararı hiç okumamış veya anlamışlar. Mesela, “kendisini bizim mahkemelerimizin yerine koyarak hüküm vermeye çalışmakla” suçlamalarından belli. AİHM öyle bir şey demiyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili maddelerine atıfta bulunarak “Tutuklu yargılamamanız gerekiyor. Tahliye edin” diyor. Bir “hüküm” vermeye kalkışmıyor. Zaten hiçbir AİHM kararının, yerel mahkemenin hükmünü geçersiz kılmaya yönelik bir alternatif “mahkeme hükmü” olmadığını, herhangi bir hukuk fakültesinin birinci sınıf öğrencisine (eğer sahteçakmaaraklama bir lise diploması ile ve soruları çalmış FETÖ’cülerin el altından verdiği cevap anahtarı ile girmemişse) sorsanız size anlatıverir. AİHM, özetle diyor ki: “Hani şu altına imza attığınız ve uymayı taahhüt ettiğiniz sözleşmeler var ya. Hani şu ilave protokoller var ya. Hani kendinizi de bağladığınız anayasa hükümleri var ya.. Hah!.. İşte bunlara uygun hukuk sisteminiz olsun. Bunlarla uyumlu ve tutarlı adli kararlarınız olsun...” diyor. O kadar. Tutuksuz yargılamanın esas olması da bunlardan sadece biri ve belki de en temel en basit olanı. Ama sen, ille de OHAL zihniyeti, OHAL hukuku, sıkıyönetim mantığına göre çalışan yargı, “yukarılara bakmadan, emir almadan, sinyal beklemeden adım atamayan” bir adliye aygıtında ısrarcı olursan, AİHM bunu (o sistem içinde kaldığın müddetçe) sana hatırlatacak. Bundan da öte “Ama o terörist, ama o PKK’li, ama onlar FETÖ’cüler, ama onlar bizden değil. O pis, öteki kötü, beriki kaka” ağızlarına tevessül ettiğinizde de işin seviyesi ve siyasi “özgür ağırlığı” iyice yerlerde sürünmeye başlıyor. Bu “terörist” muhabbetinin zaten çoktan bayatlamış olmasını ve yok hükmüne inmiş olduğunu vurgulamak için “Habur’u, Oslo masası vıcıklıklarını, cıvık Megri Megri şovlarını, İmralı’da 5 çaylarını, seçim öncesi Öcalan mektuplarını, Osman’lı TRT röportajlarını” (kaçıncı kez) filan anımsatayım da bir daha başvurmayın bu ucuzluklara. Bakın, size aynı sizin AİHM’ye seslendiğiniz ağızla sesleneyim buradan: Ey, çağdaş evrensel hukuka düşman kafalar! AİHM kararlarını tanımamak, sadece Avrupa normlarına, Kopenhag kriterlerine, Türkiye Cumhuriyeti’nin 1950’lerin sonlarından beri dahil olmak için kan ve ter döktüğü “Medeni Milletler Ailesi”nden uzaklaşmak değil, aynı zamanda kendini Ortadoğu’da bir karanlık odaya kilitleyip, anahtarını da “bir daha bulunup açılamasın diye” imha etmektir. Dahası, içeride baş edemediğin binlerce maddeden oluşan listeyi gözlerden kaçırmaya yönelik bir sis bombası atmaktır, ki bu sisin bedelini geçmişte kaç kez hep birlikte ödedik, ödüyoruz, ödeyeceğiz. Buna hakkınız yok. AİHM’nin uyarısına atar yap, tutukluluk cezası konusunda uyarana gider yap, çıplak arama ayıbını ve utancını hatırlatana “terörist, FETÖ’cü” diye hakaret et, ona namussuz, buna şerefsiz, ötekine cibiliyetsiz diye hakaret et... Belki biraz “rahatlatır” sizi. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin saygınlığı ve esenliği, sizin rahatlamanızdan daha önemli. Hatırlatırız. Kendinize gelin. İETT personel kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. ÖMER ALPER İETT personel kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. RAZIYE TUBA SINAY
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle