28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 3 14 ARALIK 2020 PAZARTESİ DIKILI’DE GÖREVLI EKIBE HASTANEDE YEMEK VERILMEDI Aç karnına filyasyon 8 sağlıkçı daha öldü Türk Tabipleri Birliği (TTB) sekiz sağlık çalışanının daha koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdiğini açıkladı. Yaşamını yitiren sağlık çalışanları şöyle: n Isparta SSK Hastanesi’nden emekli ortopedi uzmanı Dr. Adnan Kömüroğlu. n İstanbul’da çalışan kulak burun boğaz hastalıkları uzmanı Dr. Ertaç Altuner. n İstanbul’da çalışan dermatoloji uzmanı Dr. Erçin Özüntürk. n Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde laboratuvar teknisyeni Ahmet Yıldız. n Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi Evliya Çelebi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde sağlık işçisi olarak çalışan Hanım Kakaç. n Ege Üniversitesi’nde özel güvenlik görevlisi Hüseyin Ali Bacak. n Tarsus Devlet Hastanesinde görev yapan eczane teknisyeni Ramazan Öz. n Osmaniye Özel İbni Sina Hastanesi otomasyon görevlisi İsmail Has. l Haber Merkezi Ölen doktorun maaşı kesildi Koronavirüs nedeniyle yaşamını yitiren Dr. Uğur Ertuğrul’un eşi Muhteber Ertuğrul’un “dulyetim” maaşından 2 bin lira kesinti yapıldı. Ertuğrul, “Kızımın sigortalı çalışması sebebiyle 3900 TL geri ödeme yapacağımıza dair yazı geldi. Eşim Emekli Sandığı’ndan emekli olduğu için kesinti yapılmaması gerektiği söylendi. Bu doktor 58 yaşında penceresiz odada 24 saat nöbet tutarken hastalandı. Bizi bugün yeniden öldürdünüz” dedi. l Haber Merkezi Arkadaşına ceza kestirdi İzmit’te bir kişi aynı araç içerisinde seyahat ettiği arkadaşını maske takmadığı için kontrol noktasındaki bekçilere şikâyet etti. Yurttaş, “50 kere uyardım ben bu kardeşimi dinlemiyor” dedi. Şikâyet edilen kişiye 900 lira ceza kesildi. MEHMET İNMEZ İzmir’in Dikili ilçesinde filyasyon ekibinde görevli iki sağlık çalışanına hastanede yemek verilmedi. Dikili Devlet Hastanesi’nde görevli anestezi teknisyeni B.K ile diş hekimi B.D salgın döneminde geçici olarak filyasyon görevinde görevlendirildi. Hastane yakınlarında çalışırken yemek yemek için kadrolarının bulunduğu hastaneye giden B.K ve B.D’ye yemek hakları olmadığı söylendi. Hastane yönetimi, iki sağlıkçıyı “Geçici görevdesiniz yemek hakkınız yok” diyerek, onlarca sağlık çalışanının önünde yemekhaneden çıkardı. B.K ve B.D, tutanak tutarak hastane yönetimi ve İl Sağlık Müdürlüğü’ne verdi. Birlik SağlıkSen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol, “Önemli olan arkadaşlarımızın yiyeceği iki kaşık yemek değil, davranış şekildir. Yaşanan can sıkıcı olay ve bu davranışa karşı Sağlık Bakanımız ve İzmir İl Sağlık Müdürümüzün gerekli girişimi yapacağı inancındayız” dedi. Uzmanlar, korona tablosundaki değişikliği değerlendirdi ‘İyi haber’ arayışı KOCA: YERLİ AŞI 25 ARALIK’TA FAZ 2’YE GEÇİYOR Meclis’te eNabız atışması Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, bakanlığının Meclis’teki bütçe görüşmelerinde konuştu. CHP’li Bayram Yılmazkaya’nın “50 milyonu Çin aşısına muhtaç kaldık” sözlerine yanıt veren Koca, “50 milyon iki ayda alan dünyada bir ülke var mı?” dedi. Türkiye’de yapılan 16 aşı çalışmasından birinde insan denemelerine başlandığını, Faz 2 çalışmalarına da 25 Aralık’ta başlanacağını söyledi. CHP’li Murat Emir, eNabız işi dahil birçok Sağlık Bakanlığı ihalesinin, bakan yardımcılığı görevine atanan Sabahattin Aydın’ın oğlunun ortak olduğu şirkete verildiğini açıkladı. Koca ise “eNabız sisteminin Türk Telekom tarafından Nisan 2015’te yapıldığını, 2016’dan itibaren de TÜRKSAT tarafından hizmete sunulduğunu belirtti. Koca, “2016’dan itibaren bir lira alışveriş gösterebileceğiniz fatura var mı?” dedi. Emir ise söz konusu firmanın internet sitesinde eNabız ile ilgili iş aldığının kaydedildiğini vurguladı. l ANKARA/Cumhuriyet 13 ARALIK PAZAR 181 BIN 199 26 BIN 919 218 21.079.716 16 BIN 417 1.836.728 5 BIN 973 22 BİN 215 %3.1 1.603.780 SARP SAĞKAL Günlük Koronavirüs Tablosu’ndaki “iyileşen hasta sayısı” ifadesi “iyileşen sayısı” olarak değiştirildi. “İyileşen sayısı”, tedavisi tamamlanan Covid19 hastaları ile karantinası sona eren vakaları da içerecek. Buna göre tabloda 458 bin 109 olarak açıklanan “toplam iyileşen hasta sayısı”, “1 milyon 581 bin 565 toplam iyileşen sayısı” olarak belirtildi. İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Prof. Osman Küçükosmanoğlu, “Hastaların iyileşme kriterleri nedir, bilemiyoruz. Testi negatif çıkanlar desek, çoğu hastaya ikinci testin yapılmadan ‘İşinize devam edin’ denildiğini biliyoruz. Karantina süresi biten kişiler için deniyorsa, temaslıların da karantina süresi oluyor, süresi bittikten sonra kötüleşenler de oluyor. Yani ortada gerçek olması mümkün olan bir veri var” dedi. Aktif vaka sayısının değiştirilmeye çalışıldığını aktaran Küçükosmanoğlu, “İyileşenlerle vaka sayılarını dengeleme çabası var. 1 milyon 700 bin toplam vaka açıkladılar, iyileşen sayısını 1 milyon 500 bin civarı açıkladılar. Aktif hasta sayısı 200 bin civarı gibi görünüyor. Halbuki o rakam en az 500600 bin olmalı. Bakan sürekli iyi haber verme peşinde” ifadelerini kullandı. l ANKARA Dedikoduyu bırakalım bunları konuşalım Spot ışıklarıyla aydınlanmış ahşap bir oda. Masanın arkasındaki koltuk boş. Suyun olduğu bardak, misafirin “Ne içersin” sorusuna verdiği yanıtı gösteriyor. Deri koltuğun yan dönmüş hali, oturanın fotoğraf çekmek için ayağa kalktığını anlatıyor gibi. Masanın önündeki pembe ceketli kadın gazeteci, makamın sahibinin çektiği o fotoğrafı sosyal medyada paylaşırken not düşmüş: Büyüyünce “başsavcı” olacağım. İstanbul Adliyesi’nde, avukatların bile giremediği o odada, makamın sahibinin çektiği hatıra fotoğrafına ve manidar mesaja bakıp geçebilirdim. Üzerine anlatılanları “kimsenin hayatı kimseyi ilgilendirmez” diye kapatabilirdim. Gelgelelim cuma akşamı tuhaf bir şey oldu. HSK (Hâkimler ve Savcılar Kurulu) adı, sanı, tarafları belli olmayan bir “dedikodu” hakkında apar topar açıklama yaptı. “Apar topar” diye boşuna demiyorum. Pelikan Grubu’na yakınlığıyla bilinen gazeteciler, HSK’ye defalarca “açıklama yap” çağrısında bulunmuştu. Kulislerden konuşulanlara göre, HSK’ye başka yollarla da bu “talep” iletilmişti. HSK de yine isim vermeden “(sosyal medyada) Bahsedilen iddiaları içeren bir şikâyet dilekçesi kurulumuza başsavcılıklar aracılığı ile veya başka bir yolla gönderilmedi” diyordu. HSK isim vermese de aslında milletvekili Ahmet Şık’ın iddialarına yanıt vermişti. Kaynak ‘bizden’ dedikleri Dün gazetemizde okudunuz. Eski İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan, HSK açıklamasının muhatabı olarak Seyhan Avşar’a konuştu. Özel hayatında yaşanan bir krizin ardından eşiyle tartıştığı, bu sırada fiziksel şiddet olayının yaşandığı, eşinin İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na gelerek kendisi aleyhinde ifade vermek istediği, kritik davalarla ilgili rüşvet ve irtikap iddialarında bulunduğu, bazı adresleri de işaret ettiği, bu durumun krize neden olduğu, adliyede hiçbir savcının ifade almak istemediği, olayın üzerinin örtülmeye çalışıldığı gibi bütün iddialar için “yalan” dedi. Fidan, “Anayasa Mahkemesi adaylığım öncesi FETÖ’nün itibarsızlaştırma operasyonu” ifadelerini de kullandı. Ancak herkes biliyordu ki iddiaların kaynağı FETÖ değil, İstanbul Adliyesi başta olmak üzere yargının ta kendisiydi. Bu, benim yorumum değil. İrfan Fidan’la sıkça görüşen isimlerden olan, Pelikan Grubu’na yakınlığıyla da bilinen Cumhurbaşkanı’nın eski avukatı Mustafa Doğan İnal, sosyal medyadan şu satırları yazdı: “Asıl sorun, bu müptezellere itibar suikastları için mermi olan, bu aşağılık işlere sevinip dedikoduyu yayan, her mutsuzlukta kariyer arayan sözde ‘bizden’ görünen muhterislerdir.” İnal’ın “her mutsuzlukta kariyer aramak” dediği şey ne bilmiyorum? Ancak iddiaların kaynağı olarak “bizden görünenler” diyerek birilerini işaret etmesi, iktidar içindeki klik savaşlarını anımsatıyor. Hatırlayın, Pelikan Grubu ile Adalet Bakanı arasındaki tartışma, Bakan’a “düne kadar FETÖ’cülerle aynı maklubeye kaşık sallayanlar” sözlerini söyletmişti. Belli ki Fidan’a ilişkin iddialar da yargı içindeki çatlaklardan sızmıştı. Nitekim HSK’nin açıklamasını da en çok sahiplenenler, İrfan Fidan’a desteğiyle bilinen Pelikan yapılanması yayınları oldu. Öte yandan halkın çoğunluğunun haberdar bile olmadığı iddia, Yargıtay kulislerinde günlerdir konuşuluyordu. Son tuhaflık ise yazının başında anlattığım fotoğrafın sahibiyle ilgili yaşanan bir olay. Fidan’a desteğiyle bilinen Sabah gazetesi, tam da bu olayların ortasında, dün bir haber yaptı. “Büyüyünce başsavcı olacağını” söyleyen o kadın gazeteciyi, yıllar önce yaşanan bir hadiseye dayanarak “bir işadamına para karşılığı şantaj yapan biri” ilan etti. Habere göre, kavganın merkezi olan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, şantaj hakkında dava da açmıştı. Yargıda reform neden bitmiyor Biliyorum, çoğunluk özel hayat dedikodularını seviyor. Ancak kimsenin özel hayatı bizi ilgilendirmez. Buna karşın, kadına şiddet ya da önemli davalarda dağıtılan paralar, önce yargının, ardından kamuoyunun bilgilenme hakkının konusudur. Öyle bir yargı da öyle bir kamuoyu araçları da bugün ortada yok. İşte bu tablo içinde biz belki de asıl konuşacağımız konuyu yine gözden kaçırıyoruz. Ne mi? Yargıtay’ın kendisi aslında bir hukuk reformu kurumudur. 19. yüzyıla kadar Osmanlı adalet sisteminin temyiz makamı yoktu. Sultan 2. Mahmut’un 1837 tarihinde kurduğu Meclisi Vâlâi Ahkâmı Adliye, 6 Mart 1868 Cuma günü Sultan Abdülzaziz’in fermanıyla ikiye bölündü. “Divanı Ahkâmı Adliye” bugünkü Yargıtay olurken, “Şurayı Devlet” günümüzde Danıştay’a kadar geldi. Abdülaziz, kuruluş fermanında şunları söylemişti: “Hem devlet ve memleketçe, hem kişilerin hak ve güvenlikleri bakımından en çok gerekli bulunan reformlardan biri dahi hukuk işlerinin mülki işlerden ve yürütmeyle görevli hükümetten ayrılmasıdır. Bu önemli işin de bir an önce yoluna konulması adalete değer veren Sultan’ın en büyük arzusudur.” Osmanlı düzeni modernleşirken bir “hukuk reformu” yapmaya, adliyeyi siyasetten ayırmaya, karar vermişti. Yargıtay aslında buydu. Peki, şimdi… FETÖ’cüler, iktidardakiler, liberaller el ele verdiler. Önce “reform” diyerek yargıyı referandumla hükümete bağladılar. Yargının “FETÖ çiftliği”ne dönüşmesiyle başlayan hikâye, her gelenin sırayla tasfiye olduğu ve hepsinde “reform”un konuşulduğu bir tuhaflığa dönüştü. “Kendisine söyleneni en hızlı yapanların yükseldiği” son düzen de Türkiye’de adaleti içinden çıkılamaz hale getirdi. Yeni “reform”, bu cendereyi yaratanları görevden alıp Yargıtay’a atamayla başladı. Atananlardan biri olan İrfan Fidan ise daha bir dosya bile bakmadan, Yargıtay’da perşembe günü yapılacak Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeliği seçimine aday oldu. Haliyle oy verecek olanlar, iki asra yayılan kuruluşun yıpranmış itibarı için de bir karar verecek. Yargıyı bataklığa çevirenler AYM üyeliğini, iktidar içindeki kliklerin adamı olanlar, yargıyı o hizipler için kullananlar mı hak ediyor? Para yatıranlar yargılanırken, Bank Asya ortaklarının savcılık odalarında aklandığı; yazarları yargılanırken Zaman gazetesi patronlarının elini yıkadığı; servetinin bir bölümünü verenlerin sabıkasızlaştırıldığı düzenin parçası olanlar mı AYM üyeliğini hak ediyor? Milletin adaletinin kılıcı olmak yerine, makamı aracılığıyla “benim gazetecim, benim avukatım, benim adamım” sisteminde rol alanlar mı AYM üyeliğini hak ediyor? Bir temyiz makamına dönüşen AYM’yi, içeriği felaket davalarla uğraştıranlar mı AYM üyeliğini hak ediyor? “Becerikli avukatlar”ın hâkimlerin yerine adalet dağıttığı yapıyı oluşturanlar mı AYM üyeliğini hak ediyor? Türk hukukunun kadim kurumunda; tek bir dosya kapağı açmadan, tek bir imza atmadan, tek bir karar incelemeden, tek bir hukuk dersi vermeden, Yargıtay’ı metro aktarma durağı gibi kullananlar mı AYM üyeliğini hak ediyor? Kampanyasını anayasa, yargı, adalet demeden “büyükler beni istiyor” diye yapanlar mı AYM üyeliğini hak ediyor? Ne özel hayat, ne aile ilişkileri… Asıl tartışmamız gereken, Yargıtay üyelerinin de sorması gerekenler bunlar. Tüm bu tartışmaların odağında, tartışmayı izlediğinden emin olduğum kadın gazeteci, dün sosyal medya hesabından Enfal suresinin ayetini paylaştı: “Onlar tuzak kurdular, Allah da tuzak kurdu. Ve Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.” Umuyorum yargımız kumpasların da tezgâhların da tuzakların da esaretinden bir gün kurtulur. Korona hastalarına refakatçi borsası Koronavirüs nedeniyle hastanede yatan kişilere, parayla bakanlar nedeniyle sosyal medyada “refakatçi borsası” oluştuğu ortaya çıktı. ‘Covid19 hastasına bakılır’ ilanlarıyla müşteri arayanların, baktıkları hastalar için 24 saatliğine 800 liraya varan ücretler istediği bildirildi. Bazı firmalardan gelen özel refakatçiler de hastane ya da evde tedavi görenlere refakatçi sağlıyor. l DHA DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgel haberler neden yle Cumhur yet Gazetes ’ne uyguladığı resm lan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ed yoruz. Haber alma özgürlüğümüz ç n C’ n yanındayız. DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgel haberler neden yle Cumhur yet Gazetes ’ne uyguladığı resm lan kısıtlamasını kınıyoruz. belgeli haberleri nedeniyle Cumhuriyet Gazetesi’ne uyguladığı resmi ilan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ediyoruz. Haber alma özgürlüğümüz için C’in yanındayız. S.G. AVUSTURYA LİSESİ 19721973 MEZUNLARI ODTÜ MAKİNA 1991 YILI MEZUNLARI DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgel haberler neden yle Cumhur yet Gazetes ’ne uyguladığı resm lan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ed yoruz. Haber alma özgürlüğümüz ç n C’ n yanındayız. 19701980 DÖNEMİ BİR GRUP ATLET Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ed yoruz. Haber alma özgürlüğümüz ç n C’ n yanındayız. İSTANBUL ALMAN LİSESİ 66 67 GİRİŞLİLER
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle