02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 13 ARALIK 2020 PAZAR [email protected] Trump yönetiminin Fas’a 1 milyar dolarlık silah, İHA satışı planladığı savunuldu DIŞ HABERLER Geçen perşembe ve cuma günü Brüksel’de AB zirvesi yapılmıştı. İsrail’le normalleşme kârı Washington arabuluculuğunda İsrail ile Arap ülkeleri arasında ilişkilerin normalleşmesine yönelik anlaşma kervanına Fas da katılırken Trump yönetiminin bu ülkeyle savunma anlaşması için düğmeye bastığı savunuldu. Geçen perşembe günü ABD Başkanı Donald Trump, Fas ve İsrail’in tam diplomatik ilişki kurulmasına yönelik anlaşmaya vardığını ve Batı Sahra’da Fas’ın hâkimiyetini tanıdıklarına dair bir bildirge imzaladığını duyurmuştu. Reuters ajansının haberine göre, bu anlaşmayla birlikte Trump yönetimi Fas’a insansız hava araçları, güdümlü silahların satışını kapsayan 1 milyar dolarlık anlaşma için harekete geçti. Olası anlaşma için Trump yönetiminin Kongre’yi bilgilendirdiği savunuldu. Fas, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Sudan’ın ardından İsrail’le son birkaç ay içinde diplomatik ilişki kuran dördünABD arabuluculuğunda İsrail ile normalleşme anlaşmasına varan Fas’a komşu Cezayir’den tepki geldi. İsrail’in Arap ülkeleriyle normalleşmesi anlaşmalarının mimarlarından görülen Trump’ın danışmanı aynı zamanda damadı Jared Kushner, geçen yıl Fas Kralı VI. Muhammed ile bir araya gelmişti. cü Arap ülkesi, Mağrib bölgesinde ise ilk ülke olmuştu. ABDİsrail cephesi İran’a karşı Körfez’in kimi Sünni ülkesiyle müttefik. Türkiye’ye Rus hava savunma sistemi S400 alımı gerekçesiyle F35 uçaklarına yönelik yaptırım kartı açarken Ankara ile gerilimli ilişkilerdeki BAE’ye bu uçakların satışı için Kongre’nin onayını bekliyor. ABD’nin BAE ile silahların satışının da yer aldığı savunma anlaşması planının bütçesi kimi kaynağa göre yaklaşık 23 milyar dolar. Geçen yıl ABD’nin Bahreyn’le de füze sistemleri dahil 2 milyar 478 milyon dolar karşılığında savunma anlaşmasına vardığı haberleri gündeme gelmişti. Batı Sahra sorunu Öte yandan Rabat’ın İsrail’le normalleşme anlaşmasına karşılık Trump’ın Batı Sahra’da Fas’ın hâkimiyetini tanıdıkları açıklaması da RabatCezayir arasındaki gerilimi artırdı. Cezayir, Batı Sahra’nın bağımsızlığı iddiasıyla 1970’lerden bu yana bölgede etkin olan Polisario Cephesi’ne desteğiyle biliniyor. Fas bölgenin kendi egemenliğinde kalması gerektiğini sık sık vurguluyor. Polisario Cephesi, 1991’de BM’nin arabuluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasına kadar Fas güvenlik güçlerine karşı silahlı mücadele yürütüyordu. Ateşkes anlaşmasından bu yana Batı Sahra’nın statüsüyle ilgili görüşmeler başarıya ulaşamadı. Cezayir Başbakanı Abdulaziz Cerrad dün bir etkinlikte yaptığı açıklamada, ABD’nin adımına tepki gösterdi. “Dış güçlerin sınırda yürüttükleri faaliyetlerle ülkesini hedef aldığını” söyledi. Cerrad, komşu ülke Fas’ın İsrail ile ilişkileri normalleştirmeye başlamasının bunun açık bir göstergesi olduğunu savundu. “Bölgesel anlamda çevremizde ciddi sorunlar bulunuyor. Siyonist oluşumun sınırlarımıza yaklaşması için gerçek bir irade ortaya konuyor” ifadesini kullandı. İsrail’in Arap ülkeleriyle yakınlaşma hamlelerine Filistin’den tepki yükseliyor. İran’dan da önceki gün Fas’ın kararına tepki geldi. ‘CASUSLUK’ SUÇLAMASI Muhalif gazeteci idam edildi İran’da muhalif gazeteci Ruhullah Zam’ın “hükümet karşıtı gösterileri kışkırtmak ve casusluk” gerekçesiyle idam edildiği duyuruldu. İran resmi ajansı IRNA’nın haberine göre, 47 yaşındaki Zam, Devrim Mahkemesi’nin verdiği kararın Yüksek Mahkeme tarafından onanmasının ardından dün sabah idam edildi. İran Devrim Muhafızları geçen ekimde Fransa’da sürgünde yaşayan Zam’ın yakalanarak İran’a götürüldüğünü açıklamış ancak nasıl yakalandığı konusunda detay verilmemişti. Zam, Amadnews (Halkın Sesi) adlı muhalif internet sitesi ve Telegram hesabını yönetiyordu. Tahran, Amadnews’i 20172018 yıllarındaki hükümet karşıtı protestoRuhullah Zam ları kışkırtmakla suçluyordu. İnsan hakları örgütleri ise Zam’ın ifadelerinin zor kullanılsarak alındığını savunarak davaya tepki gösteriyordu. Fransa Dışişleri Bakanlığı da Zam hakkında verilen idam kararının İran’da ifade ve basın özgürlüğüne karşı çok büyük bir darbe olduğunu açıklamıştı. Zam, İran’da 2009 yılında yapılan ve hileli olduğu iddiasıyla protestolara neden olan cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından gözaltına alınmıştı. Daha sonra İran’dan kaçarak, önce Malezya, ardından da siyasi sığınmacı olarak Fransa’ya yerleşmişti. İran Devrim Muhafızları Zam’ı “modern istihbarat yöntemleri ve yenilikçi taktikler” yoluyla yabancı ülke istihbarat servislerini “kandırarak” yakaladıklarını iddia etmişti. Basının kâbusu Meksika BİR Dünyada basın çalışanları için en tehlikeli ülkelerden biri olan Meksika’da GAZETECİ DAHA KATLEDİLDİ bir gazeteci cinayeti daha işlendi. Fotomuhabir Jaime Castano Zacaria, geçen çarşamba Jerez kentinde uyuşturucu kartelleri arasındaki çatışmanın ardından yol kenarında elleri bağlı cesetler buldu. Meksika basınına göre Zacaria, fotoğrafları çektikten sonra olay yerinden ayrılırken silahlı kişiler tarafından vurularak öldürüldü. Polis, Zacaria’nın kamerasından hafıza kartının alındığını tespit etti. Uluslararası Gazeteciler Federasyonu, 2020 yılında dünya çapında 42 gazetecinin görev başında öldürüldüğünü açıklamıştı. Rapora göre, en fazla gazetecinin öldürüldüğü yer ise Meksika. Ülkede bu yıl 13 gazetecinin katledildiği belirtildi. YÜKSEK MAHKEME İTİRAZI REDDETTİ ABD’de başkanlık seçimlerini Demokrat rakibi Joe Biden’a kaybeden ancak, süreci hileli olarak nitelendiren Donald Trump’a kötü haber Yüksek Mahkeme’den geldi. Yüksek Mahkeme, Teksas eyaletinin Biden’ın seçim zaferinin geri çevrilmesi talebiyle açılan davada kararını açıkladı. Mahkeme, yarışın kıyasıya geçtiği Wisconsin, Michigan, Georgia ve Pensilvanya’da az farklarla Biden’ın lehine çıkan sonuçları geçersiz kılmayı reddetti. Kararın açıklanmasının ardından başkent Washington D.C.’de binlerce Trump destekçisi sokaklara döküldü. Trump ise Twitter’dan, “ABD Yüksek Mahkemesi’nin davayı reddetmesinin kendilerini hayal kırıklığına uğrattığı” mesajını paylaştı. Yüksek Mahkeme’nin kararını “bilgelikten yoksun, cesaretsizce” diye eleştirdi. Öte yandan Trump, federal hükümetin finansman yetersizliği nedeniyle faaliyetlerine ara vermesini önleyecek bir haftalık geçici bütçe tasarısına onay verdi. Temsilciler Meclisi, ülkede 2020 mali yılının 30 Eylül’de sona ermesi nedeniyle federal hükümete 11 Aralık’a kadar kaynak aktarılmasını sağlayan ilk geçici bütçe tasarısını 22 Eylül’de onaylamıştı. Demokratlar ve Cumhuriyetçiler’in genel bütçe tasarısı ile yeni tip koronavirüs destek paketine ilişkin devam eden görüşmelerde bir anlaşma sağlayamaması nedeniyle hükümetin kapanmasının önüne geçilmesi için bir haftalık geçici bütçe tasarısına ihtiyaç duyulmuştu. ABD’de Trump’ın göreve gelişi gibi gidişi de kavga, gürültü, kutuplaşmanın dipsizliğinde yaşanıyor... Demokrat cephenin adayı, Washington siyasetinin “geleneksel” yüzlerinden Biden’ın galibiyetiyle birlikte “tüccar” Trump dönemi tarih sahnesinde yer almaya hazırlanıyor. Ama tarihin tozlu raflarında unutulur gider mi, yoksa dört yılda ektiği “Trumpizm” dalgası köklere iner mi orası hâlâ tartışmalı. Trump’ın nepotizm eleştirilerine aldırmaksızın kızını, damadını da danışman olarak yanına aldığı 4 yıllık Beyaz Saray MINE macerası, uluslararası siyaESEN sette en tartışmalı dönemlerden biri olmaya aday. İyi, kötü, çirkin mi... Nefret objesi mi ya da geleneksel Amerikan müesses nizamına karşı ters akıntıya kulaç atan mı... Bir partiden diğerine... Öncelikle Trump’ın siyasi kimliğini hatırlamakta fayda var... “Değişim” manevraları baş döndürücü... Bir dönem Demokrat, sonra Cumhuriyetçi, ardından Reform Partisi, sonra yeniden Demokrat ve ardından yine Cumhuriyetçi... Babadan kalma emlak krallığı, turizm yatırımları... “Siyasetticaret” kirli döngüsünü diplomatik arenaya taşıması, bakanlar dahil ekibindekileri sıklıkla Twitter mesajlarıyla kovması akıllarda. Onun için yapılan yorumların başında “öngörülemezliği” var elbette... Söylemlerinin Avrupa’daki aşırı sağ ve popülizm dalgasını beslemesi de... Diğer yandan geleneksel transatlantik ittifakına lafı evirip çevirmeden “önce para, NATO’ya katkınızı yapın” mesajlarıyla “bildik” düzeni sarsması da. Basınla girdiği kavga, muhalif görüşleri “ötekileştirme”, medyayı düşmanlaştırma, hedef gösterme, popülist söylemi, “yalan haber” etiketlemesi de... Türkiye dahil pek çok ülkeye, liderine diplomatik dilden uzak çıkışları, tehditleri, gerilim en tepedeyken bir anda “hadi iş konuşalım” tavrı da... Hatırlayalım, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hitaben ağır üsluplu mektubu, favori diktatörüm diye Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’ye seslenişi, Kuzey Kore lideri Kim’e roket adam demesi... Tabii kadınlara yönelik cinsiyetçi tutumu, söylemlerini de unutmak mümkün değil. Dini siyasete alet edişi, ırkçı yaklaşımlarla yakınlığı da. Kendisini Washington siyasetinin en tepesine çıkaran Evanjelist cephenin desteğine muhtaçlığının da etkisiyle İran düşmanlığı, İsrail’in Filistin işgal politikalarına sonsuz desteği de. Ama hakkını verelim, daha kampanya döneminde Suriye, Libya, Afganistan konusunda Obama, Bush dahil kendinden önceki dönemlerin yanlışlarıTEK TRUMP MI SUÇLU... nı sık sık dillendirdi. Ortadoğu’dan görünürde de olsa el kol çekmek gerektiğini savundu. İşgal, sömürge politikalarını eleştirdiğinden değil elbette!.. Bölgeyi aşağılayan ifadelerle doldurduğu söylemlerinde “ilk iş Suriye’den çekileceğiz” demişti. Ticari kafayla bunun ülke için daha kârlı olacağı görüşündeydi. Denedi de ama karşısında dev çıkar pastasının ağır topu Pentagon bağlantılı görülmez güçleri buldu. Kararını kısmi yaşama geçirdi. Amerikan güçleri Suriye’nin petrol bölgesinde konuşlu kaldı, elbette yıllardır Ankara ile ilişkilerde gerilim başlıklarından terör örgütü PKK/YPG’nin ana omurgasını oluşturan SDG ile yakın işbirliğini tam gaz devam ettirerek... Trump’ın dört yıllık Beyaz Saray macerası, Rusya ile ilişkilerine yönelik iddialardan yakın çevresine uzanan soruşABD’de Trump destekçileri ile karşıtları sık sık karşı karşıya geliyor. turmalara, çıkar çatışmalarına uzanan fırtınalı süreçlerle geçti. Biden’a umut mu, Trump’a nefret mi... Kavgacı, toplumda zaten var olan ayrışmalar üzerinden safını güçlendirme amaçlı siyasetini, bu seçimlerde daha baştan oy sistemini sorgulayarak, hile iddialarıyla devam ettirdi. Kendi iktidar dönemlerinde de aslında ülkedeki sistematik ırkçılığa, ayrımcılığa karşı pek de etkili olamayan Demokratlar’ın ise Trump’a yönelik çıkışlarının merkezinde “ABD demokrasisini aşındırma, ülkeyi bir araya getiren farklılıkları yok etme” suçlamaları var. Pandemi, ekonomik kriz dalgasıyla boğuşan Amerikan toplumunun tüm bu tartışmaların ortasında kalmaktan yorulduğu ortada. Biden’a oy verenlerin ciddi bir bölümünde ortak bileşen ona duyulan umut değil, nefrete varan Trump karşıtlığı. Bu nefrete karşın diğer cephede ise Trump, “Önce Amerika” sloganıyla Çin başta olmak üzere küresel ticaret savaşları başlatırken, ithal kimi ürünlere ek vergiler koyarken belki de bir çok altorta gelirli Amerikalı için “hakettiğimizi geri alıyor” umudu oldu... Trump’ı sandıkta, ülkede ağır tablo gösteren koronavirüs salgını, ekonomik sorunların artmasının vurduğu yorumları yapıldı sıklıkla. Demokratlar’ın Trump’ın eski usul mitinglerinin aksine salgına önlem vurgusuyla dijital kampanyaya, postayla oy verme sistemine yatırımları da karşılık buldu. Ama yine de karmaşık ABD sisteminde, Trump’ın ağır bir yenilgi aldığını söylemek zor, Demokratlar birçok yerde kılpayı sandığı göğüsledi. Şimdi ise gözler ABD’de suların durulup durulmayacağında. Türkiye dahil dünyanın pek çok ülkesinden Biden dönemine silbaştan çağrıları yapılıyor. Biden, ağırlıklı Obama döneminden ekibiyle Beyaz Saray için gün sayıyor. Trump’ın ikinci dönem iktidara tutunamayışının dünyada popülist, otokrat eğilimleri de etkileyeceği yorumları yapılıyor. Acaba... Demokrat yönetimler döneminde de bu coğrafyada nice kanatılan yaralar, desteklenen diktatörler gördük... ABD içinde kimi bireysel özgürlüklere, çevreciyeşilgelişmiş bilimselteknolojik girişimlereyatırımlara, göçmenlere destek yaklaşımlarına dönülse de dış politikada Washington’ın müdahaleci yaklaşımının sona ermesini beklemek fazlasıyla iyimserlik gibi. Kutuplaştırma söylemi derseniz, Demokratlar’a yakın Amerikan medyasının kimisinin de objektif habercilikte iyi bir sınav verdiğini söylemek mümkün mü?.. ABD’de Demokratlar’ın “orta sınıfla bağlarında aşınma olduğu” eleştirilerini de yabana atmamak gerek. Sisteme öfke yeni değil Irkçılık, polis şiddeti karşıtı, adalet, eşitlik çağrılı eylemler geçmişte de, ülkenin ilk siyah başkanı Obama döneminde de sık sık meydanlara yansıdı. Ülkenin finansal kalbi Wall Street’i İşgal Eylemleri haftalarca sürdü. İsyana çoğu kesim kör, sağır kaldı. Trump ülkede zaten var olan, kanayan yaraları daha da kaşıdı ama “Demokratların birleştirici başkan pansumanı” tutar mı bilinmez. Süreç, ABD’de acımasız çarkta ezilenlerin nerede umut görecekleriyle birlikte, “Trumpizm”in saflarındakilerle karşıtlarının çizgilerinin daha da keskinleşip keskinleşmeyeceğine yönelik soru işaretlerini de barındırıyor. AB ile gündem Doğu Akdeniz Konferansı Uluçevik: Bölge ülkeleriyle sınırlı tutulmalı Avrupa Birliği (AB) Liderler Zirvesi’nde Türkiye’ye yönelik yaptırımlar konusunda adımlar gelecek yıla bırakılırken, yaHÜSEYİN HAYATSEVER kın dönemde gündem Doğu Akdeniz Konferansı olacak. AB Liderler Zirvesi’nin sonuç bildirisinde daha önce Türkiye’nin de gündeme getirdiği Doğu Akdeniz’de tarafların katılımıyla bir konferans yapılması teklifiyle ilgili çalışma yapması için AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’e çağrıda bulunuldu. Konuyla ilgili Cumhuriyet’e değerlendirmelerde bulunan emekli büyükelçi Tugay Uluçevik, konferans için çeşitli formüller bulunduğunu belirterek “Çok geniş kapsamlı, tüm Akdeniz ülkelerinin, hatta uluslararası aktörlerin de katılacağı bir konferans planlanıyor olabilir. Türkiye, konferansın Doğu Akdeniz ülkeleriyle sınırlı tutulmasında ısrarcı olmalı. Bu yolla Türkiye’nin bölge ülkeleriyle ilişki kurması için de bir kanal açılmış olur” dedi. Konferansa katılımın geniş tutulması du Uluçevik rumunda ABD ve Rusya gibi ülkelerin de dahil olabileceğine dikkat çeken Uluçevik şu görüşünü dile getirdi: “Bu durumda bu işin sonu gelmez. Türkiye, konferansın kapsamının genişletilmesi durumunda konferansa katılmayı reddetmelidir. Konferansa Kıbrıs Türkleri’nin katılımının da ‘Kıbrıs Türkleri’ olarak değil, KKTC olarak gerçekleşmesi için diplomatik çaba yürütülmelidir. Buna itirazlar gelecektir, ancak tanınma konusunu aşacak şekilde bir formül bulunabilir, KKTC ayrı bir delegasyon halinde bu konferansa katılabilir.” AB Liderler Zirvesi’nin Türkiye’ye yönelik bölümü genel olarak değerlendirildiğinde Türkiye’nin “hasım ülke” olarak görüldüğünü söyleyen Uluçevik, “AB açıkça Türkiye’yi tehdit etmektedir, bu tehditler de hasmane davranışın göstergesidir” diye konuştu. lANKARA Lukaşenko’ya İsviçre’den veto İsviçre, Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko’nun malvarlığını dondurduğunu açıkladı. İsviçre hükümeti tarafından yapılan açıklamada, Lukaşenko ve oğlu Viktor’un da aralarında bulunduğu 15 Belarus vatandaşının ülkeye girişinin ve bu ülke üzerinden yolculuk yapmasının da yasaklandığı bildirildi. Bu kişiler Belarus’taki gösterilerde şiddet kullanmak ve keyfi tutuklamalarla suçlanıyor. Açıklamada, Belarus’taki keyfi tutuklamalar sonucu cezaevinde bulunanların serbest bırakılması ve işkence ile kötü muamele iddialarının etkili bir şekilde soruşturulması istendi. “İsviçre, Belarus’ta devam eden gerginLukaşenko likten derin endişe duyuyor ve Minsk hükümeti ile sivil toplum arasında diyaloğun kurulması çağrısında bulunuyor” denildi. Belarus’ta 9 Ağustos’ta yapılan seçimi, mevcut devlet başkanı Lukaşenko kazanmış, ardından “seçimlere hile karıştırıldığı” iddiasıyla protesto gösterileri başlatılmıştı. Güvenlik güçlerinin sert müdahalesi ülkede gerginliğin daha da artmasına neden olmuştu. ATEŞKESİ İHLAL Ermenistan güçlerinin Dağlık Karabağ’da ateşkesi ihlal ettiği bildirildi. Azerbaycan Savunma Bakanlığı, Ermenistan tarafının, Azerbaycan’ın işgalden kurtardığı topraklarda ateşkesi ihlal ederek provokatif eylemlerde bulunduğunu duyurdu. Açıklamada, Azerbaycan ordusunun gerekli karşılığı verdiği kaydedildi. Ardından ateşkes durumuna uyulduğu ifade edildi. İHA’nın haberine göre de Dağlık Karabağ’daki ateşkesi izlemekle görevli Rus Barış Gücü Kuvvetleri, Ermenistan tarafından Hadrut Bölgesi’nde ateşkesin ihlal edildiği açıklaması yaptı. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de dün Minsk toplantısında Ermenistan’ı herhangi bir askeri harekât başlatmama konusunda uyararak, “Bu sefer onları tamamen yok ederiz” dedi. Mücadeleyi sürdürüyoruz! Desteğinizi bekliyoruz. Bilgi hattı: 0312 231 1923
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle