16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 3 9 KASIM 2020 PAZARTESİ 190/90 270/150 170/60 200/100 190/70 160/00 120/ 10 160/30 260/120 170/80 160/50 210/130 TARİHTE BUGÜN 120/40 1936: Montrö Boğazlar Söz240/180 leşmesi yürürlüğe girdi. 160/120 1938: Almanya’da Yahudi kar20/00 şıtları, şiddet eylemleri başlat170/80 tı. Bu olaylar tarihe Kristal Ge150/80 160/100 190/90 190/120 ce olarak geçti. 2016: “Kozmik oda”da arama yaptıran eski savcı Mustafa Bilgili, Ankara’nın Cebeci semtinde sahte kimlikle yakalandı. 170/100 Kedidir kedi İkikardeşi uyandıran Cengizhan hayat kurtardı Ankara’da 3 katlı apartmandaki dairede çıkan yangında, iki kız kardeş dumandan etkilendi. İki kardeş, Cengizhan ismini verdikleri kedinin seslerine uyanınca yangından kurtuldu. Pursaklar ilçesi Fatih Mahallesi Aydos Sokak’taki 3 katlı apartmanın giriş katında yaşayan Nazmiye Şevval Y. (21) ile İrem Y. (17) uykudayken saat 05.30 sıralarında yangın çıktı. Abla ve kardeş, evin Cengizhan ismini verdikleri kedisinin çıkardığı seslere uyandı. Kardeşler daireden çıkıp itfaiyeye haber verdi. İhbar üzerine adrese polis, itfaiye ve sağlık ekibi sevk edildi. Dumandan etkilenen Nazmiye Şevval Y. ile İrem Y.’ye ayakta müdahale edildi. İtfaiye erleri de eve girip kediyi yara almadan daireden kurtardı. Yangın, itfaiyenin 30 dakikalık müdahalesi ile söndürülürken evde zarar oluştu. Yangının çıkış nedeni araştırılıyor. l DHA Destek yağıyor İzmirli depremzedeler için kapsamı genişletilen Biz Varız dayanışması sürüyor. Halkın Bakkalı üzerinden depremzedelere ulaştırılmak için yapılan yemek, gıda ve hijyen paketi alışverişinin tutarı 22 milyonu geçti. Kampanya kapsamında destekçilerin aldığı paketler İzmir Büyükşehir Belediyesi ekipleri tarafından depremzedelere ulaştırılıyor. Depremde evi zarar görenlere yuva sağlamak için oluşturulan ‘Bir kira bir yuva’ kampanyasında ise destek tutarı 28 milyon 14 bine ulaştı. Web sitesi üzerinden yapılan ev ihtiyacı başvurusu 2 bin 306 olarak kaydedilirken destekçi sayısı dünyanın her yerinden 3 bin 91’i buldu. Kampanya kapsamında, ev sahiplerinin depremzedelere kapılarını açmak üzere bildirdikleri daire sayısı ise 163’ü buldu. l İZMİR/Cumhuriyet Can kaybı 115’e yükseldi İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), İzmir’deki depremde vefat edenlerin sayısının 115’e yükseldiğini açıkladı. Yaralanan 1011 kişi taburcu edildi, 23 kişinin tedavisi sürüyor. l AA AĞLAYARAK UYANIYORUM İzmir’in Bayraklı ilçesinde bulunan ve depremden sonra bir kısmı yıkılan Barış Sitesi’nin 4 bloğunda yıkım devam ediyor. Eşyalarını, anılarını evden alamayan aileler, yıkımı devam eden evlerin önünde nöbet tutmaya devam ediyor. Çapkın kurtuldu İzmir Büyükşehir Belediyesi itfaiye ekipleri, Bayraklı’daki Egemen Apartmanı’ndan bir muhabbet kuşunu kurtardı. Depremzede Erkan Mercan’a ait Çapkın isimli muhabbet kuşu itfaiye personelinin 5. kattaki daireye uzattığı sepet yardımıyla alınarak aşağı indirildi. l İZMİR / Cumhuriyet ‘Lojmanlar sağlık çalışanlarına tahsis edilsin’ Birlik Sağlık Sen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol, depremde evleri hasar gören kamu çalışanlarına kamu lojmanlarının tahsis edilmesi gerektiğini açıkladı. İzmir’de depremde 12 devlet hastanesinin zarar gördüğünü açıklayan Genel Başkan Ahmet Doğruyol, “Depremden dolayı 12 devlet hastanemizde ve sağlık kuruluşunda da hasar tespit edilmiştir. Buca devlet hastanesinin kapatılmasıyla farklı hastanelere gönderilen pek çok sağlık çalışanımız mağduriyetler yaşamaktadır” dedi. Depremin sağlık çalışanlarını da vurduğunu ifade eden Doğruyol, “Depremden etkilenen yaklaşık 100 sağlık çalışanı ailesinin olduğunu tahmin ediyoruz. Lojmanlar depremzede sağlık çalışanlarımıza tahsis edilsin. Depremde doğrudan zarar gören sağlık çalışanlarının bina hasar tespitleri bir an önce yapılmalı ve gerekli ekonomik destek bir an önce sağlanmalıdır” diye konuştu. l İZMİR / Cumhuriyet MEHMET İNMEZ İzmir’de 6.9 büyüklüğünde yaşanan depremde Doğanlar Apartmanı görevlisi Mustafa Turbaş, enkazdan çıkan cesetleri tek tek teşhiş ederek yakınlarına bildirdi. Her teşhiş sonrası gözyaşlarına boğulan Turbaş, “Bina gözümün önünde yıkıldı. O anları unutmak zor. Ambulansa konulan cesetleri ağlayarak teşhiş ettim. 14 kişinin hepsi ile hatıralarım vardı. Hiç uyuyamıyorum. Uyuduğum zaman ağlayarak kalkıyorum” dedi. Deprem anında yıkılan binanın dışında olan ve o anları saniye saniye yaşayan Turbaş, binadan ilk olarak eşi ve çocuğunu kurtarTurbaş dı. Ardından da enkaz altında kalan yaralıların çıkarılmasına yardımcı oldu. Yıkılan apartmanda 8 yıldır çalışan Mustafa Turbaş, en büyük acı ve travmayı cesetlerin teşhisi sırasında yaşadı. AFAD ve polis, enkazdan ölü olarak çıkarılan kişilerin teşhisi için Turbaş’da yardım istedi. 42 dairede yaşayan herkesi tanıyan Turbaş, beton yığınları arasından çıkarılan 14 kişiyi ambulansta tek tek teşhis etti. En büyük acıyı ise ölenlerin yakınlarına verdiği zaman yaşadı. Cesetleri teşhis ederken yaşadığı o anları Cumhuriyet’e anlatan Mustafa Turbaş, “Bina gözümün önünde yıkıldı. O anları unutmak zor. Ambulansa konulan cesetleri ağlayarak teşhiş ettim. 14 kişinin hepsi ile hatıralarım vardı. Kamil bey, Eda hanım ve eşi Ateş bey’i teşhis ederken çok etkilendim. Ben ve eşim onlara daha çok yakındık ve aile dostumuzdu. O haberleri yakınlarına söylemek hiç kolay değildi” dedi. l İZMİR Sahte içkiye 2 can daha MADENDE IŞ CINAYETI Muğla’nın Yatağan ilçesinde maden ocağında yüksekten düşen işçi yaşamını yitirdi. Hisarardı Mahallesi’nde maden ocağında çalışan Adem Kocabıyık, yüksekten düşerek ağır yaralandı. Mesai arkadaşları tarafından durumun bildirilmesi üzerine Kocabıyık olay yerine gelen 112 Acil Servis ekibi, Kocabıyık’ın hayatını kaybettiğini belirledi. l AA Çanakkale’nin Biga ilçesinde sahte içkiden zehirlendiği iddiasıyla hastaneye kaldırılan 2 kişi hayatını kaybetti. Alınan bilgiye göre, L.A. (45) ile A.E. (51) evde alkol aldıktan sonra uyudu. Sabah uyanan L.A. ve A.E, görme bozukluğu şikâyetiyle Biga Devlet Hastanesine kaldırıldı. Daha sonra ayrı hastanelere sevk edilen A.E. Mehmet Akif Ersoy Çanakkale Devlet Hastanesi, L.A. ise Aydın’daki bir hastanede müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Bu ölümlerle birlikte Türkiye genelinde, 9 Ekim’den bu yana sahte içkiden zehirlenerek yaşamını yitirenlerin sayısı 91’e yükseldi. l AA Müyesser Yıldız’ın öğrendiği ‘devlet sırrı’ ne Televizyonu açıyorum. Haritalar var. Ellerindeki çubuklarla “şuradan şuraya” diye gösterenler eski asker. Ordunun sınırı nasıl geçtiğini, hangi birliğin nereye gönderildiğini, hangi silahlarla nasıl operasyon yapıldığını anlatıyorlar. Ara ara önlerindeki telefona bakıp, “çok özel” bilgiler veriyorlar. Sahadaki eski silah arkadaşlarının yaşadıklarını kendileri yaşamış gibi hikâyeleştiriyorlar. Kravatlı emeklilerin olduğu stüdyodan zaman zaman “bölge”ye bağlanılıyor. Başında kask, üstünde koruyucu yelek olan gazetecinin bir silahı eksik. O anlatırken harbe gidenler film şeridi gibi geçiyor. Yüzü görünmedik asker, fotoğrafı çekilmedik arazi aracı kalmamış gibi. Bir zamanlar Zafer Bayramı’nda bile askeri tören yapılmasını “sivil iradeye saygısızlık” sayan medya, şimdi uzaktan eğitimle kısa dönem askerlik yayınına dönmüş! Sahi ne bu devlet sırrı? Bugün, aylardır tutuklu olan gazeteci Müyesser Yıldız’ın ilk duruşması var. Yolda bir daha okuyorum. Telefon konuşmalarına dayalı iddianamede, Müyesser Abla’nın ele geçirdiği “devlet sırları”nı merak ediyorum. 17 Aralık 2019 günü saat 18.22’de Müyesser Abla’nın telefonu çalıyor. Arayan davanın tek asker sanığı Astsubay Erdal Baran. Müyesser Abla, “Efendim birader” diye açıyor. Baran alışveriş yapmış, elinde poşetler. Nefes nefese konuşuyor. Müyesser Abla, “Yoksa Suriye’ye mi geçtin” diyor. Baran, “Yok” deyip başlıyor anlatmaya: “Suriye’den gelen elemanım vardı da…” Suriye’den gelmiş asker, arkadaşı olan asker Erdal’a, o da elinde poşetle yürürken Müyesser Abla’ya anlatıyor: “Bu televizyonlarda izlediğimiz, Ruslarla yaptığımız devriyelerin çoğu ‘çakma’ diyor. Yani ‘1012 kilometrelik devriye güzergâhı belirleniyor, ikinci kilometrede bizim Kirpiler ya çamura batıyor ya arıza yapıyor ya aks kırıyor, çekerek geri getiriyoruz, hiçbirisi gerçek anlamda tamamlanmıyor’ diyor.” Herhalde anladınız. Türk ordusunun Suriye’de Rus askerleriyle yaptığı devriyeler kastediliyor. Okuyunca, “kandırıyor” diyorsunuz. “Çakma olamaz” diye itiraz ediyorsunuz. Uğruna tank palet fabrikasını feda ettiğimiz KatarSancak ortaklı BMC’nin ürettiği Kirpiler taş gibidir, öyle zırt pırt çamura batmaz, aks filan kırmaz, arıza yapmaz diye iç geçiriyorsunuz. Herkesin gözü önündeki ‘gizli’ Fakat Ankara Cumhuriyet Savcılığı benim gibi düşünmüyor. 18 Haziran 2020’de Milli Savunma Bakanlığı’na yazı yazıyor. “Doğru mu bunlar” diye soruyor. İşini ciddiye alarak “aks kırılması”, “çamura batma” gibi detayları dahi yazıyor. Elbette “gizli mi” diye de ekliyor. Bakanlık 11 Eylül 2020’de yanıt veriyor. Savcılığın özetinden aktaralım: “(…) Vermiş olduğu bilgilerin doğru olduğu, söz konusu bilgilerin gizlilik derecesinin ‘GİZLİ (1), GİZLİ (2)’ olduğu…” Bakanlık televizyonda herkesin her şeyi konuştuğu günlerde ekliyor: “(…) Bu bilgilerin kamuoyunda paylaşılmadığının bildirildiği…” Geçen yazıda eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın uzman görüşünden bahsetmiştim. Yıllarca gizli belgelerle uğraşmış Avcı, görevdeki askerlerin bu devriyeleri raporlamasını ve her askeri dokümana yaptıkları gibi “gizli” notu düşmelerini normal buluyor. Ancak bunun söz konusu belgedeki bilgileri “devlet sırrı” yapmak için yeterli olmadığını da ifade ediyor. Örnek olsun, bütün güvenlik kurumlarında olduğu gibi TSK’de de düzenli “basın özetleri” hazırlanıyor, bunlara da “gizli” damgası vuruluyor. Bu, herkesin gazetelerde okuduğu içerikleri “devlet sırrı” haline getirmiyor. Avcı raporunda şöyle anlatmış: “Suriye’de rejim güçleri ile muhalif kesimler arasında, Rusya ile yapılan müşterek devriye işlemlerinin devlet gizliliği ile ilgili bir konu olmadığı, devriye olayının uluslararası bir anlaşma/ mutabakata dayanarak yapıldığı, dünya kamuoyuna açıklanmış bir konu olduğu, araç arızası vs. sebeple tam yapılamaması, aksaması, Türk zırhlı araçlarının aks kırması vs. arızaların devlet güvenliğini sarsacak bir konu olmadığı çok açıktır. Müşterek devriyelerin yapıldığı, bazen karşı taraflardan kaynaklanan sebeple devriyenin olmadığı da sık sık verilen haberlerdendir. Söz konusu devriye Suriye’de, rejim güçleri ile muhalif güçlerin gözlerinin önünde Rusya ile birlikte yapılmaktadır. Eğer TSK’ye ait araçların arızalandığı için devriye faaliyetlerinin aksadığı gizli sayılıyorsa, bu olay doğru ise Suriye devleti, muhalif güçler, Rusların gördüğü, bildiği bir olaydır. Herkes görmektedir. Bu olay nasıl devletin gizliliğini ihlal olmuş olur.” Bunların hepsi yalan! İddianameyi kapattıktan sonra arama motoruna “TürkRus devriye” yazıyorum. Sahiden de medyada geniş yer bulduğu görülüyor. İddianamenin “doğruladığı” kadar açık söylenmese de arıza bilgileriyle de karşılaşıyoruz. Örneğin PYD’nin “ele geçirdik propagandası” yaptığı bir Kirpi videosunun açıklamasını öğreniyoruz. Operasyon sırasında arızalanan Kirpi’yi, askerlerimizin terk etmek zorunda kalması nedeniyle bu üzücü görüntünün oluştuğunu okuyoruz. Ağır silahlardan zırhları sayesinde askerimizi koruyan “Kirpi”nin yanına, “devrildi” yazarsanız sayısız haber görebiliyorsunuz. Kısacası Müyesser Abla’nın duyduğu, Bakanlığın doğruladığı bilgiler belki içimizi acıtıyor. Belki “Askerlerimize yazık değil mi” dedirtiyor. Belki “sürekli arıza yapan araçlara milletin milyonları ödenerek kimler zengin ediliyor” diye düşündürüyor. Belki “çakma devriye” ifade edilenle kim kandırılıyor, diye isyan ettiriyor. Ama açık ki bunların “gizli” sayılması ve “doğru” kabul edilmesi başka bir sorun yaratıyor. Öyleyse Mehmetçiği göz göre göre bozuk araçlara bindirenden, arızalı araç satışını gördüğü halde susanlardan, içeride bu bilgileri gizlerken dünyaya “TSK bir devriye yapamıyor” izlenimi yaratanlardan, dahası milletin milyonlarını, bu araçlar iyileştirmeden harcamaya devam edenlerden hesap sorulması gerekmiyor mu? Vatanseverlik bu değil mi? “Doğru” denen bilginin içeriği, Müyesser Yıldız’a yapılan “gizli bilgiyi öğrenmek” ithamından daha ağır bir suç değil mi! Üstelik… Müyesser Yıldız, “çakma devriyeler”i ya da “durmadan arızalanan Kirpiler”i yazmış mı? Böyle bir yazı da yok. Nitekim Hanefi Avcı şöyle not etmiş: “TSK birliklerinin veya diğer kamu kurumlarını rencide edecek haber, anlatım ve olayları Müyesser Yıldız’ın yazmadığı, açıklamadığı, başka yerlerde yayımlansın diye hiçbir yere vermediği anlaşılmaktadır. Kendince devletini ve Türk ordusunu zora sokacak hiçbir konuya girmediği görülmektedir. Bu durum iddia makamınca hiç dikkate alınmamıştır.” Müyesser Abla yazmamış, ama savcı iddianameyle bütün dünyaya açıklamış. Haliyle, iddianame taşıyla başka kuşlar da mı vuruluyor diye düşünüyorum! İçimden tekrar ediyorum: İddianamede anlatılanlar yalan! Devriyelerin “çakma” olduğu yalan! Mehmetçiğin araçlarının sürekli bozulduğu yalan! Hiçbir kamu görevlisi vatanına bunun hesabını sormayacak ihaneti yapmaz! Her şey televizyon stüdyosundaki ak saçlı, emekli maaşlı, kravatlı askerin, cephedeki kasklı gazetecinin anlattığı gibi! Gerisi yalan, yalan, yalan!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle