16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 8 KASIM 2020 PAZAR HABER/YORUM Gerçek inatçıdır ve kazanır! Bugünlerde “Hitler’in Kariyeri” adlı bir belgesel izledim. Nazi Almanyası’yla ilgili izlediğim pek çok belgeselden oldukça farklıydı. Toplama kamplarından daha çok, Hitler ve Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin Birinci Dünya Savaşı sonrası nasıl yükseldiğini anlatıyordu. Dünyanın her yerinden elde edilen filmlerden oluşan belgeselde, Avrupa’nın en entelektüel ve komünist rejime en yakın ülkesinde nasıl oluyor da Nazi partisi iktidarı ele geçirip sadece kendi ülkesini değil, tüm dünyayı elli milyon insanın öldüğü bir vahşete sürüklediği sorusuna yanıt aranıyordu. Nazi iktidarın propaganda bakanı Goebbels’in milyonlarca sıradan insanları ustalıkla yönettiği bir alan vardı: Algı yönetimi. Gece meşale ateşiyle stadyumlarda binlerce gencin çizdiği gamalı haçlar ve binlerce kadının bir müzik ilahı gibi Hitler’e dokunmak için çırpındığı sahneler dehşet vericiydi ama aynı zamanda görkemliydi. Neden bu filmi anlatıyorum, bu görkemin, bu gösterilerin arasında gizlenen bir gerçek vardı. Toplama kampları, Yahudi ve muhaliflerin kıyımı, ilerleyen zamanlarda Afrika’da, Sovyetler Birliği’nde, İngiltere yarımadasında ağır bir hezimete uğrayan Nazi ordusunun yok oluşu. Sonlara doğru Hitler başta olmak üzere tüm Nazi iktidarı gerçeklik duygusuGerçek, kozasından usulca çıkarken. nu yitirmişti. Ve gerçek her zamanki gibi kazandı. Gerçeklik duygusundan uzaklaşmak iktidarların başına gelen en büyük belalardan biridir. Çünkü gerçek er ya da geç ortaya çıkar. Şimdi günümüze dönelim, bence iktidarın gerçeklik duygusunu tamamen yitirdiğini gösteren pek çok olay yaşıyoruz. Cumhurbaşkanı, Malatya’da bir esnafın “Eve ekmek götüremiyoruz” feryadına, elinde tek içimlik çay paketi şöyle yanıt verdi: “Bu bana abartı geldi, al bir keyif çayı iç.” Bir hafta önce de iktidarın birinci ortağı Devlet Bahçeli, “Askıda Ekmek” kampanyası başlatmıştı. Şimdi “eve ekmek götürememek” sadece ekmekle ilgili değildir, “eve ekmek götürememek” bir halk deyimidir ve o insanın, yaşamın kıyısında durduğunu ve umutsuzluğunu belirtir. İşte gerçek böyledir, en umulmadık bir anda inatla kendini gösterir. Ülke nüfusunun yüzde 15’i açlık sınırında yaşamaktadır. Büyük büyük laflardan öte, ülkemizin şu anda içinde bulunduğu durum budur. Cumhurbaşkanımızın çevresindeki kadro, ne yazık ki ya böyle bir gerçeği ona anlatmıyor ya da Cumhurbaşkanı ve Saray çevresi gerçeklik olgusunu yitirdi. Yani ülkedeki yurttaşların bir eli yağda bir eli balda sanıyorlar. Ama ne dedik, gerçek inatçıdır ve neyse ki Goebbels gibi bir propaganda bakanımız yok. Çünkü algı değiştirmek de bilgi ve vizyon ister. Şimdi gelelim şu Fransız mallarını boykot etmeye. Arkadaş, radikal İslam militanları Fransa’da kelle kesiyorlar, sen Fransız mallarını boykot etmeye çağırıyorsun. Kim neyi boykot edecek, kaç kişinin evinde Fransız malı var? Gerçek işte böyle zamanları bekler. Cumhurbaşkanı’nın uçakları, Boeing Fransız malıdır, gerçek der ki “Önce sen bunlardan kurtul!” Bu arada first lady’nin çantalarına göz dikenler olur. First lady, Fransız marka çantalara düşkündür. Millet gözünü dikmiş, Saray’a bakıyor, first lady çantalarını ne zaman yakacak? Hemen gerçeğin inatçılığını bilmeyen bir kadın gazeteci Hande Fırat kendini ateşe atıyor ve first lady’nin çantalarının çakma olduğunu söylüyor. Yapmayın, biraz daha akıllı olun. Bazen sessiz kalmak iyidir. Burada kadın gazeteci adeta bir ihbar yapıyor, çünkü markalar çakma çantalarının peşindedir. Alanın da satanın da cezası var. Ayrıca bu çakma marka çantalar özellikle de Fransız gümrüğünde inceleniyor, markaların gizli ipuçları var. Çanta çakmaysa epey bir para cezası ödüyorsunuz ve çantanıza el konuluyor. Hiçbir biçimde üstü örtülmeyen bir gerçek de Türk parasının dolar, Avro, sterlin karşısında değer kaybetmesi. İstediğiniz kadar ülkenin geliştiğini söyleyin, gerçek der ki 40 yıl önce kendi aşısını kendi yapan bir ülkede aşı yapma işini bırakırsanız ve paranız sürekli değer kaybederse boşuna grip aşısı, zatürree aşısı beklemeyin. Aşı yapan ülkeler, bizim babamızın uşağı değil. Bedava vermezler. Tabii bu işin hemen karaborsası işbaşında, ben zatürree aşısını karaborsadan aldım. İlaç konusunda bu daha başlangıç, Maliye Bakanı’nın “Burası çok önemli” nutukları aşı yerine geçmiyor. Bence Maliye Bakanı gerçeklik duygusunu ileri derecede yitirdi. Ve doları olanları acayip zengin etti. Ama o zengin olanlar yetmez, ülkenin nüfusu 80 milyon. Bu yazımı depremden önce yazmıştım, araya deprem girdi ve gerçek tüm çıplaklığıyla bir kez daha ortaya çıktı. Kendi kıymetli mensuplarına havuzlu dinlenme evi yapan Kızılay pul oldu, tarikatlar sustular ve bakanlar cebinde ekmek almak için parası olmayanları azarlayıp duruyor, “Güvenli evlerde oturun!” diye. Nazi Almanyası ve Goebbels bile gerçeği örtememiş, üç kuruşluk akılla siz hiç örtemezsiniz. İşçi tazminatları ve emekli paraları tehlikede, söylemiş olayım. 8 KASIM 2020 SAYI: 34728 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ekler) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: l İstanbul: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenibosna mh. 29 Ekim Cd. no: 1A/41 Bahçelievler/İstanbul Tel : 0212 454 35 10. l Ankara : İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Saracalar mh. 57. cd. no: 21/A Akyurt/Ankara Tel : 0312 353 29 61. l İzmir: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Fatih mh. 199 sok. no:1/7 SarnıçGaziemir/İzmir Tel : 0232 483 96 60. l Adana: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Levent mh. 1791 sok. no: 33/A Yüreğir/Adana Tel : 0322 346 36 25. l Trabzon: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Organize sanayi Bölgesi no: 2 Arsin/Trabzon Tel : 0462 71 40 20. l Antalya: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenigöl mh. Serik cad. Havaalanı yolu üzeri no: 38 Antalya Tel : 0242 340 50 40. Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 06:09 07:36 12:53 15:34 17:59 19:21 Ankara 05:53 07:19 12:37 15:21 17:46 19:06 İzmir 06:15 07:38 13:00 15:47 18:12 19:30 Gerçeğin yalan denizinde boğulduğu bir ülkede, aklımızı ve ahlakımızı yitirmeden hayatta kalmaya çalışıyoruz. Günümüzde Türkiye’nin en kapsamlı, en hızlı, en yoğun yerli ve milli üretimi, yalan... Bu topraklarda salt binalar değil, siyasal yapılar çürük. Partilerin başında, ortasında, kıçında oturan ve devletin tepesine çöreklenen politikacılar çürük. Kaidelerini koltuklayan her makam, ellerinin uzandığı her yer, her şey onlarla birlikte çürüdü. Ama en kötüsü, ahlak çürüdü. Oysa ahlak yokluğunda hukuk da var olamaz. Türkiye’nin hiç de iyiliğini istemeyen dış güçlerin 1990’lı yıllardan beri desteklediği “yıkıcı yozlaştırma” projesi, el ele çalışan iki yapılanma, FETÖ ve Adnan Oktar Organize Suç Örgütü tarafından başarıyla yürütüldü. Dikkatle bakarsanız, her ikisi de siyasal erk içinde avladıkları, satın aldıkları ya da şantaj yaptıkları politikacılardan destek alan bu örgütlerin asli oyun alanı mahkemeler, yani yargı kurumuydu. FETÖ, Adnancıların teknolojik desteğini (sahte ses ve görüntü kayıtları, çakma belgeler onların eseridir) alarak kumpas davalarla orduyu ve devleti yargı eliyle çökertmeye çalışırken Adnan Oktar’ın yüzlerce avukatı ülke adliyelerini açtıkları on binden fazla davayla boğuyorlardı. Başı Emniyet güçleriyle derde giren ya da benim gibi bireyler tarafından mahkemeye verilen Adnancılar ise FETÖ’cü politikacı, polis ve yargı mensupları tarafından kurtarılıyordu. Adnancı altyapı hâlâ faal Ama Emniyet’te dürüst polisler, yargıda dürüst hukukçular iyi ki hâlâ var! O dürüst polisler sayesinde nihayet yakayı ele veren Adnancıların çoğu, mıh gibi duran dürüst bir mahkeme heyeti tarafından yargılanıyor. Yüzlerce sanıklı davalar uzun sürer, ama sona yaklaşıldı. durun şikâyetçi olmasını önlemek. İkinci hedef, şikâyetçi olma cesaretini gösteren kız çocuklarını afişe ederek şikâyetlerini geri çekmeye zorlamak. Örgütün serbest Milli ve yerli üretim kalan ya da hiç yakalanmayan üyeleri (ki çoğu yurtdışına kaçmayı olarak yalan! başardı) operasyondan önce ve yargı aşamaPeki, örgüt tamamen çökertilebildi mi? Hayır. Bir zamanlar FETÖ’ye çakma kanıt üreten teknolojik altyapı ve bu altyapıyı yönetenler müthiş faal! Sosyal medyada esip gürlüyor, çarpıtılmış videolar, iftiralar ve yalanlarla mahkemede Adnancı suç örgütüne karşı tanıklık edecek sında mahkemeyi karalamayı ve yalan bilgi yaymayı hiç aksatmadı. Sosyal medyada iki yıldır sürdürdükleri yalan ve iftira kampanyasının son oyunu, geçen hafta saygın hukukçu Av. Celal Ülgen üzerine kuruldu. Hedef gösterdiğini mağdur müştekileri yıldırmaya, caydırmaya, korkutmaya, yargı sürecini de karalamaya çalışıyorlar. Örgütün (yüzden fazla var) avukatları, dava dosyasını inceleme hakkını suiistimal ederek dışarı sızdırdıkları mağdurların ifade ve görüntülerini sosyal medyada isimlerini vererek yayıyor. Bu mağdurlardan bazıları on beş, on altı yaşlarında. Yaşı büyük mağdurların ifadeleri yazılı, yaşı küçük mağdurlarınki psikolog rehber eşliğinde kayda alınıyor. Örgüt, avukatların sızdırdığı bu kayıtları, mağdur müştekiler üzerinde baskı kurmak için yayıyor. Emniyet güçleri, çocuk yaştaki mağdurları korumakta çaresiz kalıyor. Örneğin mağdur ve müştekilerin bir arada göründükleri eski doğum günü ya da piknik fotoğraflarını alıp “örgüt” oldukları iddiasıyla, ad ve soyadlarını vererek sosyal medyada yayıyorlar. Bu medya stratejisinin birinci amacı, örgütten hâlâ korkarak susan yüzlerce mağtaraftar gibi sunmak Celal Ülgen Hocamız, kumpas davaların efsane savunma hukukçusu ve halen devam eden davalarda gazeteci arkadaşlarımızın kahraman avukatı olarak hepimizin çok sevdiği bir hukukçudur. Örgüt, hocanın 2018 yılında Adnancılara yönelik operasyona ilişkin işlemlerde polis ve savcılara yaptığı uyarıyı içeren demeci, birkaç gün önce sosyal medyada sanki yeni söylenmiş, mahkemeyi eleştiriyormuş, Adnancıları koruyormuş yorumlarıyla çarpıtarak yayımladı. Hem de onlarca mecrada, yüzlerce kez... Av. Celal Ülgen anlatıyor: “Ahlaksızlar! Bir yandan hakkımda ‘Kamuoyunun da yakından bildiği gibi Av. Celal Ülgen AK Parti’ye, MHP’ye, Müslüman cemaatlere ve Ülkü Ocakları’na karşıt olan solcu, ateist, Darwinist ve marjinal kesimlerin tutunduğu, yardım aldığı ve çalıştığı bir hukukçudur. Darwinist ideolojileri benimsemiş ve hayatına yansıtmış EN ZORU Dolmabahçe açıklarıydı işgaldi İstanbul’du zordu Mustafa Kemal umudu Samsun’a taşıdı telgraf tellerinin düğünüydü kongreler kuvvacılar geliyordu her yandan zordu Mustafa Kemal cesareti Ankara’ya taşıdı Hitit harabelerinden harabeydi evler bacalar zordu Yunanın unuttuğu anaların arslanlarıydı bir büyük Anadolu pençesi oldular hep beraber Dumlupınar’da Mustafa Kemal zaferi İzmir’e taşıdı Dolmabahçe açıklarıydı en zoruydu en kara 10 Kasım 1938 idi Atatürk ölümü gökyüzüne taşıdı. A. KADRİ ERGİN bir kişidir’ diye marjinallere beni hedef gösteriyorlar. Öte yandan iki yıl önceki soruşturma aşamasında TV’de yaptığım bir konuşmada polis ve savcıları uyarmamı, sanki kendilerine destek vermişim gibi yaymaya ve bilgi kirliliği yaratmaya devam ediyorlar. Bu ahlak yoksunlarının yapmayacağı şey yoktur. Kaldı ki Adnan Hoca ve ekibi hakkında yapılan soruşturmada bütün dijitallerin imajlarının da alındığını daha sonra öğrendim.” Evet hocam. Ahlaksızlar. Ve hukuksuzluğun ahlaksızlıktan beslendiği topyekun yozlaşma üzerine yazılacak daha çok şey var. “Bir peruk devrildi” de diyebiliriz, “Bir lavuk devrildi” de! (Lavuk: Hareadamlardı. Ellerinde deri eldivenler vardı. Kilisede Jack Daniel’s içtiler!” diye feryat etmek niye gelmedi?!. ketleri ve sözlerinde meymenet olBizim sosyal medyayı izleseymayan kimse demek TDK) din, halkımızdan daha ne destekH ler gelecekti? “Bir Kavuk Devrildi” ise MuMademki “stratejik ortağız”... sahipzade Celal’in 1929 tarihli Seçimi kazanmaktan daha bir tiyatro oyunu. Allah benzetmesin, konu Osmanlı’nın son dönemindeki Peruk, lavuk, kavuk stratejik ne var ki? H Beceriksizliğin yüzünden biyozlaşmalar üzerine. Ekonomiceki bir yazısındandır: zim durumlar da tehlikeye girdi. deki çöküş ile eğitimsiz, ehliyetsiz, ye “İple kazık, kazıkla sopa arasında ilBizim Biden’cılar “domino etkisi”, tersiz kişilerin eline geçmiş olan dev ginç bir bağ vardır. “kelebek etkisi” diye avuç ovuşturmalet yönetiminde yaşananlar anlatılıyor. Kazıklar ne denli derine kakılırsa ip ya başladılar bile. Halkın saflığından yararlanan cam de o ölçüde gerilir. Sizdeki başkan değişikliği bizde fay baz bir müftü marifetiyle din ve devİpin gerilmesi ve elindeki sopa cam kırılmasına yol açıyor. let işlerinin birbirine karıştırılması ve baza güven verir. Kennedy 20. Ocak 1961’de başarapsaçına dönen devlet düzeninin Cambaz olağanüstü numaralarını kanlığa başladı. Ardından 77 yaşındamaskaralıkları sergileniyor. tek başına yapmaz. ki İsmet Paşa başbakan oldu. Çok şükür cemaat veya mürit gaYardakçıları, yardımcıları vardı.” Baba Bush 20 Ocak 1989’da başrantili cami, tekke veya türbe inşaası (21.10.1982) kan oldu. Aynı yıl 9 Kasım’da ANAP’lı gibi konulara değinilmiyor. H Yıldırım Akbulut hükümet kurdu. Yine de bu 4 perdelik komedinin, Devlet ve siyaset sembol de20 Ocak 1993’te Bill Clinton’ın Bevirüs bitse bile bu iktidar gitmeden mektir. Bu kez her şey “ismi ile yaz Saray’da görevi başladı. Altı ay sahnelenmesi zor. müsemma”dır. sonra da Demirel Cumhurbaşkanı, H Peruk ve lavuk kaybetti. Tansu Çiller de başbakan oldu. (25 Gelelim sadede... Zira, “Hiçbir şey olmasa bile kesinlikle Haziran 1993). Lavuk hem cambaz hem düzenbazdır. bir şeyler oldu” diyen cerbezeli yardak Oğul Bush’un 20 Ocak 2001’de Bütün derdi, toplumsal düzeni ken çılar da yoktu, buna destek çıkan ayar başkan seçilmesiyle “ABD kartalı” yidine uydurmak ve bundan madden, lanmış kamusal kurumlar da.. ne kanat çırpmaya başladı. manen, ruhen nemalanmaktır. Hem Hadi “At binenin kılıç kuşanın” diye Rüzgârından başbakan yardımcısı de maaile! at mat, kılıç mılıç karıştırmayalım. Devlet Bahçeli ile Hazine Bakanı KeÖrnek yüz kızartıcıdır ve ayniyle vakidir. Ama ne yazık ki kusur “lavuk”un mal Derviş üşütmüş olmalı ki seçimDamadını büyük yetkilerle donattı. atalarında: lere 2 yıla yakın süre varken seçim kaSuuidilerle al takkepetrol, ver külah“Gemisini yürüten kaptan!” diye bir rarı aldırıp Ecevit hükümetini düşürsilah pazarlığına bile sürdü. atasözlü bırakmamışlar size. düler. İşbaşına gelir gelmez, ülkeye gireH Ve AKP iktidar oldu. (3 Kasım 2002) cek Müslüman ülke yurttaşlarına amKeşke papaza kızıp imamı bu kadar Oluş o oluş! bargo koymuştur. üzmeseydi. H Irkçılığı yüreklendirdi. Ayırımcılığı “Ekonomimizi dağıtır, dümdüz edeGeldik, 3 Kasım 2020’ye... körükledi. rim!” diye tehdit etmese ve Sayısal dizilimi farkıyla, ayı ve günü Güneydeki tek komşusu Meksika’nın PYD’yi falan desteklemesiydi.. Kim tıpatıp benzer bir tarih. önüne yüzlerce km. uzunluğunda beton bilir ne taktikler gelecekti. Bunun bir hikmeti olmalı. duvarlar örmüştür. Bizde “Türkiye’yi Küçük Amerika Takdiri ilahiden elbet sual olmaz. “Lavuk”un sermayesi, iki uzun kazık yapacağız!” diyen “Menderes de iktiAma yediği haltı fark edip toparlanan ile bir de gergin iptir. dara geldi. Elli yıl sonra “Onun deva halkın da siyasi takdirine karışılmaz. Ancak ortalığı ve ortamı gererek mıyım!” diyen de. Üstelik bizim halkımız da muhalefeayakta durabilirler. Kazıkları derinleBiz Küçük Amerika olamadık. timiz de adap edep bilir. re çakarlar, ellerinde de uzun bir soAma siz Amerika’yı, kaosta, işsizlik Sizin Biden’cılar gibi, “Melanie’yi pa tutarlar. te, yoksullukta “Büyük Türkiye” yaptınız. Beyaz Saray’da bırakabilirsin” falan di“Kazıkgerginliksopa”dan sakın Gidip kilise önünde İncil salladınız. ye tweet mweet atmazlar. ola yerlimilli yorumlar çıkarılmaya. Ama aklınıza, “Kilisede benim bakire ra Usuletle suhuletle yolcu ederler. Devamı İlhan Selçuk’un 28 yıl ön hibeme saldırdılar. Üstleri çıplak maskeli Ve edeceklerdir! SAĞLIKÇILARDAN ÇAĞRI: ÇIĞLIĞIMIZI DUYUN Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nde görev yapan sağlık çalışanları dün salgın nedeniyle yaşadıkları zorlukları anlattıkları yazılı bir açıklama yaptı. “Türk milleti ve devletine çağrımızdır” denilen yazılı açıklamada, “Ülkemizde ikinci dalga yaşanırken bu savaşta sağlık çalışanları olarak tek başımıza kaldık. Kalabalıklar önlenmiyor. Sağlık çalışanları salgınla başbaşa bırakılıyor. Halkımızın sağlığı için canla başla büyük savaş veren sağlık çalışanlarının ruh hali önemsenmiyor. Özlük hakları gasp ediliyor ve emeklerinin karşılığı verilmiyor” ifadeleri kullanıldı. Açıklamada, sağlık çalışanları taleplerini şu sözlerle sıraladı: “Randevu sistemini esnetin. Güvenli çalışma ortamı sağlayın. Pandemi yönetiminde bizleri de söz sahibi yapın. Sağlıkta şiddete son verin. Sırf bu hastanede olduğumuz için oluşan ekonomik kayıplarımızı telafi edin. Performans ödemeleri için hastanemizin kâr etmesini beklemeyin. Bizler tükendik, bizler ölmeden hastalara daha iyi hizmet edebilmemiz, bu savaşı kazanmamız için çağrımıza ve çığlığımıza ses verin.” l İSTANBUL/Cumhuriyet 2 hekim daha virüse yenik düştü Ankara’da çalışan diş hekimi Önder Kuşakçıoğlu ve Kayseri’de kulak burun boğaz hastalıkları uzmanı olarak çalışan Dr. Sami İpek, koronavirüs nedeniyle hayatını kaybetti. “Ölüyoruz” etiketiyle sosyal medyadan bir başsağlığı mesajı yayımlayan Türk Tabipleri Birliği, “Ailesine ve tüm sağlık camiasına başsağlığı dileriz” dedi. l Haber Merkezi KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] 7 KASIM CUMARTESI 139 BIN 675 81 2483 14 MILYON 985 BIN 867 10 BIN 803 1928 391 BIN 739 2730 %4.7 336 BIN 221 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Oyuncu Timuçin Esen koronavirüse yakalandı Hekimoğlu dizisinde ve Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan kamu spotlarında da rol alan oyuncu Timuçin Esen koronavirüse yakalandı. Evinde tedavisine başlanan oyuncunun durumunun iyi olduğu öğrenildi. AKP’li vekilin testi pozitif Öte yandan AKP Manisa Milletvekili Tamer Akkal, eşi ve kendisinin semptom göstermeleri üzerine yaptırdıkları Covid19 testinin sonucunun pozitif çıktığını açıkladı. l Haber Merkezi Ayasofya’nın kedisi ‘Gli’ öldü Ayasofya Müzesi’nin camiye dönüştürülmesiyle gündeme gelen kedi Gli yaşamını yitirdi. 16 yıldır Ayasofya’da yaşayan Gli bir süre önce rahatsızlanmıştı. İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, “24 Eylül’den beri tedavi gören Ayasofya’nın kedisi Gli yaşlılığa bağlı olarak maalesef yaşamını yitirdi. Seni hiç unutmayacağız” ifadelerini kullandı. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle