16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 3 30 KASIM 2020 PAZARTESİ 130/2 0 210/6 0 140/6 0 150/9 0 170/1 0 100/ 5 0 60/ 5 0 130/2 0 160/9 0 210/6 0 100/2 0 170/1 0 0 30/0 0 200/? 1 4 0 90/5 0 20/0 0 60/0 0 150/4 0 90/3 0 150/7 0 150/9 0 150/5 0 TARİHTE BUGÜN 1925: Tekke ve zaviyelerin kapatılmasına ilişkin kanun kabul edildi. 1925: TBMM kürsüsünün arkasındaki duvara “Hâkimiyet milletindir’’ yazılı levha asıldı. Aile sağlığı çalışanı eksikliğine dikkat çeken doktor hakkında soruşturma Aile hekimi yalnız Aile hekimliğinin kronik sorunlarından biri olan aile sağlığı çalışanı açığı gün geçtikçe artıyor. Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) 2. Başkanı Dr. Yusuf Eryazğan, “Türkiye genelinde her 10 aile hekiminden SIBEL ikisinin aile sağlıBAHÇETEPE ğı çalışanı bulunmuyor. Aile sağlığı çalışanı eksikliği var” dedi. Eryazğan, bu eksikliklere dikkat çektiği için Şanlıurfa İl Sağlık Müdürlüğü tarafından hakkında soruşturma başlatıldığını anımsatarak “Susturmak ve örtbas etmek yerine sorunun çözümüne kafa yorun. Doğruları söylemeye devam edeceğiz” diye konuştu. Eryazğan, 2010 yılından bugüne aile hekimliğinden ayrılan aile sağlığı çalışanlarının yerine yenilerinin dahil edilemediğini belirterek “Aile hekimliğinde bir hemşire ya da ebenin aile sağlığı çalışanı olması için devlet hastanelerinden aile hekimliğine geçişte getirilen katı kuralların azaltılması (muvafakatname) veya dışarıdan alınacak hemşireler için ise maliyenin verdiği bütçeyi Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nün yerinde kullanması gerekmektedir. Ancak bu sistem 10 yıldır uygulanmadığı için aile hekimliğinden ayrılan her hemşire ebenin yerine yeni bir aile sağlığı çalışanı geçmesini zorlaştırdı” değerlendirmesini yaptı. Şu an Türkiye genelinde her 10 aile hekiminden ikisinin aile sağlığı çalışanı bulunmadığına dikkat çeken Eryazğan, kimi birimlerde 18 ay gibi uzun dönemlerde hemşiresiz çalışan aile hekimleri olduğunu kaydetti. Eryazğan “Bu durum ülkemizde 16 milyon vatandaşın bağlı olduğu aile hekimliği sisteminde aile sağlığı çalışanı olmadığını ve hizmet alımında büyük sorunlar yaşandığını gösteriyor” diye konuştu. 100 birimde yok Şanlıurfa’da aile hekimi olduğunu ve ilinde bu sorunun çok büyük olduğunu vurgulayan Eryazğan, Yunanistan’ın doğum oranı kadar doğum gerçekleşen, bebek ve çocuk nüfusunun yoğunlukta olduğu ilde 1 ay önce Şanlıurfa İl Sağlık Müdürlüğü’nün dış alım kadrosundan 9 kadro için ilana çıktığını il müdürlüğünün resmi sitesinden yayımladığını kaydetti ve şöyle devam etti: “Oysaki ilimizde aile sağlığı çalışanı olmayan aile hekimliği birim sayısı 100. Sayın Bakanlık yetkilileri sayın il valiliği ve il müdürlüğü 100 hemşirenin açığını bir kenara bırakıp soruşturma açacağına 10 yıldır artarak devam eden bu sorunun çözümüne kafa yormaları gerekmektedir.” l İSTANBUL 6 sağlıkçı BIZI BU GÜZEL HAVALAR MAHVETTI hayatını kaybetti Gaziantep Şehitkamil’de Aile Sağlığı Merkezi’nde görevli Dr. Enver Özçoban, Ordu Eczacı Odası eski yöneticisi Eczacı Atila Ada, İstanbul’da görev yapan Eczacı Hasan Yücel, Isparta’da görev yapan Eczacı Yalçınkaya Varol koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdi. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya bölümü personeli Ferhat Ekici ile İÜ Eczacılık Fakültesinin emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Ayhan Ulubelen de koronavirüsten öldü. TTB, son 1 haftada 19 sağlık çalışanının Covid19 nedeniyle hayatını kaybettiğini bildirdi. l Haber Merkezi İYİ Parti il başkanı virüsten öldü İYİ Parti Muş İl Başkanı Ramazan Aşık koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdi. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Ramazan Aşık’ı Kovid19 sebebiyle kaybettiğimizi büyük bir üzüntüyle öğrendim. Merhuma Allah’tan rahmet, ailesine sabırlar diliyorum. Başımız sağ olsun” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet Yavaş’tan esnafa destek Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Ankara Ticaret Odası (ATO) ve Ankara Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği’ne (ANKESOB) bağlı sektör temsilcileriyle bir araya geldi. Hizmet sektöründe mağdur olan grupların ve çalışanların listesini isteyen Yavaş, Büyükşehir Belediyesinin imkânları doğrultusunda yardımlarının çeşitlilik kazanacağını vurguladı. Yavaş, “Kafe ve lokantalarını kapatan esnafımızdan karantinadaki vatandaşlarımıza ulaştırmak üzere yemek temin edeceğiz” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet 29 KASIM PAZAR İçişleri Bakanlığı’nın genelgesiyle koronavirüsle mücadele tedbirleri kapsamında Türkiye genelinde sokağa çıkma kısıtlamasının ikinci haftasında yine benzer manzaralar yaşandı. Cumartesi günü saat 20.00’de başlayan sokağa çıkma kısıtlamasının dün sabah 10.00’da sona erdi. Sokağa kısıtlamasının sona ermesinin ardından, İstanbul’da sokak ve meydanlarda hareketlilik başladı. Bazı AVM’lerin önünde yine kuyruk oluştu. İBB trafik yoğunluk haritasına göre sabah saatlerinde yüzde bir olan trafik yoğunluğu yüzde 22’ye ulaştı. İstanbul’da kısıtlamanın başladığı cumartesi günü, onlarca evsiz Saraçhane’deki köprü altında yan yana uyumaya çalıştı. Sosyal medyada yayılan görüntülerin ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi, harekete geçti ve evsiz yurttaşlara yardım eli uzattı. İBB Sosyal Hizmetler Daire Başkanı Yavuz Saltık, sosyal medya hesabı üzerinden, “Saraçhane’deki evsiz insanlarımızı otellere yerleştirdik” dedi. l Haber Merkezi 168 BİN 212 29 BİN 281 6 BİN 439 185 4 BİN 15 18.415.636 494 BİN 351 13 BİN 558 5 BİN 11 % 3.4 400 BİN 242 24 saatte EFELER İSTANBUL’DA 173 CAN KAYBI 20 kişi öldü Aydın Efeler ilçesinde, mezarlık ve gasilhaneler tarihinin en yoğun günlerinden birini yaşadı. Yalnızca Efeler ilçesinde son 24 saatte 20 kişi hayatını kaybederken, ilçede 27 Kasım 2020 tarihi “en çok ölümlü gün” olarak kayıtlara geçti. Koronavirüsün görülmeye başladığı günden bu yana Aydın’da yaklaşık 100 kişinin hayatını kaybettiğini, salgından ölümlerin yüzde 65’inin içinde bulunduğumuz kasım ayında yaşandığını belirten Efeler Belediyesi Sağlık ve Mezarlıklar Müdürü Dr. Eralp Atay, “Sadece 27 Kasım günü ilçede hayatını kaybeden 20 kişiden 10’u koronavirüs nedeniyle toprağa verildi.” dedi. l İHA İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Mezarlıklar Daire Başkanlığı kaynaklarından edinilen bilgiye göre, İstanbul’da bulaşıcı hastalık nedeniyle dün 173 kişi hayatını kaybetti. Sağlık Bakanlığı ise Türkiye genelinde koronadan aynı gün 185 kişinin yaşamını yitirdiğini açıkladı. Mezarlıklar Müdürlüğü 7 gündür verileri paylaşıyor. l İSTANBUL/Cumhuriyet 5 BİN KİŞİLİK Hıfzıssıhha için yasa teklifi CHP, 2011 yılında AKP iktidarı tarafından kapatılan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü Başkanlığı’nın yeniden kurulması amacıyla yasa teklifi hazırladı. Teklifin gerekçesinde, “Ülkemizde aşı, serum, ilaç ve test materyali geliştirmek ve üretmek üzere araştırmalar yapmak ve halk sağlığının korunması amacıyla temel laboratuvar hizmetlerini yürütmek amacıyla Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü Başkanlığı’nın yeniden açılması gerekmektedir” denildi. Teklifle, yeniden açılacak kurumun alacağı kararları belirleyen bir Uzmanlık Kurulu öneriliyor. Teklife göre, bu kurulun 3 üyesi Sağlık Bakanlığı’nca belirleniyor. Türk Tabipleri Birliği’nin üç üye, Türk Eczacılar Birliği’nin, TMMOB Gıda Mühendisleri Odası’nın, Türk Veteriner Hekimleri Birliği’nin de birer üye belirleme yetkisi olacağı kaydediliyor. Ayrıca, Yüksek Öğretim Kurumu’nun seçeceği bir epidemiyolog, bir klinik mikrobiyoloji ve enfeksiyon hastalıkları uzmanı, bir klinik farmakolog, bir immünolog ve bir virolog üye olması da öngörülüyor. l ANKARA / Cumhuriyet MEZAR İHALESİ Koronavirüs vakalarının en çok görüldüğü şehirlerden biri olan Gaziantep’te ölümler artıyor. CHP Şahinbey Belediye Meclisi üyesi Uğur Kalkan “Dün Gaziantep’te defnedilen cenaze sayısı: 67. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi 5 bin daha mezar kazılması için ihale yaptı. Peki hangi ara 5 bin mezara daha ihtiyaç duyuldu?” ifadelerini kullandı. l Haber Merkezi Tecavüzcüsüyle evlendirilen çeşme Çocuktuk, kan ter içinde köşe başına koşar, ağzımızı dayar kana kana içerdik. Evde musluktan bir damla akmaz, konu komşu bidonlarla sıraya girerdik. İnsan gibi bizimle yaşayan çeşmeler, nasıl hayatımızdan çekip gitti? Masumiyetimizle birlikte onları da mı kaybettik? O çeşmeyi ne çok konuştuk. Hayır, suyundan değil. Fatih’te 1748’de I. Mahmut tarafından yaptırılmıştı. İstanbul’un betona, demire, ranta yenilmesinin kaderini o da yaşadı. 2018’de eski yerinde değil, hemen ötesinde yeniden yapıldı. Bir farkla. “Parasını biz verdik” diyen AKP milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı, çeşmenin tarihi kitabesine, babası Ahmet Zeki Çamlı’nın adını ekletmişti. “Ne var bunda” diyen Çamlı, “Babam da sağlığında yaptırmak için uzun süre çok uğraştı ama yaptıramadı, bize nasip oldu” diye savunuyordu kendisini. Biraz daha konuşsa sanki “parayı veren çeşmeyi çalar” diyecekti. Neyse ki bu kez ses, sadece bir küçük muhalif gruptan çıkmadı. Her zaman iktidara verdiği destekle bilinen bazı isimler de bu densizliğe isyan etti. Evet, nasıl olur da babasının adını yazdırır? Konuşup bitirdik de bana sorarsanız halen meselenin aslını konuşamadık. İskenderpaşa mahzun Niye mi? Sizi 2 buçuk yıl önceye, 24 Haziran seçimlerinin arifesine götüreyim. Malum, tartıştığımız çeşme Fatih’te, İskenderpaşa Camii’nin yanı başında bulunuyor. Cami, İskenderpaşa cemaatinin manevi merkezi. Erbakan’dan Özal’a hatta Erdoğan’a kadar, devleti yönetenlerin yakın olduğu cemaatin resmi internet sitesine 2018 Mayısı’nda bir video yüklendi. 4 dakika 43 saniyelik video, “İskenderpaşa mahzun” sözüyle açılıyordu. İktidarın makbul cemaati İskenderpaşa, AKP döneminde nasıl “mahzun” olabilirdi? Sırrı videodaki sesteydi. Cemaatin tarihi lideri Mehmet Zahit Kotku, eski bir hutbesinde “Yalnız cami yapmak kâfi değil” diyordu. Osmanlı’da camilerin yanı başındaki medreseleri hatırlatan Kotku, “Bize imamlık edecek, hutbe okuyacak, bize nasihat edecek, bize irşad edecek insana ihtiyaç var, bu olmazsa cami hiçbir işe yaramaz” ifadelerini kullanıyordu. Sadece o değil, Kotku’nun ardından cemaatin başına geçen damadı Esad Coşan’ın da videoda bir konuşması vardı. “Herhangi bir eser vakfedildi mi onu değiştirene Allah lanet eder” diyen Coşan, İskenderpaşa’da yıkılan ve artık kimsenin hatırlamadığı medreseden bahsediyordu. Video bir yazı ile bitiyordu: “20 Eylül 2017 tarihinden beri durdurulmuş olan okul inşaatımızın yeniden başlaması, tamamlanması ve mağduriyetimizin izale edilmesi duası ile…” Sahiden de yarım kalmış bir inşaatın görüntüleri, dini motifli bir müzik eşliğinde görünüyordu. Altından “Yeliz” çıktı O günlerde İskenderpaşa kaynaklarını arayıp “Neden mahzunsunuz” dedim. Meğer konu, sosyal medyada kullandığı takma isim nedeniyle “Yeliz” lakabıyla anılan, Ahmet Hamdi Çamlı ile doğrudan ilgiliydi. Cemaatin HakYol Vakfı’nın caminin yanında bir arazisi vardı. Kotku’nun ve Coşan’ın tavsiyelerinden hareketle, cemaat eski defterleri karıştırmış, burada geçmişte medresenin olduğunu bulmuştu. Yeniden inşa edebilmek için, 2015 yılında Anıtlar Kurulu’ndan izin almışlardı. 2016 yılında alınan ruhsatla inşaat resmen başladı. Cemaat, medresesine kavuşacağını sanırken, 2017 Eylülü’nde, inşaat 3. kattayken durduruldu. Alanın “yeşil alan olarak kullanılacağı” yönünde değişiklik yapılmıştı. Cemaat, bütün çabasına rağmen inşaata devam edemeyince, engelleyenlerin iktidarın içinden olduğunu anladı. Sonunda “İskenderpaşa mahzun” videosuyla yaşadıklarını ilan etti. Diyeceksiniz ki kim yapmış olabilir? Cemaat bu soruya “Yeliz” yanıtını veriyor. Hatırlatayım… Ahmet Hamdi Çamlı’nın babası Ahmet Zeki Çamlı da eski bir İskenderpaşa mensubuydu. 1958 yılında Kotku ile tanışan baba Çamlı, İskenderpaşa Camii’nin hemen yakınına taşınmıştı. Ahmet Hamdi Çamlı ile İskenderpaşacıların kavgası bir süre sonra sosyal medyaya taştı. Çamlı, “mahzun serzeniş” nedeniyle cemaati işaret ederek bir dua yayımladı. Dua, “Seçimi şantajla münasip zemin olarak gören eski model menfaatperest akıllara ve merak edenlere…” diye başlıyordu. Peki, cemaat onu ne diye suçluyordu? Onu da mensuplarından birinin paylaştığı mesaj anlatsın: “Vakfın hemen yanı başındaki oturduğunuz bina, vakıf arazisi üzerinde olup (tarihi bir çeşme) ve bina girişini markete kiraladığınız, alt katta ise otopark işlettiğiniz, söz konusu otopark arazisini de otopark olarak işlettiğiniz doğru mu?” İçinizden “Yoksa o çeşme bu çeşme mi?” diyorsanız doğru yoldasınız! Cemaatin inşa etmek istediği medrese, Çamlı’nın rantının ucuna dokunmuştu. O rantın kaynağı olan bina, Çamlı’ya babasından kalan, çeşmenin asıl olduğu yere kondurulmuş binadan başkası değildi. Babası rant için çeşmeyi yıktı Peki, “ecdad yadigârı” çeşme nasıl yok oldu? Onu da “İstanbul’un hafızası” olarak bilinen, muhafazakâr camianın da güzel andığı Prof. Dr. Semavi Eyice, “Eski İstanbul’dan Notlar” kitabında anlatıyor: “(…) Buraya sahip olan kişi, vakıflar ile bir anlaşma yaparak çeşmeyi söküp parçalayarak kaldırmış, yerine de bir apartman inşa etmiştir. Kırık dökük parçalar İskenderpaşa Camii avlu duvarı dibinde yaya kaldırımı üzerine yığılarak öylece bırakılmıştı. Yıllarca çeşmenin nerede yeniden kurulacağı tartışması yapıldı. Ve neticede hiçbir şey yapılamadı ve parçalar da Fatih Camii çevresinde bir arsaya gelişigüzel atıldı. Böylece İstanbul’un değerli bir eseri de büyük bir sorumsuzluk içinde yok olup gitti.” Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü sahibi Prof. Dr. Semavi Eyice, özetle “Çeşmeyi Ahmet Hamdi Çamlı’nın babası yıktı, yerine de apartman yaptı, cami arsasına attığı tarihi parçalar ise yok olup gitti” diyor. Gerçekten de ortaya çıkan fotoğraflarda, Ahmet Zeki Çamlı söz konusu araziyi aldığında, çeşmenin gerçek yerinde sağlam bir şekilde durduğu görülüyor. Nitekim araziyi aldıktan sonra, 24 Mart 1981’de Anıtlar Yüksek Kurulu’na bir dilekçe yazan Ahmet Zeki Çamlı, her şeyi itiraf ediyor: “Eski eser çeşme tarafımdan kurul kararına uygun olarak söktürülmüş, halen İskenderpaşa Camii duvarı yanında muhafaza edilmektedir.” Üstüne apartman dikti Anıtlar Kurulu’na “çeşmeyi söktüm, parçalarını cami duvarına bıraktım” diyen Çamlı, Anıtlar Kurulu’ndan çeşmenin buraya yeniden inşa edilmesini istiyordu: “İskenderpaşa Camii duvarı bu işlem için gayet müsaittir.” AKP’li Çamlı’nın “babam uğraştı” dediği olay, çeşmeyi yıkması, yerine apartman yaptırması, çeşme parçalarını karşıdaki cami duvarına bırakması, sonra da “oraya çeşmeyi yeniden yapın” diye devlete yazı yazmasıydı. Nitekim İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat da resmi belgeleri koyarak açıklıyor: “1978 yılında içinde çeşmenin olduğu arsa, Zeki Rıza Çamlı tarafından alınıp ardından çeşme sökülerek arsası boşaltılıp sonraki yıllarda Çamlı ailesinin bugün hâlâ yerinde olan apartmanı yapılmıştır.” Güzelim çeşme, canım çeşme… Anadolu’nun masum kadınlarının, ırzlarına tasallut edenlerle evlendirildiği acımasız kaderi, sanki insan gibi yaşıyor. İBB’nin aynı yere bir plaka dikip, “babamın çeşmesi” utancını anlatması ne iyi olur! Geçmişte FETÖ övgülerini okuduğumuz, şimdi sürekli Cumhuriyet’e ve onun kurucularına hakaretleriyle hatırladığımız Çamlı, her devirde olduğu gibi bu dönemde de küpünü dolduruyor. Yer sofrasında çorbasını bitirip “çok şükür” diyen yoksullar; asıl dini rant, asıl ibadeti müteahhitlik olan münafıklardan inançlarını kurtardıkları gün, o küp çoktan kırılmış olacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle