16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ 11 30 KASIM 2020 PAZARTESİ ÜRETİCİ VE SANAYİCİYİ ARTAN MALİYETLER, TÜKETİCİYİ DE ZAMLAR VURDU ARTÇI KRIZ UYARISI Bu yılki mevcut koşulların 2021’de de değişmeyeceğini öngördüklerini belirten SETBİR Başkanı Tezel, “Artçı ekonomik dalgalara da göğüs gerebilecek önlemler alınması gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu. Salgının derinleştirdiği ekonomik kriz, hem üretici ve sazel, “Bu döneme özel de olsa, özellikle temel gıda ürünlerinde katma nayiciyi hem tüketicideğer vergisi oranlarıyi vurdu. Sanayici son GAMZE nın gözden geçirilmebir yılda yüzde 27 artan BAL sine ve sanayi üretimimaliyetlerle, üretici ise nin maliyetlerinin düyükselen maliyetlere rağmen şürülmesine yönelik temel çiğ süt fiyatlarının sabit kal tedbirlere ihtiyaç var” diye masından dolayı mağdur. Son konuştu. bir yılda yalnızca içme sütüTezel’in Cumhuriyet’e yapne gelen yüzde 13.4’lük zam tığı açıklamalardan bazı sada vatandaşın kişi başı yıltırbaşları şu şekilde: lık süt tüketiminin yüzde 8.7 4 Bu yıla özgü artmayan azalmasına yol açtı. tek kalem, çiğ süt fiyatları. Tüketim düştü Üreticilerimizin çektiği sıkıntının farkındayız. Türkiye Süt, Et, Gıda Sana 4 2020 sonu itibarıyla oryicileri ve Üreticileri Birliği talama kişi başı süt tüketimi(SETBİR) Başkanı Tarık Te mizin 240 litre olması öngözel, bu yılki mevcut koşulla rülüyor. 2019’da tüketilen orrın 2021’de de değişmeyece talama kişi başı 276 litre süt ğini söylüyor. Tezel, “Özel tüketimi yüzde 8.7 düştü. likle gıda sektöründe ev dışı 4 2020’nin ilk yarısında, kanalın neredeyse kapanma sanayi tarafından toplanan sı önemli bir sorundu. Sek inek sütü miktarı 4 milyon törün ticaret hacminin yüz 250 bin ton civarında. Bu de 30’una denk gelen bu tı miktarın toplam çiğ süt ürekanıklık, beraberinde cidtimine oranı maalesef yüzde di bir finans yükü de getir 43. Yani kayıt dışı pazar, padi. Sektörde ortalama mali yını artırmaktadır. 2019 yılı yetler yüzde 27 yükseldi. Ko ilk altı ayında bu miktar 4.9 şulların 2021 yılında da çok milyon ton civarında idi. değişmeyeceğini öngörüyo4 SETBİR olarak temel ruz. Buna hazırlıklı olunma beklentimiz, kamu iradesi, sı, hatta artçı ekonomik dal üreticilerimiz, sanayicilerigalara da göğüs gerebilecek miz ve perakende satış kanalönlemler alınması gerektiği ları ile uzlaşma içinde, asgani düşünüyoruz” dedi. ri müştereklerde birleşen ve “Şu anda ve önümüzdeki kalite bilinci ile ortak hedefdönemde en temel sorun fi lere birlikte inanmış bir seknansman kaynağı” diyen Te törel iklime kavuşmak. 2002’de kişi başına 1000 TL olan borç, bugün 61 bin TL Çiftçi 180 milyar TL borçlu LEYLA KILIÇ Amasya’da üretim yapabilmek için Tarım Kredi Kooperatifi’ne borçlanan, ancak faizle büyüyen borçları ödeyemediği için traktörü haczedilen 19 çiftçinin ardından, tarımdaki borç yükü tekrar gündeme geldi. Tarım Kredi Kooperatifi’ne olan borçların çiftçi üzerinde ağır bir yük olduğunu söyleyen CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, “Tarım Kredi Kooperatifi artık iktidarın şirketi gibi oldu. Çiftçinin 180 milyar TL borcu var. Bu borçlar yapılandırılmalı” dedi. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın icralık çiftçi sayısını açıklamadığını söyleyen Sarıbal, “Bu konuda verilen soru önergeleri ‘bankacılık sırrı’ denilerek açıklanmıyor” diye konuştu. Amasya’da yaşanan haciz işleminin tüm Türkiye’nin yansıması olduğunu kaydeden Sarıbal, “2002’de 2.6 milyon çiftçimizin resmi borcu yaklaşık 2.5 milyar TL iken, BDDK’nin 2020 Eylül verilerine göre, 2 milyon 110 bin çiftçinin bankalara borcu 125 milyar TL borcu var. Çiftçilerin, Tarım Kredi Kooperatifi’ne olan 12 milyar TL ve özel sektör borçları dahil edildiğinde 180 milyar TL’ye yakın borcu bulunuyor” diye konuştu. Bugün yalnızca bir çiftçinin yaklaşık 61 bin TL borcu olduğuna dikkat çeken Sarıbal, “Çiftçinin 2002’de kişi başına yaklaşık bin TL olan borcu bugün 61 bin TL civarında. Çiftçilerin kullandığı 128 milyar TL kredinin yüzde 73’ünü kamu, yüzde 9’unu yerli ve yüzde 18’ini yabancı bankalardan kullanıyor” diye konuştu. Sarıbal, “2004 Aralık’ta takipteki borç miktarı 209 milyon TL iken aradan geçen 16 yılda 24 kat arttı. Geçen hafta çıkarılan yeni torba yasa ile kamu alacakları yapılandırılırken çiftçi borçları yapılandırılmadı” dedi. İstanbul’daki 3 bin fırının yarısı, ekmeği olması gerekenden pahalıya satıyor Ekmekten haksız kazanç KAYIP 210 MİLYON Golfte gelir yüzde 70 düştü Antalya turizminin en önemli gelirlerinden birini sağlayan golf, pandemiden kötü etkilendi. Geçen yıl 300 milyon dolarlık turizm geliriyle rekor kıran Antalya, bu sezonda yüzde 70 kayıp yaşadı. 210 milyon dolar kaybeden turizminin gözü, aşının bulunmasıyla turizmin yeniden canlanmasında. Uluslararası Golf Tur Operatörleri Birliği Türkiye ve Antalya Golf İhtisas Spor Kulübü Başkanı Cahit Şahin, Türkiye’de 20 golf sahasının 14’ünün Antalya’da olduğunu belirterek, “Golf turizmi için gelen turist haftada yaklaşık 1500 Avro harcıyor. İklim çok güzel. Pandemi olmasaydı çok farklı olacaktı. Gelir kaybıyla birlikte moral ve motivasyon eksikliği var” dedi. 2019’da golf turizminde rekor kıran Antalya, kışın yaklaşık 150 bin golf turistini ağırlamıştı. l Ekonomi Servisi BÜYÜME AÇIKLANIYOR Ekonomide gözler aralık ayında Bugünden itibaren gözler, ekonomide açıklanacak önemli verilere çevrilecek. Türkiye ekonomisinin bu yılın üçüncü çeyreğine ilişkin büyüme rakamları bugün açıklanıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), temmuzeylül dönemini kapsayan Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) verilerini bugün saat 10.00’da internet sitesinden duyuracak. Bu hafta içinde enflasyon ve ihracat rakamları da belli olacak. TBMM’deki bütçe görüşmelerinin ardından ekonomide atılacak reform adımlarına yönelik düzenlemeler gündeme gelecek. Asgari Ücret Tespit Komisyonu da 1 Ocak 2021’den geçerli olacak asgari ücreti belirlemek üzere 4 Aralık’ta ilk toplantısını yapacak. l Ekonomi Servisi İstanbul’da 2 bin 892 fırında “gramajfiyat” denetimi yapan İstanbul Valiliği, 1571 fırının ekmeği olması gerekenden pahalıya sattığını duyurdu. Gazetemizde 13 Ekim’de yayımlanan “Ekmeğe sessiz zam” başlıklı haberimizde, 240 gram ekmeğin 1.75 TL’den satılması gerekirken, yasal olmayan bir şekilde 2 liradan satıldığını yazmıştık. Fırıncıların gerekçesi sürekli artan maliyetlere rağmen kabul edilmeyen zam talepleri olurken, kaç fırının bu duruma başvurduğu valilik tarafından yapılan denetimlerle sayıca tespit edilmiş oldu. Konuyla ilgili İstanbul Valiliği’nden yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Fırınlarda ekmek fiyatlarının İstanbul Ticaret Odası (İTO) ve İstanbul Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği (İSTESOB) tarafından açıklanan azami ekmek fiyat tarifesinde yer aldığı gibi 1 kg ekmek fiyatının azami 7.50 TL’ye (200 gram ekmek 1.5 TL) denk gelecek şekilde satılıp satılmadığı, haksız fiyat artışı olup olmadığı kontrol edildi. Denetimlerde, 1321 fırının standartlara uyduğu, 1571 fırında azami ekmek fiyat tarifesine göre 1.5 lira olması gereken 200 gram ekmeğin daha yüksek fiyatla satıldığı tespit edildi.” l Ekonomi Servisi Mücbir sebep talebi ‘VERGİDE ADALET YOK SİSTEM SADELEŞMELİ’ Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB) Başkanı Emre Kartaloğlu, ekonomi ve hukuk alanında reforma hazırlanılırken vergi sisteminin de sadeleştirilmesi gerektiğini belirtti. “Vergi sistemimizin sade, anlaşılabilir bir yapıda ve vergi yasalarının hukukun genel kurallarına uygun olması, vergi adaletinin sağlanması temel beklentimizdir” diyen Kartaloğlu şöyle devam etti: 4 Yüksek oranda vergilemelerden, çifte vergi tartışmalarına konu olacak şekilde ÖTV üzerinden KDV alınmasından vazgeçilmeli. 4 Basit usul gibi kayıp ve kaçağı teşvik eden, vergi sistemimizi bozan düzenlemeleri kaldırmamız gerekiyor. 4 TÜRMOB olarak hukuk alanında, özellikle vergi ve ticaret hukuku ile bağımsız denetime yönelik alanlarda temel hak ve özgürlüklerin daha iyi koruma altında olmasını, vergilendirmenin mülkiyet hakkına müdahale şekline dönüşmeden gerçekleşmesini beklemekteyiz. 4 Vergiye uyumlu mükelleflere sağlanan yüzde 5’lik vergi indiriminde aranan şartlar ağırdır ve uygulamayı zorlaştırmaktadır. 4 Önemli bir husus vergide öngörülebilirliktir. Yani yatırımcının karar aşamasında vergide uyum maliyetleri konusunda kafasının net olması gerekmektedir. Kayıt dışı ekonomiye geçit vermeyen bir vergi sistemine ihtiyaç bulunmaktadır. 4 Yabancı sermayeyi cezbedecek kolay ve ucuz yatırım yeri tahsisi, basitleştirilmiş bürokratik yapıların kurulması gibi birçok konuda çalışma yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.” Emre Kartaloğlu Bursalı iş dünyası ekonomi yönetiminden mücbir sebep kapsamında kira desteği ve hibe talebinde bulunuldu. Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan ve bakanların hukuk ve ekonomi reformu öncesi başlattığı diyalog toplantılarının ikinci adresi olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğ’nde (TOBB), 60 sektör temsilcisi salgın nedeniyle yaşadıklarını sorunları anlatan rapor sundu. Bursa Ticaret ve Sanayi Odası da (BTSO) rapor sunan odalardan biriydi. BTSO Başkanı İbrahim Burkay, raporda yer alan talepleri ve bölgenin yaşadığı sorunları anlattı. Türkiye’de vaka sayılarının 30 binlere ulaştığı bu dönemde özellikle gıda, hizmet ve perakende sektöründe sorunların önemli boyutlara ulaştığını belirten Burkay, şu bilgileri verdi: “Mücbir sebep kapsamında, faaliyetleri kısıtlanan ve işletmesini idame ettirecek gelir sağlayamayan işletmeler için Merkez Bankası vasıtasıyla verilmek üzere, tahakkuk eden vergi borçlarının kapatılması, ertelenen muhtasar, SGK prim ve KDV’lerin alınmaması, fatura ve diğer giderleri için hibe desteği sağlanması gibi konuları bakanlığımıza ilettik. Ayrıca özellikle gıda ve hizmet sektöründe yer alan firmalarımıza bu süreçte kira desteği sağlayacak düzenlemelerin yapılması taleplerimiz arasında yer aldı.” Maaş desteği artsın Burkay diğer taleplerini de şöyle sıraladı: 4 Perakende sektörü temsilcilerine ucuz ve uzun vadeli kredi imkânı ve bankaların kredi tahsisini kolaylaştırması sağlanması. 4 Kredi başvurularında, bankaların grup işletme tanımı uygulamasının düzenlenmesi. 4 Kısa çalışma ödeneğinin süresinin uzatılması, bu noktada kısa çalışma ödeneğine başvuruda bulunulmamış ve şartları sağlayan çalışanlar için yeni başvuruların kabul edilmesi. 4 Kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izinde bulunan çalışanlar için istihdamı koruma amacıyla verilen maaş desteği miktarlarının arttırılması. l Ekonomi Servisi Liberal demokrasi ve otoriterlik “Süreç olarak faşizmin” yaşandığı bir ülkede, liberal demokrasinin kurallarının geçerli olduğunu varsayarak muhalefet yapmak kevgirle su taşımaya benziyor. Rejimin doğru tanımlanması önemlidir. Günümüzde, çoğu kez “otoriterleşme” gibi, muhalefetin kafasını karıştırabilen bir kavram kullanılıyor. “Otoriterleşme” başlamadan önceki dönemi “Liberal Demokrasi” olarak tanımladığımızda bu kavramın yetersizliği hemen ortaya çıkıyor. Çünkü, bu kavram liberal demokrasinin “otoriter” olmadığını varsaymayı gerektiriyor. Neyin ‘serbestliği’ ve kimin için? Liberal demokrasi kavramındaki “liberal” sözcüğü sermaye sınıfının devlet müdahalesinden kurtularak “serbestleşmesine”, istediği gibi üretim ve ticaret yapma, sermaye ve servet biriktirme hakkına işaret eder. Sermayenin bu haklarını koruyan devlet, bu “serbestliği” toplum çıkarı adına sınırlamayı, liberal demokrasi yerine “toplumsal demokrasiyi” koymak isteyenleri etkisizleştirir. Liberalizmin haklar ve özgürlüklere koyduğu sınırları kabul etmeyenler, bu itirazlarına siyasi biçimler kazandırmaya başladıklarında “düzenin” türlü şiddet araçlarıyla yüzleşmek zorunda kalırlar. Liberal demokrasi, karşıtlarını susturan “otoriter” bir siyasi düzendir. Eğer bu otoriter düzenin, otoriterlik derecesi haklar ve özgürlüklerin sınırlarını daraltarak artıyorsa, liberal demokrasinin “otoriterleşmesi” (siyahın daha siyahlaşması gibi garip bir formülasyon) şu iki anlamdan birine gelecektir: Ya liberal demokrasi, “parlamenter sistemin” iktidar ve muhalefet kuralları hâlâ geçerlidir. Ya da artık, parlamenter sistemin kurumları işlevlerini yitirmeye, liberal demokratik düzenden çıkılmaya, “yeni” bir şey şekillenmeye başlamıştır. “Süreç olarak faşizm” kavramı, liberal demokrasinin, otoriterliğinin ötesine geçerek başka bir yönde evirilmeye başlayan bir siyasi süreci betimler. Gerçekten de faşizmi salt bir devlet biçimi, bir parti (bir şey) olarak görmek yerine, faşizmin ideolojisinin, kurucu entelijansiyasının, toplumsal tabanının, liderliğin, örgütlerinin, şu veya bu sırayla ve yeğinlikte bir araya gelmeye başlamasıyla, devlete ulaşmasıyla, egemen sınıflarla ilişkilerini düzenlemesiyle, devleti yeniden yapılandırmasıyla ilerleyen bir oluş (becoming) süreci olarak görmek gerekir. Oligarşi ve otoriterlik Liberal demokrasinin, aslında otoriter bir siyasi düzen olduğunu görebilmek için, en gelişmiş örneğine bu sorunun ışığında bakmak yararlı olabilir. Trump şimdi gidiyor, ama Cumhuriyetçi Parti’nin liderliği, Trump’ı destekleyen toplumsal tabandan korkmaya devam ediyor (A. Feinberg, The Independent; Colbert I. King Washington Post). Çünkü, ABD’de “Süreç olarak faşizm” Trump ile başlamadı. Trump ortaya çıkmadan önce “faşizmin” ideolojisi (ırkçılık, kökten dincilik), toplumsal tabanı hatta örgütsel biçimleri (KKK, NRO, Milis grupları) gibi bileşenleri çoktan şekillenmişti. Trump bu sürece bir de liderlik eklemeden önceki, örneğin Clinton, Bush, Obama dönemlerinin siyasi düzenini “liberal demokrasi” olarak tanımladığımızda karşımıza ilginç bir manzara çıkıyor. Perşembe yazımın “Yüzde 10’luk demokrasi” bölümünde, kapsamlı ve Yapay Zekâ modellerinden de yararlanan iki araştırmanın birbirini destekleyen bulgularını aktarmıştım: ABD’de siyasi kararların alınmasında halkın yüzde 90’ının siyasi eğilimlerinin, eğer bu eğilimler en zengin yüzde 10’luk kesimin eğilimiyle örtüşmüyorsa, bir etkisi olmuyormuş. Prof. Thomas Ferguson, bu iki çalışmayı değerlendiren yazısında, bu yüzde10’luk kesimin eğilimlerinin, türlü düşünce kuruluşlarının etkisiyle, aslında en zengin yüzde 12’sinin eğilimlerinin yansıması olduğunu, siyasi kararların alınmasında süreci, nüfusun yüzde 11.5’luk kesiminin eğiliminin belirlediğini vurguluyordu. Prof. Ferguson yazısına, “Affluent autoriterianism” başlığını koymuş: Zengin bir azınlığın (oligarşinin) belirlediği otoriter bir düzen. Popüler adıyla “Liberal Demokrasi”. Bu oligarşi, kendini tehlikede hissettiğinde, faşist liderler ve örgütler güven vermeye başladığında, “süreç olarak faşizm”, hâlâ liberal demokraside yaşadığını varsayanların yanılsamalarının üzerinden yürüyerek “iktidardaki faşizme” dönüşüyor…
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle