16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 KASIM 2020 CUMA YENİ KONUT ALANINDA TEHLİKE Depremzedelere fay üstünde konut MUHAMMED ÖZMEN Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın İzmir depreminde yıkılan binaların yerine yeni binalar yapacağı Bayraklı rezerv alanından fay hattı geçtiği ortaya çıktı. Rezerv alan olarak belirlenen bölgede, 2012 yılında Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) tarafından inceleme yapıldığı, burada tespit edilen Bornova fay zonunun, Türkiye Diri Fay Haritası’nda aktif olarak gösterildiği öğrenildi. Konuyla ilgili Cumhuriyet’e konuşan TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Alim Murathan, fay zonlarının geçtiği alanlarda jeolojik araştırmalar yapılması gerektiğinin altını çizerek, araştırma yapmadan bina yapılmasının risk oluşturacağını vurguladı. Sivrice’yi hatırlattı 24 Ocak’ta Elazığ’ın Sivrice ilçesinde meydana gelen depremin merkez üssü Çevirimtaş köyünden Doğu Anadolu fay zonunun geçtiğini hatırlatan Murathan, “Bayraklı’da, Çevrimtaş köyünde olduğu gibi bir yanlışlığa düşülmemeli. Gelecekte Bornova fay zonu üzerinde meydana gelebilecek bir depremde yıkım ve can kaybı riskini en aza indirgemek için bölgenin ayrıntılı jeoteknik araştırmaları yapılmalı. Fay zonunun geçtiği güzergâhın belirlenmesi zorunludur. Bakanlık bu araştırmaları yapmadan projeye başlamamalı” dedi. Fay sakınım bandı üstüne bina yapılmasının yasaklanması gerektiğini ifade eden Murathan, “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hangi bilimsel yöntemlere göre tespit ettiği bilinmeyen rezerv alanını fay zonları üzerinde seçmesi, sürekli aynı yanlışların tekrar ediliyor olması kabul edilemez. Ülkemizde fay yasası acilen çıkarılmalı, aktif fay zonlarının geçtiği alanlarda özel jeolojik araştırmalar yapılarak bu alanlardaki mevcut yapılar acilen kentsel dönüşüm kapsamına alınmalı. Vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği sağlanmalı” diye konuştu. l İZMİR EGON’UN HEDEFİ DAHA AZ CAN KAYBI Mikrobu tespit eden biyosensör Çevre ve Şehircilik BaDokuz Eylül Üniversitesi bünyesinde bulunan DEPARK ve Dokuz Eylül Üniversitesi Vakfı’nın desteğini alarak çalışmalarını sürdüren AGON ekibi, halk arasında hastane mikrobu olarak bilinen Staphylococcus Aureus bakterisini tespit eden Biyosensör geliştirdi. Üç üniversite öğrencisi tarafından kurulan AGON ekibi, bu sensör ile tedavisi zorlu ve masraflı olan bakterinin neden olduğu can kayıplarını önlemeyi hedefliyor. Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Mühendislik Fakültesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği 4. sınıf öğrencileri Aleyna Yıldız ve Eyüp Kubilay Kozan ile Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi 5. sınıf öğrencisi Betül Eskiocak’ın kurduğu AGON ekibi, Staphylococcus Aureus bakterisinin yapay besi ortamında varlığını tespit eden, biyosensör geliştirmeyi başardı. AGON hakkında bilgi veren AGON Üyesi Aleyna Yıldız, “AGON kelimesi Latince ‘rekabet’ anlamına geliyor. Ekibimizin ismi, Staphylococcus Aureus bakterisi ile mücadelemizi ve zamanla yarışımızı temsil ediyor. Bu iş fikri, aslında ekip arkadaşımız da olan Betül Eskiocak ile yaptığımız bir istişare üzerine ortaya çıktı. Projemizin literatür taraması ise bir hayli zamanımızı aldı. 2017 yılından itibaren projenin geliştirilmesi ve fizibilitesi için de yoğun mesai harcadık. BAMBU programına başvurmamızla birlikte, iş fikrimizi bir platformda ilk kez sunma fırsatını da bulduk” dedi. ANTİBİYOTİK DİRENCİ TEHLİKESİ Çok basit enfeksiyon insanları öldürecek Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap, her yıl 700 bin kişinin antibiyotiklere dirençli bakterilerin neden olduğu enfeksiyonlardan hayatını kaybettiğini belirterek, “Antibiyotik direnci yakın gelecekte insan sağlığını ciddi şekilde tehdit eden bir durum” değerlendirmesinde bulundu Antibiyotiklerin, “bakteri” denilen mikroorganizmaların sebep olduğu enfeksiyonların tedavisinde kullanılan, aslında bakterileri öldürürken canlı bütün hücrelere birtakım etkileri olabilen ciddi ilaçlar olduğuna işaret eden Azap, “Antibiyotik bütün enfeksiyonlarda değil sadece bakterilerin neden olduğu enfeksiyonlarda işe yarar ve ancak o zaman gereklidir. Bu nedenle virüslerin neden olduğu nezle, grip gibi enfeksiyonlarda değil” ifadelerini kullandı. Antibiyotiklerin doğru ve akılcı kullanımının sadece hekimlerin gayretleriyle olmayacağını, halka da bu konuda sorumluluk düştüğünü kaydeden Azap, “Unutmayalım ki antibiyotik direnci yakın gelecekte insan sağlığını ciddi şekilde tehdit eden bir durum. Çok basit enfeksiyonlardan insanlar ölecek” ifadelerini kullandı. l AA MUSK İKİNCİ SIRAYA YÜKSELDİ Tesla ve SpaceX’in CEO’su Elon Musk, Microsoft’un kurucusu Bill Gates’i geçerek dünyanın ikinci en zengin insanı oldu. Tesla hisselerinin değerinin 7.2 milyar dolar artmasıyla Musk’ın serveti 128 milyar dolara yükseldi. Musk, Amazon’un kurucusu Jeff Bezos’un ardından ikinci sırada. Zenginler listesindeki değişiklik, Tesla hisselerinin en büyük 500 Amerikan şirketini kapsayan listeye girmesinin ardından yaşandı. DÜNYA AĞLIYOR Futbol efsanesi Maradona’nın ölümü büyük üzüntü yarattı. Arjantin’de milyonlar sokağa döküldü, Napoli hüzne boğuldu. Maradona’nın ismi statlara veriliyor Arjantinli futbol efsanesi Diego Armando Maradona’nın ölümü tüm dünyayı yasa boğdu. Arjantinliler milli kahraman olarak gördükleri Maradona’nın ardından gözyaşı döküyor. Uzun yıllar forma giydiği İtalya’nın Napoli kentinde de büyük üzüntü yaşanıyor. 60 yaşında hayata gözlerini yuman yıldız futbolcunun yapılan otopsinin ön raporunda, kronik kalp yetmezliğine bağlı akut akciğer ödemi nedeniyle hayatını kaybettiği belirtildi. Maradona’nın vücudunda herhangi bir madde olup olmadığının testlerin ardından kesinleşeceği açıklandı. Arjantinli gazeteci Martin Lemos, Maradona’nın ölüm sebebiyle ilgili çarpıcı bir açıklama yaptı. Lemos, “Doktorunun yapmış olduğu yanlış uygulamadan öldüğü gibi önemli bir bilgi ulaştı tarafımıza. Bir kalp krizi geçirdi ama ona müdahalede bulunan kişiler bununla ilgili hiçbir şey söylemedi. Sadece ölmüş olduğunu söyledi” ifadelerini kullandı. Futbolcunun, odasından çıkmaması üzerine psikoloğu ile psikiyatristinin odasına girdiği, uyuduğu düşünülen Maradona’nın hayati belirti göstermediği anlaşılınca kalp masajına başlandığı ancak hayata döndürülemediği belirtilmişti. l Spor Servisi DIEGO ARMANDO MARADONA: Tanrı’nın sol eli Oda biliyordu gerçeği. Saklamadı zaten; İngiltere’yi kupadan eleyen o maçta golü eliyle attığını “o tanrının eliydi” diyerek kabullenmişti. Tek farkla: O “Tanrı” kendisiydi. Sonrası, yaşadığı coğrafyanın dini iklimine çok uygun gelişti. Katolik Papalık karşıtı, “Hıristiyan Sosyalizmi”nin kuramı “kurtuluş teolojisi”nin vücut bulduğu o coğrafyada, yoksul düşmanı papalıkla alay edercesine adına Tanrı’nın Eli Kilisesi kuruldu. 10 maddelik emri olan, 3 ritüelli, binlerce “cemaati” olan bir kilise. “Tanrı” yani Maradona, Papa’nın bir konuşmasını dinledikten sonra yanındakilere “Vatikan’daydım; tüm o altın tavanları gördüm, ardından Papa’nın Kilise’nin fakir çocukların refahı konusunda endişelendiğini söylediğini duydum. Tavanını sat o zaman amigo, bir şeyler yap!” dedi. Tanrı’nın “dili” de “eli” kadar hızlıydı. Maradona’yı o nedenle çok sevdi Arjantinliler, Brezilyalılar, Bolivyalılar, Kolombiyalılar. İnsan aklının yarattığı hiçbir tanrı, yoksullara onun dokunduğu gibi dokunamamıştır. Ölen tek “tanrı” odur, ardından üç gün yas tutulan tek “tanrı” da. Peronist, yoksul, hamal bir baba Maradonalar, Corrientes eyaletindeki Esquina adlı bir kasabadan geliyordu. Maradona’nın kendisiyle aynı adı taşıyan babası burada mavnalara sandıklar, balyalar yükleyen bir hamaldı. Tota lakaplı annesi Dalma Salvadora Franco ki İtalyan asıllıdır kocası ile kilden, gübreden yapılmış bir kulübede yaşıyordu. Ama anne ile baba, “yoksulların generali” Juan Peron destekçisidirler. Peron, aslında yoksulların başkaldırısını bastırmak için olsa da başta spor kulüpleri olmak üzere kimi kurumlara para akıtan bir devlet adamıdır. Esquina’dan kopup geldikleri başkent Buenos Aires’in gecekondu semti Villa Fiorito’da hurda metallerden, kartonlardan yapılmış evde doğar küçük Diego. Başını dik tut Diego Doğduğu hastanenin adı da Eva Peron’un adını taşır: Polyclinicó Evita de Lanus. Annesi onu doğurduğunda, “goool” diye bağırdı derler. Bu, bir yakıştırmadır muhtemelen ama o kadar inanılmıştır ki doğruluğuna, benimsenmiştir sevenlerince. Evin “banyosu” açık bir lağım çukurudur. Mahallenin bir tarafı, selüloz fabrikalarından gelen akıştan zehirlenen kokuşmuş kahverengi bir kanal olan Riachuelo ile çevrilidir. Bir gün fosseptik kuyusuna düşer Diego. Kurtarmaya gelen dayısının yetişip, “başını bokun üstünde dik tut Diego” deyişi yüreğine öyle yerleşmiştir ki, ünlü bir futbolcu olduğunda başı hep yukarıda olmuştur, kafasındaki topun iradesi dışında düşmesine asla izin vermeyişi o zamandan kalma bir alışkanlıktır. Ekonomisi büyük Amerika’nın yoksulu orduya, toprağı büyük Latin Amerika’nın yoksulu futbola yazılır. Maradona’nın kaderi de öyle oldu. Futbol 9 yaşından beri hayatındadır. Uyurken topuna sarılarak uyurdu. Zorlukla alınan ayakkabısı yıprandığında babasından çok dayak yemiştir. Sessizlerin sesiyim Futbola yoğunlaşmak için okulu bıraktı. 1976’da 15 yaşındayken Argentinos Juniors turnuvasında ilk kez sahneye çıktı. Lig tarihinin en genç oyuncusuydu. Arjantinliler için ne ifade ettiği merak ediliyorsa, milli takımdan arkadaşı Jorge Valdano’nun sözleri belki yardımcı olur: “Maradona Arjantinlilere kolektif hayal kırıklıklarından kurtulmanın bir yolunu sundu”. İdol oluşunun nedeni budur. Ama böyle olmanın acısını da çekti Maradona. 1970’lerde Las Vegas’ta tatil yaptığı, bir yüzme havuzunda fotoğraf çektirdiği için sevenleri ona uzun süre küstü. Sağcıları, faşistleri hiç sevmedi. Daha sonra gittiği İspanya’da oynadığı bir maçta rakip taraftar tribünlerinden bir portakal MUSTAFA K. ERDEMOL attılar ona. Ayağında dakikalarca top sektirir gibi oynadı onunla. Saha yıkıldı alkıştan. Zidane’ı hiç sevmeyen Fransız futbol adamı eski futbolcu Platini, “Zidane’ın topla yaptığını Maradona portakalla yapar” deyişi bu yüzdendir. Kim ne derse desin, politik bir figürdü. Fidel’in, Chavez’in sadece hayranı değil, onların “yoldaşı”ydı da. “Chávez’e inanıyorum, ben Chávista’yım. Fidel’in yaptığı her şey, Chavez’in yaptığı her şey benim için en iyisidir.” derken inandığı için söyledi bunu. Kollarında hem Fidel’in hem de Che Guevara’nın dövmeleri vardı. En meşhur cümlesi “ben halkın temsilcisi, sessizlerin sesiyim. Ben El Diego’yum”dur. ÜÇ GÜNLÜK ULUSAL YAS Maradona’nın hayatını kaybettiği ev ile doğduğu ve gençliğini geçirdiği evlerin çevresi, Arjantin’deki birçok stadyum ve Buenos Aires’in merkezi hem gözyaşı döken hem de Maradona için sloganlar atan halk ile doldu. Arjantin’de hükümet, 3 gün ulusal yas ilan etti. Devlet Başkanı Alberto Fernandez, Maradona’nın naaşının Devlet Başkanlığı binası Casa Rosada’ya getirileceğini ve cenaze merasiminin halka açık olarak yapılacağını açıklamasının ardından milyonlar bölgeye akın etti. Yerel saatle 06.00’da kapılarını ziyaretçilere açan Casa Rosada’da futbolseverler, efsane oyuncuya son kez veda etmek için uzun kuyruklar oluşturdu. Maradona’nın naaşı 3 gün boyunca defnedilmeyecek ve tüm dünyadan gelecek ziyaretçilere açık olacak. Hoş bir yalan 10 NUMARA ÖNERİSİ “Yalancıydı”. Ama durun, bildiğiniz anlamda değil. O coğrafyada Viveza dedikleri bir kavram vardır. Kurallara güvenemediğinizde, her kurum sizi aldatmak, sizi mahvetmek için var olduğunda, kazanmanın tek yolu onları alt etmektir. Önce onları aldatmak için başvurulur İngiltere’ye elle attığı gol “yalan”a. Hayatta kalmanın bir yoludur Viveza. İngiltere’ye elle attığı golü “Tanrı’nın eli” diye açıklaması da hoş bir “yalan”dı. Başka güzel “yalanları” da vardı. Asla karşılaşmadığı “halkın generali” Juan Peron’la birlikte göründüğü sahte bir fotoğrafı nereye giderse gitsin yanında taşırdı. Arjantin gururu için kimse onun kadar çabalamadı. Yurtseverdi. ABD Başkanı George W. Bush’un Arjantin’i Fidel Castro ile ziyaret etme ihtimali bile delirtmişti onu: “O bir katil. Arjantin toprağına ayak basarsa ona karşı yürüyenlerin arasında olacağım” cümlesini duymayan kalmadı. Ülkesinde solcu Kirchner’in ateşli bir destekçisi oldu. O coğrafyaya özgü, “kurumlaşmış Hıristiyanlık karşıtı” bir Hıristiyandı. “Tanrı benim iyi oynamamı sağlıyor. Bu yüzden sahaya çıktığımda hep haç işareti yapıyorum. Yapmazsam O’na ihanet edeceğimi hissediyorum” deyişi bundandır. Uyuşturucu içti, alkolik oldu, bedenini hırpaladı. Kendi kendinin mağdurudur. Ama başını yine de hep “dik” tuttu. Ona “futbolun tanrısı” denmesi hoş bir yakıştırmadır ama inandığı Kolundaki tanrının “sol eli” olduğu kesindir. Che dövmesi Maradona’nın vefat haberi, 8 yıl boyunca top koşturduğu İtalya’da da büyük üzüntüyle karşılandı. Napoli kulübü, “Dünya bizim sözlerimizi bekliyor ama acımızı tarif edecek kelime yok. Şimdi yas tutma zamanı” mesajını paylaştı. Kentteki “San Paolo Stadı’nın adının Diego Armando Maradona olarak değiştirilmesi önerisine kulüp de sıcak yaklaştı. Ünlü futbol adamı Andre VillasBoas, tüm takımların 10 numarayı emekli etmesini önerdi. FIDEL’LE AYNI GÜN Küba Dışişleri Bakanlığı da Arjantinli efsane için bir paylaşım yaptı. Küba’nın simge liderlerinden Fidel Castro’nun yakın arkadaşı olan Maradona’nın, Castro gibi 25 Kasım’da hayatını kaybetmesi hatırlatılarak “Tarih aynı gün gitmelerini istedi” ifadeleri kullanıldı. Dünya Kupası kaptanın ellerinde
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle