16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR 13 27 KASIM 2020 CUMA KADINA ŞIDDETI KONU ALAN ‘ZÜLEYHA’ KARAKTERINI MELISSA KENTER CANLANDIRIYOR ‘Züleyha’ kahramanım Bir kadın... Belki komşumuz, yakın arkadaşımız ya da yolda yanımızdan geçen biri. Tanıyoruz ya da tanımıyoruz ne fark eder. Şiddete uğramış, uğrayan tüm kadınların attığı sessiz çığlıkların sesi Züleyha. Bu bir direnişin öyküsü. Aslında çok güçlü olan kadınların kabuğundan nasıl çıktığını ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK ve yaşama tutunduğunun göstergesi Züleyha. Ülkemizin en büyük sorunlarından biri olan kadına şiddeti konu alan “Züleyha” karakterini Melissa Kenter’den yakın zamanda perdeler tekrar açılınca seyredeceğiz. Oyunun yazarı dramaturg Hüseyin Erdoğan, yönetmeni ise Günyol Bakoğlu... Müşfik Kenter’in kızı olan Melissa Kenter ile kadına şiddeti ve Kenter Tiyatrosu’nu konuştuk. n “Züleyha” adlı oyun ne anlatıyor biz seyircilere, nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz? Züleyha bir yaranın hikâyesi. Kangren olmuş, temizlenemeyen bir yara. Sadece ülkemizde değil, bütün dünyada cüzamlı gibi kaçılan bir olgu. Ensest! Şiddetin en acımasız, belki en çok acıtan şekli. Cinsiyet ayırımı olmadan, hem kız çocuklarının hem erkek çocuklarının hayatlarını tamamen değiştiren, bazen sonlandıran ve en yakınlarımızdan, en güvendiklerimizden gördüğümüz bir şiddet. “Züleyha” yaşadığı her şeye rağmen ayakta kalabilmiş. On üç yıl ensest şiddete maruz kalmış ancak yaşama olan bağlılığını, hayata bakışındaki mizah duygusunu az da olsa korumuş, kendiyle ve hayatla olan hesaplaşmasını ağır yaralar alarak ve vererek devam ettirmiş çok güçlü bir kadın. Benim kahramanım. n Oyunu sahneleme fikri nasıl oluştu? Neydi ‘Züleyha’da sizi etkileyen? Züleyha tekstini okuduğum zaman evet, beni çok etkiledi. Sahnelenmesi zor ve riskli bir oyundu. Ciddi gişe kaygısı yaratıyordu. Popüler kültürün bu kadar revaçta olduğu bir dönemde, bu kadar trajik bir oyuna seyirci gelmesi çok zor. Son on beş yirmi yılda seyircinin istekleri değişti. Tiyatro sadece komedi olmalı, biraz da televizyonda izlediğimiz oyuncular oynamalı gibi bir hal aldı maalesef. Bu söylediklerim ödenekli tiyatroların repertuvarları ile ilgili değildir. Ama özel tiyatrolarda ayakta kalabilmek için izlenen bir yol olmaya başladı. Ben bütün zorluklarını bilerek oyunu sahnelemeye karar verdim. “Züleyha” adı altında ensest mağduru birçok insanın sesi olmak istedim. Onların atamadığı çığlığı atmak istedim. Zor bir oyun n Oynaması zor evet, ama seyretmesi de zor bir oyun. Toplumumuzun gözünü, kulağını ve ağzını kapadığı, görmezden gelinen bir yaraya parmak basıyorsunuz. Seyirlik hale getirmek için nasıl bir yol izlediniz. Sahneleme aşamasını anlatır mısınız? Züleyha hem oyuncu hem yönetmen için evet zor bir oyun. Oyunu seyirlik hale getirmek için yönetmen Günyol ile uzun bir masa başı çalışması yaptık. Seyirciyi sıkmayan ama düşündüren ve canını acıtan bir hale getirmeye çalıştık. Evet, seyircinin canını acıtıyor ve düşündürüyor. İnsanlar ertesi gün Züleyha’nın yaşadıklarını düşünüyorlar. Bana gelen geri dönüşlerden biliyorum bunu. Ben bu konu için ne yaptım ya da ne yapmadım diyorlar. Bir şey yapabilir miyim acaba diyorlar. Bu anlamda oyunun bir farkındalık yarattığına inanıyorum. Melissa Kenter n İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun sahip çıkmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sayın Ekrem İmamoğlu halamın cenazesinde verdiği sözü tuttu. Ve bir sene gibi kısa bir sürede bunu hayata geçirdi. Bu tiyatronun tiyatro olarak kalacak olması benim için çok önemli. Sadece benim için değil, sanırım hepimiz için çok önemli. Bir gün yeniden orada sahneye çıkabilme hayalimi yaşattığı için... ‘Babam ile aynı sahneyi paylaşmanın onurunu yaşadım’ n Siz oyunculuğa nasıl başladınız, ilk adımı atmanızda babanız Müşfik Kenter ve Yıldız Kenter’in bir etkisi oldu mu? Tabii ki babam ve halamın etkisi oldu oyunculuğu seçmemde. Büyüdüğüm ortamın da etkisi oldu. Bir tiyatronun içinde büyüdüm. Küçücükken turnelere gittim. Hayatımın en keyifli yaz tatillerini geçirdim o turnelerde. İzmir Fuarı’nın o eşsiz havasını soludum. Türkiye’nin birçok yerini o zamanlarda gördüm. Kuliste uyudum, oynadım, öğrendim. Dekor atölyesinde boya yapıp çivi çakmayı öğrendim. Bir özel tiyatroyu ayakta tutmanın nasıl insanüstü bir çaba gerektirdiğini gördüm. Ben konservatuvara orta birde piyano bölümüyle başladım. Sonrasında iki sene de şan bölümünde okudum, ardından üniversitede tiyatro bölümü sınavlarına girdim. Babama ezber tutarak sonrasında asistanlığını yaparak başlayan tiyatro yolculuğum, onun öğrencisi ve sonrasında sahnede partneri olarak devam etti. Hem babamla hem halamla aynı sahneyi paylaşma şansını ve onurunu yakaladım. Bana yaşattıkları ve öğrettikleri her şey için minnettarım. n Müşfik Kenter ve Yıldız Kenter’in büyük emekleri, alın terleri olan, Türk tiyatro tarihinde de büyük öneme sahip Kenter Tiyatrosu neden yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı sizce, aile birleşip sahip çıkamaz mıydı? Kenter Tiyatrosu, Kent Oyuncuları Türk tiyatro tarihinin en önemli yapıtaşlarından biridir. Sayısız oyunlar sahnelemiş, sayısız öğrenci, oyuncu yetiştirmiş bir okuldur... Ayrıca İstanbul’un en güzel sahnelerinden biridir. Babam ve halam hayattayken, onlar oynarken bile defalarca kapanma tehlikesiyle karşılaşmış (maddi zorluklardan dolayı), büyük emeklerle ayakta kalmıştır. Keşke biz aile olarak bu tiyatroyu yaşatabilseydik. Ancak öyle bir maddi gücümüz yok. Şu anda aktif olarak benden başka tiyatro yapan da yok. ARALIK IÇERIKLERI BELLI OLDU Ezel Akay’ın Netflix, aralık ayında merakla Türkiye'deki kullanıcıların beğenisine sunubeklenen filmine lacak dizi ve filmlerin geri sayım listesini açıkladı. DİZİLER Selena: Tejano Müziğinin Kraliçesi (4 Aralık) Big Mouth: 4. Sezon (4 Aralık) Bridgerton (25 Aralık) Equinox (30 Aralık) Chilling Adventures of Sabrina: 4. Sezon (31 Aralık) FİLMLER 9 Kere Leyla (4 Aralık) Mank (4 Aralık) The Midnight Sky (23 Aralık) SELÇUK YAŞAR ÖDÜLÜ IKINCI KEZ SAHIBINI BULDU GÜMÜŞLÜK VAKFI YARARINA ÇEVRIMIÇI SEMINER Selçuk Yaşar Ödülü Ord. Prof. Dr. Niyazi Serdar Sarıçiftçi’nin oldu Bu yıl 2. kez düzenlenen Selçuk Yaşar Ödülü'nün özellikle “temiz enerji” konusundaki çalışmalarıyla öne çısahibi, 1996 yılında Avuskan, plastik organik güneş turya hükümetinden ordipilleri konusundaki çalışmanaryüs profesörlük unvanını sıyla dünyadaki ilk patent ve alan, Johannes Kepler Üniyayına sahip olan Ord. Prof. versitesi Fizikokimya KürDr. Niyazi Serdar Sarıçiftsü ve Enstitüsü'nün başkaçi oldu. nı Ord. Prof. Dr. Niyazi SerBu yılki tema göz önündar Sarıçiftçi oldu. Geçen yıl Sarıçiftçi de bulundurularak alanlarınÇırağan Sarayı'nda düzenleda söz sahibi kişilerden olunen ödül töreni, bu yıl pandemi nede şan seçici kurulda; Yaşar Üniversitesi niyle çevrimiçi olarak yapıldı. Mütevelli Heyet Başkanı Ahmet Yiğit2020 yılının teması “bilim” olarak başı başkanlığında, Prof. Dr. Ahmet belirlendi. Ödülün sahibi, teknoloji Evin, Prof. Dr. Gürbüz Güneş, Prof. alanında yaptığı uluslararası çalışma Dr. Arif Hepbaşlı ve Prof. Dr. Banu larıyla dünyada adından söz ettiren, Onaral yer aldı. Çağdaş Sanatın Güncel Dönüşümü Sanat tarihçisi ve küratör Necmi Sönmez Gümüşlük Vakfı yararına, pandemi sürecinde çağdaş sanat ortamında gözlemlenen köklü değişiklikleri ele alacağı çevrimiçi bir seminer dizisine başlıyor. Sönmez, Zoom altyapısı kullanılarak, 4, 11 ve 18 Aralık günlerinde, canlı vereceği seminer dizisinde üç ana soru: “Konum ve Kavram Karmaşası Nasıl Aşılabilir?” “Yeni Ortaklık paylaşım Modelleri Nelerdir?”, “Bizi Nasıl Bir Sanat ve Sanat Ortamı Bekliyor?” etrafında sanatsal aktör ve kurumların kendilerini yeniden tanımak zorunda kaldıkları yeni normalin sanat ortamını kritik edecek. Çalışmalarını Düsseldorf’ta sürdüren Sönmez, içeriye dışarıdan da bakan bir küratör olarak, “İstanbul'un bir kültür sanat kenti olarak ciddiye alınması mümkün mü” sorusunu da irdeleyecek. Seminer dizisi için kayıt adresi: [email protected] Necmi Sönmez BILKENT’TE gündüz konseri Bilkent Senfoni Orkestrası bakır nefesli çalgılar grubundan oluşan Bilkent Brass Ensemble 29 Kasım’da Bilkent Konser Salonu’nda bir konser verecek. Konser programı Dukas’nın “La Péri” balesinden açılış fanfarı, Premru’nun Divertimento’sundan beş bölüm, Rossini’nin Sevil Berberi operasından “Largo al Factotum”, Bizet’nin Carmen Süiti’nden bölümler ve Gershwin’in “An American in Paris” ile “Rhapsody in Blue” başlıklı eserlerinin düzenlemeleri seslendirilecek. 29 Kasım Pazar günü Bilkent Konser Salonu’nda saat 15.00’te başlayacak konserin biletlerine https://bilet.bilkent.edu.tr/ adresinden ulaşılabilir. Konserler yine evde Duman Koronavirüs salgını nedeniyle dijital ortamda yapılan konserler bir de festival eklendi. Bu akşam başlayacak ve dört hafta sürecek olan +1 FEST, @ artibir Instagram hesabı üzerinden yapılacak. Şanışer, Duman, Adamlar ve Pentagram’ın yer alacağı çevrimiçi festival, 17 Aralık’a kadar her perşembe akşamı saat 22.00’de yayımlanacak. +1 FEST’te ilk konuk bu akşam Şanışer ve Sokrat St olacak. İkinci performans ise Duman tarafından 3 Aralık’ta yapılacak. Konserler 10 Aralık’ta Adamlar ile devam edecek. 17 Aralık’taki Pentagram konseriyle de tamamlanacak. ‘JeanChristophe ve Beethoven’ tekrar gösterimde Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık ve Özel Saint Benoît Fransız Lisesi'nin Romain Rolland’ın Yapıtında Müzik: “JeanChristophe ve Beethoven” etkinliği, gördüğü yoğun ilgi nedeniyle 27 Kasım Cuma günü saat: 20.00’de tekrar izlenebilecek. Etkinlikte felsefeci, yazar ve çevirmen Nami Başer, Fransız yazar Romain Rolland’ın JeanChristophe romanında Beethoven ve piyanist Gülsin Onay ise romanda ve Rolland’ın hayatında önemli yeri olan Beethoven bestelerini yorumlayacak. Ücretsiz etkinlik için Biletix üzerinden link’e tıklayarak rezervasyon yapılması gerekmektedir: http://www.biletix.com/etkinlik/ ZXN13/ISTANBUL/tr Almanya’dan ‘Kayıp Masallar’ GoetheInstitut Istanbul ve İstanbul Modern Sinema işbirliğiyle düzenlenen “Almanya’dan Yepyeni Filmler” seçkisi, sinemaseverleri günümüz Alman sinemasının öne çıkan yapımlarıyla buluşturuyor. Gösterimler dün başladı ve 6 Aralık’a kadar çevrimiçi yapılacak. “Almanya’dan Yepyeni Filmler”, 12. yılında “Kayıp Masallar” başlığı altında yedi filmden oluşan bir seçki sunuyor. Programdaki bazı filmler masallar ve mitlerden ödünç aldıkları karakterler veya kavramlarla, bazıları fantastik hikâyelerle, bazıları şehir efsaneleriyle, bazılarıysa gerçekten yaşanmış olaylar veya kişilerle tarihi sorguluyorlar. Gösterilecek filmler şöyle: “Sessizliği Yırtan Çığlık”, “Neşeli Ağıt”, “Taipei Mucizesi”, “Neşeli Ağıt” “Kod Adı Curveball”, “Cleo” (çocuk filmi), “Vurgun”. (Çevrimiçi gösterimlerle ilgili detaylı bilgi: https://www.goethe. de/ins/tr/tr/sta/ist. html ve http://www.istanbulmodern.org/tr/sinema) Fotoğraf: Koray Şentürk Çocuklara kıymayın efendiler! Politikacıların bir kesimi açıklamalarından dolayı birbirine girdi. Adalet Bakanı, varlığı özlenen hukuk reformundan söz ediyor. En büyükleri ise her gün, TV’lerde bu hallere nasıl düştüğümüze değinmeden, ekonomik daralmanın önleneceğini, dış ilişkilerin düzeleceğini duyuruyor. Onları dinlerken gözümün önüne haksız yere hapse atılan gazeteciler geliyor. Silivri Cezaevi’nde tutuklu Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırel’in kızı Ada’nın, bayram gününde babasından ayrı kalmanın nasıl bir acı olduğunu dile getirirken geleceğe umutla bakan şiirine rastladım. Çocuksu duygular Çocukların azarlandıklarında yetişkinlere göre derin hüzünlere kapıldığı kanısındayım. Derin algısıyla yuvası bozulan kuşa benzer çocuk. Azarlandıklarında dudaklarının nasıl büküldüğünü, kan yürüyünce ateşe dönen yanaklarına gözlerinden iri damlalar yuvarlandığını görmeyenimiz yoktur. Bir süre sonra okşayacağını umduğu bir yakınına yaklaşırken, içten içe ağlayarak olayı duygu tarihinin sayfalarına yazar. Ada’nın bayram günü babasının yanında olduğunu varsayarak özlemle yazdığı şiirini okuyunca kimin vicdanı sızlamaz? Orada seni göremiyorum,/Ama yakınımdasın,/Aramızda hiç mesafe yok,/ Çünkü hep kalbimdesin. Seni özlüyor olabilirim,/Özlem duyabilirim,/Ama güçlü olmalıyım,/ Sen benim KAHRAMANIM’sın! Seni kokulu kokulu öpüyorum,/Seninle gurur duyuyorum,/Geleceğin günü bekliyorum,/Seni çok ama çok SEVİYORUM! Korona günleri Koronavirüs Filizkıran fırtınası gibi dünyayı kırıp geçiriyor. En çok da profesöründen hemşiresine, hastabakıcısına nice sağlıkçının canını alıp geride kalanlarının ocağını söndürdü. Onlardan biri de Diyarbakır İl Sağlık Müdürlüğü’nde sağlık emekçisi olan Cuma Kurt’tur. Oğlu Umut, babasını şöyle anlatıyor: “Çok iyilik yapan biriydi. Kızerkek ayırmadan büyüttü bizi. Erkek çocuğu olmanın o bilinen ayrıcalığını yaşamadım ben. Hiç öksürmedi, nefesi kesilmedi, ateşi çıkmadı. Babam 15 gün sonra ölünce, üzerinden üç gün geçmişti ki tek böbreğime sancı girdi.” Geride kalanlar Hukuk, haklıyı haksızdan ayırır. O gücü kötüye kullanılıp yanlış bir kararla suçsuzu suçlu durumuna düşürdüğünde ona inanç besleyenlerin güveni sarsılır. Son on yılda, en çok tartışılan konulardan biri de toplumun haksızlıklarla karşılaşmasından doğan bu güvensizliktir. Ada’nın, sevinç duygularını dile getirdiği izlenimi yaratan şiirinin artalanında onun haksızlığa karşı duyduğu başkaldırısı yatıyor. Son günlerde önemli bir istifaya yol açsa da yetkili ağızların hukuk reformunu dillerinden düşürmemeleri umut ışığı sayılmalıdır. Bu bağlamda işten atılan ya da ücretsiz izne ayrıldıkları için Gebze’den Ankara’ya yürümek isteyen metal işçilerinin eylemini durdurmak amacıyla gözaltına alınan 109 kişinin sonradan serbest bırakılması, hak hukuk tanımanın bir başlangıcı olabilir mi? Dünyayı saran virüs salgını sanki insan soyunu ortadan kaldırmak için var olmuş. Hemen her ülkede ölümlere yol açıyor. Koronanın kurbanlardan biri de Umut’un babası Cuma Kur’tur. Cemal Süreya bir şiirine “Sizin hiç babanız öldü mü, benim bir kere öldü, kör oldum” diye başlar. Baba ölümü yaşayan Umut’un acısını düşünün! André Gide, “Umutsuzluğa kapılmaktan korkup kaçma. Üstüne yürü, geç onu. Karanlığı aşınca umudun ışığını göreceksin!” diyor. Salgınlara, savaşlara yenik düşmeyen insan soyu, sönmeyen umut ışığıyla can alıcı bu virüsün üstesinden mi gelemeyecek!.. Çevrimiçi ‘Sinema Akademisi’ Sinema Adası, bu yıl eğitimlerine “Online Sinema Akademisi” ile devam ediyor. 23 Aralık 5 Mayıs 2021 tarihleri arasında Zoom üzerinden yapılacak eğitim, öğrencilere toplam 5 ay 40 saat sürecek bir sinema eğitimi sunuyor. Online Sinema Akademisi’nde, Merve Özcan moderatörlüğündeki derslere Türkiye ve dünya genelinde alanında başarılı sinemacılar konuk olacak. “Sinemada Kurgu” dersine dünyaca ünlü kurgucu Yorgos Mavropsaridis (Yunanistan), “İlk Film İlk Yönetmenlik” dersine yönetmen Ceylan Özgün Özçelik, “Proje Geliştirme ve Yapımcılık” dersine yapımcı Dilek Aydın, “Belgeselden Kurmacaya Film Üretme Süreci” dersine yönetmen Hüseyin Tabak (Almanya), “Sinemada Görüntü” dersine görüntü yönetmeni Meryem Yavuz, “Fikirden Senaryoya Senaryodan Filme” dersine yönetmen ve senarist Emin Alper, “Bir Senaryo Yazmak” dersine yönetmen ve senarist Kıvanç Sezer, “ Uluslararası Film Yapım ve Dağıtım Süreçleri’ dersine yönetmen ve yapımcı İbrahim Karatay (Hollanda), “Sinema Tarihi” dersine sinema eleştirmenleri Rıza Oylum ve Janet Barış, “Film Müziği Üretmek” dersine müzisyen Mazlum Çimen ve “OyuncuYönetmen İlişkisi” dersine oyuncu Bennu Yıldırımlar katılacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle