18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 3 EKİM 2020 CUMARTESİ 5 YENI BAROLARIN TBB’YE DELEGE GÖNDEREBILMESININ ÖNÜ AÇILDI Baro ayarlı erteleme İçişleri Bakanlığı, koronavirüs tedbirleri kapsamında; sivil toplum kuruluşları (STK), kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile üst kuruluşları, birlikler ve kooperatifler tarafından düzenlenecek etkinlikleri, 1 Aralık’a kadar erteledi. Ankara’nın da SENA içinde bulunduğu YAŞAR bazı illerin hıfzısıhha kurulları genelgeyi “Etkinliklerin ve genel kurulların ertelenmesine karar verilmiştir” cümlesi ekleyerek yayımladı. Yüksek Seçim Kurulu ise baroların genel kurullarını yapamayacağını ancak siyasi partilerin kongrelerini toplayabileceğine karar verdi. Yasa gereği bu hafta genel kurullarını toplaması gereken barolar, kararın yasadışı ve siyasi olduğunu belirterek tepki gösterdi. Baroların genel kurullarını ertelemesi, aralık ayında yapılması gereken Türkiye Barolar Birliği (TBB) genel kurulunu da etkileyecek. Ertelenen seçim nedeniyle, “çoklu baro” düzenlemesiyle yeni kurulan baroların da seçime katılarak TBB’ye delege Ankara Barosu karara dava açacak Ankara Barosu’ndan yapılan açıklamada, Ankara İl Umumi Hıfzıssıhha Kurul Kararı’nın yürütmesinin durdurulması ve iptali talebiyle dava açılacağı duyuruldu. Açıklamada, “10 Mart’tan bu yana aradan geçen 206 günde; baroları parçalama kanunlarından düğünlere, siyasi partilerin kongrelerinden mitinglere ve açılışlara kadar hiçbir ‘etkinliğin’ ertelenmediği ülkemizde baro seçimlerinin ertelenmesi; bütün avukatların iradelerine teker teker ipotek koyulması anlamına gelmektedir” denildi. gönderebilmesinin önü açıldı. ‘Risk sadece barolara mı?’ Ertelemeyi avukatlar ve STK temsilcileri, Cumhuriyet’e değerlendirdi. TBB Yönetim Kurulu üyesi Asude Şenol karara tepki göstererek “Barolar bir araya gelince risk oluyor da siyasi partiler genel kurullarını yapınca risk olmuyor? YSK’nin kararı hukuk açısından anlatılacak ve anlaşılabilecek nitelik taşımıyor. Zorla kurulan barolar TBB Genel Kurulu’nda temsil edilebilsin diye zaman kazanılıyor” dedi. İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, ertelemenin ciddi sonuçları olacağını belirterek şunları kaydetti: “Birincisi, hukuksuz bir davranış söz konusu. Ekimin ilk haftasında kanunla toplanacağı emredilen şey, İçişleri Bakanlığı genelgesiyle erteleniyor. Böyle bir hukuk devleti olmaz. Ayrıca, yapılan iş iki önemli sonuç doğuruyor. Kurulan ikinci baroların genel kurullarını daha rahat bir zemin içinde yapabilecekleri zaman onlar için öngörülmüş oluyor. Dolayısıyla, ne zaman yapılacağı belli olmayan TBB Genel Kurulu’na da delege göndermeleri imkânı oluyor. Delegesi seçilemeden TBB toplanamayacak, ikinci bir erteleme daha yapılmak zorunda kalınacak. O ikinci erteleme neye tekabül edecek? Bu, TBB Genel Kurulu açısından yeni bir durum doğuruyor. Bir anlamda da Metin Feyzioğlu için bir süre uzatımı oluyor. Bu kasten mi yapılmıştır, bu iddiayı öne sürecek bir spekülasyon içinde olmak istemiyorum.” Kastamonu Barosu Başkanı Özgür Demir ise birçok toplantının, kongrenin yapıldığı bir ortamda; baro seçimlerinden bir gün önceki iptalin yerinde olmadığını beliterek “Çoklu baroların kurulmasıyla ilgili bir zaman kazanma projesi olabilir. Hukukun temel ilkelerinden olan “normlar hiyerarşisi” burada yok sayılmıştır. Kanunda yer alan kural ortadan kaldırılıyor, genelgeye uyuluyor” dedi. Muş’ta seçim vardı Muş Barosu Yönetim Kurulu üyesi Sinan Özen, Muş Barosu’nun bugün seçimi olduğunu anımsatarak “Seçime 24 saat kala erteleme nedir? Genelge, kanunun amir hükmünün üzerine çıkarılamaz” diye konuştu. TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı Tezcan Candan Karakuş ise “1 Aralık’a kadar TMMOB Kanunu’nu değiştirirlerse bu genelge siyasi açıdan TMMOB’u etkiler. Değişiklikle yeni yönetimin seçilmesini istiyor olabilirler” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ise “Virüs bahane edilerek muhalifler susturuluyor” dedi. l ANKARA İYİ Parti’de Koray Aydın’ın yeniden divanda olması muhalefeti hareketlendirdi Cumhur İttifak’ı iddiası SELDA GÜNEYSU İYİParti’de, 2. olağan kurultay sonrası “oy verilmeyecekler listesi” ile başlayan tartışmada, Koray Aydın’ın yeniden “Teşkilat İşlerinden Sorumlu Başkan” olması muhalefet cephesini “derinleştirdi.” Muhalefet, partinin yeni Başkanlık Divanı ile birlikte “Cumhur İttifakı’na daha yakın bir hale geldiği” iddiasında bulundu. Akşener’den “oy verilmeyecekler listesinde imzası bulunduğu gerekçesiyle Aydın’ı yeniden divana alınmamasını” isteyen ve sayıları 15’e yakın olan milletvekilleri de bu kez Akşener’e “Aydın neden divanda” tepkisini gösteriyor. Yaklaşık 15 milletvekilinin yeni divan sonrası haftaya yeniden bir araya gelerek, bundan sonra partide “bağımsız cephe oluşturacakları” ifade edilirken, bu durum şu sözlerle anlatılıyor: “Parti yönetimi her zaman ‘demokrasiden’ söz ediyor. Eğer parti demokrasiden söz ediyorsa, o zaman parti içinde de ‘demokrasiden söz edilmesi’ gerekir. Oysa biz bu demokratik tutumu ne yazık ki parti içinde göremiyoruz. Divan da GİK listesi de tamamen Koray Aydın’ın tutumu ile belirlenmiştir. Oysa bizler, parti içinde bugüne kadar mücadele etmiş ve partinin belli bir raya oturmasını sağlamıştık. Eğer parti içi demokrasi yoksa, bundan sonra gerek Meclis grubunda, gerekse parti içinde ‘bağımsız cephe’ oluştururuz.” ‘Kırmızı çizgiler belli’ Muhalefet, “Koray Aydın’ın cephesi” olarak değerlendirdikleri cephenin de “toplumsal karşılığının olmadığı” iddiasında bulunuyor. Partiye oy veren seçmen kitlesinin büyük çoğunluğunun “AKP ve MHP’ye muhalif cephede yer aldığını” belirterek “yeni yönetimin Koray Aydın ile birlikte ‘Cumhur İttifakı’na yakınlaştığını” ifade ediyor. Muhalefet cephesi, söz konusu yapılanmayla birlikte “İYİ Parti’nin oy oranlarının da düşeceğini” ileri sürüyor. Parti içinde görev alan yeni ekip de muhalefet cephesine tepkili. Koray Aydın’ın yakın ekibine muhalefet cephesinin iddiaları ile ilgili, “Cumhur İttifakı’na yakınlaşma iddiasının kanıtı nedir? Partinin kırmızı çizgileri bellidir. Bu kırmızı çizgilerden birisi de güçlendirilmiş parlamenter sistemdir. Partide yer alan isimler dengelidir. Eğer ‘ülkücüler ağırlıkta’ deniliyorsa, bu partinin kuruluş kodları zaten ‘ülkücüler’ üzerindedir. Ancak yeni divanda Bahadır Erdem, Ünzile Yüksel, Burak Akburak gibi yeni isimlere de yer verilmiştir” dediği kaydediliyor. Öte yandan partide Akşener’in parti içi dengeleri gözeterek “yeni strateji” ortaya koyacağı da dillendiriliyor. Edinilen bilgiye göre Akşener, parti içindeki “gerilime” son vermek amacıyla delegelerle de görüşmeler yürütecek. Delegelere, “yeni divanla ilgili” görüşlerini soracak ve eleştirileri tek tek not edecek. Ancak muhalefet cephesi Aydın’ın en başından bu yana Teşkilat İşlerinden Sorumlu Başkan olarak görev yaptığına dikkat çekerek “Dolayısıyla delege yapısı Koray Aydın’ın elinde. Teşkilatlar da Koray Aydın’ın elinde” iddiasında bulunuyor. l ANKARA TARTIŞMALARIN ODAĞINDA KORAY AYDIN VAR Biat etmeyen bertaraf mı oluyor? İYIParti’de kazan kaynıyor. Siyaset kulisleri, parti içinde birden çok problemin tartışıldığını fısıldıyor. Sorunlardan biri Koray Aydın’ın parti içindeki konumu... İddiaya göre, Koray AyİPEK dın, teşkilat başÖZBEY kanı olduktan sonra kendisine yakın isimleri atadı. Bu atamaları yaparken de Karadenizlileri, özellikle Trabzonluları tercih etti. Mersin’de tam beş kez il başkanı değişikliği de kendisine biat etmeyenin bertaraf olduğu yorumlarına neden oldu. Oysa başka bir iddiaya göre, daha parti kurulurken İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, bazı kuruculara söz vermiş, “Koray Aydın’ı partiye almayacağım” demişti. İddia sahibi, “Ne oldu da ikinci adam yaptı” diye soruyor. Koray Aydın’a yakın bir kaynak ise tüm bu iddiaları yalanlıyor ve “Koray Bey’in 7 teşkilat başkan yardımcısı var, 7’si de Karadenizli ya da Trabzonlu değil. Türkiye genelinde birçok yerde çok adaylı kongreler oldu. Samsun’da beş aday çıktı, Kütahya’da 3 aday çıktı. Bunları söyleyenlerin delilleri nedir” diye soruyor. Başkan onaylar Aynı kaynağın açıklamaları, günlerdir tartışılan “Tüm olan biten Meral Akşener’in bilgisi dahilinde mi” sorusuna da açıklık getirir cinsten. “İnsanlar siyasette Meral Hanım’ı seviyoruz, bu işleri yapan Koray Bey diyorlar. Bir il başkanı atanırken, Koray Bey teklif eder, genel başkan onaylar. Dolayısıyla genel başkanın onay vermediği hiçbir atama gerçekleşmez. Biat kültürüne gelince baba ocağına isyan etmiş insanlar biat tanımaz” diyor. Bir başka iddia da aslında bir süre önce MHP lideri Devlet Bahçeli’nin sarsıntı yaratan “eve dön” çağrısından sonra yaşanmaya başladı. Görüştüğüm bazı kaynaklar, İYİ Parti’nin Cumhur İttifakı’na hazırlandığını iddia ediyor. Üstelik “Bu birlikteliğe itiraz edecek kişilerin üstü çizildi” deniyor. Aynı kaynak, “Erdoğan, sonuç almadan milli ve yerli demez” görüşünde... Geçen hafta sosyal medyada ortaya atılan “Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener olacak” söylentisinin temelinde de bu ittifakta huzursuzluk yaratmak olduğu ifade ediliyor. ERDOĞAN’DAN TUTUKLANAN HDP’LİLER İÇİN AÇIKLAMA Yargımız hesabını soruyor Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, HDP’lilerin tutuklanması ve Kars Belediyesi’ne kayyım atanmasına ilişkin, “Yargımız, bölücü örgütün uzantılarından da 68 Ekim olayları ile Çukur eylemlerinin hesabını hukuk önünde soruyor” dedi. Konya’da AKP Konya İl Teşkilatı yemeğinde konuşan Erdoğan, “68 Ekim olaylarının DEAŞ’ın, Ayn el Arap’a saldırmasıyla herhangi bir bağı yoktur. Bölücü terör örgütü 68 Ekim’de elde edemediği neticeye çukur eylemleriyle ulaşmayı amaçlamıştır. Bölücü terör örgütü siyasi uzantıları aracılığıyla milli birlik ve bütünlüğümüzü kast etmiştir. Katillerden, azmettiricilerinden hesap sormazsanız vicdanlarda kanayan yaraları asla iyileştiremezsiniz. Yargımız, nasıl FETÖ’cü alçaklardan 15 Temmuz’un hesabını soruyorsa, bölücü örgütün uzantılarından da 68 Ekim olayları ile Çukur eylemlerinin hesabını hukuk önünde soruyor. Meşhur tabirle ağır ağır ilerlese de adaletin gideceği yere, er ya da geç muhakkak varacağına inanıyorum” açıklamasında bulundu. Erdoğan, Konya Şehir Hastanesi’nin açılış töreninde yaptığı konuşmada ise “Ermenistan aşağılık katliamlarla işgal ettiği Karabağ sorunu henüz çözülmemişken yeniden Azerbaycan topraklarına saldırdı ama bu sefer hiç beklemediği bir sonuçla karşılaştı. Karabağ işgalden kurtulana kadar bu mücadele sürecek” dedi. Türkiye’nin yeni dünya düzeninde dışlanmak istendiğini söyleyen Erdoğan, “Dünyaya bunun kolay olmayacağının mesajını verdik. Artık hem sahada hem de masada asli yeri olan bir ülke durumdayız” dedi. l İç Politika DPT’siz yıllar 1961 yılının 30 Eylül günü kurulan DPT’siz 11 yılı geride bıraktık. DPT’siz yıllarda plansız kalkınma modellerinin bizi nereye savurduğunu, haftada bir açıklanan ve hepsi de bir önceki ile çelişen, ekonomik hedeflerin tutacağını açıklayanların kendilerinin de inanmadığı bugünlerde kurum olarak kendisi var olmasa da eksikliğini dile getirenlerin sayısı günden güne artıyor. Ülkenin hem beş yıllık kalkınma hedeflerini, önceliklerini, bölgeler arası dağılımını belirleyen DPT, piyasayı da “görünmez el”in insafına bırakmak yerine kamu yararına müdahale eden bir kurumdu. Ama 1980’den sonra IMF ve Dünya Bankası’nın isteği doğrultusunda önce özerkliği, sonra da işlevi değiştirildi. Kendisinin de içinden çıktığı kurumu, siyasi iktidarın güdümüne sokan, bu kurumuda görev yapan ve liyakati esas alan kurumu tarikatların arpalığına dönüştüren Turgut Özal, asıl darbeyi DPT’nin işlevini değiştirerek indirdi. Neoliberal sisteminin azgelişmiş ülkelere biçtiği yeni rolün gereği olarak sosyal devlet anlayışına dayalı kalkınma planları hazırlayan DPT, teşvik dağıtan, özelleştirilecek KİT’leri belirleyen, imar planı izni veren rant dağıtım merkezine dönüştü. Bu haliyle de siyaset, tarikat ve ticaret erbabının paylaşım kavgasına sahne oldu. Yeni düzen, yeni moda Dünya ekonomisini yöneten IMF, OECD ve Dünya Bankası gibi kurumlar trafından yapılan “planlı kalkınmanın modası geçti. Lokal ve stratejik planlama daha akılcı” telkinlerinden Türkiye de nasibini aldı. Yeni liberal düzenin mucizesine kendini kaptıran siyasiler eliyle DPT önce işlevsizleştirildi, sonra da kapatıldı. DPT’nin yerini de uluslararası Kalkınma Ajansları aldı. Sonrasında da Kalkınma Bakanlığı diye bir bakanlık icat edilerek ülkenin ekonomik kalkınma hedefleri siyasetin keyfine, önceliğine ve insafına bırakıldı. Dünya ekonomi tarihinde kapitalist ülkeler, 1929 buhranında Keynesçi politikalarla günü kurtarmaya çalışırken Sovyetler Birliği’nin Planlı Kalkınma programları sayesinde nasıl büyüdüğü görülünce önce dudak bükülen ve “komünist icadı” denilen planlamanın kerametini II. Dünya Savaşı’ndan sonra kendileri de uygulayarak öğrendi. Türkiye’de ilk planlama çalışmaları 1932’de Sovyet bilim adamlarından Prof. Orlof başkanlığında bir Sovyet heyetinin davet edilmesiyle başlamıştı. 1933 yılında hazırlanan Birinci Beş Yıllık Sanayi Planlaması 1934 Mayısı’nda uygulamaya konmuştu. Bu plan, başlangıçta belirtilen hedeflere plan dönemi bitmeden önce ulaşmıştı. İkinci plan savaş nedeniyle maalesef uygulanamadı. II. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’nın yeniden inşası ve önceliklerin belirlenmesi için Kalkınma Planları hazırlandı. Truman ve Marshall yardımları da bu planları uygulayabilecek ülkelere verildi. Türkiye de bu yardımlardan yararlandı. Yurtdışından alınan kredilerin geri ödenmesi DP döneminde sorun olunca yine kredi veren kurumların talepleri doğrultusunda planlamaya dönüş çalışmaları başladı. Ancak planlamanın özerk bir kuruma kavuşması ancak 1960 ihtilalinden sonra gerçekleşti. 30 Eylül 1960 günü 91 sayılı kanunla DPT kuruldu. DPT ile siyasilerin bilek güreşi Kurulduğu günden beri siyasiler ile DPT’de görev yapan bürokratların bilek güreşi hiç bitmedi. Zira siyaset Hazine’yi kullanma, teşvik edilecek sektörleri ve bölgeleri belirleme, KİT’lerin ürün fiyatları ile personel rejimini belirleme imtiyazını paylaşmak istemiyordu. DPT bürokratları 1962’de dönemin Maliye Bakanı Ekrem Alican’dan başlayarak her dönemde siyasilerle karşı karşıya geldi. Bunlardan en ilginçi 1962 yılında DPT’nin hazırladığı “Toprak Reformu” taslağı nedeniyle Tarım Bakanı Turan Kapanlı ile çatışmasıdır. Bakan Kapanlı, toprak reformu taslağını hazırlayan DPT’li bürokratları, “DPT’nin müdafaa ettiği fikirler korkunçtur. Müesses nizamı yıkıcı faaliyetlerdir” diye suçlamıştı. Süleyman Demirel 1965’te DPT’yi bypass yaparak İkinci Baş Yıllık Kalkınma Planı’nı kurum dışında hazırlatmaya kalktı. Ecevit döneminde de döviz darboğazı nedeniyle koşullu kredi vermeyi taahhüt eden IMF ve Dünya Bankası’nın isteği doğrultusunda planları revize etmeyen DPT ile didişti. Sonuçta planlı yıllarda ithal ikameci politikalarda dönem dönem krize girsek de ülkenin sanayiye dayalı kalkınmasında önemli adımlar attığımız ortada. Plansız dönemde ise gelişmiş ülkelere ara mal üreten, tedarikçi ülke ve inşaata dayalı kalkınma modeli ile duvara toslamış bir ekonomi modeli. Kuruluşundan itibaren bu kurumda kamu yararına çalışmalara imza atmış müsteşarından uzmanına kadar tüm DTP bürokratlarına saygılar, şükranlar... İLKELER BİR ARADA TUTUYOR CHPİstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu, Millet İttifakı’nı ilkelerin bir arada tuttuğunu belirterek seçimsiz dönemde de birlikte çalışmalar yapıldığını söyledi. Kaftancıoğlu ve Kavuncu, önceki gün internet üzerinden yayın yapan “Medyascobe”un yayınına katıldı. Kaftancıoğlu, iki partinin ilkeler ışığında birleştiğini bir arada olduğunu ve bu ilkelerin toplumsallaştırılması için mücadele ettiklerini söyledi. CHP ile başarılı bir ittifak yürüttüklerini kaydeden Buğra Kavuncu da “Bundan sonraki dönemde partilerimizin ilgili kurulları nasıl değerlendirir bilemiyoruz fakat Millet İttifakı masada hep olacak. Siyasi görüşlerimiz farklı olsa da temel değerler ve ortak hedef etrafında birleşildi ve bu da başarıyı getirdi. Türkiye normalleşemeden, demokrasi olmadan, özgür basın olmadan neyin ideolojik tartışmasını yapacaksınız? Bugün Türkiye’nin normalleşmesi için bu birlikteliğin devam edeceği düşüncesindeyim” dedi. l İç Politika IĞNELI FIRÇA ZAFER TEMOÇIN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle