19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 27 EKİM 2020 SALI DOLAR AVRO STERLIN FAİZ [email protected] BORSA EKONOMI ALTIN CUMHURİYET ALTIN 24 AYAR 8.0910 12.3 kuruş 9.5650 13.7 kuruş 10.5410 13.3 kuruş 14.28 0.21 puan 1.144 46.18 puan 3343.61 56.80 lira 495.05 7.69 lira ‘Fonmatik ROBO’yu 43 bin kişi kullanıyor Anadolu Hayat Emeklilik’in, bireysel emeklilik sistemi (BES) katılımcılarının hayatını kolaylaştırmak için geliştirdiği fon robotu “Fonmatik ROBO” birinci yılını tamamladı. Fon robotuna emanet edilen fon tutarının 1.6 milyar TL’yi aştığını belirten ve “Güncel verilere göre, 43 bini aşkın müşterimiz bu hizmetimizi kullanıyor” diyen Anadolu Hayat Emeklilik Genel Müdürü Yılmaz Ertürk, bu sayede katılımcıların asgari düzeyde efor harcayarak emeklilik birikimlerine, konusunda uzman portföy yönetim şirketleri aracılığıyla yön verdiklerini vurguladı. Yılmaz Ertürk ayrıca, fon robotuyla son bir yılda getiri oranlarının yatırımcı profili bazında yüzde 1540 arasında gerçekleştiğini de Yılmaz Ertürk vurguladı. Yeni sermaye şartı sağlamlık hedefliyor Sektörle ilgili yeni sermaye şartlarını değerlendiren Mercury Sigorta Üst Yöneticisi Kurt Ebik, bu güncellemeyle şirket kuruluşundan itibaren sağlam bir yapının oluşturulmasının hedeflendiğini belirtti. 2012 yılı toplam sermayesiyle bugünkü arasında 8 kat fark olduğunu vurgulayan Ebik şöyle devam etti: “Sigorta sektörü uzun soluklu bir iş. Sermaye yeterliliğinin güncelliği adına bu yeni şartlar piyasaya olumlu yansıyacak. Her önüne gelenin sigorta sektörüne çok düşük sermayeler ile girip sorun yaşamasıyla tüketici gözünde ileride sorunlu gözükmesinin önünü kesmek adına olumlu bir adımdır.” Ebik ayrıca, asgari sermaye şartının Avrupa’da 25 milyon Avro, Türkiye’de 15 milyon Avro olduğunu hatırlattı. Kurt Ebik Salgın kısıtlamalarının azaltılması sonrası seyahat hareketlendi Primler ‘havalandı’ Eylül ayında uçak yolcu kazada prim üretimi 10 kat, seyahat sağlıkta yüzde 54 arttı. Hayatdışı ve hayatta toplam üretim ise yüzde 11.5 artışla 6 milyar TL oldu. Covid 19 salgınının sigortacılığı en olumsuz etkilediği branşlardan olan seyahat sigortaları, kısıtlamaların dünya çapında gevşetilmesinden sonra özellikle eylülde hareketlendi. Türkiye Sigorta Birliği’nin (TSB) verilerine göre, seyahat sigortalarının da içinde olduğu hayatdışı branşında toplam prim üretimi geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 17.8 artarak 4.9 milyar liraya çıktı. İlk 9 aylık üretim ise yüzde 17 artışla 48 milyar lira oldu. Kasko hareketli Bu branşın içinde yer alan uçak yolcu kaza sigortasında prim üretimi, eylül ayında geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 977.5 artarak 11.2 milyon lira, ilk 9 ayda da yüzde 142.3 artarak 21.4 milyon liraya çıktı. Seyahat sağlık sigortasında ise üretim eylülde yüzde 54.3 artışla 28.4 milyon liraya çıkarken, ilk 9 ayda yüzde 39.2 düşerek 97.4 milyon lira oldu. Hayatdışının en büyük branİlk 9 ayda hayatdışı ve hayat branşlarında toplam prim üretimi yüzde 22.4 artarak 59.3 milyar TL oldu. şı olan zorunlu trafikte prim üretimi eylülde yüzde 6 artarak 1.5 milyar lira, ilk 9 ayda yüzde 10 artarak 13.8 milyar lira oldu. Kasko ise daha hareketli bir ay geçirdi. Prim üretimi eylülde yüzde 26.8 artarak 865.1 milyon lira, ilk 9 ayda yüzde 10.9 artarak 7.3 milyar lira oldu. Eylülde ayrıca, prim üretimi tekne sigortasında yüzde 45.8, tamamlayıcı sağlıkta yüzde 43.4 yükseldi. Hayatta düşüş Hayatta ise eylülde prim üretimi yüzde 11.2 düşerek 1 milyar lira oldu. Ağustostan bu yana bireysel kredileri sınırlandırıcı adımların atılması, kredi bağımlısı bu branşı olumsuz etkiledi. İlk 9 ayda ise üretim yüzde 52.4 artarak 11.2 milyar liraya ulaştı. KOBİ’LER ORTAK AKLA INANMALI Her yıl birçok KOBİ’nin faaliyetlerine son verme noktasına geldiğine dikkati çeken Generali Sigorta yöneticileri, başarısızlığa sürekleyen temel hatalardan birinin pazarı ve rakipleri yeterince tanımamak olduğunu kaydetti. KOBİ’lere ürün ve hizmetlerini sundukları pazarın tüm dinamiklerine hâkim olma önerisi yapan yöneticiler, pazarlamanın da önemsenmesini istedi. Yöneticilere göre bir diğer önemli hata da ortak akla mesafeli olmak. İşletme sahipleri ve yöneticiler işletmeyle ilgili kararlar alırken çalışanlarından veya alanında uzman isimlerden mutlaka fikir almalı, yönetim süreçlerine bu kişileri de dahil etmeli. Metin Demirel YAPAY ZEKÂ ILE RISKLERI FIYATLAYACAKLAR Aksigorta’nın risk fiyatlandırma süreçlerini de yapay zekâ üzerinden gerçekleştirmeye başladığı açıklandı. İlk olarak trafik ve kasko fiyatlamasında buna başladıklarını ifade eden Aksigorta Genel Müdür Yardımcısı Metin Demirel, “2020’de bütün bireysel trafik portföyümüzü yapay zekâ ile fiyatlamaya başlamamız Aksigorta’yı Türkiye’de bunu yapan ilk şirket, dünyada da sayılı şirketlerden biri haline getirdi. Bu bizi rekabette öne geçirirken müşterilerimize de en uygun ve adil fiyatı vermemizi sağlıyor” dedi. GENEL SERVIS ILE KIŞIYE ÖZEL HIZMET MAPFRE Sigorta’nın, “Genel Servis Araç Onarım Merkezleri”nde kasko poliçesi sahibi müşterilerine konforlu bir servis deneyimi yaşattığı açıklandı. Verilen bilgiye göre, pandemi döneminde de tüm hijyen kurallarına uygun olarak hizmet vermeye devam eden bu merkezler, diğer servislerden farklı olarak konfor ve kişiye özel hizmetinin yanı sıra içerisindeki kütüphanesi ve “Kiosk Sistemi“yle araç servis hizmetini başka bir boyuta taşıyor. Bu merkezlerden Türkiye’nin farklı bölgelerinde 7 adet bulunuyor. Naksan grubu bünyesinde 43 şirket yer alıyor. TMSF’DEN YENİ İHALE Naksan grubu bir kez daha satışa çıkarıldı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), Naksan grubu şirketlerinin bazılarını satışa çıkardı. Bu kapsamda muhammen bedel, “Naksan Plastik Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” için 1 milyar 126 milyon lira, “Nakpilsa Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” için 315 milyon TL, “Royal ve Atlas Halı Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” için 353 milyon TL ve “BCF 1 Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” için 87.5 milyon TL olarak belirlendi. Satışa çıkarılan ticari ve iktisadi bütünlüklerin ihaleleri 18 Aralık 2020’de TMSF’nin İstanbul’daki merkezinde yapılacak. TMSF söz konusu işletmeleri daha önce 6 Ağustos’ta satışa çıkarmış, talep yetersizliği nedeniyle ihaleleri iptal etmişti. Hatırlanacağı gibi FETÖ soruşturması kapsamında Eylül 2016’da Naksan’a ait 43 şirkete TMSF kayyım atamıştı. Daha sonra bu şirketlere TMSF tarafından el konulmuştu. TMSF, geçen ay bu grubun enerji kredisi dahil 7.2 milyar TL borcu olduğunu duyurmuştu. l Ekonomi Servisi Egea ailesi dördüncü gövde ‘Cross’ ile çıtayı yükseltiyor Fiat’tan beklenen Crossover Tofaş’ın 1 milyar dolarlık yatırım yaparak, 2015 yılında seri üretime geçirdiği ve Avrupa başta olmak üzere dünyanın pek çok ülkesine Tipo ismiyle ihraç ettiği Egea model ailesi, 225 milyon dolarlık yatırımla yenilendi. Yenilenmeyle birlikte Sedan, Hatchback ve Station Wagon gövde seçeneklerine ek olarak model yelpazesine aileyi Crossover sınıfında temsil etmeye hazırlanan “Egea Cross” eklendi. Avrupa’da da beğeniliyor Yeni Fiat Egea Cross, tasarımı ve dinamik yapısıyla hem gençlere hem de ailelere hitap ediyor. Ülkemizde satışa sunulmasından bu yana geçen 5 senede “Türkiye’nin En Çok Tercih Edilen Otomobili” unvanını koruyan Egea model ailesi, yatırım kapsamında tasarım ve teknolojik anlamda yenilenirken, sınıfının en iyi güvenlik özellikleri, multimedya sistemi ve yeni motor seçenekleriyle de ön plana çıkıyor. Egea Model Ailesi, Tipo adıyla satıldığı İtalya ve Avrupa’da sınıfının en çok beğenilen modellerinden biri haline geldi. Aile yollara çıkmaya başladığı ilk günden bu yana Türkiye pazarında toplam 240 bin adetlik satış performansına ulaştı. GÜVENLIK VE TEKNOLOJI ÖZELLIKLERI Egea Model Ailesi’nde yenilenen tasarımının haricinde, teknoloji açısından da kapsamlı bir yenilenme yapıldı. En güncel Sürüş Destek Sistemleri (ADAS) ile donatılan Egea Ailesi, kompakt sınıfın yine en güçlü modeli olacak. “Trafik İşareti Tanıma Sistemi”, “Akıllı Hız Asistanı”, “Şerit Takip Sistemi”, “Sürücü Yorgunluk Uyarı Sistemi”, “Adaptif Uzun Far”, “Kör Nokta Uyarı Sistemi”, ön park sensörleri gibi sürüş destek sistemleri de araçta dikkat çeken yeniliklerden. Kapasite kullanımı yerinde saydı Kapasite kullanımı tüketim mallarında yüzde 72.1 oldu. Türkiye ekonomisiyle ilgili dün açıklanan üç araştırma, salgın kısıtlamalarının gevşetilmesi sonrası yaşanan toparlanma sürecinin genel olarak çok yavaşladığını ortaya koydu. Merkez Bankası’nın verilerine göre, ekim ayında imalat sanayisi genelinde kapasite kullanım oranı (KKO), önceki aya göre 0.8 puan artarak yüzde 74.6’dan yüzde 75.4’e yükseldi. Bu oran geçen yılın aynı ayında ise yüzde 76.4’tü. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) “Sektörel Güven Endeksleri, Ekim 2020” raporuna göre de mevsim etkilerinden arındırılmış güven endeksi ekimde bir önceki aya kıyasla hizmet sektöründe yüzde 6.4 artarak 79.7, perakende ticarette yüzde 1.7 artarak 95 ve inşaatta yüzde 0.6 artarak 83.9 puan oldu. Ancak bu endekslerin 100 değerinde küçük olmasının kötümserliği ifade ettiği unutulmamalı. Merkez Bankası’nın açıkladığı reel kesim güven endeksi (RKGE) ise ekim ayında bir önceki aya göre 2.8 puan artarak 108.1 puana çıktı. l Ekonomi Servisi Rekabetçi kur diye diye dolar 8 TL’yi aştı... Dolar kuru bir süredir zorladığı 8 TL sınırını dün aştı ve daha nereye kadar yükseleceği de belli değil. Kurlardaki bu yükseliş trendi için son dönemde pek çok neden sıralanıyor ama temel unsurun kötü ekonomi yönetimi olduğu artık kesinleşti. Para politikaları ekonominin istikrara kavuşması için tek başına yeterli değil ama yanlış para politikaları istikrarın bozulmasını hızlandırıyor. Geçen ayki Merkez Bankası faiz artırımından sonra piyasalar normalleşme adına umutlanmıştı. Ancak geçen haftaki Merkez Bankası kararı ekonomi yönetiminin rasyonel kararlara geri dönme niyetinde olmadığını, sadece durumu kurtarma kararları aldığını teyit etti. Öyle olunca da kurlar yeniden tepki verdi ve 8 TL’lik dolar kuru eşiği sonunda aşıldı. Eylül ayındaki sürpriz faiz artırımından sonra yabancı fon yöneticilerinin soruları yoğunlaşmış, artık rasyonel kararlara geri dönülüp dönülmeyeceğini sorgulamaya başlamışlardı. Anlamaya çalıştıkları şey normalleşme adımlarının devam edip etmeyeceği idi. Çünkü ekonomide rasyonel kararlara geri dönüş kararı verildiğini kesinleştirirlerse, nispeten yüksek faiz veren Türkiye’ye kısa vadeli fon girişi sağlayacaklardı. Faiz artışının yanı sıra aktif rasyosundaki yumuşama kararı normalleşme adına umutlanmalarına neden olmuştu. Ekim ayı faiz kararına kadar aktif rasyosunda yeni adımlar beklenirken bu yapılmadı. Buna rağmen iki hafta önce, uzun zamandır ilk kez, tahvillere ve hisse senetlerine fonların, küçük miktarlarla da olsa, girmeye başladıkları gözlendi. Faiz kararı yaklaşırken tüm yabancı yatırım bankaları, hiç olmadığı kadar yoğunlukta, Merkez’in faiz artırması gerektiğini, 1.52 puanlık faiz artırım kararı beklentilerini dile getirdiler. Bu açıklamalara karşı resmi bir açıklama gelmemesi de faiz artırım beklentisini iyice güçlendirdi. Geçen hafta beklenen faiz kararı çıkmayınca, yabancıların rasyonel politikalara dönüş konusunda tedirginliklerinin haklı olduğu da ortaya çıktı. Sadece yabancılar değil, yerli yatırımcılar da döviz mevduatlarını çözmeyerek, ekonomi yönetiminin rasyonel politikalara dönüşünü test ettiler ve sonunda bu konudaki umutlarının suya düştüğünü gördük. Bence eylül ayındaki faiz artırım kararında, Hazine’nin hem kendi hem de Varlık Fonu kanalıyla yapacağı tahvil ihraçlarının etkisi olmuştu. Bu adımları atarak daha kolay borçlanacaklarını planlamış olmalılar. Hazine’nin 2.5 milyar dolarlık eurobond ihracından sonra Varlık Fonu adına da ihraca çıkıldı ama başarılı olunamadı. Bu arada aktif rasyosunda bir yumuşama daha gelmemesi bir işaretti. Faiz artışı kararı çıkmamasının ardından rasyonel politikalara dönüş konusundaki umutlar iyice sönmüş oldu. Ekonomi yönetimi seyrediyor Ekonomi yönetiminin dolar kuru 8 TL’yi geçmesine rağmen bu konu üzerinde hiç durmayıp, “büyüme konusunda önemli bir yola girdik, kapasite kullanım oranları da yükseliyor” türü açıklamalar yapması, önceliğin büyüme olduğunu, kurlarla ve enflasyonla ilgili olumsuz gidişatın ikinci plana atıldığını gösteriyor. Geçen ay sarf edilen “Ben artık dolara bakmıyorum” sözlerinin arkasında da bu vardı. Döviz rezervleri eridiği için zaten kurlara müdahale imkânı azaldı ve asıl para politikası aracı olan faizlerin kullanılması konusunda ekonomi yönetimi hiç niyetli değil. Tahvil ihraçları yarım yamalak, çok yüksek faizle de olsa, yapıldı ve yeniden “asıl hedef büyüme” moduna dönüldü. Rekabetçi kur söylemi de bu nedenle gündeme getirildi. Kurlar yükselince ihracatımız artar, bu da üretimi dolayısıyla büyüme oranlarını düzeltir gibi bir mantık ileri sürülüyor. Halbuki herkes biliyor ki sizin paranızın değerinin çok düşmesi her zaman rekabetçi bir kura sahip olacağınız, dolayısıyla ihracatınızı artıracağınız anlamına gelmiyor. İktisatçılar asıl ihraç pazarımız olan Avrupa’daki pandemi seyrinin yeniden yükselmesi ve talebin gerilemesinin kurdan daha belirleyici olduğunun altını çiziyorlar. Ekonomi yönetimi TL’nin değerini koruma beceriksizliği için rekabetçi kur savunmasını bulup, buradan kamuoyu oluşturmaya çalışıyor. Bunun da ihracat ve büyüme için yeterli olamayacağını yakında anlayacaklar ama yine çok geç olacak... Bu arada kurlar giderek daha tutulamaz hale geliyor. Bunun sonucu olarak enflasyon da tutulamayacak, ne kadar faiz artırsalar da yeni artırımlara gitmek zorunda kalacaklar. Bu arada resmi politika faizi artırılmadı ama hem fonlama faizi hem bankaların mevduat ve kredi faiz oranları hızla yükselmeye devam ediyor. Yani resmi faizi artırmayarak, işletmelere ucuz kaynak imkânı savunmasını da yapamazlar. Özetle; yine varlık değerleri düşüyor, yine fakirlik artıyor, ekonomi yönetimi sadece seyrediyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle