18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 22 EKİM 2020 PERŞEMBE EMEK 2.6 milyonun 763 lira ile geçindiği ülkede emekliler ortalama, 17 yıl yaşarken Fransa’da 25 yıl yaşıyor MAAŞI DA AZ YAŞI DA 4 Normal yurttaşın bile askıda ekmeğe muhtaç hale getirildiği ülkede, 2.6 milyon emekli ve hak sahibinin aylık harcanabilir geliri Temmuz 2020 itibarıyla 763 TL. Oysa TÜİK’e göre bir kişinin yaşam maliyeti 2019 yılı için 2 bin 331 lira idi. 4 DİSK AR tarafından yapılan araştırmaya göre Türkiye’nin “genç emekliler” ülkesi olduğu iddiası doğru değil. Zira ülkede emeklilerin yüzde 80’ine yakınını 55 ve yukarı yaştakiler oluşturuyor. Emeklilikte ortalama ömür beklentisi 17.6 yıl ile OECD ve Avrupa ortalamasının oldukça altında. Türkiye’de emeklilerin önemli bir bölümünün büyük sıkıntılarla yaşamını sürdürmeye çalıştığı bir sır değil. Ancak DİSKAR tarafından yapılan araştırma, iktidar ortağı bir partinin askıda ekmek kampanyası ile yoksulluğu önlemeye çalıştığı bir ülkede, durumun özellikle emekliler açısından ne kadar zor olduğunu gözler önüne seriyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) verilerinden yararlanarak Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSKAR) tarafından hazırlanan rapor, bir dizi klişeyi de yıkıyor. Neyi mi? örneğin Türkiye’nin bir genç emekliler ülkesi olduğu klişesini... Çünkü emeklilerin yüzde 80’ine yakınını 55 ve yukarı yaştakiler oluşturuyor. Araştırmaya göre emekliler ve hak sahipleri ciddi bir yoksullukla ve sefalet düzeyinde bir gelirle yüz yüze. En düşük emekli aylığı ve geliri alan yüzde 20’lik dilimin, 2.6 milyon emekli ve hak sahibinin aylık harcanabilir geliri Temmuz 2020 itibarıyla 763 TL’dir. 2.6 milyon emekli hak sahibi bu sefalet geliri ile yaşıyor. Oysa ülkede açlık ve yoksulluk sınırı TÜİK’e göre bile 2 bin 331 lira. En büyük toplumsal gruplardan biri olan emekliler ne yazık ki büyük ekonomik zorluk çekiyor. 9 milyonu aşkın yaşlılık aylığı alan emekli ile 4 milyon civarındaki hak sahipleri ciddi geçim sıkıntıları yaşıyor. Milyonlarca emekli ve hak sahibi asgari ücretin çok altında aylık ve gelir ile yaşamını sürdürmek zorunda kalıyor. Emekli aylık ve gelirleri giderek düşüyor. Bu durum yaygın bir emekli yoksulluğu yaratıyor. Öte yandan düşük gelirler nedeniyle emeklilerin neredeyse yarısı ya çalışıyor ya da iş arıyor. Fark 7.5 kat 13.2 milyon emekli ve hak sahibinin 7 milyon 900 bini, yani yaklaşık yüzde 60’ı ise asgari ücretin altında aylık ve gelire mahkum durumda.Sosyal güvenlik mevzuatında 1999 ve 2000’li yıllarda yapılan değişiklikler ve özellikle 2008 yılında yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, çalışanlar yanında emeklileri de oldukça olumsuz etkiledi. Emeklilik 2008 yılından sonra daha da zorlaştı. Emeklilik yaşı yükseldi, emekli aylığı elde etme koşulları zorlaştı ve emekli aylık ve gelirleri düşmeye başladı. Öte yandan emekliler arasındaki eşitsizlik derinleşti. En düşük yüzde 20’lik emekli grubuyla en yüksek yüzde 20’lik emekli grubu arasında harcanabilir gelir farkı 7.5 kata yükseldi. Türkiye emekli gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu Avrupa ülkesi durumunda. Ömürleri kısa OECD verilerine göre emeklilikte ortalama yaşam beklentisi erkeklerde 17.8 yıl, kadınlarda 22.5 yıldır. OECD ülkelerinde aritmetik olarak emeklilikte ortalama ömür beklentisi ise ortalama 20.2 yıl. Emeklilikte ortalama ömür beklentisinin en yüksek olduğu ilk beş ülke Fransa, İspanya, Yunanistan, Belçika ve İtalya. Fransa’da erkeklerde ortalama ömür beklentisi 22.7 yıl, kadınlarda ise 26.9 yıl. Kadın ve erkek emekliler için ortalama yaşam beklentisi sırasıyla İspanya’da 21.7 ve 26.6 yıl, Yunanistan’da 21.8 ve 26.4 yıl, Belçika’da 21.1 ve 25.5 yıl ve İtalya’da 20.7 ve 25.7 yıl. Emeklilerin yüzde 80’ine yakınını 55 ve yukarı yaştakiler oluşturmaktadır. Türkiye’nin “genç emekliler” ülkesi olduğu iddiası doğru değildir. Türkiye’de emeklilikte ortalama ömür beklentisi 17.6 yıl ile OECD ve Avrupa ortalamasının oldukça altındadır. Emeklilikte ortalama ömür beklentisi Fransa’da 25 yıl, Yunanistan’da 24 yıldır. Kaynak: DİSKAR T.C. RİZE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN Açıklamaya, raporun tanıtım toplantısına Çerkezoğlu’nun yanı sıra DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu ve DİSK/EmekliSen sendikasının üyeleri ve CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin de katıldı. Kadınlar daha zor erişiyor Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) sorununun bir an önce çözülmesi için mücadele çağrısında bulundu. Milyonlarca emekli ve hak sahibi olan yurttaşların asgari ücretin altındaki maaşlarla yaşamını sürdürmek zorunda kaldığına dikkat çeken Çerkezoğlu, “Toplumsal cinsiyet eşitsizliği emeklilikte de sürüyor. Kadınlar emeklilik hakkına daha zor erişiyor. İstihdam edilenlerin yüzde 32’si kadınlardan oluşurken, emeklilerin sadece yüzde 19’u kadın. Türkiye’nin ‘genç emeklilikler’ ülkesi iddiası doğru değildir. En düşük emekli aylığının 1500 TL olduğu iddiası doğru değildir. Ortalama emekli aylıklarının asgari ücrete oranı giderek düşüyor. En düşük emekli aylığının 1500 TL’ye yükseltildiği iddiası aylıkların asgari ücretin çok altında olduğunu göstermektedir. Emekli aylıkları ödemelerinde ilk etapta yüzde 67 civarında bir artışla EYT sorununun çözümü için büyük bir adım atılabilir” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL/Cumhuriyet Türkİş ve Hakİş’ten ‘kıdeme tırpan’ tepkisi Türkİş ve Hakİş, TBMM’ye sunulan mini istihdam paketi adı altındaki torba yasaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Açıklamalarda, pakette yer alan belirli süreli sözleşmelerin 25 yaş altı genç işçiler için kıdem tazminatı hakkının gaspı anlamına geldiği vurgulandı. Türkİş Başkanı Ergün Atalay, “Pakette 25 yaş altına esnek çalışma var. Bu, kıdem tazminatı hakkının tırpanlanması demek. Bunun dışında ne var? Emeklilik hakkının sınırlandırılması var, kayıt dışı istihdama göz yumulması var” dedi. 5 kişinin öldüğü patlamada fabrika sahibine 5 yıl hapis Bursa’nın Gürsu ilçesinde, 8 Kasım 2017 tarihinde, 5 kişinin öldüğü, 16 kişinin de yaralandığı iplik boya fabrikasındaki buhar kazanı patlamasının ardından açılan davada karar dün açıklandı. Bursa 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde, 21 Şubat 2018 tarihinde görülen ilk duruşmada tahliye edilen fabrika sahibi Şükrü Demir, ‘taksirle ölüme sebebiyet vermek’ suçundan 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. l Haber Merkezi ESAS NO: 2020/186187188 Esas Davacı KARAYOLLARI 10. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ tarafından Mahkememizde açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasın daverilen ara kararı gereğince; Mahkememize açılan iş bu dava ile aşağıdaki isimleri yazılı malikler adına kayıtlı bulunan taşınmazların davacı idare lehine kamulaştırılmasına karar verildiği, 4650 Sayılı Yasa ile değişik8. maddesine göre oluşturulan kıymet takdir komisyonu tarafından taşınmazların tahmini bedellerinintespit edilmiş olduğu, aynı madde uyarınca davalılar ile hiçbir şekilde taşınmazların idare adına devri konusunda anlaşmaya varılamadığından bahisle kamulaştırmayı yapanidarece 2942 sayılı yasanın10. maddesi gereğince taşınmazın kamulaştırma bedelinintespiti ile tesciline dairmahkememizde dava açılmıştır. 1İşbu ilanıngazetede yayınlandığı tarihten itibaren30 gün içindekamulaştırma işlemine karşıidari yargıda iptal vemaddi hatalara karşı daadli yargıdadüzeltme davası açılabileceği, 2Açılacak davalardahusumetindavacı idareye yöneltileceği, 3Kamulaştırma kanunun 14. maddesinde ön görülen süre içerisinde kamulaştırma işlemine karşıidari yargıdaiptal davası açanların, dava açtıklarını ve yürütmenin durdurulması kararı aldıklarını belgelendirmedikleri takdirde, kamulaştırma işleminin kesinleşeceğivemahkemece tespit edilenkamulaştırma bedeli üzerinden taşınmaz malınkamulaştırma yapan idare adınatescil edileceği, 4Mahkemece tespit edilenkamulaştırma bedelinin hak sahipleri adına Rize Vakıflar Bankası Şubesine yatırılacağı,5Mahkememizce karar gereğince duruşma gününün 26/11/2020 gününe bırakıldığı, Mahkememize yapılacak itirazların ve sunulacak belge ve bilgilerin duruşma tarihe esas alınarak mahkememizesunulması, 2942 Sayılı Yasanın 4650 S.Y. ile değişik10. Maddesi 4. fıkrası gereğinceilan olunur.15/10/2020 DOSYA NO İLİLÇEKÖY ADA PARSEL NO TARAFLAR 2020/186 RİZE, MERKEZ, HAMİDİYE MAH. 1880 ADA TAYLAN KOPUZ 9 PARSEL VE DİĞ. 2020/187 RİZE, MERKEZ, HAMİDİYE MAH. 1880 ADA TURHAN KOPUZ 16 PARSEL VE DİĞ. 2020/188 RİZE, MERKEZ, HAMİDİYE MAH. 1880 ADA TURHAN KOPUZ 15 PARSEL VE DİĞ. Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1240784) T.C. KİLİS AİLE MAHKEMESİ’NDEN MUHTIRA T.C. SAMSUN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN KAMULAŞTIRMA İLANI ESAS NO: 2020/116 Esas İLGİLİ KİŞİ: LAİLA ANTABİ Davalı LAİLA ANTABİ’ nin tebligata yarar açık adresi tüm aramalara rağmen temin edilemediğinden, dava dilekçesi ile tensip zaptının davalıya ilanen tebliğine karar verilmiş olmakla; Davacı vekili Av. Uğur Hakan tarafından Davalı Laila Antabi’ nin 17/02/2020 dava dilekçesi ile taraflar arasında anlaşmazlıklar olması ve fiilen altı aydan beri ayrı yaşamalarından dolayı boşanma talebiyle dava açıldığı, dava dilekçesi ve tensip zaptı davalıya tebliğ edilemediğinden ve bütün araştırmalara rağmen davalının adresi tespit edilemediğinden iş bu dava dilekçesi ve tensip zaptının Davalı LAİLA ANTABİ’ye T.K. 28. Maddesi uyarınca ilanen tebliğ edilmesine karar verilmiş olup bu husus dava dilekçesi ve tensip zaptının tebliğ yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 25/09/2020 ESAS NO: 2020/384 Esas Davacı Samsun Büyükşehir Belediyesi ile Davalı MEHMET OSMA arasında mahkememizde görülmekte olan Kamulaştırma (Bedel Tespiti Ve Tescil) davası nedeniyle; Davacı idarece davaya konu Samsun ili, İlkadım ilçesi, 19 Mayıs mh. 7765 ada 8 nolu parsel 3 bağımsız bölüm nolu taşınmazın kamulaştırılmasına karar verilmiş olup,Kıymet Takdir Komisyonunun raporunun düzenlenmesinden sonra taşınmaz maliki olan davalılarla uzlaşma sağlanamadığından; Mahkememize 2020/384 Esas numaralı tespit ve tescil davası açılmıştır. Bu dava sonucunda tespit edilecek bedel T.C. Ziraat Bankası Samsun Şubesine davalılar adına açılacak hesaba yatırılacaktır. 2942 Sayılı Kamulaştırma Yasasının 10. maddesinin 4. Bendi uyarınca ilan olunur.13/10/2020 Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1240028) Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1240722) Faiz artışı kesinleşti ama çare olamaz Bugün Merkez Bankası’ndan yeni bir faiz artış kararı çıkması kesin gibi gözüküyor. En az 1.5 puanlık, sürpriz olursa 3 puanlık artış bekleniyor ama bunun çözüm olup olmayacağı tartışmalı. Geçenlerde bir piyasa analisti TV’de, piyasada uzun zaman yaşanan sorunu çok dikkatli konuşsa da iyi dile getirdi. “Ekonomi yönetimi enflasyonu düşüreceğine, enflasyonun altında faiz vermeye zorladı” diyerek bunun imkânsız olduğunu, şimdi bunun görüldüğünü söyledi. Enflasyon yüzde 12 iken bankaları yüzde 6’lık faizle kredi vermeye zorlamanın bir mantığı olmadığını ama bunun denendiğini belirtirken, özellikle küçük tasarrufçunun elindeki üçbeş kuruş enflasyonun altında kalmasın diye, dövizden altına, oradan borsaya koşuşturup durduğunu hatırlattı. Özetle, eğer TL’nin cazip olması isteniyorsa mevduat faizlerine, en azından beklentiye göre, enflasyonun üzerinde net getiri sağlanması gerekiyor. Merkez Bankası’nın, kendisinden işaret bekleyen bankaların bu faizi vermelerini sağlayacak artırıma gitmesi gerekir ki 2 puan bunun için az. Peki, yüzde 12’lik enflasyon beklentisinin ne kadar üzerinde bir reel faiz gerekir? Risk primi denilen şey burada devreye giriyor. Yani net mevduat getirisi yüzde 13 ise ve enflasyonun aşağı doğru çekileceğine güven varsa o zaman yeterli olabilir. Bunun yanında Türkiye’nin jeopolitik risklerinin normalleşeceği yani kurların ve buna bağlı enflasyonun yeniden yükselişe geçeceği beklentisi yoksa da yetebilir. ABD seçimlerinde Biden’ın kazanma şansı artarken, buna bağlı Rusya ve İran bağlantılı yaptırımların gündeme geleceği konuşulurken. Rusya ile Suriye ve Libya’dan sonra Azerbaycan meselesinde de çatışma ihtimali büyürken, jeopolitik risklerin yumuşayacağı beklentisi olabilir mi? Bütçe açığı artarken buna bağlı borçlanma ihtiyacı büyümeye devam ederken, buna karşılık yüklü dış kaynak bulma ihtiyacının karşılanamadığı, rezervlerin yetersizliğinin ayyuka çıktığı bir dönemde, 1 puanlık reel faiz verilerek kurların tutulamayacağı ortada. Buna bir de jeopolitik risklerin realize olması eklenirse kurların daha da çıkacağı açık değil mi? O zaman mevduata yüzde 13’lük net getiri sizce yeterli olabilir mi? Piyasa analistlerinin bir bölümü Merkez Bankası’nın fonlama maliyetlerini artırdığını, artık sıkı para uyguladığını faizleriyle gösterdiğini belirterek bugünkü toplantıdan faiz artışı çıkmasa bile piyasanın kötüleşmeyeceğini söylüyorlar. Yani “politika faizini artırsa iyi olur ama artırmasa da panik yapmayın ortalama fonlama faizini nasıl olsa artırıyor” diyerek piyasaya moral vermeye çalışıyorlar. Yabancı fonların yeniden yatırım için kısa vadeli yatırıma gelebileceklerini anlatmak için bu sıkı para hikâyesini kullanmaya çalışıyorlar. Yılbaşından sonra Gerçekten de Merkez Bankası piyasayı fonladığı faiz oranını giderek yükseltiyor. 10.25’lik politika faizine karşılık arka kapılardan fonlamayı artırarak ortalama fonlama faiz oranının yüzde 12.47’ye kadar çıkardı. En yüksek fonlama aracı olan geç likidite penceresinin faiz oranı yüzde 13.25 ve buradan da fonlama yapmaya başladı. Dolayısıyla bu analistler, bu aracı daha fazla kullanılıp ortalama fonlama faizini 13.25’e kadar çıkarmak için yeri var, o nedenle panik olmayın demeye çalışıyorlar. Şunu tekrar hatırlatmakta fayda var; piyasa oyuncuları kâr maksimizasyonu için bazen işleri olduğundan iyi, bazen de olduğundan kötü göstermeye çalışırlar ki beklenti oluşturup alımsatım hacimlerini artırabilsinler. Bu yorumları biraz da bu gözle izlemekte fayda var diye söylüyorum. Bence politika faizini artırmayıp ya da küçük oranlı artırıp fonlama faizini daha yüksek tutarak, özellikle yabancılara normalleşme için güven vermek çok zor. Çünkü sicili belli olan ekonomi yönetiminin, kısa süre sonra tam tersine dönmeyeceğine pek güvenilemez. O nedenle daha kalıcı gördükleri politika faizinin artışına önem verirler. Bu arada dolarizasyonun kırılması için yerlilerin, bunun için de mevduat faiz oranlarının yükseltilmesi gerektiğinin göz ardı edildiğini sanıyorum. Kurlar birkaç gündür geriliyor. Daha doğrusu doların değeri uluslararası piyasalarda düşmesinin etkisiyle TL’ye karşı düşüyor, Avro kuru ise neredeyse yatay seyrediyor. Bu düşüşte doların durumu kadar, Merkez Bankası’nın bugünkü toplantıda yüksek oranlı faiz artışına gideceği beklentisinin artması da etkili oldu. Özetle Merkez Bankası’nın bugün 1.5 puandan az olmayacak bir faiz artırımı gerekiyor. Yüzde 1.5 2 puanlık artış olursa piyasalar bu seviyeleri sürdürür, 3 veya üstü faiz artışlarında kurlar bir miktar daha geri gelebilir. Bu düşüş ne kadar süre için geçerli olur? Faiz artışı tüm sorunları gidermek için çözüm değil. Bütçe disiplinine dönülmesi, yapısal açıkları kapatacak radikal adımların atılması, içeride demokrasi ve hukuk alanındaki kötüye gidişin durması, ABD başta olmak üzere uluslararası ilişkilerin düzeltilmesini hep sayıyoruz. Mevcut hükümet bunları yapabilir mi derseniz; hem anlayış olarak hem gidişat olarak böyle bir ihtimal yok gözüküyor. O zaman da şunu söylemek gerçekçi olur; faiz artmaya devam eder, kurlar bir aşağı bir yukarı dalgalanır, yılbaşına kadar görece istikrar bile görebiliriz. Ancak yeni yılda, bence ekonomide çok büyük dalgalanmalar yaşama ihtimalimiz bir hayli yüksek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle