18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 16 EKİM 2020 CUMA HABER Darbeli demokrasi Bayılıyorum şu, “gerçekten darbe fobisi varmış gibi yapan tescilli darbeci”lere... Mahut “Işıklı Tweet”in üzerine herkesten önce ve daha büyük bir şehvetle atladılar ve lime lime doğradılar ki duyan da bu muhteremleri gerçekten “darbe sevmez” sanabilir. Oysa gerçek manzara öyle mi? Bütün anayasal kurumları hile ve desise ile “biz yaptık oldu. Var mı ulan?..” tavrı ile ele geçiren, seçilmişleri tek tek kulaklarından tutup içeri tıkan ve yerine valikaymakam atayan, yıllar boyu sınav sorularını elden dağıtıp, atamalarda tarikatcemaat kollayıp (AKPFETÖ ittifakını kastediyorum) kendi adamlarını devletin tüm aygıtına yerleştiren, özellikle silahlı kuvvetlerin tüm kademelerine on başısından orgeneraline kadar alçak darbecileri yerleştiren (şu bayat “sızma” yalanına kendileri bile inanmıyor artık) zevat, bugün çıkmış “Genelkurmay’ın ışıkları yanıyor esprisi üzerinden tehdit ediliyoruz” soytarılığına nasıl başvurabiliyor? İnsanı çıldırtır bunlar. Yahu, dünyanın en nadide mozaiği gibi motif motif işlenmiş ATATÜRK Devrimlerinin temeline zaten bir türlü oturtulamamış Cumhuriyetimizin temeline dinamit koyan, adeta o mozaiklerle bezeli duvara “hilti” (darbeli delicikırıcıyıkıcı matkap) ile Timur’un filleri gibi dalan sizler değil misiniz? Bugün, bir Anayasa Mahkemesi üyesi yargıcın (henüz tam da neye hizmet ettiği belli olmayan) “sorumsuzca ve sersemce” attığı tweet üzerinden sanki “darbelere karşıymış rolü” oynuyorsunuz? 12 Mart’tan, 12 Eylül’den, 28 Nisan’dan ve dahi harcında olağanüstü katkınız bulunan 15 Temmuz’dan sonuna kadar yararlanmış olan da siz olmasanız, bayağı “yiyeceğiz” bu numaraları. Ama tabii, öyle değil. Argomuzda güzel bir laf vardır: “Hayvan terli.. Yemiyor” Ver afyonu... Ver afyonu... Toplumu, dini soslara batırılmış afyon parçacıkları yutturarak yönetmeye çalışmanın tipik bir örneğiydi, Cumhurbaşkanı’nın son tartışmalı demeci. (mealen) “Müminler varlıkta şımarmamalı. Yoklukta da sabretmeli. Acıyı bal eylemesini bilmeli” dedi, teknik olarak doğru sözler tabii. Zengin şımarmamalı. Yoksul da sabırlı olmalı. Dünyanın sonuymuş gibi davranmamalı. İyi, güzel de... Yoksullar, eğer o “şımarmaması vaaz edilen zenginler” yüzünden yoksullaşmışsa (biz buna kapitalizmin doğal sonucu diyoruz), ve o yoksul istediği kadar sabretsin “öldür Allah” asla zenginle (yer değişmekten vazgeçtim) eşit seviyeye ulaşamayacaksa?.. O zaman neyin “sabrını” bekliyorsun? Niye “zıkkım gibi” acıya “bal” muamelesi yapacakmış? Bu sözleri sömürü düzeninin ateşine odun taşıyanlardan, düzeni daha da acımasız hale getirenlerden, zenginyoksul uçurumunu daha da açanlardan, patronlara dönüp “Bize şükredin. Grevihak aramayı yasakladık. Kıymetimizi bilin yani..” diye övünenlerden duymak biraz fazla “hakaretamiz” değil mi? İngilizlerin (bak yine İngilizce havası yapıyor demeyin) güzel bir deyimi var: “To add insult to injury” (Yaralı insana bir de hakaret ederek acısını katlamak) derler. Tam o hesap. Ayıp oluyor yani. Biraz vicdan yani. TTB ve Şebnem Hoca Devleti, aynı devletin başına on yıllardır bela olan ve temellerine dinamit koymaya ant içmiş bir alçak terörist örgüte teslim edenler, bugün çıkmışlar “Falanca kurum, filanca dernek teröristlerin eline geçti” diye konuşma hakkını kendinde nasıl görebiliyor? Cumhuriyet düşmanı Pennsylvanialı Sümüklü Vaiz’in eli kanlı teşkilatına, Harbiye’den adliyeye, Hariciye’den Mülkiye’ye tüm kurumların anahtarlarını kendi elleriyle verenler, “Filanca derneğin yöneticisi teröristtir. Onu oradan almak lazım” diye nasıl pişkince ve utanmadan iftirada bulunabiliyor? Anlamak, gerçekten mümkün değil. Lafı eğip bükmeden söyleyeyim: Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) başkanlığına yeni seçilen Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’dan söz ediyorum. Şebnem Hoca’nın dünya görüşüne, bazı faaliyetlerine, geçmişine, geçmişte aldığı ya da almadığı tavırlara, kimi desteklediğine vs. herkesin desteği de itirazı da olabilir. Benim de var. Pek çok konuda aynı düşünmüyorum. Hatta ve hatta, Türk Tabipleri Birliği gibi “Tıp bilimine, toplumun sağlık sorunlarına ve meslektaşların dertlerine odaklı” çalışan bir teşkilatın başına, keşke sadece “siyasi duruşu değil, bilim insanı olarak kimliği daha öne çıkmış” birini seçselerdi diyorum. Ama bütün bunlar, TTB’nin kongresine katılmış “delegelerin iradesini” yok saymaya ve Şebnem Hoca’yı elinizde hiçbir kanıt ve hüküm yokken “terörist” olarak damgalamaya, yaftalamaya imkân vermez kimseye. Üstelik bunu yapmak bir suçtur. O zaman demokratik kitle örgütlerinin “üye iradesi”ni çöpe atmış olursunuz. Hem örgüt içinden hem de bu pırıl pırıl meslek örgütünü (aynı zamanda bilim mihrakını) ezmeye yeminli yasakçı faşist kafalardan gelen baskıya boyun eğersiniz. Hukuk devleti ve demokratik toplum ilkelerini nasıl savunacağız o zaman? AYASOFYA EMSALIYLE AOÇ DAVASI Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Danıştay’ın Ayasofya gerekçesini emsal göstererek, Atatürk Orman Çiftliği’nin (AOÇ) Atatürk’ün şartlı bağışı ve vasiyetine uygun hale getirilmesi için dava açtı. Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Danıştay’ın Ayasofya gerekçesini emsal göstererek, AOÇ alanlarının en geniş sınırlarının, Atatürk’ün şartlı bağışı ve vasiyetine uygun hale getirilmesi için Tarım Orman Bakanlığı’na başvurdu. Ancak bu başvuru talebi reddedildi. Mimarlar, bunun üzerine arazilerin Atatürk’ün mirasına uygun hale getirilmesi için dava açtı. Konuya ilişkin konuşan Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, “Bu dava hepimizin davasıdır. Bu davaya sahip çıkmak, Cumhuriyet değerleriyle hesaplaşmanın zirve mekanı Atatürk Orman Çiftliği’ne ve Cumhuriyet değerlerine sahip çıkmaktır. Siyasi partileri, sivil toplum kuruluşlarını, demokratik kitle örgütlerini bu davayı sahiplenmeye davet ediyoruz” çağrısı yaptı. l ANKARA/ Cumhuriyet Tahliyesine 4 ay kalan mahkumun tek kişilik hücrede ölü bulunduğu ortaya çıktı Plastik sandalyede ölüm Gümüşhane E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu bulunan KHK’li eski Komiser Yardımcısı Mustafa Kabakçıoğlu’nun 29 Ağustos günü tek kişilik bir hücrede plastik sandalye üzerinde yaşamını yitirdiği ortaya çıktı. HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Kabakçıoğlu’nun yaşamını yitirdiği fotoğrafı Twitter hasabı üzerinden, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ü etiketlerek “Tek başına ölüm! Yapayalnız, hasta, bitirilmiş... Rutubetli, dökük, tek kişilik bir hücrede... KHK’li eski polis Mustafa Kabakçıoğlu Gümüşhane Cezaevi’nde bu dünyaya böyle veda etti. 4 ayı kalmıştı tahliyeye ama o tükenmişti. İhmal doluydu ölümü, hiç duydun mu” ifadeleriyle paylaştı. Gergerlioğlu’nun paylaşımı kısa sürede sosyal medyada GÜL: 2 MÜFETTIŞ GÖREVLENDIRILDI Kabakçıoğlu’nun fotoğraflarının sosyal medyada ‘ölüme terk edildiği’ yorumlarıyla paylaşılması üzerine Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Kabakçıoğlu’nun ölümüne ilişkin inceleme yapmak üzere 2 bakanlık müfettişi görevlendirdiğini belirtti. Gümüşhane Cumhuriyet Başsavcılığı Medya İletişim Bürosu, Kabakçıoğlu’nun ölümünden 9 gün önce rahatsızlandığını bildirmesi üzerine 112 Acil Servis ekiplerinin arandığı, ambulanstaki görevlilerin tutuklunun hastaneye gitmesi gerektiğini bildirdiği ancak kendisinin iyi olduğunu beyan ederek hastaneye gitmeyi kabul etmediği belirtildi. Açıklamada, Kabakçıoğlu’nun ölümüne ilişkin bilgi ve belgelerin kamuoyuna sızdırılmasıyla ilgili soruşturma başlatıldığı kaydedilerek, “Bu tip haberlerin kasıtlı ve marjinal gruplar tarafından toplumda infial yaratmak amacıyla yapıldığı değerlendirilmektedir” ifadeleri kullanıldı. ruk Gergerlioğlu, Gümüşhane Başsavcılığı’nın yaptığı açıkGergerlioğlu, Kabakçıoğlu’nun yaşamını yitirdi lamaya tepki ği fotoğrafı Twitter hasabı üzerinden paylaştı. göstererek, “48 gündür açıklabüyük yankı yarattı. ma yapmayan Konuyla ilgili TBMM’de ba savcılık, fotoğraflar medyasın açıklaması yapan HDP da, sosyal medyada yayılınca Kocaeli Milletvekili Ömer Fa ancak açıklama yaptı” dedi. Kabakçıoğlu’nun yazdığı dilekçeleri ve doktor raporlarını gösteren Gergerlioğlu, “Kabakçıoğlu gibi hastalığıyla ilgili sürekli dilekçeler yazan birisi. Nasıl olur da hastaneye gitmek istemez. Burada belli ki gizlenen şeyler var” diye konuştu. Kabakçıoğlu’nun ailesiyle konuştuğunu kaydeden Gergerlioğlu, “Ben ailesi ile konuştum. Eşi, “Mustafa’nın 4 ay kalmıştı çıkışına. ‘Hanım çıkacağım maddi zorluklarımız bitecek’ diyor. Eşi diyor ki ‘Bu adam nasıl tedaviyi kabul etmez’. Aile diyor ki bu kişi öldürülmüş olabilir. Böyle iddialar da var” ifadelerini kullandı. l Haber Merkezi 12 yıl 6 ay hapis cezası verilen Kadir Şeker’in babası Cumhuriyet’e konuştu: Vicdanıyla hareket etti ZEHRA ÖZDİLEK Konya’da Ayşe Dırla (35) adlı kadına yönelik şiddeti engellemek isterken, saldırgan Özgür Duran’ın (32) ölümüne neden olduğu için tutuklanan Kadir Şeker’e (20) 12 yıl 6 ay hapis cezası verilmesi tepkiye neden oldu. Sosyal medyadan tepkilerini dile getiren kadın örgütleri “Kadınları öldürenleri cezalandırın, katilleri durdurmaya çalışanları değil” ifadelerini kullandı. Cumhuriyet’e konuşan Şeker’in babası Cengiz Şeker ve avukatı Konya Baro Başkanı Mustafa Aladağ da karara tepkili. Cengiz Şeker, oğlunun böyle bir cezayı hak etmediğini belirterek, “Kamuoyu önünde her şeyi milletimiz biliyor. Kadir vicdanlı ve ahlaklı bir çocuktur. Onun hayallerinin ve hayatının kararmasını yüreğimiz kaldırmıyor. Kadir bu toprakların bir evladı. Gördüğü bir olaya vicdanı ve ahlakından dolayı duyarsız kalamadı” dedi. Sözlü ve fiili saldırı Şeker’in avukatı ve Konya Baro Başkanı Mustafa Aladağ ise olay anında tanık Ayşe Dırla’ya fiziki değil sözlü Kadın Platformu üyeleri, önceki günkü duruşma öncesinde Kadir Şeker’e destek verdi. bir şiddet olduğunu belirterek, “Ayşe Dırla yüksek sesle ağlıyor. Sözlü olarak başlayan bir şiddetin nasıl sonlanacağını bilemiyoruz. Kadir bu sese kulak veriyor ve olay yerine gidiyor. Sorun yok denince evine doğru yöneliyor. Kadir arkasını dönüp gitmesine rağmen ölenin sözlü ve fiili saldırısına maruz kalıyor. Fiziki müdahalede ölen, Kadir’in boğazına sarılıyor. Bıçak Kadir’e ait, doğru ancak boğazı sıkılan bir insanın bu saldırıdan başkaca kurtulma imkanı yokken istem dışı bu bıçağı eline alıyor ve birlikte yere düşünce ölenin vücuduna isabet ediyor. Bizce burada ısrarla meşru müdafaa sınırlarının aşılması hükümlerinin uygulanması gerekir. Bu doğrultuda ceza verilmemesi yönünde mahkemeden taleplerimiz oldu. İlk derece mahkememiz ceza yönünden hüküm kurdu” diye konuştu. Kararı istinafa taşıyacaklarını dile getiren Aladağ şöyle devam etti: “Beklediğimiz en kötü sonuç. Kadir’in ailesi Konya’nın bir ilçesinde yaşıyor. Kadir 1 yıldır Konya merkezde üniversite sınavına hazırlanıyordu. Teyzesinin yanında ikamet ediyor ve tarafları önceden hiç tanımıyor. Tamamen iyi niyetli bir şekilde yardım etmek güdüsüyle hareket ediyor. Kadir bırakın birini öldürmeyi kasten bir canlıya zarar verebilecek bir çocuğumuz değil. Düzgün bir aile terbiyesi almış istikbal vaat eden bir çocuk.” l İSTANBUL FINCANCI AÇIKLAMASI ‘Erdoğan’ın söylemleri hukuken suç’ Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı seçilen TİHV Kurucusu Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’yı hedef almasının uluslararası hukuk ve yasalar açısından suç olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, önceki gün grup toplantısında Fincancı için “Terör örgütünden birini TTB’nin başına koydular” ifadelerini kullanması üzerine TİHV, dün açıklama yaptı. Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’nin en önemli meslek ve sivil toplum örgütlerinden biri olan TTB’nin Merkez Konsey seçimini ‘sivil topluma el koyma hadisesi’ olarak tanımlamasını manidar bulduklarını belirten TİHV açıklamasında, “Buradaki rahatsızlığın nedeni çok açık: Kimse iktidarın icraatlarını denetlemesin, yanlışları eleştirmesin” denildi. ‘Bir hak savunucusu’ Fincancı’nın gerçek bir hak savunucusu olduğu vurgulanan açıklamada, “Cumhurbaşkanı’nın sarf ettiği kabul edilemez ifadeler, hem sevgili başkanımızın hem de vakfımızın insan hakları savunuculuğu faaliyetlerini engellemeye yönelik tehdit ve baskı niteliğindedir. Yani uluslararası hukuk ve yasalarımız açısından suçtur. Gereği için ilgili makamları göreve davet ediyoruz” denildi. l Haber Merkezi İHD: 14 tutuklu yaşamını yitirdi İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi’nin hazırladığı “İç Anadolu Bölgesi Hapishaneleri 3 Aylık Hak İhlalleri Raporu” yayımlandı. Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi Nuray Çevirmen, 2020 TemmuzEylül aylarında toplam 97 kişinin kendilerine başvuru yaptığını kayderek “Cezaevlerinde 14 tutuklu yaşamını yitirdi, 51 tutuklu ise işkenceye uğradı” dedi. Çevirmen, tutuklu ve hükümlülerin, kendilerine “Yalnızca idarenin istediği kanal ve gazeteleri takip edebiliyoruz” dediğini belirtti. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle