18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 10 EKİM 2020 CUMARTESİ KKTC’NİN SEÇİMİ Maraş, seçim ve yeni süreç Kıbrıslı Türkler yine Türkiye ile birlikte “tarihi” olaylara tanıklık ediyor. Bugün 50 yaşın altında olanların düne kadar sadece uzaktan seyredebildiği bir Maraş kenti vardır. Barış Harekâtı’nın gerçekleştiği 1974 yılından önce burası bir turizm cennetiydi. Yollarda palmiyeler vardı. Sahil şeridine yerleşmiş oteller, barlar, restoranlarla yabancı turistlerin gözdesi halindeydi Maraş. Barış Harekâtı planlanırken Maraş kenti “kurtarılacak” yerler arasında değildi. Fakat Kıbrıslı Rumlar güvenlik endişesiyle kendi kararlarıyla kenti terk etmişti. Bunun üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri kenti denetimine aldı. Lefkoşa ve Ankara’nın hedefi, müzakere süreçlerinde ve alver aşamasında burasını koz olarak kullanmaktı. Nitekim, 1977’den itibaren başlayan müzakerelerde Kıbrıs Türk tarafından, Rum liderliğine yapılan en çarpıcı teklif “Maraş’ı size verelim, buna karşılık Lefkoşa Uluslararası Havaalanı iki toplumun kullanımına açılsın” şeklindeydi. Rum tarafı bu teklifi elinin tersiyle geri çevirdi. Daha sonra Türk tarafı “Ercan Havaalanı’na uçuş yasağı kaldırılsın, Maraş’ı size verelim” teklifini masaya koydu. Ama onu da reddettiler. En sonuncusu 2004 yılında referanduma sunulan Annan Planı’ydı. KıbrısKKTC’DEN İZLENİMLER REŞAT AKAR lı Türklerin yüzde 65 “evet” oyu verdiği bu planı Rumlar yüzde 70’i aşan “hayır” oylarıyla reddetti. “Evet” demiş olsalardı, Maraş “hayalet kent” olmaktan çıkacak ve yıllar öncesinden burada turizm faaliyetleri başlayabilecekti. Kaçırılan fırsat Rumların, 2004’te Annan Planı’na “hayır” demelerinin ardından yeni bir fırsat kapısı aralanmıştı. Rum lideri Nikos Anastasiadis, kendisi gibi Limasol doğumlu olan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yla İsviçre’nin Crans Montana bölgesinde birçok görüşme yaptı. Bu görüşmelerin sonuncusuna ilk defa garantör ülkeler de katıldı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun da katıldığı toplantıda Kıbrıs Türk tarafı ilk defa Birleşmiş Milletler’e bir de harita sundu. Rum tarafı haritayı gördükten sonra, uzlaşıya varmak yerine bavulları toplayıp Lefkoşa’ya döndü. Ve Maraş’ın iade şansı bir kez daha yitirilmiş oldu. Öyleyse, Lefkoşa ve Ankara’nın artık farklı bir yaklaşım içine girmesi gerekiyordu. Müzakere kapısını sonuna kadar kapatmadan, Rum tarafını son kez masaya çekmek ve uzlaşı sağlanması halinde yarım asrı aşkın bir süredir BM’nin gündeminde bulunan Kıbrıs sorununu çözüme ulaştırmak.İşte Ankara’nın şu an uygulamaya koyduğu senaryonun ardındaki düşünce tam da budur. Doğu Akdeniz’de yaşanan gerilimi sonlandırmak, TürkYunan ilişkilerini geliştirmek ve Kıbrıs sorununu çözmek amacıyla AB ve BM’nin gözü önünde son bir deneme yapılması “perde gerisinde” planlanmış olmalı. Peki ne zaman?.. KKTC’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tamamlanmasından hemen sonra... Seçimlerin ikinci turu 18 Ekim’de yapılacak ve bunun ardından BM Genel Sekreteri Guterres yeni bir inisiyatif üstlenerek üç garantör ülke ve iki toplum liderini bir masa etrafında toplayıp “son şansını” deneyecek. Seçimlerde kimin kazanacağını kestirmek bu kez çok zor. Ulusal Birlik PartisiHalkın Partisi koalisyonu dağılmazdan önce Gezici şirketi tarafından yapılan son kamuoyu yoklamasında Ersin Tatar ile Mustafa Akıncı’nın ikinci tura yarışacağı ve Tatar’ın seçimi kazanacağı gösteriliyordu. Anket sonuçlarının açıklanması sonrasında Ersin Tatar’ın, ortağından habersiz Ankara ziyareti ve bu ziyarette Maraş kararı alındı. HP buna tepki olarak geri çekildi. İşte bu noktada Ersin Tatar ikinci tura kalsa da HP tabanının kimden yana oy kullanacağını kestirmek çok zor. Peki, neden şimdi? Burada merak uyandıran soru şudur: KKTC neden Maraş’ın bir kısmını şimdi açtı ve neden seçimlere saatler kala bu yapıldı?.. Bunun etkisini, yarın akşam sandık sonuçlarının açıklanması sonrasında göreceğiz. Burada Kıbrıs Rum tarafına verilen mesaj çok önemlidir. Ankara en üst düzeyde şu mesajı veriyor: “KKTC’deki seçimlerden sonra kurulacak masaya iyi niyetle ve paylaşım arzusuyla gelirseniz, yarım asırlık sorunu tarihe gömeriz. Ama yine ‘hayır’la gelirseniz o zaman Maraş’ın tamamını açarız.” NATO’nun Türk ve Yunan heyetlerini uzlaşı noktasına getirmesi bir tesadüf değildir. Bakan Çavuşoğlu’nun, tam da Maraş’ın kısmi açıldığı gün Bratislavya’da Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias’la “dostane” görüşme yapması da tesadüfi değildir. İşin özeti, iki taraf arasında “ciddi güven bunalımı” vardır. Bunu aşmak pek de kolay olmayacak. MUSTAFA AKINCI: ADAY OLMAMAM İÇİN TEHDIT EDILDIM KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, yarın yapılacak seçimlerde aday olmaması için Türkiye resmi makamları tarafından tehdit edildiğini öne sürdü. Akıncı, TV2020 adlı kanalda dün yayımlanan programda “Size Türkiye’den ya da herhangi bir temsilcisinden aday olmamanız için telkin geldi mi” sorusuna “Bu bile yapıldı. Derin ilişkiler içerisinde olan ve Türkiye’yi yönetene bağlı makamlar var biliyorsunuz. ‘Aday olma. Senin için, ailen için, yakınların için iyi olur’ şeklinde özel kalem müdürüm aracılığıyla bu mesaj bile iletilme cüreti gösterildi” yanıtını verdi. Akıncı ayrıca, Türkiye’nin bu husustaki tavrının ne olduğunu sormak için Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri’yi davet ettiğini, ancak büyükelçinin gelmediğini ileri sürdü. Türkiye Lefkoşe Büyükelçiliği ise Akıncı’nın iddiasını yalanladı. Yapılan açıklamada “İfadeler gerçekdışıdır. Türkiye Cumhuriyeti seçimlerin güvenle yapılması da dahil, her bir Kıbrıs Türkünün canını da malını da korumakta kararlıdır. Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik bu rahatsız tavrın sürdürülmekte olması iyi niyetten uzaktır” denildi. l Haber Merkezi Mustafa Akıncı ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR M. BIROL GÜGER Ersin Tatar Kambur değil, nefes borusu KKTC’de yarın yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Onur Öymen, Cem Gürdeniz ve Sabahattin İsmail, KKTC’deki son durumu ve Kıbrıs’ın Türkiye açısından önemini Cumhuriyet’e değerlendirdi. TEK ÇÖZÜM İKİ DEVLET ONUR ÖYMEN (Emekli diplomat ve Türkiye’nin eski NATO daimi temsilcisi) n 1974 öncesi Kıbrıs Adası’nda nasıl bir manzara hâkimdi? Kıbrıslı Türklerin haklarının korunması konusunda nasıl bir yol izlenmeli? Kıbrıs Cumhuriyeti, 1960’ta imzalanan Londra ve Zürih antlaşmaları ile Kıbrıslı Türkler ve Rumların egemen, eşit taraflar halinde kabul edildiği ortak bir zeminde kuruldu. Fakat başta Makarios olmak üzere Rumlar bu durumu hiç hazmedemediler; Türkleri tamamen bertaraf etmek ve Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak için enosis (birleşme) politikasını izlediler. Ardından, Türkleri adadan tamamen atmak için de Akritas Planı’nı devreye soktular. Bu çerçevede, 1963 sonunda büyük katliamlara giriştiler ve süreç içinde Türk devlet teşkilatını tamamen tasfiye ettiler. Uluslararası toplum da bu katliam ve ihlallere rağmen Kıbrıslı Rumları, Kıbrıs’ın meşru gücü olarak tanıdı. 1974’te Makarios bir darbe ile devrildi ve onun yerine Nikos Samson adında bir teröristi getirildi. Türkiye bunun üzerine diğer garantör İngiltere’ye, adaya birlikte müdahale etme teklifinde bulundu. İngiltere bunu reddedince de tek başına müdahale etmek durumunda kaldı ve bu şekilde soydaşlarımızın can ve mal güvenliği sağlandı. Türkiye’de sahip çıkan olmadı 2004’te Annan Planı devreye sokuldu. Bu planın gelmiş geçmiş hiçbir diplomatik ihtilafta örneği görülmemiştir. Türkiye maalesef o dönem bu planı destekledi ve Kıbrıslı Türklerini de bu planın lehine oy vermeye davet etti. Ancak Rumların aleyhte oy vermesi sonucu şans eseri plan geçmedi. Planın kabul edilmesi halinde ambargoların kalkacağı vaat ediliyordu, ancak ambargolar devam etti. Rumlar ise aleyhte oy vermelerine rağmen, bütün uluslararası anlaşmalar hiçe sayılarak Avrupa Birliği’ne kabul edildi. Geçen süreç içinde de Rumların uzlaşmaz tutumları karşısında hiçbir çözüme varılamadı. Eski İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Strow, Independent için kaleme aldığı bir makalede, Kıbrıs’ta iki devletli çözümün bütün dünya tarafından kabul edilmesi ve KKTC’nin de tanınması gerektiğini söyledi. İşte, bu kadar açık. Türkiye’de bu görüşe sahip çıkan birileri maalesef çıkmadı. Oysa Türkiye’nin politikası da bu yönde olmalıydı. Dolayısıyla yapılacak iş, adadaki iki toplumun, iki ayrı devlet şeklinde varlığını sürdürebilmesi için çaba sarf etmektir. Siyasal iktidar, küresel arenada kendine yakın pek çok devlet olduğunu söylüyor. O halde, hiç olmazsa bunların bir kısmı KKTC’yi bağımsız bir devlet olarak tanımalı. ‘GKRY ARTIK GÜVENLİK TEHDİDİ’ CEM GÜRDENİZ (E. Tümamiral) n Atatürk, gerçekleştirilen bir tatbikat sırasında “Kıbrıs’a dikkat edin, Kıbrıs bizim için çok önemli” demişti. Kıbrıs’ın Türkiye için önemi nedir? Bugün Türkiye’nin Akdeniz’deki jeopolitik geleceği, birbiriyle ilişkili üç boyutlu güvenlik tehdidi ile karşı karşıyadır. İlki Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarımızın gasp edilmesidir. Mavi Vatanı ilgilendirmektedir. İkincisi denize serbest çıkışı olan bağımsız sözde bir Kürdistan’ın kurulma gayretleridir. Anavatanı ilgilendirmektedir. Üçüncüsü KKTC’nin yani yavru vatanımızın geleceğidir. Hem anavatanı hem Mavi Vatanı ilgilendirmektedir. Bu üç sorun alanı da iç içedir. Birbirinden ayırmak mümkün değildir. KKTC’nin siyasi ve jeopolitik varlığı bugünkü konjonktürde hayatidir. GKRY, Afrodit sahasında gaz buluşu sonrasında aşırı silahlanma, askeri ittifaklar kurma ve Türk karşıtlığı ile bırakalım federal yapı altında bir arada yaşamayı, KKTC ve Türkiye için artık ciddi bir güvenlik sorununa dönüşmüştür. Bu koşullar altında, KKTC ve Türk askeri varlığından vazgeçmek, Türk ve KKTC mavi vatanından vazgeçmek anlamına gelir. Şartlar ne olursa olsun vazgeçilmemelidir. Karşınızda dişinden tırnağına silahlanmış Güney Kıbrıs Rumları ve arkasında PESCO kararları ile duran AB ve silah ambargosunu kaldırmış bir ABD var. 1963 Kanlı Noel’inde de garanti anlaşmaları vardı. Ancak sadece Türkiye kanı durdurmak için hamle yaptı. ABD tarafından engellendi. Umarım KKTC halkı, KKTC’nin Türkiye’den uzaklaşmasına izin vermez. Emperyalizmin tuzaklarına düşmez. Vereceği kararlarla KKTC halkına bir daha asla “Bekledim de gelmedin’’ namelerini Rum radyolarından dinletmez. ADAYLAR VE ÇİZGİLERİ SABAHATTİN İSMAİL (KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş’ın eski danışmanı) n Adaylar ve seçimin önemi hakkında bilgi verir misiniz? Bağımsız adaylardan şimdiki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Tufan Erhürman, 50 yıldır sonuç alınmayan Annan Planı’na benzeri bir planla federasyon kurulmasını savunuyorlar. Federasyon ya da federe devlet olarak Türkiye’nin olmadığı AB’ye girerek, Türkiye ile mesafeli olunmasını istiyor her iki aday da. Erhürman, genel başkanı olduğu Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) tarafından destekleniyor. Akıncı, yüzde 67 civarında oyu olan sosyal demokrat Toplumcu Demokrasi Partisi ve yüzde 3 civarında toplam oyu olan, Türkiye ve KKTC karşıtı radikal uç sol tarafından destekleniyor. Seçimi kazanabilmesi için KKTC’den yana olan partilerden ve CTP’den destek alması gereken Akıncı, aynı zamanda ABD, AB, BM, Rum Yönetimi ve Güneydeki Rum Komünist Partisi AKEL tarafından destekleniyor. ‘Federasyon yanlıları kazanırsa...’ Diğer iddialı adaylardan mevcut Başbakan Ersin Tatar, son koalisyon hükümetindeki büyük ortak olan ve KKTC’yi savunan Ulusal Birlik Partisi’nin (UBP) genel başkanı. UBP son seçimde yüzde 40 oy almıştı. Tatar’ın Türkiye ve KKTC yanlısı açıklamalarına rağmen, sahibi olduğu kanalda Türkiye için “işgalci”, KKTC için “sahte” denilen programlar yapılıyor. Kazanmak için federasyonculardan da oy alması gerektiğini düşünen Tatar, Türkiye ile bağın koparılması ve garantörlüğün son bulması anlamına gelen “Türkiye’nin bulunmadığı AB’ye girilmesi”ni savunuyor ki bu 5 yıl içinde KKTC’nin AB içinde asimile olması, demografik, ekonomik, kültürel, toprak mülkiyeti açısından erimesi anlamına geliyor. Tatar geçmişte çözüm için Rum tarafına yüzde 6 toprak tavizine hazır olduğunu söylediğinde de tepki çekmişti. Bir diğer iddialı aday, son hükümetin diğer ortağı Halkın Partisi’nin eski başkanı, başbakan yardımcısı ve Dışişleri Bakanı eski müzakereci Prof. Dr. Kudret Özersay’dır. Özersay 2015 seçimlerinde de aday olmuş ve yüzde 20 civarında oy almıştı. Görüşmeler konusunda deneyimli olan Özersay, Rumlarla bir federasyon olmayacağına inanıyor. O nedenle önce ortaklığa dayalı bir çözüm yerine işbirliğine dayalı bir çözümü savunuyor. Yeni seçeneklere karşı olan Akıncı veya Tufan Erhürman kazanırsa federasyon görüşmelerine kalınan yerden devam etmek isteyeceklerdir. Bu ise KKTC iç siyasetinde ve Anavatan Türkiye ile ilişkilerde büyük çatışmalara neden olacak. Halkın çoğunluğu federasyon görüşmeleri ile 50 yıl daha kaybedilmesine karşı. KKTC’deki ‘Ayasofya’ adımı Dünyanın en uzun sürmüş, halen çözüme kavuşamamış sorunlarından biri Kıbrıs sorunu. Tam yedi BM genel sekreteri eskitmiş, çok sayıda plana, yıllarca süren müzakereleMUSTAFA K. ERDEMOL re konu olmuş bir sorun. Adanın birleştirilmesine yönelik en son girişim, başarısızlıkla sonuçlanan 2017 CransMontana görüşmeleriydi, malum. Görünen o ki, federal bir çözüm gittikçe imkânsız hale geliyor adada. Başka çözümler üzerinde durulmaya başlandı bile. GKRY Başkanı Nikos Anastasiades de başka alternatiflerin olabileceği üzerinde durdu bir ara. Ekim 2018'de “gevşek bir federasyon”dan, hatta bir konfederasyondan söz etti. Kuşkusuz en büyük muhalefeti de hem Kilise’den hem de AKEL’den gördü. Buna rağmen kimse Rum liderliğinin, elindeki gücü Kıbrıs Türkleri ile Kıbrıs Rumları arasında eşit olarak paylaştırmaya niyeti olduğunu söyleyemez. “Cumhuriyet”in tanınmışlığından, Kuzeye oranla ekonomik gelişkinliğinden memnun Rum yöneticileri. Kendilerinden daha az bir nüfusla güç paylaşımına da razı değil pek. Mevcut statüko her açıdan yararlı Rum yönetimi için. Kıbrıs’ta çözümü zorlaştıran faktörler arasında Rum tarafının bu “memnuniyeti” de var kuşkusuz. Önceki seçimlerden çok farklı KKTC böyle bir ortamda cumhurbaşkanlığı seçimine gidiyor yarın. Adaylar arasında mevcut Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Başbakan Ersin Tatar ileride görünüyorlar. KKTC siyasetinde hızla yükselen Kudret Özersay da sürpriz yapabilir. Bu seçimler önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden çok farklı. AKP iktidarının, artık hiç saklamadan Tatar’dan yana tavır aldığı, federasyonu savunan Akıncı’yla “Kıbrıs Meselesi”ni savunamayacağını düşündüğü çok açık. Bu nedenle, Tatar lehine olacak girişimlerde bulunuyor. KKTC ile birlikte Maraş’ın açılması kararını alması bunlardan biri. Ancak, KKTC seçmeni hâlâ Akıncı’dan yana bir tutuma sahip. Türkiye’nin adadaki iradeyi hiçe sayıyor olduğunu düşünüp bu duruma itiraz eden Akıncı’ya destek verecek ciddi bir kitle var. AKP iktidarı, tıpkı Türkiye iç politikasında olduğu gibi KKTC’de de sadece mevcut statükoya değil, “dünyaya”, Rum tarafına meydan okuma üzerine kurulu bir politika güdüyor. Kapalı Maraş’ın açılması bu politikanın sonucu. Tıpkı Ayasofya’nın açılması gibi bir görüntü var karşımızda. Onların da kaybedecekleri var Ayasofya benzetmem boşuna değil. Ayasofya’nın ibadete kapalı olduğu dönemlerde bile namaz kılınan bölümleri vardı. Kapalı Maraş’ın “açılmadan” önce dolaşıma açılmış kısımlarının oluşu gibi. Kıbrıslı sol aydın Nazım Beratlı’nın Maraş’ın açılmasına ilişkin farklı bir yorumu var: “Maraş’ın açılması doğru bir karardır. Rum yöneticileri, başta Makarios olmak üzere, Kıbrıs sorununun, Helenizme herhangi bir zarar vermediğini bilirlerdi. Mevcut durumun Kıbrıs Türklerini özellikle ekonomik açıdan yok etmesini bekler tutumları vardı Rum yönetiminin. Maraş’ın açılması artık onların da kaybedeceği şeyler olduğu anlamına geliyor”. Ama Nazım Beratlı yine de “Maraş’ın açılmasının zamanlaması yanlıştır, sunumu da pek doğru değil” diyor. O kadar aceleye getirilmiş bir karar ki, kapalı Maraş’ın açılmasını partisi Halkın Partisi’nin (HP) neredeyse temel politikası haline getiren, bu konuyu “olgunlaştırıp” gündeme sokan Kudret Özersay, ki Dışişleri Bakanı’ydı, bir kaç gün önce ile ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın haberi bile olmuyor. Akıncı malum, federasyoncu görüşleri nedeniyle AKP tarafından kesinlikle istenmiyor. Maraş’ın yıllar önce oradan ayrılan mülk sahiplerine hakları da verilerek açılması elbette gerekliydi. Bunca yıl çözüm için Rum yönetiminin keyfini bekleyen Kıbrıs Türklerinin artık sabrının kalmadığı bir gerçek. Umarım bu girişim Kıbrıs’ta bir adaya seçim kazandırmak için yapılmamıştır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle