10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 915 OCAK 2020 ÇARŞAMBA 5 Ocak’tan bu yana kayıp Gülistan’ın odasında “Ölürsem dolabımı toplayın” notu bulundu ‘Bulunan not 2018’e ait’ Gülistan’ın “Ölürsem dolabımı toplayın, arkamdan kimse laf etmesin” yazılı notu bulundu. Oda arkadaşı, “Not, Aralık 2018’e ait. Üstüne baya güldüğümüz ve eğlendiğimiz bir not olduğu için görür görmez hatırladım” dedi. Gülistan’ın erkek arkadaşının polis olan üvey babası E.Y., “Baş şüpheli minibüsçü” dedi. Tunceli’de 5 Ocak’tan bu yana kendisinden haber alınamayan Munzur Üniversitesi Çocuk Ge lişimi 2. sınıf öğrencisi Gülistan Doku, (21) hâlâ bulunamadı. Arama çalışmaları de vam ederken 12 Ocak’ta odasında Gülistan’a ait bir MEHMET KIZMAZ not bulundu. Konuyla ilgili konuşan oda arkada şı, “Not, Aralık 2018’e ait. Üstüne baya güldüğümüz ve eğlendi ğimiz bir not olduğu için görür görmez hatırladım. Dolabı dağınık olduğu için biz de Gülistan’a, ‘Dolabını topla’ de dik. O da, ‘Ben ölürsem dolabımı topla yın, arkamdan kimse laf etmesin. Aaa’ diye yazdı. Hatta o an not ile ilgili, ‘Yıl lar sonra bakıp güleceğiz’ demişti. Bu şekilde şakayla yazılan bir nottu. Gü listan güldüğümüz, eğlendiğimiz her şeyi saklıyordu” ifadelerini kullandı. Gülistan’ın arkadaşları erkek ar kadaşı Zaynal Abakarov için, Gülistan Doku Doku’nun bulunması için Uzunçayır Baraj Gölü ve kıyısı ile göle su sağlayan Dinar Deresi çevresinde arama yapılıyor. Doku’nun annesi arama yapılan bölgede ağıtlar yaktı. “Gülistan’dan haber alamadığımızı söylediğimizde gayet rahat tavır takındı. Onda hiçbir kaygı görmedim” dedi. Babası: Şüpheli minibüsçü Abakarov’un polis olan üvey babası E.Y. ise yıllık izne ayrıldığını ve ailesi ile birlikte Alanya’da olduğunu belirterek “Açıklama yapsaydım kendimi direkt olayın içinde görürdüm. Bu işlerin böyle olacağını biliyorum. Tecrübe liyim. ‘Olaylar birkaç gün durana kadar en azından Zaynal’ın aileyle karşılaşmaması için birkaç gün işe gelmeyeceğini, Alanya’ya dişçiye göndereceğim’ dedim. Ama böyle olacağını bilmiyorduk ki. Nasıl o evde kalalım. Bunun mantığı yok. Günlük hayatımızı yaşıyoruz” dedi. E.Y., “Bana göre birinci şüpheli minibüsçüdür. Minübüsteki herkes kameraların bulunduğu yerlerde iner ken, Gülistan’ın kameranın olmadığı bir yerde inmesi, kameranın olmaması manidar. Bende şaşkınım. Suçumuz olsa devlet bizi saklar mı? Ben de ilk başka intihar düşündüm. Bugüne kadar suda bulunması lazımdı. Garip” diye konuştu. ‘Darp yaşanmadı’ Zaynal ve Gülistan’ın 2 ay önce ayrıldıklarını kaydeden E.Y., “Cumartesi günü Gülistan kapıyı çaldı. Zaynal’ı sordu. ‘İşte’ dedik. Ardından eşim kendisini eve davet etti. Çay içtiler. Ben salonda TV izliyordum. 12 saat sonra Zaynal geldi. Saat 21.3022.00 gibi Gülistan’ın gittiğini anladığımda Zaynal’a, ‘Niye yağmurlu havada yanlız yurda gönderdin, git arabayla bırak’ dedim. Gülistan arabaya binmek istememiş. O arada arabamız çamura saplanmış. Ben gittiğimde polis de Zaynal’a yardımcı olmaya çalışıyordu. Aracı çıkarıp eve geldik. Pazar günü de Gülistan, Zaynal’ın yanına gelerek, ‘Barışalım’ diyor, o da, ‘Git akşam konuşuruz’ diyor. Gülistan minibüse biniyor. Zaynal, 14.00 gibi işyerinden çıkıp eve, evinden spor salonuna, tekrar eve, ardından yine işyerine gidiyor. 22.3023.00’e kadar işyerinde kalıyor. Hiçbir zaman ne tartışma ne de bir darp yaşanmadı. Zaynal, pazar günü ilk, saat 19.00 gibi daha sonra 22.00 gibi olmak üzere asayiş ve karakolda iki defa ifade verdi” dedi. 19 ARALIK KATLİAMI Sorumlu tutuklu ve hükümlüler çıktı Ümraniye Cezaevi’ne 19 Aralık 2000’de düzenlenen ve biri uzman çavuş, beş kişinin öldürüldüğü Hayata Dönüş Operasyonu’yla ilgili 267 askere açılan davada verilen kararın gerekçesi yazıldı. İstanbul Anadolu 8. Ağır Ceza Mahkemesi, zamanaşımı ve beraatla biten davada yargılanan askerlerin “operasyon sırasında hapishane içerisine girmedikleri” beyanına dayanarak bu kararın verildiğini ifade etti. Kararda, “cezaevinin içerisindeki operasyonu yürüten kişilerin Ankara’dan İstanbul’a gönderilen ve kimliği belirlenemeyen kişiler olduğu” belirtildi. Kararda ayrıca, operasyonun gerçekleşmesinin sorumlusu olarak da hapishane içerisinde açlık grevi yapan tutuklu ve hükümlüler gösterildi. Müşteki avukatlarının 20 yıl önceki operasyonla ilgili açılan davada olay yerinde keşif yapılması, tutuklu ve hükümlülerle görüşen aydınların ve dönemin Adalet Bakanı, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü, askeri yetkililerle savcıların tanık olarak dinlenmesi gibi tüm talepleri reddedilmişti. l İSTANBUL/Cumhuriyet SÜRYANİ RAHİBE TAHLIYE KARARI Mardin’in Nusaybin ilçesinde, “Terör örgütüne yardım ve yataklık etmek” suçundan 10 Ocak’ta tutuklanan Mor Yakup Kilisesi rahibi Aho (Sefer) Bileçen için dün tahliye kararı verildi. Mardin 2’nci Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen karar, Bileçen’in sabit ikametgâhının olması ve kaçma şüphesinin olmaması gerekçelerine dayandırıldı. Dün akşam saatlerinde cezaevinden çıkan Bileçen, “2018 yılında 2 örgüt mensubu manastıra geldi. Benden yemek istediler. Ben de verdim. Kim kapıma gelirse veririm. Dini ve felsefi olarak vermem gerekiyor. Ben bunu herhangi bir örgüte yardım etmek için değil, inancım gereği yapıyorum. Dini ve felsefi anlamda ben ihbar da edemem” dedi. l Haber Merkezi İLK DURUŞMASI YAPILDI Gazeteci Akın’a ceza talebi Eski Yeni Yaşam gazetesinin yazıişleri müdürü Osman Akın hakkında, gazetede çıkan haberler gerekçe gösterilerek “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması dün İstanbul 24’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Akın, savunmasında kendisine yöneltilen iddiaları kabul etmeyerek, “İddianameye konu yazı ve haberler, kendi bütünlüğü içerisinde ele alınıp değerlendirilmemiş, içeriklerinden birkaç kelime, kavram veya cümle alıntılanarak soyut gerekçeler ile suç isnadı yapılmıştır” dedi. Akın, haber ve yazıların basın ve ifade özgürlüğü kapsamında toplumu bilgilendirme amacıyla yayımlandığını belirterek beraatını istedi. Savcı, mütalaasında Akın’ın, “örgüt propagandası” yaptığını belirterek cezalandırılmasını istedi. Ara kararını açıklayan mahkeme, Akın ve avukatının esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma hazırlaması için duruşmayı 24 Ocak’a erteledi. l Haber Merkezi Adli tıp kurumu ‘kurşun sert zemine çarparak vücuda girdi’ tespiti yaptı Kurkut davasında Kurkut ailesi avukatı Yalçındağ, “Aynı kurumların birbirine zıt rapor tepkisiraporlarhazırlaması şüpheli” dedi. Diyarbakır’da 2017 Nevruzuna katılırken polislerin açtığı ateş sonucu yaşamını yitiren üniversite öğrencisi Kemal Kurkut’un ölümüne ilişkin polis Y.Ş. hakkında “olası kastla öldürme” suçundan açılan davanın 8’inci duruşması görüldü. Kurkut ailesi avukatı Reyhan Yalçındağ bilirkişi raporuna tepki göstererek aynı kurumların birbirine zıt raporlar hazırlamasının şüpheli bir durum olduğunu ifade etti. Diyarbakır 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada güvenlik güçleri yoğun güvenlik önlemi alırken, duruşmaya, sanık polis Y.Ş. ile avukatı Kurkut’un annesi Secan ve ağabeyi Ferhat Kurkut ile avukatları Reyhan Yalçındağ katıldı. Duruşmada, bilirkişi raporlarının arasındaki çelişkilerin giderilmesi için İstanbul Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından hazırlanan ve “kurşunun sert zemine çarparak vücuda girdiği” şeklindeki bilirkişi raporu okundu. Mahkeme, sanık polis Y.Ş’nin rapora ilişkin celse arasında yazılı savunma dilekçesi sunduğunu belirtti. ATK’nin hazırladığı raporda Kurkut’un “seken mermi” ile, Ulusal Kriminal Büro’nun ise ilk raporunda “doğrudan atış”la, ikincisinde “sert zeminden seken mermi” ile öldürüldüğü yönünde görüş bildirmesi üze Kemal Kurkut 2017 Nevruzu’nda polisin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirdi. rine mahkemenin raporlar arasındaki bu çelişkilerin giderilmesi istemiyle ATK’den talep ettiği rapor 7 ay sonra tamamlandı. İstanbul ATK’nin hazırladığı rapora ilişkin söz verilen sanık polis Y.Ş., celse arasından sunduğu savunmasını tekrar etti. Sanık polisin avukatı ise önceki beyanlarını tekrar ettiğini ve rapora ilişkin bir diyeceklerinin olmadığını söyledi. Duruşmada söz alan anne Secan Kurkut, “Allah’a ha vale ediyorum. Kemal suçsuzdu. Belki yorgundu, o gün uykusuzdu. Masumdu” dedi. ‘Müdahale edildi’ Kurkut ailesi avukatı Reyhan Yalçındağ ise bilirkişi raporuna tepki göstererek aynı kurumların birbirine zıt raporlar hazırlamasının şüpheli bir durum olduğunu ifade etti. Yalçındağ, “Aynı bürodan, kurumdan, birbirinden yüzde yüz farklı rapor gelirse ne düşünülür? Herhangi bir gerekçe kurulmaksızın ikinci rapor ilk gelen rapordan farklı oluyor. Mahkeme heyeti hangi çelişkiden kaynaklı aynı kurumdan bir daha rapor talep etti. Öncekinin yüzde yüz tersi bir rapor geldi. Bu bizler açısından şüpheli bir durumdur. Biz dosyaya müdahale edildiğini düşünüyoruz” diye konuştu. İddia makamı, bilirkişi raporuna bir diyeceklerinin olmadığını ve esas hakkındaki mütalaasını hazırlamak için dosyanın kendisine gönderilmesini talep etti. Mahkeme heyeti, ATK raporuna karşı savunma yapmak üzere gelecek celseye kadar katılan müvekkillerine süre verilmesine ve dosyanın esas hakkındaki mütalaasını hazırlamak üzere Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine karar vererek duruşmayı 24 Mart’a erteledi. l Haber Merkezi GRUP YORUM ÜYESİ VARAN, ‘GÖKÇEK’E ZORLA MÜDAHALE TEHDITLERI YAPIYORLAR’ DEDI Açlık grevine müdahale iddiası ZEHRA ÖZDİLEK Yaklaşık 190 gün açlık grevi yaptıktan sonra bir süre ara veren Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Grup Yorum üyelerinden Bergün Varan, “Süresiz açlık grevinin 200’lü günlerine yaklaşan İbrahim Gökçek’e zorla müdahale tehditleri yapıyorlar” dedi. Varan, süresiz açlık grevi direnişleri olduğunu belirterek “Görmeyen gözleri, sağır kulakları açıbilmek için bu direnişi yapıyoruz. Şu an 6 üyemiz tutuklu ve 3 üyemiz Bahar Kurt, Helin Bölek, İbrahim Gökçek süresiz açlık grevinde. Hakkımız neyse onu istiyoruz. İbrahim Gökçek zorla müdahale ile tehdit ediliyor. Bir insana kendi isteği dışında zorla müdahale etmek cinayet işlemek demektir. Zorla müdahale ile direnişimizi bitiremezler. Bende Grup Yorum üyesi olarak taleplerimizin kabul edilmesini istiyorum” ifadelerini kullandı. Grup Yorum’un talepleri Grup Yorum üyeleri, çalışmalarını yürüttükleri İdil Kültür Merkezi’ne polis baskınlarının son bulması, üyelerinin İçişleri Bakanlığı’nın arananlar listesinden çıkarılması, 3 yıldır devam eden konser yasaklarının kaldırılması ve üyelerinin serbest bırakılması talepleri için açlık grevi yapıyor. Haziran ayında süresiz açlık grevine başlayan ve neredeyse 1 yıldır tutuklu olan Barış Yüksel 190’ıncı gününde greve ara vermişti. l İSTANBUL MEKTUBA YİNE SANSÜR Grup Yorum üyesi Barış Yüksel’in gazetemize Silivri 9 No’lu Kapalı Cezaevi’nden gönderdiği mektup cezaevi yönetimi tarafından sansürlendi. Mektupta sadece, “İyi çalışmalar dileklerimi yolluyorum, Ben Grup Yorum üyesi Barış Yüksel” kısmı bırakıldı. Nâzım... Moskova... Putin... Erdoğan! Zaten yoğun olan “RusyaPutin” merkezli haberler bir haftadır daha da arttı. 8 Ocak Çarşamba günü İstanbul’a gelen Putin, “Açılış bahane, Erdoğan’la anlaşmak şahane” deyip, Libya konusunda “görüş birliğine” vardılar. Ardından da gözler Moskova’ya çevrildi. Libya’daki iç savaşın tarafları Rusya’nın başkentinde buluştu. Türkiye’den Moskova’ya giden heyet ise geleneksel anlamda söylemek gerekirse devletin üç ağayı idi: Dışişleri Bakanı, Milli Savunma Bakanı ve MİT Başkanı... Erdoğan adına Moskova’ya giden üç yetkili de Rus muhataplarıyla buluştu... Erdoğan’la Putin’in “iki insan tek fikir” diye özetleyebileceğimiz derinleşen dostluklarına ilişkin haberleri izledikçe, çalışma masamın hemen arkasındaki kızım Yağmur’un yaptığı Nâzım portresinin ete kemiğe bürünüp gülümsediğini hissederim. Dün sabah saatlerinde bugün için kaleme alınabilecek konu başlıklarını listelerken, beşinciye geldiğimde arkamda Nâzım bir başka gülümsüyordu. Bugün Nâzım Hikmet’in 118’inci doğum günü. Gündemde bir dizi “önemli” olay var, ama Nâzım’ın doğumu sadece Türkler değil, tüm dünya için hâlâ önemli bir olay... Gündemdeki beş maddeden izin isteyip Nâzım’la oturdum... HHH Nâzım, dünyada çok az şairin çektiği acıları yaşamış, çok az şairin ulaşabileceği evrenselliği yakalamış büyük bir sanatçı. Dünyada şiirleri en çok bestelenen şair. Nâzım Hikmet’in insan olarak dünyaya gözlerini açışı 15 Ocak 1902 Selanik... Ancak yurttaş olarak doğumu belki de 1921’de, 19 yaşına yeni basmışken, İstanbul’un işgalinin ardından üç şair arkadaşı Vala Nurettin, Faruk Nafiz Çamlıbel, Yusuf Ziya Ortaç’la birlikte Kurtuluş Savaşı’na katılmak üzere İnebolu üzerinden Ankara’ya doğru yola çıkmasıdır. Dede Halep Valiliği yapmış Nâzım Paşa, baba Hikmet Bey Osmanlı’nın Dışişleri memuru, İttihat Terakki’nin matbuat müdürü, anne Celile Hanım ilk kadın ressamlardan... Eğer istenirse İstanbul’da kurulacak bir yaşam var. Ancak Nâzım, aylar sürecek çileli yolculuğu göze alıp “Anadolu” diyor. Çok kısa da olsa Mustafa Kemal’le buluşuyor. Mustafa Kemal, “konulu şiirler” diyor... Sonrasında da çok doğumu var Nâzım’ın... Moskova’da daha 2122 yaşında dünyanın 80 ülkesinden gelen gençlerle birlikte aldığı, “insanlığın tarihi, yeni dünya düzeni” eğitimi... Memleket hasretine dayanamayıp, aşkını da bırakıp Türkiye’ye dönüşü... Cumhuriyetin ilanından sonra daha ileri fikirlerle harmanlanırken yaşadığı çatışmalar... Ve uzun, çileli, müthiş üretimli hapis yılları... 50’sinden sonra Moskova’da kurulan yeni yaşam... Stalin’in her şeye hâkim olduğunu görünce, “tek adamlığa” karşı olduğunu hissettirmesi... (Moskova’nın bir binasını gösterip, “Stalin planladı” yanıtını alınca, “Ben böyle bir mimar tanımıyorum” karşılığını veriyor.) Ben Nâzım’ı en çok “dünyada” tanıdım. Yeri geldikçe vurgularım; dünyanın 80 ülkesini dolaştım, her kıtada, her ülkede iki Türkle karşılaştım; Atatürk ve Nâzım Hikmet... Bir tarihdil araştırmacısının şu sözü beni çok etkilemişti: Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti için ne yaptıysa, Nâzım Türkçe için onu yaptı! Atatürk’le Nâzım’ın yaptıkları elbette karşılaştırılmaz, ancak konu ülkede ve dilde “devrimcilikse” araştırmacının sözü anlaşılabilir. HHH Bugünlerde Moskova ile ilgili haberler çok fazla. Biz de onlara başka bir ek yapmış olduk. Moskova’da gözlerini kapayan Nâzım, “elveda dünya, merhaba kainat” dedikten sonra da unutulmadı. Bu dünyaya 15 Ocak 1902’de Nâzım geldi, gitmedi... Sözün gücü, yazının gücü sürdükçe... Aşk, direniş, insanca yaşam mücadelesi, yaşam sevinci var oldukça... Nâzım da yaşamaya devam edecek. 97 yaşında üretmeye devam eden Hıfzı Topuz’la Nâzım kitabını yazarken uzun uzun söyleştik. Topuz, Nâzım’la Paris’te arkadaşlık etmiş... Sohbetin bir yerinde şöyle dedi: “Atatürk 10 yıl daha yaşasaydı, Nâzım hapiste değil, Atatürk’ün sofrasında olurdu!” İyi ki doğdun Nâzım... İyi ki doğdun Türkçenin dünya şairi... SUR BELEDİYE MECLİSİ HDP’liler görevden uzaklaştırıldı Kayyım atanan Sur Belediyesi’nde 6 HDP’li belediye meclisi üyesi, haklarında yürütülen “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla açılan dava ve soruşturmalar gerekçe gösterilerek görevden uzaklaştırıldı. Sur Belediyesi’nin HDP’li eşbaşkanları Filiz Buluttekin ve Cemal Özdemir 21 Aralık’ta tutuklanmış, yerlerine kayyım atanmıştı. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle