10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 15 OCAK 2020 ÇARŞAMBA EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: BAHADIR AKTAŞ HABER Birinciyiz Gözümüz aydın; dünya bizi kıskanıyor, çünkü birinciyiz! Kredi kartı kullanımından söz ediyorum. Bankalararası Kart Merkezi Genel Müdürü’nün geçenlerde ajanslara düşen açıklamasına göre Kasım 2019 sonunda Türkiye’de kredi kartı sayısı 69.5 milyona, banka kartı sayısı ise 164.4 milyona ulaştı. Bu verilerle, Avrupa’da kredi kartı sayısında İngiltere’nin, banka kartı sayısında ise Almanya’nın önünde birinciyiz. Oysa 2005’te, bu iktidarın ilk yıllarında kredi kartı sayısında ilk 10’da bile değildik. Ama durun, burada da kalmıyor. Asıl gösterge, hanehalkının harcamaları içinde kartlı ödemenin payına bakıldığında ortaya çıkıyor. AKP’nin iktidara geldiği 2000’lerin başında toplam harcamalarımız içinde kartlı ödemelerin payı yüzde 10’un altındaydı; 2019 verilerine göre ise bu oran yüzde 41’e çıktı. ING’nin Eylül 2019’da yayımladığı Yeni Teknolojiler Raporu da bu tabloyu tamamlar nitelikte. Buna göre ABD’lilerin yüzde 18’i, İngilizlerin yüzde 20’si, Almanların yüzde 16’sı nakitsiz harcama yöntemini tercih ederken bu oran Türkiye’de yüzde 46. Veriler ortada. Kart sayısı artıyor; bankalar ardı arkası kesilmeyecek şekilde, “kullanmasanız da olur” diyerek kartları piyasaya sürüp müşteri sayısını katlıyor; diğer yandan da artan geçim sıkıntıları ve nakit sıkışıklığı bankalara borçlanma yoluyla tüketme eğilimimizi daha da körüklüyor. Kimimiz de hayali bir orta sınıf tüketimciliğine kaptırıyoruz kendimizi. “Kartım var; kazandığımdan çok tüketebilirim” diyerek. Özetle, borçla tüketiyor; araya bankaları sokmadan bir pazar ilişkisi yaratmakta zorlanıyoruz artık. Küçük üreticinin, küçük esnafın bitişini dayatan program AVM hayatını yaygınlaştırdı; tüketim ekonomisi ve geçim sıkıntıları hepimizi bankalar aracılığıyla ve bankaların kâr oranlarını daha da artıracak şekilde yaşamaya zorladı. Kart sayısında ve kullanımında kapitalizmin merkez ülkelerinin bile önüne geçmişiz; ötesi var mı? Sistemli ve iktidar destekli bir program olmadan, üretmeden tüketmeye, borçlandırmaya, ranta ve faize dayalı bir model halka dayatılmadan bu mümkün müydü? Kimler kazanıyor? Peki, bu programla kimler kazanıyor? İktidar kazanıyor, “kayıt dışını önledik, vergileri aldık” diye düşündükleri kesin. ÖTV’ye, KDV’ye yüklen, halkın tüketimine eklenen dolaylı vergilerle bütçeyi döndür ve aktar. Yöntem bu olunca, kredi kartıyla alışverişin yaygınlaştırılması, vergi ve tüketim politikası açısından iktidarın işine geliyor. Bir de geçim darlığındaki yurttaşa borçla tüketme, borç çevirme yolu dayatılıyor; “sosyal patlama” önleniyor. Adalet ve Kalkınma yolunda ne yaratıcı yöntemler! Elbette bir de bankalar kârlı. Günlük ekonomik hayatımızın merkezindeler. Artık mahallemizin bakkalı, kasabı, manavı, pazarcısı yok karşımızda. Zincir mağazalar ve tekel bankalar var. Çıkarları iç içe. Her alanda durgunluk yaşanıyor; banka kârları yine de artıyor. Borçlu sayısı, yasal takibe düşen yurttaş sayısı da yükseliyor elbette. Banka kârları bir yanda; sıcak paracı finans tekellerine yıldan yıla ödenen faiz giderleri diğer yanda. Finansallaşma tam gaz. Costas Lapavitsas, “Üretmeden Kâr Etmek Finans Hepimizi Nasıl Sömürüyor?” başlığıyla dilimize de çevrilen kitabında biz sıradan yurttaşların doğrudan bankalara bağımlı ve borçlu hale getirilişimizin finansallaşma ile nasıl bir ilgisinin olduğunu yetkinlikle gösteriyor. Özeti mi? Günümüz kapitalizminin ayırt edici niteliği olarak finansallaşma, üç ayakta yaygınlaştırılıyor. Birincisi, finans dışı sektörlerdeki şirketler daha fazla finans alanına yöneliyor; ikincisi, bankalar şirketlere borç vermektense hanehalkını daha fazla borçlandıracak yolları zorluyor ve üçüncüsü de, yine ikinciye bağlı olarak, hanehalkının borçlar ve varlıklar bakımından daha fazla finans sistemine dahil olması isteniyor. İlki, küresel finansal tekelleşmenin işareti; ikinci ve üçüncü ise bizde iktidar ve bankalar eliyle halkın daha fazla kredi kartına dayanarak, bankalara borçlanarak tüketmeye bağımlı hale getirilmesine işaret eden birinciliğimizin gerçek nedenleri. Demek ki bankalar ve finans tekelleriyle bu iktidarın ekonomik programı arasında bir hedef birliği var. Öyle yüksek sesle “faiz lobisi” demekle olmuyor. Olsun, bu gurur hepimize yeter, birinciyiz! Her fırsatta faize, ribaya karşı olduğunu söyleyen siyasal İslamcı bir iktidar döneminde ülkemiz küresel finans zincirinin en önemli halkalarından birisi yapıldı. Kartta birinci, borçla tükettirmede birinci, bankaları kalkındırmada öncü olunca da, siyasal İslamcı için elde tek gündem olarak kadının yaşam tarzı, kadının kılığı ve kıyafeti, kaç çocuk doğurması gerektiği kalıyor. Ne yapsınlar, finans tekellerine savaş mı açsınlar? Erkekler az konuşsunİmamoğlu, Demirtaş’ın oyununa giden kadınlara gösterilen tepkiye yanıt verdi: İmamoğlu, “Dünyayı yorumlayan Türk kadını nereye gideceğini bilir, kimseye sormaz” dedi. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, belediyeye ait İstanbul Kitapçısı’nda eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Paris’te öldürülen terör örgütü PKK üyesi Sakine Cansız’ın kitaplarının satışına yönelik tepkilere yanıt verdi. Demirtaş’ın kitabının her yerde satıldığını vurgulayan İmamoğlu, “Devletin kurumları da buna dahil” dedi. Demirtaş’ın kitabından uyarlanan tiyatro oyununa eşi Dilek İmamoğlu’nun gitmesine yönelik tepkilere de İmamoğlu, “Eşim, nereye gideceğini bilir. Türkiye’yi yorumlayan, dünyayı yorumlayabilen ve ona göre nereye gideceğini bilen Türk kadını, bana soracak halleri yok” ifadelerini kullandı. Ekrem İmamoğlu, 20. ilçe belediyesi ziyaretini dün Sultanbeyli’ye gerçekleştirdi. Sultanbeyli Belediye Başkanı Hüseyin Keskin, İmamoğlu’nu makam odasında ağırlayarak sunum gerçekleştirdi. Sunumun ardından İmamoğlu, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Gazetecilerin, Selahattin Demirtaş’ın kitaplarının İstanbul Kitapçısı’nda satıldığını anımsatarak “Bu yeni bir uygulama mı? Sakine Cansız’ın envanterden bugün çıkarıldığına dair bazı görseller dolaşıyor” sorusuna İmamoğlu, “Bu şekilde tartışılması bizi üzüyor. Demirtaş’a ait kitap her yerde satılıyor. Devletin kurumları da buna dahil. PTT’nin de sitesine girin, var, TBMM’nin de sitesine girin, var. İktidara çok yakın kitapçıda da var. Başka kitapçılarda da var. Olabilir de. Bir kitabın yasak olup olmadığına karar verecek olan, bu ülkenin mahkemeleri, savcılıkları. Diğer kitapla ilgili olarak 5 yıldır satışta olan bir kitap. İstanbul Kitapçısı’nda 5 yıldır satışta. Ama gelen haklı tepkiler üzerine biz, o kitabın satışını sitemizden iptal ettik. Ama bu konu üzerinden bir hamaset oluşturarak, yine bir düşmanlık kurgusu üzerine önce sosyal medyadan başlatıp sonra başka iletişim araçlarına taşıyarak, yani bir nevi böyle toplumu infiale getirmek... Bunlar hoş şey İBB Başkanı İmamoğlu, Sultanbeyli’de esnafı da ziyaret etti ve onların sorunlarını dinledi. AKP’LILERIN YENI HEDEFI ISTANBULKITAPCISI.COM Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın cezaevinden yazdığı kitapları, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştiraklerinden Kültür AŞ’ye bağlı istanbulkitapcisi.com’da satıldığı için AKP’ye yakın sosyal medya hesaplarının hedefi oldu. Sosyal medyadan İBB hedef gösterilirken, aynı kitapların PTT’nin alışveriş sitesi PTTAvm.com ve TBMM Kütüphanesi’nde de bulunduğu öğrenildi. PTTAvm.com daha sonra Demirtaş’ın cezaevinde yazdığı kitapların satışını sitesinden kaldırdı. Öte yandan İstanbul Kitapçısı’, internet sitesinin satış listesine Demirtaş’ın cezaevinde yazdığı son kitabı “Leylan”ı da ekledi. l İç Politika ler değil. Toplumu boş işlerle uğraştırma meselesi” dedi. Gazetecilerin, Demirtaş’ın “Devran” oyununu eşi Dilek İmamoğlu’nun da izlediği ve “Hükümet kanadından özellikle İçişleri Bakanı’ndan oyunu izleyenlere tepkiler geldi” anımsatması üzerine İmamoğlu, “Benim eşim, iyi eğitim almış, üniversite bitirmiş, masteri olan, doktorası olan bir Türk kadını. Benim eşim, nereye gideceğini bilir. Türkiye’yi yorumlayan, dünyayı yorumlayabilen ve ona göre nereye gideceğini bilen Türk kadını. Sadece benim eşim değil, oraya gelen diğer kadınların da aynı şekilde olduğunu düşünüyorum. Kadınların bir kitap üzerinden bir oyunu izlemesi, sürece katkı sunmasını çok olgun bir tavır olarak görüyorum. Destekliyorum. Ben, bu devlet adamlığı çağrısını her zaman ifade etmiştim. Söylenen sözler, ifade edilen tanımlar, tarifler o kadar kö tü ki. Üzüntü ile takip ediyorum. Keşke bu kadınların yaptığına 1015 kadın daha eklense. Belki bu ülkede kadın eliyle farklı bir atmosfer doğabilir. Belki bu ülkede, barış ve huzur ortamı oluşabilir. Keşke bunu yapabilsek. Bu konuda biraz erkek çeneleri az konuşsa” diye yanıtladı. ‘Kimin bu metro?’ İmamoğlu, “Başakşehir Hastanesi’ne bağlantılı olacak metro hattını sizin durduğunuz iddia edildi” sorusuna da “Benim arkadaşlarım ‘Yanlış ifade’ diye belirttiler. Ben, bu yalan ifadelerden dolayı özellikle Cumhurbaşkanı’na bir uyarıda bulunmak istiyorum. Ben, kendilerini yanılttıklarını düşünüyorum kendi bakanlarının. Cumhurbaşkanı’na çağrı da yapıyorum. Gelin, 20222023 bitmeden elbirliğiyle duran bütün metro hatlarını harekete geçirelim. Kredi imkânı var, biz buluyoruz. Sadece is HDP’DEN BAKAN SOYLU’YA: ‘Aczin göstergesi’ HDP, önceki dönem HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Devran kitabından tiyatroya uyarlanan oyunu izleyenler arasında bulunan Kadir İnanır’ı hedef gösteren İçişleri Bakanı Soylu’ya tepki göstererek “Aczin göstergesi” dedi. Soylu, Demirtaş’ın kitabı Devran’dan sahneye uyarlanan tiyatro oyununu izlemeye giden sanatçı Kadir İnanır’ı hedef göstermişti. Soylu’nun hedef göstermesine Kadir İnanır, ve HDP cephesinden tepki geldi. İnanır yaptığı açıklamada, “Bizim tek derdimiz barış olsun” dedi. HDP’den yapılan açıklamada ise “Süleyman Soylu’nun, Demirtaş’ın kitabından sahneye uyarlanan oyunu izlemeye gidenleri ve Kadir İnanır’ı hedef alması bir aczin göstergesidir. Demirtaş’ın ve HDP’lilerin nefes almasından dahi korkan bir Bakan’a çok fazla söz söyleme gereği duymuyoruz. Kültür ve sanat dünyasının içinde olan Kadir İnanır ve o gün orada olan herkes, umudun büyümesine ve cesaretin yayılmasına vesile olmuştur. Bundan sonra da olacaktır” ifadeleri kullanıldı. l İç Politika tediğimiz bir dokunuş. Finansmanını da beraber çalışabiliriz. Kimin bu metro? Ekrem İmamoğlu’nun mu? Sayın Erdoğan’ın mı? Hayır, milletin. Beraber çözelim. Onun için bakanların bu yanıltmalarıyla, yalan ifade kullanarak hem Cumhurbaşkanı’na hem hükümete hem millete zarar verdiklerini düşünüyorum” ifadelerini kullandı. Öte yandan dün akşam Hazine ve Maliye Bakanlığı, İBB’nin ocak ayında bakanlığa sunulmuş ya da reddedilmiş bir kredi onay talebinin olmadığını açıkladı. Bakanlığın açıklamasına yanıt veren İBB Sözcüsü Murat Ongun ise Twitter’dan yaptığı paylaşımda “İBB projeleri Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığınca Kamu Yatırım Programından çıkarıldığı için kredi bulsa da Hazine onayına gelmiyor. Dış borç alımı için projenin önce bu yatırım programına alınması sonra da Hazine onayı gerekli” ifadelerini kullandı. l İç Politika CHP lideri Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a mülteciler konusunda sert çıktı: İdlib’den gelecekleri Saray’a al CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “İdlib’den yeni kardeşlerimiz gelecek” dediğini anımsatarak “Hepsini Saray’a al. Saray’da onların karnını doyur. Yeni bir göç dalgası gelecek. 3 milyon 600 bin kişi yetmedi. 1 milyon kişi daha gelecek. Bir yetkiliye sordum: ‘1 milyon kişiyi siz Suriye toprağında tutabilecek misiniz’, ‘1 milyon kişiyi kim tutabilir’ dedi” değerlendirmesini yaptı. CHP’nin dünkü grup toplantısına maaşları kesilen Türkiye’nin dört bir yanından gelen gaziler de katıldı. Grup toplantısında Kılıçdaroğlu’nun gazilerin sorunlarını anlattığı bölümde bazı milletvekilleri gazilerle birlikte tek tek harflerle “Gazilerimiz onurumuzdur” yazısını oluşturdu. Kılıçdaroğlu, grup toplantısında özetle şunları dile getirdi: ‘Gazilere haklarını verin’ n Gazilerimiz onurumuzdur: Şehitlerimizi, gazilerimizi yüceltmek hepimizin görevidir. Gazilere sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum. (“Gazilerimiz onurumuzdur” yazısının oluşturulması üzerine) Gazilerimiz onurumuzdur. Gazilere vereceğimiz hakları yeteri kadar vermedik. Gazilere karşı mahcup bir parlamento var. Gazilerin haklarını elinden alan bir Saray iktidarı var. Bunun mücadelesini vereceğiz. Gazinin aylığını geri isterim diyorsun. Niçin? Yanlışlık yaptıysan bu sana aittir. Zaten kaç lira veriyorsun? n Öğrenciden tasarruf yapıyor: Üniversite öğrencisine sabah kahvaltısı, öğle yemeği veriyorsunuz. Sonra zam yapacağız diyorsunuz. Zammı nasıl yapacaksınız kardeşim, öğrenci karnını doyurmak istiyor. Tasarrufu bula bula öğrencinin yiyeceğinde mi buluyorsun? Sen tasarruf yapacaksan dolar bazında geçiş garantisi verdiğin yollar, köprüler var. O beylerden tasarrufu yap, köşeyi döndü bunların hepsi. n Elinde silah olan hoca oldu: Üniversiteden attığınız hocaların kalemleri, kâğıtları ve kitapları vardı. Şimdi Ankara Hukuk Fakültesi’nde elinde silahla Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne doğru nişan alan bir adamı hoca yapacak NECATİ SAVAŞ CHP grubunda harflerle “Gazilerimiz Onurumuzdur” yazısı oluşturularak gazilerin maaşlarının kesilmesi protesto edildi. sınız, pes yahu. Elinde kalem olanı atıyorsunuz, silah olanı alıyorsunuz. “Beğenmediğiniz kişiye sıkacaksınız” diye mi ders verecek? n Gazetelere baskı uygulanıyor: Basın İlan Kurumu’na, BirGün’e, Evrensel’e, Cumhuriyet’e ilan vermeyeceksin diyorlar. Niye vermeyeceksin? Efendim doğru haberler yapıyorlar, Saray’ı kızdırıyorlar. Kibirli adam kızdı, “Kesin ilanları” dedi. Sanıyorlar ki bu gazeteler; “Basın İlan Kurumu paramızı kesti, biz yayın yapmayacağız” diyecek. Hayır, onlar yayınları yapacaklar, bizler de onları destekleyeceğiz. “Basın hürdür sansür edilemez” kavramının içi boşaltılıyor ve bunlara parasal baskı uygulanıyor. Saray’da bir iletişimci var. Bütün bunlara yasak getiriyor. İstediğin yasağı getir kardeşim. Bu ülkenin namuslu insanları var. n Hortumculardan yanalar: Çöplerden geçinen, kâğıt toplayanlardan haberleri yok. Her belediyemizde 20 bin ile 100 bin arasında iş talebi dilekçeleri var. Bu iktidar fakirlerden mi, hortumculardan mı yana? Adımın Kemal oldu ğunu bildiğim gibi biliyorum: Bu adamların tamamı hortumculardan yana. ‘Basın İlan hortumlanıyor’ n Havuz medyası hortumluyor: Havuz medyasındaki gazeteler okunmuyor ama tirajı yüksek gösteriyorlar. Ona göre Basın İlan Kurumu’ndan para alıyorlar. 100 bin tirajlı olduğu iddia edilen havuz medyasındaki iki gazeteyi kapatmak zorunda kaldılar. 100 bin tirajlı bir gazete niye kapanıyor? Bu da denetlenmiyor. Çünkü havuz medyası oradan besleniyor. Sözcü, Cumhuriyet, BirGün gerçek rakamları veriyor. Havuz medyası sahte rakamlarla Basın İlan Kurumu’nu hortumluyor. n İdlib’den gelenleri Saray’a al: Erdoğan geçen açıklama yapıyor: “İdlib’den yeni kardeşlerimiz gelecek.” Hepsini Saray’a al. Saray’da onların karnını doyur. Yeni bir göç dalgası gelecek. 1 milyon kişi daha gelecek, 3 milyon 600 bin kişi yetmedi. Bir yetkiliye sordum: “1 milyon kişiyi siz Suriye toprağında tutabilecek misiniz”, “1 milyon kişiyi kim tutabilir” dedi. ‘Şehit ve gaziler için ortak bir düzenleme olmalı’ MAHMUT LICALI CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısının ardından Türkiye’nin dört bir yanından gelen ve maaşları kesilen gazilerle bir araya geldi. Gaziler yaşadıkları mağduriyeti anlatırken, CHP lideri Kılıçdaroğlu, gazilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için çalışma yapacaklarını dile getirdi. Edinilen bilgiye göre Kılıçdaroğlu, hem şehitlerin hem de gazilerin Türkiye için büyük fedakârlıkta bulunduğunu ancak şehitlerle gaziler arasında ayrım olduğunu dile getirdi. Şehitlerle gaziler arasındaki ayrımın ortadan kalkması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Şehit ve gazilerle ilgili ortak ve herkesin memnun olacağı bir düzenlemenin olması lazım. Şehitlerle gazileri ayırmak doğru değil” dedi. l ANKARA n Hafter ve Esad’la görüşün: Mavi vatanı korumak zorundayız. Denizde de bizim hakkımız var. Mavi vatanda söz sahibi olan bütün ülkelerle oturup sağlıklı bir diyalog kurmalısınız. Düşman ilan ederseniz onlar da sizi düşman ilan eder. Doğu Akdeniz’de haklarımızı yitirmek üzereyiz. Bereket Libya’yla bir anlaşma yaptılar. Biz de ona evet dedik. Libya’da, Suriye’deki gibi bir politika izlemeyin. Bunu bakana da söyledim: Hafter’le görüşün, Esad’la görüşün. n Böyle bir ihale yok: Dünyanın hangi tarafında böyle bir ihale var. Tank Palet’te motor gelmeden tankı teslim etmek için verilen 18 aylık süre başlamıyor. 21 Kasım 2019’da Hulusi Akar 250 tankın teslim edileceğini söylüyor. Ortada bir tank bile yok. Motor bile yok. Vidası bile yoktur Allah bilir. Kendi silah fabrikasını yabancı bir orduya beş kuruş para almadan veren insanlara vatan haini denir. l ANKARA/Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle