10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DIŞ HABERLER EDİTÖR: BETÜL BERİŞE TASARIM: İLKNUR FİLİZ [email protected] 715 OCAK 2020 ÇARŞAMBA Libya’da uzlaşı bilmecesiAteşkes antlaşmasını imzalamadan Rusya’dan ayrılan Hafter’in iki gün süre istediği belirtildi BM’nin tanıdığı Ulusal Uzlaşı Hükümeti lideri Saraj, Moskova’dan İstanbul’a geçerek görüşmeler yaptı. Libya’daki iç savaşın taraflarını Türkiye ve Rusya’nın arabuluculuğunda Moskova’da ateşkes uzlaşısı için bir araya geti ren masa, ülkenin doğu bölgeleri ni kontrolü altında tutan, Tobruk merkezli Libya Ulusal Ordusu Ko mutanı Halife Hafter’in anlaşmaya imza atmadan ülkesine dönmesiyle belirsizliğe sürüklendi. Önceki gün yapılan görüşmele rin ardından ateşkes rejimine iliş kin oluşan taslak metni, Trablus merkezli ve Birleşmiş Milletler’in (BM) tanıdığı Ulusal Uzlaşı Hükümeti (UUH) tarafından kabul edilmiş, Hafter’in ise dün sabaha kadar süre istediği bildirilmişti. Rus Libya’da taraflar arasında 12 Ocak gece yarısından itibaren ilan edilen ateşkesin akıbeti konusunda kaygılar artıyor. UUH’ye bağlı kimi kaynak, Hafter güçlerinin saldırı için Trablus’un güne ya Dışişleri Bakanlığı, dün yaptı yinde toplandığını iddia etti. ğı açıklamada taslağı imzalamayan Hafter’in gece geç saatlerde Moskova’dan ayrıldığını duyurdu. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, taraflar arasındaki çalışmaların sürdüğünü belirtti. ‘Türkiye maddeleri ğunu iddia etti. Hafter’in ateşkesin Türkiye’nin dahil olmadığı bir uluslararası gözetime tabi tutulmasını ve “Türkiye ile Suriye’den gelen paralı askerlerin” derhal çekilmesini istediği öne sürüldü. Hafter’in, emrindeki güçlerin AlTbdgGrkiiaieeürrbyKtÖnsarhtia,ikbimrmğtZiihaaeyaiiaamhLtetvkbdasa’EayeeadtssısiRryleRzaıniilszçikçeaiyBeeirtolğnaaerilEnıtdedlnaietnRulymsrigö’ikemLinelrHeiİkraraNakSodilfekşddktuzeyıeolğrllmisN’eıiunErnyiezıslawysbAasioetrkenarşLizibinyaç’ödTayndsrzaailaüriülaRnracsnmcocbiuikaıllü“lsuekuuoHyrimçlrsabadiMu’nlafiuuSltrAemreğgaeucblruviall’rlaeuiiusmssknrnısaite’aibUmvınçğslauUdiiaıbşnnnevHlciBuınır2eı,kalliiydoglTlgkkaeleuüoüadrrh.vbannıbuenenrüleelğıundlklğuiaiikaosührınştytmtdimTiueuisşaeyn”eeaamatısi KONFERANSI’NDA manya öncülüğünde başlatılan Berlin Süreci çerçevesindeki uluslara rası konferansın 19 Ocak’ta düzenlenece ği bildirildi. Berlin’den yapılan açıklamada, Başbakan Merkel’in ev sa hipliği yapacağı konferansa, UUH Başkanlık Konseyi Başkanı Saraj ve Hafter’in yanı sıra Türkiye, ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere ve İtalya’nın da aralarında olduğu ülkelerin davet edildiği duyuruldu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan önceki gün konferansa katılacağının işaretini vermişti. Hafter dün Moskova’da Rus Savunma Bakanı Şoygu ile görüşmüştü. bir açıklama yayımladı. Saraj, İstanbul’da ABD elçisiyle görüştü Bu arada Saraj’ın, Moskova sonrasındaki durağı İstanbul oldu. Temasları çerçevesinde dün ABD’nin Ankara Büyükelçisi David Michael Satterfield ile görüştüğü gündeme yansıdı. ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nden bir yetkili, iki ülkenin ortak çıkarlarının ele alındığı bir toplantı yapıldığını söyledi. Fransa’nın yanı sıra Suudi Arabistan ve Mısır tarafından desteklenen, Rus paralı askerlerin de emrinde savaştığı savunulan Hafter güçleri, geçen nisan ayında Trablus’u hedef alan operasyonu başlatmıştı. Türkiye’nin Libya’da UUH’ye askeri destek verme kararının ardından ise Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin geçen hafta ortak bir açıklamayla taraflara ateşkes çağrısında bulunmuş, öneri kabul görmüştü. Çavuşoğlu: Hafter’le görüşmeyi kabul ettik, gelmedi Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, UUH’ye karşı savaşan Libya Ulusal Ordusu Komutanı Halife Hafter’in Türkiye’yi ziyaret talebine olumlu yanıt verdiklerini ancak Hafter’in bu ziyaretten vazgeçtiğini açıkladı. Çavuşoğlu, Libya’da tarafları dışlamadıklarını belirterek “Geçmişte Hafter birkez gelmek istedi, o zaman sayın Cumhurbaşkanımız, Cumhurbaşkanı Yardımcımız ve benim görüşebileceğimi söyledi ama Hafter hep üst perdeden gittiği için o ziyaret de olmadı” dedi. TBMM’de gazetecilerin sorularını yanıtlayan Çavuşoğlu, Hafter’in ateşkes antlaşmasını imzalamadan Moskova’yı terk etmesiyle ilgili olarak “Bu tabloda, kim Libya’da birlik beraberlik istiyor, kim istemiyor ortaya da çıkmış oldu” ifadelerini kullandı. “Hafter’in bu şekilde devam etmesi halinde Berlin Zirvesi’nin anlamı olmayacağı” görüşünü dile getirdi. ‘Teknik konular’ Öte yandan Hafter’in ateşkes antlaşmasını imzalamak için, Türk askerlerinin Libya’dan çıkması şartını koştuğu haberleriyle ilgili ise “Herkesin farklı görüşleri, talepleri, rüyaları, hayalleri olabilir ama bir metin üzerinde müzakereler yapıldı ve mutabakat sağlandı. Bu metinde de buna benzer ibareler yok. Son dakika ‘zaman istiyoruz’ diye imzalamadılar” açıklamasını yaptı. Libya’daki ateşkesin büyük ölçüde uygulandığını söyleyen Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da, “Hafter hangi konular nedeniyle masadan kalkmış olabilir” sorusu üzerine “Teknik konular var, çalışılıyor” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet Barış Gücü tartışması İran’da Tahran Üniversitesi önünde dün protestolar düzenlendi. Yetkililer, geçen hafta sonundan bu yana süren gösterilerde en az 30 kişinin gözaltına alındığını açıkladı. HÜSEYİN HAYATSEVER Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Libya’da ateşkesin devamı için Birleşmiş Milletler’e (BM) gözlemci güç görevlendirilmesi önerisi yapmasının ardından Libya’ya BM Barış Gücü konuşlandırılması konusu yeniden gündeme geldi. Özellikle İtalya’nın istediği Libya’ya barış gücü konuşlandırılması meselesinin Berlin Süreci kapsamında da gündeme gelmesi bekleniyor. Erdoğan, önceki gün Moskova’da Feyyaz Saraj ve Halife Hafter arasında Libya görüşmeleri sürerken İtalya Başbakanı Giuseppe Conte ile bir araya gelmişti. Görüşmenin ardından basın toplantısında Erdoğan, bir İtalyan gazetecinin “Sizce Libya’da mavi miğferler (BM Barış Gücü) olur mu?” sorusuna “Özellikle (BM Genel Sekreteri) Sayın Guterres ile yaptığım görüşmelerden sonra gerekirse Libya’da BM’nin bir görevlendirme yapması, ateşkes sürecinin devamı bakımından gözlemci olma noktasında isabetli olacaktır” yanıtını vermişti. Erdoğan’ın bu yanıtı, Libya’ya BM Barış Gücü konuşlandırılması konusunu yeniden tartışmaya açtı. Libya’ya Türk askerinin gönderilmesinin önünü açan tezkere 2 Ocak’ta TBMM’de görüşülürken CHP, Türkiye’nin, BM Barış Gücü kurulmasına öncülük etmesi önerisinde bulunmuş, AKP Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş, bu öneriyle ilgili “BM Barış Gücü dünyanın hangi bölgesinde hangi sorunu çözdü? Sonuç almamış bir temenni” demişti. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise 6 Ocak’ta gazetecilere yaptığı açıklamada Türkiye’nin Libya’ya BM Barış Gücü gönderilmesinden yana olduğunu ancak bu adımın BM Güvenlik Konseyi (BMGK) yapısı nedeniyle gerçekçi olmadığını dile getirmişti. 13 Barış Gücü misyonu İç savaş ya da çatışmaların yaşandığı bir ülkeye BM kapsamında Barış Gücü ya da gözlemci konuşlandırılması için BMGK kararı ve çatışmanın ana aktörlerinin onayı gerekiyor. Halihazırda Kıbrıs, Kosova, Lübnan, Güney Sudan’ın da aralarında bulunduğu 13 BM Barış Gücü misyonu bulunuyor. Libya’da 2011’de Kaddafi’nin devrilmesinin ardından BMGK kararıyla BM Libya Destek Misyonu (UNSMIL) kurulmuş, ancak siyasi geçiş sürecine destek olmak işlevi yüklenen bu misyona “barış gücü” görevi verilmemişti. Son dönemde İtalyan basınında yer alan haberlerde Roma hükümetinin Lübnan’daki BM Barış Gücü’ne benzer şekilde Libya’ya barış gücü konuşlandırılmasını ve bu kapsamda Libya’ya asker göndermek istediği belirtiliyor. l ANKARA İran’a komisyon çağrısı ABD’nin İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’yi öldürmesi ile alevlenen TahranWashington hattındaki kriz nedeniyle İran’ın nükleer anlaşmadaki yükümlülüklerine uymayacağını açıklamasının yankıları sürüyor. İngiltere, Almanya ve Fransa, anlaşma konusunda görüş ayrılıklarının giderilmesi için ortak komisyon kurulması çağrısı yaptı. Anlaşmanın “ihtilaf çözüm mekanizmasını” harekete geçiren üç ülke, “Sorunların komisyonda tartışılmasını” önerdi. Bu adımın anlaşmayı korumak ve sorunu diplomatik yollarla çözmek amacıyla atıldığı ve İran’a karşı ABD’nin “azami baskı uygulama” politikasına katılmadıkları da duyuruldu. İngiltere Başbakanı Boris John son ise İran’la nükleer anlaşmayı ABD Başkanı Donald Trump’ın isteklerini karşılayacak bir anlaşmayla değiştirme çağrısı yaptı. Öte yandan Tahran’dan Kiev’e giden Ukrayna Havayolları’na ait yolcu uçağının kalkışın ardından İran Devrim Muhafızları tarafından “yanlışlıkla” düşürülmesine ve 176 kişinin yaşamını yitirmesine dair soruşturmada bazı kişilerin gözaltına alındığı açıklandı. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, “trajik” olarak tanımladığı olayın detaylı bir şekilde araştırılacağını ve tüm sorumluların cezalandırılacağını belirtti. Ruhani, “Ben uçağın düşmesinin sıradan bir kaza olduğuna ihtimal vermiyordum. Silahlı kuvvetlerle yapılan işbirliği sayesinde, olayın çok üzücü ve affedilmez bir insani hatadan meydana geldiğini öğrendik. Halkımız ucu kime dokunursa dokunsun, sorumluların cezalandırılmasını istemekte” ifadelerini kullandı. Bu arada İranlı yetkililer uçağın düşürülmesine tepki olarak hafta sonu başlayan gösterilerde yaklaşık 30 kişinin gözaltına alındığını açıkladı. Trudeau, ABD’yi işaret etti Kanada Başbakanı Justin Trudeau ise “Ukrayna uçağındaki kurbanların, bölgede gerilim yaşanmasaydı hayatta olacaklarını” söyledi. Trudeau’nun “Trump’ın Süleymani’nin ölüm emrini vermeden önce bir uyarı göndermesinin iyi olacağı” sözleri dikkat çekti. Şii güçler ABD’ye karşı birleşti ABD, İranlı komutan Süleymani’nin öldürülmesinin ardından Irak’ta İran tarafından vurulan Ayn elEsad üssünü önceki gün gazetecilere açtı, yıkım görüntülendi. Washington ile Tahran arasındaki son gerginliğin operasyon sahası olan Irak’ta, ABD askerlerinin ülkeden çıkarılması yönündeki çağrılar devam ediyor. Irak meclisinin, ülkedeki yabancı askerlerin çıkarılması yönündeki kararının ardından Şii grupların temsilcilerinin de önceki gün bir araya gelerek bu doğrultuda güçlerini birleştirme konusunda uzlaştıkları bildirildi. Irak meclisinin en büyük grubu Sadr Hareketi’nin lideri Mukteda Sadr’ın, İran’ın Kum kentinde Asaib Ehlil Hak, Seyid Şuheda Tugayları, Nuceba Hareketi ve Seraya esSelam’dan temsilcilerle yaptığı toplantıda ABD güçlerinin tamamen Irak’tan çekilmesi için “güçlerin birleştirilmesi ve koordine edilmesi” kararının alındığı belirtildi. ABD üssüne roket Irak’ın başkenti Bağdat’ta ABD askerlerinin bulunduğu elTaci askeri üssüne dün akşam saatlerinde roketli saldırı düzenlendi. 5 katyuşa roketinin düştüğü üste ölen ya da yaralananın olmadığı bildirildi. Fidan, Çavuşoğlu ve Akar ile Libya görüşmelerine de katılmıştı ‘YPG’ye karşı işbirliği’ konuşuldu Gözler önceki gün Rusya’nın başkenti Moskova’da Türkiye’nin de katıldığı Libya toplantısındayken ŞamAnkara hattında yapılan görüşmede Fırat’ın doğusunun ele alındığı savunuldu. İsminin açıklanmaması kaydıyla Reuters’a konuşan bir Türk yetkili, görüşmede “Fırat’ın doğusunda, terör örgütü PKK’nin Suriye unsuru olan YPG’ye karşı birlikte mücadele olasılığının” ele alındığını söyledi. Türkiye ve Suriye istihbarat birimleri arasında geçmişte görüşmeler gerçekleştirildiği biliniyordu. Reuters’ın haberinde görüşmenin “yıllardır gerçekleşen ilk resmi temas olduğu” vurgulandı. Suriye resmi ajansı SANA önceki gün MİT Başkanı Hakan Fidan ile Suriye Ulusal Güvenlik Büro Başkanı Ali Memlük’ün Moskova’da bir araya geldiğini duyurmuştu. Görüşmede, Türkiye’nin Suriye’deki askerlerini derhal ve tamamen çekmesini istediği, Suriye’nin egemenliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğüne bağlı kalmaya da davet ettiği bildirilen Memlük’ün Türk tarafına 2018’de imzalanan Soçi mutabakatına da uyma çağrısında bulunduğu belirtilmişti. Ayrıca Memlük’ün Türkiye’den bu mutabakat kapsamında “özellikle İdlib’deki teröristlerin ve ağır silahların bölgeden tahliye edilmesi ve HalepLazkiye ile HalepHama yollarının açılması” konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmesini istediği aktarılmıştı. SANA, görüşmeye Rus yetkililerin de katıldığını duyurmuştu. ABDİran geriliminin Lübnan’a yansımaları... NALAN YAZGAN Zor günler yaşayan Lübnan için İranABD gerilimi ne ifade ediyor? Elbette bu sorunun cevabı değişik çıkar grupları ve halkın değişik kesimleri için farklı anlamlar taşıyor. Lübnan’ın mezhep temelli siyasi yapısı ve değişik mezheplerin elde ettikleri nüfuz alanları ile ülke dışında ilişkide oldukları aktörler olaylar karşısındaki duruşlarını etkileyen temel faktörler. Her şeyden önce ortada Lübnan halkının tepkisini ortaya koyabilecek bir hükümet yok. Bir hükümet olsa da ne kadar ağırlığı olacağı bir tartışma konusu. Lübnan siyasetinde bir bakanın başbakana tamamen zıt demeç verdiği görülmeyen bir durum değil. Hükümet krizi Bugünlerde siyasetin tek gündemi hükümet kurma çalışmaları. Hem gördükleri tepkiler nedeniyle hem de işin altından kalkamadıkları için hükümet kurma görevini iade eden Muhammed Safadi ve Semir Hatib’den sonra görevi kabul eden Hasan Diab da zor günler geçiriyor. Önceki yıllarda uzun zaman hükümetsiz yaşamaya alışmış Lübnan halkı ise bu kez tepkili. Aylardır sokaklarda olan göstericiler “Ortadoğu’da neredeyse savaş çıkacak, daha bir hükümet bile oluşturamadılar” diye isyan ediyor. 29 Ekim’de göstericilerin tepkisi üzerine istifasını veren Saad Hariri hâlâ geçici başbakan. Ancak gelin görün ki Hariri de İranABD gerilimi konusunda söyleyecek söz bulamayanlardan. Nasıl söylesin ki? Birincisi bulunduğu koltuğu bir süre sonra terk etmek zorunda kalacak, ikincisi İran lehine de aleyhine de sayılabilecek sözler sarf etmek istemiyor. Zira İran’ın Lübnan’daki müttefiki Hizbullah, Lübnan siyasetinin de en önemli oyuncularından. Üstelik geçmişte ölümcül rekabet yaşamış olsalar da son krizde Hizbullah, Hariri’nin istifa etmemesi için çaba sarf etti, yani bir nevi Hariri’yi destekledi. Hariri, İran lehine konuşsa bu kez kendi destekleyicilerinden tepki görebilir, üstelik bununla sınırlı kalmaz çok güçlü bağlarla bağlandığı Suudi Arabistan’ın da tepkisini çekebilir. Lübnan ya da bölgede meydana gelen herhangi bir gelişme ile birlikte gözler hemen Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’a çevrilir. Zira Hizbullah’ın tavrı destekçileri için de karşıtları için de son derece önemlidir. ABD’nin Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi El Mühendis’i öldürmesi sonrasında da aynı durum yaşandı. “Yine Hizbullahİsrail savaşı çıkacak” söylentileri ile dolu bir yazı daha geçirmiş olan Lübnanlılar bölgede topyekun savaş senaryosu ile birlikte Hizbullah’tan gelecek açıklamaları beklemeye başladı. 2006 Temmuz savaşında İsrail’e kafa tutan örgütün “Direniş ekseninin ileri karakolu olarak” ABD’nin suikastlarına tepkisinin nasıl olacağı önemliydi. Neyse ki Nasrallah “bölgedeki ABD askeri varlıklarını hedef alacakları” klasik açıklamasına rağmen “hemen yarın savaşa gidiyoruz” mesajı vermedi. Daha da ötesinde “ABD vatandaşı sivillere karşı bir eylem yapılmamasını da” istedi. Peki, Nasrallah’ın bu sözleri rahat bir nefes almak için yeterli mi? Değil, çünkü “her sabah dünyanın yeniden kurulduğu” bir coğrafyadayız. Üstelik Nasrallah açıklamasında 1983’te 241 Amerikan askerinin hayatını kaybettiği eylemi hatırlattı. Hariri ve Nasrallah Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta dün yine yönetim karşıtı eylemler vardı. Lübnan’da en büyük iki siyasi grubun (14 Mart ve 8 Mart) önemli temsilcileri. Tartışma kültürü bir hayli gelişkin olan, her akşam onlarca televizyon kanalında açık oturumların ilgiyle izlendiği ülkede diğer parti ve hareketlerin de sessizliği dikkat çekiyor. Lübnan’ın “normal” zamanları olsaydı muhtemelen aynı havayı yaşayacaktık, ancak şimdi doğrudan taraf sayılan Hizbullah dışında hiç kimsenin İran– ABD gerilimi ile uğraşacak vakti yok. Hemen herkesin derdi hükümette ne şekilde yer alınacağı. Hükümet kurma çalışmalarının uzun sürmesinin nedenlerinden birisi kabineye hangi bakanlığı vereceği belli olan parti ve hareketlerin kendi içinde yaşadıkları rekabet. Lübnan bugünlerde telaşlı. Tabii halkın derdi başka, siyasilerinki başka. Halk bütün siyasilere karşı gösteri yapıyor. Siyasiler ise iktidar pastasından pay kapmanın derdinde. İranABD savaşı mı? Açıkçası pek umurlarında değil!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle