19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: İLKNUR FİLİZ 919 EYLÜL 2019 PERŞEMBE AKP, infaz indirimi düzenlemesine olası tepkiler nedeniyle TBMM’de tam uzlaşı istiyor Afta ‘ortak’ arayışı EMİNE KAPLAN TBMM gündemine getirmeye hazırlandığı ve itiraz edilmeyecek değişiklikleri koymayı planladığı birinci yargı paketinde muhalefetin de desteğini almak isteyen AKP, “dolaylı af” olarak nitelendirilebilecek infaz indirimine ilişkin düzenlemeleri ayrı bir pakette getirmeyi planlıyor. Hapis cezalarının üçte iki oranında değil, yarı oranında infaz edilmesine ilişkin düzenlemeyle adi suçlar dahil on binlerce hükümlünün tahliye olmasının toplumda tepkiler yaratabileceği hesabı yapan AKP, bu paketi TBMM’de tam uzlaşı olmadan çıkarmak istemiyor. AKP yöneticileri, infaz indirimi konusunda tüm partilerin “evet” demesi gerektiğini, bu şartla bir düzenleme yapılabileceğini belirtti. Yargı Stratejisi Belgesi’nde yer alan hedeflerle ilgili yargı paketlerini TBMM gündemine getirmeye hazırlanan AKP Grubu, yeni yasama yılının başlayacağı 1 Ekim’den itibaren TBMM Başkanlığı’na sunulacak birinci yargı paketi üzerindeki çalışmalara Nafaka düzenlemesi de sorunlu AKP yönetimi, bir süredir MHP’nin gündeme getirdiği nafakanın sınırlandırılmasına ilişkin yasa çalışmalarında da toplumda farklı tepkilerin gündeme gelebileceği hesabını yaparak muhalefetle uzlaşma yoluna gitmek istiyor. AKP yöneticileri, nafaka düzenlemesi konusunda toplumda henüz ortak bir kanaat olmadığını, çok farklı uç ör nekler de hesaba katılarak ve mağduriyetleri önleyecek mekanizmalar kurularak bir düzenleme yapılması gerektiğini belirtiyor. Nafaka kesilmesin diye insanların evlenmediği, dost hayatı yaşadığına dikkat çeken AKP yöneticileri, bu nedenle cinayetlerin işlendiğini, birçok ülkede nafakanın evlilik süresine göre belirlendiğini örnek gösteriyor. dün başladı. Anayasa ve adalet komisyonlarının AKP üyeleriyle yapılan çalışmanın, hafta sonuna kadar sürmesi ve son biçimi verildikten sonra muhalefet partilerinin görüşünün alınması bekleniyor. İlk paketin, muhalefetin itiraz etmeyeceği düşünce ve ifade özgürlüğünü genişleten ve tutukluluk sürelerinin sınırlayan değişikliklerin de yer aldığı 2030 maddenin oluşacağı belirtiliyor. ‘Af değil’ savunması İnfaz sisteminde yapılması düşünülen değişiklikleri daha sonra getirme yi planlayan AKP yönetimi, infaz sisteminde getirilecek indirimin adi suçlar da dahil on binlerce hükümlünün tahliyesi sonucunu doğuracağı için bu konuda tüm partilerin uzlaşmasını arayacak. AKP yöneticileri, “İnfaz indirimi ancak bütün partiler anlaşılarsa gündeme gelir” görüşünü dile getiriyor. AKP’nin bu konuda tam uzlaşma arama planının altında “Rahşan Affı” olarak nitelendirilen, hırsızlık ve gasp gibi suçlar dahil çok sayıda hükümlünün tahliye olması nedeniyle o dönem oluşan tepki ve tartışmaların benzerinin yeniden yaşanma sı olasılığı olduğu kaydediliyor. AKP, “Bu bir af değil” savunmasını yapsa da infaz sisteminde değişiklik yapılarak hükümlülerin cezaevinde yatacağı sürelerde indirime gidilmesi “dolaylı af” niteliğini taşıyor. Binlerce tahliye Adalet Bakanlığı’nın seçenekli yaptığı çalışmalarda, cezaların infazıyla ilgili yasadaki “Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilmiş olanlar 30 yılını, müebbet hapis cezasına mahkum edilmiş olanlar 24 yılını, diğer süreli hapis cezalarına mahkum edilmiş olanlar cezalarının üçte ikisini infaz kurumunda çektikleri takdirde koşullu salıverilmeden yararlanabilirler” hükmünün değiştirilmesi üzerinde duruluyor. Diğer süreli hapis cezalarına mahkum edilmiş olanlar için infaz süresinin üçte iki olarak değil, yarı yarıya uygulanmasına ilişkin değişiklik yapılması seçenekler arasında yer alıyor. Bu yönde bir düzenleme yapılması durumunda binlerce hükümlünün tahliyesi gündeme gelecek. l ANKARA Cumhuriyet davasında mahkemenin kararını bozan Yargıtay’ın gerekçeli kararı açıklandı ‘Delil olmadan karar verildi’ SEYHAN AVŞAR Cumhuriyet davası kapsamında gazetemiz eski yazar ve çalışanları hakkında yerel mahkemenin verdiği hükmü bozan Yargıtay 16. Ceza Dairesi bozma kararının gerekçesini açıkladı. Haklarında hüküm kurulan isimlerin “silahlı terör örgütüne yardım etmek” amacıyla doğrudan kastla hareket ettiklerine dair somut delile dayamadan mahkumiyet hükmü kurulduğuna dikkat çekilen gerekçede, yerel mahkemenin delilleri değerlendirmede düşülen yanılgı sonucu mahkumiyet hükmü kurduğu, bu durumun ise kanuna aykırı olduğu aktarıldı. Ayrıca kararda basın ve ifade özgürlüğüne dikkat çekildi. Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin gerekçeli kararında, “Terör örgütüne yardım” suçunun oluşabilmesi için yargılanan isimlerin örgüte “bilerek” ve isteyerek yardım etmiş olmasının gerektiği belirtildi. Ayrıca gerekçeli kararda doğrudan örgüte değil de örgüt mensuplarına yardım edilmesi halinde, yardım edilen kişilerin suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt mensubu olduklarının da bilinmesi gerektiği aktarıldı. Örgüte yardım suçunda manevi unsurun oluşması için genel kast yeterli olmadığının belirtildiği kararda, bunun özel kastla işlenen bir suç olduğu, failin örgütün amacını gerçekleştirmesine katkı sağlamak kastı ile hareket etmesi gerektiği belirtildi. Bu kastın ise açıkça belirlenmesi gerektiğine dikkat çekildi. Basın ve ifade özgürlüğüne de dikkat çekilen gerekçeli kararda, basın yasasında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin “Basının kamuoyunun bekçi köpeği rolü demokrasinin siyasi işleyişi için yaşamsal önemdedir” şeklinde değerlendirmesinin olduğu kaydedildi. Basının hükümetin siyasi kararlarını, eylemlerini ve ihmallerini sıkı bir denetime tabi tutarak vatandaşların karar alma sürecine katılmasını kolaylaştırdığı, böylelikle demokrasinin sağlıklı bir şekilde işlemesini güvence altına aldığı belirtilen gerekçeli kararda, basının, halkın siyasal liderlerin düşünceleri ve tavırları hakkında bir görüş edinilmesi ve oluşturulabilmesi için en uygun yollardan biri olduğu aktarıldı. Cumhuriyet davasının Basın Kanunu’ndaki 4 aylık süre aşıldıktan son ra açılmasına ilişkin olarak ise gerekçeli kararda, basılmış eserler yoluyla işlenen suçun yayın anında oluştuğu belirtilen gerekçede, 6352 sayılı kanunla dava açma süresinin, süreli yayınlarda 4 ay, süresiz yayınlarda ise 6 ay olarak yeniden düzenlendiği hatırlatıldı. Bu sürelerin hak düşürücü olduğuna işaret edilen gerekçede, basın suçundan doğan davanın süresinde açıldığının kabulü için iddianamenin mahkemeye öngörülen süre içinde sunulmuş olması gerektiği ifade edildi. Gerekçeli kararda dava kapsamında yargılanan gazetemiz eski yayın danışmanı Kadri Gürsel hakkında Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 2 Mayıs 2019’da verdiği ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin kararın bağlayıcılığının dikkate alınması gerektiği vurgulandı. Vakıf üyelerinin ifadelerine dikkat çekildi Cumhuriyet Vakfı yöneticilerinin yerel mahkemede tanık olarak dinlenildiğinin aktarıldığı gerekçeli kararda, tanık ifadelerinde, “sanıkların herhangi bir terör örgütüyle irtibatlarının bulunmadığını, terör örgütlerini desteklemek amacıyla gazete yönetimini ele geçirmenin söz konusu olmadığını” ifade ettikleri gerekçeli kararda yer aldı. Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve ceza dairelerinin yerleşik uygulamalarına dikkat çekilen gerekçeli kararda, ce za hukukunun genel prensiplerinden olan “şüpheden sanık yargılanır ilkesi” uyarınca bir suçtan cezalandırılmanın temel koşulunun, suçun kuşkuya yer verilemeyeceği şekilde ispat edilmesine bağlı olduğu, kuşkulu ve tam olarak aydınlatılmamış olaylar ve iddiaların sanıkların aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamayacağı vurgulandı. Ayrıca dosya kapsamında toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanılması ve bu ispatın hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olması gerektiği de kararda aktarıldı. Daire, farklı bir suçtan yargılanmasına karar verdiği, HDP milletvekili Ahmet Şık’a iddialara yönelik haberleri için Basın Kanunu süresinde dava açılmadığını, ancak aynı haberlerin internette de yayımlanması ve internetin Basın Kanunu kapsamında olmaması nedeniyle yargılamanın yürütülebileceğini belirtti. ‘Sirayet şartları oluşmadı’ Kararda, “Terör örgütü propagandası” suçlamasıyla 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası verilen gazetemiz muhasebe çalışanı Emre İper’in hakkında ise eylemlerin farklılığı nedeniyle sirayet şartları oluşmadığı aktarıldı. Bu nedenle İper’in cezasının onandığı belirtildi. ‘Mahkemeler evim oldu’ Tahliye edilen eski Cumhuriyet gazetesi karikatüristi Musa Kart, Türkiye’deki baskı iklimini ve cezaevinde yaşadıklarını Fransız haber ajansı AFP’ye anlattı. “15 yıldır, cezaevleri ve mahkemeler benim ikinci evim oldu. Gazetede çalıştığım süre kadar bir zamanı mahkeme koridorlarında harcadım. Bu çok üzücü” ifadelerini kullandı. Tüm yaşananlara rağmen iyimserliğini ve alçakgönüllüğünü koruduğu gözlemlenen Kart, maruz kaldığı sıkıntılarının onu yıkmasına izin vermediğini ve cezaevinde kendisini görmeye gelen ziyaretçiler için iyi görünmeye hep dikkat ettiğini, şu sözlerle ifade etti: “Ziyaretçilerimi asla umutsuz bir halde karşılamadım. Her zaman tıraş olur, sade gardrobumdan en temiz tişörtlerimden birini giyer ve onları kollarım açık bir şekilde karşılardım. Vaktimizi espiri yaparak geçririrdik.” l Dış Haberler ‘Ebu Hanzala’ya verilen hapis kararı bozuldu İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, IŞİD’in üst düzey yöneticisi “Ebu Hanzala” kod adlı Halis Bayancuk hakkında “silahlı terör örgütü kurma veya yönetme” suçundan verilen 12 yıl 6 ay hapis cezası kararını bozdu. Daire, verilen kararın, Bayancuk hakkında diğer mahkemelerde benzer suçlardan açılmış davalarla irtibatlı olabileceği gerekçesiyle kararı iade etti. Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nce dün yeniden görülen davada mahkeme, Bayancuk’un dosyasının, İstanbul Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden dosyayla birleştirilmesine ve sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi. l AA Adnan Oktar’ın sağ kolu Tarkan Yavaş, Adil Serdar Saçan’ı şikâyet etmiş Oktar davasında FETÖ firarisi Öz detayı Adnan Oktar ve grubuna yönelik 171’i tutuklu 226 sanık hakkında açılan davanın ikinci duruşması dün Silivri’de devam etti. Kamuoyunda Oktar’ın “sağ kolu” olarak bilinen Tarkan Yavaş, 1999 yılında kendilerine yapılan operasyon ve sonrasında yaşadıklarına ilişkin 2008 yılında Bilim Araştırmaları Vakfı Başkanı sıfatıyla FETÖ firarisi Zekeriya Öz’e bir dilekçe verdiğini söyledi. Mahkeme başkanı, “Neden dilekçeyi müracaata değil de Öz’e verdin” diye sorunca Yavaş, “Adil Serdar Saçan, bize bir hafta çok ciddi işkence yaptı. 28 Şubat’ın devamıydı. Bunları paylaşalım diye gittik, ön plana çıkan kişi olarak ona verdik dilekçeyi. Şimdi bu Ergenekon davasına müdahil olmak olarak algılandı. Öz devletin savcısıydı” açıklamasında bulundu. İddianamede mehdiliğe yönelik suçlama için Yavaş, “Mehdilikten kastedilen devleti ele geçirmekse, bunu yapan FETÖ var. Bizim arkadaşlarımız asker değil, polis değil. Bizim bir avuç arka daşımız var, hepsi de burada” dedi. Polise, uyku sersemiyken ateş etmiş Cinsel istismar iddialarıyla ilgili olarak Yavaş, “Biz bir kere Allah’tan korkan insanlarız. Biz çekiniriz, böyle bir şeyi asla yapamayız” dedi. Yavaş, operasyon sırasında polise ateş edilmesini “münferit” bir olay olarak değerlendirerek ateş eden arkadaşının uyku sersemi olduğunu öne sürdü. l Haber Merkezi ABD Ortadoğu’dan vazgeçemez! ABD’nin 2003’te Irak’ı işgalinin hemen sonrasında şu tartışma vardı: Sırada hangi ülke var? Suriye’nin adı öne çıktı. Nitekim, 2006’da Lübnan’ın eski başbakanı Hariri kanlı bir saldırıyla katledilince, gözler “olağan şüpheliye” çevrildi. Suriye suçlandı. Bugünlere gelinen sürecin başı 2006’dır. 2003’te ABD Başkanı Bush’un Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice, dönemin popüler “siyaset üreticilerinden” idi. Rice’ın 7 Ağustos 2003’te Washington Post’ta yayımlanan yazısından altını çizdiklerimizi paylaşım: “Toplam 300 milyon insanın ve 22 ülkenin bulunduğu Ortadoğu’nun bütün yıllık geliri 40 milyon nüfuslu İspanya’nın gerisinde. Önde gelen Arap aydınlarının, siyasi ve ekonomik ‘özgürlük açığı’ dediği şey yüzünden... Saddam rejiminin sonu, bölge çapında zaten başlamış olan ilerlemeye de hız kazandırdı... Saddam’ın cani rejiminin yerine, adil, insani ve demokratik ilkelere bağlı bir Irak yönetimi kurulduğunda daha da büyük fırsatlar ortaya çıkacak. Nasıl demokratik bir Almanya, bugünkü bütünlüklü, özgür ve barış içindeki yeni Avrupa’nın dinamosu olduysa, değişmiş bir Irak da, nefret ideolojilerinin yayımlayacağı çok farklı bir Ortadoğu’nun temel unsuru haline gelebilir... Bu işten vazgeçmeyeceğiz!” HHH Yukarıdaki yazının tamamını 2004’te kaleme aldığımız “Irak Bataklığında TürkAmerikan İlişkileri” kitabında yayımlamış, Irak’ın bu yöne gitmediğini vurgulamıştık. ABD, 2001’de Afganistan operasyonuna “Enduring Freedom”, Kalıcı Özgürlük adını vermişti. Daha birkaç gün önceki patlamada onlarca kişi öldü. Ülkede en çok ölme özgürlüğü var! Rice’ın Almanya ile karşılaştırdığı Irak’tan da IŞİD doğdu! Açılımıyla, Irak Şam İslam Devleti! ABD, Suriye için de “Terörü besleyen, kitle imha silahı üreten serseri devletlerden” demişti.  Bu bağlamda Esad’ı devirmek şart deyip yola çıktı. Sıkı durun; bugün Suriye’de büyük çoğunluğu teröre bulaşmış, örgütgrup sayısı 500’ün üzerinde. Bu kadar örgüt ancak “çok isteyerek” üretilebilir! ABD, İsrail’le gizliaçık bir olup, Ortadoğu’daki halklara, bugüne kadar besleyip büyüttüğü devlet başkanlarının onları ne kadar kötü yönettiğini anlatıyor! Sonuçlar ortada... HHH Yukarıda aktardıklarımızda şaşılacak bir şey yok... Avrupa 10 Ağustos 1920’de imzaladığı, Türkiye’yi Anadolu’nun ortasına hapseden Sevr’den vazgeçemez...  ABD, Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda 8 Ocak 1918’de yayımlanan Başkan Woodrow Wilson’ın “14 İlke”sinin ruhundan vazgeçemez... Fransa, İngiltere ile 16 Mayıs 1916’da imzaladığı SykesPicot Antlaşması haritasından vazgeçemez... Bu antlaşmaları Mustafa Kemal Atatürk yırttı... Bunları anımsattığımızda, “Sizde Sevr sendromu var” diyorlar. Tam tersi, bizde değil, o anlaşmanın karşı muhataplarında var; bir türlü vazgeçemiyorlar. AKP, yaşadıkça bir nebze gerçekleri görüyor. Buna karşı mücadele etmek için birinci şart, iç düşman üretmemektir. AKP’nin en başarılı olduğu alan da bu! Eğer iktidar, Ankara’daki üçlü zirve sonrasında önümüzdeki dönem sonuç almak istiyorsa; işe, CHP’yi bilgilendirmekle başlayabilir... Ödül töreni 21 Eylül’de Anter ödülleri sahiplerini buldu Bu yıl 27’ncisi düzenlenen ve beş ayrı dalda verilen Musa Anter ve Özgür Basın Şehitleri Gazetecilik Ödülleri’nin kazananları açıklandı. Türkçe haber dalında birincilik ödülü jüri tarafından iki haber arasında paylaştırıldı. BirGün gazetesinden Hüseyin Şimşek’in “274 çocuk doğum yaptı” haberi ile Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Ahmet Kanbal’ın “Kayyım danışmanının 246 bin TL’lik rüşvet çarkı hesap dökümlerine yansıdı” haberi birinciliğe layık görüldü. Türkçe haber jürisi Euronews’ten Rabia Çetin’in “Kimliği olduğu halde sınır dışı edilen Suriyeli sığınmacı El Nusra bölgesine gönderildi” haberini de Jüri Özel Ödülü’ne değer buldu. Kürtçe haber dalında birincilik kayyımlarla ilgili haber yapan MA’dan Gökhan Altay’a verildi. Bu yılın fotoğraf yarışmasında birincilik ödülü de European Pressphoto Agency (EPA) foto muhabiri Sedat Suna’ya ve Jinnews muhabiri Rojda Aydın’a verildi. Gurbetelli Ersöz Kadın Haberciliği dalında bu yıl jüri, cezaevlerinde bulunan kadın gazeteciler adına Jinnews editörü Kibriye Evren’e Jüri Özel Ödülü vermeyi kararlaştırdı. Öte yandan yarışma jürisi bu yıl Hüseyin Aykol, Hicri İzgören ve Özcan Kılıç’ı Onur Ödülü’ne layık gördü. Ödüller, 21 Eylül günü saat 18.00’de Şişli Belediyesi Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi’nde düzenlenecek törenle sahiplerine verilecek. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle