24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr. TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 115 AĞUSTOS 2019 PAZARTESİ Alım gücü düşerkenKriz nedeniyle saç bakım ve renkli kozmetik ürünleri satışında duraklama var yüksek zam yapamayız Dalin markasının yaratıcısı Kopaş Kozmetik’in Genel Müdürü Onur Özyurt: Maliyetlerde kura paralel artışlar oldu. Türkiye’de alım gücü dolar bazında düştü. İnsanlar geçen yıla göre alım gücünde gerideler. Fiyatlama yaparken bunu gözetmek durumundayız. ŞEHRİBAN KIRAÇ Bünyesinde Dalin, Sesu, XO gibi markaları barındıran Kopaş Kozmetik’in Yönetim Kurulu üyesi ve Genel Müdürü Onur Özyurt, döviz kurunun artmasıyla girdi maliyetlerinin çok yükseldiğini belirterek, talepte bir küçülme yaşanmadığını ancak sabit kaldığını, saç boyası başta olmak üzere bazı kategorilerde düşüş yaşandığını söyledi. Şu anda perakende piyasasında nakit akışında sorunlar yaşandığına dikkat çeken Onur Özyurt ile Türkiye kozmetik pazarı ve şirketin hedeflerini konuştuk. n Türkiye’de kozmetik ve çocuk ürünleri pazarının büyüklüğü ne düzeyde? Türkiye’nin kozmetik pazarı küresel ölçeğe baktığımız zaman küçük. 1214 milyar TL civarında bir büyüklük söz konusu. Ama bunun içinde renkli kozmetikten, saç, cilt bakım ürünlerine kadar her şey var. Ama hane halkı gelirlerinin artışıyla bu pazarın büyümesini umuyor herkes. Türkiye’de hâlâ ağız bakım ürünleri, parfüm, deodorant kullanımı Avrupa ortalamasının altında. Bunun demografik, kültürel ve ekonomik sebepleri var. Bunlar içinde bebek bakım kategorisi nispeten küçük bir kategori. Esas kategoriyi saç boyası, cilt bakım ve renkli kozmetik oluşturuyor. Bu kategoriler her sene ortalama yüzde 1215 büyüyor. Bu büyümenin yüzde 34’ü adetten geliyor, kalan kısmı ise fiyattan. Bu yıl ve gelecek yıl büyümeye fiyatın etkisi bi Yılda 34 kez alınıyor n Alım gücü düşünce, tüketimde de düşüş oldu mu? Kategoriler içinde alternatif fiyatlı ürünlere ve alternatif markalara bir hareket hep oluyor. Bu durum alım gücünün düştüğünü veya fiyat dalgalanmasının olduğu dönemlerde daha yüksek oluyor. Başkalarının etkilendiğini görüyoruz ama biz çok etkilenmedik bu durumdan, çünkü bizim sattığımız ürünler çok pahalı değil. n İnsanlar ne sıklıkla alıyor ürünlerinizi? Şampuan yılda 34 kere alırlar. Büyük boy ürün 20 TL bunun yanına yağını, pişik kremini koyduğunuzda yıllık harcama 500600 TL civarında. Ama 45 bin TL harcayan da var. Biz hiçbir zaman lüks bir marka olmayı hedeflemedik. En iyi kalitede herkesin alabileceği ürünü üretiyoruz. raz daha fazla olabilir diye düşünüyoruz. Çünkü döviz kurunun artmasıyla girdi maaliyetleri çok yükseldi. Firmalar da bunu bir şekilde yansıtmaya çalışıyorlar. Talep toplamda çok daralmadı ama sabite yakın. Bazı kategorilerde biraz düştü. Saçta duraklama n Hangi kategorilerde talep azaldı? Renkli kozmetikte bir miktar duraklama olduğunu gördük. Saç bakım ve saç boyasında bir miktar duraklama var. Ama bu yılın ilk 6 ayı çok enterasan bir dönemdi. Seçimler yenilendi, bayram etkisi, krizin etkisi var derken, tam olarak hangisinin yavaşladığını anlayamadık. Ama eylülden sonra tüketici talebinin ne olacağını net görebiliriz. Tabii o zamana kadar her şey sabit kalırsa... Ama başka bir kriz ortamı olur, kur tekrardan hareket etmeye başlarsa o zaman denklem tekrardan değişir. n Hammadelerinizin çoğu kimyevi ürünler olduğu için ithal ediyorsunuz, sizin sektörde maliyetler ne kadar arttı? Maliyetlerde kura paralel artışlar oldu. Türkiye maalesef petrokimya endüstrisinde dışa bağımlı. Deterjanın hammaddesinden şampuanın ambalajına kadar her şeyin fiyatı dışarıdan belirleniyor. Dünyada emtia fiyatları değişirse ve TL’de dolara karşı değer kaybederse otomatik olarak girdi fiyatları hızla artıyor. Kâğıt fiyatlarını gazete fiyatlarından biliyorsunuz, saç boyasını koyduğumuz karton ambalajın fiyatı bir anda ister istemez yükseliyor. Üretim hattımızda otomosyon oranı yüksek, işçiliğin toplam giderler içindeki payı yüzde 34’tür. Yüzde 97’si, emtiaya bağlı maliyet parçalarından oluşuyor. Kur ile ilgili dalgalanma olduğu zaman maliyet de hızlı yükseliyor. n Siz sattığınız ürüne ne kadar zam yaptınız? Artan maliyetler oranında zam yapamadık. Çünkü tüketicinin alım gücünün aynı nispette artma ihtimali yok. Türkiye’de alım gücü dolar bazında düştü. İnsanlar geçen yıla göre alım gücünde daha gerideler. Bunu gözetmek durumundayız, çünkü tüketicimiz burada yaşıyor ve TL bazında kazanıyor. Biz bunu görmezden gelirsek alamazlar. Bazı şeyleri zamana yaymak zorundayız. Tabii bu durum firmaların kârlılıklarını etkiliyor. Onur Özyurt, Şehriban Kıraç’ın sorularını yanıtladı. Tahsilatta sorun n Sektörünüz için piyasada ne tür riskler görüyorsunuz? Ticaretin yavaşlamasına bağlı olarak nakit dönüş hızları yavaşladı. Türkiye’de perakende sektörü çok hızlı gelişiyor, ardı ardına mağazalar açılıyor. Perakendeci şöyle düşünüyor: Bir mağazamda 100 satı yorsam diğerinde 80 satarım. Ama çalkantı olduğunda tüketim talebi düşünce satış da düşük geliyor. Arada oluşan açık da sistemi zorluyor. Bu olunca perakendeciden üreticiye olan nakit dönüş hızı yavaşlıyor. Bu da tahsilatlarda sorunlar yaratıyor. Bu yıl gördü ğüm ve gelecek yıl da devam edecğini düşündüğüm risklerden biri de özellikle Anadolu’da küçük perakende noktalarında sorunlar var. Büyük zincir markalar yaygınlaşıyor, bunlarla küçük perakendecilerin başa çıkması mümkün görünmüyor. Hedef küresel marka olmak n Kopaş’ın gelecek dönem hedefleri neler? Dalin, Sesu, Alix Avien, XO, Dr. Beckmann, Foot Doctor, Voila başta olmak üzere birçok markayı üreten Kopaş, Alman bebek mama markası Humana, Japon bebek bezi markası GOO.N, İspanya’nın saç bakım markası Montibello’nun da temsilciliğini yapıyor. Gıda dışı tüketim ürünleri pazarında lider olmak istiyoruz. Bu yıl ciroyu 500 milyon TL’nin üstüne çıkarmak istiyoruz. Çerkezköy’deki 24 bin metrekarelik üretim tesisimizde 500 çalışanımızla faaliyet gösteriyoruz. Önce bölgesel sonra küresel bir marka olma hedefimiz var. Dalin’le Malezya’da üç yılda ikinci büyük marka olmak istiyoruz. Cezayir’de şampuan üreteceğiz. Bir aksilik olmazsa bu yıl sonunda yerli ortakla üretime geçeceğiz. İlk aşamada şampuan olacak belki buna yağ da eklenebilir. Hedefimizde Nijerya, Kenya ve Angola da var. Yurtdışı operasyonumuz hızlı büyüyor. Şu anda Türkiye’de kapasite arttırma planımız yok. Hedefimiz cironun yüzde 40’nı ihracattan elde etmek. n Bu dönemde plan, bütçeleme yapmada zor lanıyor musunuz? Genel gidişata dair yap tığınız öngörü tutmalı. Yani hangi kategori büyüyor hangisinde güçlenmelisiniz bunları tutturmak gerekiyor. Firmaların genel hatası şu: Ya hiç bütçe yapmaz veya çok detaylı bir bütçe yapar o detayın içinde boğulur. 9 ay içerisinde Türkiye’de seçim olmuş, kur oynamış bununla uğraşırlar ama esas soru şu: Pazara sunduğunuz ürün doğru ürün mü? Biz ekip olarak her çarşamba 4 saat ne planlamıştık ne satıyoruz neyi revize etmeliyiz diye konuşuyoruz. Dalin civcivi Japonları tavladı n Japorlarla ortaklığınız var, biraz açabilir misiniz? Türkiye’de Walt Disney karakterleri ile ilgili araştırma yapan Japon şirket Daio Paper Corporation, Dalin civcivinin 4. sırada çıkması üzerine Kopaş’ın kapısını çaldı ve lisansını aldı. Japon firma, Türkiye’yi geziyor, mağazalarda inceleme yapıyorlar ve Dalin’in civcivini görüyorlar. Türkiye’de 40 kadına soruyorlar, “En sevdiğiniz ya da çocuğunuzun en sevdiği Walt Disney karakteri hangisi?” diye. Mickey Mouse, Winnie the Pooh da var. Dalin’in civcivini de kadınlara söylemeden araya katmışlar. Dalin’in civcivi de 40 karakter içinde 4. oldu. Araştırma sonucuna göre bunu lisanslamak istediklerini söylediler. Civcive lisans verdik. Dalin ana marka mız. n Yeni kategorilere girecek misiniz? Çok plan var. Bebek bakım, ev bakım, şirket satın almaları da gündemimizde. n Var mı somutlaşan bir satın alma? Süpermarkete girdiğiniz zaman gıda, züccaciye dışındaki her alanla ilgileniyoruz. Kişisel bakım, ev bakım olabilir. Satın alma yaparsak Türkiye’den yapacağız. Yıl sonuna kalmadan alım işlemini tamamlamak için uğraşıyoruz. 21 bin yeni milyoner Hesabında 1 milyon lira veya üzeri parası olan mudi sayısı, yılın ilk yarısında 21 bin 20 kişi artarak 201 bin 176’ya ulaştı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu verilerine göre, söz konusu milyonerlerin toplam mevduatı 1 trilyon 214 milyar 387 milyon liraya çıktı. 2018 sonunda milyonerlerin toplam mevduatı 1 trilyon 109 milyar 859 milyon lira seviyesinde bulunuyordu. 2018’de 6.2 milyon lira olan milyoner başına düşen ortalama mevduat tutarı, bu yılın haziran sonunda 6 milyon 36 bin lira seviyesine geriledi. Yurtiçinde yerleşik milyonerlerin sayısı ilk yarıda 2018’e kıyasla 18 bin 57 kişi artarak 180 bine dayanırken, söz konusu milyonerlerin toplam mevduatları da 1 trilyon 119 milyar 866 milyon lira oldu. Yurtdışında yerleşik mudi sayısı haziran sonu itibarıyla 21 bin 319’a yükseldi. Yurtdışındaki milyonerlerin sayısı geçen yılın sonuna göre 2 bin 993 kişi arttı l Ekonomi Servisi Tu¨rkiye, yüzde 87 sigara vergisiyle dünya lideri Temmuzdaki O¨TV artıs¸ıyla Tu¨rkiye sigara vergisinde du¨nya lideri oldu, 18.5 liraya satılacak sigaranın 15.67 lirası vergi olacak. Tu¨rkiye’nin ardından Bosna Hersek geliyor. Bu u¨lkede toplam vergi KDV ile birlikte yu¨zde 85.07 du¨zeyinde. Sadece O¨TV ele alındığında Tu¨rkiye yu¨zde 69.4 ile ac¸ık ara du¨nya lideri. Digˆer u¨lkelerde KDV yu¨ksek oldugˆu ic¸in toplam vergi Tu¨rkiye’ye yakın seyrediyor. Habertürk’ün haberine göre, sigaraya yılbas¸ında yapılan degˆis¸iklik ile O¨TV zammı gelmis¸ bu degˆis¸iklik sonunda sigara s¸irketlerinin maliyeti paket bas¸ına 4 lira artmıs¸ ancak 2 lira zam yapılmıştı. Temmuzdaki kanun geregˆi yapılan zammın ardından ise 50 kurus¸luk daha vergi artıs¸ı gerc¸ekles¸mis¸ti. Sigara s¸irketleri s¸imdi bu zamları tu¨keticilere yansıtmaya bas¸ladı. Temmuzdaki O¨TV artıs¸ı ile Tu¨rkiye sigara vergisinde toplam yu¨zde 87 ile du¨nya lideri olmus¸tu. 15.5 liraya satılan sigara artık 18.5 liraya satılacak. Bunun 15.67 lirası vergi olacak. Şu anda 15.50 liraya satılan c¸ok bilinen bir marka sigaranın fiyatı 18.5 liraya c¸ıkacak. Bu tutarın 12.39 lirası nispi vergi, 2.82 lirası maktu vergi ve 2.82 lirası da KDV olacak. Yani 18.5 lira verdigˆimiz bir paketin 15.67 lirasını vergi olarak o¨deyecegˆiz. l Ekonomi Servisi Kaos içinde gezintiler Çin Halk Cumhuriyeti “Yeni dönemde ulusal savunma” başlıklı bir rapor yayımlayarak uluslararası ilişkileri değerlendirdi, kendi çıkarlarını korumaya kararlı olduğunu açıkladı. ABD dış politika çevrelerinin dergisi The National Interest’te raporu değerlendiren bir yazı, “Gelmekte olan belaya hazırlanın: Uyarıldık” notuyla bitiyordu. Rapora göre bu “yeni dönemi”, uluslararası ilişkileri “destabize” edici güçler, uluslararası stratejik rekabet, işbirliğinin yerini çatışma ve şikâyetin alması karakterize ediyor. Ben bu “yeni dönemin” karakterini, geleceğe ilişkin tanımlanabilir bir yapılanma belirtisi üretmeyen devinmelerin kaosunun belirlediğini düşünüyorum. Kutuplardan kutupsuzluğa Devletler arası ilişkiler egemenlik bağımlılık ilişkileridir. Bir devletler kümesinin, görece istikrarlı bir yapı kazanabilmesi için bir hegemonya ve hiyerarşi içinde adeta “dondurulması” gerekir. Bu düzenin hiyerarşisi içinde yerini beğenmeyenlerin, dışına çıkmak isteyenlerin bastırılmasına ilişkin savaşlar yaşanabilir. Kapitalizmin tarihinde biri Birleşik Krallık, ikincisi ABD merkezli olmak üzere iki küresel “düzen” yaşandı. Uluslararası ilişkililerin ABD merkezli Batı ve SSCB merkezli Doğu olarak bölünmesiyle de hegemonya ve hiyerarşi düzenini tanımlamak üzere “kutup” kavramı literatüre girdi. Doğu blokunun dağıldıktan sonra ABD merkezli bir tek kutuplu dünya önerisi Rusya, Çin, Avrupa ve birçok gelişmekte olan ülke tarafından reddedilince çok kutuplu bir dünya arayışı gündeme geldi. Ancak, güçlerin yükseliş hızı, dünya ekonomisindeki yapısal (yeni bir sermaye birikim rejimi doğuramayan) krizin getirdiği sarsıntılar, düzenli hiyerarşileri içeren kamplaşmalara izin vermedi. Böylece içindeki, kimi eski yeni büyük güçlerle, adeta “herkesin herkese karşı” konuşlanmaya başladığı, ancak bir kaos kavramıyla tanımlanabilecek bir dünya düzensizliği şekillendi. Popülizm filan Bu uluslararası düzensizlik içinde, ulus devletlere ilişkin ve kaos üreten eğilimleri güçlendiren başka gelişmeler de var. Bu gelişmeler genel olarak, otoriter popülizmin yükselişi olarak tanımlanıyor. Ancak, popülizmin yükselişi, çok daha uğursuz, “yeni faşizmin” değirmenine su taşıyan bir olgu. Bir tarafında halkın, egemen düzenin çeşitli krizlerini (ekonomik, sığınmacılar, demografik ve kültürel sarsıntılar), etkilerini yönetemeyen seçkinlere yönelik tepkileri var. Diğer tarafta da, George Monbiot’un işaret ettiği gibi, krizlerin ürettiği “felaket kapitalizminden”, vergilerden kaçarak, ayrıcalıklı rant olanakları bularak, tekel kârlarını konsolide ederek yararlanmaya çalışan “oligarkların”, bu olanakları sağlayacak, milliyetçi, yerlici, ırkçı, dinci liderleri ve hareketleri iktidara getirmek için halkın tepkilerini kullanma çabaları var. Herkes herkese karşı Bu dağılmaya bir düzen verebilecek bir “merkez” de yok. Örneğin, Çin yükseliyor, “Yol ve Kuşak” projesiyle, ucuz ve kolay borçlandırmayla adeta emperyalizmin artık çok iyi bilinen, gizlenemeyen yöntemleriyle kendine yeni etki alanları açıyor, bu alanları askeri konuşlanma noktaları olarak değerlendirmeye başlıyor, ama hemen tepki uyandırıyor. Çin’in yükselişi ve yeni nüfuz alanlarının çoğalması, ABD’de gerginlik yaratıyor. Ancak ABD’de Trump yönetimi, Batı ittifaklar düzenini, Avrupa platformu, Japonya ilişkileri üzerinden restore etmeye çalışmak yerine, uluslararası anlaşmalardan çıkıyor, aşırı sağcı, demagog liderleri destekleyerek Avrupa Birliği’ni destabilize ediyor. Aynı anda ABD karşıtı bir güç olarak yükselmeye çalışan Rusya’da benzer yollarla AB’yi destabilize etmeye çalışıyor. Bu sırada Rusya, Pasifik’te ve Çin denizinde ABD’ye karşı denizde ve havada Çin’le birlikte devriye geziyor. ABD, NATO’dan yakınırken, Çin, Almanya Fransa gibi Avrupa ülkeleriyle ortak manevralar düzenliyor. Türkiye tüm itirazlara karşın S400’leri alarak. Hem bir bağımlılık ilişkisinden öbürüne atlıyor, hem de NATO ve Batı ittifakına bir istikrarsızlık unsuru daha ekliyor. Bu resme kaos dinamikleri üzerinde bir “çarpan etkisi” yaparak, doğrudan gezegen üzerindeki yaşamın kendisini tehdit eden iklim krizini de eklemek gerekiyor. Evde bakım aylığı ödemeleri 9 Ağustos’ta Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, evde bakım aylığı ödemelerinin Kurban Bayramı öncesi 9 Ağustos’ta yapılacağını söyledi. Selçuk, evde bakım maaşının 2019’un ilk altı ayında 1305 lira olduğunu, bu tutarın temmuzdan itibaren 1384 liraya yükseldiğini söyledi. Geçen yıl 513 bin engelli için yaklaşık 6.6 milyar lira kaynak aktarıldığını anımsatan Selçuk, 2019 Ağustos ayında da 513 bin engelli için 711 milyon lira kaynak aktarılacağını belirtti. l ANKARA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle