14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
kültür EDİTÖR: EMRAH KOLUKISA TASARIM: İLKNUR FİLİZ 1312 AĞUSTOS 2019 PAZARTESİ Naif ve melankolikRus piyanist ve besteci Evgeny Grinko, İstanbul’a geliyor... Genç Rus sanatçı Evgeny Grinko, birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de çok iyi tanınan bir isim. Daha önce Türkiye’de onlarca konser veren, hatta “Silent Like Water” EP’sinin kayıtlarını İstanbul’da yapan sanatçı, 16 Ağustos akşamı, Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda AYÇA dinleyicileriyle buluşaHAN cak. En son 28 Temmuz Ayvalık Amfitiyatro’da verdiği konserle Türkiye’ye gelen Grinko’yu, cuma akşamı 21.00’de İstanbul’da izleyebileceksiniz. İlk bestesini 16 yaşındayken yazan Evgeny Grinko, bu besteyi aslında üyesi olduğu bir punk grubu için yapıyor. Punk müzik ve davuldan piyanoya uzanan yol için “Bence çok büyük bir değişim olmadı, zaten benim müzik zevkim hep çok genişti. Punk ya da deneysel müzik yaptığım zamanlarda bile melankolik piyano içeren müzikler dinliyordum, ya da tam tersi” diyor Grinko. Bir süre Rus punk gruplarında davul çalmış olsa da çoğumuz onu, Moskova yakınlarındaki Zhukovsky kasabasının çimlerinde piyano çaldığı “Valse” isimli eseriyle tanıyoruz; ağzında sigarasıyla, uçsuz bucaksız bir yeşilin ortasında... Birkaç gün sonra Harbiye sahnesinde izleyeceğimiz Grinko, kariyerinin son albümü ‘Naive Album’ü geçen nisan ayında çıkardı. Naive, Türkçe’deki “naif”in kaşılığı... Albümün üretim sürecini şöyle anlatıyor Grinko: “Albümü yazarken biraz sakin bir kafadaydım o yüzden de ortaya çıkan şarkılar sade bir sese sahipti. Albümün adını bu sebeple “Naive Album” koydum. İlk başlarda piyano çalışıma özen gösteriyorken, bu albümde daha çok sade melodilere önem verdim.” Evgeny Grinko, 2009 yılında çıkardığı “Cinematic Melodies” EP’sinde yer alan “Morning in Pripyat”ı, Nisan 1986’da, Çernobil faciasının yaşandığı Pripyat şehri için yazmış. Yaşanan faciaya kayıtsız kalmayan sanatçı, yaşadığımız çağın olumsuzluklarına nasıl yaklaştığını ise şu sözlerle ifade ediyor: “Yaşadığımız çağda negatif olaylar pozitif olaylardan fazla, ama bir şekilde onlardan uzak dur “Naive Album” isimli albümü nisan ayında çıkan Rus piyanist ve besteci Evgeny Grinko ile, 16 Ağustos İstanbul konseri öncesi konuştuk. maya çalışıyorum. Küçük bir kasabada yaşadığım için birçok gelişmeyi takip etmiyorum; ama bir şekilde etkisi altında kalıyorum. Müziğimi etkilememesine özen gösteriyorum tabii ki.” Kendisini birçok şeyin etkileyebileceğini söyleyen Evgeny Grinko, bu etkilenmenin sadece kompozisyonlarına isim verirken olduğunu söylüyor. Etkilendiği birkaç isim sorduğumda ise, bugünlerdeki favorilerini paylaşıyor. Favori kitabı, 1897 Mississippi doğumlu, Nobel Ödüllü Modernist yazar William GrinEkvogkeinmydir?y2GlnPslgençybıaMl0nZradonosrmyeraykad2ydıkudna12ihioeld9lanaatırbüy0ıoayGelıeus0umçuşknşrnlkİi’lze11e,abdleğrenpk1ae96ranıkkooe5lanbsbiüasaoiunyuakeae7nnbkrtbdveüdm2iylldvlnni0knEdselgalbbeaneeaesya0ııskoeePd‘rla.ldşiüPdşttısüekirı1m2nvdr,’knile8eteomrste“sıkyiirp0ebdyilçinieN’liiinraippPd’eÇnnnLnuodçii1üadissyanzup7yreeierieaFneeymrniimiliiakinianğkep.vvlniiyykür“yıenaaatibi(eşinaryiıTiaxmdKk2ıylşiçlg1Samlşelotbdanit6liatüaA0nıniersreiüattnsuboaolrualğiya0tell,ydşeazphtırabilknbmdüzKle9açıidnıymidrMpryğyuğıaNuıişauıgatl)uüiynüeonoeemymüiloılnüzedkğnLizlmilırerdrCçazkeukg”a’iiaça.iduİsikğiniviseiansylğpğnyEnnieannaaeeretieyeoveaddlieçvenaaPUeeyaiıWvgnbkemiralannmTotarsölkdıiuekıenetuıbapşeirldySakeuğEamkçyannalnuatarotüeaivytsşriıunnyyeldellneinüalgiasadrb’acsatnld’k.ırennit”ryldeuümuhGmsbaakPrMiamdebvnığrekna’üı.rkr.dadsesiaeoyluiieğmPıı2snpaıişiai4oınl çdnmrkanaaeeıdsalnMılanaypıgolokisıvyyesürüeao.nkçrnoçrevüo.ivdkpoEaheivbly’aangiaarrıçedninkcanıiainylsnaystaındatGkçeüb5ıenrmaiglımnldnoiktddaü,aonüazar,inksçZvkyoyıheokareunadydnknsaeaoeivofldveraunluskels,ykardakyuitnahe Faulkner’in, yüzyılın klasikleri arasındaki kitabı “Ses ve Öfke”; şu sıralar en sevdiği albüm 1990 yılında Omsk, Rusya’da müzik yapmaya başlayan, Rus psychedelic rock grubu ???? ? ????????????’nin (Egor i Opizdenevshie) “Sto let odinochestva” (??? ??? ???????????) albümü; favori filmi ise, Coen Kardeşler’in (Joel Coen & Ethan Coen) yönetmenliğini yaptıkları “The Big Lebowski” (Büyük Lebowski). Yine “Cinematic Meloidies”de karşılaştığımız “Woody Allen” için de şunları söylüyor: “Woody Allen’ı çok seviyorum, kitaplarını ve filmlerini seviyorum. Hem komik hem de ilginç biri.” Hüzünlü şarkıları seviyorlar Daha önce bir söyleşisinde “Biz Ruslar hüzünlü şarkıları severiz” diyen Evgeny Grinko, Türkiye’deki dinleyicilerinin benzer olduğunu söylüyor. “Her iki kitle de hüzünlü şarkıları seviyor” diyen Grinko. ekliyor: “Onları çok seviyorum, bana olan sevgilerini fazlasıyla gösteriyorlar. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ederim.” 17. Uluslararası Bodrum Bale Festivali ‘Romeo ve Juliet’ ile aşkın görkemi Sinemacı gençlere çağrı DenizBank’ın, Türsak Vakfı işbirliğinde hayata geçirdiği “4. DenizBank İlk Senaryo İlk Film Yarışması” için başvurular başladı. Bu sene ilk kez hayata geçecek senaryo geliştirme ve projelendirme sunumlarının yanı sıra, düzenlenecek yapımcı ve network buluşmaları ile yarışmanın etki alanı genişletilecek. Böylece senarist adayları desteklenirken, senaryoların filme çekilmesi için de girişimlerde bulunulacak. Yarışmada dereceye girecek eserlerden birinci 25.000 TL, ikinci 15.000 TL ve üçüncü ise 10.000 TL ile ödüllendirilecek. En iyi film kategorisinde ise, yarışmanın En İyi İlk Film ayağını kazanacak eser, 25.000 TL tutarındaki DenizBank Özel Ödülü’ne hak kazanacak. “4. DenizBank İlk Senaryo İlk Film Yarışması”nın İlk Senaryo ayağı için son başvuru tarihi 1 Kasım 2019, İlk Film ayağı için son başvuru tarihi 2 Aralık 2019. Hem senaryo hem de film için başvuru yapacak adayların eserlerinin, daha önce herhangi bir yarışmada yer almamış olması gerekiyor. Başvurular ilksenaryo.tursak.org.tr internet sitesi üzerinden alınırken, yarışma ile ilişkili detaylara da site üzerinden ulaşılabiliyor. 17. Uluslararası Bodrum Bale Festivali, “Romeo ve Juliet” gösterisiyle devam etti.?Dünyada opera, bale ve tiyatro oyunlarına konu olan Romeo ve Jüliet’in aşkları, Türkiye’nin ödüllü koreografları Volkan Ersoy ve Armağan Davran’ın librettosu ve özgün koreografileriyle, İzmir Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelendi. Çaykovski’nin müziklerinden düzenlenerek yapılan “Romeo ve Juliet” balesi, bu yorumuyla dünyada ilk olma özelliği taşıyor. Müzik düzenlemeleri Tolga Taviş tarafından yapılan ve iki perdeden oluşan eser, karşılaştıkları ilk anda birbirlerine büyük bir aşkla bağlanan, birbirine düşman iki ailenin çocukları Romeo ve Juliet’in tüm dünyaca bilinen hüzünlü aşk hikâyesini, klasik balenin tüm zarafetiyle sahneye taşıyor.? Yaklaşık 2 saat süren gösteriyi, aralarında sanat, spor ve iş dünyasından kişilerin de olduğu çok sayıda sanatsever izledi. Festival, 14 Ağustos’ta Antalya Devlet Opera ve Balesinin “Şehrazat” adlı gösterisiyle devam edecek. l AA Balkan Naci İslimyeli’Nden Bodrum’da sergi Yazı ile çizim iç içe Mine Sanat Galerisi, 20 Ağustos 9 Eylül 2019 tarihleri arasında Yalıkavak Bodrum mekânında, çağdaş sanatın öncü isimlerinden Balkan Naci İslimyeli ile yaz sezonu programına devam ediyor. “Bir Günün İnanılmaz Tarihi” başlıklı etkinlik, özgün, düşündürücü, tartışmacı, nitelikleriyle sanat alanını ve kendinden sonraki kuşakları kuvvetle etkileyen sanatçının Bodrum’da açacağı ilk kişisel sergisi olma özelliğini taşıyor. Büyük bölümü daha önce hiç sunulmamış yapıtlardan oluşan sergi, tematik, teknik, yapısal farklılıkları içinde, kavramsal bir bütünlük gösteriyor. İnsanzamanyaratı merkezli sergisinde Balkan Naci, varlık, kimlik ve suç sorunlarına insan yüzünün karmaşık katmanlarından bakıyor. Yapıtlar; bakır, deri, akrilik boya, mürekkep, fotoğraf, saydam, dokuma ve el yapımı kâğıt gibi farklı malzemelerle ortak bir dil oluşturuyorlar. Sanatçı; resmin ilk ve saf hali olan yazı ile çizimi iç içe kullanarak bize olağanüstü öyküler anlatıyor. İslimyeli insanın çokkatmanlı tarihsel atlasında gezinen deneyimli bir yolcunun biçim dilini kullanarak bizi kendimizle “yeniden” tanışmaya çağırıyor. Güneş hep doğar, inadına doğar Zeytin ağaçlarının ve denizin, muhteşem bir cırcırböceği korosunun eşliğindeyiz, kısacası Ege’deyiz. Birkaç kuşak tiyatrocuyu “Tiyatro Özgürleştirir” sloganıyla İzmir Seferihisar’da bir araya getiren 13. Türkiye Tiyatro Buluşması’nda, dostların arasındayım. Rutkay Aziz, Taner Barlas, Işıl Özgentürk, Yaşar Gündem, Orhan Alkaya, Orhan Aydın, Levent Üzümcü, Cengiz Toraman, Ali Hakan Beşen, Meltem Yorulmaz, Yüksel Aymaz ve daha birçok isim... Bir yandan oyunculuk, reji, dans, şan, ışık, kısa film atölyeleri, diğer yandan söyleşiler, oyunlar ve geceler boyu sohbetler... Oteliyle, kamp alanıyla, çalışma ve oyun mekânlarıyla özenli bir organizasyonun tadına vardım. Böyle bir buluşmada sürekliliği sağlamak kolay iş değil. Emeği geçen herkesi ve sponsorluğu üstlenen İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni tebrik etmek gerek. Yıllarını tiyatroya vermiş deneyimli sanatçıların gençlerle buluşmasının, tiyatronun kendine özgü bilgi aktarım ve etkileşim sürecinde çok önemli olduğunu düşünüyorum. Seferihisar’da, “Çağan Irmak Sahnesi”nde Meyerhold tiyatrosu üzerine yaptığım atölyede bunu bir kez daha gözlemledim. Gençlerin öğrenme isteği her zamanki gibi benim üzerimde de yenileyici bir etki yaptı. Festivalin ana oyun mekânı, eski Seferihisar, yeni İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in çabasıyla restore edilmiş Sığacık Kaleiçi’ndeydi. İşin aslı, Seferihisar’ın “yalısı” denebilecek Sığacık, Kanuni devrinde Rodos seferi için restore edilmiş kalenin içine kurulmuş. Restorasyonda da yakındaki Teos antik kentinden alınan taşlar kullanılmış. Bu nedenle oyun mekânını çevreleyen taş doku başlı başına bir atmosfer oluşturuyor. Oyunlar Festivalde iki usta oyuncunun, Rutkay Aziz ile Taner Barlas’ın oynadıkları “Adalet Sizsiniz”, Ümit Denizer tarafından yazılmış bir metin; sahne tasarımı da Metin Deniz’in. Oyun, Sokrates, Galileo ve Sacco ile Vanzetti bölümleriyle günümüzün adalet arayışına ses, adaleti duymak, görmek istemeyenlere de ders veriyordu. Yaşar Gündem’in büyük ozan Hasan Hüseyin Korkmazgil’in “Ağlasun Ayşafağı” adlı kitabından uyarlayıp oynadığı “Gölgesinde Çınarın”, şiirin sahnesel izdüşümünü arama yolunda kayda değer bir işti. Geçen sene de Yaşar’ın tek kişilik “Kuvayi Milliye”sini izlemiş, etkilenmiştim. Diğer oyun mekânı, kamp alanında kurulu sahneydi. Yukarıda yıldızlarla dolu bir gökyüzü, geride evlerin siluetleri, sahnenin üzerinde sadece küçük bir saksı yeşillik. Spotlar yandı ve Latife Tekin’in “Sevgili Arsız Ölüm” adlı romanından Hakan Emre Ünal ve Nezaket Erden’in uyarladıkları, Ünal’ın yönetip Erden’in oynadığı “Sevgili Arsız ÖlümDirmit” başladı. Uyarlamayı da, oyunculuğu da çok başarılı buldum. “Sevgili Arsız Ölüm”ün bütünü değildi tabii ki sahnede gördüğümüz, ama karanlığın içinde sıçraya sıçraya ışığı arayan Dirmit’in de bize söyleyeceği önemli sözleri vardı. Neredeyse ritüelleşen metin içinde son derece temiz, ölçülü, hüzün ve gülmeceyi yan yana getiren oyunculuğuyla Nezaket Erden tüm seyirciyi yıldızlı gökyüzünün altında peşine takıp sürüklemeyi başarıyordu. Hüzün ile gülmeceyi bambaşka bir düzlemde, bambaşka bir seyirlik anlayışında bir araya getiren bir diğer oyun ise Cengiz Toraman’ın yazıp yönettiği, üstelik müziklerini de yaptığı, Levent Üzümcü’nün oynadığı “Anlatılan Senin Hikâyendir”di. Toraman meddahı, hikâye anlatıcılığını, günümüzün tek kişilik gösteri tekniklerini harmanlayan, çok kıvrak bir metin çıkarmış. Buna Levent Üzümcü’nün olağanüstü sahne sempatisi, usta oyunculuğu, seyirciyle iletişim kurmaktaki rahatlığı eklenince, güldürürken ağlatan, günümüz ve kapanmamış yaralarımız hakkında düşündüren dört dörtlük bir seyirlik ortaya çıkmış. Levent Üzümcü son dönemdeki duruşuyla tiyatromuzda önemli bir figür. Onu hem sahnede izlemek, hem de Tiyatro Buluşması’nın “Onur Ödülü”nü onun elinden almak apayrı bir mutluluk oldu benim için. “Emek Ödülü” Cengiz Toraman’a; “Demokrasi Ödülü” Işıl Özgentürk’e; “Umut Ödülü” 9 Eylül GSF Dayanışması’na; “Barış Ödülü” ise aylar boyunca haksız hukuksuz içeride tutulan ve neyse ki artık tahliye edilen genç tiyatrocular Nazlı Masatçı, Cenk Dost Verdi, Gizem Yerik’e verildi. Cengiz Toraman’ın Stafili İbrahim’e söylettiği gibi, “Güneşin doğmadığı görülmemiştir. Güneş hep doğar. İnadına doğar!” 13. Tiyatro Buluşması’ndan belleğimde ve gönlümde kalan en temel iz oldu bu...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle