28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 1 AĞUSTOS 2019 PERŞEMBE EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: ECE KURTULUŞ HABER Tartışmalı gerekçeAYM kararına muhalefet şerhi koyan 4 üye ‘cezalandırma uygun’ dedi AYM’den 4 ihlal kararı ALİCAN ULUDAĞ Anayasa Mahkemesi (AYM), toplumu yakından ilgilendiren 4 ayrı konuda ihlal kararı verdi. Bu kapsamda tutuklu olarak aynı ceza infaz kurumu yerleşkesinde farklı yerlerde kalan eşlerin birbirleriyle yüzyüze ve telefonla görüştürülmemelerinin hak ihlali olduğuna hükmedildi. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından E.A. adlı kadın ile eşi, 20 Temmuz 2016’da FETÖ üyesi olmak suçundan tutuklandı. E.A. Gaziantep E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na, eşi ise Gaziantep H Tipi Kapalı İnfaz Kurumu’na konuldu. Tutuklu kadın, eşiyle yüz yüze ve telefonla görüşme hakkını kullanmak istedi. Ancak cezaevi yönetimi, buna izin vermedi. Kadın, bu nedenle tahliye olduğu 26 Şubat 2018 tarihine kadar eşiyle görüşemedi. AYM, kendisine yapılan başvuru üzerine kadın tutuklunun anayasada güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Kararın gerekçesinde, “Aynı yerleşke içindeki farklı ceza infaz kurumlarında tutulan yakın aile bireylerinin gerekli güvenlik önlemleri alınarak mümkün olduğunca belirli dönemlerde yüz yüze görüştürülmeleri aile hayatına saygı hakkının gerekli kıldığı yükümlülüğün bir parçası olarak değerlendirilmelidir” denildi. ‘Değer düşüyorsa ihlal olur’ AYM, Trabzon’un Ortahisar ilçesinde oturduğu apartman dairesinin bitişiğinde inşa edilen köprülü kavşak nedeniyle taşınmazının değer kaybetmesi nedeniyle Nazife Başkan adlı yurttaşın mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verdi. AYM, ihlalin ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasını ve idare mahkemesinden mağdur kadının zararının karşılanmasını istedi. ‘Sahte olsa da el konulamaz’ AYM’nin bir diğer kararı, yaklaşık 7 yıl önce İstanbul’da eski eşya satan bir pazardan alınan tabloya ilişkin oldu. Cengiz Turgut, 2015’te bu tabloyu yanına alarak Tokat’a gidince kaçakçılık polisleri tarafından “çok değerli bir tablonun pazarlanacağı” ihbarıyla gözaltına alındı ve tabloya el konuldu. Savcılık, tablonun Van Gogh’a ait olup olmadığını uzmanlar aracılığıyla araştırdı. Araştırma sonucunda tablonun taklit olduğu sonucuna varıldı ve Turgut hakkında takipsizlik kararı verildi. Ancak savcılık, tablonun yanıltıcı niteliği olduğu gerekçesiyle müsaderesine karar verdi. Anayasa Mahkemesi ise başvuru üzerine Turgut’un mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vererek tablonun iadesi için kararı sulh ceza hakimliğine gönderdi. ‘İade parada faiz ödenmeli’ Yüksek mahkemenin son kararı, Libyalı Anwar Mohammed Tareef Zaıd’ın başvurusuna ilişkin oldu. Bingazi’den aktarmalı olarak Ürdün’ün Amman şehrine gitmek üzere yola çıkan Zaıd, 1 Nisan 2012’de Atatürk Havalimanı’nda yapılan aramada üzerinde 2 milyon 549 bin 500 Amerikan Doları bulundu. Polisler, paraya el koydu. Bakırköy Başsavcılığı, başvurucuya yurtdışına bildirimsiz döviz çıkarmaya teşebbüs kabahatinden dolayı 2 milyon 270 bin 74 TL idari para cezası kesti. Kararda, cezanın 15 gün içinde ödenmesi halinde 1 milyon 702 bin 556 TL olarak ödenebileceği belirtildi. Libyalı, bu parayı vezneye yatırdı. Zaıd’ın açtığı dava süreci sonunda ödediği para 27 Ocak 2014’te kendisine geri iade edildi. Libyalı, iade edilen paranın kanuni faizi ve dövizin uğradığı değer kaybının ödenmesi için Maliye Bakanlığı’na başvurdu, ancak sonuç alamadı. AYM, kendisine yapılan başvuru üzerine mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verdiği Libya vatandaşının parasının faizinin ödenmesi için kararı yerel mahkemeye gönderdi. l ANKARA Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) barış imzacılarının ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin kararında 8 üyeden muhalif 4’ünün karşı oy yazıları yer aldı. Cezalandırılmanın demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğunu belirten 4 üye, “Derece mahkemelerince verilen mahkumiyet kararları terörle mücadele kapsamında kamu düzeninin korunmasına yönelik önlemler çerçevesinde meşru bir amaç taşımaktadır” ifadeleri kullanıldı. AYM üyeleri Serdar Özgüldür, Burhan Üstün, Muammer Topal ve Rıdvan Güleç, barış imzacılarının ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin karara karşı bir sayfalık karşı oy yazısı yazdı. İmza atılan metnin, imza atıldığı zamanda ülkenin içinde bulunduğu koşullar gözetilmek suretiyle değerlendirilmesi gerektiği belirtilen yazıda, çok sayıda güvenlik görevlisinin şehit düştüğü ve keza çok sayıda sivil vatandaşın hayatını kaybettiği olayların güvenlik operasyonlarının sonucu olduğu ifade edildi. Karşı oy yazısında, “derece mahkemelerince verilen mahkumiyet kararları terörle mücadele kapsamında kamu düzeninin korunmasına yönelik önlemler çerçevesinde meşru bir amaç taşımaktadır. Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi’nin 5. maddesi de doğrudan veya dolaylı yollardan terör suçunun iş AYM’nin Barış Akademisyenleri’ne hak ihlali kararına muhalif olan AYM üyeleri Özgüldür, Üstün, Topal ve Güleç karşı oy yazısında “Cezalandırılmanın demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu”nu belirtti. lenmesi tehlikesine yol açacak bir mesajın (terör suçunun işlenmesi için alenen teşviğin) kamuoyuna yayılmasının ceza yaptırımına bağlanabileceğini öngörmektedir” görüşü dile getirildi. ‘Katliam’ ve ‘kıyım’ Yazıda, bildiride geçen “... Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını ... fiilen açlığa ve susuzluğa mahkum etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak ... hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlâl etmektedir ...”, “... Bu kasıtlı ve planlı kıyım ...”, “... Devletin ... tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesini ...”, “... Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini ...” şeklindeki ifadelere dikkat çekildi, şunlar kaydedildi: “Bu açıklamaların derece mahkemelerince terör propagandası şeklinde değerlendirilmesinin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu ve zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı, keza ifade özgürlüğüne bu yolla vaki müdahalenin orantılı bir müdahale teşkil ettiği, diğer bir deyişle başvurucuların fikirlerini ifade özgürlüğü yoluyla ifade etme hakları ile anayasanın 26. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen meşru amaçlar arasında adil bir dengenin sağlandığı ve derece mahkemeleri kararlarının bu nedenle ilgili ve yeterli olduğu görülmektedir.” ‘Devlete sadakatle bağdaşmaz’ Anayasanın “Başlangıç”ında da, Türk devletinin bölünmez bütünlüğü ilkesinin özellikle vurgulandığı ifade edilen yazıda, mevzuat anımsatıldıktan sonra “Devlete sadakat ilkesiyle bağdaşmayacak sıfat ve isnatların ise esasen ifade hürriyeti ile karşılanması mümkün değildir. Genel olarak çalışanların ve kamu görevlilerinin işverenlerine ve devlete olan sadakat borçlarının ihlal edildiği durumlarda, AİHM ifade özgürlüğüne yapılan müdahaleleri gerekli ve orantılı bulmaktadır. Yukarıda açıklanan nedenlerle; başvurucuların ifade hürriyetlerinin ihlal edilmediği kanaatine vardığımızdan; çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyoruz” değerlendirmesi yapıldı. l ANKARA/Cumhuriyet KARAMOLLAOĞLU’NDAN AYM BAŞKANI’NA TEBRİK Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu Barış Bildirisine imza atan akademisyenlere yönelik verdiği ifade öz gürlüğü kararı için Anayasa Mahkemesi’ni teb rik etti. Partisinin Balgat’ta düzenlediği basın top lantısında konuşan Karamollaoğlu, “Bugün geldi ğimiz noktada kimse adalete güvenmiyor. Anaya sa Mahkemesi bir karar aldı, kıl payı geçti. Birta kım akademisyenler iktidarın aldığı bir kararı kına mışlar ve birtakım imalarda bulunmuşlar. Bu se bepten ötürü yargılandılar ve ceza aldılar. Bunların içinde bizim milletvekilimiz Cihangir Bey’de Karamollaoğlu (İslam) var. AYM bu kararı bozdu, bu karardan dolayı AYM Başkanı’nı tebrik ediyorum. Fakat insan haklarını ilgilendiren bir konuda AYM kıl payı karar aldı” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet ‘1071 BİLDİRİSİ’ HER GEÇEN GÜN ERİYOR “Anayasa Mahkemesi terörü meşrulaştıramaz” başlıklı bildiri listesinde ismi geçen Doç. Dr. Alev Erarslan Göçer, bil diriyi imzalamadığını duyurdu. Böylece 1071 akade misyenin imzasıyla yayımlanan bildiride imza sayısı 1063’e düştü. İstanbul Aydın Üniversitesi’nde öğre tim görevlisi olan Göçer, dün sosyal medyadan yap tığı açıklamada, “Rektörlük tarafından gönderilen ‘AYM Terörü Meşrulaştıramaz’ başlıklı mailde çok lu seçenek içeren bir imza sayfası ile karşılaşaca ğım düşüncesi ile ilgili linki tıklamam sonucu adım imzaya düşmüştür. Tamamen iradem dışında, tek Göçer nik/sistemsel nedenlerden kaynaklı sehven atılmış imzamı geri çekme talebime ilişkin düzenlediğim dilekçe tarafımca rektörlü ğe iletilmiştir” ifadelerini kullandı. l Haber Merkezi CHP’li Çakırözer akademiyi sokağa taşıyan akademisyenlerle buluştu ‘okullarına geri dönmeliler’ “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisine imza atan Eskişehirli akademisyenlerle bir araya gelen CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Anayasa Mahkemesi kararıyla haklarının ihlal edildiğine karar verilen akademisyenlerin üniversitelerine geri döndürülmeleri gerektiğini söyledi. Çakırözer, “Bu karar hayatta bir karşılık bulmalı. Metni imzaladıkları gerekçesi ile üniversitelerden ihraç edilen tüm akademisyenlerin okullarına geri dönmesi sağlanmalı” dedi. Üniversitelerinden koparılan yaklaşık 25 akademisyen “Eskişehir Okulu” altında kurdukları atölyeler ile eğitim vermeye devam etti. Çakırözer bildiriye imza atan akademisyenlerle, ihraç edildikten sonra kurdukları Eskişehir Okulu’nda bir araya gelerek, AYM kararı doğrultusunda akademisyenlerin okullarına iadesinin yapılması çağrısında bulundu. AYM’nin hak ihlali kararının tek başına yeterli olmadığını, gerçek hayatta karşılık bulması gerektiğini vurgulayan Çakırözer, AYM kararının ağır ceza mahkemelerindeki tüm davaları etkilemesi gerektiğini söyledi. Çakırözer, “Üniversiteden ihraç edilen tüm akademisyenlerin okullarına iadesi sağlanmalı. Yurtdışından ülkesine dönemeyen akademisyenlerin dönüşleri sağlanmalı. Yurtdışı yasakları kaldırılmalı. İhlal edilen tüm hakları, mesela ihraç kaldığı süre boyunca alamadığı maaşı, yatırılmayan sosyal güvenlik primleri, manevi tazminat hakları iade edilmeli” dedi. l Haber Merkezi Sakıncalı bulunarak işinden atılan Büyükyılmaz açtığı davayı kazandı Akademisyene iyi haber TUĞBA ÖZER nın ve rektör yardımcısının üni Trabzon’da vakıf üniversitesi statüsünde bulunan Avrasya versitede görevli personellerin iş sözleşmelerinin fesih konusunda yetkisinin bulunmaması, yetkili Üniversitesi’nde iktisat dersleri kurul tarafından kendilerine yet veren ve “sakıncalı olduğu” ge ki devrinde bulunulmayacak ol rekçesiyle işinden edilen akade ması karşısında, mütevelli heyet misyen Murat Büyükyılmaz’ın başkanının ve rektör yardımcısı açtığı davada yürütmeyi durdur nın, davacının iş sözleşmesinin ma kararı verildi. feshine ilişkin dava konusu iş Görevine “sakıncalı olduğu” gerekçesiyle son verilen Büyük Büyükyılmaz leminde yetki unsuru yönünden hukuka uyarlık bulunmamakta yılmaz, iş sözleşmesinin feshe dır. Öte yandan dava konusu iş dilmesini yargıya taşıdı. Samsun Böl lem davacının davalı idare ile ilişiğinin ge Mahkemesi 1. İdare Dava Dairesi kesilmesi sonucunu doğrudan hayatı genç akademisyenin itirazını haklı bu nı idame ettirme noktasında telafisi güç larak, Trabzon İdare Mahkemesi’nin zararlara yol açabileceği açıktır.” 5 Temmuz tarihli kararının yürütme Kararı gazetemize değerlendiren Bü sinin durdurulmasını karar verdi. Ka yükyılmaz, şunları söyledi: “Hukuksuz rarda şöyle denildi: “Mevzuat hüküm ve dayanaksız bir şekilde işten atıldı leri uyarınca mütevelli heyet başkanı ğımı öğrendiğimde, işime geri dönece ğimi düşündüğümü söylemiş, dava açmamak için uzun süre beklemiş ve üniversite yönetiminin bu yanlış kararından dönmesi için uğraşmıştım. Aradan geçen dokuz ayın ardından şimdi mahkeme de beni haklı bularak işime geri dönmemi hükmetti. Umuyorum ki yaşadığım mağduriyet en kısa sürede sona erer ve işime geri dönerek topluma eğitim alanında katkı sunma olanağına yeniden kavuşurum.” ‘Usulsüz fesihti’ Genç akademisyenin avukatı Özgür Urfa ise karara ilişkin, “Trabzon Avrasya Üniversitesi’nin usulsüzce işten çıkarıtma kararı, 3. yürütmenin durdurulması itirazımız sonucu kabul edildi. Üniversitenin yıllardır usulsüz ve yetkisiz şekilde iş sözleşmelerini feshettiği ortaya çıkmış oldu” dedi. l İSTANBUL Adalar, atlar, fayton ve devrimci çözümlerdalarda bir ulaşım sorunu var. Ada ların kadim ulaşım aracı fayton adı Averilen atlı arabalar. Ve tabii bisiklet. Ve en önemlisi de tabanvay (en çok kullandığım, ve bisiklet). Son 10 yıldır yerli ve yabancı turist baskısı atları helak etti. Faytoncular arasında vahşi bir “para kazanma” aracına dönüştü, çok sayıda at telef oldu. İnsanlık/uygarlık ile atlar arasındaki kadim ilişki Büyükada’da bozuldu. At, uygarlığımızın taşıyıcısı oldu. Şüphesiz savaşlarda, yollarda insanların ölüm kaderini onlar da paylaştı.. Onlara insanlık adına çok şey borçluyuz. Bir canlı olarak da, tarihsel beraberliğimiz anısına da bu kötü muameleyi asla kabul edemeyiz. Şüphesiz faytoncular arasında atlarını çok seven ve iyi bakanlar olduğunu biliyoruz. Ama onların varlığı durumu değiştirmiyor. Atinsan ilişkisi bozulunca..  At ile insan ilişkisi karşılıklı çıkarlara dayanıyor. Atların varlığı bu ilişki çerçevesinde sürüyor. Yoksa bugün at nesli ancak hayvanat bahçelerinde müzelik olarak sürebilirdi ve zamanla da “tehlike altındaki canlılar kırmızı listesi” içine girerdi. Ben atlarla birlikte ve “barış içinde, insani ilişkiler çerçevesinde” yaşamayı savunurum, ama bu ilişki ne yazık ki adada atlar aleyhine bozuldu. Yeniden nasıl kurulur, ayrı bir tartışma konusudur. At neslinin kurutulması kabul edilebilir değildir, düşmancadır ve bir soykırıma denk gelir. Faytonların ana ulaşım aracı olmaktan çıkarılması ve ulaşım durumunun yeniden ve köklü bir şekilde ele alınması kaçınılmaz.. Adada bu amaçla yıllardır toplantı yapıldı, eski büyükşehire başvuruldu, fakat bu sivil toplum inisiyatifleri her zaman boşlukta kaldı. Epey bir süredir nasıl bir ulaşım üzerine tartışılmaktadır. Olayın dışında olan bazı köktenci cemaatlerin aracılığıyla elektrikli fayton dayatması vardır. Akülü otomobil ucubeleri  Elektrikli fayton ucubesini öne sürenlerin, nasıl bir ulaşım kurulmalı konusunda hiçbir önerisi, fikri yoktur. Bunlar lüks araçlardır, biraz biçim değiştirmiş akülü (elektrikli) arabalar, otomobillerdir.. Büyük elektrik harcarlar, bu açıdan doğaya zarar verirler, masrafları yüklüdür ve tüm bunların bedellerini kullanıcı ödeyecektir. Ayrıca adalar sit alanıdır, bu tür araçlar yasaktır. Adalarda son beş yıldır hızla çoğalan akülü, ikiüçdört kişilik “motosiklet”ler bile yasaktır adada. Tatil zamanlarında, dahası normal zamanlarda bile kısıtlı sınırlı ada yolları faytonların, akülülerin ve bisikletlilerin cangılına dönüşmekte, yayalar için can güvenliği tehlikeye girmektedir. Bisiklet kazalarında gerçekten kaç kişinin öldüğünün düzgün kaydı bile yoktur. Ve adalara dışarıdan, daha büyük tehlikeler yaratacak fayton adı altında akülü büyük binek arabaları kakalanmak isteniyor.. Kocaman bir hayır! Köklü ve devrimci çözüm Adaların ulaşımı yeni bir sistemle, toplu taşıt mantığıyla çok uzun vadede bile kullanılabilecek köklü bir çözüme kavuşturulmalıdır; insani olmalı, adalara özgün olmalı, ucuz olmalı, zamana dayanmalı, çevreci olmalı ve adaların gerçekten ihtiyacını karşılamalı.. Bu konuda çeşitli düşünceler var. Adayı iki yandan sürekli dolaşacak, herkesin rahatça binip ineceği ve evine yürüyeceği, adanın aslında tek ana caddesiyle uyumlu genişlikte olacak bir “tırtıl vagonlar” sistem benzeri çözümler üzerinde durulmalıdır. Uygun ve buraya özgü raylı sistem de düşünülecek çözümler arasındadır. Bu yetmez, bu sisteme entegre, adanın çeşitli yüksek bölgelerine kısa mesafeli teleferik benzeri hatlar konmalıdır. Veya bunun yanı sıra, kısa mesafede insanları yukarılara taşıyacak raylı vagon sistemleri planlanmalıdır (Lizbon’da var). Sistem kendi içinde birbiriyle entegre olmalıdır. Ayrıca bisikletliler için çıkılamayacak yokuşlarda yere gömülü basit taşıyıcı raylı mekanizmalar yapılmalıdır. Tüm bu sistemin kullanımı da ücretsiz olmalıdır. Veya adalılara çok az ücretle bu hizmet sunulmalıdır. Köklü, uzun vadeli toplu taşımaya uygun, halkça, devrimci bir çözüm için kafa yorulacak olan bu çerçevedir. Yoksa adalarda bitmeyecek yeni sorunlara, protestolara yol açacak, şık görüşlü aptallıklara buraları mahkum etmeye kimse kalkışmasın. Yeni yolları, caddeleri dayatacak ve adaların içine edecek hiçbir çözümü kabul edemeyiz. Adımıza kayıtlı; 109501110500 arası sevk irsaliyesi, 848751849000 arası sevk irsaliyesi, 77518000 arası sevk irsaliyesi, 106251106750 arası sevk irsaliyemiz kaybolmuştur. Hükümsüzdür. TUĞÇE AYTEN (Şişli V.D.:1250420708) Süleyman Demirel Üniversitesi’nden almış olduğum diplomamı kaybettim. Hükümsüzdür. TANER GÜRSOY
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle