19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
kültür EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: İLKNUR FİLİZ Günümüz sanatçıları Akbank Sanat’ta... Larissa Araz Çağdaş Sanat alanındaki gelişmeleri teşvik etmek ve genç sanatçılara destek olmak amacıyla Resim ve Heykel Müzeleri Derneği ve Akbank Sanat iş birliğiyle düzenlenen Akbank 37. Günümüz Sanatçıları Ödülü Yarışması sonuçlandı. Seçilen eserler, 31 Temmuz’a kadar Akbank Sanat’ta sergileniyor. Jüri üyeleri tarafından yapılan değerlendirme sonucunda yaklaşık 800 başvuru arasından 20 sanatçının eserleri sergi seçkisinde yer almaya hak kazandı. Yarışmanın jüri üyeleri arasında serginin küratörü Prof. Melih Görgün, Bremen Kunst Akademi’den Prof. Dr. Aslı Serbest ve Hamburg Hafencity Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mona Mahall yer aldı. Eseri sergilenecek genç sanatçıların 10’u İstanbul, 5’i Ankara 1’i ise İzmir’deki üniversitelerden, 4 sanatçı ise Zonguldak, Ha tay, Eskişehir ve Edirne’den yarışmaya katıldı. Ücretsiz görülebilecek sergide eserleri yer alacak sanatçıların isimleri şöyle: Ahu Akgün, Cemil Toprak, Çağla Vera Kılıçarslan, Dilara Özüçelik, Egemen Tuncer, En Ahu Akgün gin Ümer, H. Esra OskayMalicki, Hazal Ünsal, Kadir Kayserilioğlu, Lara Lakay, Larissa Araz, Meltem Koçak, Merve Vural, Numan Erdinç, Osman Sami Temizel, Özge Yalacak, Semiha Betül Yıldız, Semra Doğan Ak, Ufuk Aydın. Akbank 37. Günümüz Sanatçıları Ödülü Yarışması jüri üyeleri tarafından yapılan değerlendirme sonucunda Ahu Akgün, Merve Vural, Özge Yalacak ve Semra Doğan Ak ödüle değer görüldü. l Kültür Servisi Ayrımcılığa uğramış kadınların çığlığı MeTootartışmasından esinlenerek sahnelenen “Horror Evi” Bonn Schauspielhaus’da. Antigone, Elektra, Pentheselia, Lulu, Julie, Hedda Gabler... Neden klasik oyun yazarlarında kadınlar hep kurban rolündeler, neden erkeklerin elinde oyuncak oluyorlar, neden şiddete uğruyor ya da öldürülüyor lar? Neden eril yaKONUK şamın içinde kiYAZAR litlenip kalmışlar, kendi seslerini duyuramıyorlar, kendi öykülerini yazamıyorlar? Ya bugün, Almanya giZehra bi kadın haklarını İpşiroğlu savunan bir toplumda kadın oyuncuların tiyatrodaki konumlarında değişen bir şeyler var mı? Bonn Schauspielhaus’da MeToo tartışmasından esinlenerek sahnelenen “Horror Evi”nde oyuncular tiyatroda ayrımcılığı sorguluyor. Yönetmenlerin çoğu erkek olduğuna göre kadınlar hep eril dayatmalara mı maruz kalacaklar? İşte erkek yönetmenin bakışından birkaç örnek: Elektra öyle içe dönük oynanır mı, o yırtıcı bir hayvan değil mi, içindeki o sınır tanımayan vahşiliğin sergilenmesi gerekmez mi? Ya Lulu, erkekleri çıldırtan bu şeytani yaratık hiç kendi halinde sıradan bir kadın olarak yorumlanabilir mi? Oyun içinde oyun biçimin de gelişen “Horror Evi”nde yönetmen otoriter bir duruşla kadın oyunculara rol klişelerini dayatmaya çalışıyor; tek amacı izleyiciyi sarsan inandırıcı bir tiyatro yapmak, bu da bildik klişeleri yinelemesi demek... Shakespeare’in“Titus Andronicus”unda tecavüz mü sergileniyor? Oyuncu yerlerde sürüklenmeli, çığlıklar atmalı öyle ki izleyici iliklerine değin hissetmeli, yaşamalı bu sahneyi. Kadın oyuncular ya da izleyiciler bundan rahatsız mı olacak kimin umurunda? Tiyatro öteden beri kadınların erkeklerin hizmetinde olduğu bir kuruluş değil mi? “Titus Andronicus”un provasında Lavinia’ya tecavüz sahnesini canlandıran kadın oyuncu tepki göstererek bu role karşı çıktığında tiyatro ekibi birbi rine giriyor. Ama bu sahneyi oynamayı üstlenen başka bir oyuncuyla sorun hemen çözümleniyor. Sonuçta herkesin birbirini ezerek yükselmeye çalıştığı erkek egemen tiyatro dünyasında kadınlar arasında dayanışmanın d’si bile hissedilmiyor. Şiddet öyküleri... Toplumun bütün kuruluşlarında olduğu gibi tiyatro dünyasında da kadınların nasıl ezildiklerini sergileyen “Horror Evi”nde oyuncuların tiyatro içindeki ilişkileri ve çatışmaları, tiyatro dışından gelen kadınların anlattıkları taciz öyküleriyle iç içe örülüyor. Bu nedenle oyunun hazırlanış sürecinde kadınların günlük yaşamda yaşadıkları şiddet öyküleri toplanarak uzun bir araştırma yapılmış. Oyuna adını veren korku filminde ise ti yatroda tarih boyu şiddet gören, çıldıran, öldürülen “ölü kadınlar” ve onları yaratan maço tiyatrocular sergileniyor. Bu yönüyle bu oyun çok katmanlı bir deney oluşturuyor. Öte yandan oyunda yönetmen Volker Lösch’ün bakışından erkek egemen klişeler yinelendiği için kadınların bilinçlenmesine ve dayanışmasına dair bir ipucu bulamıyoruz. Oyunun sonunda eşitsizliğin artık geride kaldığını sergileyen ütopik koro sahnesi de inandırıcı değil. Bu açıdan bu oyun toplumsal cinsiyet izleğini gündeme getirse bile yapıcı bir seçenek sunamıyor. Çünkü ne kadın kendi bağımsızlığını savunabiliyor, ne de kendi duygularını, kendi sesini dile getirebiliyor. Böyle bir oyunu bu konuya duyarlı bir kadın yönetmenin ve dramaturgun açısından izleyecek olsaydık kim bilir nasıl bir kurgu oluşurdu? Sözgelimi oyun içinde oyun sahnelerinde Elektra, Lulu, Titus Andronicus nasıl yorumlanırdı? Kanımca bu oyunun “MeToo” tartışmasına katkıda bulunabilmesinin tek koşulu sahnede sergilenenlerin kadın bakışıyla yeniden yorumlanarak yepyeni bir versiyonunun oluşturulması. Çünkü günümüzde kadınların yaratabileceği ütopyalara belki de her şeyden çok ihtiyacımız var. 131 TEMMUZ 2019 PAZARTESİ ŞİİR TÜKENMEZ / ATAOL BEHRAMOĞLU ÂŞIK VEYSEL “Şiir Tükenmez”in bu haftaki konuğu, ölümünün 25. yılında halk şiirimizin gelmiş geçmiş en büyük ustalarından Âşık Veysel Şatıroğlu olacak. Türk halk şiiri bir mucizedir. Veysel ise bu mucizenin 20. yüzyılda ulaştığı bir zirvedir. Felsefe, lirizm, ezgi güzelliği, söz ustalığı onun şiirinde erişilmez bir düzeyde ve zenginliktedir. Onunla anımsadığım tek karşılaşmamız 60’lı yıllar Ankarası’nda onuruna düzenlenen bir gecedeydi. Çok yakındık. Birlikte bir fotoğrafımız olmasını çok istedim. Fakat kimsede bir fotoğraf çekme aygıtı yoktu. Gecenin telaşı içinde bu isteğim kaynadı gitti. Ezbere bildiğim şiirleri, bağlamayla çaldığım türküleri vardır. 20. yüzyılın tartışmasız en büyük temsilcisi Âşık Veysel olan, halk şiirimizi bilmeyen, bu şiirden zevk almayan şiir yazma heveslileri, bu heveslerinden ya hemen vazgeçmeli ya da bu konuda eksiklerini gidermeye gecikmeksizin başlamalıdırlar. HAFTANIN ŞİİRİ SAZIMA Ben gidersem sazım sen kal dünyada Gizli sırlarımı aşikâr etme Lâl olsun dillerin söyleme yalan Garip bülbül gibi ah u zar etme Gizli dertlerimi sana anlattım Çalıştım sesimi sesine kattım Bebe gibi kollarımda yaylattım Hayali hatır et beni unutma Bahçede dut iken bilmezdin sazı Bülbül konar mıydı dalına bazı Hangi kuştan aldın sen bu avazı Söyle doğrusunu gel inkâr etme Benim her derdime sen ortak oldun Ağlarsam ağladın gülersem güldün Sazım bu sesleri turnadan m’aldın Pençe vurup sarı teli sızlatma Ay geçer yıl geçer uzarsa ara Giyin kara libas yaslan duvara Yanından göğsünden açılır yara Yâr gelmezse yaraların elletme Sen petek misali Veysel de arı İnleşir beraber yapardık balı Ben bir insanoğlu sen bir dut dalı Ben babamı sen ustanı unutma 18941973 Kemaliye’de Özgünaydın’ın fotoğrafları Fotoğraf sanatçısı Lütfi Özgünaydın, 1 Temmuz Pazartesi günü doğum yeri olan Erzincan’ın doğasıyla ünlü ilçesi 40. Kemaliye, Kültür ve Dağ Sporları Şenliği’nde “Bir Zamanlar” adlı siyah beyaz bir fotoğraf gösterisi yapacak. Şenlikte, Kemaliyeli eski adıyla Eğinli, şair Enver Gökçe ve edebiyat çınarı Ahmet Kutsi Tecer’in yaşamları, eserlerini de anlatacak olan Özgünaydın, yerel kültür ve edebi yata verdiği değerle yazdığı “Eğin Üçlemesi”nin iki romanı “Dönüş Zamanı” ve “Sevda Zamanı”nı imzalayacak. l Kültür Servisi Bir çocuk daha okusun diye... 21. YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) www.yekuv.org TEBRİK Eski çalışma arkadaşımız Ali Edeoğlu’nun oğlu Alican Edeoğlu ile Öykü Şentürk 29 Haziran 2019 Cumartesi günü hayatlarını birleştirdiler. Yeni çifte mutluluklar diliyoruz. C ÇALIŞANLARI ‘Yüz Yılın Evi’ Edinburgh’da sahnelenecek GalataPerform Tiyatrosu’nun 20182019 sezonu yapımı, “Yüz Yılın Evi” adlı oyunu yurtdışı ve yurtiçi prömiyerlerinden sonra Edinburgh Fringe Festivali kapsamında İngilizce olarak oynanacak. “Yüz Yılın Evi”, Osmanlı’dan Cumhuriyete geçişteki tarihsel geçmişimizi, son Osmanlı padişahlarından 2. Abdülhamid’in hazine kahyası İbrahim Ethem Efendi’nin yazlık konağı ve yıkımı üzerinden değerlendiriyor. Oyunun yazarı, oyuncusu ve yaratıcısı Yeşim Özsoy’un kendi geçmişini, 100 yaşındaki an neannesinin hikâyesi üzerinden yeniden kurguladığı yarı otobiyografik oyunda, gerçek ve kurgu iç içe geçiyor. Konağın hikâyesi Oyunda konu edilen eski konağın hikâyelerine, besteci, müzisyen ve ses mühendisi Kıvanç Sarıkuş’un canlı müzik ve ses tasarımı, fotoğrafçı ve sinema yönetmeni Melisa Önel’in belgesel filmi ve videoları eşlik ediyor. İskoçya’nın Edinburgh kentinde gerçekleşen Fringe Festivali’nde yer alacak olan “Yüz Yılın Evi”, 117 Ağustos tarihleri arasında CVenues adlı çok salonlu tiyatronun Aquila Temple Sahnesi’nde 17 gün boyunca her gün aralıksız olarak sahnelenecek. “Yaratıcı özgürlük için dünyanın en büyük platform”u ve en renkli gösteri sanatları festivali olarak değerlendirilen Edinburgh Fringe Festivali kapsamında bu sene 3 bin 841 gösteri, toplam 323 sahnede yer alacak. 59 bin 600 gösteri adediyle tüm dünyadan dans, konser, tiyatro ve şovların yer aldığı festival, 59 farklı ülkeden sanatçıları ağırlıyor. l Kültür Servisi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle