Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 7 HAZİRAN 2019 CUMA TASARIM: SERPİL ÜNAY YORUM Bayram ertesi Değerli dostlar, bir süredir özellikle son 17 yıldır gerek ulusal, gerek dinsel bayramlarımızı “bayram” gibi kutlayıp yaşayamıyoruz; her gün evlatları “şehit” olan bir ülkede “bayram” olur mu? Yine de kutladık Şeker Bayramı’nı, tatili de sürüyor; eh bu durumda Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nun son tutumundan söz edeyim diyorum. Önce kısa bir anımsama, mayıs ayı sonunda Erdoğan, “Yargı Reformu Stratejik Belgesi” adı altında, toplumun “hak ve özgürlüklerinin korunması”nı ele almıştı. Peki, ne demekti bu? Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yurttaşlarının, 17 yıldır korunamayan “hakları” ve “özgürlükleri” bundan böyle korunacakmış... İyi de, “17 yıl” boyunca Erdoğan’ın yönetiminde olan bu ülkenin, onca insanının bu haklarının çiğnenmesi yüzünden çektikleri, umutlarını yitirenlerin canlarına kıymaları, ailelerin parçalanması günümüzde artık Afrika kabilelerinde bile görülmeyen bir hukuk anlayışıyla yaratılan “Kumpas Davaları”ndan, “Ergenekon ve Balyoz Davaları”nda avukatların, duruşma sırasında yakapaça salondan çıkarılması, savunma hakkının sınırlanması, dağlarda teröristlerle aylarca çarpışmış komutanların, erlerin “teröristlere yardım etmekle” suçlanmaları, bundan böyle yaşanmayacakmış... Çok iyi, çok güzel de, bunları yaşayanlar ne olacak? Hep olduğu gibi, yaşadıkları yanlarında “kâr” kalacak (!)... Peki, yaşatanlar... Onlara ilkin az sayıda olsak da pek kızarız, zaman geçtikçe kızgınlığımız azalır, öyle ki büsbütün unutup tepemize bile çıkarırız; sakın “Hayır!” demeyin, son örneği yeni yaşadık; TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, bayram şekeri gibi sundu bize, kısaca değinelim. Erdoğan, yargıda kimi düzenlemeleri içeren “Belge”sini Saray’ındaki toplantıda açıklarken, “Belli kriterler dahilinde avukatlara yeşil pasaport vererek uluslararası faaliyetlerini planlıyoruz!” demesi üzerine, Feyzioğlu’nun alkışları da uzadı... Daha sonra, Erdoğan’ın Belge’sindeki her vurgulamasının ne denli yanında olduğunu da hayranlıkla dile getirdi, “Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni yalnızca bir reform belgesi olarak görmüyorum; Türkiye’nin büyük kucaklaşmasının adı olarak nitelediğim ‘Türkiye İttifakı’nın yol haritası olarak görüyorum!” diyerek de inanılmaz bir siyasal boyuta taşıdı, büyük bir coşkuyla... Hele, Başkan Feyzioğlu, bu Belge’nin: “Önemli hususlarından birisinin de ifade özgürlüğünün güvenceye kavuşturması olduğunu” söylerken, yılların yazarı Kadri Gürsel’e kelepçe takılması da Feyzioğlu’nun, Erdoğan’ı yüceltmesinin dozunu düşürmeyecekti... Nitekim, bu duruma dayanamayanlardan, Adana Barosu: “TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun avukatlık kanununun gereğince kendisine yüklenen görevi yerine getirmeyip, popülist yaklaşımları tercih etmesinin kabul edilemez boyutlara ulaştığını” bildirip, “TBB Başkanı avukat Feyzioğlu, asli görevini unutarak birliğe atanmış bir ‘Kayyım’ gibi davranmaktadır!” (31.05.2019) Değerli dostlar, burada noktalayıp, yılların ötesinden, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin bir öğretim üyesinin, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun bir görüşüne yer vermeli, şöyle: “Hukuk fakültesinin ilk sınıfında derslerime başlarken, liseden yeni gelmiş öğrencilerime, tam 40 yıldan beri hep şunu söylerim:” “Bu fakülteyi bitirenlerden bir kısmı yargıç, bir kısmı avukat olacak, ülkede hak ve hukuku savunacak, en kutsal varlık olan adaleti sağlamakla görevli olacak. Ne hâkimlikte, ne öğretmenlikte, ne mühendislikte, ne de başka bir meslekte, gerektiği zaman bir insanın hayatına son verme, yani idam kararı verme yetkisi yoktur. Hiçbir meslekte, bir kimsenin veya kurumun başkasından olan ve bazen yüz binlere, milyonlara hatta milyarlara varan alacağını borçludan zorla alıp alacaklıya ödemeye karar verme yetkisi yoktur. Hiçbir meslekte parlamentonun ve hükümetin eylem ve işlemlerini denetleme ve gerekirse iptal edip ortadan kaldırma yetkisi yoktur. Bu yetkiler ancak ve ancak yargıca tanınmıştır. Bu görev çok şerefli, kutsal fakat aynı zamanda büyük sorumluluk taşıyan bir görevdir. Eğer aranızda vicdanca, karakterce ve bilgice bu sorumluluğu yüklenmek için çalışıp yetişmeyi göze alamayanlar varsa, yol yakınken meslek değiştiriniz, başka bir fakülteye geçiniz.” (Eylül 1974) Ne dersiniz? Eşsiz insan Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs’ın 100. 67 Eylül olaylarında, İstanbul’da, 4 bin 214 ev, bin kadar işyeri, 73 kilise, yılını ve doğum gününü 26 okul ve 5 bin 317 kişi anmalarım sürüyor... tutuklandı. Ölenler oldu... HHH HHH 29 Ağustos 1955’te, 67 Eylül olaylarından “Kıbrıs’ın geleceğini” görüşmek amacıyla; Türkiye, Yunanistan ve Benim 19 Mayıs’ım! (4) sonra Türkiye’de, özellikle İstanbul’da yaşayan, binlerce Rum ve gayrimüslim İngiltere’nin dışişleri bakanları, Londra’da toplanmışlardı. İngiltere, kendi egemenliğinin sürmesini, Yunanistan, adada (Rum nüfus çoğunluğu nedeniyle) kendi geleceğini belirleme hakkı tanınmasını, Türkiye ise mevcut durumun korunmasını, aksi halde Kıbrıs’ın Türkiye toprağı sayılmasını istiyordu. Türkiye’yi temsil eden Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Türk tezinin güçlenmesi amacıyla Başbakan Adnan Menderes’e “bazı şeyler yapılmasını!” önerdi. O da, “Kıbrıs Türk’tür Cemiyeti”ni devreye soktu. Cemiyet başkanı, gazeteci Hikmet Bil, İstanbul’da “Rumca” basılan gazetelerin yakıldığı bir eylemi, 4 Eylül’de Taksim’de düzenledi. HHH 5 Eylül’de, Selanik’te Atatürk’ün evinde bomba patlatıldı! Bomba, “diplomatik kurye” ile Selanik Başkonsolosu Mehmet Ali Balin’e ulaştırılmıştı. Konsolosluk kavası Hasan Uçar, Türk azınlığından Oktay Engin, “bombayı” Konsolosluk binasına bitişik Atatürk Evi’nin bahçesine yerleştirerek patlattılar, bazı camlar kırıldı. Yunan polisi, Uçar ve Engin’i yakaladı. “Tutuksuz” yargılanmaları kararı üzerine, Türkiye’ye kaçtılar. Sonraları Engin’e, Emniyet Genel Müdürlüğü ve MİT’te çeşitli görevler verilmiş, kaymakamlık yaptıktan sonra Nevşehir’e “vali” atanmıştı! HHH 6 Eylül’de Gökşin Sipahioğlu, Atatürk’ün Selanik’te doğduğu evin bombalandığı başlığı ile İstanbul Ekspres’te, 2. baskı yaptı. Günlük 20 bin baskı, o akşam 300 bine çıkmıştı! Sonrasında Sipahioğlu’nu “tahrikçi” olarak tanımladılar! Oysa ondan çok önce, devlet radyosu; saat 13.00’teki haberlerinde, “Atatürk’ün evinin Yunanlarca bombaladığını” du yurmuştu! HHH 6 Eylül 1955 gecesi, “İzmir Uluslararası Fuarı”nda, İngiliz pavyonunda rehberlik yapıyor dum. Bir an, dışarıda kopan büyük gürültü artınca, ben de dışarı fırladım. Gürültü, Yunan pavyonundan geliyordu. Binanın önünde, ellerin de sopalar olan, yüzlerce kişinin bağırdıklarını gör düm. Binaya taş atıl Menderes ve masına başlandı. Bir genç, iki katlı binadan Yunan bayrağını indirdikten sonra, göstericiler içeri girip her şeyi kırıp parçala dılar. Binayı ateşe verdiler. İtfai yenin hortumlarını da kestiler. HHH Oradan Kordon’daki Yunan Konsolosluğu’nun önüne giden lere, ben de katıldım! Gösterici ler, taş atma, Yunan bayrağını kaldırma, binayı ateşe verme olayını orada da tekrarladılar... Pencereden atılan, parçalan mış bir koltuğun ayağını elimde havaya kaldıran beni de, gösteri ülkeyi terk ederek, başta Yunanistan olmak üzere, ABD’ye göç ettiklerinde, kamu kurumlarınca da, mallarına el konuldu! HHH Başbakan Menderes, öfkelenen Türk halkının “spontane (kendiliğinden, anlık)” başlayan bir olayı olduğunu söyledi. Ancak birkaç gün sonra, resmi hükümet açıklamasında, Menderes’in söyleminden Bill.. değişikliğe gidildi ve “olayların komünistlerin planı” olduğu öne sürüldü! “Komünist” olmakla suçlanan Aziz Nesin, Kemal Tahir, Can Boratav, Zehra Kosova, Dr. Nihat Sargın, Asım Bezirci, Hasan İzzettin Dinamo, İlhan Berktay’ın da bulunduğu, yaklaşık 2 bin kişi tutuklandı! İstanbul ve İzmir’de sıkıyönetim ilan edildi. İçişleri Bakanı Namık Gedik istifa etti. İzmir Valisi Hadımlı, İzmir’deki komutanlar, İstanbul Emniyet Müdürü görevden alındılar. Londra’daki toplantı kesildi... ciler arasında gösteren bir fotoğraf, ertesi sabah Demokrat İzmir gazetesinde yayımlandı! İzmir Valisi Kemal Hadımlı, görevlilerle birlikte olayları izlemekle kalmıyor, itfaiyeyi de engelliyordu. Hadımlı, “Çok yaşa HHH Ünlü futbolcu Lefter Küçükandonyadis, yıllarca milli takımın baş golcüsü idi. Atina’da Yunanistan’a gol attığında Yunan seyirciler “Turco, Turco!” bağırışları ile desteklemişlerdi. baba!” bağırışları ile destekleni Göstericiler, onun evini de taş yordu! larken “Vurun şu gâvura!” diye HHH bağırıyorlardı. Atatürk’ün evinin bombalan Lefter, olayı şöyle anlatmıştı: dığı haberi, İzmir’de olduğu gibi “15 gün önce gol attığımda, İstanbul’da da benzeri gösterile omuzlardaydım... O gün taşlan re yol açtı. İzmir’e kıyasla daha dım... En kötüsü harçlık verdiğim büyük boyutlara çıktı! Taksim’de çocuklar evime saldırdı. Evde ne toplanan göstericiler, İstiklal pencere, ne kapı kaldı. Kızlarım Caddesi’ne doğru ilerlerken küçüktü, onları öldürmeye kalk Rum dükkânlarına da saldırıyor tılar. İstanbul Emniyet Müdürü lardı. Gösteriler, İstanbul’un her evime geldi. Gördüğü manzara yanına yayılırken, sonrasında yağmaya dönüştü. Resmi kaynaklara göre, karşısında ‘aman Allah’ım’ demişti...” Not: Sürecek... BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Yurdumuzun sulak alanlarında da yaşayan bir cins yağmurkuşu. 2/ Vücutta biriken azotlu madde... Bir bilgisayar oyunu. 3/ Endonezya’yı oluşturan ada 1 2 3 4 GÜZ EŞ T E A ORAN EME L SENSEN SA P GEDELEÇ 1 2 3 lardan biri... Gece ile gündüzün eşit olduğu nokta. 4/ Yatak doldurmaya yarayan yün, pamuk, kıtık gibi şeyler. 5/ Büyük ve derin karavana... Etiyopya ve Yemen’de yetişen, yaprakları 5 O TO A Ş AMA 6 DAÇA İ VE T 7 A Z F ORM I 8 R İ BAT AF 9 MUK A RN A S uzun süre çiğnenince sarhoşluk 4 5 6 7 veren ağaççık. 6/ Giysilerin dik ve düzgün durması için kimi yerlerine Kocası ölen kadının kayınbiraderiyle evlenmesini 8 konan dar ve uzun çubuk. 7/ Çizilerek ya da oyularak açılan kertik... öngören gelenek ya da yasa. 4/ Endonezya’nın Su 9 Utanma, hayâ. 8/ Ateş... İtalya’da matra Adası’nda yaşayan bir kent. 9/ Sıcak bölgelerde yeti Müslüman bir halk. 5/ Baryum şen çok sert bir ağaç... Büyük fıçı. elementinin simgesi... Terle kel benlik. 8/ Arap harflerinin en YUKARIDAN AŞAĞIYA: mekten ya da sıcaktan vücutta çok kullanılan el yazısı biçimi... 1/ Kuş yavrusu... Eli ya da ayağı görülen küçük pembe kabartılar. Yaşanmış olayların anlatıldığı sakat olan kimse. 2/ Karakter... 6/ Yaprakları güzel kokulu bir yazı türü. 9/ Alanya ilçesinde bir “Ölümden ne korkarsın / Kork bitki... Büyüme, gelişme. 7/ Üstü çayın, mağaranın ve barajın ortak ma varsın” (Yunus Emre). 3/ kapalı ve yaylı bir at arabası... İl adı... Ensiz tahta. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr 7 HAZIRAN 2019 SAYI: 34211 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça Sorumlu Müdür Ozan Alper Yurtoğlu Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03:27 03:20 03:53 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05:25 13:08 17:07 05:13 12:52 16:49 05:41 13:15 17:09 Akşam 20:40 20:21 20:40 Yatsı 22:29 22:06 22:20 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Güldürmek, gülmek! “İnsan güldüğü kadar insandır” diyen Molière, oyunlarında insanı zayıf yönleriyle gözlemleyip güldürür. Komedyalarında kişiler özeleştiriden yoksundur. Aynı sahnede güldürenle gülenin birbirine karıştığı olaylarda alaya alanlarla, alay edildiklerini arsızca karşılayanlar aralarında hep tartışma ortamı yaratırlar. Kibarlık Budalası adlı komedyasında kibarlık hevesine kapılan Mösyö Jourdain’in maskaralığına güldürürken, alaycı söylemiyle, aynı sahnede onu budalalıktan dangalaklığa sürükleyen öğretmen takımını da serseme çevirir. Molière’in komedyaları Üzerinden yüzyıllar geçmesine karşın her çağda daha da değerlenen şiir, roman, tiyatro gibi yazınsal; resim, müzik, yontu gibi insanda beğeni duygusu yaratan sanatsal türler klasik sayılır. Bu bağlamda klasik komedya, insanı düşündürerek güldürmenin en etkili aracı olmuştur. Molière’in komedyaları bu özelliğinden dolayı insanı bağnazlıktan, önyargılardan, saplantılardan kurtarıp düşünce aydınlığına erdirir. Onlarca komedyasının Avrupa kültürünün önemli klasikleri arasında sayılmasının, okullardan başlamak üzere dünyanın büyük tiyatro sahnelerinde gösterime girmesinin nedeni budur. Sahne, yaşamın bir parçasıdır; genellikle dramlarda ağlanır, komedyalarda gülünür. Shakespeare’in söylemiyle, insan gülerek ağlayan, ağlayarak gülen bir yaratıktır. Her güldürene gülmeli mi, gülünmeyene bile güleç mi görünmeli? Moliére, alay edenle alay edilenin, güldürenle gülenin gerçeğini komedya akılcılığının ince ironisiyle dengeleyip sunarak bu sorunun yanıtını veriyor. Sahnede olagelenleri algılayanı güldürür Molière. İnsanda bu algı yaratımını çağımızda da sürdürmesi onun sezgici dehasının ürünüdür. Kibarlık Budalası Oyunda kentsoylu Mösyö Jourdain görgü sahibi olunca kibarlaşacağını sanır. Ondaki boşluğun ayrımına varan kendini öğretmen yerine koyan çıkarcı takımı, çevresini sarıp ona kibarlık dersi vermeye kalkarlar. Biri kibarlığı felsefe öğrenmeye bağlar. Dili iyi kullanıp edebiyatçı olmakla kibar olunacağını savunur bir başkası. Müzik öğretmeni kılıklı, sesler arasındaki armoninin insanı kibar kılacağını öne sürer. Dans öğretmeni, sağa sola kıvrılarak “Uygun adım atmayı öğrenirsen kibarlaşırsın” der ona. Molière oyunda ilgiyi Mösyö Jourdain’den uzaklaştırıp o bilgi simsarlarına yöneltir. Oyunun o evresinde alaya alınarak gülünmesi gereken, kibar olma umuduna kapılan Mösyö Jourdain değil, onda bilgilenme hevesi uyandırmak için meydan maskarasına dönen öğreticilerdir. Oyunun kurgusundan da anlaşılacağı üzere, Molière’in amacı, başlangıçta, önerileni yerine getirmek için çırpınarak sahnede olmadık kılıklara giren Mösyö Jourdain’i güldürülecek kıvama sokmaktır. Yazar, daha sonra, onun çevresinde bal yapmaz arı gibi vızıldaşıp duran öğretici konumundaki kişilere fırlatır eleştiri oklarını. Molière böylece olayı kişisellikten çıkarır, bir insanlık manzarası çizer sahnede. Nasreddin Hoca Her toplumun gülünecek bir yanı olduğu gibi, yaşananları göz önüne sererek düşündürecek güldürücüleri de vardır. Bizde Nasreddin Hoca ile Bektaşi dedesi gülmeceleri başta gelir. Hocanın sözlerinden çok yaptıklarına gülünse de, onun gülmece aynasında kendinden başkasını görmez. Bektaşi dedeleri ise her sözleriyle, inanç adı altında insanımızı aptal yerine koyanlarla alay eder. Yazarını içinde taşıyan bir toplumuz biz. Daha ilkgençlik yaşlarında şiir yazmayanımız yok gibidir. Halk arasında nobran sayılan bir kişi bile, ortamını denk getirdiğinde öyle bir espri patlatır ki üzerinden yüzyıllar geçmiş olsa da güldürme gücünü korur...