19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 20 HAZİRAN 2019 PERŞEMBE TASARIM: İLKNUR FİLİZ HABER Ayrıntılar Olağanüstü hal ilanı gölgesinde! Cumhuriyet tarihinin en ilginç dönemeçlerinden birindeyiz. S400 meselesi baş ağrıtacak. Yıllardır sosyalistlerin savunduğu “NATO’dan çıkılmalı” tezi, bu kez imanlı ABD’ci İslamcılar/ Ülkücüler tarafından dile geliyor. Ancak gerekçeler hayli farklı. Düşünüyor insan, “nereden geliyor bu cesaret?” diye. Sosyalistler NATO’nun savaş örgütü olduğunu bildiği için itiraz eder. Halkların kanını emerek sermayenin egemenliğini sürdürmek için kurulmuş bir yapıdır NATO. Bizim gibi, yoksul halkın çocukları olsa olsa bu örgüt içinde yem olur. ABD adına iş görmek, kan akıtmak suçtur! Peki, RTE buradan mı bakarak itiraz ediyor? Güvenoylaması Çöken “Müslüman Kardeşler” projesi ardından, Erdoğan hesapsız biçimde yeni ortak (!) arıyor. Ortaklık eşitler arasında olur, pusuda bekleyen Putin’in aklından geçenleri tahmin etmek güç değil. İktisadi olarak en zor günlerini yaşayan Türkiye, anlaşılan o ki otokrat yönetimin ağır bedelini temmuz ayında ödeyecek. Aklıma kötü olasılıklar geliyor. Erdoğan’ın pek de umursamaz göründüğü İstanbul seçimi için planı olduğunu sanıyorum. Ya, yasalarla başkanların yetkilerini merkeze alacak ve onları çalıştırmayacak; ya da “beka” söylemini öne sürerek “ABD ile savaşıyoruz seferberlik/ohal ilan ediyorum tüm yetkiler bende” diyerek, başkanları görevden alacak! Diyeceğim, her şeyin güzel olacağı ufukta görünmüyor. Sözü pazar akşamına getireceğim. Küçükkaya konusunda diyeceğim yok, geçelim. Binali Bey heyecansız, içtenlikten uzak, yorgun, hatta kaybetmek ister gibiydi. Sanki adamı zorla oturtmuşlar koltuğa, zor rakip değildi bence. Ancak seçim önemli! Yukarıda yazdığım gerekçelerden ötürü. Erdoğan’a geçit verilmezse bu pazar işler bir nebze tersine döner. Halkın desteğini yitiren tek adam, yine bildiğini okuyabilir, ancak meşruiyeti kalmaz. Suriye, “Umarım Türk ordusuyla İdlib’ten dolayı savaşmak zorunda kalmayız” diyor. ABD, “S400’ü al da boyunun ölçüsünü gör” diyen mektup yazıyor, tehdit ediyor. Yunanistan, “Doğu Akdeniz meselesi önemli Türkiye’ye AB yaptırım uygulamalı” diyor. Bunların tümü iktidar kibrinden ve beceriksizliğinden! Pazar günü tüm bunlara karşı da oylama yapılacak maalesef. Aydınlanma sorumluluğu Ekrem Bey’e mecburen bu kez oy vereceğim. İçim rahat değil. Cumhuriyet gazetesinde yazmak tarihsel sorumluluk taşımak demektir. Burası radikal laikliği savunmak zorundadır, tam bağımsızlık ilkesinden kopamaz, aydınlanmacıdır. Zaman zaman yalpalama yaşattılarsa da, nihayetinde tarih içinde sol değerleri edinmiş ve bundan vazgeçmemiştir. “Tehlikenin farkında mısınız?” deme cesareti gösteren, toplumu irkilten, uyaran gazetedir. Sözümüzü erteleyemeyiz! Ekrem Bey’in kullandığı İslamcı dil beni son derece rahatsız ediyor. Eyüp Sultan’da okuduğu Yasin, mazbata mitingini Kuran okutarak açması, Hırkai Şerif’te titremesi tümü laikliğe aykırı davranışlardır. İşçilerin “Ankara’nın şişmanı işçi düşmanı” dediği Özal güzellemeleri kabul edilemez. Üç Fidan’ı darağacına gönderen Demirel sevdasına katlanmak güç! Bu merkez sağ dili, milliyetçi söyleme dayanmak hakikaten sabır istiyor. Ama, geçen gün ekranda Beylikdüzü başkanlığı döneminde “haremlik selamlık havuz yaptım, içkisiz lokantalar açtım” diye övgüyle anlatması tüy dikti hepsine! Dost acı söyler AKP yönetimleri 25 yıldır İstanbul halkına kan kusturdu. Biz bu kente Çelik Gülersoy nezaketi hâkim olsun istiyoruz. Uygar insanlar kimin ne giydiğine, ne yediğine içtiğine karışmaz. Suudi Arabistan’ın Riyad’ına başkan seçmiyoruz. Doğan Kuban okumalı insan, öğrenmeli. Sürekli öne çıkan Karadenizlilik eğer yöre insanının sıcakkanlılığı/dostluğu vurgusuysa, bu İstanbul’a can katar, kan verir. Yok, eğer kent “Laz müteahhitler” eline düşecekse, eyvah ki eyvah! Bu yazıyı seçimden sonra yazmak “takıyye” olurdu, şimdiden uyarmak istedim. Ben kızların korkusuzca gece sokaklarında dolaştığı bir İstanbul düşlüyorum. Panzerle ezene 2 yıl amirine beraat Şırnak Silopi’de 3 Mayıs 2017 tarihinde evlerine giren panzerin altında ezilerek yaşamını yitiren Muhammed (7) ve Furkan Yıldırım (6) kardeşlerin ölümüne neden olan zırhlı araç sürücüsü polis Ö.Y. ve onu görevlendiren amiri M.M. hakkında açılan davanın 10’uncu duruşmasına devam edildi. Duruşmada, sanık polis Ö.Y., “Ben elimden geleni yaptım. Araç çalışmadığı için kaza meydana geldi” dedi. Amiri M.M. ise “Asıl yargılanması gereken kişi burada olmalı. Aileye başsağlığı diliyorum. Beraat talebinde bulunuyorum” diye konuştu. Mütalaası istenen iddia makamı, 2 sanık polis hakkında 2’şer yıldan 15 yıla kadar hapis cezası talebinde bulundu. Mahkeme, Ö.Y. hakkında “taksirle ölüme sebebiyet verme” suçlamasıyla 2 yıl 1 ay hapis cezası, onu görevlendiren amiri M.M. hakkında ise beraat kararı verdi. Mahkeme, Ö.Y.’nin cezasını, 19 bin TL paraya çevirdi. l Haber Merkezi BM’nin raporunda, Kaşıkçı’nın ölümünde prens Selman için etkin soruşturma istendi Selman yargılanmalıAyrıntılar Ayrıntılar Birleşmiş Milletler (BM), Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın ülkesinin İstanbul Başkonsolosluğu’nda öldürülmesine ilişkin raporunu açıkladı. Raporda cinayet, “Suudi devletinin sorumlu olduğu yargısız bir infaz” diye tanımlandı. Raporda, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve diğer üst düzey Suudi yetkililerin ‘önceden planlı’ cinayetten sorumlu olduğuna dair kanıtlar bulunduğu vurgulandı. BM, Kaşıkçı cinayeti nedeniyle hedefli yaptırım uygulanan isimler arasına veliaht prens Selman’ın da alınması çağrısı yaptı. BM Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Agnes Calla mard, Kaşıkçı’nın ölümü ne ilişkin hazırladığı rapo ru açıkladı. Callamard’ın raporunda şu ifadeler kul lanıldı: “Kaşıkçı’nın öldürülme si Suudi Arabistan devleti nin sorumlu olduğu yargı sız bir infazdır. Suudi Arabistan, diplomatik ayrı Kaşıkçı calıkları suiistimal etme sinden dolayı Türk Hükümeti’nden özür dilemeli. ABD, Kaşıkçı cinayeti nin araştırılması için FBI soruşturma sı başlatmalı. Suudi Arabistan Veli aht Prensi’nin de aralarında bulunduğu üst düzey yetkililerin soruşturulması için güvenilir kanıtlar var. Kaşıkçı’nın öldürülmesine ilişkin yaptırımlar Veliaht Prens ve onun yurtdışındaki kişisel malvarlıklarını da kapsamalıdır.” Callamard raporda ayrıca, “BM Genel Sekreteri (Antonio Guterres), Kaşıkçı’nın öldürülmesine ilişkin cezai soruşturma başlatmalı” dedi. Callamard, 28 Mart’ta yaptığı yazılı açıklamada, Kaşıkçı’nın katillerinin ka muya açık yargılanması çağrısında bulunmuş, cinayete ilişkin soruşturma ve yasal sürecin şeffaf olmamasından dolayı Suudi Arabistan’ı kınamıştı. Washington Post gazetesi, ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı’nın (CIA), Kaşıkçı cinayetinin emrini Suudi Arabistan Veliaht Prensi bin Selman’ın verdiği sonucuna ulaştığını yazmıştı. Raporu değerlendiren Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “BM Raportörü Callamard’ın Kaşıkçı cinayetinin aydınlatılmasına, sorumlularının hesap vermesine yönelik tavsiyelerini kuvvetle destekliyoruz” ifadesini kullandı. l Haber Merkezi Gecikmeli adaletAYM, üniversite protestosunda bebek düşüren polis müdahalesine ihlal kararı verdi Anayasa Mahkemesi(AYM), dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın, Dolmabahçe’de rektörlerle yaptığı toplantıyı protesto etmek isteyen öğrencilerden Ezgi Özen’i tekmeleyerek bebeğini düşürmesine neden olan polisler hakkında 9 yıl sonra soruşturma açılmasına karar verdi. Ezgi Özen’e yöAlican nelik müdahaleyle devleuludağ tin kötü muamele yasağını ve Özen’in toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edildiğine karar veren mahkeme, Özen’e 17 bin 500 TL tazminat ödenmesine hükmetti. Dönemin Başbakanı Erdoğan, üniversite rektörleri ile Başbakanlık Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde YÖK’ün sorunlarını görüşmek üzere toplantı yaptı. 200 kişilik bir grup öğrenci, üniversitelerin sorunlarına ilişkin olarak hazırladıkları dosyayı Başbakan ve rektörlere sunmak için Dolmabahçe’ye doğru yürümek istedi. Ancak polis, yürüyüşe yönelik sert müdahalede bulundu, yoğun biber gazı kullandı. Olayda öğrenci Ezgi Özen, polisler tarafından copla darp edildi. Bir polis, hamile olduğunu söylemesine karşın Özen’i tekmeledi. Baygınlık geçiren ve hastaneye kaldıran Özen’in kanaması olduğu görüldü. Yapılan ultrason çekimlerinde bebeğin kalbinin atmadığı ve öldüğü tespit edildi. Hastanede yapılan müdahale ile gebelik sonlandırıldı. Özen, polis müdahalesi sonucunda bebeğini kaybettiğini belirterek savcılığa suç duyurusunda bulundu. İstanbul Savcılığı, polisler hakkında yapılan şikâyete ise 4 yıl sonra takipsizlik kararı verdi. Kararda, polisin yaptığı müdahale ile bebeğin ölümü arasında illiyet bağı olmadığı öne sürüldü. 9 yıl sonra yeni soruşturma Özen, 2015’te AYM’ye bireysel başvuruda bulundu. 4 yıl sonra karar veren AYM, başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ile kötü muamele yasağının usul boyutu itibarıyla ihlal edildiğine karar verdi. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağına ilişkin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için polisler hakkında yeniden soruşturma yapılmak üzere İstanbul Başsavcılığı’na gönderen mahkeme, Özen’e 17 bin 500 TL tazminat ödenmesine de karar verdi. Karar sonrası İstanbul Başsavcılığı, polisler hakkında yeniden soruşturma açmak zorunda. l ANKARA EKSİK RAPORUN GİDERİLMESİ İÇİN DAVA EYLÜLE ERTELENDİ Duruşmayı Berkin Elvan’ın ailesi, CHP milletvekili Dr. Ali Şeker, HDP milletvekilleri Oya Ersoy, Serpil Kemalbay, Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Levent Tüzel ile çok sayıda kişi takip etti. Elvan ailesinin rapor isyanı SEYHAN AVŞAR Gezi Direnişi’nde Okmeydanı’nda polisin attığı biber gazı fişeğinin başına isabet etmesi sonucu 269 gün boyunca yoğun bakımda kaldıktan sonra hayatını kaybeden Berkin Elvan’ın öldürülmesine ilişkin açılan davanın 13. duruşması dün görüldü. Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya sanık Fatih D., Sesli Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı. Duruşmada ifade veren İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde görevli tanık Önder Demir, olay günü çevik kuvvetle Mecidiyeköy’de görevli olduğunu belirterek “Olay yerine biz gitmedik. Zet silahı kullanan polisleri tanımıyorum” diye konuştu. Demir’in ardından Elvan’ın öldürüldüğü dönemde sanık Fatih D. İle aynı ekipte çalışan ve daha önce ifade Aile ifade verdi Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan, babası Sami Elvan, ablası Özge Elvan ve dayısı Kenan Düzen, haklarında Cumhurbaşkanı’na hakaret ettikleri iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında dün Berkin Elvan’ın öldürülmesinin faili polis Fatih D’nin yargılandığı davanın ardından Basın Suçları Soruşturma Bürosu’na giderek ifade verdi. Suçlamanın gerekçesinin Berkin Elvan için açılan blogda 2014’te yayınlanan “RTE’ye sesleniyoruz” başlıklı yazı olduğu ifade edildi. si hiç alınmayan tanık Bekir Koçak da “Olayın olduğu yere hiç gitmedim” dedi. Mahkeme başkanı aynı görüntüleri Koçak’a da izletti. Koçak’ta görüntülerdeki kişiyi tanıyamadığını öne sürdü. Mahkeme heyeti dosyadaki ATK raporları, Jandarma Kriminal raporları, diğer bilirkişi raporları, olay anına ilişkin görüntülerin ve diğer delillerin üçlü bilirkişi heyetine gönderilmesine karar vererek duruşmayı erteledi. Duruşmanın ardından Elvan ailesi adliye önünde basın açıklaması yaptı. Elvan ailesinin avukatı Çiğdem Akbulut keşif raporunun hafta başında geldiğini anımsatarak “Rapor bizim için önemliydi. Atış açısı uygun olmasına rağmen raporda bu söylenmedi. Bu süreci daha fazla uzatmak istemediğimizi söyledik. Savcılık makamı da bunu söyledi. Mahkeme heyeti bir rapor daha hazırlanmasına dair bir karar verdi. Eylüle kadar tekrar bekleyeceğiz” dedi. Baba Sami Elvan ise Adalet Bakanı’na seslenerek “Çocuğumuz 5 yıldır aramızda değil. Niye Adalet bakanısın? Neden dosyanın üzerinde elin var? Neden müdahale ediyorsun. Mahkeme heyetini özgür bırakın kendi özgür fikirleri ile karar versinler. Adalet neyse onu yapsınlar” diye konuştu. Gülsüm Elvan ise Adalet Bakanı’nın başını yastığa koyduğunda rahat uyuyup uyuyamadığını sordu. Anne Elvan, “Bu ülkede çocukların üzerinden elinizi çekin. Çocuk katilleri kendilerini belirlediler. Kimlerin katil olduğu belli” dedi. l İSTANBUL Jet Fadıl’a yargı şoku ALİCAN ULUDAĞ Jetpa Holding kurucularından Sacit Duran, üzerine kayıtlı hisseleri hileli şekilde elinden almakla suçladığı diğer kurucu Fadıl Akgündüz aleyhinde açtığı davaya kazandı. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Fadıl Akgündüz’ün itirazını reddederek, yerel mahkemenin kararını onadı. 10 yıla yakın süren dava sonunda Sacit Duran, 20 yıl sonra Akgündüz ile ortak konumuna geldi. Yurtiçi ve yurtdışında 27 şirketin sahibi olan Fadıl Akgündüz ve Sacit Duran, 1997’de Jetpa Holding AŞ’yi kurdu. Anılan holdingde 5 isim hissedar oldu. Fadıl Akgündüz, eşi B. Akgündüz ve annesi Z. Akgündüz yüzde 80, TülaySacit Duran çifti ise yüzde 20 hissenin sahibi oldu. Ancak bir süre sonra ortaklar arasında sorun çıktı. Duran çifti kendilerine ait hisselerin, holdingin eski hukuk müşaviri O. K.’ye devredildiğini fark etti. İlk olarak Jetpa Holding hisselerine ilişkin açtığı davayı kazanan Duran, son olarak 1 milyar lira Yargıtay, Jetpa Holding kurucularından Sacit Duran’ın üzerine kayıtlı hisselerin hileli şekilde elinden alındığı iddiasında son noktayı koydu, Fadıl Akgündüz’ü haksız buldu yı aşkın varlığı bulunan Aytepe Turizm Tic. AŞ’ye karşı dava açtı. Didim 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davalarda Duran çifti, kendilerine ait payların, bilgileri olmadan O.K’ye devredildiğini öne sürdü. Akgündüz’ün, benzer yöntemi başka şirketlerde de uyguladığı öne sürülen dilekçelerde, sahibi oldukları payların tespiti ve pay defterine işlenmesi talep edildi. Davalı Aytepe Turizm AŞ adına yapılan savunmalarda ise davanın reddine karar verilmesi talep edildi. Savunma dilekçelerinde çiftin kendilerine ait payları kendi istekleri ile devrettikleri savunuldu. Davaya bakan mahkeme Duran çiftinin talebini kabul etti. Mahkeme Temmuz 2017’deki kararında, Duran çiftine ait payların O. K.’ye devrine ilişkin işlemi hükümsüz kaldı. Mahkeme, hisse devrine dair kaydın da silinmesine karar verdi. Mah keme, çifte ait payların, şirket pay defterine tesciline karar verdi. Mahkemenin bu kararını, davalı taraf avukatları temyiz etti. Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, davalı tarafın temyiz itirazlarının yerinde olmadığına hükmederek yerel mahkemenin verdiği kararı onadı. Bu arada, yargılama devam ederken Aytepe Turizm’de unvan değişikliğine gidildi. 1 milyar varlığı var Yeni unvanı Capricegold Otelcilik ve Pazarlama San. AŞ olan şirkete kayıtlı değerli mülkler arasında Didim’deki bir otel ve Bodrum’daki 119 dönümlük arazi bulunuyor. İki mülkün değerinin ise 1 milyar lirayı aştığı belirtiliyor. Didim’de 33 dönüm arazi üzerinde kurulu bulunan otelin hemen yanında 50 kadar villanın da aynı şirkete ait olduğu öğrenildi. l ANKARA Demirtaş’tan Yıldırım’a ‘KÜRDİSTAN’ ÇIKIŞI: İkimiz de sanık olmalıyız Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, tutuklu yargılandığı davada “Kürdistan” sözünden dolayı da yargılandığını belirterek “Hakkımdaki suçlamalar gerçekten suçsa Binali Bey’le ikimizin aynı sanık sandalyesine oturması lazım. Senin geçen hafta oy uğruna Diyarbakır’da söylediğin Kürdistan’ı ben 7 yıl önce Bingöl’de söylediğim için bak bugün yargılanıyorum” dedi. Sincan Cezaevi’nde Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın duruşmasına SEGBİS ile bağlanan Demirtaş, 23. fezlekeye ilişkin savunma yaptı. Bu fezlekeyi hazırlayan savcıların daha sonra açığa alınıp tutuklandıklarına işaret eden Demirtaş, şunları kaydetti: “Bu bir tesadüf olabilir mi? Emniyetteki cemaat bağlantılı güvenlik personeli, adliyede de kendileriyle bağlantılı savcılarla çalışıyorlardı. 2012’de bize kumpaslar kurulur ve biz de bunları deşifre etmeye çalışırken cemaatin hedefi haline geliyorduk. O dönemde cemaat bizi sevmiyordu. Ama kimi seviyordu? Mesela Binali Yıldırım’ı çok seviyordu. Hakkımda iftira atan Binali Yıldırım’ı. Benim, ‘masum insanların ölümüne sebebiyet vermekten tutuklu’ olduğumu söyleyecek kadar şirazesinden çıkmış olan Binali Yıldırım’ı. Yıldırım’a söylüyorum. Dosyamda ne tür deliller olduğunun da bir kez daha bilinmesini istiyorum. Bunu da cemaatin savcıları koymadı. Bugün AKP’nin savcıları koydu.” ‘Yıldırım da Kürdistan dedi’ Yıldırım’ın kendisiyle ilgili sözlerinin, yürütmenin yargı üzerindeki aleni yönlendirmesi olduğunu vurgulayan Demirtaş, “Binali Yıldırım, benim söylediklerim suç olsaydı şu anda ikimiz sanık sandalyesinde yan yana olmalıydık. Bak, Kürdistan dediğim için yargılanıyorum. Senin geçen hafta oy uğruna Diyarbakır’da söylediğin ‘Kürdistan’ı ben 7 yıl önce Bingöl’de söylediğim için bak bugün yargılanıyorum’ diye seslendi. Demirtaş, “AKP’ye destek vermedik diye bin yıl da ceza verilecekse baş göz üstüne. Şeref duyarız. Yeter ki arkamızdan kimse bize, ‘soyguncu, talancı, rantçı, hırsız’ demesin” dedi. Fezlekeyi hazırlayan savcıyı eleştiren Demirtaş, “‘Kürdistan’ dediğimde nasıl oluyor da terör progapandası yapmış oluyorum? Tayyip Erdoğan dedi diye değil, Binali Yıldırım dedi diye değil, Mustafa Kemal Atatürk dedi diye değil, Sultan Abdülmecid dedi diye değil, Selçuklu Sultanı Kürdistan Eyaleti ilan ettiği için değil; Kürdistan, tarihi bir gerçeklik olarak var olduğu için var. Kürdistan bir coğrafya. Kürdistan coğrafyası, aynı zamana Türkiye Cumhuriyeti sınırlar içinde. Biz bu ayrılsın, ayrı devlet olsun demiyoruz” ifadesini kullandı. Mahkeme, iki gün süren duruşma sonunda oy çokluğu ile Demirtaş’ın tutukluluğunun devamına karar verdi. Davanın duruşması 1617 Temmuz’a ertelendi. Bir üye hâkim, Demirtaş’ın tahliye edilmesi yönünde oy kullandı. Karşı oy yazısında, AİHM’in Demirtaş ile ilgili verdiği 20 Kasım 2018 tarihli ihlal kararına dikkat çekilerek, mahkemenin tutukluluğun devamına ilişkin yeni deliller sunulmaması hâlinde mümkün olan en kısa sürede tutukluluğun sona erdirilmesi görevini devlete yüklediğine işaret edildi. l ANKARA/Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle