17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 27 MAYIS 2019 PAZARTESİ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ HABER Ayrıntılar O fotoğraf! 19Mayıs’ın yüzüncü yıl törenleri için Samsun’da verilen fotoğraf ibretlikti. Erdoğan başkanlık düzenini meşrulaştırmak ve 2023’te nasıl bir ülke yaratmak istediğini göstermek için kaçırmadı fırsatı. Sağcıdır o fotoğraf. Yani piyasacıdır, dincidir, milliyetçidir, erkektir, tek tiptir! İkinci Yenikapı vakasıdır! Kılıçdaroğlu o fotoğrafa niye girdi? Yazık ki soruyu tersten sormak doğru olan: “Girmeseydi nasıl kara kampanya olurdu?” Hemen iktidarın basını, “Milli birlik ve bütünlük fotoğrafından kaçan CHP lideri” türü başlıklar atar, iftarlarda ve salı toplantısında Erdoğan ağzına geleni söylerdi. “Siyasetten neden kaçıyor insanlar” sorusunun yanıtı da o fotoğraftadır. Kılıçdaroğlu daha bir ay önce kendini öldürmek isteyenlere alkış tutanlarla, dokunulmazlığını kaldırarak onu içeri atmak isteyenlerle bir arada bulunmak zorunda kaldı! Neden? Milli ruh! Milli meseleler her şeyin üstündedir, vurgusu/algısı yüzünden. İyi de “Türk tipi başkanlık sisteminin” başı, KK’yi milletten saymıyor ki! Elbette sadece onu değil; Cumhuriyetçileri, Kürtleri, Alevileri, sosyalistleri, laik kadınları, Müslüman olmayanları ve aklına yatmayan herkesi! O halde bu maskeli baloya neden katlanılır ki? Özdemir İnce 19 Mayıs’ın ertesinde Sabah gazetesinin manşetini konu etti köşesinde. Yandaş gazete, fotoğraftan hareketle “Samsun ruhu” keşfetmişti. Tamam yandaş Sabah öyle de, Sözcü manşetine ne diyeceğiz peki? Malum fotoğrafı koyup “demir soğudu” diyordu gazete. Meğer aynı fotoğrafta yan yana görününce liderler (!) gazeteci dayakları, linç girişimleri falan ortadan kalkıyormuş! O gün konusunda iktidar basını ile Sözcü aynı yerdeydi. Bana kalırsa önümüzdeki dönemin temel sorunu budur işte. Hepimiz samimiyet sınavından geçeceğiz. Demokrasi turnusolü Önümüzdeki dönem neye muhalefet ettiğimiz, demokrasiden ne anladığımız temel gösterge olacaktır. Salt RTE uygulamalarına karşı durmak özgür, yaşanılır dünya adına yeterli değildir. Şunda hemfikiriz: AKP bu ülkenin tüm temel değerleriyle oynadı. Ülke hukukun üstünlüğünden, bilimden, kör topal süren demokrasiden koptu. Eğitim çöktü, cehalet özendirildi, liyakat ölçü olmaktan çıktı, gericilik bayraklaştı ve nihayetinde tek adam düzeni egemen oldu! Esas sorun bundan sonrasında ne dediğimiz! Bir, eğer piyasacılığa itirazınız yoksa Erdoğan’ın türevi olmaktan öte gidemezsiniz. Şu halde TÜSİAD ve benzeri yapıların düzenin yeniden inşası önerisine bakışınız nedir, önemlidir bu. Kaldı ki sermaye sahipleri başkanlığa değil, buradaki kuralsızlığa itiraz etmekte. İki, Kürt sorunu bizim ülkemizde demokrasi turnusolüdür. Açıktır bu. Eğer bir halkın diline, tercihlerine saygınız yoksa, kendinizle eşit yurttaş olarak görmezseniz ve koca tarihsel sorunu silahlı örgütle mücadeleye indirgerseniz sınıfta kalırsınız. HDP’nin şu ya da bu yöntemine karşı çıkabilirsiniz, ancak adalet ve temsil hakkı konusunda herkese karşı net olmak gerekir. Elbette bu notu kendini egemen, büyük ağabey sayan siyasilere ve seçmenlerine söylüyorum. Üç, “Mustafa Kemal” hususunda nasıl tutum takındığınız önemlidir. Atatürk kurucu babadır, “aydınlanma” simgesidir. Onu müzelik hale getirmek, ticaretini yaparak güç devşirmek yanlıştır. Tersi, sürekli “vesayet” vurgusu yapmak, “Kemalizmle hesaplaşma” adı altında gericiliği beslemek de tamamen yanlıştır. Eline bayrak verilen yurttaşların alkışıyla Ege’de, Trakya’da vaziyeti idare etmek çözüm değildir. Ülke bütünlüğü için Kütahya, Diyarbakır, Trabzon ne hisseder, ne düşünür anlamak gerekir. Çözüm AKP’nin de her iktidar gibi sonlu bir ömrü var. Belli ki bırakacağı hasar ağır! Bunu aşmak ve yeniden ayakları sağlam yere basan Cumhuriyet kurmak görevdir. Bunu “o fotoğraf”taki sağcı kafayla yapmak mümkün değildir. Gücü nereden alırız derseniz: Kurtuluş mücadelesine, Köy Enstitülerine, DİSK tarihine, Deniz’lere bakın derim. Çürümüş düzen daha sağcı, daha gerici olarak yeniden kurulacaksa, bundan olmak ahmaklıktır!  DP döneminde Türk basını, siyasi ve ekonomik olarak en zor dönemlerinden birini yaşadı Darbe dönemlerindeAyrıntılar Ayrıntılar bile olmayan baskı İktidarının ilk yıllarında basınla ilişkisini iyi tutma çabasındaki DP, ikinci evrede baskıyı artırdı. Kendini destekleyen basını ilanla ihya eden DP, kendine muhaliflere ise hapis yolunu gösterdi. 1161 gazeteciye açılan davada, 238’i mahkum oldu. Tek partili rejim döneminde baskı altında bulunan basın, “hür basın” ve “hür irade” sloganlarıyla yola çıkan muhalefet partisi DP’ye kuruluşunun ilk gününden itibaren büyük destek verdi. DP’nin seçim kampanyası süresince CHP’nin yayın organı olan Ulus gazetesi dışında bası nın büyük bir kısmı DP’yi desteklerken tarafsız kalanlar da diğer basının ve DP’nin vaatlerinden etkilenerek süreç içerisinmiyase de DP’yi destekleyen safa ilknur geçtiler. Basının övgüsüne mazhar olan DP de tek başına iktidara geldiğinde ilk ele alacağı konulardan birinin Basın Kanunu’nu olacağı sözünü veriyordu. 14 Mayıs 1950 seçimlerinde tek başına iktidar olan DP, kendisini destekleyen basına “Bu başarı sizin eseriniz, siz çalıştınız, siz kazandınız” diye övgüler dizmiştir. Gerçekten de Menderes iktidarının ilk el attığı işlerden biri yeni bir Basın Kanunu hazırlamak olmuştur. 21 Temmuz 1950’de yürürlüğe giden yeni basın kanununda; gazete ve dergi çıkarmak için hükümetten izin alma koşulu ortadan kaldırılarak bir bildiri vermenin yeterli olacağı hükmü getirilmiş, basın suçlarının yargılanması özel mahkemelere verilerek aylar süren davaların hızla karara bağlanması sağlanmış, cevap hakkı ve tekzip konusu basının lehine değiştirilmiş, eski kanunda yer alan “Kötü üne sahip” kişilerin gazetecilik yapmalarını yasaklayan yoruma açık madde çıkarılmış, gazetelere açılacak davalardan yazar ve sorumlu yazıişleri müdürleri sorumlu tutularak basın patronları cezai sorumluluktan kurtulmuştur. Bu balayı döneminde yeni kanunla basın özgürleştirilirken basın çalışanları için de iyileştirmeler ve geniş sosyal haklar tanıyan 5953 sayılı kanunu da çıkartarak sadece basın patronlarının değil çalışanlarının da gönlünü kazanmıştır. 13 Haziran 1952’de çıkan bu kanunda basın çalışanlarına sendika kurma, işten atıldığında kıdem tazminatı alma ve sigortalı olma hakkı, haftalık ve yıllık tatilde, askerlikte ve mahkumiyet olması halinde ücret ödenmesi hakları getirildi. Başbakan Menderes, basın patronları ve genel yayın yönetmenleriyle aylık yemeklerde bir araya gelerek iyi ilişkiler kurduğu bu balayı dönemi 1954 seçimleri öncesinde ufaktan bozulmaya başlamıştı. İktidarın ilk iki yılında artan bolluk ve refah, köylüye kullandırılan ucuz krediler, hesapsız yapılan köprü ve yollar, ithal traktörler, arabalar ilk başta olumlu gelişmeler olarak halkın ve basının övgüsünü toplamış, ancak bu hızlı refah artışı ödemeler dengesini altüst etmiş ve Cumhuriyet tarihinde ilk kez denk bütçe uygulamasına son verilmek zorunda kalınmıştır. Arkasından gelen yüksek devalüvasyon ve enflasyan artışı eleştirileri de beraberinde getirmişti. Eleştiriler sadece halk ve basın ile sınırlı kalmayıp parti içinde de yüksek sesle dillendirilmeye başlamıştı. Basının parti içindeki bu eleştirilere yer vermesi Başbakan Menderes’i ve bakanları köpürmesine yol açıyordu. İspat hakkı yok sayılıyor Menderes Hükümeti, iktidarının ilk yıllarında basın özgürlüğü için getirdiği kanunların bu kez tam tersini yürürlüğe koymaya başladı. 9 Mart 1954’te bu kez “Neşir Yoluyla ve Radyo ile İşlenecek Cürümler hakkında Kanun Tasarısı”nı Meclis’ten geçirerek basın mensuplarına hapis ve yüksek tazminat cezası getiren bu kanuna göre; namus, şeref ve haysiyete tecavüz edilmesi veya hakarette bulunulması veya itibar kıracak ve şöhret ve servete zarar verebilecek bir hususun isnat edilmesi halinde haberi yazan ve gazeteye koyan sorumlu müdür 6 aydan 3 yıla kadar hapis ve 1000 liradan 10 bin liraya kadar para cezası ile cezalandırılacaktı. Bu kanunun amacı DP’li bir bakan, milletvekili, il ve il Hüseyin Cahit Yalçın Bedii Faik Metin Toker çe başkanı veya DP’li bir sanayici ve Sıkıyönetim çalışmalarıyla ilgili ya tüccar hakkında olumsuz bir yazı haberler yasaktır. çıkması durumunda o kişinin itibarı Darlık, kıtlık ve yokluk haberleri ve şöhreti, eğer sanayici ve tüccar ise yazılmayacaktır. aynı zamanda serveti zarar göreceğin 6 Eylül haberlerini komünistler dı den o habere imza atan basın mensu şında başkalarının yaptığı yolunda bu savcılar tarafından haberden zarar haber ve yorumlar yasaktır. gören kişiden izin almaksızın resen NATO üyesi ülkelerle ilgili haber harekete geçerek dava açabilecek ler yasaktır. ti. Basının söz konusu haberine da 6 Eylül olayları ile ilgili haber ve yanak yaptığı belgeleri ise açıklama, resimler yasaktır. yani belgendirerek ispat hakkı ise Magazin sayfalarında halkı heye yoktu. Bu yasanın ilk mağdurları Hü canlandıracak resim ve yazılar, çıplak seyin Cahit Yalçın, Bedii Faik ve Me kadın resmi basmak yasaktır. tin Toker olurlar. İkinci baskı yapmak yasaktır.” 67 Eylül ve Aknoz Paşa yasakları O günlerde İstiklal Caddesi’nde trafiği aksatıyorlar gerekçesiyle yayaların bir kaldırımdan diğerine geçmesi ltorgkçeieılainknaKyRyiymdnrıöulbiıaınrmmprşrmeılıüsvalnveisnemkdkelliaİatüdmisosditizpştğlaıaeeğlneçkyuırbıeeğ6urnrel7ı’lDndeEdaPryainhlnsüdüınlDek,PüyeaimlkinntediidagaşrüıbçdaBöseıBnnesatmalsnienıınnmdmnieeıtdedimemışuyınhKadafsoolaaimfnkbbluliarsaataadmgkneasalızaaseArlkıatyıkerblsnla.iıemrorBrüazeatunladaPbmyyımaikaalşdslaspaaaaiya’rrknyanıdlfıigakanSğeraıidtarkleyokeıulkayeyö bir linç, yağma “besleme basın” tanımı çıkmıştı. İktidar çesiyle neredey ve hatta katliama dönüşmüştür. O sırada İstanbul’da bir uluslararası toplantı nedeniyle bulunan yabancı basının görüntüleri ve yaşananları dünya basınına ser kâğıt ihracatı ve tahsisatı ile resmi ve özel se kapatılmailanları da hükümete bağlayarak basın üze yan, matbaada rinde tehdit unsuru olarak kullanıyordu. Kendi el konmayan sini destekleyen basın yayın organlarına kâğıt ya da hapis lidvfdeebsaına“inrlbpasaı yneıadsnvarseıaetanylase,asıimhntsrmueveesaoeekiYskskrmraiasgbâinlstöğaeiaeısznvnsınıdüaeaılınaöıldncır”övmröüaıntedzmıüMtaeeiiallçelüniaaasiirehnnlhöeatıknçhndökseeüyerııvmfsttenkeıütreenueırlkfüiidllklelaçiçaleyöieraınzoickdr’lıkneiarr,ekıkddckskoneaueıryoennke.oluk,Bdavtrmaniede,uubnbikh.iatBaiimrseılmabkzctuhiaıeDeşrnelt,zıPmseula1a’mcnnas9piımlia5lnvanay6eıadşaşb’dmytançaıaaarsabgrz.ıiapnatr vis etmesi üzerine te de yargılama konusu ol basın özgürlüğünü “tnsnteriİlaliusıTalıuaritşkkküdnnaNdallerindaaauğekknbemritryadıumBelyapıiiiltaşyasli’ıtydasşlistıvaanneı,naaennnsokAsyeidlbTlhıadaakbakaaüyserşunsıradıknylılioağnauhHüözSrıannim’kııı”ugfaekduyzeenktnıaıeltityilmirgTtakhöriaaonmnonebzpdmmeeıeiuıntşteküieztedmmilnnca.auiinBhsKslşeittueöoylarryemeemyrlktaegiuiıonzettsu,amı uştus“nkbhnh.Keaıaüüanblbnökfadueteüğüypazrmaalunyoelynıelriniımntyuivniineeendakktydkahlııdhaesır”aıbşıaaşöpvtasucalzeiçkuraalsreııuıçyköıkdlsvdunazaaımeşatncmerelykıltupaakamaimmykakiiyiarlsşıtaadışaanlivmdkebtedecıdyisalraaekaadeer.szinddlneBvıaeyaavmlluelrseaylaedıerasvyarzatsgaıehne,iyıönygmaandaraeknaaveüte,i ralamış: rildi. İktidar isterse kendisine yönelik “ Halkı heyecanlandıracak yayınla eleştiri getiren her yayını kötü mak rın yapılması yasaktır. Meclisteki görüşmeler halkı heyecanlandıracat nitelikteyse yazılmayacaktır. Hükemeti eleştirmek ve hükümetin çalışmalarını etkileyecek biçimde yazılar yasaktır. satlı ve mübalağalı bulup savcıları harekete geçirebilecekti. Savcılar o dönemde özgürdür diye düşünenler varsa hemen belirtelim; Menderes savcıları resen emekli etme hakkını hükümete tanıyan bir de kanun çıkardı. Savcılar, başlarında Demokles’in kılıcı gibi sallanıp duran “resen emekli edilme” korkusu nedeniyle basına dava açmak için adeta birbiriyle yarıştılar. Pulliam Davaları ABD’li ünlü gazeteci Eugene Pul liam Türkiye’ye gelerek Başbakan Menderes’ten randevu talebinde bu lunur. Uzun zaman bekletilmekten sı kılan Pulliam, tam ABD’ye dönecek ken “Başbakanın kendisini İzmir’e gi derken vapurda görüşeceğini söyle yip yalvar yakar ülkesine dönmekten alıkoydular. Ancak Menderes, vapu ra binmediği gibi Pulliam’ı arayıp ye ni bir randevu da vermedi. ABD’ye dö nen Pulliam, Indianapolis gazetesin de “On ikiye çeyrek var” başlıklı ya zısında Menderes ve yönetimi hak kında ağır bir yazı yazdı. Bu yazı, Amerika’da 72 ga zetede, bizde ise dört gazete ve iki dergi de alıntı ya pılarak yayımla nır. ABD’de yazı yı alıntılayanla ra Menderes’in ya pacağı bir şey yok tur ama Türkiye’de yazıdan alıntı ya pan dört gazete ve iki dergi kapatı Eugene Pulliam lır, sorumlu yazı işleri müdürleri hakkında hapis ceza sı verilir. Pulliam nedeniyle gazetelerin ka panması ve gazetecilerin hapsedilme si üzerine Milliyet gazetesi yazarı Ab di İpekçi dayanamayıp “Pulliam’a açık mektup” başlıklı bir yazı döyenir: “Pulliam’a açık mektup: Sayın Mr. Pulliam, lütfen bir daha Türkiye hakkında yazı yazmayınız. Gerçi sizin oralarda herkes istediğini düşünüp yazmakta serbesttir, basın hürdür. Ama bizim buralarda, basının hâlâ hür olduğunu zanneden meslektaşlarımız var. Onlar bunları iktibas ediyorlar. Ama aradaki fark 6 yıl, 7 ay 16 gün hapis, 19 bin 888 lira para cezası ve 3 gazetenin kapatılıp yüzlerce gazetecinin işsiz kalması....” İnönü’ye suikast haberlerine de yasak DP iktidarı çıkardığı kanunlar yetmezmiş gibi fiili durumlar yaratarak savcılar eliyle gazetelerin neredeyse bütün sayfalarını tekziplerle yayımlamasına, sansürleyerek sayfaların boş çıkmasına neden olmaktadır. İnönü’nün Uşak’ta, Topkapı’da, Yeşilhisar’da saldırıya uğradığı heberlerine yer veren gazeteler kapatılmakta, gazeteciler ağır hapis cezaları almaktadır. Gazeteci sanıkların mahkumiyeti kesinleşmeden tutuklanmalarını engelleyen 39. madde de kaldırıldı. Menderes iktidarı süresince yargılanan gazeteci sayısı 1161, tutuklanan 238, toplam mahkumiyet 57 yılı buldu. İlk Havuz Medyası’nı kuran da DP’ydi DP, kendi iktidarını destekleyen gazete ve dergilere resmi ilan, kâğıt tahsisatı, örtülü ödenekten yardım ve gazete binası yapımında kolaylıklar sağlamada kamu kaynaklarını seferber ederken bununla yetinmeyip bir de bugünkü deyimiyle havuz medyası oluşturma konusunda da ilk adımları atan hükümet oldu. Bu havuz medyasına işadamları ile birlikte partili yöneticileri de ortak etti. Hisselerinin çoğu DP’ye ait olan Zafer Gazetesi dışında Neşriyat A.Ş’yi kurdu. İktidarın dönemin ünlü sanayici ve tüccarları üzerinde baskı kurduğu pek çok sanayicinin anılarında yer almıştı. CHP üyesi olan ve İsmet İnönü ile yakın ilişkisi bulunan Vehbi Koç’un CHP’den istifa etmesi ve DP’ye geçmesi için bizzat Başbakan Adnan Menderes’in nasıl baskı kurduğunu, bu baskıdan bunalan Koç, DP’ye geçmese de üzülerek CHP’den istifa etmek zorunda kalışını kendi anılarında detaylarıyla anlatmıştı. Aşağıda anılan şirkette Nejat Eczacıbaşı, Vehbi Koç, Raif Dinçkök gibi isimlerin yer almasının da bu baskının sonucu olduğunu anlamak 23 Ekim 1959 tarihli Resmi Gazete yayınının ardından gazetemizde yer alan haber... güç değil. 23 Ekim 1959 tarihli Resmi Gazete’de kuruluşu ilan edilen Neşriyat AŞ’ye ilişkin haberi o günkü Cumhuriyet gazetesi birinci sayfadan görmüş. “DP’nin de ortak olduğu yeni bir basın şirketi kuruldu. Bazı şahıslarla firmaların da katıldığı şirket; her çeşit neşriyat işleri ile meşgul olacak. Her nevi kâğıt ve matbaa levazımatı ithal ve satışı ile her çeşit neşriyat işleriyle meşgul olmak üzere, Demokrat Parti Genel İdari Kurulu’nun da ortağı bulunduğu bir anonim şir ket kuruldu. Kuruluşu bugünkü Ticaret Sicili Gazetesi ile ilan edilen, 1 milyon 100 bin sermayeli şirkette 100 bin lira sermayesi olan DP Genel İdare Kurulu’ndan başka birçok firma da ortak oldu. Sermayesinin dörtte biri ödenmiş olan şirketin ilk idare meclisi üyeleri ise DP Genel İdare Kurulu adına Vecibe Dülger, Nejat Eczacıbaşı, Hilmi Bayındırlı, Raif Dinçkök ve Nüzhet Tekür’den oluştu. İlk murakıplar da Ferruh Verdi ile Kiryako Pamukoğlu oldular.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle