17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 22 MAYIS 2019 ÇARŞAMBA [email protected] TASARIM: SERPİL ÜNAY olaylar ve görüşler Milli Eğitimin büyük çöküşü Metin Aydoğan 5. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, 1970 yılında eğitimle ilgili olarak şunları söylüyordu: “Bugünkü okullarda yetişen gençlere ülke yönetimi teslim edilemez. Biz, laik okullara karşı imam hatip okullarını bir seçenek olarak düşünüyoruz. Devletin kilit mevkilerine yerleştireceğimiz kişileri, bu okullarda yetiştireceğiz.” 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, benzer şeyler söylüyordu: “İmam hatip okullarında iyi eğitim veriliyor. O çocuklardan zarar gelmez. Türkiye laikliği dinsizlik olarak anlamış, yanlış tatbikatlar yapmıştır. 1930’lardaki laiklik anlayışını yanlış olarak görüyorum.” 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: “Biz dindar ve kindar bir nesil yetiştireceğiz” derken, 1. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk şunları söylüyordu: “Eğitimin amacı yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, ülkede ahlaklı, cumhuriyetçi, devrimci, atılgan, olumlu, giriştiği işleri başarabilecek yetenekte, dürüst, sorgulayıcı, iradeli, yaşamda karşılaşacağı engelleri yenecek güçte, karakter sahibi genç yetiştirmektir.” ABD ile anlaşma Türkiye, 27 Aralık 1949 tarihinde ABD ile Türk milli eğitimini kapsayan bir ikili anlaşma imzaladı. Anlaşma, “Türkiye’de kazanılacak Amerikan yanlısı kadroların eğitilme biçimini” saptıyor ve “bu uğurda yapılacak harcamaların karşılama yöntemlerini” belirliyordu. Türkiye’den ABD’ye gönderilecek Türk öğrenci, öğretim üyesi ve kamu görevlileri ile ABD’den Türkiye’ye gönderilecek Amerikalı uzman, araştırmacı ve eğitimcinin konumlarını belirliyordu. Anlaşma’nın 5. maddesi, dikkat çekici maddelerden biriydi. Bu madde, yukarıda açıklanan işleri yapma yetkisinde olan, “Türkiye’de Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu” adlı bir yapılanmanın kuruluşunu belirliyordu. 5. madde şöyleydi: “Komisyon, dördü TC. vatandaşı ve dördü ABD vatandaşı olmak üzere 8 üye Amerikalıların Türk milli eğitimine 1949’dan beri süregelen ilgisi 70 yıldır hiç eksilmedi. Türk Milli Eğitimi, bugün altından kalkılması güç bir karmaşa içine girmiştir. AKP, yönetime geldiği 2002’den bugüne dek eğitim sistemi 16. kere değiştirdi. den oluşacaktır. ABD’nin Türkiye’deki diplomatik misyon şefi komisyonun fahri başkanı olacak ve komisyonda oyların eşit olması halinde kararı, komisyon başkanı verecektir.” Milli Eğitim Bakanlığı’nda, çalışmalarını etkin bir biçimde sürdüren “Milli Eğitimi Geliştirme” adlı bir komisyon daha vardır. Eğitim sistemini belirleyip uygulamasına, personel politikalarından ders programlarına, imam hatip okulu açılmasından Yüksek İslam Enstitüleri’nin yaygınlaştırılmasına dek pek çok konuda stratejik kararlar veren bu komisyonun, 1994 yılında 60 personeli vardı. Bunların üçte ikisi Amerikalıydı. Komisyonun başında L.Cook adlı bir Amerikalı bulunuyordu. L.Cook’tan ayrı olarak adı Howard Reed, unvanı “Milli Eğitim Bakanlığı Bağımsız Başdanışmanı” olan, bir başka “etkin” Amerikalı daha vardı. YDD ile yeni bir boyut 1949 yılında imzalanan ve adı “Türkiye ve ABD Hükümetleri Arasında Eğitim Komisyonu Kurulması Hakkındaki Anlaşma” olan bu anlaşma, Türk milli eğitimini ABD denetimine bırakan süreci başlattı. Yeni Dünya Düzeni (YDD) politikalarının azgelişmiş ülkeler için öngördüğü, “dinsel eğitim” ya da “eğitimin dinselleştirilmesi” bu anlaşmayla geniş bir boyut kazandı. Eğitimin birliği, dinsel eğitimde birliğe kaydı. Hedefler, “bütün okullar imam hatip olmalıdır” anlayışına yöneldi ve bu tutum yerleşik eğitim politikası haline geldi. İmam hatip mezunları, harp okulları yerine 2016 yılında kurulan “Milli Savunma Üniversitesi”ne girdiler. 1949’dan bugüne dek, binlerce Türk, Amerika’ya “eğitilmek–etkilenmek” için gitti, yüzlerce Amerikalı Türkiye’ye “eğitmeketkilemek” için geldi. Amerika’ya gönderilen Türklerin hemen tümü Türkiye’ye döndüklerinde üst düzey görevlere getirildi. Amerika Birleşik Devletleri’nde eğitim gören insanların büyük bölümü, Amerikan yanlısı tutum izlediler. Yetkilerini, Atatürkçü, yurtsever kadroları etkisizleştirerek tasfiye etme yönünde kullandılar. Amerika’da eğitim görmek bürokrasi, siyaset ya da med yada yükselmenin aracı haline geldi. AKP dönemi Amerikalıların Türk milli eğitimine 1949’dan beri süregelen ilgisi 70 yıldır hiç eksilmedi. Demokrat Parti, Köy Enstitülerini kapatırken, AKP yatılı bölge okullarını ve askeri liseleri ortadan kaldırdı. İnönü dönemi dahil bugüne dek yönetime gelen bütün partiler ve darbeler dahil sürekli imam hatip okulu açtı. Bugün bu okullarda 1.3 milyon öğrenci okuyor. “Vakıf üniversitelerinden” yabancı dilde eğitime, ortaöğretimden 4+4’lere dek; yaratılan kaos ortamında, paralı duruma getirilen Türk milli eğitimi, bugün altından kalkılması güç bir karmaşa içine girmiştir. AKP, yönetime geldiği 2002’den bugüne dek eğitim sistemi, 16. kere değiştirdi. Mayıs 2019’daki son değişiklikle; ders sayısını azalttı, öğrenciye üniversitelerde olduğu gibi ders seçme hakkı getirdi. Matematik dersini seçmeli yaparken din dersini zorunlu tutmayı sürdürdü. Öğrenciler, bir şeyler öğrenmek için değil adeta öğrenmemek için eğitilir duruma geldi. Oktay’dan gazetemize ziyaret Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay önceki akşam gazetemize ziyarette bulundu. Seyfi Oktay ve eski İBB Üyesi İsmail Koç’la birlikte Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Alev Coşkun ve gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya’yı ziyaret ederek başarı dileklerinde bulundu. Cumhuriyet Gazetesi’nin bugün kaybettiğimiz cumhuriyet kazanımlarının en büyük savunucularından ve son kalelerinden biri olduğunu belirten Oktay, 19 Mayıs’ın 100. yıldönümü nedeniyle basılan 100. yıl eki nedeniyle de tebriklerini iletti. Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Alev Coşkun ise eski Adalet Bakanı Oktay’ın bakanlığı sırasında yaptığı çalışmaların laik, demokratik cumhuriyet ve yargı bağımsızlığı adına çok önemli olduğunu belirtti. Ziyaret sırasında Oktay ve Coşkun kitaplarını birbirlerine armağan ettiler. 1 Hangi dil bayramı? Sadık YAŞAR Araştırmacı 1932’deki ilk Türk Dili Kurultayı’nın açılış günü olan 26 Eylül, ülkemizde “Dil Bayramı” olarak kabul edilmiş, Kurultay’ın açılışının birinci yılı olan 26 Eylül 1933’ten itibaren bayram olarak kutlanmaya başlamıştır. (1)12 Eylül Darbesi’ne kadar coşkuyla ve bilinçle kutlanan bu özel gün, devam eden yıllarda sade mesajlarla anılmış ve dar bir çevrede idrak edilerek kutlanmıştır. Devletin resmi Dil Bayramı 26 Eylül günü olmasına rağmen, ülkemizde kutlanan bir diğer Dil Bayramı ise 13 Mayıs’ta olanıdır. Bu günün bayram olarak ilan edilmesi ise, Karamanoğlu Mehmet Bey’e atfedilen fermana dayandırılmaktadır. Fermana göre Karamanoğlu Mehmet Bey, 13 Mayıs 1277’de, “Şimden girü, hiç kimesne, kapuda, divanda, mecliste ve seyranda, Türk dilinden gayrı söz söylemeye... (Bugünden sonra hiç kimse, dergâhta, divanda, mecliste ve sarayda, Türkçeden başka dil konuşmayacaktır)” diyerek, Türkçeyi devletin resmi dili yapmıştır. Ferman Karamanoğlu Mehmet Bey’e mi aittir, yoksa Selçuklu divanında alınan ortak bir karar mıdır, o divanda Karamanoğlu Mehmet Bey vezir midir, yoksa daha sonrasında mı vezir olmuştur, bu tartışmalar halen sürmektedir. Merak edenler, Prof. Dr. Erdoğan Merçil’in 2000 yılının nisan ayında Belleten Dergisi’nde yayımladığı makalesinde ayrıntılı bilgiye ulaşabilirler. (2) Devletin resmi olarak kutladığı 26 Eylül gününün hangi tarihten itibaren kutlandığını biliyoruz. Fakat 13 Mayıs’ın 1960’lı yıllara kadar kutlandığı kaydedilmemiştir. Tespit edebildiğim en erken tarih ise 19 Aralık 1960’dır. Bu tarihten itibaren Karaman’da her yıl düzenli olarak anılmış, yerel ve ulusal basında gündem olmuştur. 13 Mayıs günü bu yıl da, şenliklerle kutlanan ve gerek basında gerekse sosyal medyada paylaşılan konulardan birisi olmuştur. Aslında alakası olmadığı halde Karamanoğlu Mehmet Bey’in Türkçeye önem verdiğini ve devletin resmi dili ilan ettiğini iddia edenler, bu günü kutlayanlar; acaba 26 Eylül’ü de kutlarlar mı? Türkçeyi başta Arapça ve Farsça olmakla beraber yabancı kelimelerin boyunduruğundan kurtarmak için en ciddi çalışmaları yapan Atatürk’ü hatırlarlar mı? Alternatif zafer günlerinin kutlandığı ve 2 3 alternatif kahramanlıkların türetildiği bu dönemde, alternatif Dil Bayramı’na da gerek yoktur. Türk Dil Bayramı’nın tarihi 26 Eylül’dür, bu günden başka kutlanan günler folkloriktir, resmiyeti yoktur. “Türk demek dil demektir. Milliyetin çok belirgin niteliklerinden biri dildir. Türk milletindenim; diyen insan, her şeyden önce ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır” diyen Atatürk’ün, dil konusunda işi ne kadar ciddi yaptığını, ne kadar önemsediğini, çalışmalarına vereceğim birkaç örnekte daha iyi görebiliriz. Atatürk elinde “öz Türkçe” kalem ile Arapça ve Farsça kelimelerle mücadele ediyor. (Cumhuriyet, 29 Eylül 1932) (Görsel1) Atatürk’ün bir Geometri terimleri kitabı yazdığı bilinir ancak askeri rütbelere Türkçe karşılıklar bulduğu pek bilinmez. Bu rütbelerin neredeyse hepsi halen kullanılmaktadır. (Akşam, 24 Şubat 1935) (Görsel 23) 1 Cumhuriyet, “Türk Dili Bayramı”, 26.Eylül 1933, s.3. 2 Erdoğan Merçil, “Türkiye Selçukluları Devrinde Türkçe'nin Resmî Dil Olmasını Kim Kabul Etti?”, Belleten, Cilt: LXIV, Sayı 239, Yıl 2000, s.5157.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle