22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr. TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 1113 MAYIS 2019 PAZARTESİ Umut yok batıyoruz23 Haziran İstanbul seçimine giderken hiçbir gösterge 31 Mart’tan daha iyi değil l Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu: Türkiye’nin daha demokratik, daha özgürlükçü, bilime, aydınlanmaya ve kurumsallaşmaya önem veren bir anlayışla yönetilmesi gerekiyor. Böyle bir dönüşüm olmadan krizden çıkış olmayacak. l Bu dönemde Türkiye’nin geçmişte karşılaştığı krizlerden farklı olarak günbegün hafta ve hafta akut etkilerinin görülmesinden öte çok uzun süreli, yavaş yavaş, insanın bataklığa batmasına benzer bir tablo görüyoruz. ŞEHRİBAN KIRAÇ Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, var olan zihniyet ve ekonomi politika anlayışı devam ettiği sürece Türkiye’nin nefes almasının mümkün olmadığını söyledi. Kozanoğlu, ekonomide umut verici söylemin zor olduğunu vurgulayarak, “Dolar 6.20 TL’ye çıkmışsa belki yarın çok daha büyük bir sıçrama göstermeyebilir, faizler bulunduğu yerde kalabilir ama bu bile bir ekonominin yavaş yavaş bulunduğu yerde çürümesi için yeterli bir neden” dedi. Türkiye’de en endişe veren göstergenin işsizliğin yükselmesi olduğunu dile getiren Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu ile İstanbul seçiminin yenilenmesinin ekonomiye etkisini, krizi ve çıkış yollarını konuştuk n İstanbul seçiminin tekrarlanması krizdeki Türkiye ekonomisi açısından ne anlama geliyor? 23 Haziran’a giderken ekonomide hiçbir gösterge 31 Mart’tan daha iyi olmayacak. Türkiye’de en endişe veren gösterge işsizliğin yükselmesidir. Ocak 2019’da işsizlik oranı yüzde 14.7’ye çıktı, gelecek dönemlerde yüzde 15’in üzerinde gelecek. Bu süre zarfında da merak ediyorum geçim sıkıntısı çeken kesime AKP nasıl bir mesaj verecek. Türkiye’de zaten işgücü piyasasında yapısal bir bozukluk var. İşgücüne katılım yüzde 50 seviyesinde, bu, yüzde 15’in işsiz kalması demek, 100 kişiden yaklaşık 43’ünün çalışması Bir programla çıkış önermem n Çıkışı nerede görüyorsunuz, IMF’ye gidilme ihtimali var mı? Türkiye için bir ekonomi programı çerçevesinde çıkış yolunu önermiyorum. Türkiye’nin öncelikle daha demokratik daha özgürlükçü, bilime ve kurumsallaşmaya önem veren bir anlayışla yönetilmesi gerekiyor. Böyle bir dönüşüm olmadan ekonomik performanstan fazla bir şey beklenmemeli. IMF’nin Türkiye benzeri ülkelere önerdiği reçetelerin de fazla hayır getirdiğini düşünmüyorum. Bugün IMF ile bir anlaşma yolu aransa burada ABD’nin onayı gerekiyor. ABD ile S400 sorunu varken onaylanacağını beklemiyorum. Diyelim ki sorunlar aşıldı ve IMF ile bir anlaşma yapılacak, hiçbir hesabın verilmediği harcamaların kısıtlanması gerekiyor, bu bir anlamda Cumhurbaşkanı’na mali yetkiler veren sistemin tıkanması anlamına geliyor. Bu açıdan da IMF ile anlaşma yapmak kolay görünmüyor. Ben IMF temelli bir kemer sıkma politikasını desteklemem. Ama hükümetin Bakan Berat Albayrak’ın niyetlendiği hamleleri yapabilmesi de kendi iç kaynaklarıyla mümkün değil. Böyle büyük bir enjeksiyona ihtiyaç var. demek. Çalışacak insanların yarısı bile işgücüne katılamıyorsa o toplumun üretken bir toplum olması beklenemez. Türkiye ne yazık ki bu eşiğin altına düşmüş durumda. n Bu kadar yüksek işsizliğin sonu nereye varır? İspanya gibi ülkelerde gençlere yeni yetenekler ve beceriler kazandırmak için çabalar var. Ama Türkiye’de işsizliğin getirdiği karamsarlık, dışlanma duygusu, şiddete yatkınlık gibi psikolojik sorunlarla karşılaşmaları daha yaygın. Türkiye’de ne bir işte ne eğitimde olan gençlerin oranı yüzde 25’lerin üzerinde. Dünyanın değişik coğrafyalarında kapitalist küreselleşmenin getirdği gelir ve servet dağılımı bozuklukları ve insanların üretimden dışlanmasına karşı çok ciddi bir tepki oluşmuş durumda. Bir anlamda küresel kapitalizmin sonuna geldik. Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, Şehriban Kıraç’ın sorularını yanıtladı. KURTULUŞ ARI Kamu üretimde daha etkin olmalı Nefes almak yok n Ekonomi için umutlu ola Ekonominin önünde 3 seçenekten söz edebiliriz: 1 Kamunun ekonomide üre tekrar ihya edildiği bir anlayış gerekiyor. Ama böyle bir iktidardan bunu bekleme re kesilecektir. 3 Tehditlere, korkutmalara, sopa sallamalara dayana bilme imkânı var mı, her şey tim bağlamında da daha et miz söz konusu değil. rak insanların hizaya gele güzel olabilecek mi? kin olması gerekiyor. Tan 2 Bunu pek temenni et ceği, ekonominin bu şekil Ekonomik göstergelerde 23 Haziran’da da daha sonraki dönemde de var olan zihniyet ve ekonomik politika anlayışı devam ettiği sürece Türkiye’nin bir nefes alması mümkün değil. Aslında 20082009 krizinde farklı olarak gözlemlediğimiz zim satışlarında bunu tek mem ama kendi parametre de yoluna gireceği anlayışı rar hatırladık. Devlet her şe leri içinde bir çözüm olabi terk edilmeli. Eğer bu yön yi üretmez ama onun dü lecek piyasacı bir yaklaşım. temden vazgeçilmezse Tür zenleyici rolü çok önemlidir. 2001 ve 1994 krizindeki gibi kiye ekonomisi debelenme Kamuculuğun, planlamacığın yine büyük fatura emekçile ye devam eder. Yurttaş için zor dönem 2 tane çok ciddi tehlike var. Bi rincisi borçların azaltılması ça bası. Türkiye’nin dış borçları 2018’in birinci çeyreğinde Oylara sahip 467 milyar dolarken şu anda çıkmak önemli n Yılın ikinci yarısında ekonomide bir düzelme beklentisi söz konusuydu, siz ne ler öngörüyorsunuz? lerini artırıyor. Firmaların bunun altından kalkması hem çok zor olacak hem de firmaların 2011 krizinden de 1994 krizin 448 milyar dolara düşmüş. Bu borçların üretkenliği verimliliği artıracak alanlara yönelmemiş. Borçların hızlı şekilde azaltılması daha büyük bir tehlikeyi n Ekonomide dip nokta göründü mü, çürüme, batış nereye kadar gider? En iyimser tahminciler bile seçimlerin dip olacağını ondan sonra yükselişin başlayacağını düşünüyorlardı. Hiçbir analitik Ekonomide düzelmeye dönük bir potansiyelin bulunduğunu düşün müyorum. Özellikle 31 Mart seçimi ve sonrasında hükümetin ekonomide durumun va den de tanık olduğumuz gibi işçi çıkartma, işçilerin ücretini geç ödeme, eksik ödeme, işten çıkartıkları çalışanların yerine kalanları daha uzun mesailere bırakma gibi koşulları önlerine koyacaklar. Sade yurttaş bir ta getirir. Ekonomi durgunlukta. Mal ve hizmet üreten şirketlerin kapasiteleri artmıyor. Nakit akışları durmuş vaziyette. Tüm kaynaklarını borçlarını ödemeye ayırmaları demek üretimlerini daha da değerlendirme yapmadan ekonomi hametini kavrayama yönetimi de 20082009’da V şeklinde krizden dönüşe güveniyorlardı ama şu anda o zamanın potansiyelinin olmadığının farkında değiller. O dönemde IMF’den büyük kaynak geldi. Dünya likitideye boğuldu. Petkim, Tüpraş, Erdemir gibi büyük kuruluşlar elden çıkartıldı. Şimdi öyle bir potansiyel yok. Dünya ekonomisi dığını görüyorum. Bu da manzaranın daha ürkütücü bir hal almasına yol açtı. Mart ayı dolar kuru ortalaması 5.40 TL iken şu anda 6.20 TL’ye sıçla uygun değil. Şu anda Türkiye’nin imajı rış durumda. İki yıl da dibe vurmuş durumda. Ekonomide lık hazine bonolarının raftan istihdam olanaklarınının daralmasıyla bir taraftan da hayat pahalılılığıyla karşı karşıya kalacak. Cumhurbaşkanı “gaz sıkışması”ndan bahsetti, asıl enflasyonda bir gaz sıkışması olduğu düşünüyorum. Enflasyon rakamlarında üretici fiyatlarıyla tüketici fiyatları arasındaki fark 10 puanın üzeri düşürmek demek. Bu umut verici şeyler söylemek faizi de yüzde 25’i aştı. Kdmdrgıöaarnıİsenkdietdşakeiaçnirnolgicienreçikr.olıtaiknmernae.hiırrBnlnmeiuikdnçaeeebkdykikrasairlemanemndldaaeilorasklnmiaındtuilı.ğFı.aizçoksvvieeyzroariiİcssrlne.iaiscEmdhaekiönepoğnlösaniçünanroışıjkeenlmüammirmoniıaylnyaidsl.nleıdaeıçryaniıloongaskarinoluicnmuarmk.auKt usrıubnondyrkaüaçFrnklrieasrtddmrmeoiıllnadlaeaıslirnya,ıinrıdşdımiöinanrvkaTkifezlaLuityiclrzceeiiinortniçiysnsoaininkranydtmüdteıke.nan ne çıktı. Bu da gelecek dönemlerde tüketici fiyatlarına yansıyacak. Kurdaki artış da fiyatları daha yukarıya taşıyacak. İnsanların satın alma gücü geriledikçe giderek en zaruri ürünlere yöneliyorlar. lerin enflasyonun yüksek olduğu bir ortamda kredilerin enflasyon oranında artması gerekiyor. Liyakat yoksa yenilik olmaz Böyle bir ekonominin çıkış yaka lama dinamiği kaybolur. Olduğu n Hükümet bu kri çok açık bir ülke. Kendi düşük sektörlere hapso yerde debelenmeye başlar. Zaten zi öngörmedi mi, hangi kaynaklarınızın ötesinde lundu. Bu da bir taraftan bu kriz ortamının başından be noktadan itibaren yan geçici bir refah yaşanma borçların geri ödenme ri Türkiye’nin geçmişte karşılaş lış yapmaya başladı, bu sına neden oldu. 2012’de sini zorlaştırdı. Üçüncü tığı krizlerden farklı olarak gün kadar seçimin yapılma yabancıların borsada aşama ise başkanlık sis begün hafta ve hafta akut etki sı mı ekonomiyi bu ha ki yatırımları ve dev temine geçilmesi. Şim lerinin görülmesinden öte, çok le getirdi? let iç borçlanma senet di Türkiye’de liyakat me uzun süreli, yavaş yavaş insa Buna aşama aşama lerine park ettimleri pa kanizmanının tıkandığı, nın bataklığa batmasına benzer bakmak lazım. Türkiye ra miktarı 140 milar do tüm yetkilerin yandaş bir tablo izliyor. Dolar 6.20 TL’ye kapitalist küreselleşmey lardan giderek krizin en lık, cemaat, tarikat bağ çıkmışsa belki yarın büyük bir le ülkenin dinamiklerini şiddetli yaşandığı ağus ları çerçevesinde verildi sıçrama göstermeyebilir, faizler göz önüne almadan gö tos eylül döneminde 40 ği bir sisteme geçildi. Bi bulunduğu yerde kalabilir ama zü kapalı bir bütünleşme milyar dolara düşmüştü. limin olmadığı, liyakate bu bile bir ekonominin yavaş ya süreci izledi. Türkiye sı İkinci aşama eneji ve in değer verilmeyen bir sis vaş bulunduğu yerde çürümesi cak para dediğimiz anın şaat gibi döviz üretme temde yenilik de inovas için yeterli bir neden. da vurup kaçan akımlara yen üretkenlik seviyesi yon da olmaz. Sarmısak 10 TL’yi görecek Ülke genelinde yükselen sebze fiyatlarında bu kez başı sarmısak çekecek. Üreticiler, geçen yıl kilosu 1 TL’ye kadar düşen sarmısağı bu yıl 10 TL’den satmaya hazırlanıyor. Kilosu 6 TL civarında olan kuru sarmısak, geçen yılki sezon sonunda ise kilosu 1 TL’ye kadar düşmüştü. Bu yıl ise başlayan sarmısak hasadıyla birlikte üretici yeşil sarmısağın kilosu 45 TL’den satıyor. Kuru sarmısakta yeni hasat için yaklaşık bir ay daha tüketicinin beklemesi gerektiğini söyleyen üretici, kuru sarmısağın kilosunu ise 10 TL’den satmayı hedefliyor. Yeni mahsul sarmısağın kilosunu 10 TL’den satmayı planladıklarını belirten Güneydoğu’daki üreticiler, bunun sebebinin ise diğer bölgelerde üretilen sarmısağın rekoltesinin düşük ol masını gösterdi. Araban Ziraat Odası Başkanı Hasan Altun, Araban Ovası’ndaki sarmısağın üretiminin 3 yıl içinde sürekli değiştiğini de belirterek, 2017 yılında 30 bin dönüme çıkan sarmısak ekili arazinin bu yıl 10 bin dönüme kadar düştüğünü kaydetti. l Ekonomi Servisi Türkiye çok şeffafmış! Emekçilerin ‘kırmızı çizgimiz’ diye tanımladığı, büyük hak kayıplarını getirecek olan kıdem tazminatı ile ilgili Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, kıdem tazminatı reformunu bu yıl içinde gerçekleştireceklerini söyledi. Albayrak, CNN Türk’te yaptığı açıklamada Türkiye’nin ekonomik anlamda şeffaf bir ülke olduğunu savunarak, “İçi dışı her şeyi gözüküyor Türkiye’nin, o kadar şeffafız” dedi. Albayrak’ın açıklamaları şöyle: n Faizler hâlâ yüksek, düşmeye devam edecek. Çok daha güçlü bir dengelenme sürecini ortaya koyacağız. n Tünelin ucundaki ışık daha da görünür halde. n Dünyada travmatik bir olay yaşamadığımız sürece 2019’da enflasyon dengeli bir noktaya ulaşacak. n ABD Başkanı Trump’ın benimle görüşmesini üzerime almıyorum. Trump’ın hem ülkemize hem Cumhurbaşkanımıza duyduğu muhabbetten ötürü olduğunu düşünüyorum. n Dö viz eskisine göre Berat Albayrak vatandaşla rımızı daha az etkiliyor. Bireysel borçluluk dü zeyi daha az. En yoğun mücadeleyi dövize karşı veriyoruz. n Emeklilik sistemin deki değişimi bu yıl için de gerçekleştireceğiz. n İmalat ve ihracat sektörünü destekleye cek bir paket açıklaya cağız. Uzun vadeli, TL bazlı, düşük maliyetli bir paketi mayıs, haziran gi bi açıklayacağız. l Ekonomi Servisi Dinozorun kuyruğu Dinozor can çekişirken, kuyruğuyla etrafını yıkıp dökermiş. Hayır, hegemonyası çökmekte olan siyasal İslamın elinden kaçmakta olanı tutmaya çalışırken sergilediği fiziki ve simgesel şiddetin ülkede yarattığı “beka sorununa” değinmeyeceğim. Daha çok, hegemonyasının çöküş sürecine adapte olamayan ABD yönetiminin, Trump döneminde devreye sokmaya başladığı, ekonomik ve siyasi politikaların gündeme getirdiği felaket senaryolarını düşünüyorum. Bir kez kırıldı mı... Bir merkez altında kurulan hegemonya bir kez kırıldı mı, hegemon konumundaki ülke, hegemonyasını kalıcı olarak restore edemez, her restorasyon atılımı, bir öncekinden daha sarsıntılı gelişmelere yol açar, çöküşü hızlandırır. Bu gerçeği II. Dünya Savaşı ertesinde, Süveyş Krizi’nde, “9/11” ertesinde ABD, Bush yönetiminin ilan ettiği “Terörizme karşı küresel savaş” politikasıyla, bir imparatorluk düzenine geçme çabalarının sonuçlarında görmüştük. Şiddet bir imparatorluk düzeni inşa etmek bir yana gerileme sürecini hızlandırdı: Rusya toparlanarak kaybettiği nüfuz alanı bölgelerini geri almaya, Avrupa Birliği projesini, sağ popülist grupları destekleyerek aşındırmaya, AKP Türkiyesi’ni geleneksel müttefiklerinden, hatta NATO’dan kopartmaya başladı. Dahası şimdi, Rusya, artık ABD iç politikasına da müdahale edebiliyor. Bu sırada Çin, bir ekonomik teknolojik süper güç olarak yükseldi; Asya’dan Avrupa’ya, “Tek yol Tek kuşak” projesiyle, Afrika ve Latin Amerika’daki ekonomik/siyasi etkisiyle kendi “küreselleşme” sürecini, dolayısıyla potansiyel bir hegemonyanın maddi zeminini inşa etmeye başladı. İkinci hamle ABD, Trump döneminde, ikinci bir hamle yapmaya çalışıyor. Ancak bu kez bu hamleyi yöneten, belirgin bir “Büyük Strateji”den söz etmek zor. Üstelik, küresel ısınmayı, nükleer silahlanmayı önlemeye ilişkin uluslararası anlaşmalardan çıkmak, Birleşmiş Miletler örgütünü ve NATO’yu zayıflatmak, Almanya’yı “rakip güç” olarak tanımlamak gibi adımlar, geçmişte ABD’nin hegemonyasını ayakta tutan düzeni yıkıyor. Bu ikinci hamle, bir tarafta Ortadoğu’da bir “büyük savaş” olasılığının, diğer taraftan küresel çapta büyük güçler arası gerginlikleri, bir ÇinABD çatışması olasılığını güçlendiriyor. ABD bölgeye Patriot füze savunma bataryası, savaş gemisi, B52 bombardıman uçakları gönderdiğini açıklarken İran devletinin Devrim Muhafızları örgütünü terörist ilan etti. Böylece, ABD “Terörizme karşı küresel savaş” kapsamında İran’a karşı fiilen savaş ilan etmiş oluyordu. Şimdi bölgede, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri, İsrail ve ABD ekseni ile İranRusya (hatta Çin) ekseni karşı karşıya. Bugüne kadar “iki iskemleye birden oturmaya çalışan” AKP yönetiminin seçenekleri, yalnızca içerde değil uluslararası alanda da hızla tükeniyor. ABD politikaları, ekonomik alanda, Çin mallarına yüzde 25’e ulaşan ithalat vergileri getirirken, Çin’in de karşılık vereceğini açıklamasıyla, bizzat ABD liderliğinde inşa edilmiş uluslararası “liberal” ticaret sistemine büyük bir darbe vurdu; yeni bir mali kriz ve küresel resesyon olasılığını arttırdı. İronik olan şu ki, ABD ile Çin arasındaki ticaret pazarlıkları başarıya sonuçlansaydı, bu kez Dünya Ticaret Örgütü bu anlaşmanın dışında kaldığından, liberal ticaret sistemi yine büyük bir darbe yiyecekti. Kısacası, ABD yönetiminin (Trump’ın, hakkındaki soruşturmaların basıncını hafifletme arzusuyla da beslenen) dış politikası, yükselen rakip güçler karşısında gelişigüzel, rastlantılara tutsak reflekslere benziyor. Dolayısıyla dünya, birçok noktada, çok tehlikeli ve önceden tahmin edilmesi zor gelişmelere gebe, her an bir sıcak çatışmaya yol açabilecek, “Tükidides tuzaklarıyla” dolu bir döneme giriyor. Bu sırada, AKP’de temsil edilen siyasal İslamın iktidarda kalma çabasıyla, II. İstanbul yerel seçimlerini kazanmak için alacağı riskler, bölgede gelişen savaş ortamında (ülkedeki IŞİD varlığının, kangren olmuş “Kürt sorununun” da olası katkılarıyla) artmaya başlayan riskler, Türkiye’nin de büyük belirsizliklere gebe olduğunu düşündürüyor. ‘Hayat, erkek egemen siyasetten büyüktür’ CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi, Anne ler Günü nedeniyle yaptığı açık lamada çalışan annelerin hakla rının genişletilmesi için Meclis’e kanun teklifi sunduğunu anım satarak “Yasalar her ne kadar İlgezdi 100150 arasında kadın çalışanı olan işverene ‘emzirme odası’, 150’den çok ka dın çalışanı olan işyerlerine de ‘kreş açma zo runluluğu’ yüklemişse de bu sorumluluk kâğıt üzerinde kalmaktadır” dedi. Ücretli annelik iz ninin 52 haftaya, erkekler için 120 güne çıka rılmasını teklif ettiklerini belirten İlgezdi, “Biz kadınlar, her fırsatta ‘Dünya beşten büyüktür’ tezini sunan siyasal iktidara hatırlatmak iste riz ki, ‘Hayat erkek egemen siyasetten büyük tür’ ” diye konuştu. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle