18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
dizi TASARIM: İLKNUR FİLİZ Yazar Erendiz Atasü: Her toplumsal sınıfın kadını, aynı sınıfın erkeğine göre şanssız Görünmeyen emekçtenliğini,dilini,nesnelölçüsünü çok sevdiğim bir ya İ MArTzara, Erendiz Atasü’ye so ru yöneltmek hem keyifli hem de riskliydi. Tertemiz Türkçesi, keskin gözlemciliğiyle kaleme KADINaldığı yazıları, okuru gazeteden öteden beri okumaktaydı. Aca 8ba yeni açılımlar yapabilir mi yim, diye kaygılandım bir süre. 2 Enver Aysever EMDAESBUİYMATKÇAILLIARR! n Piyasa dedik; ucuz aşk romanlarının el üstünde tutulduğu, falcı büyücü kitaplarının çok sattığı, dinci ırkçı dilin egemen olduğu bir ortam söz konusu. Üste Sonra, dostluğumuzun güveniy lik AKP ile birlikte köpüren bu sü le, bıraktım kalemi kendi aksın diye. reçte, kimi kadınlar da işbirlikçilik En son Ankara Kitap Fuarı’nda karşı ediyor. Cemaat, tarikat sözcüsü laştık, has yazar görmenin, okuru ol gibi davrananları gördük. Edebi manın sevincini yine duyumsadım.. yatın, yazarın krizi diyebilir miyiz bu sürece? Yazarak kurtuluş söz Bağnaz dincilik... n 70, 80 darbeleri derken, AKP süreci geldi ve karşıdevrim tamamlandı bir ölçüde. Nasıl yorumlarsınız bu süreçleri? Aydının rolü nedir? konusu mu? Enver, edebiyat elbette krizde, ülkede ne krizde değil ki! Edebiyatçılara kızıyorsun, anlıyorum, ama hakkaniyetli davranacaksak, ülkenin bu duruma düşmesinde iş çev Cumhuriyetin laik, aydınlanmacı, relerinin, siyasetçilerin, basının, halkçı yani devrimci karakterinin yıp üniversitelerin, askeri ve hukuk ratılmasına Atatürk’ün ölümünden sal çevrelerin yanında edebiyatçı hemen sonra başlandığını kabul et lar hayli masum kalır! Yazmak, ya mek durumundayız. Aydınlanmış bir zar için dünyanın pisliğinden bir sı halk, toprak sahiplerinin ki bir kıs ğınak ve hayatı sürdürebilmek için mı Kurtuluş Savaşımıza fiilen katıl güç topladığı bir kaynak olabilir. mıştır ve yeni palazlanan burjuva Okuyan için de öyle. Gerçek edebi zinin işine gelmiyordu. Zaten “De yatla beslenen okurun dünyası ge mokrat Parti” CHP nin sağ kanadın nişleyecek, yaşamadığı hayat par dan doğmamış mıydı? 1940’ların so çalarına yakınlaşacak, duygusal nunda ve ‘50’lerde Köy Enstitülerinin kapatılması, devrimci Cumhuriyetin kadın politikalarından vazgeçilmesi; 1961 özgürlükçü anayasasının “12 Mart” döneminde kaldırılması; ve 12 Eylül rejiminin solu tasfiye etmesinden sonra, Ceza Kanunu’nun din devleti kurulmasını önleyen 163. maddesinin de kaldırılmasıyla, bağnaz dinciliğin siyasallaşmasının önünde bir engel kalmadı. Sovyet blokunun çöküşü, sol ideolojilerin aldığı derin yara, kapitalizmden memnuniyetsiz kitlele durdukları yeri unutmadan ve bu yere eleştirel gözle bakarak yazılmış, kadınların bin yıllardır susturulmuş seslerini ve duygularını işittiren edebi metinler, kanımca “kadın edebiyatı” adını hak eder. Yazarının cinsiyeti ve edebiyat yazarlarını ortaya koydukları yapıtlarıyla değerlendirmek durumundayız, hayattaki yalpalamalarıyla değil. Siyasi duruşunu beğenmiyorsak okumayız olur biter. “Kandırıldık” lafı kimi edebiyatçılara has bir olarak olgunlaşacaktır. Olgunluk her derde deva harika bir ilaç değildir; ama insanın başkalarına zarar vermeden ayakta kalma becerisini pekiştiren bir niteliği vardır. Edebiyat yaratısı ve alımlanması bireyin yalnızlığında geçen süreçlerdir. Düşünsel ve eylemsel olarak miskinleşmiş bir toplumsal ortamda, devrim ortamındaki bir ülkede devrimci şiirin kitleleri sürükleyen gücünü romandan, öyküden beklemek hayalcilikten de ötedir. ri dünyanın her yanında çaresiz koy cinsel yönelişi ne olursa olsun. Kadın şey değil, onlarla sınırlı da değil. muştu. Böylece 1980’lerde 1990’lar ların durduğu yer neresidir? Her top Türkiye’de geniş bir aydın kesimi da eskil ideolojilere dönüş başladı her lumsal sınıfın kadını aynı sınıfın er nin, sadece Bolşevik devriminden yerde. Bu 20 yıl dünya için çok kri keğine göre şanssız konumdadır; ka değil, gelmiş geçmiş tüm devrim tik, kanımca. Kapitalizm yeni tekno dınlar cinsel tabularla kuşatılmış ve lerden nefret eden ve korkan lojiler kuşanmış olarak başlangıçta gündelik hayatı doğuran ve sürdüren neoliberalizmin çakma kültür ki vahşetine dönmüş ve eski ideoloji ve göze görünmeyen “bakım emeği politikalarına aydınlarımı lerin en eskilerini nin” ağır yükü altına itilmiş zın ezeli ebedi hastalığı olan yani dinleri, laikliğin kökleştiği ortamlarda bile, ya Yazar Erendiz Atasü, lerdir. Böyle metinlerin yaza özgüvensizliğin ve Batı’ya rı bir kadınsa o elbette bir “ka koşulsuz hayranlığın da etdın yazar”dır. En azından be kisiyle bilerek bilmeyerek nına destek olarak almıştı. Laiklikten ödün Cumhuriyetin devrimci karakterinin yıpratılmasına nim görüşüm böyle. Öyle sanıyorum ki benim verimim kadın edebiyatı kapsamına girer. Sanat ve misyon eklemlendikleri, Atatürk’e ve Cumhuriyet devrimlerine dudak bükmeyi aydın olmanın bir karakteristiği haline getirdikleri ve sonuç olarak Demokles’in kılıcı gibikdttsnvsukdoEgdrtlyymreymvgyrOrvnobaauiueaieiryleeeüeeüoaaaıaoizriinrnnritreunoknDAKrğltcbrzttrnnafltbnkdoaihoçadlkeiiaazeazudu”edkakriayı”enrskükiKnleeynnldubguiklyddgidgreypdidimübnmıypkeuT,oocçeeamdnaa;btaailııiıoaieiraytndrdinnlğirüğnrnğğdlepsAlnriiüurtvialanmindeaaliıi?ullilnrevruldımlze’tnlştend.oKaşaa.kadrainaıkorert’omeitrEdeağenAyııdrumAireienanriPtumrrnnlinoiküıyiyamğeyuaaoftymeiKlyk.Knu’pialitenn“lzae“yzlaynassremkeadvZsuiiciPaükBYPenıraititkAaehzasntunsalüişakhğrnee’kniklaeettiadntıyvnvir,btByezta5yşulmoiaaeneksuikriireCo:ioikeafieuuenDıll5seitnjaone.nğOleyliapunedirlablrornumyonaykköımsivbknaidnrllyiırredesriaaıuenlthuaalıheaenifrtdüarrnşsyiannoduögçsuşsldmal1neobid“taıpedcemıiaüyrloülğç9ykpalnraiasraurdüiü“egdcaır?ş7gnayiııkarytanoayrşüannşüaoöar7gimeğEaytkiiyülrstıdrltdıyAk”ladmrtıüılöhauudlnitdanasaCiörberııonoüıpvnosıenyleoaktr!acnyinvueğynnlvitespaçrfyhgberzalennüütiidmeclialliautldl:niyytgakva,mzunenouaaaüedrasüelhniaaCodyhrdbanneşiaeobdrinnleydvbpaumlaeyraiaemdıuslueaoelhi,ieninnınroalmakkmiltj5şıalehiiaıiriarnçdn’a?hüaaaüardveldnkeşeıekmağt.etbotşnşgnkhtoDrdcslblnbaneaiıaıaieininlöieiieieıaeünnndrmrrnrmnYlrylr’nçtaaginnli’bkişçmingıaavilreönadökıSymiıızoıç.ireiyrylsrlniüaoebagaolçabİtkdaidmalrbyvmşkiiteüğrsimenotılıSrnkrltmimmyyşıtylugetryuöancetinşdıeiüsiiireiaomaicekrişnaosnzmıddıdrayuieıeşlssŞkrnkrlnlnadşy,naScidanai.üıgdayiboeeytuiöynüelkadmioıanmügoranS“aaakrimriiabnkğmbszattğnaimylğyköyikumzdraabtbshaaaılsizrdniaaiaeakrbnee,açsneıabniknoirsnaüaiignetmakdllriortrmaişnotnılıaeimıırsauaelzavöEniicrraiiönlahrmdelytçidminrytşrecne,arlıaçnçnkkaulyeıoevdaeü.lp,iınaeyddadLzrııesanvblllibrntarrröaınnvrdeiıeteeeriaazoıerkfıedaiçkinbszzaeyrüşa.ryrredlr;nlryfrietsoaekgadltbueddeiidi.şzEinviaımev,eıanrelnnklnnlürtancuitaAıecasnre,dakabebtiblıketıddıalkrnınrıeç,uçirsbnamyalmkietiellEktimem”ıma!ırül,tsamsnümrsadçböksinairlbaioriinydeimıhğıazöeiaşkzıdaningalyeigkyükmzsscçcıçiyimzelaoeülaıaenyegadoeaemaglredntzmyre?aerüctçönınreçlaeumnaartmeueabnkünrögöeibrdlçssalkeknyddkzyıeeegniieıaataeknktllelbkzüeekiamebnleuiecdçzlrd.eodeeülakn,.kiedOşamaoney,lirışlmeeuiiSidmşrsebnooudidtğhftnlbdrmlnnçbdyllhedaeaaleiansklaıioiaiaiiiuire,ealmrrrrmelzsnmNnEoğylirabdğesirıa,slmabnhdliknnnreaereoeuiiabakiaimcoyrıniegNaelyıdodirçenrcnieçankeglnltiakrnililaleeiitdiniabnvsiiüöldzirm,nzssltbdabcykbçelaltubdtieüadcagmaeilıeölıiloiüetneimeüı!eğrnlleriralfteykklkrrreslıbeaoişrurmzmdfesıalleküodcaierrmikllmeerrunnlrmelldaaeieıit?taegGesınybukz.eakeynıamnrıoeynmoiucklöesşdirsnesdsçirrizlelkalaayl(rheyuıaieüse.ese!kişicdycblndtbçryböyaloi)mkaminreşSeoketyıieazaaiieeülşesanptiroülünrpoyriiÖ,aaongbsbnycnolesmşnselislçsnearlssliyspanüaemilir,rımtsiokuomyyüleürimavtiameuntöüğllasuremyslfçkmeaeuüraannlienelgiıennd,ıryskıalkirsütylsylnzgmirimanegmlkftasiuiaulisiyavşdıamaekleozuümnardia!eemoleakleaİısnopibalrmaçodlyecılysÇtynnmssbürrza,laeğmleikdalüimelıeabeaosgadbuiaimülyrknskarşnibaeiğsldrifyriı.?srruiisüspondmiaeıitterllıtiiumlea?mdiınınBeiyeeuarllniaiNkcnclnrebdtydama.m?aaamaLunriied.aheücgvtnüiglifiaudlnlmtNkçiıyşdyeid.eyıeceiodiaeenizpğablroriiarşoariBecöıeiaakly?nıuddneei,traneaie A‘BLANTUŞIMITMIMZIZIAIAKDÇ’ İKIK n Kadını eve, aileye iten anlayış karşısında elbette direnç söz konusu; bu süreci izliyor musunuz? İzliyorsanız, eleştirel tahlil yapar mısınız? Örgütlü olamamak, bireysel çıkarlar, şöhret, para gibi unsurlara yenik düşen bir kuşakla mı karşı karşıyayız? ‘Kariyerizm’ yazarları uyuşturdu mu? Neden önde değiller? Yanıt bizzat sorunuzun içinde: Aynen tanımladığınız gibi bir kuşak yetişti, o kadarla kalmadı, bu özellikler ya da niteliksizlik herkese bulaştı. Ve suyun başında böyle bir anlayış var şimdi. Medyanın durumunu benden iyi biliyorsunuz. Peki ne bekliyorsunuz o zaman? Mevcut tabloya bakalım: Türkiye’nin laik, demokrat, cumhuriyetçi kesimi nüfusun yarıdan çoğunu oluşturduğu halde bir türlü birleşemiyor; inatla birleşmiyor. Sosyal demokratlar neoliberalizme karşı duracakları yerde ona eklemlenerek, onunla içiçe geçmiş dincilikle baş edebilme gücünü ve becerisini yitirdiler, bizde ve her yerde. Bizdeki özgül durum herkesin malumu: Kürt meselesinde bir türlü kimse makul ve uygar bir yaklaşıma kavuşamıyor ve bu acılı fay hattı bizi bölüyor. Kitlelerin arasına derin güvensizlikler girdi; fay hatlarını aşabilecek, kitlelerin birbiri ne yeniden güvenebilmesini sağla yacak önder ya da kadro ise ufuk n Edebiyatın karar süreçlerinde yine Edebiyat hiç şimdiki kadar piyasa sorun ismen dolduruluyor; bireysel yaralar ta görünmüyor. erkeklik sorunu olduğunu görüyoruz. koşullarına bağımlı hale düşmemişti. da layıkıyla incelenmiyor. Birçok yapıtta Yukarıda andığınız yozlaşmış de Egemen piyasa koşullarını hem dil, hem içerik bağlamında nasıl değerlendirirsiniz? Ben artık yaşlı bir kadın ve hayli Kimi kez yayıncı kendine rağmen ticari kararlar almak zorunda kalabilir. Satış rakamları, yazar ya da yayıncı herkesin dil, günün argosuna yaklaşıyor; oysa argo çok çabuk tarih olur; hele günümüzün hız koşullarında. Şunu rahatça söyleyebilirim ğer yargılarını paylaşmayan bizlere mi ne düşüyor? Mümkün olan en az ödünle konumumuzu korumak, kıdemli bir yazar olduğum için benim başının üstünde Demokles’in kılıcı gibi ki okuma ufku sadece günümüz Türk çocuklarımızı doğru dürüst insan ya da yayıncımın ya da editörümün cinsiyetlerimizin, eskilerin deyimiyle herhangi bir “kıymeti harbisi” yok. sallanmakta! Her şeyin metalaştığı günümüz ortamı elbette sanatın, edebiyatın gelişmesi için uygun bir edebiyatı yayınları ile sınırlı bir yazar adayı gelişemez; gelişmiş yazar da duraksamaya girer. Edebiyatta iddiası olan insanın lar olarak yetiştirmeye gayret etmek ve gerçek değerlere inanan gençleri destekleyerek sabırla mü Kariyerlerinin başlangıcındaki kadın iklim değildir. Elimden geldiğince yeni ekmek gibi su gibi ihtiyacı vardır, nitelikli cadeleyi sürdürmek. Başımızı dik, yazarlar için, kadınları desteklemek yayınları, özellikle romanları izlemeye metin okumaya. Bununla birlikte, son alnımızı açık tutmak. amacıyla kadınlar tarafından kurulmuş çalışıyorum. Yapıtların çoğu derinlikten zamanlarda heyecan verici birkaç telif Ayizi gibi yayınevlerini çok olumlu girişimler olarak görüyorum. yoksun; toplumsal yaralara değinmekten roman okuyabildiğimi memnuniyetle ya kaçınılıyor ya da sayfalara pek çok söyleyebilirim. Umut kesmemek lazım. Yarın: Büşra Ersanlı 4 MART 2019 PAZARTESİ 9 8 MART ÖNCESİ EYLEM KURTULUŞ ARI Gücümüz birliğimiz BARIŞ ÖNAL İstanbul 8 Mart Kadınlar Platformu, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesinde dün Bakırköy Halk Pazarı’nda miting düzenledi. Mitingte İstanbul 8 Mart Kadınlar Platformu adına konuşan Sevgi Öztürk, “Gücümüzü birliğimizden alıyoruz ve bu bilinçle eşitlik ve özgürlük mücadelemizi sürdürüyoruz” dedi. Mitinge Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi, Halkların Demokratik Kadın Kongresi (HDK) Kadın Meclisi, Emek Partisi, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Flormar İşçileri, İMC Ev İşçileri Sendikası, HDP İstanbul Miletvekilleri Hüda Kaya, Züleyha Gülüm’ün yanı sıra çok sayıda kadın örgütü temsilcisi katıldı. Mitinge atlı polislerin de katıldığı görüldü Mitingte İstanbul 8 Mart Kadınlar Platformu adına açıklama yapan Sevgi Öztürk, “Sistemin en tepesinden topluma zerk edilen cüretkarlık, iyi hal indirimi ve kollamayla birleşince astronomik rakamlarla kadın cinayetleri ve şiddeti vuku buluyor. En son, Merve Demirel’in gözaltına alınması sırasında yaşanan taciz ve ardından yapılan açıklamalar bizleri şaşırtmasa da öfkemizi ve mücadelemizi yükseltiyor. Toplumsal cinsiyet rollerinin doğduğumuz andan itibaren dayatılmasıyla da LGBTİ+’lar hergün nefret cinayetleri, taciz ve şiddetle karşı karşıya kalıyor, insanca yaşama koşulları çalınıyor” diye konuştu. Mitinge katılan Flormar direnişçilerinden Ayşe Öztürk de sendikaya üye olduktan sonra kendini kapının önünde bulduğunu kaydetti. Taleplerinin sadece eşit ücret, sendikal hak olduğunu belirten Öztürk, kadın cinayetlerini anımsatarak “Hangi parayla ölçebilirsiniz bizim değerimizi” dedi. Öykülerin kirpiği Kemik iliği nakli bekleyen lösemi hastası Öykü Arin’in annesi Eylem Şen’de mitinge mesaj gönderdi. Şen’in mesajını TMMOB’den Özlem Kizir Alkan okudu. Mesajda, şu ifadelere yer verildi: “8 Mart bu sene benim için başka bir ümidi taşıyor. Belki de canım kızımın hayatını kurtaracak donör sizlerden çıkabilir. Kadınlar birlikte mücadele ederse Öykü’lerin kirpiği yere düşmeyecek.” l İSTANBUL Çifte yükHEM EVDE HEM İŞTE eziyor MUSTAFA ÇAKIR 8Mart Dünya Kadınlar Günü’ne doğru ODTÜ ve TED Üniversitesi’nden iki akademisyenin araştırmasından dikkat çeken sonuçlar çıktı. Araştırmaya göre, Türkiye’de kadınların kendilerini “en güçlü hissettikleri” ilk 3 il Sinop, Isparta, Afyonkarahisar. Kadınların kendilerini “en az güçlü hissettikleri” 3 il ise Diyarbakır, Muş ve Batman olarak sıralandı. Kadınların kendilerini en az güçlü hissettikleri illerin tamamı Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yer alıyor. Araştırmada, çalışan kadınların geleneksel aile yapısı ve modern ekonominin gereklerinin bindirdiği çifte yük (hem evde, hem işteki yükümlülükler) altında ezildiklerine de dikkat çekildi. İstanbul 40, İzmir 48 ve Ankara ise 58. yani orta sıralarda yer aldı. ODTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden Dr. Kürşat Çınar ile TED Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü’nden Dr. Tekin Köse ulaştıkları diğer sonuçları şöyle sıraladı: n Kişisel seviyede; evli, eğitimli ve yüksek hane halkı gelirine sahip kadınlar kendilerini daha güçlü hissetmektedir. n Çalışan kadınlar çalışmayanlara göre kendilerini daha az güçlü hissetmektedir. Bu, Türkiye’de çalışan kadınların geleneksel aile yapısı ve modern ekonominin gereklerinin bindirdiği çifte yük (hem evde, hem işteki yükümlülükler) altında ezildiklerini teyit etmektedir. n İşsizliğin yoğun yaşandığı illerde ve bölgesel eşitsizliğin yoğun olarak hissedildiği bölgelerde kadınların kendilerini daha az güçlü hissettikleri anlaşılmaktadır. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle