17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 5 ŞUBAT 2019 SALI EDİTÖR: EMRAH KOLUKISA TASARIM: İLKNUR FİLİZ kültür ‘Cimri’ Ankara Devlet Tiyatrosu’nun yeni ürünleri arasında yer alıyor. Işıl Kasapoğlu’nun yönettiği yapıtın başrolünü Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt oynuyor. Aynı oyun, bu iki sanatçı tarafından 20032004 döneminde Adana DT’de gerçekleştirilmişti. ‘Cimri’ Moliere’in en ünlü ‘karakter komedya’sıdır. Yazar bu yapıtında Plautus’un Antik Yunan döneminin ‘yeni komedya’ geleneğinden aldığı ‘karaktertip’leri ve ‘yanılma/yanıltma’ aracılığıyla arap saçına dönüp, sonra da bir çeşit deux ex machina (Tanrı’nın tepeden inip olayları düzeltmesi) işlevi taşıyan ‘gizli kalmış gerçeklerin ortaya çıkıvermesiyle’ ‘mutlu son’a ulaştırılan olaylar dizisini kullanır. Ancak, ‘Cimri’nin amacı, başkişisi Harpagon yoluyla, tek isteği ‘almak olan’, ‘vermeyi bilmeyen’ türden insanları irdelemektir. Harpagon’u yanıltmak Harpagon’un sorunu yalnızca para canlısı olması değildir. Harpagon ‘sevme’ yetisinden yoksundur. Kendi çocuklarını, kendisi için çalışanları, tüm tanıdıklarını birer ‘kazanç kaynağı’ olarak gören bu tür ‘eli sıkı’ varlıklar yüzyıllardır aramızda dolaşmaktadır. Kızını sevdiğine vermeyen, oğlunu okutmayan, arkadaşına bir bardak çay ısmarlamayan ve hep parasızlıktan yakınan insanlar, ‘sevmeyi/vermeyi’ bilmeyenlere örnektir. Bu tür insanlarla başa çıkmanın tek yolu onları ‘yanıltmak’tır. Oyun boyunca karakterlerin çoğu ya kendilerini savunmak ya kazanç sağlamak ya da öç almak için Harpagon’u ‘yanıltma’ yoluna başvururlar. ‘Cimri’ oyununun sürecini çeşitli ‘yanıltma’ yöntemlerinin uygulaması oluşturur. Oyun Hakan Dündar’ın 15 yıl önceki Adana yapımı için tasarladığı salıncak sahnesiyle başlıyor. Babası Harpagon’un (Mustafa Kurt), yaşlı ve zen ‘Cimri’yi abartılıAnkara Devlet Tiyatrosu’nda bir Işıl Kasapoğlu rejisi ‘fars’a boğmak gin Anselme (Kayhan Sarıgöllü) ile evlendirmek istediği, oysa kâhya kimliğine bürünmüş Valere’i (Sanlı Baykent) seven Elise (Gülin Ersoy), babasının zengin bir dulla evlendirmeyi amaçladığı, oysa Mariane (Ayşe Seval Ersu) adlı genç kıza âşık olan ağabeyi Cleante’in (Tolga Tecer) sorunları bu sahnede gözler önüne serilir. Baykent, Ersoy ve Tecer commedia dell’Arte/operet oyunculuğu karışımı hoş abartısı dozundabir teatral gösteriyle başlatırlar oyunu. (Seyirci giysi tasarımcısı Funda Saraç’ın yazısını okumamışsa, Moliere dönemi abartılı giysilere yama gibi iliştirilmiş filelerin, kişilerin tümünün ‘ikiyüzlü’ olduğunu göster mek için kullanıldığını anlamayacaktır. Nedense, Saraç’a göre oyun kişilerinin hiçbiri ‘masum’ değildir.) Oyunu başlatan zarif oyunculuk, karakterlerin tümünün sahnede olduğu son bölümde de başarıyla yinelenir ve oyun noktalanır. Karakterlerin Harpagon’a karşı harekete geçtikleri ara bölümler ise ‘abartı’nın estetikten yoksun bir anlayışla ön düzeye çıktığı, ‘fars’ı ‘saçma sapanlık’ düzeyine sıçratan oyunculuk gösterileriyle bezenmiştir. Kurt’un yorumu düzeyli Bu bölümlerde ‘kurnaz uşak’ tipi La Fleche’i canlandıran Eda Aydınlı, peruğu ve yüzündeki lekelerle tanınmayacak bir görüntü sunmakta, ancak birkaç yıl önce ‘Moby Dick’te sunduğu yorumun çok benzerini yinelediği için, ses, konuşma biçimi ve hareket düzeyinde hemen tanınıvermektedir. (Bir oyuncunun seyircide oluşturabileceği en olumsuz izlenim bu olmalı). La Fleche ile Cleante arasında geçen mide bulandırıcı pedikürmanikür sahnesini izleyen ‘arabulucu’ Frosine yorumunda ise Fulya Koçak ‘abartı’yı çığrından çıkartıyor. Herhalde ‘virtüözlük’ denemesi olarak düşünülmüş olan bu bölümde Koçak’ın, eski AST yapımları ‘Tartuffe’ ve Dario Fo imzalı ‘Tesadüfen Kadın’ oyunlarındaki fars oyunculuğunu özlemle anıyorsunuz). ‘Cyrano de Bergerac’taki ‘ahçı’ kimliği sırtına yapışan İsmet Numanoğlu Jacques Usta’da fars oyunculuğunda boğulmaktan kıl payı kurtulurken, Dündar’ın bir kristal avize, bir de salıncak dışında çıplak sayılabilecek dekorunun tahta döşemesi üstünde sunulan berbat ‘yemek pişirme’ sahnesi yapımın niteliğini daha bir düşürüyor. Sonuç olarak, ‘fars’a kurban edilen bölümler aynı komikliklerin yinelenmesi nedeniyle sıkıcı olmakla kalmıyor, oyun süresini de 30 dakika uzatıyor. İlginç olan Mustafa Kurt’un, commedia dell’arte biçemini dozunda değerlendirerek sunduğu Harpagon yorumunun hiçbir engele takılmadan oyun boyunca düzeyini koruması. Kurt sahne enerjisini doğru kullanarak, soluk soluğa kalmadan, tere batmadan, hareketli ama yumuşak bir oyunculuk sunuyor. Sabahattin Eyüboğlu’nun tadına doyum olmaz Türkçesi yapımı baştan sona sarıp sarmalıyor. Yönetmen Işıl Kasapoğlu ise bu kez sahne olayını ilk ve son tablolar dışında dekor ve giysi tasarımcılarıyla oyuncuların keyfine bırakmış sanki... Çocuklara sanat atölyesi Çocukların küçük yaşlarda sanatla yaşamayı ve düşünmeyi öğrenmelerini amaçlayan Açık Diyalog İstanbul’da 10 Şubat Pazar günü “Çocuklarla Sanatçı Atölyesi” gerçekleşecek. Atölyede çocuklar bir yandan sanatçı ve eğitmen Begüm Çalışkan’dan dünyaca ünlü Çinli kavramsal sanatçı Ai Weiwei’nin hayatını, sanatı ve çalışmalarını dinleyecek bir yandan da sanatçının çalışmalarından aldıkları ilham ile kendileri iki ve üç boyutlu çalışmalar yapacaklar. 15.00 16.30 saatleri arasında gdüzenlenecek “Çocuklarla Sanatçı Atölyesi”ne 510 ve 1115 yaş aralığındaki çocuklar katılabilecek. Pera Film’den ‘Zaman Dilimleri’ Pera Film, sezona “Zaman Dilimleri” film programı ile devam ediyor. Zaman kavramına çoklu bir bakış sunmayı amaçlayan program kapsamında gösterime girecek ilk film Alain Resnais imzalı “Geçen Yıl Marienbad’da” olacak. Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan ödüllü yapım, restore edildikten sonra Türkiye’de ilk kez Pera Film perdesine yansıyacak. Ulrike Ottinger’in “Ucube Orlando” Andrzej Zulawski’nin “Gümüş Küre”, Jim Jarmusch’un “Dünyada Bir Gece”, Benny ve Josh Safdie’nin “Soygun” gibi filmlerinin de yer aldığı seçki 17 Mart’a kadar izlenebilir. Detayları için: https://www.peramuzesi.org.tr/Film VIvaldI’den ilhamla: ‘VIvaldI Dört Mevsim’ Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Plastik Sanatlar ve Resim Bölümü öğretim üyesi, sanatçı Prof. Zahit Büyükişleyen’in “Vivaldi Dört Mevsim” adını verdiği sergisi bugün Antonina Sanat Galerisi’nde ziyarete açılacak. Sergide, sanatçının Vivaldi’nin 1725 yılında bestelediği, her biri bir mevsimi temsil eden ve dört konçertodan oluşan “Dört Mevsim” adlı eserinden yola çıkarak oluşturduğu çalışmaları yer alıyor. Serginin açılış kokteyli bugün saat 18.00 itibarıyla sanatçının da katılımıyla gerçekleşecek. Rus Avangardı eserler‘Avangard Eserlerden Performanslar’ serisi 9 Şubat’ta başlayacak SSM’de yorumlanacak Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, “Rus Avangardı. Sanat ve Tasarımla Geleceği Düşlemek” sergisi kapsamında yeni bir etkinliğe daha ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Emre Koyuncuoğlu’nun küratörlüğünde, “Avangard Eserlerden Performanslar” isimli etkinlik serisini hayata geçirmeye hazırlanan SSM, Rus Avangard dönemi sanatçılarının eserlerini sergi galerisinde 923 Şubat Cumartesi günleri saat 17.00’de sanatseverlerle buluşturucak. Serinin ilk performansı, Aleksei Kruchenykh ve Velimir Khlebnikov’ın ilk Rus fütürist operası “Güneşe Karşı Za fer” eserinin Taldans sanatçıları tarafından deneysel koreografiler eşliğinde yeniden yorumlanmasıyla 9 Şubat Cumartesi günü gerçekleştirilecek. Taldans, sergi mekânında gerçekleştirecekleri Güneşin Zaptı adlı performanslarında Rus Avangardı’nda tüm sanat dallarının birleşimini ortaya çıkarmaya yönelik topyekun sanat anlayışının en bilinen örneklerinden olan eseri doğrudan yorumlamak yerine dilde ve bedende akışkan bir kurgunun peşine düşecek. İlk kez SSM’nin etkinliği için Türkçeye çevrilen fütürist oyun yazarı Velimir Khlebnikov’un “Bayan Laneen” oyunu, tiyatro ve performans sanatçısı Fulya Peker tarafından dönemin önemli tiyatro kuramcılarından Vsevolod Meyerhold’un “biomekanik” oyunculuk tekniğiyle 23 Şubat Cumartesi günü sahnelenecek. Etkinliklere katılım, müze biletiyle ücretsiz gerçekleşecek. Ayrıntılı bilgi için www.sakipsabancimuzesi.org. l Kültür Servisi ‘Yollara Düştük’ erişime açıldı Sinema emekçilerinin sansürü protesto etmek ve sinemayı özgürleştirmek için 1977’de düzenlediği ve 3 gün süren İstanbulAnkara yürüyüşünü anlatan “Yollara Düştük” belgeseli, yeni sansür yasasına tepki olarak yönetmen Deniz Yeşil tarafından internette açık erişime açıldı. Yollara Düştük filmi 51. Uluslararası Altın Portakal Film Festivali ve 34. İstanbul Film Festivali’nde finalist olarak seçilmişti ancak her ikisinde de sansür krizi patlak verince Deniz Yeşil filmini bu festivallerden çekmişti. Tvaemcairzanrieti’mdelebril!ues Akasya’da açılan yeni Tamirane müzikseverleri blues ve cazla buluşturuyor. Bora Çeliker’e, davulda Ergin Özler, bas gitarda Vefa Karatay’ın eşlik ettiği Bora Çeliker Blues 8 Şubat Cuma akşamı 21.00’de Tamirane Akasya sahnesinde olacak. 9 Şubat Cumartesi 21.30’da ise akus tik bir manocuhe grubu olan “Flapper Swing” müzikseverlerle buluşacak. Gypsy jazz grubu Micro Trio ile 10 Şubat Pazar günü 15.00’te gerçekleşecek. Vokal ve kontrbastaki Nevin Hetmanek’e, gitarda Tomas Hetmanek ve Erhan Erbelger eşlik edecek. Rezervasyon için: 0216 519 27 71 Yönetmenlerin oyu Alfonso Cuaron’a Amerikan Yönetmenler Sendikası’nın ödülleri sa çıran Ben Affleck’ten bu yana sendikanın ödülünü alan her hiplerini buldu. Sinema dalında yönetmen Oscar’ı aldı. Meksikalı sinemacı Alfonso Cu Belgesel dalında ödül alan aron, “Roma” adlı son isimse “Tghree filmiyle ödüle layık bu Identical Stran lundu ve Oscar için de gers” ile Tim Ward en güçlü aday olduğu le oldu. Wardle’un nu kanıtladı. Cuaron, bu dalda Oscar’a Çinli sinemacı Ang aday gösterilmeme Lee’den sonra yabancı si ise yılın sürpriz dilde bir filmle bu ödü lerinden biriydi. En lü alan ikinci yönet İyi İlk Film ödülü ise men oldu. Yönetmenler Sen Alfonso Cuaron “Eighth Grad” ile Bo Burnham’ın oldu. dikası Ödülleri En İyi Bu dalda da Brad Yönetmen Oscar’ı için çok ley Cooper (“A Star Is Born”) güçlü bir gösterge olarak al ve Boots Riley (“Sorry To Bot gılanıyor. 48 yıldır bu ödülü her You”) gibi daha güçlü aday alıp da Oscar’ı alamayan yö lar vardı ama Burnham hepsi netmen sayısı sadece yedi. nin hevesini kursağında bırak 2013’te “Argo” ile Oscar’ı ka mış oldu. ‘9/8 Doğmak’ filmine uluslararası ödül İzmir Tepecik’teki Roman gençlerin, perküsyon ustası Hamdi Akatay öncülüğünde kurduğu Filarmoni Orkestrası’nın hikayesini anlatan Yaşar Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü öğrencilerinin “9/8 Doğmak” isimli filmi, Galler’in Swansea kentinde düzenlenen Uluslararası Copper Coast Film Festivalinde “En iyi belgesel ödülü” kazandı. Film hakkında bilgi veren ekip üyeleri, “19 dakikalık bu belgeselimizde izleyenleri müzikal bir yolculuğa çıkarmayı hedefledik. Bugüne kadar sosyal problemleri ile ön plana çıkan, ancak herkesin, oradaki insanların eşsiz müzik yeteneklerini bildi ği Tepecik Mahallesi’ndeki, Roman gençlerinin ve onlara farklı bir dünya açan dünyaca ünlü perküsyon ustası Hamdi Akatay’ın hikâyesini anlatmaya çalıştık. Çoğu konservatuvarda okuyan gençlerin 5 yıl önce kurucuları ve şefleri Akatay öncülüğünde hayata geçirdiği Tepecik Filarmoni Orkestrası’nın hikâyesini anlattık.” dediler. “9/8 Doğmak” filmi ayrıca, 25. Adana Film Festivali Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması’nda, 6. Aegean Uluslararası Belgesel Film Festivali’nde finalist olurken 19. Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali ve 4. Marmaris Kısa Film Festivali gibi birçok etkinlikte de gösterildi. l İZMİR / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle