17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 23 ŞUBAT 2019 CUMARTESİ TASARIM: İLKNUR FİLİZ Herkese Bilim Teknoloji Dergisi’nin katkılarıyla hazırlanmıştır. bilim ve teknoloji Öğrenme doğumdanYumurtavedölyatağındagelişenhertürbirdizibilgiyidünyayagelmedenönceöğreniyor Bilgisayar eğitiminde en iyi 10 üniversite 1. Oxford Üniversitesi (İngiltere, www.ox.ac.uk) 2. ETH Zürich – Swiss Federal Institute of Technology Zürich (İsviçre, www.ethz.ch) 3. Stanford Üniversitesi (ABD, www.stanford.edu) 4. Cambridge Üniversitesi (İngiltere, www.cam.ac.uk) 5. MIT (ABD, www.mit.edu) 6. Carnegie Mellon Üniversitesi (ABD, www.cmu.edu) 7. Georgia Institute of Technology (ABD, www. gatech.edu) 8. Princeton Üniversitesi (ABD, www.princeton.edu) 9. Harvard Üniversitesi (ABD, www.harvard.edu) 10. CalTech (ABD, www. caltech.edu) Kaynak: www.timeshighereducation.com, 2019 BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ Grafit ile elmas arasındaki fark n Ana maddesi saf karbon olan grafit ve elmas niçin bu kadar farklı? Bu farklılık elmas ve karbon atomlarının farklı dizilmesinden kaynaklanıyor. Elmasta karbon atomları dört satıhlı dört yüzlü dizilmiştir. Her bir karbon atomu diğer dört tanesine bağlanmıştır. Sonuçta ortaya eğilmezbükülmez, aşırı sert, üçboyutlu bir ağ çıkar. Elmasın olağanüstü sert ve dayanıklı olmasının nedeni budur. Grafitteki karbon atomları ise katmanlar halinde dizilmiştir. Atomların birbiriyle olan etkileşimi iki türlüdür. Düzeysel dizilim yüzünen iki boyut boyunca uzanarak, altıgen, yatay bir “kümesteli” demeti oluşturur. Bu demetler katmanlar arasında çok sıkı olmayan bir düzen içinde birbirine bağlanmıştır. Grafit yumuşak ve kaygandır. Metal parçaların yağlanmasında veya kalemlerin içinde kullanılır, çünkü katmanları kolayca birbirinden ayrılır. Düzlemler arasında elektronlar kolayca hareket ettiği için grafit elektriği ve ısıyı iletirken, ışığı emme yeteneğine de kavuşur. Bu özellik grafite siyah rengini kazandırır. Duvarda yetişen bitkilerin sırrı n Taş duvarlardan çıkan ağaçlar kimi zaman bir metreye kadar uzayabiliyor. Oysa bazı ağaçlar bakımlı bahçede bile büyümekte zorluk çekebiliyor. Taşların içinden çıkan ağaçların kökleri nereden besleniyor? Taş duvarlar bitkiler için yeterli su içerir. Ayrıca karbon dioksit için yeterince hava vardır. Kuş pislikleri, toz ve kayaların içindeki eriyen mineraller bitki için gerekli olan besini sağlar. Bazı üsbitken bitkiler (asalak olmadığı halde başka bitkinin üstünde büyüyen bitki) tüm mineral ihtiyaçlarını tozlardan karşılarlar. Bahçelerde yetişen ağaçlar genelde üsbitken değil. Dolayısıyla bir kaya veya duvara yapışarak büyümezler. Ancak incir ağaçları çoğunlukla duvara, kayalığa veya ağaç gövdesine düşen kuş pisliğinin içindeki tohumdan bonsai şeklinde yaşama başlarlar. Bu ağaçlar yok oluncaya veya daha mümbit bir toprakta yeniden kök salıncaya kadar bazen yüzyıllarca ilk mekânlarında yaşama bağlı kalırlar. çok önce başlıyor Yumurtadan yeni çıkmış kaplumbağalar doğrudan denizin yolunu tutarlar ve kurbağa yavruları da yırtıcı bir semenderi ilk bakışta tanırlar. Ne var ki, görünürde ilkel bir içgüdü izlenimini veren bu durum kimi zaman, yaşamla ilgili ilk derslerin dünyaya gelmeden önce öğrenildiği gibi, çok daha derinde yatan ve yabancısı olduğumuz bir gerçekliğin yansıması olabilir. Yumurtadan çıkmamış kuşlar annelerini dinliyorlar; kuzulara, tıpkı insan yavruları gibi, yiyecekler konusunda birtakım bilgiler doğumdan önce öğretilebiliyor. Anneleri gebelik döneminde baharatlı yemeklerle beslenen kişilerin bu tür baharatları tüketmeye çok daha yatkın olmaları örneğin. Benzer biçimde, Atina Tarım Üniversitesi’nden Konstantinos Fegeros ve arkadaşları da gebe koyunların kekikle beslenmeleri durumunda doğan kuzuların da seçimlerini genelde kekikle tatlandırılmış yiyeceklerden yana yaptıklarını ortaya koydular. Sıçanlar üzerinde yapılan araştırmalar dölyatağında çok daha karmaşık bir öğrenme sürecinin yaşandığını gözler önüne seriyor. Iowa Üniversitesi uzmanlarından Scott Robinson, gebe sıçanlara incelikli cerrahi işlemler uygulayarak her bir dölütün iki bacağını bağladı ve ardından ultrason aracılığıyla onları izlemeye koyuldu. Sonuçta, hangi iki bacağın bağlı olduğuna bakmaksızın, dölütlerin 30 dakika içinde yeni, eşgüdümlü devinimleri öğrendikleri görüldü. Avustralya’da yaşayan çit kuşları ya kuluçka döneminde bir şeyler öğ renmek, ya da ölümle yüzleşmek zorundalar. Bu kuşlar, yumurtalarını kuluçkadan çıkmalarına birkaç gün kala yuvalarına bırakan, asalak guguk kuşlarının saldırısına uğrarlar. Adelaide Flinders Üniversitesi’nden Diane ColombelliNegrel, anne çit kuşlarının buna engel olmak için kuluçkaya yattıklarında kendilerine özgü şifreli bir ezgiyi şakıdıklarını ortaya koydu. Annenin yumurtaları kuluçka süresince bu ezgiyi öğrenirlerken, guguk kuşu yavruları kuluçka süreleri çok daha kısa olduğundan ezgiyi öğrenme olanağını bulamıyorlar ve bu da onların çöküşünü hazırlıyor. Anne çit kuşu kuluçkadan çıkar çıkmaz kendi şifreli ezgilerine katılmayan yavruların büyük bir bö lümünü ölüme terk ediyor. Peki ya insan yavrusu? Bebekler de daha doğmadan anne karnında dünyadan gelen bilgileri azar azar toparlarlar. Yeni doğan bebeklerin başlarını nasıl salladıklarına, uyarı karşısında emziği emme hızını nasıl artırıp azalttıklarına bakıldığında, neyin dikkatlerini çektiğini anlayabilir ve bundan yola çıkarak da bebeğin dünyaya gelmeden önce neleri tanımış olduğu konusunda bir yargıya varabilirsiniz. Dil Bebekler 20 haftalık olduklarında farklı seslere tepki göstermeye başlarlar. Dölyatağındaki en yüksek ses an neninkidir ve bebekler dünyaya geldiklerinde annelerinin sesini öteki tüm seslere, dilini de öteki dillere yeğlerler. Bebeğin ilk ağlamalarının ezgisi bile yerel dile uyumludur ve araştırmalar çift dilli annelerin çocuklarının her iki dili de eşit oranda öğrenmeye çalıştıklarını ortaya koymaktadır. Müzik Kişinin müzikle ilgili beğenileri anne rahminde iken gelişmeye başlamış olabilir. Bir araştırmada gebeliğin üçüncü çeyrek döneminde bebeklere sürekli Twinkle Twinkle Little Star adlı çocuk şarkısı dinletildi. Aynı şarkı bebek dünyaya geldiğinde ve dört aylık olduğunda da dinletildi, ancak bu kez aralarına yanlış notalar serpiştirildi. Anne rahminde eğitilen bebeklerin buna ötekilerden çok daha fazla tepki gösterdikleri görüldü. Tat Baharatlıdan sarmısaklıya uzanan yiyeceklerin keskin tatları, dölütlerin dokuz haftalıkken yutmaya başladıkları, amniyotik sıvıya karışırlar. Bebekler bu tatları gelişmekte olan tat alıcıları ile örneklemeye başlarlar ve dünyaya geldiklerinde bu tatları anımsarlar. Anneleri gebelik döneminde sarmısak yiyen bebekler kendilerine ilk kez sarmısaklı bir yiyecek sunulduğunda onu ağız tadıyla mideye indirirlerken, ötekiler yememekte inat ederler. Derleyen: Rita Urgan Embryonic education: How learning begins long before birth New Scientist/ 28 Ocak 2017 ebGiernlmişaetitrerilreyjnaiylsenii yleStueymuizglüiynoerş Dünya üzerinde 2 milyonun üzerinde insan, hijyenik suya erişim konusunda sıkıntı yaşıyor. Hal böyle olunca da suyun temizliği ve hijyeni büyük önem kazanıyor. Avustralya’da bilim insanlarının geliştirdiği 2 boyutlu bir nano malzeme sadece güneş ışığını kullanarak suyun etkili ve çevre dostu bir şekilde temizlenmesini sağlıyor. Koli basili içeren su örnekleri üzerinde yapılan testlerde sadece 30 dakikada yüzde 99.99 başarı sağlayan bu “yeşil ürün” prototipin, sadece ışığı kullanarak bir saat içinde dört kişinin günlük su ihtiyacını karşılayabildiği belirtiliyor. 2 boyutlu bir grafit Sidney Teknoloji Üniversitesi’nden malzeme bilimci Guoxiu Wang ve ekip arkadaşlarının geliştirdiği bu nano materyal, 2 boyutlu bir grafit karbon nitrür (gC3N4) şeridi olarak geçiyor. Bu materyal, aydınlatıldığı anda mikropları yok etme özelliği taşıyan oksijen bazlı kimyasalları oluşturmak için elektronları serbest bıra kıyor. Elektronlar, hidrojen peroksit gibi mikrop çözen kimyasalları oluşturmak için sudaki oksijen atomlarına geçiyor. Su da bu şekilde temizlenmeye başlıyor. En iyi katalizör Bu materyalin bir diğer güzel yanı ise günümüzde kullanılan birçok fotokatalizörün aksine suya sızabilen me taller içermemesi. Bu haliyle bugüne kadar geliştirilen en iyi katalizörlerden biri olarak anılıyor. Karbon ve azot bileşiminin malzemeyi ucuz hale getirmesi gerektiğine dikkat çeken Wang, merkezi bir temiz su sisteminden yoksun olan gelişmemiş veya uzak bölgelerde sadece güneş ışığı kullanarak su “üretmenin” etkili bir yolunu bulmalarının kendileri için büyük bir motivasyon olduğunu belirtiyor. Fotokatalitik dezenfeksiyon için yüksek etkili metal içermeyen katalizörlerin geliştirilmesinin, temiz su kıtlığı ve küresel enerji sıkıntısı sorunlarını azaltmakta büyük yarar sağlayacağı düşünülüyor. Ürünün yaygınlaşması için çalışmalar sürüyor. https://www.sciencenews.org/article/waterpurificationlightgraphiticcarbonnitride https://www.cell.com/chem/fulltext/S24519294(18)305722 Neandertal balık değil, kırmızı et yemiş Neandertal üzerinde çok sayıda araştırma yapılmasına rağmen, nasıl beslendiği tam olarak bilinmiyordu. Geçerli hipoteze göre Neandertaller daha çok geyik, at ve mamut gibi büyük otçulları avlıyorlardı ve Buz devri faunasına dayalı kısıtlı bir beslenme listesine sahiptiler. Ama Neandertal insanının daha çeşitli beslendiğini, düzenli sebze, ceviz ve diğer bitkileri tükettiğini gösteren bazı kanıtlar da vardı. Hatta kimi Neandertallerin dişlerinde ve kemiklerinde yüksek izotop değerlerinin tespit edilmesinden yola çıkarak kimi araştırmacılar, balık ve deniz ürünleri tükettiklerini de ileri sürmüşlerdi. Çünkü bu yiyecekler karada yaşayan hayvanlara kıyasla daha yüksek izotop değerlerine sahiptir. Ancak yine de tartışma sürüyordu. Neandertal insanının Les Cottes mağabeslenme lis rasında bulunan yetesinde nele tişkin bir Neandertal rin bulunduğu insanının dişi nu MaxPlanck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nden Klervia Jaouen ve ekibi yeni bir yöntemle buldu. “Compound spesific isotope analysis” (CSIA) olarak isimlendirilen bu yöntemle, kolajen içindeki aminoasitlerdeki karbon ve azot izotoplarını analiz ediliyor. Araştırmacılar bu yöntemi Fransa’daki Les Cottés buluntu yeri ve Grotte du Renne mağarasında bulunan 45.000 yıllık Neandertal kalıntılarını incelemek için kullandı. Sonuçlara göre Les Cotte’deki Neandertalin klanı avcıydı ve en çok da Rengeyiği ve at eti yemişlerdi. Grotte du Renne mağarasında bulunan Neandertalin ise annesi etçil olan ve henüz sütten kesilmemiş küçük bir çocuk olduğu tespit edildi. Ve ilginç bir şekilde bu beslenme biçimi binlerce yıl kalıcı olmuş. Hatta av hayvanları azaldığında ve Homo sapiens yüzünden rekabetin büyüdüğü zamanlarda bile. Kaynak: Neandertals’ main food source was definitely meat, MaxPlanckGesellschaft, C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle